DÖRDÜNCÜ STRATEJİK MÜCADELE DÖNEMİ-DEVRİMCİ HALK SAVAŞI’NIN GÜÇ ALDIĞI KOŞULLAR (7.BÖLÜM)
Bağımsızlık Ve Özgürlük Demokratik Toplum Örgütlülüğüyle Sağlanabilir;
Kürt toplumunun bağımsız ve özgür olması devlet olmasına bağlı değildir. Demokratik örgütlenmesiyle bağlıdır. Devlet artı demokrasi de, demokratik toplumun bir düzeye kadar özgür olmasıdır. Orada tam özgürlük yoktur. Çünkü yanında devlet var. Ama devleti yok ederek, aşarak tümden sadece demokratik toplum, Demokratik Konfederalizm olarak kalabilir. O zaman gerçek bağımsızlık ve özgürlük ancak böyle bir demokratik toplum örgütlülüğüyle sağlanabilir. Dikkat edilirse hiçbir devlet sistemden kopamıyor. Sisteme alternatif değildir, hep sistemin bir ucudur. O halde bağımsızlıkçı ve özgürlükçü değildir. Gerçek bağımsızlıkçılıkla, özgürlükçülük demokratik toplum örgütlülüğünde vardır. Bunu yapabildiği kadar yapıyor. İçinde bulunduğumuz koşullarda devleti birden yok etmek, demokratik toplumu yaratmak mümkün değildir. Önderlik bunun bir süreç ve savaş işi olduğunu belirtmektedir. Böyle öngördü. Devlet artı demokrasiyle bu işin uzun bir süre devam edeceğini ve devlet geriletilerek, gereksizleştirilerek, etkisizleştirilerek yok edilip, demokratik toplumun kendini yaşatır hale geleceğini öngördü. Devletsizliğe gidişi böyle değerlendirdi.
Bu nedenle PKK programını, Demokratik Konfederalizm programını, sanki böyle devlet yapmaya gücümüz yetmiyor da, işte devlet buna izin vermez görüyoruz da, bir uzlaşma ya da zayıflık etkeni olarak ortaya çıkartıyormuşuz gibi ele alan, sanan, böyle propaganda eden yaklaşımlar vardır. Bu yaklaşımlar, içimizde de var ve bu boşa çıkartıyor. Ters ve yanlış düşüyor. Örneğin Yol Haritası’nı böyle tartışıyorlar. Sanki PKK zayıf düşmüş, muhtaç kalmış da onun için devletten vazgeçmiş, demokratik toplum örgütlensin, Demokratik Konfederalizm olsun diyor. Böylece taleplerini asgariye indirmiş oluyor. Bir de halen devlet buna da fırsat vermiyor diyorlar. Nedense zaten devlet buna fırsat vermiyor. Ben devlet istiyorum diyenlerle, federasyon istiyorum diyenlerle iç içe yaşıyor. Onlar serbestçe örgütleniyorlar. Ama ben demokrasiyi örgütlemek istiyorum diyenleri hapse koyuyorlar. Fakat bu gerçeklik görülmemektedir. Devlet olmak daha üst düzeyde bir irade ve özgürlük olarak görülüyor. Halbuki bir işbirlikçiliktir, bağımlılık türüdür. Bir sisteme bağlanmayı ifade ediyor. Hiçbir devlet özgürlüğü ve eşitliği getirmedi, bağımsız irade ortaya çıkartmadı. Özgürlük, eşitlik, bağımsız irade demokrasinin var olduğu kadar vardır.
O halde PKK zayıflığından dolayı değil de, özgürlüğe, farklılıklara dayalı eşitliğe, demokrasiye bağlı olduğu için, bu ilkeleri esas aldığı için, bunları toplum yaşamında hayata geçirmeyi öngördüğü için Demokratik Konfederalizm programını esas alıyor. Devlet verilmeye çalışılsa da, PKK yine de Demokratik Konfederalizm olarak örgütlenecektir. Güney’de de bir devlet var. Fakat o devletin bir parçası olmak istemiyor. O devlet dışında bir demokrasi olarak var olmayı, örgütlenmeyi öngörüyor. Onun için de böyle fırsat olursa biz de devlet olarak mı örgütleniriz deniliyor? Paradigma değişimi burada özümsenmedi. Devletle özgürlük ve demokrasinin sağlanacağı sanılıyor. Bir taraftan baskı ve sömürü aracı deniliyor, buna reel sosyalizm de, Marks da, Lenin de öyle dedi. Lenin ve Marks kadar devletin ne olduğunu tanımlayanlar yoktur. Ama onun devleti ayrı, bizim devletimiz ayrı diye bir ayırım yaptılar. Onların devleti baskı ve sömürü aracı, bizim devletimiz de özgürlük ve demokrasi aracıdır dediler. Böyle olmadığı ortaya çıktı. Özgürlük ve demokrasi aracı değil, baskı ve sömürü aracına rahatlıkla dönüşebildiği görüldü. Devlet, devlettir. Sistemden kopmadığı, alternatif olmadığı görüldü.
