TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (2.BÖLÜM)
TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (2.BÖLÜM)
0 Yorum
912
23-12-2021

Kürt toplumunun sosyolojik tartışması yapılırken, Kürdistan coğrafyası ele alınmak zorundadır. Aksi durumda bir sonuca varılamaz. “Coğrafya, tarihin çerçevesidir şeklindeki sosyal bilimin veciz belirlemesinden de hareketle, Kürdistan Coğrafyası’nı da çalışmamızda belirleyici bir objektif faktör olarak esas alacağız. Kürdistan Tarihi’ne ve bu coğrafyada gelişen uygarlıklara giriş yapmadan önce çok kısa da olsa insanlığın buraya kadar ki yürüyüşünü ana hatlarıyla çizmek yerinde olabilir.

Kürdistan Coğrafyası’nın önemi çoğu yerde vurgulanır ama hemen şu soru da peşi sıra akla gelir: “Kürdistan dışında da önemli coğrafyalar var, ama onlar özgürdür. Kuşkusuz Kürdistan dışında önemli yol güzergâhları, zengin doğal kaynaklar vardır. Coğrafi etken tek başına Kürt parçalanmışlığını ifade etmez. Ama Kürt Coğrafyası’nın önemli bir kare parçasında olduğu ve çok zengin doğal kaynaklara sahip olduğu, Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının geçiş yolunda olduğu, herkesin üzerinde anlaştığı da doğrudur. Bu coğrafya üzerinde bir tek otoritenin hâkim olması çoğu gücün işine gelmez. Bu nedenledir ki, coğrafi faktör Kürdistan’da çok önemlidir. Tarih boyunca Kürdistan’a egemen olmuş güçler, merkezlerini Kürdistan’da kurmamışlardır. Kuranların da hükümranlığı uzun sürmemiştir. Yönetmek ama uzaktan yönetmek ve bilerek yönetmek çok akıllıca bir politika olarak tarih sahnesine çıkmıştır…

Ayrıca, “Kürdistan Coğrafyası’nın ulaşılmazlığı, Kürt aşiretlerinin çetin direnişi çevre imparatorluklar için doğal bir sınır oluşturmuştur. Parçalı yapıyı derinleştirmek, birbirine karşı savaştırmak coğrafi faktörün bir sonucu olarak da gelişmiştir. Kendi yapılarının yarattığı yapılanma kadar, dışarıdan da bölünmüşlerdir. Kendi içlerinde birbirlerini etkilerken, kendilerini çevreleyen devletlerden de etkilenmişlerdir. (Kürdistan’da Aşiret Olgusu)

Adeta Kürtlerin bir talihsizliği olarak bu bağlamda karşımıza çıkan “dünyanın merkezine ev sahipliği yapmak olgusu parçalanmışlığın, içe dönmenin ve ihanetin batağına girmenin adı oluyor. Dünyayı yönetmek isteyen her güç, Kürdistan’ı denetime alması gerektiğinin farkına varmıştır. Bu Kürtlerin dışında gelişen, yurt edindikleri coğrafyanın karakteristik özelliğindendir.

Sümerler Aryen kültüründen etkilenerek Mezopotamya’nın güney derinliklerinde medeniyetlerini kurarlarken, yanı başlarında bulunan işgücüne de ihtiyaç duyarlar. Kürdistan’da doğal zenginlik kaynaklarının olması, bol maden kaynakları ve açılım sahası olarak stratejik konumu, tüm güçlerin iştahını kabartmıştır. Asurlar ise gelişen bir askeri güç olarak, silahlarının yapımı için gerekli olan demir madeni için Mitanni topraklarına adeta her gün tecavüz etmekten geri durmamışlardır.

