BİR İNCELEME; GÜNEŞİN VE ATEŞİN ÇOCUKLARI (4.BÖLÜM)
BÖLÜM:6
“Sense bir çınar ağacısın yeryüzünde
Budanmış da olsa dalların
Bakarsın hala yaz bahar yeşil yeşil”
Sitemli dizelerden sonra bir çınar ağacına benzettiği Kürtler hala umudun simgesidir onun için. Şair zaten hiçbir halkın kendisine, hatasız, yanlışsız, her şeyden üstün görmez. Biz de görmemeliyiz. İnsani olanı tekrar yakalayana kadar kendi özümüzden uzağa düştüğümüz her şeyi tekrar kazanmalıyız.
“isyan ağaçlarında açılan kan çiçekleri
Ceziret'te Bedrhanlar
Hakkari'de Nurullahlar
ihanetler ve peş peşe gelen ordular
Bervari'de ölen on binlerce canlar
Sonra Bedrhan oğulları
Hakkari-Bahdi nan ve Bathani syanları
Yatıyor hala yeşil yapraklarında
Ki her biri gencecik çınar dalları”
Ve yüzyıllar geçse de hala isyan ile özdeşleştiriyor şair, Kürt halkını. Zira dediğimiz gibi, baskılar zulümler, katliamlar arttığı her tarihte Kürtler çıkıp isyan! Demiştir. Çünkü haktır artık isyan!
“Zerdüşt ki en büyük megindi senin
Ateş hırsızı Prometeus öncesi söylencendi
O gün bir şeyh uğruna kurban edildi
Ve Urartular
En sıcak kardeşindi tarih bahçelerinde
Oysa binlerce yıl sonra Van'da
Her Urartulu kadın ve e rkek
Sence katli vacip olan birer kafirdi”
Şair artık, İslamlaşan Kürt toplumundan söz ediyor, Dünya’ya yunan mitolojisiyle yayılmış Prometeus’tan önce de ateş, bilgi ile anılırdı bizim coğrafyamızda, o ünlü Yunan mitolojisinden de önce bizim söylencemizdir. Bu zengin tarihe, din ve mezhepler bulaştı artık tarihin bu evresinde ve biz de ortak olduk o zalimlere.
“Sen verirken kendi yaprak kavgalarını
Onlar kendi dallarını
Senin sularınla göklere yürüttüler”
Bezirgan saltanlar büyüdü bizim ellerimizle….
“Erzurum'da içilen yeminiere
Sivas'ta verilen sözlereuydun
Bekledin durdun kan ve barut içinde
Gördüğün düşleri hep hayra yordun” Ve yakın tarihe geliyor şair artık. Atatürk’ün yalanlarına kanıp giriştiğimiz o “kurtuluş savaşı”…. Kürtler yeniden beraber yaşamının hayalini görüyor bu coğrafyada. Ama bu bezirganlar bilmezler beraber yaşamayı da!
BÖLÜM: 7
“Sınırlar çizildi danışıklı yalanlar üzre
Dağlar parçalanı bir bir
Ovalar ve nehirler paylaşıldı
Mem bir yanda kaldı -Zin bir yanda”
Bir önceki bölümde yakın tarihe giriyor demiştik şair, Lozan Anlaşması ile Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesinin son evresine gelmiştir artık. İyiliğin ve kötülüğün savaşı olarak Avesta tabletlerini, Mem ve Zin’i gördüğümüzde tekrar aklımıza gelir. Şair tam olarak binlerce yıl öncesinden bugüne gelse de hala hikayelerimiz, destanlarımız devam ediyor.
Ehmedé Xaní’nin yazdığı kitapta da anlatılana göre; bilgi ateşi bu sefer Mem’dedir. İyi bir satranç oyuncusu olan Mem Beko’nun hilesi ile yenilir ( şairin Mem ve Zin hikayesini tam buraya koyması yani Mem’in hile ile yenilmesi, aynı “kurtuluş savaşı” öncesi Atatürk’ün hilesiyle yenilen Kürt halkıyla bağdaştırır) Bu yenilgi üzerine Mem, önce zindana atılır sonra da ölür, Zin mezarın başından hiç ayrılmadan orada can verir ve onun da ölü bedeni, Mem’in mezarı açılarak içine koyulur. Ve bir intikam hareketi de gerçekleşir, Mem’in yakın dostu Tacdin, Beko’yu yani fitneci, hileci Bekir’i öldürür.
“Dört ayrı dilde dört aynı yasaktır şimdi
Dört ayrı zincirde dört aynı tutsaktır”
Dört ceberut devlet tarafından Kürt halkı tutsak edilmiştir, kendi yurtlarında, dili yasaklanmış, varlığı yok sayılmıştır.
Bu bölüm boyunca Kürt halkının isyanlarını dillendirir şair, yenilgilerini dillendirir, acılarını dillendirir.
MERKAN AKSOYDAN
YORUM GÖNDER