PKK VE ÖZGÜR KADIN ÇİZGİSİNİN GELİŞİMİ JIN, JIYAN, AZADÎ DEVRİMİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR -5.BÖLÜM
Önder Apo kadın sorununun stratejik ele alınmasını sağladı
Nitekim direnen özgür Kürt kadın kişiliğini ve militanlığını Önderliğimiz yaratmıştır. Önderliğimizin yaptığı yoğun araştırma, inceleme, okuma ve çözümlemeleriyle birlikte kadının mücadele içerisindeki rolünün sıradan olamayacağı, kadın sorunun tarihsel-toplumsal yanı ele alınmadan gerçek bir kurtuluşun olamayacağı görülmüştür. Çünkü kadını içine alan, rol veren hatta Lenin gibi “devrim kadın inisiyatifinde gelişmelidir” diyen bir sosyalist Önderin bile devrimden sonra kadını tekrar eve gönderen bir ferasetin devrimi süreklileştiremeyeceğini çözümlemiş ve deneyimlerden ders çıkarmıştır. Kadın sorunu ertelenemeyecek, sonraya bırakılamayacak, teorik-ideolojik ve örgütsel olarak değerlendirilmesi gereken en önemli toplumsal bir sorun olan kadın özgürlük sorununun stratejik ele alınması gerçeğini açığa çıkarmıştır. Bu nedenle PKK’nin çıkışı, kadın katılımlarının 1990'lı yıllarla birlikte kitlesel bir düzey kazanması kadın sorununu daha özgün ele alınmasını kendisiyle beraber getirmiştir. Ulusal Kurtuluş Hareketi olarak çıkan ve giderek kitleselleşen Kürt Özgürlük Hareketi içinde örgütlenen Kürt kadınlarının nitelik ve nicelik olarak parti içerisindeki gücünü arttırması, Önderliğimizin özel yoğunlaşması ve ideolojik bir perspektifin geliştirilmesiyle birlikte özgünleşme adım adım gerçekleşmiştir. 1987’ de PKK 3. Konferansı’nda kadın, gençlik, işçi-emekçi kesimlerin özgün örgütlülük temelinde ele alınması perspektifi açığa çıkmıştır. Çünkü kadın sorunu artık yakıcı bir biçimde kendini dayatmaktadır.
Kadın sorununa Avrupa merkezli bakış açısıyla yaklaşan feminizm Kürdistan kadın gerçekliğine cevap olamamıştır. Feminizm Kürdistan ve Türkiye kadınlarına hitap edememiştir. Bu nedenle Kürdistan gerçekliğinden çıkış yapan Kürdistanlı kadınlar feminizmin etkisiyle bir eşitlik kavgasına tutuşmamıştır. 1968 büyük gençlik devriminin etkisiyle Türkiye’ye sirayet etmeye başlayan feminizm yoksul, işçi-emekçi, ezilen, köleleştirilen ve Kürt kadınına nüfuz edememiştir. Orta sınıf, küçük burjuva bir ideoloji ve teori olarak metropollerde derneklere sıkışan belli bir kesimin ve bireylerin ideolojisi, kuramı olarak kalmıştır.
Toplumsallaşma perspektifini, erkeği dönüştürmeyi, topluma öncülük yapmayı hedefleyememiştir. İdeolojik bir perspektife sahip olmasına ve iki yüz yılı aşkın bir süre mücadele süreci geçirmesine rağmen kapitalist modernitenin etkisinden kurtulamamıştır. Edindiği tecrübeler, deneyimler ve dayandığı miras gereği kadın özgürlük problemini teorik, kuramsal ele almasına rağmen somutta kadın toplumuna ulaşamamıştır. Erkek hegemonyasını yeterince çözümleyememiştir. Çünkü kadın sorununu ele almada, temel sorunu ve başlangıç noktasını tespit etmede ciddi sorunlar yaşamaktadır. Tek cinsin özgürleştirilmesi, karşı cins algısının yaratılması, karşıtlaştırıcı ve çatıştırıcı bir parametre izlemesi kadın sorununu sadece gündeme koymakla sınırlı kalmasına sebebiyet vermiştir. Feminizm ve diğer kadın hareketleri kadın sorununu görünür kılma, eşitlik mücadelesi verme, erkek egemen zihniyeti teşhir etme noktasında önemli bir mücadelenin sahibi olmuş lakin kadın özgürlüğünü geliştirememiş, tüm kadınları kapsayan bir kadın kurtuluş ideolojisi geliştirememiştir. Liberalizmin etkisi altında kalmıştır. Feminist hareketlerin aksine Kürdistan topraklarında çıkış yapan Özgür Kadın Hareketimiz ise kendi değerlerini kadın bakış açısı ve felsefesi doğrultusunda geliştirmiştir. Dünya kadın tarihi mirasına ve kadın değerlerine