Persler, Yunanlılara savaş ilan edip onlara doğru yol alırlarken, Kürdistan’dan geçerler. Ardından İskender’in de, Hindistan’a uzanabilmesi için, Kürdistan toprakları üzerinden geçmek zorundadır. Üstüne üstlük, bu topraklarda 200 yıl boyunca kalan Helenler eklendiğinde, nasıl bir işgal ve istila tarihi yaşandığı daha iyi anlaşılmaktadır. Eksik olan İskitlerdir, onlarda Ktesiphone’ye ve o ünlü Babil’in zenginliklerine ulaşabilmek için buradan geçmek isterler. Sonuç, Kürdistan’ın tam anlamıyla kavga arenasına dönüşmesidir. Romalılar, Sasanilere karşı tüm savaşlarını Kürdistan’da verirler. Tersi de aynı şekilde doğrudur. Bu istilacı güçlere ayrıca Partlar da eklenebilir. M.S. VII. yy’a gelindiğinde İslamiyet, açılım yapabilmek için Kürdistan’ı boydan boya işgal eder. Kuzeye İslamiyet’i yaymak için poligon sahası yine Kürdistan’dır. Tabi ki Haçlı Seferleri ve daha sonra Moğolların Mısır’ı ele geçirmek için Kürdistan’ı bir çekirge sürüsü gibi geçip gitmeleri de cabası! Ardından sadece toz duman ve yakılmış şehirler bırakarak! Peşi sıra Osmanlılarla Safevilerin savaşları ve derken günümüze kadar bu işgal devam eder. Modern Çağ’ın emperyal güçleri ise petrol ve su gibi temel doğal kaynakların paylaşım savaşlarında, son yüzyıldan beri Kürdistan’ı sömürmektedirler. En son halka şimdilik Ortadoğu’nun işgal edilmesi olarak görünürken, gelecekte de eksilmeyecek savaşlar, Kürtleri bekliyor. Gelecekte Ortadoğu’da su ihtiyacı dikkate alındığında, yirmi – otuz yıl sonra Kürdistan yine gündemden düşmeyeceğe benziyor.

Şimdilerde, bir “Kürt İsrail’inin’’ oluşturulma planları bu amaçlarla bağlantılı olsa gerektir. Bu yukarıda sayılan nedenlerden dolayı, Kürdistan hep işgalin ve savaşın alanı olmuştur. Kürtler istediği için değil, Kürdistan dünyanın en güzel cenneti olduğu için de değil! Kürdistan kutsal kitapların deyimiyle “iki nehir arasında, yeryüzündeki cennet olsa da, işgalin gerekçesi bunlar değildir! İşgal ve istilanın temel nedeni Kürdistan’ın dünyanın en jeo-stratejik alanlarının başında gelmesinden kaynaklıdır. Ayrıca Kürdistan’ın, tarihin ilk yerleşim alanı olmasından bu ülke hep diğer emperyal güçler için çekim merkezi olmaktadır.

Tekrar konumuza dönersek, Kürdistan’ın kapladığı coğrafik konum onun sosyo-kültürel yapısını da etkilemektedir. Kürtlerin Tarihi akış içerisinde, esasta konar ve göçer aşiretler biçiminde kendi yaşamlarını idame ettiklerini belirtmiştik. Aşiretlerin göçebelik ve hayvancılık gibi temel yaşam tarzları ve uğraşları, bölünmüşlük nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Göçebelik ve hayvancılıkla uğraşma, kırlarda yaşayanların aynı zamanda var olma nedenidir. Çünkü besleyeceği ve bununla kendisini yaşatacağı hayvanlarıyla, kendi yaşamını garantiye aldığında bir nevi rahatlığa kavuşmuş olacaktır. Ve ne kadar çok hayvan besleyebilirlerse, o kadar kendilerini bolluğa kavuşmuş sayacaklardır. Bunun içindir ki, yaşamın en sert ve çetin olanı, yaşamın en yumuşağına tercih edilir. Yani önce yaşam, sonra rahatlık gelir. Yani yaşama savaşı belirleyici temel faktördür. Dediğimiz gibi daha iyi yaşayabilmek için daha fazla hayvan, daha fazla hayvanı besleyebilmek için daha fazla mera, yani “merg'' gerekir. Bu kendi başına bir kavga gerekçesi olabilir.

