DEVAM EDEN PSİKOLOJİK SAVAŞ VE ÖNDER ABDULLAH ÖCALAN’IN UYARISI (2.BÖLÜM)
30 Mart 2014’te yapılacak olan yerel seçimler ile 5 Ağustos 2014’te yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle görüşmeleri tamamen sonlandırmayan AKP, yerel seçimlerin ardından psikolojik savaşını sürdürmeye devam ediyordu. 29 Nisan 2014’te açıklama yapan AKP’li Adalet Bakanı Bekir Bozdağ “Abdullah Öcalan için ev hapsi ile ilgili bir düşüncemiz ve çalışmamız yok” derken, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan 7 Haziran 2014 tarihli açıklamasında “Abdullah Öcalan çözüm sürecini diğer Kürt aktörlerden daha iyi değerlendiriyor” diyerek parçalama politikasını gösteriyordu.
Bu duruma karşı 5 Ağustos 2014 tarihinde avukatlarıyla görüşen Önder Abdullah Öcalan, müzakerelere geçilmemesinden rahatsızlık duyduğunu ve artık sabır taşının çatladığı uyarısında bulundu. 10 Ağustos’taki seçimlerde Erdoğan cumhurbaşkanı seçilirken, 20 Ağustos’ta MİT Müsteşarı Hakan Fidan İmralı’ya giderek Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüştü. Fakat aynı gün açıklama yapan Beşir Atalay, görüşmelerin artık genişlemesi ve Avrupa ile Kandil’e uzanmasını arzu ettiklerini belirten ilginç bir açıklamada bulundu.
ROJAVA DEVRİMİNE ETKİ EDEMEYİNCE HEDEF ALDI
Öte yandan Rojava Devrimi’ni de yakından takip eden AKP rejimi Demokratik Birlik Partisi (PYD) Genel Başkanı Salih Müslüm’ü 2014 yılında Ankara’ya davet ederek diplomatik görüşme gerçekleştirdi. Ancak Müslüm’ü kendi çizgisine çekemeyince daha sonra PYD ile birlikte Müslüm’ü de “terörist” ilan edecekti. Ekim ayında Kobane’ye saldıran DAIŞ çetelerine AKP’nin her türlü yardımda bulunduğu belgelenirken, Tayyip Erdoğan Antep’te yaptığı konuşmada Kobane için “Düştü düşecek” diyerek niyet ve hedeflerini açıklıyordu.
ÖNDER ABDULLAH ÖCALAN SÜRE VERDİ KOBANE’YE DİKKAT ÇEKTİ
AKP’nin bu uygulamalarına karşı 6 Ekim 2014 tarihinde HDP heyetiyle görüşen Önder Abdullah Öcalan Kobane ile diyalog sürecinin ayrılmaz bir bütün olduğuna dikkat çekerek AKP hükümetine 15 Ekim 2014 tarihine kadar süre verdi. Kürt Halk Önderi ayrıca AKP’nin yoğun psikolojik savaş yürüttüğüne, tüm basın ve kurumlarının da buna hazırlandığına dikkat çekerek uyarılarda bulunuyordu. Ancak AKP bunu dikkate almadığı gibi, 8,9,10 Ekim günlerinde Kobane direnişine destek vermek ve AKP politikalarını protesto etmek amacıyla Kürdistan ve Türkiye kentlerinde yapılan gösterilere polis ve askerin müdahale etme emrini vererek 34 kişiyi katletti.
MGK TOPLANTISI VE KOMPLONUN ÜÇÜNCÜ AŞAMASI- ÇÖKTÜRME PLANI
Seçimlerden istediği sonucu alan, Rojava’dan ise beklediğini alamayan AKP ve TC. rejimi 30 Ekim 2014 tarihli MGK toplantısında “Çöktürme Eylem Planı” çıkararak topyekun imha saldırı kararı aldı. Daha sonra ortaya çıkan plan bir yanıyla gerillanın üs alanlarını ele geçirme noktasında 1994 saldırılarına benzerken, farkı ise işgali sınır dışına taşırma ve “Misak-ı Milli” dedikleri alanları tümden ele geçirme, Kürtleri imha etme hedefinin olmasıdır.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, AKP rejiminin Sri Lanka modelini uygulamaya çalışması olmaktadır. Sri Lanka’da hükümet görüşmeler yoluyla Tamil gerillalarının neredeyse tüm taleplerini kabul ettiğini belirtmiş, anlaşmanın imzalanacağı söyleniyordu. Ancak imzaların atılacağı gün ve yerde katliam yaparak, tüm Tamilleri katletti.
AKP de çöktürme planıyla bunu yapmaya çalışmıştır. Nitekim planda hareketin tabanının olduğu yerlerde on binlere varan katliamların yapılması, şehirlerin artık inşa edilmeyecek şekilde yakılıp yıkılması, göçertmelerin yapılması vb. uygulamalar vardı.
