SOĞUK SAVAŞ ZAMANI: BİRİNCİ VE İKİNCİ SAVAŞLAR VE HEGEMONYA (3.BÖLÜM)
2.Dünya Savaşı Sonrası İki Kutupluluk!
Savaş sonrasında ise Almanya, SSCB’ye bağlı Doğu Almanya(DDR) ile Batı Almanya olmak üzere ikiye bölünmüştür. ABD dışında savaşın galibi olan devletler de savaştan yorgun çıkmıştır. ABD ve SSCB savaşın kazananı olmuştur. Savaş sonrası sömürgeci güçlerin zayıflaması karşısında halkların kendi kaderini tayin etme üzerinden sömürge uluslar, ulusal kurtuluş mücadeleleri başlatmıştır. Savaşı kaybeden devletlerin toprakları işgal edilmiştir. 2. Dünya Savaşını durduramayan Milletler Cemiyetine son verilmiş yerine Birleşmiş Milletler(BM) kurulmuştur. Savaş sonrası Ortadoğu’da yeni bir yapılanma yaşandı. Eski sömürge devletler bağımsızlık savaşına başlamıştır. 2. Dünya Savaşı döneminde SSCB ve İngiliz etkisine giren İran’da 1946’da Mahabat Kürt Cumhuriyeti kurulmuş ancak, SSCB’nin desteğini çekmesi ve İran’dan çekilmesiyle İran tarafından yıkılmıştır. Sistemin milliyetçilik ideolojisinin sonucu olan Yahudi soykırımının izlerini silmek amacıyla halkların iradesini hiçe sayan BM tarafından Filistin’de 1947’de paylaşım planıyla bağımsız Arap ve Yahudi devletlerinin oluşumunu öngörüyordu. İsrail kuruluşunu (1948) resmen ilan etti. Böylece Ortadoğu’nun kanayan yarası olan İsrail-Filistin sorunu ortaya çıkarak, bölgenin denetim ve müdahaleleri için kullanılmıştır. Savaş sonrası dönemde ABD ve SSCB’nin etki alanlarıyla ABD İngilizlerden boşalan güç dengesinin boşluğunu doldurarak kendi etkisi altına almıştır. SSCB ise ABD karşıtı rejimlerle işbirliğine gitmiştir. 1953’te İran başbakanlığındaki Muhammed Musaddık, İran’daki İngiliz petrol tesislerinin millileştirerek İngiliz ve ABD çıkarlarını zedeleyince CIA tarafından yapılan darbeyle yönetimden uzaklaştırıldı. Mısır’ın Süveyş kanalını millileştirmesi karşısında Batılılar ortak hareket etmiş, bunun karşısında SSCB’de Mısır’ı desteklemiştir. Büyük güçler kendilerine bağlı yönetimlerle bölgenin en büyük enerji kaynağı olan petrolü denetimlerine almışlardır. Soğuk savaş dönemi boyunca bölge devletleri iki blok arasında denge siyasetiyle varlıklarını korumaya çalışmışlardır. Filistin-İsrail sorunu ve onun tetiklediği savaşlar, yine İran-Irak Savaşı Arap ülkeleri arasındaki çelişki ve rekabeti körüklemiştir. Ortadoğu iki blok arasındaki rekabetin etkisinde kalmıştır. Türkiye’nin savaş sonrasında NATO’ya üyeliği ve bu dönemde Amerika ve batı eksenli bir politika izlemesi, hem bazı Arap ülkelerini rahatsız etmiş hem de SSCB ile 1. Dünya Savaşı sonrası iyi olan ilişkilerin gerilmesine neden olmuştur. Savaş sonrası aynı şekilde Almanya’nın mağlubiyeti İngiltere ve Fransa’nın tükenişleri Orta ve Batı Avrupa’da bir güç boşluğu yaratmıştır. Soğuk savaş boyunca ABD ve SSCB arasındaki bilek güreşi nükleer silahın arkasına dayanan caydırıcılık ile sözün gücünü kurmada sorunlar diplomasi manevralarıyla çözüme kavuşturulmaya çalışılmıştır. 19.yüzyıl ve 20.yüzyıl İngiliz hegemonyası savaş sonrası Avrupa’nın yaşadığı büyük yıkımla, geleneksel hegemon güç dengesi modern Avrupa’da oluşturulan bu yeni düzenle Avrupa merkezli İngiliz hegemonya ABD merkezli hegemonya olarak yer değiştirdi.
