KOMPLOYA KARŞI "DAĞ DELİSİ"NİN İLKESİ
Anamın bulgur pilavını unutmadım. Halen öyle pişiren yoktur! Ana deyip geçmeyesin. Anasının yemek tadını unutan asimile olmuştur bilesin…
1- İlk isyan
Caminin gölgesindeydik. 'Oğlum' dedi ihtiyar. 'Biz kurumuş tahtalar gibiyiz. Sen şimdi bunu, bu kurumuş tahtayı yeşertebilecek misin?'
"Kuru tahtayı yeşertmek
Kayada gül olup açmak…"
Büyük tutkuydu evvela. Yarım kalan oyunlarım; çocukluk arkadaşlarım, onların hatırınaydı her şey…
Öyle acıydı ki, dilim tutulur. 'Dağ delisi' deyip kaçırdılar benden. Kimini everdiler körpecikken. Bir inek verip bacıyı da götürdüler ya; böyle başladı dağ yürüyüşlerim…
Çiğdem toplamalarım, kuş avlamalarım… Oyuna dönsünler diye delice çabaladım. Çok azı geldi o vakit. Sonra sel olup aktılar…
Adı Tavî olan ağacımız vardı. Tarladan dönünce gölgesine sığınırdık. Hele bir de su olunca cennetti. Kuraklığı görmeyen bilemez ne suyu aramanın anlamını ne de bulunan bir tas suyun kıymetini…
O kıraç toprakların delisiyim işte. Herkesin kaçtığı o kutsal toprakların cıva denilen çocuğuyum ben…
Anamın bulgur pilavını unutmadım. Halen öyle pişiren yoktur! Ana deyip geçmeyesin. Anasının yemek tadını unutan asimile olmuştur bilesin…
Dil bilmezdim dile düştüm. Okul yolunda durup düşündüm: Bu öğretmenler aslan mıdır, kaplan mıdır, kurt mudur?
Korkmadım. Korksam bile kaçmadım. Saygılı oldum, öğrendim. Bazen tersini yaptım. Düşman dediler ben çocuğuyla dost oldum…
Güvercinlerim vardı. Biri kendi sürüsüyle uçmazdı. İhanet cezasız kalmazdı. Bir süre uçmayınca değerini anlardı…
Beyaz köpeğimi iyi beslerdim. Fıstık ağaçlarımızın nöbetini tutardık. Ben uyuyunca o komşumuzun yanına giderdi. Kötü talih mi diyelim, ihanet mi? Başımıza musallat bir kader mi? Terbiye etmek gerekti…
Zor bulunurdu anam gibi terbiye edeni. Kafamı kırdıklarında 'eve gelmeyeceksin' dedi. Hiç acımadı. 'Oğlumdur, yazıktır' demedi. Gücüm var mı yok mu bakmadı bile. 'İntikamını almadan dönme' dedi. Böyle aldım ilk dersimi…
İkinci dersimi babam verdi fukara haliyle. Fukara dediysem basite alma, dinle bak anlayacaksın: 'Yastığının altına sigara kâğıdı koyacaksın. Değiştiğini fark edersen alim olacaksın.' Alimceydi sözleri; bunu böyle bileceksin. Beni ben yapan sözleri unutmayacaksın…
Son dersimi hayattan aldım. Tarlalarda çalıştım. Yolma yoldum, pamuk topladım. Emek nedir öğrendim. Lakin bu ömrü bu çalışmayla geçiremem dedim. Vurdum kent yoluna… Dönüp baktım son kez köyüme. Yağmur gibi gözlerimden boşaldı yaşlar. O damlalar ilk isyana dönüştü…
Ne hasretine boyun eğdim köyümün ne de cazibesine kapıldım kentlerin. Çünkü ben benim. Ben başkası olmayan Dağ Delisiyim…
2- Son kitap
"Anlayanlar büyük savaşçı olur. Aptallar ise ayaklar altında çiğnenir."
Kitabımda düşmanıma bile yer vermişim. Paşaların ağzından alev fışkırıyorken bile iyidir demişim. Demek ki anlamışlar Dağ Delisinin ciddi insan olduğunu…
Komplolar dört dönerken, zindan duvarlarını yıkarak dört nala yetişmiş alev kanatlı atlılar. Neylersin ki yürek takılmış ağlara. Bir güvercin uçurdum dağlara. Her selam bir kelam olsun. Her kelam bir kitap. Her kitap intikam.
Öyle basitinden değil, duygusalca değil, büyük düşünceyi örgütledim, en büyüğünü!
İlk isyandan son kitaba taşıdım göz yaşlarımı. Tüm göz yaşlarının intikamıdır son kitap. Her kelimesinin anası dağdır. Her cümlesi güneşte pişmiştir. Karda donanlar, mayınlarda parçalananlar, işkencelerde ah demeyenler, cefakar analar, başı dik kadınlar… Onlardır kitabın yazarı…
Yalın yürek cenge durup: "Siz kimsiniz?" diyerek yenmesini bilmektir kitabın özü!
Uluslararası komploya karşı bedenini alevden barikat yapan yiğitlerin anısına…
NURETTİN DEMİRTAŞ
YORUM GÖNDER