KARMATİLER
Karmati hareketi 870’lerden başlayarak 1070’lere kadar, 200 yıla varan bir dönem içerisinde Ortadoğu’nun bütününe yayılmış olan en büyük toplumsal hareket olarak adlandırılmaktadır. Abbasi devletinin hâkim olduğu alanlar üzerinde büyük bir nüfuz edinen, Abbasi iktidarını büyük oranda gerileten ve demokratik uygarlığın politik-ahlaki toplum birimine dayalı komünal yaşam tarzını hâkim kılan bu hareket herkes tarafından İslam Komüncüleri olarak adlandırılmaktadır.
Ortadoğu’da böylesi bir hareketin çıkışını kendi başına salt bir mezhep ayrışmasıyla açıklayamayacağımız açıktır. Bu nedenle konuya giriş yapmadan önce kısa da olsa 800’lü yılların Ortadoğu’sunu biraz daha tanımamız gerekir.
816 yılında Kürdistan, İran ve Azerbaycan topraklarında Abbasi işgaline karşı direnişe geçen ve 838 yılına kadar iki halife dönemi boyunca isyan halinde bulunan Babek önderlikli hareket İran coğrafyasında yaşayan Kürt, Fars, Azeri ve diğer halkların Zerdüştiliğe dayalı toplumsal taleplerinin direnişi oluyordu.
23 yılı bulan bu isyan özellikle Kürdistan, İran ve Azerbaycan topraklarında yaşayan halkların kendi sosyal, siyasal ve ekonomik yapılarını talancı işgal güçlerine karşı savunma anlayışı temelinde gerçekleşiyordu. Tamamen komünal bir öze dayanıyordu. 23 yıl süren bu isyan Abbasi devletini çok zor bir durumda bırakmış, ekonomik ve siyasi açıdan oldukça sıkıştırmıştı. Bu durum Abbasilerin içeride vergileri arttırmasına ve halk üzerinde fazladan bir masrafa yol açıyordu. 838 yılında Babek’in yakalanarak Bağdat’a getirilip idam edilmesinin ardından tam da rahatladık diyen Abbasi halifeleri bu sefer daha büyük ve tam yanı başlarında gerçekleşen bir isyanla sarsılacaklardı.
Sahab-ul Zenc lakabıyla tanınan Ali b. Muhammed öncülüğünde 869 yılında Basra’da başlayan isyan kısa bir sürede Irak’ın güney alanlarının bütününü kapsadı. İsyan Irak’ın güneyinde Fırat ve Dicle nehirlerinin Basra Körfezi’ne yakın kıyılarında tarıma uygun alanlar yaratmak için kanal açma işinde çalışan ve Afrika’dan getirilen köleler içerisinde başladı. Kısa bir sürede büyük tüccarların çiftliklerinde çalışmak zorunda bırakılan ırgatlar arasında da yankı buldu. Hareket Muhtara kentini başkent yaparak Bağdat yakınlarına kadar etkinliklerini oldukça güçlendirdi. Ancak 881 yılında Abbasi kuvvetleri Muhtara kentini işgal ettikten sonra ancak bir buçuk yıl dayanabildiler. 883’te Ali b. Muhammed’in yakalanıp idam edilmesiyle isyan sona erer gibi görünür. Ancak bu isyan devam ederken ortaya çıkmış olan Karmati davetinin bir yerde bu isyanın bayraktarlığını yaptığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Karmati ismi hakkında çok değişik rivayetler bulunmaktadır. En yaygın kabul Karmati davetin kurucusu olan Hamdan b. Eş’as El-Karmat’ın lakabı olan Karmat’tan geldiğidir. Bu lakabın ise neden verildiği tartışmalıdır. Nebati dilinde Kermite kırmızı demektir. Hamdan’ın kırmızı gözlü olmasından bu ismi almış olabileceği rivayet edilir. Ancak daha çok da köylü anlamına gelen Kûramit’ten gelmiş olması muhtemeldir. Tüm bunların gerçeklik payı bulunmakla beraber hareketin daha çok köylü ve köle-emekçi yoksul kesime dayanmasından dolayı köylüler hareketi anlamında Kûramitiler-Karmatiler olarak adlandırılmış olması daha akla yatkın bir tezdir. Hareket mensuplarının bir birlerine Arapçada yoldaş, arkadaş anlamına gelen ‘Refiq’ hitabıyla seslenmeleri hareketin karakterini daha fazla açığa çıkarmaktadır.
Karmatiliğin ortaya çıkışından önceki süreçlerde İsmaili öğretinin yayıldığı döneme “Gizli Davet Dönemi” denir. İsmaililik, İslamiyet içerisinde Ali soyundan gelen Cafer es-Sadık’ın oğlu İsmail’in halifeliğine dayanarak iktidarlaşmış İslamiyet’e karşı bölge halkları içerisinde kendisini örgütleyen gizli bir örgüt görünümündeki mezhepti. Kendi öğretisine davet ettiği her halkın kendi inançlarını İslam’a uyarlayarak kabul etmesinde bir sakınca görmüyor, bu anlamda halkların kendi değerlerine karşı bir saldırı içerisine girmiyorlardı.
Genelde Bâtıni olarak adlandırılan mezheplerin birçoğu bu öğretiye dayalı olarak İslamiyet’i kabul eden toplulukların kendi inançları ile İslamiyet’i uzlaştırmaları sonucu ortaya çıkan mezhepler oluyordu. 850’li yıllara gelindiğinde İsmaililik içerisinde bazı ayrışma konuları baş göstermekteydi.