Çünkü genel yaşam formu, konar-göçerliktir. İhtiyaçlar benzerdir. Bunun içindir ki, -uygarlık değerleriyle buluştuktan sonra-karşılıklı birbirini güçlendirme değil, komşuyu zayıflatarak daha fazla mera elde etmenin yolu olmaktadır. Bu temel yaklaşım ve zihniyet yapılanması, dışarıdan gelipte işgal ve istila etmek isteyenlere karşı direnişi değil, tersine uzlaşmayı hatta onunla komşu aşirete karşı işbirlikçiliği geliştirir. Özcesi, aşiretler bu istilacılarla uzlaşmış ve onlara yardımcı olmuşlardır. Kürt ihanetinin çekememezliği, parçalanmışlığı ve tabii ki işgalcilerle ortaklaşmanın ve yanına geçerek, kendi benzerine saldırmanın ya da saldırılar yaşanırken sessiz kalmanın maddi temellerini burada görmek yanlış olmaz.

Belki de coğrafik konumlanıştan kaynaklı Kürdistan’ın sürekli işgal ve istilalara maruz kaldığını dikkate aldığımızda, yaşanacak olan sürgit bir ihanettir. Bu öyle bir ihanettir ki, çoğu zaman bu onursuz duruşun içerisine giren bile bunun farkında değildir. Ne de olsa, kendi aşireti korunmuştur. Ne de olsa, kendileri yaşayabilme zeminini bulmuşlardır. Bu öyle bir trajedidir ki, birileri işgalcilere dayanarak kendisine yaşamın kapısını aralarken, diğerleri de ülkenin en ücra köşelerine çekilerek neredeyse bilinen “medeniyetin dışına çıkmışlardır. Dediğimiz gibi bu stratejik konumlanış ve onunla bağlantılı olarak oldukça sert bir coğrafik yapılanış ile yanı sıra söz konusu aşiret özellikleri, sürekli olarak birleşmeleri ve merkezileşmeleri engellemiştir. ‘’Kürt çıkmazı ve kapanı’’ tekrarlanmış, adeta bir yaşam haline gelen aşiret didişmeleri, çekememezlikleri işgal ve istilacıların akınlarıyla birleşince, Kürt’ün o bilinen egemenlerin meşhur yaranmacı, işbirlikçi tutumu belirginlik kazanmıştır. Çokça bahsedilen Kürt “Teşîsi” olgusu bu olmalıdır herhalde!

Bu ise, hep durmadan sıfırdan başlamaktır. Böylesine uğursuz bir rolü oynarlarken, kendilerinin de daha özgür ve serbest yaşayacakları ve tabii ki daha da kuvvetlenerek çıkacaklarını düşünmeleri, büyük bir naiflik ve dar kafalılık olmuştur. Elbette, Kürdistan Tarihi’nde çokça görülen dağların en sert ve ulaşılmaz yerlerine göçüp yaşama alanları kurup, inşa ettikleri de görülmüştür. Ve bu davranışları küçümsememek gerektiği açıktır. Özgür yaşam arayışının yanı sıra, kendi başlarına ve boyunduruktan uzak yaşam arayışı olduğu da muhakkaktır. Kürdistan’da asıl görülen davranış bu olmuştur. Kürtlük eğer bu kadar işgal ve istilaya karşı direnerek bugünlere gelebilmiş ise bunun bir nedeni de bu özgürce yaşama arayışının varlığı olduğu su götürmez bir gerçektir. Ne var ki bir taraftan böyle görkemli direnişler varken, diğer taraftan ise her zaman görülen, en küçük kırıntılar için bu halkın sözde egemenleri olanların, dış güçlerden medet ummayı bir yaşam biçimi haline getirdikleri de bir o kadar nettir. Ve bunu yaparken de insanı onursuzlaştıracak birçok tavır ve davranışı sergilemekten çekinmemişlerdir. Bunun için de, her gelene adeta “buyur paşam demişlerdir. Feodalizmin o meşhur olan “bükemeyeceğin eli öp! ilkesini harfi harfine uygulamışlardır. Salt

uygulamakla kalmayıp bu işbirlikçi tutumu içselleştirerek, geleneksel bir işbirlikçi çizgi haline getirmişlerdir. Bu kendi özüne saplanan bir hançer olsa da, gerçekleştirilen budur.