DOLMABAHÇE DEKLARASYONUNA KARŞI ERDOĞAN’IN SAVAŞ İLANI
MGK’de plan hazırlanmıştı, ortamın uygun hale getirilmesi beklenmiş olacak ki, Önder Abdullah Öcalan ile görüşmelere de bir yandan devam ediliyordu. HDP heyeti, yine devlet heyetiyle görüşen Önder Abdullah Öcalan, 10 maddelik geniş bir demokratikleşme programını sundu. Özgürlük hareketi ve devlet heyetinin de uygun görmesi üzerine 10 maddelik deklarasyonun hayata geçirileceğinin garantisi olarak da hükûmetin olduğu bir toplantıda okunmasına karar verildi. Deklarasyon 28 Şubat 2015 tarihinde Dolmabahçe Sarayı’nda AKP hükümeti, MİT ve devlet heyeti ile HDP heyeti tarafından kamuoyuna açıklandı. 21 Mart 2015’teki Diyarbakır Newroz’unda mektubu okunan Önder Abdullah Öcalan, deklarasyonun uygulanması, Hakikat ve Yüzleşme Komisyonunun kurulması durumunda yeni bir sürecin başlayacağını belirtiyordu.
Ancak 22 Mart 2015 tarihinde Ukrayna dönüşü uçakta konuşan Erdoğan Dolmabahçe açıklamasını doğru bulmadığını, okunan metni kabul etmediğini söyleyerek sürecin sonunu getiren ve savaşı ilan eden demeci verdi.
7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP yüzde 13 oyla 80 vekil çıkarırken, yüzde 41’de kalan AK Parti tek başına iktidar olamadı. ABD’nin de desteği ile seçimleri iptal etmeye çalışan Erdoğan, 26 Haziran 2015 tarihli açıklamasında Rojava devrimini tehdit ederek, saldıracaklarını ilan ediyordu. MHP ile ittifak yapan AKP iptal ettirdiği seçimleri 1 Kasım’da tekrarlatarak milliyetçi-faşist cephe oluşturdu.
11 Temmuz 2015 tarihinde açıklama yapan KCK ise, “Özgürlük hareketimizin titiz tavrı istismar edildi. Barajlar ve baraj yapımında kullanılan araçlar gerilla güçlerimizin hedefinde olacaktır. Her tutuklama artık gerilla için bir misilleme nedeni olacaktır. Özgürlük Hareketimiz artık ateşkes tutumunun istismar edilmesini kabul etmeyecek, oyalama yaparak Kürt sorununu çözümsüz bırakan politikalara karşı da tutumunu koyacaktır” uyarısında bulundu.
DİYARBAKIR, ANKARA VE SURUÇ KATLİAMLARI
5 Haziran 2015’te HDP’nin Diyarbakır’da düzenlediği seçim mitingine yapılan bombalı saldırıda 5 kişi katledilirken, 400’ün üzerinde kişi de yaralandı. 10 Ekim 2015’te DİSK, KESK, TTB, TMMOB, HDP ve çok sayıda sivil toplum örgütünün Ankara’da düzenlediği mitingin Tren Garı kavşağındaki yürüyüş koluna yönelik 2 patlamada 107 kişi katledilirken, 500 kişi de yaralandı. 20 Temmuz 2015’te ise Urfa’nın Suruç ilçesinden Kobane’ye geçerek çete saldırılarından zarar gören çocuklara yardım etmek isteyen sosyalist, demokrat gençlere yapılan saldırıda 32 kişi katledildi.
CEYLANPINAR OLAYI VE ÇÖKTÜRME PLANI’NIN RESMEN DEVREYE GİRMESİ
Temmuz 2015 tarihinde Urfa’nın Serekaniye (Ceylanpınar) ilçesinde iki polis kaldıkları evde öldürülürken, bu olay AKP’nin çöktürme planını resmen başlattığı şeklinde değerlendirildi. Nitekim 24 Temmuz’da başta Medya Savunma Alanları olmak üzere her alanda topyekun saldırılar başladı.
Plan ilk olarak Önder Abdullah Öcalan üzerinde uygulanarak hareket, halk ve dışarıyla tüm bağlantısı kesilerek, görüşmeler engellendi.
9 Eylül 2015’te HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığında soruşturma açıldı. Daha sonra ise HDP’li vekil, yönetici ve belediye başkanı yüzlerce kişi hakkında Kobane davası açılarak tutuklandılar.
Çöktürme planı kapsamındaki saldırılara karşı Cizre, Sur, Silopi, Nusaybin, Gever gibi birçok yerde öz yönetim ilanları yapılarak direnişe geçilirken, AKP rejimi planda belirtildiği şekilde hiçbir ahlaki kural tanımadan yüzlerce kişiyi katletti. Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu daha sonra “Büyük bir savaşın emrini verdim” diyecekti. AKP ardından ise yine psikolojik savaşı sürdürerek, “Ateşkesi bozdular, Abdullah Öcalan adım atıyordu, ancak örgüt buna engel oldu” yalanlarıyla halk üzerinde etkili olmaya çalıştı. Plan kapsamında yüzlerce dernek, kurum, kuruluş, basın yayın kurumu kapatılırken, binlerce kişi de gözaltına alınıp işkencelerden geçirildi, tutuklandı.
Ancak daha sonraki gelişmeler de ortaya çıkardı ki, öz yönetim direnişleri olmamış olsaydı çöktürme planı tüm Kürdistan’da uygulanacaktı. Nitekim gerillanın 2016 yılı boyunca gerçekleştirdiği eylemler planı boşa çıkarırken, halk üzerindeki psikolojik baskıyı da kaldırdı.
MİLİTAN RÊHAT – YASİN KILIÇ
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
YORUM GÖNDER