15 ŞUBAT VE ÖNDERLİK GERÇEĞİ (1.BÖLÜM)
15 Şubat gününü 16 Şubat’a bağlayan gün Kürtlerin kara günüdür. Kürtlerin miladıdır.
Kendilerini çok akılı sanan, bilgili bilen ve sözde kendilerine aydın olma sıfatını takan kimi çevreler bu milatlandırmayı, ‘Kürtlerin kara günü’ anlamlandırmayı abartılı buluyorlar. Sadece böyle bulmuyorlar, bu çok şey bilen beylerin kimisi küfürlü ve hakarete varan söylemlerden de geri durmuyorlar.
Kürtlerin tarihinde böylesine kara günleri etraflıca bilince çıkararak gerekli karşı duruşu koymadan yaşamaya kalkışmak sadece ve sadece kaybettirir. Ve biz tarihimizden biliyoruz ki; bu kaybettirilişler belli bir zaman süreci ile sınırlı kalmıyor. Çağlara yayılan bir kaybettiriliş ve yitiriliş, bir halka çok ağır fatura olarak geri dönüyor.
Bu duruma en iyi örnek M. Ö. 521-521 yılları gösterilebilir. Medlerin M. Ö. 550 yıllarındaki Harpagos ihaneti ile yaşadıkları yıkılış ve hâkimiyet altına girmeyle başlayan bir süreç ardından, M. Ö. 521–521 yıllarına geldiğimizde Medlere-yani Kürtlerin atalarına-bir soykırım uygulanır. Bu soykırımın tarihte eşi benzeri neredeyse yoktur. Med toplumunun önde gelen aydınlarına, dini liderlerine, büyüklerine, tecrübe sahibi olanlara ve ne kadar toplumda kabul ve tecrübe sahibi insan varsa hepsi uyduruk gerekçelerle katledilir. Bir toplumun hafızası, vicdanı ve yürütme gücü adeta topyekün silinir. Bir toplum; geçmişiyle, bugünüyle ve geleceğiyle tüm köprüleri uçurulur. Yani bir toplum belleksizleştirilir. Tarihle bağı kesilir.
Ve Kürtler bu tarihle bağlarının koparılışını yıllarca, yüzyıllarca hatta bin yıllarca onaramazlar. Beyin ile yürek arasındaki bağın koparılışı esasen Kürtleri başkalarının askeri olmaya zorlayan ve sürecinde kendisidir. Başkasının adamı ya da başkasının iyi askeri olma bu süreçle ağırlık kazanan bir olgudur.
Medler Magamoni’yi çözemedikleri için, Magamoni’yi aşan, buna karşı refleks gösterecek bir tavır alamadıkları, için Kürtler ya da Medler giderek erimiş ve başkalarının adamları olmuşlardır. Kendisi olamayanların, kendilerini tanımayanların varacağı yer, eni sonunda başkalarının yanıdır. Başka düşünülmesi eksik ve yanlış bir değerlendirme olmaktan öteye gidemez.
Benzer bir süreci Kürtler 1800'li yıllarda yaşayacaklardır. Mirliklerin tasfiye edilişleri, Nakşîliğin türetilmesi, ağalığın Kürt toplumunun içerisinde suni türetilmiş parazitler olarak İngiliz ve Osmanlıların eliyle mirliklerin yerine geçirilmesi ile başlayan eritme politikalarıyla ve giderek 1900'lere doğru mir ve aşiret reislerin çocuklarının aşiret mekteplerine ve Babıâli okullarına alarak mangurtlaştırmaları bilince çıkarılmadığı için, katliamın daha vahşi bir hali olan beyaz katliamla Kürtler içten fethediliyor. Kale içten düşürülüyor. Troya örneğinde görüldüğü gibi hem de toplumun tüm refleksleri öldürülerek, etkisizleştirilerek bu yapılıyor. Buna karşı yani mangurtlaşmaya karşı bir duruş olmadığı için Kürtlerin ihanetçileri, hainleri, işbirlikçileri rahat nefes alarak kendilerini çok pahalıya işgalcilere ve de Kürt halkına sunabiliyorlar.
Yukarıda dile getirdiğimiz sadece iki örnektir. Bir, Medlerin beyinleri dağıtılıyor, tarihsiz bırakılıyor. İki, içten fethederek Kürtler kendilerine karşı ihanete alıştırılıyor. Kötü olan ise buna karşı duruş sergilenemediği için her iki durum kanıksanarak Kürtler teslim alınıyorlar. Buna mecbur bırakılıyorlar. Başka bir deyimle alıştırılıyorlar. Çaresiz bırakılıyorlar. Kötülerin içerisinde iyi olana yamalanıyorlar. Bu bir trajedi. Bu bir kapan. Kürdün talihsiz kapanı…
15 Şubat’ı yukarıda dile gelenler temelinde ele alacak olursak bu kara günü yerli yerine değerlendirmeden, buna karşı gerekli karşı koyuşu koymadan, Kürtlerin tümden teslim alınmalarına ve tasfiye edilmek istenmelerine dönük bir milat olarak ele almadan, yapılacak her türden değerlendirme isabetsiz olacaktır. Bu Kürtlerin gafil avlanmaları ve savunmasız bırakılmaları olacak, bu ise tarihe yapılacak en büyük hakaret olmanın ötesine geçemez. Bu Kürtleri yüz yıllara varacak bir teslimiyete peşkeş çekmek demektir.
Kürtler yeni yeni kendi ayakları üzerine durmaya çalışmışken, kendileri olmak istemişken ve bunu önemli oranda başarmışken Kürtlerin yeniden prangalanmasını görmemek, doğru okumamak en hafif deyimle naiflik olacaktır. Apolitiklik olacaktır. Bireylerin duruşu, görüşleri, bakışları ne olursa olsun 15 Şubat gününü Kürtlerin Kara Günü olarak ele alarak buna karşı duruşu sergilemek her onurlu olan insanın, duruşu olmalıdır. Aksi tavır içine girmek, davranış bozukluğu göstermek Harpagosvari ya bir ihanet olacaktır ya da devşirilmiş mangurtlaştırma olacaktır.
Harpagosun ihanet suçuna ve mangurtların kendi kendilerine ihanetine ya da bunun ortaklığına düşmek istenmiyorsa hızla Kürt halk önderliğine karşı yapılan uluslararası komploya karşı, Kara Güne karşı onurlu tavır sahibi olma neyi gerektiriyorsa o tavır sergilenmelidir.
MİLİTAN AGİT
Devam edecek…
YORUM GÖNDER