Birkaç bin yıl sonra da olsa aynı topraklarda, aynı doku üzerinde, aynı yol ve yöntemlerle tekerrür ediyor bu gerçeklik! İşgalcinin yanına geçerek, ona yol göstererek, akıl vererek, kendi kanından, soyundan olanın kuyusunu kazarcasına çalışılmaktadır. Buna düşmanların özel böl parçala yöntemleri de eklendiğinde, yaşanan soykırım ve tarihsel dramın kökenleri olanca açıklığıyla gözler önüne seriliyor. Sonuç olarak, bölünme ve parçalanma, Kürt toplumunun değer yargılarını dağıtmış, neredeyse iskeletini bile parçalamıştır. Ne yazık ki bu durum, bütün Kürtler tarafından henüz tam olarak bilince çıkarılan bir olgu olmaktan uzaktır. Bir gerçeklik bu iken, diğer bir gerçeklik ise birbirine karşı içine girilen tutumlar ve mücadele yöntemidir. İşgalcinin saflarında yer alması bu gelenekten kaynaklıdır. Hedeflenen yalnızca bir parçacık çıkardır. Ona düşen aslan payı değil, arta kalandır. Bu hedef için düşmanın özel yönetmelerine ve planlanmış ihanete de gerek yoktur. Gerekli olan sadece oldukça büyük bir bencillik ve belleksizliktir.

ŞEHİT KASIM ENGİN

YORUM GÖNDER

ZİYARETÇİ YORUMLARI

BENZER KONULAR

SON MED KRALI ASTİYAGES VE HARPAGOS’UN İHANETİ MEDLER

TANRI VE TANRIÇA ARASINDAKİ SAVAŞ

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (GİRİŞ)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (1.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (2.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (3.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (4.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (5.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (6.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (7.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (8.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (9.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (10.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (11.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (12.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (13.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (14.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (15.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (16.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (17.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (18.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (19.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (20.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (21.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (22.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (23.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (24.BÖLÜM)

NEOLİTİKTEN GÜNÜMÜZE TANRIÇALAR

MİTOLOJİLERİN GÜCÜ NEDİR

TANRI VE TANRIÇA ARASINDAKİ SAVAŞ

TANRIÇA KÜLTÜRÜNE YÜREĞİNİ VE ZİHNİNİ DAYAYAN KÜRT ASILLI HİTİT KRALİÇESİ PUDUHEPA

YAŞAMIN KATLİ OLARAK UYGARLIK(1.BÖLÜM)

İSMAİLİLER HAREKETİ (1.BÖLÜM)

YAŞAMIN KATLİ OLARAK UYGARLIK(2.BÖLÜM)

İSMAİLİLER HAREKETİ (2.BÖLÜM)

KARMATİLER

KARMATİLER (2.BÖLÜM)

KARMATİLER (3.BÖLÜM)

KARMATİLER VE HALLAC–I MANSUR

DEVLET Mİ, DEMOKRASİ Mİ

BUDUHEPA

KRALİÇE NEFERTİTİ

KARANLIKLARI YIRTAN IŞIK: SÜHREVERDİ (1.BÖLÜM)

KARANLIKLARI YIRTAN IŞIK: SÜHREVERDİ (2.BÖLÜM)

HAKİKAT ARAYIŞÇILARININ SERÜVENİ: ZERDÜŞT

HAKİKAT ARAYIŞÇILARININ SERÜVENİ – HERMES

HAKİKAT YOLCULARININ SERÜVENİ: BUDHA

HAKİKAT YOLCULARININ SERÜVENİ: BRAHMANİZM

MİTRA VE TARİHSEL ÖNEMİ