sahip çıkmayı da bir görev olarak bilmiştir. Feminist hareketlerin örgütlü çıkışını, birey ve grup mücadelelerini de yadsımamış ve sahiplenmiştir. Dünya kadın hareketlerinin devrimci deneyimlerinden faydalanmıştır. Ancak klasik feminist bir Kürt kadın hareketi olmamıştır. Genel mücadele içerisinde de rol oynayarak toplumsal cinsiyetçilikle mücadele etmiştir. Sadece bir cins kimliği üzerinden hareket etmemiş, erkekçiliğin iktidar üretmesinin önüne geçmek için amansız bir mücadeleye girişmiştir. Kadın özgürlük hareketi bu anlamda son derece toplumsal bir hareket olarak örgütlenmiştir. En baştan itibaren kadın ve erkeğin özgürlüğünü esas almıştır. Kadının ötelendiği, uzaklaştırıldığı siyasi, politik, askeri, kültürel ve ideolojik tüm alanlarda iddiasını ortaya koymuş ve erkek zihniyetiyle mücadele etmiştir. Erkekle aynı düzeylerde mücadele ederken sadece eşitlik mücadelesi yürütmemiştir. Feminist hareketlerin salt kadın ve erkeğin eşitliğini esas alan uzun süreli hukuki ve yasal haklar mücadelesi belli bir sonuç vermiş birçok ülkede yüz yıllık mücadeleden sonra kadınlara kimi haklar verilmiştir. Seçme-seçilme hakkı, eşit işe eşit ücret vb konularda bir gelişmede kaydedilmiştir. Sürekli dalgalar olarak gelişen, her yeni tespit ve fikirle birbirinden ayrılan feminist güçler ortak, bütünlüklü, güçlü ve örgütlü bir kadın mücadelesinin arayışındadır. Yeni bir kadın manifestosu, yeni bir kadın ideolojisi ya da cins mücadelesi adına cinsiyetlerin tasfiye edilmesi temelinde LGBTİ tartışmaları, dayatmaları ve cinsiyetsizleştirme gibi çözüm önerileri modernist sistemin etkisindeki parçalı kadın hareketlerinin gündemlerini saptırma girişimleri olarak değerlendirmek gerekir.
Önderlik “devrim erkeklerin işidir” algısını yerle bir etti
Dolayısıyla PKK’nin çıkışı ve Önderliğimizin kadın özgürlük problemine büyük bir ciddiyetle eğilmesi Kürt kadınlarının örgütlü, ideolojik, sistem-karşıtı, radikal, sosyalist düzlemdeki mücadelesi tarihsel-toplumsal bir çıkış olmaktadır. İlk iş olarak Önderliğimiz “devrim erkeklerin işidir” algısını yerle bir etmiştir. Birçok ulusal kurtuluş hareketi, halk ayaklanması kadın öncülüğünde gelişmiş olmasına rağmen hiçbir devrimde ve savaşta kadının adı geçmemiştir. Çok nadir bazı kişiler Jeanne D’arc gibi tarihi kadın şahsiyetleri söz konusu kahramanlıklarıyla dile getirmiş olsa da örgütlü, sistemli, ideolojik ve stratejik bir yaklaşım geliştirilmemiştir. Çünkü gerçekleşen tüm devrimler erkek egemen, ataerkil zihniyetle gerçekleşmiştir. Kadın aklı, kadın kimliği, kadın özgünlüğü, farklılığı esas alınmamıştır. Bu nedenle kadın devrimlerden önce de sonra da erkek egemenliğine, sömürüsüne ve tecavüz kültürüne terk edilmiştir. Her değişim kendisiyle birlikte kadına daha fazla ölüm, kan, gözyaşı ve baskı getirmiştir. Önderlik "Kadının katılmadığı devrim başarıya ulaşmaz” diyerek devrim saflarına gelen devrimci kadınların bağımlı, kölelik ilişkisi yerine özgürlük ilişkisini geliştireceğini, özgürlük ilişkisinin PKK yoldaşlığını yaratacağını belirtmiştir. Yani kadının özgürlük ölçüleri aynı zamanda PKK’deki yoldaşlık özünü ifade ederken PKK hakikatinden de pay alma anlamı taşımaktadır. Devrimci temelde güçlenen, iradeleşen, tarz, üslup kazanan kadın duruşunun erkek egemen sisteme ve kurumlarına karşı önlem ve tedbir olduğunu da belirtmek gerekir. Aile içindeki bir erkek bireye ya da toplumda herhangi bir erkeğin kadına karşı yanlış yaklaşımında tek tek kadınlar olarak değil, örgütlü, bilinçli, öz savunmasını geliştirmiş bir kadın hareketi, kadın iradesi olarak durmanın kazandıracağı, erkek zihniyetini gerileteceği tecrübe edilmiş oldu.
ŞİMAL ÜLKEM GÜNEŞ
YORUM GÖNDER