SESİNİ KURŞUN SESİYLE BİRLEŞTİREN DEVRİMCİ SANATÇI: HOZAN SERHAT
Ülkesine aşık ve sürekli yenilik peşinde koşan bir yaratıcı hozan, sanatçı, devrimci: Hozan Serhat (Süleyman Alpdoğan). Kimimiz O’nu Kürt televizyonlarında bir stranı seslendirirken, kimimiz Ulusal Orkestra’yı yönetirken, kimimiz gecelerde tiyatro sahnesinde, kimimiz sazın telleriyle dans edercesine oynarken tanıdık…
Yüreğini ülkesinin dağlarıyla buluşturup, Sefkan, Mizgin, Sarya ve daha nice isimsiz kahramanın oluşturduğu kültür ve sanat kervanında yerini aldıktan sonra, dinleyicileri O’nu, ‘Hewlêr’le yeniden ‘keşfetti. Kimdi bu özgürlüğün aşığı, özgürlük savaşçısı? O bir hozan… bir sanatçı… bir devrimci idi… Her şeyden önce O bir yenilik arayışçısı idi… Serhat, 24 Temmuz 1970 yılında, babasının memuriyeti dolayısıyla bulunduğu Ağrı’nın Eleşkirt ilçesinde doğdu. Henüz bir yaşında iken, babası Mehmet İhsan (Nuri)’nın yaşamını yitirmesi, annesi Gülsün ve kardeşleriyle birlikte Patnos’a dönmelerine neden olur. İki kız, üç erkek olmak üzere beş kardeşten en küçüğü olan Serhat’ın, diğer ismiyle Süleyman Alpdoğan’ın çocukluk ve gençlik yılları da burada geçer. İlk, orta ve liseyi Patnos’ta bitirir. Okuldaki başarısı, çocukluğundan itibaren arkadaşlarıyla olan ilişkilerine de yansır.
7 yaşında iken, ortaokula giden abisinin çaldığı bağlamaya merak sarar ve her fırsatında ‘tıngırdatmaya’ çalışır. Ancak her seferinde abisinin sert tepkileriyle karşılaşır ve saz, boyunun ulaşamayacağı yüksekliğe asılır. Ancak O, pes etmez, direnir. Artık geriye dönüş yoktur… O dönemi abisi Arif Alpdoğan, şöyle anlatıyor; ‘Evde bir tek bağlamamız vardı. O bağlamayı almak için annemle bir yıllık emeğimizi sarfettik, O çok meraklıydı. Bağlamaya bir şey olur diye korkuyordum. Çok kavga ettik. Pes etmedi. Fakat aradan bir yıl geçti, benden daha iyi melodiler çıkarmaya başladığını gördüm. Ondaki bu hırs ve azmi görünce, destek olmaya başladım.’
1988’de 1800 kişinin arasından ikinci sırada İzmir Ege Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı Bölümü’nü kazanır. Konservatuar’a girdikten sonra bağlama yerine, bir Azeri enstrümanı olan çift hörgüçlü ‘tar’ üzerine eğitim alır. Bunun yanında kaval, gitar, bağlama, klavye de çalmaya başlar. Konservatuar yılları Süleyman için, kendini sorgulama ve bir çıkış yolu bulma dönemidir. Artık hem Kürtlük, hem de Kürt sanatı, müziği üzerine araştırmalara başlar. Serhad ve Botan yöresinin parçaları üzerinde durur. ‘Batmane Batmane’ parçasını bu dönemde, Ege’deki gibi değişik enstrümanlar kullanarak, Batı sazları eşliğinde yorumlamaya çalışır. Böylelikle daha zengin bir müzik kültürünün ortaya çıkacağı kanısındadır.
1991 yılına gelindiğinde ulusal ve ideolojik sorunlardan uzak tutulmak istenen Hozan Serhat, politik duruşuyla, inanılamayacak kadar ağabeyi Arif’i hayrete düşürmüştür. Tartışmalarında daha bir derinlik vardır. Çünkü bu bir tabuyu yıkmak demekti… Aynı yıl üniversitede tanıştığı okul arkadaşı Yıldız’la Denizli’nin Kivrili ilçesinde aile dostlarıyla birlikte sade bir düğün yapar…
Mısralarda yaşayan ‘Hewlêr’…
1991 yılının Temmuz ayında Partiye katılır. Şehit Hozan Serhat önce Haftanin’e, oradan Mahsun Korkmaz Akademisi’ne geçer. Müzik eğitimindeki yetkinliği göz önünde bulundurularak Avrupa’da kültür-sanat faaliyetleri için Hûnerkom’a gönderilir. Böylece 4 yıl sürecek bir kültür maratonu da başlamış olur. Süleyman sadece müzikle sınırlandırmıyordu kendini. Aynı zamanda tiyatro oyunlarında da oynuyordu. Ancak her ne kadar Avrupa ortamı teknik açıdan insanı geliştirse de, olanaklar sunsa da, ‘Bir devrimci için ülkeye dönmek bir görevdir’ diyordu…
Ve Hozan Serhat 1996 yılında kaynağa dönüşü gerçekleştirdi. Zap’ta birkaç ay kaldıktan sonra, Hewlêr’de bulunan Mezopotamya Kültür Merkezi’ne gider. Güney Kürdistan’ın hemen her yerinde gecelere, morallere katılır. Behdinan ve Süleymaniye’de faaliyetlerini aralıksız sürdürdü. Süleymaniye’de Güzel Sanatlar Akademisi Orkestrası’nın dikkatini çeker ve ilk kez bu orkestrada bir tamburwana yer verilir.
16 Mayıs 1997’de KDP peşmergeleri MKM ve Heyva Sor kurumlarını ablukaya alır. MKM’de bulunan sanatçıların bir kısmını öldürülür. Ancak katliamdan dört gün önce Süleymaniye’ye geçen Hozan Serhat (Süleyman), yine yüzünü gösteren ihanet üzerine yazdığı ‘Hewlêr’ stranı yaşanılanları tüm gerçekliği ile ortaya koymaktadır. Kürt Özgürlük Mücadelesi’nin yoğunlaştığı Botan’ı duyan Hozan Serhat, Botan’a gitmeyi önerir, ancak önerisi uygun görülmez. Botan’a gidip klip çekmek istediğini bildirir. Israrlar sonunda kabul edilir… 12 Temmuz 1999 günü, Eraban Dağı, Faraşin yaylası Beytüşşebap-Hakkari’de Gulîstan şehitler kervanına katılır. O şimdi, mücadelesiyle, müziğiyle yüreklerde yaşıyor.
KAYNAK: NÛÇE CİWAN
YORUM GÖNDER