Kurumsal mekanizmaları oluşturan Bretton Woods anlaşmasıyla IMF’nin kurulmasına, dünya bankasının oluşturulmasına ABD dışındaki tüm üyeler ulusal paralarının değerini ABD dolarına endekslemişlerdir. Bu sistem ABD’nin içinde bulunduğu ekonomik güçlükler nedeniyle 1971 yılına kadar sürmüştür. ABD başkanı Truman’ın 1947’deki kongre konuşmasında ilk kez dünyanın iki ideolojik ilkeler arasında bölünme aşamasında olduğundan söz ederek, savaş esnasında ABD ve SSCB arasındaki işbirliğinin sona erdiğini, yerini tekrar antikomünizm aldığını ilan etmiştir. Yine SSCB’nin Türkiye’den boğazlardan üst istemesi ve Yunanistan’da sosyalistlerin etkili olduğu, yönetimin olması karşısındaki komünist tehlikeye karşı bu iki ülkeye mali yardım yapacağını açıkladı. Truman doktrinin ilanıyla soğuk savaşın iç ve dış hedefleri karşılıklı olarak liberalizm ve komünizm ilkeleri altında karşılıklı birbirini dışlama şeklinde, ideolojik kavganın bir tarafında yer alma şeklinde bloklaşma içine girdi. Savaşın Avrupa’da getirdiği büyük yıkım ve kaos sonrası Avrupa’da komünizmin güçlendiği ve SSCB’nin etkinliğinin artması, ABD’nin endişelerine neden olmuştur.
ABD bu durum karşısında önlem olarak Avrupa’nın maddi ve manevi olarak güçlendirilerek ekonomik olarak ayakta kalmasını ve siyasi olarak bağımsızlığını koruyacağı, böylece SSCB’nin ve komünizmin etkisi kırılabileceği yönündedir. Savaşın büyük yıkımlarının olumsuz sonuçlarını ortadan kaldırmak için, ABD tarafından İMF yoluyla uygulanacak istikrar programı ile BM ve Dünya Bankası tarafından finanse edilecek yeniden imar planıyla, iki taraflı yüklü kredilerle savaşın büyük yıkımının tamiri olacağı yönündedir. Marshall Planıyla Amerika’nın yapacağı ekonomik yardımlar, daha çok Batı Avrupa üzerinde yoğunlaşması; birinci aşamada Avrupa’nın ekonomik darboğazdan çıkarılması, ikinci aşamada Avrupa’nın ekonomik açıdan tamiri için uzun vadeli bir program öneriyordu. Kısa sürede Avrupa’ya güven verme, uzun vadede ABD’nin, Avrupa’nın içişlerine karışmalı sonrasında Avrupa’nın kendi ayakları üzerinde duracak bir yardım geliştirildikten sonra bunun uygulamasının Avrupalılara bırakılmasını hedefliyordu. Marshall Planı, Amerikan emperyalizmin Avrupa’da yayılmasını içeriyordu. Savaşın büyük yıkımlarının olumsuz sonuçlarını ortadan kaldırmak için ABD tarafından Avrupa devletlerine yüklü krediler verilmiştir. Avrupa’da 18.yüzyılda başlayan birleşme hareketleri, ABD’nin Avrupa üzerindeki etkisini kırmak için 1951’de Avrupa Kömür Çelik Topluluğunun kurulmasını ve 1957’de imzalanan Roma antlaşmasıyla da Avrupa Ekonomik Topluluğunu (AET) oluşturulmuş, son olarak da Avrupa birliğine ulaşmasıdır.
