DEVRİMCİ HALK SAVAŞI GERÇEĞİNE YAKLAŞIM SORUNU (3.BÖLÜM)
DEMOKRATİK ANAYASAL ÇÖZÜM İMKANI YOKSA DEVRİMCİ HALK SAVAŞI SEÇENEKTİR
Ancak Türk devletinin bütün demokratik çözüm arayışlarını ve ateşkes süreçlerini bir özel savaş taktiği olarak ele alıp devrimci hareketi zayıflatma, esnetme, zaman kazanıp tasfiyeyi dayatmada kullanma gerçeği vardır. Defalarca yapılan açılımlara karşı Türk devletinin AKP döneminde de bunu daha farklı yöntemlerle kullandığı ve Kürt halkının iradesini tanımaya yanaşmadığı, devrim güçlerini tasfiye etmekten hiç vazgeçmediği, ateşkesleri bir biçimde kabul etse bile, onu devrimi tasfiye etmek üzere kullandığının görülmesi üzerine, Önder Apo bizim devrimimizin seçeneksiz olmadığını ve farklı bir seçeneğin daha olduğunu belirtti. Bu bağlamda öncelikli seçeneğimizin demokratik-anayasal çözüm olduğunu, demokratik-anayasal çözümün gelişmesi için tüm çabaların sergilenmesi gerektiği ve sergilediğimizi; bu konuda halk hareketinin yoğunlaşması, mücadele yürütmesi, değişik toplumsal eylemselliklerle gücünün ortaya konulması, yani siyasal mücadelenin yetkinleştirilmesi ve toplumsal mücadelenin yoğunlaştırılması ile demokratik anayasal çözümü dayatma hedefi somut olarak konuldu. Ama bütün çabalara rağmen eğer egemen devlet şiddet kullanmaktan vazgeçmezse ve devrim güçlerini şiddetle ortadan kaldırmaya yönelirse, o vakit devrimci güçlerin de ikinci seçeneği gündeme girmek durumundadır. Bu da Devrimci Halk Savaşı çözümüdür. Yani birinci seçenek (demokratik anayasal çözüm) bizim tercihimizdir ama bütün çabalara rağmen eğer bu gerçekleşmeyip tasfiye dayatılır ve şiddetle bu pratikleştirilmek istenirse, bunun karşısında devrim güçleri de Devrimci Halk Savaşı seçeneğiyle çözümü geliştirmeyi önüne koyar. Dördüncü Stratejik Dönem olarak kendi öz gücüne dayalı, çözümü yaratma ve geliştirme süreci bu biçimde gündeme girmiştir. ‘Karşımızdaki egemen devlet gücü çözüme gelmiyorsa biz kendi çözümümüzü kendimiz öz gücümüze dayalı olarak geliştiririz’ yaklaşımıyla bu yeni stratejik dönem gündemleşmiş oldu.
EN BÜYÜK FARKI PARADİGMASAL YAKLAŞIMDIR, ESAS GÜÇ HALKTIR
Devrimci Halk Savaşı ile Uzun Süreli Halk Savaşı birbirinin devamıdır. Fakat aralarında fark da vardır. Önderliğimiz geçmişe dönük değerlendirmelerinde de önemli oranda Devrimci Halk Savaşı kavramını kullanmaktadır. Kuşkusuz hepsi son tahlilde devrimci bir savaştır ama aralarında belli düzeyde bir fark da söz konusudur.
Biz Çin ve Vietnam eksenli Uzun Süreli Halk Savaşı’nı Kurdistan’da ‘84’ten ‘99’a kadar uyguladık. Birebir ‘Uzun Süreli Halk Savaşı’ diyebileceğimiz bir süreçtir. Ondan sonra paradigmasal değişimle birlikte bir ara dönem vardır. Bu süreç, ‘serhildan’ ve ‘gerilla’ süreçleri olarak da tanımlayabileceğimiz, demokratik çözümü dayatan bir mücadele perspektifi ile yoğunlaşan bir süreçtir. Demokratik çözümün önüne engeller konulunca, bu, Devrimci Halk Savaşı biçiminde somutluk kazanmış ve bir perspektif yenilenmesini yaşamıştır. Tabii bunun da geçmişi Uzun Süreli Halk Savaşı’na dayanmaktadır. Peki her iki stratejinin farkı nedir?
Kuşkusuz en büyük farkı bakış açısıdır; paradigmasal yaklaşımdır. Uzun Süreli Halk Savaşı devletleşmeyi ve şiddete dayalı bir yaklaşımı öngörürken, Devrimci Halk Savaşı daha çok toplumcu, toplumsal şiddeti öne çıkaran ve devleti değil Demokratik Konfederalizm’i hedefleyen bir mücadele anlayışıdır.
