TOPLUM VE İKTİDAR -1-
TOPLUM VE İKTİDAR -1-
0 Yorum
1260
12-08-2021

ŞAHAN ARKADAŞA NOT: Bu yazıyı günlüğe gönderiyorum.İster forum sayfası için isterlerse dosya bölümünde yayınlayabilirler.Böyle bir not düşersen iyi olur.Slm...

TOPLUM VE İKTİDAR -1-

Toplum mu , İktidar mı?

Gerçekliği güncelde aradığımız kadar ve hatta daha fazla tarihin derinliklerinde aramak durumundayız.Toplumsal tarihin diyalektiğini doğru kurabilmek için toplumsallığın başlangıcını yeterli düzeyde kavrayabilmemiz hayati önemdedir. Tarihi sınıflarla başlatmak toplum olgusunu kavramada yapılmış en büyük yanlışlık olmuştur. Sınıflar oluşmadan çok önceleri toplum oluşmuştur. Tarihsel olguların en orijinal halleri başlangıç aşamasında anlaşılabilir. Bu nedenle toplum olgusu anlaşılmak isteniyorsa, toplumsallığın başlangıç aşaması olan doğal toplum aşamasının iyice anlaşılması bir zorunluluktur. Burada doğal toplumu kapsamlı bir biçimde tartışmak niyetinde değiliz. Fakat toplumun doğasını anlamak istiyorsak doğal toplumu iyi anlamak zorunda olduğumuzu vurgulamak istiyoruz. Yani toplumsal tarihimizin tezi doğal toplumdur ve aslında toplumun kendisidir. Toplumun bu oluşum aşamasında son derece eşitlikçi ve özgürlükçü değerlere dayandığı bütün ciddi tarihçilerin ortak yorumudur. Toplumun doğal karakteri eşitlikçi ve özgürlükçüdür. Dayanışma, işbirliği, ortakçılık, paylaşım, yardımlaşma vb. temel değerlerin toplumun öz karakterini oluşturacak biçimde bu dönemde şekillendiği ve bunun da doğal çevreyle müthiş bir uyum içerisinde, kadının başat rolüyle geliştiği tespit edilebilir. Toplumun oluşum tarzı komünal-demokratik niteliktedir. Toplum, doğa içerisinde var olma mücadelesi verirken müthiş saygılıdır. Doğayla kendisini organik bir bütünlük içerisinde görür ve öyle hisseder. Kadının toplumsallaşmanın yaratıcı gücü olması da toplumsallaşmanın bu karakteriyle yakından bağlantılıdır. Toplumun doğayla yine kendi içerisindeki ilişkilerinde tahakküm ve baskı söz konusu değildir. Kısacası toplumun oluşum tarzı veya doğası demokratik-komünal, kadın eksenli ve ekolojiktir. Daha sonraki hiyararşik devletçi toplumun gelişimi toplumun bu özüne karşıtlık içerisinde olmuştur. Buna günümüzde daha genel bir tanımlama olarak iktidar diyebiliriz.

İktidar toplumun zayıflaması ile güçlenmiştir. ‘ İktidar eşittir topluma karşı savaş’’ formülü bu gerçeği ifade etmektedir. Günümüze doğru iktidarın yaşamı her düzeyde kontrol edecek kadar gelişimi toplumu ciddi biçimde tehdit etmektedir. İktidar, toplumu toplum yapan temel demokratik komünal değerlerin inkarı ve zayıflatılması üzerine gelişim kaydeder. Yani bir nevi iktidarcı toplum doğal toplumun antitezi olarak gelişim göstermiştir. İktidar kuşkusuz toplumdan doğmuş, ondan beslenmiş fakat onu zayıflatıp doğasını bozmaktan da geri durmamıştır. İktidar, toplum yaratımı olan bütün değerlerin gaspı anlamına gelmektedir. İktidarcı toplum kendi doğasına yabancılaşmış toplum demektir. İktidar adeta üst bir toplum yaratmıştır. Toplumsal çelişkiyi, dar sınıf çelişkileri düzeyinde yada kaba bir ezen ezilen çelişkisi biçiminde ele almak yetersiz kalmaktadır. Esas çelişki toplum ile iktidar arasındadır. Daha genişçe ifade edersek, eşitlikçi ve özgürlükçü değerler temelinde gelişen demokratik komünal, kadın eksenli, ekolojik yönelimli toplum ile buna karşıtlık içerisinde gelişen hiyararşik devletçi, sınıflı-sömürülü, erkek egemenlikli, doğaya hükmeden toplum arasındaki çelişki temel karakterdedir.