2.Dünya Savaşının, iki karşıt güç galipleri olan ABD ve SSCB başatlığında kapitalist dünya ile sosyalist dünya arasında iki kutuplu yeni bir dünya düzeni oluştu. 1947’de başlayan ve yaklaşık 44 yıl süren soğuk savaş, ABD’nin önderliğinde Batı Bloku ile SSCB önderliğindeki Doğu Bloku arasındaki ekonomik, siyasi, bilimsel, teknolojik, nükleer bir rekabet ve çatışma durumu olarak yaşanılan gerilimdir. Soğuk savaş kavramı olarak ABD ile SSCB arasındaki ideolojik ve siyasi gerginlik olarak, kapitalist blok ile komünist blok arasındaki topyekûn savaşa girmeden, devam eden uzun süreli yüksek gerilimli ilişkileri ifade etmiştir. Küresel boyutta bir güç mücadelesinin yaşandığı bu dönemde ABD, liberal düşünce ve demokratik değerler kavramlarını, SSCB ise özgürlük ve sosyalizm kavramları üzerine söylemler geliştirerek, kendi eksenlerinde hegemon güç olmaya çalışmışlardır. Churchill’in ABD’deki demir perde konuşmasıyla başlar. Konuşmasında sosyalist hareketlerin dünyada yayılması karşısında savaş açarak, Anglo Sakson ülkelerini kendi yanlarında birlikte hareket etmeye çağrı yaptı. Soğuk savaş döneminde ABD ve SSCB arasındaki rekabet ve çekişme dünyada nükleer savaş paranoyasının yayılmasına neden oldu. Bundan dolayı da devletler bir taraf olmayan bertaraf olur anlayışıyla, bu iki blok arasında kendilerine yer bulmaya çalışmışlardır. ABD rızaya dayalı bir hegemonya ile etkinliğini sürdürmeye çalışmıştır! Soğuk savaşın ilk etabı Avrupa’da gerçekleşmiştir. 1949 Çin Devrimi sonrası, 1950-1953 yılları arasında Kuzey ve Güney Kore arasında yaşanan savaşta doğu bloku ülkeler Kuzey Kore’yi, ABD ise Güney Kore’yi destekledi. Türkiye Kore savaşına asker göndererek savaşa girmiştir. Savaş sonrasında NATO üyeliği kabul edilmiştir. 1. Dünya savaşı sonrası SSCB’nin Ortadoğu ve Doğu-Güney Avrupa’daki etki düzeyinin artması karşısında; ABD ve İngiltere tarafından bu etkiyi kırma ve sosyalist düşüncelerin yayılmasını önlemek amaçlı, 1949’da NATO kuruldu. Başlangıçta devletlerin siyasi ve antlaşma koşulları ile siyasi ortaklık olarak kurulan NATO, Kore savaşında ortak askeri bir güç oluşturulunca, askeri bir kimlik kazanmıştır. Düşman tanımlaması olarak kapitalist sistemi tehdit edenler ve özellikle sosyalist komünistler olarak gösterilmiştir. Bu tehditler karşısında iç ve dış politikalar üretilerek, ülkelerde müdahaleler geliştirilmiştir. 1952’de Türkiye üye ülkeler arasına katıldı. NATO tarafından cephe gerisi operasyonların örgütlenmesi olan gladyo Türkiye’de 1953’te kontrgerilla örgütleme olarak seferberlik tetkik kurulu (STK) olarak oluşuma gitmiştir. 1965’te Özel Harp Dairesi ve 1990’lardan itibaren Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) olarak isim değişikliğine gitmiştir. Türkiye’de 6-7 Eylül olayları, 12 Mart Muhtırası ve 12 Eylül gibi darbelerinin gerçekleştirilmesinde rol oynamıştır.