Bunun yanı sıra bir de güç mevzilenmesinde fark vardır. Yeni stratejide her şey gerilla değildir. Doğru; gerilla öncü güçtür ama esas güç halktır, halkın katılımıyla devrimsel gücün şekillenmesi gerekmektedir. İşte bu noktada halkın içinde örgütlenecek olan öz savunma birliklerinin önemi daha fazla öne çıkmaktadır.
Uzun Süreli Halk Savaşı’nda da milis gücünün bir yeri vardır ama milis gücü gerillaya destekçi olan bir güç konumundadır. Devrimci Halk Savaşı Perspektifi’nde ise öz savunma başlı başına bir güçtür. Güç konumlanmasında, halk gücü, öz savunma ve gerilla biçiminde üç ayaklı bir devrim durumu söz konusudur. Devrimci Halk Savaşı’nın dayandığı yenilikler bunlardır. Daha çok toplumcu, daha çok toplumsal devrim yaklaşımını eksen alan, toplumun kendi kendini savunduğu, toplumun savaşa katıldığı bir direniş biçimidir. Özü itibarıyla bir öz savunma savaşıdır.
MEŞRU BİR DİRENİŞTİR
Esas olarak Uzun Süreli Halk Savaşı da bir öz savunma savaşıdır. Yani bir saldırı savaşı değil, kendisine ve değerlerine saldıran güce karşı kendini savunma savaşıdır. Dışarıdan bir güç ülkeyi işgal etmiş; ülkenin toprağını, suyunu talan ediyor; dilini, kültürünü yasaklıyor; her şeyini hedefliyor; buna karşı toplumun meşru hakkı olan öz savunma savaşı söz konusudur. Dolayısıyla Türk devleti ve çeşitli NATO güçlerinin hareketimizi terörize etme çabası tamamen bir çarpıtmadır. Kurdistan’da terörü uygulayan devlettir; insanları katleden devlettir. İşgal hareketini geliştiren, dili yasaklayan, kültürü başkalaşıma uğratan, fiziki ve beyaz soykırımı uygulayan, insanlığa karşı suç işleyen sömürgeci-soykırımcı Türk devletidir. O zaman buna karşı direnmek en insani bir haktır. Saldırıya uğrayan bir toplumun yaşaması için silah dahil kendisini savunması meşrudur. Bu, Birleşmiş Milletler’in 1948 Beyannamesi’nde de vardır.
Şimdi Kurdistan’da bizim geliştirdiğimiz direniş meşru bir direniştir. Bugün dünyanın herhangi bir yerinde bir işgal devletine karşı oradaki yerleşik halkın direnmesi nasıl meşruysa, aynı şey Kurdistan’da da meşrudur. Bizim Kurdistan’da geliştirdiğimiz Devrimci Halk Savaşı meşru bir savaştır; olmazsa olmazdır. Çünkü her şeyimiz saldırı altındadır. Bu toplum yok edilme konseptiyle, soykırım politikasıyla ortadan kaldırılmak isteniyor. Toplum bunun önüne geçmek, var olabilmek, yaşam hakkını elde etmek için direniyor ve bu direniş kutsaldır. Yaşam hakkı kutsal bir haktır; meşru bir haktır. Kurdistan’da yürütülen direniş de bu çerçevede kutsal ve meşru bir direniştir. Devrimci Halk Savaşı bu biçimde ele alınması gereken bir var olma ve özgürlük mücadelesidir. Kendini savunma ve irade olma iddiasını ortaya koymadır. Bugün Kurdistan’da yürütülen Devrimci Halk Savaşı’nın özü ve esası budur.
ÖZ SAVUNMA ÖZGÜR TOPLUMUN OLMAZSA OLMAZ İLKESİDİR
Özcesi, Kadın Özgürlüğüne Dayalı Demokratik Ekolojik Toplum Paradigmamızın en temel bir ilkesi de öz savunma ilkesidir. Çünkü kendini öz gücüyle savunamayan hiçbir canlı, daimi varlığını sürdüremez. Her canlının bir öz savunma sistemi vardır ve o sistem ile kendisini diğer canlılara karşı koruyarak yaşayabilmektedir. Bu hayvanlar alemi için de böyledir; insanlar için de böyledir; bitkiler için de böyledir; toplumlar için de böyledir. Bir kültürel varlık kendisini var etmek istiyorsa kendini savunabilmesi gerekmektedir.