Önderlik demokrasiyi böyle bir sistem alternatifi olarak öngörüyor. Siyasi programımızı da, paradigma değişimi temelinde doğru anlamamız ve bunu mutlaka hayata geçireceğimizi bilmemiz gerekli. Öyle imkanlar fırsatlar yok da devletten vazgeçiyor, bu programı bu biçimde ele alıyor değiliz. Devlet bir despotizm, baskı, sömürü aracıdır. Biz onu reddediyoruz. Ona karış mücadele ediyoruz. Toplumsal özgürlük ve eşitlikten yanayız. Demokrasiden yanayız. Onun sistemini yaratmak istiyoruz. Bize gerekli olan özgürlük, eşitlik ve demokrasidir. Yoksa devlet değil, yeni bir baskı sistemi değildir.
Kürtler Devlet Olmadan Demokratik Bir Toplum Olarak Kendini Örgütleyebilir;
Toplumlar devletle temsil edilirler, demokrasiyle temsil edilmezler, kimliklerini ortaya koyamazlar görüşü yanlış ve milliyetçi bir görüştür. Demokrasiyle de temsil edilebilirler. Kürt toplumu demokratik bir toplum olarak kendini örgütleyebilir, kimliğini ortaya koyabilir. Bu sistemden kopup özgür bağımsız bir güç haline de gelebilir. KCK de bir Kürt ve Kürdistan kimliğidir. Çünkü öyle görülmüyor. KCK’nin kendisi bile öyle görmüyor. KCK’nin Kürt toplumunu temsil eden parlamentosu var, ona başkan olan bile, Hewler’dekine parlamento diyor. Neyin başkanı olduğunu bile tam anlamış değil, tanımlayamıyor. Bu, devletçi paradigmanın ruha işlemesinden ileri gelmektedir. Burada toplumculuk, halkçılık ve demokrasi yoktur. Bunu yıkmamız gerekiyor. Programı doğru anlamak bu bakımdan önemlidir. Bu dönemde bunu doğru anlamak çok çok daha önemli olmaktadır. Doğru mücadele edebilmemiz, burayı doğru anlamaya bağlıdır. Burayı doğru anlayamazsak paradigmayı gerçekten doğru özümseyemeyiz. Bu paradigmaya dayalı programımızın, amaçlarımızın, ilkelerimizin ne olduğunu, neyi doğru neyi yanlış bulduğumuzu, neyi yıkmak ve kurmak istediğimizi bilmezsek, Devrimci Halk Savaşı’nı yapamayız. Sadece Devrimci Halk Savaşı değil, demokratik siyasi mücadele de yürütemeyiz.
Nitekim demokratik siyasette başarılı olamayışımızın altında da, aslında bu paradigmayı doğru anlayamamak ve oradan doğan programı doğru hayata geçirememek yatıyor. Örgütleyebilmek için sahip çıkıp görevlerini yerine getiremedik. Hep devletten bekledik. Devlet memuru olmayı öngördük. Biraz KCK örgütlülüğü geliştirilsin diye görevlendirilen herkes, devlete nasıl bir yerde memur olarak bağlanacak onun arayışına girdiler. Devlet memurluğunu, demokratik toplum temsilciliğinden üstün tuttular. Böyle de tutuyorlar. Onun için demokratik toplumun örgütlenme alanı etkisiz ve önemsiz oluyor. İşleri gereksiz oluyor. Gerekli olan, önemli görülen yer devlettir. Devlete ne kadar memur olur, yer tutarsa o kadar etkinlik kuracağını sanıyor.
Bu savaşın amaçlarını, hedeflerini, gerçekleştirmeyi öngördüklerini böyle doğru bilmemiz, tespit etmemiz gerekiyor ki yürütelim. Doğru savaş bununla yürütülür. Doğru taktik, ancak amaçlar doğru öğrenilirse, neye karşı olduğumuz, neyi inşa etmek istediğimizi doğru bilirsek, o zaman doğru taktik uygularız, doğru kararlar veririz. Doğru tarz uygularız. Böyle olmadan doğru taktik uygulamak, tarz haline gelmek mümkün değildir. Bu amaçları bilmeden, ne yapacağımızı bilmeden doğru karar, taktik nedir demek anlamsızdır. Hiç kimse böyle bir savaşçı olmayı düşünmesin. Böyle bir savaş yürütülür sanmasın. Böyle bir savaş yürüteceğini sanan, pratikte hiçbir şey yapamaz. Kendini sağa sola savurmaktan, devletin saldırıları karşısında ezilmekten kurtulamaz.
Onun için de sadece dar bir savaşçı olmak değil de, gerçekten devrimin bir kadrosu olmak, demokrasinin bir kadrosu olmayı komple bir kadro olmayı öngörmek, Devrimci Halk Savaşı’nı da böyle anlamak ve savaş militanlığını da buna göre değerlendirmek en doğrusu ve en gerçekçi olanıdır. Başarıyla savaş yürütme imkanını, gücünü bu yaratır. Kim böyle yaparsa başarılı olur.
DERLEME
YORUM GÖNDER