Bu genel belirlemeler ışığın da güncele ilişkin neler söyleyebiliriz? Şunu her şeyden önce tespit etmekte yarar vardır; çağımızın tanımlanmasına ilişkin yoğunlaşan tartışmalar bir belirsizliğin ve arayışın ifadesidir. Böylesi arayışların kaos dönemlerinde yoğunlaşması tipiktir. Kurulu toplumsal düzen ve iktidar biçimleri mevcut halleriyle kendilerini sürdüremez hale geldiklerinde alt ve üst toplumda yeni arayışlar hızlanır. İktidar biçimleri de değişim gösterirler. Bir iktidar biçiminin sürdürülebilir olması toplumsal ilişkileri kendine göre dönüştürebilme kapasitesine bağlıdır. İktidar kendi toplumunu kurmak ister. Ve bunu yaptığı ölçüde de kendisini sürdürür. Fakat toplum doğası gereği iktidara direnir. Direndiği kadar o da kendisini var eder. İktidar tarafından dönüştürüldüğü oranda kendisi olmaktan çıkar. Toplumun bir bütün olarak iktidar tarafından dönüştürülmesi toplumsallığın yitirilmesi demektir. Toplumsallığın yitirilişi yeniden kuruluşu zorunlu kılar. Bu kuruluşun yeniden iktidarcı biçimlerde mi olacağı yoksa demokratik-komünal temel de mi olacağı veya bunların dengesinin nasıl kurulacağı etkin güçlerin hareketliliğine bağlıdır. İktidarı, toplum tarafından üretilip fakat değişim geçirerek onun bünyesini kemirerek beslenip büyüyen, büyüdükçe bünyeyi tümden felce uğratan kanserli hücrelere benzetebiliriz. Bünyenin felç olması kaosa işaret eder. Ya kanserli hücreler bünyeden sökülüp atılarak bünye yenilenecektir ya da kısmi tedavilerle bünyenin ömrü biraz daha uzatılacaktır.Yoksa ölüm gerçekleşecektir. Modern iktidarın geldiği düzeyi bu biçimde tarif edebiliriz. Tarihin hiçbir döneminde iktidar bu düzeyde toplumsal yaşamı kontrol altına almamıştır. Adına bio-iktidar denen bu biçim, toplumsal yaşamı bir bütünen denetlediği kadar üretme iddiasındadır. Yaşamın tümden iktidar tarafından üretilmesi toplumsallığın yaşam üreten gücünün yitirilmesi anlamına gelecektir. Toplum kendisini üretemeyecek kadar zayıflatılmış ve iktidar tarafından üretilmektedir. Bu tarihte yeni bir gelişmedir. Tarih bin bir çeşit iktidar biçimlerine tanıklık etmiştir fakat iktidarın toplumu bir bütünen üretmesi yeni bir gelişmedir. Bu da batı merkezli kapitalist iktidarın müthiş buluşu olmaktadır.

Bu nedenle toplum demokratik komünal temelde yeniden kurulmalı ve bu kuruluş modern iktidar da dahil olmak üzere bütün iktidar biçimleriyle radikal bir karşıtlık içerisinde olmalıdır. Günümüzde topluma sahip çıkmak, toplumu savunmak en birincil devrimci görevdir. Güncel kaosta demokratik sosyalizmin temel misyonu, topluma layık olduğu itibarı yeniden kazandırabilmek için; toplumu eşitlikçi ve özgürlükçü özüne uygun olarak yeniden kurmanın yol ve yöntemlerini bulup hayata geçirmektir.


MAHİR DENİZ

YAZI DİZİSİ 1. BÖLÜM

YORUM GÖNDER

ZİYARETÇİ YORUMLARI

BENZER KONULAR

MEŞRU SAVUNMA NEDİR?

TOPLUM VE İKTİDAR -1-

TOPLUM VE İKTİDAR -2  

TOPLUM VE İKTİDAR -3-

KOMÜNAL YAŞAMIN ÖZÜ

VARLIĞIMIZIN TEMİNATI TOPLUMSAL ÖZ SAVUNMA BİLİNCİDİR

DEMOKRATİK EKOLOJİK TOPLUMA İLİŞKİN

YURTTAŞLIK SORUNSALI, YURTTAŞLIĞA ELEŞTİRİLER VEYA TOPLUMSAL KURULUŞ ZAMANI

TOPLUMSAL DOĞA VE UYGARLIK: DİL VE KÜLTÜR GRUPLARI, YAYILIMLARI

TOPLUMSAL DOĞA VE UYGARLIK: DOĞAL OLMAYAN TOPLUM, UYGARLIK

TOPLUMSAL DOĞA VE UYGARLIK: İKTİDARIN İLE UYGARLIĞIN KURUMLAŞMASI OLARAK DEVLETİN OLUŞUMU VE SÜMERLER

YURTTAŞLIK ÜZERİNE ALINTILAR

“DEVLETİ AMAÇLAMAK KÖLELİĞİ AMAÇLAMAKTIR”

TÜRKİYE'DE ULUS-DEVLET VE DEMOKRATİK ULUSLAŞMA SÜRECİ -1-

HAKİKAT TİKELLERİN SENTEZİ OLAN EVRENSELLİĞİN BİLİNCİNE VARMAKTIR (1.BÖLÜM)

HAKİKAT TİKELLERİN SENTEZİ OLAN EVRENSELLİĞİN BİLİNCİNE VARMAKTIR (2.BÖLÜM)

DEMOKRATİK UYGARLIK ARAYIŞLARI; PEYGAMBERLİK GELENEĞİ (1.BÖLÜM)

DEMOKRATİK UYGARLIK ARAYIŞLARI; PEYGAMBERLİK GELENEĞİ (2.BÖLÜM)

DEMOKRATİK MODERNİTENİN POLİTİK BİREYİ (1.BÖLÜM)