Ayrışma konularının başında gelen hususun, o dönemde İsmaili imamı olarak kabul edilen Ubeydullah elMehdi’nin İsmaililiğin dayandığı mehdilik öğretisinden (bir kurtarıcının geleceğine dair öğreti) vazgeçerek her İsmaili imamının bir mehdi olduğunu ilan etmesinin olduğu iddia edilmektedir. Bu İsmaililik içerisinde bir mezhep ayrışmasına yol açmış ve İsmaililer o tarihten sonra (899) Karmatiler ve Fatımiler biçiminde ikiye ayrılmışlardır.
Resmi din tarihçileri tarafından Karmatiliğin bir mezhep olarak ortaya çıkışı bu biçimiyle açıklansa da, Karmatiliğin çok daha geniş tarihsel- toplumsal, güncel siyasal-ekonomik nedenlerinin olduğu ve ayrışmanın 899’dan daha öncelerine dayandığı bugüne ulaşan tarihi verilerden anlaşılmaktadır.
Daî’lik İsmaili mezhebinde davete çağıran kişiler için kullanılan bir hitaptır. Yani Daî davet eden kişi olmaktadır. Bir yerde hareketin örgütleyici militanıdır. Her imam kendisine bağlı Daî’leri kendi davetlerini (öğretilerini) yaymak için değişik yörelere gönderiyorlardı. Bunlar gittikleri alanlardaki halklara, mensubu oldukları daveti (öğreti, çağrı) anlatıyor ve onları bu çerçevede örgütleyerek bir sistem kurmaya çalışıyorlardı. Bu nedenle Daî’ler özel seçilmiş, öğretiye hâkim ve kendi yaşamıyla öğretinin gereklerini halklara anlatabilecek yetenekte kişilerden seçiliyorlardı.
874 yılında böyle bir Daî olan Hüseyin el-Ehvâzî Küfe Sevadında İsmaili öğretiyi yaymak amacıyla Selemiye’deki (bugünkü Şam) İsmaili imamı tarafından görevlendirilir. Bazı kaynaklarda ise Huzistan’dan bu bölgeye geldiği varsayılmaktadır. Ehvâzî, Küfe’de ilk dönemlerinde dini inançların gereklerine göre mütevazı bir yaşam sürerek yöre halkı içerisinde sevilen bir kişilik konumuna yükselir. Halk içerisinde kendisini kabul ettirdikten sonra Ali soyundan gelen bir imama davet ettiği yönünde halk içerisinde İsmaili propagandayı yaymaya başlar. Özellikle Küfe alanında feodal üst sınıfın çiftliklerinde çalışan köylüler içerisinde büyük bir ilgi toplar. Uzun bir süre bu köylülerle ortak toplantılar gerçekleştirir ve halkı isyana sevk edecek bazı telkinlerde bulunur. Bu durum yöredeki feodal üst sınıf tarafından hiç de hoş karşılanmaz ve Ehvâzî tutuklanır. Ancak destekçilerinin yardımıyla zindandan kaçar. Bu olay üzerine bölgeyi terk etmek zorunda bırakılan Ehvâzî, yerine evinde kaldığı ve İsmaili öğreti çerçevesinde kendisine Baş daî olarak atadığı Hamdan b. El-Eş’as el-Karmat’ı bırakarak bölgeden ayrılır. Bu olayın 880-83 yılları arasında gerçekleştiği tahmin edilmektedir.
“Hamdan Irak’ın Küfe bölgesindendi. Büyük toprak ağalarının topraklarında çalışırdı. Bir inek, bir eşek ve hakir bir kulübesinden başkaca mülkü yoktu. Allah’ın sıcağında angarya usulü gün boyu çalıştığı ağa toprağından evine yorgun argın dönerken yolda rastladığı bir tanrı misafiriyle sohbetinde işin sırrına erdi. Meğer bu meçhul misafir, gerçekte İsmaili mensubu bir Daî imiş. Derken bizim sıradan köylü Hamdan bilinçlendi, doğruluğuna inandı; küçük dünyasından sıyrıldı, bencilliğini yendi, meselenin özünü kavradı; dünyayı değiştirmek üzere harekete geçti. Abbasi-İslam rejimini yıkmak üzere harekete geçti.” Faik Bulut
Buradan da anlaşılacağı üzere Karmati hareketinin ortaya çıkışı salt bir mezhep ayrışmasıyla açıklanamayacak bir durumdur. Kaldı ki Karmatilik İsmaili öğretinin ayrıştığı iddia edilen 899 yılından yaklaşık olarak 20 yıl öncesinde kendi özgünlüğünde Küfe sevadında kendisini örgütlemeye başlamıştır. Daha çok da Abbasilerin dini perdelemesinin arkasına saklanarak gerçekleştirilen büyük sömürü düzenine karşı halkların tepkileri üzerinden gelişmektedir. Kendisini komünal değerlere dayandıran ve dönemine göre sosyalist olarak değerlendirilebilecek bir yapı kurmak amacıyla Hamdan Karmat öncülüğünde büyük bir siyasi yapı halini almaktadır.
KAYNAK: ABDULLAH ÖCALAN SOSYAL BİLİMLER AKADEMİSİ
YORUM GÖNDER