Kuşkusuz savunma derken salt silahla yürütülen bir direnişmiş gibi anlamamak gerekiyor. Böyle anlamak çok dar bir yaklaşım olur. Savunma başta ideolojik olmak üzere, siyasi, kültürel, sosyal, ekonomik, vb. bir çok açıdan geliştirilmesi gereken bir şey. Bir toplum her anlamda kendi kendine yeterli olmalıdır. Kendi kendini savunabilecek, kendi kendini besleyebilecek, kendi kendini yaşatacak güçte olmalıdır. Özgüce dayanma, kendi kendine yeterli olma yaklaşımı bundan ileri geliyor. İşte Önder Apo’nun paradigmasal yaklaşımının esası budur. Her toplum kendi kendine yeterli olabilmelidir. Özgür-demokratik-ahlaki topluma ancak bu biçimde ulaşılabilir.
Kadın özgürlüğü ekseninde gelişecek toplumsal bir yenilenme ve yeniden inşa süreciyle kendini var etmeyi bir bütünsellik içinde ele alma yaklaşımı önemlidir. Özgür-demokratik toplum ancak kadın devriminin gerçekleşmesiyle mümkün olabilir. Kadın devrimi gerçekleşmeden, erkek egemenlikli yaklaşımın kendini devam ettirdiği bir yerde toplumsal özgürlükten söz edilemez. İnsanların doğayı hoyratça kullandığı bir yerde ekolojik yaşam söz konusu olamaz. Dolayısıyla kadın devrimi ve ekolojik devrim temelindeki ahlaki-politik toplumsal gerçekliğe biz ancak öz savunma sistemi ile ulaşabilir ve ancak öz savunma sistemi ile onu koruyabiliriz.
Ahlaki-politik toplumun ya da özgür toplumun olmazsa olmaz bir ilkesi, öz savunma ilkesidir. Bu yüzden Önder Apo’nun yeni-demokratik-özgür toplumu inşa perspektifinde ortaya koyduğu dokuz boyuttan birisi de öz savunma boyutudur. Bilindiği gibi dokuz boyut temelinde kendisini inşa eden bir toplum, demokratik-özgür bir toplum olarak kendini savunabilir; varlığını devam ettirerek Demokratik Konfederalizm anlayışıyla devrimsel bakışını yayabilir; böylece Demokratik Ulus perspektifi temelinde bölge çapında bir devrimsel çıkışın kaynağı haline dönüşebilir. Aksi takdirde öz savunması olmayan bir gücün böyle bir öncülük misyonunu ve böyle bir rolü oynaması söz konusu olamaz. Çünkü etrafta kapitalist modernite anlayışına dayalı, şoven, ırkçı, faşist ve şiddete dayalı bir sürü devlet gücü vardır. İşte bunlara karşı kendini koruyabilmek için öz savunmasının güçlü olması gerekmektedir.
Öz savunma derken, sadece halkın sıradan bir örgütlenmesi ve yarı sivil-yarı askeri bir yapılanma ile yetinmesi kast edilmiyor. Günümüzde her türlü silahla donanmış bütün vahşi-saldırgan güçlere karşı kendini savunma gücünde olabilen bir öz savunma, gerçekçi bir öz savunma olabilir. Demek ki öz savunma öyle amatör, sıradan bir askeri bakış açısıyla geliştirilemez. Böyle bir anlayışla geliştirilen herhangi bir öz savunma yaklaşımı başarılı olamaz. Başarılı olabilmesi için süreci doğru anlaması, doğru kavraması, doğru okuması ve sürecin gelişen savaş teknolojisine göre kendisini dizayn etmesi, örgütlemesi ve öz savunma savaşında profesyonel bir performansa sahip olması gerekmektedir.
İşte Kurdistan Özgürlük Gerillası, bu kapsamda çok önemli bir yenilenme sürecini yaşayarak bugüne gelebilmiştir. Öncelikle Önder Apo’nun bilim ve teknik devrimi değerlendirmesinden hareketle gelişen paradigmasal dönüşümün yenilenmesinin askeri alana yansıması ve bunun ne anlama geldiğinin tartışılarak belli düzeyde özümsenmesi temelinde HPG’de gelişen yeniden yapılanma projeleriyle gerillada güçlü bir değişim-dönüşüm yaşanmıştır. Bu köklü yenilenme yaşanmadan, Çin-Vietnam modeli olarak bilinen gerilla modeline göre örgütlenmiş klasik bir gerillanın günümüzdeki egemen devletlerin elinde bulunan modern silahlara ve teknoloji ile güçlendirilmiş istihbarat gücüne karşı kendini savunması ve var etmesi mümkün değildir.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER