TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (GİRİŞ)
İhanetin Göğsüne
Hançer gibi Saplanan
Emek Sahibi Tüm
Adalet ve
Özgürlük
Arayışçılarına…
“Tarih, Şimdidir ya da “Kürdistan Tarihi’ne Özlü Bir Bakış gerçekliğini “Tarih günümüzde gizli ve biz tarihin başlangıcında gizliyiz özdeyişinden esinlenerek yazılmıştır. Başkan Apo’nun bu deyişi hep etkilemiştir. Daha sonraları İmralı Savunmalarında Başkan Apo’nun “Toplumların da organik varlıklar gibi gen yapılanmaları vardır tespiti de öyle etkilemiştir.
Tarihi ele alırken ünlü edebiyatçı Charles Dickens’ın
“Nasıl ki bir çiviye elbise asıyorsam, tarihi olaylar da kendi düşüncelerimi asmak için en sağlam dayanaklardır deyişinden hareketle bu kitapta tarihi olaylar ekseninde düşünceler benzer bir şekilde geliştirilmeye çalışılmıştır. Keza “Tarih yazarları salt gözlemciler değildir. Kendileri de eylemin parçasıdırlar ve kendilerini eylemin içinde gözlemlemeleri gerekir ifadesini dile getiren büyük tarihçi John King Fairbank’in yaklaşımları da önemli oranda söylemek istediklerimizi aydınlatmaktadır.
Elbette bu araştırmanın ne kadar objektif olup olmadığı sorulabilir. Bu soruya cevabı bir tarih araştırmacısının diliyle verecek olursak: ‘Objektif Tarihçi’, kendini objektif sayan ya da böyle görmeyi tercih eden ve kendini tüm ideolojilerden ve dönemin bağlamından bağımsız gören kişi değildir. ‘Objektif Tarihçi’ ortaya koyduğu tarih yazımını, kusursuz bir gerçeklik olarak sunmaya kalkan değil tarihsel gerçeklerin ve teorilerin sınırlarını kabul eden, değerlerin ve gerçeklerin bir arada olduğunu ve bunların kendi üzerindeki etkisini fark eden, nihayet vardığı sonuçlara, hangi gerçeklerden ve hangi değerlerden yola çıkarak vardığını söyleyen kişidir.
Bu çalışma Kürdistan’ın karakteri ve sembolü haline gelmiş olan sarp dağlarda ve gerilla ortamında yazılmıştır. Gerillada yazmanın avantajları olduğu kadar bazı dezavantajları da vardır. Avantajları, tüm baskılardan ve etkilemelerden uzak olarak alabildiğine hür ve sınırsız özgürlük ufku ile ne yazmak istediğine zemin sunan bir ortam oluşudur. Akademizm ile her türlü modern zamanların bilimciliği ve sözüm ona yazı disiplini öğretilerinden azade olarak, bizzat içinde olduğun özgürlüğün tarihini yapma eylemi içinde yazıyor olmanın güveni ve üretkenliği de cabası olsa gerek. Dezavantajlarından biri her zaman-savaş şartlarından kaynaklı-yazı yazma olanağı bulamamak. Bir ikincisi ise, araştırdığın konuya ilişkin daima incelemek istediğin materyale erişememek olarak belirtilebilir. Fakat bütün bu durumlara rağmen, Kürdistan Dağları’nda avantaj ve dezavantajları yan yana koyduğumuzda, bazı yoksunluk ve koşulsuzluk hallerine rağmen, gerilla ortamında yazmanın çok daha avantajlı olduğuna kanaat getirmek içten bile değildir. Bu çalışmayı yaparken esas alınan kaynaklar başta Başkan Apo’nun savunmaları, yıllar yılı yaptığı çözümlemeleri ve kitap çalışmalarının ile yanı sıra ağırlıklı olarak yıllardır gerilla ortamında yapılan çeşitli araştırma-inceleme kitapları olduğunu belirtmek gerekiyor. Gerillada çok zengin bir araştırma-inceleme külliyatı bulunuyor. Bu gerçeği kitap çalışmasını planlayıp, uygulamaya başladığımız andan itibaren ilk kez bu denli açık gördük. Bu bizim açımızdan aynı zamanda bir özeleştiri hususu olan fark ediştir. Umuyoruz ki elinizdeki kitabın referans verdiği kaynaklar ile az da olsa telafi edilme imkanı bulacaktır.
Başka önemli bir hususa değinmeden geçmek istemiyoruz. Tarihi-Halkların Tarihi’ni- yazabilmek için öncelikli olarak var olan verilerin dışına çıkabilmek gerekiyor. Evet, bunun için Kürdistan Tarihi’nin derinlerine inmeden yazmak zordur. Hatta yer yer imkansızdır. Kürdistan Tarihi’ni-biz buna Kültürel Tarih diyelim-somut verilerle verebilmek için öncelikli olarak sözlü destanların dilini bir bir çözmek gerekiyor. Dilini çözmek demek yorumlamak demektir. Böyle bir çalışma şimdilik ortada duruyor. Tarihçiler, dil bilimciler ve belki de edebiyatçılar bu işe bir gün el atacaktır. Ancak kendi geçmişini araştıran ve araştırarak kendisi için sonuçlar çıkarmak isteyen duyarlı Kürt-Kürdistan Araştırmacıları öncelikli olarak böyle bir çalışmaya başvurması ya da başlaması çok anlamlı olabilir.
Sözü uzatmayalım, yazılacak çok şey vardır. Ancak yazılanların sağlıklı yazılabilmesi için öncelikli olarak Kürtlerin tarihi dokusunu sözlü tarih diye adlandırdığımız destanları, türküleri, dengbejlerin dillerinde düşmeyen kılamlarını ve de analarımızdan ve büyüklerimizden dinlediğimiz hikayeleri bir bir çözmeliyiz. Kürdistan’da tarihin çeşitli evrelerinde gelmiş geçmiş, yazılmış olan seyyahların bıraktıklarına da bakmalıyız. Ya da bir yoldaşımızın yazdığı gibi: “Ya dengbejlerimizin lavikleri, hayranokları, lorandınları, payzokları, şînleri, paleleri, destanları… Ana teması, figürleri ve tınıları kadın eksenli olan Botan Dansları ve Botan Müziği’nin, doğayla bütünlüklü bir uyum içinde toplumsal üretimi ve üretime dayalı bir toplumsal yaşamı anlatan bu harikulade tınıları ve figürleri örgütlü egemen güçler tarafından yağmalanarak, imha edilmiş olan kadın uygarlığının dolaysız ifadeleri, tartışmasız belgelerinin dilini çözmemiz gerekmektedir.
Yine başka bir yoldaşın dile getirdiği gibi: “Yeni tarih yazımı arkeolojik çalışma gibi tonlarca toprak, taş çıkartılarak ancak bunun içinde de belki de birkaç ufak tefek parçacık işe yarayabilir. Belki de kimi zaman aradıklarına bir katkı sunamadığın gibi oldukça büyük zaman israfı da yaşarsın. İşte Kültürel Tarih yazımı böyle adım adım, parça parça iğne ucu ile üstü betonlaşmış gerçekleri kazarcasına veriler toplayarak yazılabilinir. Bunun başka da yolu yoktur. Böyle parça parça ortaya çıkarılmış olacak olan değerleri de ileriki bir süreçte ilmik ilmik örerek tarihi bir bütünlük oluşturulabilir gerçeğini bilerek tarihi verileri ortaya çıkarmaya başlamak olmazsa olmaz kabilinde yurtsever, demokratik hatta devrimci bir görev olarak önümüzde durmaktadır.
Başkan Apo yeni tarih yazımına ilişkin: “Tarih bilimi gelişim yolundadır. Daha çok mesafe alması gerekir. Uygarlığın ideolojik hegemonya yüklü tarihinin tarihsel-toplumsal gerçekliği aydınlatıcı değil, köreltici işlev gördüğünü hiç unutmadan, tarih okuma ve yazma çalışmalarını
yapmalıyız.
Eminim ki, yeniden yazılacak tarih kitapları özellikle kabile sistemlerinin gelişimlerine büyük değer biçeceklerdir. Aile yaşamı da dahil, ekonomik, sosyal, siyasal ve ideolojik (dinsel, sanatsal ve bilimsel olanları dahil) çalışmaların en uygun biçiminin yenilenmiş haliyle kabile (komün) boyutlarında gelişmesi, toplumsal yaşamın sağlıklı gelişmesi açısından vazgeçilmezliğini sürdürecektir. İnsanlık uzun süre modernitenin sadece kabuğu kalmış, her şeyi kâr amaçlı olan aileci, hanedancı ve şirketçi kurumlaşmasını taşıyamaz. Ulus-devletin bu yapay yaşam karşıtı kurumlar kurumu olan ‘Zeuslaşmış’ tanrısallığını sürdüremez demektedir.
Bu çalışmamızda “Tarih, Şimdidir, (Kürdistan Tarihi’ne Özlü Bir Bakış) ile tarihte olup bitenlere bir göz atmak istedik. Esas amacımız tarihi incelemek olsa da, çalışmaya başladığımız an’dan itibaren Kürdistan’da yaşanan kahramanlıklara ve ihanetlere de yakından bakmak zorunlu görülmüştür. Uzun ve yorucu bir çalışma olduğunu söylemeden geçemeyeceğiz. Ancak bu çalışmanın canlarını dişlerine takarak kanları, ruhları ve olağanüstü emekleriyle Kürtlerin özgürlük ve birlik rüyalarının günümüzde ufukta görünür hale gelmesini sağlayan şehit yoldaşlarımızın anılarına mütevazı bir karşılık olabilirse, kendimizi amacımıza ulaşmış addedeceğiz.
Evet, biz de inandığımız, gerçekleşmesi için mücadele ettiğimiz ütopyalara ve gerçekliklere sadık kalarak tarihe ezilenlerin, horlananların, itilmişlerin, sömürülenlerin, baldırı çıplakların, çapulcuların ve binlerce yıldır egemenlere mahkûm olarak durmadan katliamlardan geçirilenlerin, dilsizlerin, cümle kadın ve çocuklar ile gelecekleri karartılan gençlerin hak ettikleri adalete, eşitliğe, kardeşliğe, özgürlüğe, dayanışmacılığa ve komünal yaşama kavuşarak, kendileri olacakları günlerin mutlaka öngörülebilir bir zaman diliminde yaşanacağı umuduyla yazmaya çalıştık.
Saygılarımla
ŞEHİT KASIM ENGİN (25 Ekim 2014)
YORUM GÖNDER