DEVLETİN ZİHNİYETİ DEĞİŞMEDEN ALEVİLİK TANINMAZ
Fazla uzatmadan şunu belirtmeliyiz. Kürtlerin kimliklerini ve kültürlerini, Alevilerin inançlarını özgürce yaşaması için sadece iktidarın değil, devlet aklının değişmesi gerekiyor.
AKP-MHP rejiminin söylediği ve yaptığı hemen her şey, aynı zamanda yüz yılık tekçi devlet zihniyetinin pratikleştirilmesidir.
Dolayısıyla Türkiye'de yaşananlar sadece bu iki dinci-faşist partinin, programlarından ve politikalarından kaynaklanmıyor, bu devlet zihniyetinden de kaynaklanıyor.
AKP-MHP iktidarının kendisine dönük eleştirileri devlete eleştiri, kendilerine muhalefeti de devlete muhalefet saymasının nedeni budur. Bu gerçeklikten ötürü AKP-MHP’nin son zamanlardaki kimi söylemlerinden yola çıkarak, ‘Alevi açılımı’ yapacağı beklentisine girmek büyük bir yanılgıdır.
Halkı oyalamak, suni gündem yaratmak, toplumun dikkatini çeken sözler sarf ederek birkaç günlük vakit kazanmak, Erdoğan’ın en çok başvurduğu taktiğidir.
Alevilerin bu taktiği boşa çıkarması, demokratik bir hamle ile cevap vermesi için sadece AKP-MHP-Ergenekoncuları değil, toplamda da TC’yi daha iyi tanımaları gerekmektedir.
TC devlet aklı yıllardır Erdoğan ismi etrafında halka birkaç ‘oyunu’ pazarlıyor.
Bunlardan birincisi, 2012 senesine kadar uluslararası sermaye güçlerinin de desteği ile propaganda edilen ‘ılımlı İslam’ ve İslam dünyasının modern lideri iddiasıydı.
Bu propagandaya paralel olarak, sistem güçleri Arap ülkelerinde ve Avrupa'da Erdoğan'a haddinden fazla değer verdi. Abartılarak fukara Türkiye halklarına sundu. Adeta zoraki lider yaptılar.
İçerde de küresel sermayenin gönderdiği paradan büyük pay alanlar, ‘sana aşığım, sen peygambersin, seni Allah bize gönderdi, Türkiye sevdalısı vb…’ yalan ve demagojilerle iç pazara sundu.
Dışarıdan gelen paradan elde edilen kârın ‘gölden bir damla’ kadarını başta kadınlar olmak üzere muhtaç kesimlere ‘sosyal yardım’ adı altında dağıtarak, AKP ve Erdoğan'a içerde ‘adil, paylaşımcı, halk sever’ kimliği yaratıldı.
Bu oyunların sağladığı güç ile Erdoğan ve kendisini yaratanlar ‘artık devlet olabiliriz’ demeye başladı ve Gülen cemaatiyle iktidar savaşına girdi. Bu savaşı kazanacak imkanları yoktu. Böylece Ergenekoncular ve MHP ile ittifak kurdular.
Ergenekoncular ve MHP, Erdoğan’a destekleri karşılığında Kürt ve Alevilere, sol ve demokrat kesimlere büyük savaş açmasını istediler. Bu muhtevadaki bir tespiti 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra ilk dile getiren sayın Duran Kalkan olmuştu.
AKP-MHP ve Ergenekon ittifakına CHP de büyük destek verdi. Yenikapı mitingi bu desteğin başlangıcı sayılabilir.
CHP’nin Kürt siyasetçilerin tutuklanmasına giden süreci başlatması, kayyumlara karşı yeterince muhalefet yapmaması, Efrîn’e CHP’li bir siyasetçi kadının imzasını taşıyan füze gönderilmesi, Kılıçdaroğlu’nun ‘Efrîn’de güzel şeyler oluyor’ gibi soykırımı onaylayan sözleri, bu desteğin sonuçlarından bazılarıdır.
AKP-MHP-Ergenekon ittifakı ve destekçisi CHP’nin saldırılarına karşı, Kürtler, Aleviler, sol ve sosyalistler özcesi Kürdistan ve Türkiye demokrasi güçleri direndi. 24 Nisan 2021’den beri Kürdistan özgürlük gerillasının destansı direnişi ile de bu dinci faşist ittifak çöktü, CHP de yeni arayışlara girmek zorunda kaldı. Direniş, AKP-MHP Ergenekon ittifakını yenmiş, CHP ve ‘dostlarını’ da bunlardan kopartmıştır.
İşte böyle durumlarda Erdoğan ve AKP için çok iyi bilinen bir palavra devreye konulur; ‘Erdoğan iyidir fakat çevresinde kötü adamlar var’ türünden yalanlarla aldatılan halkın kendilerine bağlı kalması istenir.
Şimdi bu hile ve aldatmaca sanki AKP ile MHP arasında, Erdoğan ile Bahçeli arasında çelişki varmış gibi sunuluyor.
Kuşkusuz ki mücadele büyürse nasıl ki CHP bunlardan kopartılmışsa, AKP MHP’de birbirine girebilir. Unutulmamalıdır ki, Erdoğan’dan duyduğumuz ‘açılım’ sözleri faşist ve dinci rejiminin içerde ve dışarıda zora girdiği ve nefes almak istediği anlarda piyasaya sunuluyor.
Demek ki son zamanlarda ‘Alevi açılımı’ denilerek piyasaya sürülen şey, Erdoğan ve AKP’nin Alevilere dönük açılım yapacağı anlamına gelmiyor, çok ciddi zorlandığı, yıkılmakta olduğu anlamına geliyor.
Erdoğan ve AKP birçok “açılım” yapabilir. Fakat artık asla bir Kürt ve Alevi açılımı yapamaz. Çünkü ‘açılım’ yapsa da yapmasa da bu ‘Aldatma ve Kandırma Partisi’ ömrünü tamamlamıştır.
Fakat açılım yapmazsa normal yollarla biteceğini, yaparsa başta Erdoğan olmak üzere bazı AKP’lilerin MHP ve Ergenekon tarafından tasfiye edileceğini, hepimizden daha iyi kendileri biliyor.
Bunu da Bahçeli’nin ‘50+1’i tartışmayın’ sözünden ve ‘Kılıçdaroğlu CHP’sinin son dönemlerdeki çıkışlarından anlamak zor değildir.
Türk devleti, artık AKP-MHP ile ne sağa, ne sola adım atamayacağını biliyor. Bunun için de CHP üzerinden yeni oyunlar devreye koymaya çalışıyor.
Fazla uzatmadan şunu belirtmeliyiz. Kürtlerin kimliklerini ve kültürlerini, Alevilerin inançlarını özgürce yaşaması için sadece iktidarın değil, devlet aklının değişmesi gerekiyor.
Alevilerin inançlarını özgürce yaşaması için Cemevlerinin ibadethane olarak tanınması da yetmeyecektir. Cemevlerinin tanınmasıyla Aleviliğin tanınacağı söylemi, CHP’nin Alevi politikasıdır.
Çünkü inanç özgürlüğü için anayasa değişikliğiyle Türklerin dinsel kimliğinin ve Anadolu’daki kültür haritasının yeniden tanımlanması gerekiyor.
Bu da ancak Türk devlet aklının köklü bir değişim yaşamasıyla mümkün olabilir. Bu değişim de ancak ve ancak halkların ve inançların daha güçlü ve örgütlü demokrasi mücadelesi ile olur.
Dolayısıyla Alevilerin güncel siyasi gelişmelerden kopmadan, varlıklarını güvenceye alacak mücadele vermekten başka çarelerinin olmadığı bilinerek tutum almaları en doğrusu olacaktır. Devletin zihniyetini değiştirtecek mücadeleyi büyütmek Alevilere kazandıracak tek yoldur.
Kürt halkının haklarını kullanması gibi Alevilerin de inançlarını özgürce yaşamasının partiler üstü bir konu olduğu asla akıldan çıkarılmamalıdır.
Alevilerin en büyük zaafı, içlerindeki bazılarının yönlendirmesiyle başta CHP olmak üzere düzen partilerinin propagandalarından çok fazla etkilenmesidir. Bu etkilenmeye göre de politik tutum almaya yönelmeleridir.
Öyle ki bir süre önce, kendisini Alevi temsilcisi sayan biri, Alevi meselesini çetelerin, mafyanın, katil ve tecavüzcülerin başı Soylu gibi biriyle ‘çözeceğim, karşı çıkanı da ezerim’ diyebilmiştir. Bunu Alevi temsilcilerine dayatabilmiştir.
Sonuç olarak: Aleviler, kimin neyi açacağıyla, neyle helalleşeceğiyle değil, ortak mücadele ile kazanacakları bir dönemden geçiyor.
CİHAN EREN (ARŞİV)
YORUM GÖNDER