NATO oluşumun ardından SSCB’de 1955’te Varşova Paktı’nı kurarak birbirlerine karşı müttefik oluşumuna gitmişlerdir. 2. Dünya Savaşı sonrası sömürgeciliğe karşı gelişen ulusal kurtuluş savaşları sonrası Asya, Afrika ülkeleri Hindistan ile öncesinde doğu blokunda yer alan Çin ve Yugoslavya’nın SSCB ile girdiği görüş ayrılığı sonrası; bağlantısızlar hareketi ismini veren üçüncü bir blok oluşmuştur. ABD ile SSCB arasındaki rekabet olmakla birlikte, nükleer bir savaşa yol açabilecek çatışmaların önlenmesi için de tedbirler almaya başladılar. Bu amaçla yapılan görüşmeler 1962’deki Küba füze krizi olayına kadar karşılıklı olarak diplomasi ile sürdü. Küba krizi döneminde ABD, Türkiye’ye füze konumlandırmış; buna karşılık olarak SSCB’de müttefiki Küba’ya uzun menzilli güdümlü nükleer füze konumlandırmıştır. Karşılıklı restleşme şeklinde gelişen bu durum karşısında küresel bir savaşın patlak verme ihtimalini gündeme getirmiştir. Ancak sonrasında iki güç karşılıklı olarak yerleştirdikleri füzeleri kaldırarak anlaştılar. Yumuşama dönemi, iki gücün Küba’da takip ettikleri krizin savaş eşiğine varacak davranışlardan kaçınma şeklinde ortaya çıktı. Küba krizinde dünyanın nükleer bir savaşın eşiğinden dönmesi, bu süreci hızlandırmış ve çözüm için birçok antlaşma imzalandı. 1960-1961 yıllarında gerçekleşen görüşmeler, detant (yumuşama) dönemi olarak tanımlanmıştır. Bu sayede birçok ülke, aralarında yaşadıkları birçok sorunu diyalog yoluyla çözme yoluna gitmişlerdir. Detant döneminde diğer önemli gelişme olarak ABD gözetiminde Mısır ile İsrail arasında Camp David Antlaşmasıyla Mısır, İsrail’i tanıyarak Filistin topraklarını İsrail işgaline açık bıraktı. Bu durum Arap dünyasının liderliğinde büyük sarsıntı meydana getirdi. 70’li yıllarla birlikte ABD, Çin’e uyguladığı yalnızlaştırma politikasından vazgeçmiştir. Sonraki yıllarda iki ülke arasında birçok ticaret antlaşması imzalanmıştır. SSCB ve ABD dönemin iki süper gücü olarak diplomatik alanda bir uzlaşı içinde olmuşlardır. Siyasal anlamda rekabet devam etmiştir. İki güç arasındaki rekabet bu dönemde birbirine yakın rejimleri destekleyerek devam etmiştir. 2. Dünya Savaşıyla Japonya’nın hâkimiyeti altına giren ve ABD’nin 1963-1973 arası Vietnam’ı işgaliyle başlayan Vietnam Savaşı, soğuk savaş döneminde Kore savaşından sonra yaşanan ikinci sıcak savaş olmuştur. Savaş sonucunda dünyada anti-Amerikancılık gelişti. 1975’te Amerikan ordusu, Vietnam’dan çekilmek zorunda kaldı. 1968, dünyada sistem karşıtı birçok barış ve özgürlük hareketi ortaya çıktı. Soğuk savaş sürekli bir gerginlik hali olarak yaşansa da başlangıcından bitişine kadar iki güç doğrudan sıcak savaşla karşı karşıya gelmeyerek, daha çok ideolojik çekişmeyle yaşanmıştır. ABD’nin Reagan doktrini çerçevesinde 80’lerden 90’lara kadar ki soğuk savaşın son süreçlerinde ABD, SSCB destekli Afrika, Asya ve Latin Amerika ülkelerindeki antikomünist hareketlere açık ve gizli destek vermiştir. Türkiye’de, 12 Eylül Faşist darbesiyle devrimci hareket tasfiye edilmiştir. Ekonomik alanda dışa açılma olan 24 Ocak kararları hayata geçirilmiştir. Beyaz Türk faşizminin bunalımıyla Kemalist 1. Cumhuriyetten yeşil faşizm olan Türk İslamcı 2. Cumhuriyetin inşasına geçilmiştir.
WENDA DURSEND
YORUM GÖNDER