TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (5.BÖLÜM)
TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (5.BÖLÜM)
0 Yorum
923
26-12-2021

Esareti ardından Harpagos, Astiyages’e “bak dün kraldın, bugün kölesin. Kendini nasıl hissediyorsun? der. Astiyages’in verdiği yanıt hala daha kulaklarda yankılanır: “Ey alçak, bana ihanet ettin, krallığımın yıkılışını gerçekleştirdin. Bari kendin yerime geçseydin. Madem bunu yapmadın, hiç olmazsa krallığı Medlerde bıraksaydın. Neden alçakça götürüp Persli uşağımız Kiros’a teslim ettin? sözleri sanki bir tarihi öngörüdür

Tarihe Damgasını Vuran İki Çizgi: İhanet ve Direniş

1. Zerdüştilik Felsefesi;

Kürt Halk Önderi Öcalan AİHM savunmasında genişçe Zerdüştlüğü değerlendirmiştir. Bu geniş değerlendirmelerin bir kısmını buraya alarak Zerdüşt’ü ve felsefesini işleyeceğiz.

Kürt Halk Önderi Öcalan: “Zerdüşt’ün M.Ö. 1000 ile 600 yılları arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Zerdüşt ilkel aryan inanç sistemini esaslı bir reformdan geçirmiştir. Üçlü tanrı sisteminden, tek tanrılı sürece doğru evirilmesinde ara bir rol oynamıştır. Dönemin temel aryan tanrıçaları olan İndra, Mitra’dan, Varuna da Ahura Mazda’ya geçiş yapmıştır. Anadolu, Medya ve İran’da tek tanrıcılığa doğru adım atıştır yapılan. Cennet-cehennem, sırat köprüsü, melekler, çok katlar, mahşer, büyük mahkeme, iyilik-kötülük terazisi derken birçok kavramın oluşmasında rol oynamıştır. Kadına çok değer biçmekte, temizlik, namuslu yaşam, güzel söz, güzel işten yana iken, hayvan kesmeye karşıdır. Öz savunmanın dışında şiddeti de ret etmektedir.

Büyük ahlakçıdır. Karanlık ve aydınlığın, iyilik ile kötülüğün mücadelesini esas almaktadır. İnsan iradesinin özgürlüğüne inanmakta ve bu temelde var olan tanrıyı sorgulamaktadır. Sorularıyla isyanı çağrıştıran başkaldırıyı yapmaktadır. İnsanın bireysel yaratıcılığına inandığı gibi, insanın sessiz ve köleliğini hazmedememektedir. Kulluğu ret etmektedir. Denilebilir ki din ile felsefe arasında bir geçiş durumundadır. Din ile felsefe arasında yol ayırımını temsil ettiği söylenebilir. Bu bağlamda doğu ile batının iki çatallı gelişiminin başlangıcında ve başlatıcısı olarak rol oynamıştır. Hiç şüphesiz kaynağını daha derinden Sümer ile Aryan Kültürü’nü derinden sentezlemesinden almaktadır. Medya, Zagros ve Toros sistemlerinin verimli vadilerle birleştiği bu ülke hem Sümer şehir devriminin, hem de neolitik tarım köy devriminin birleşme noktasıdır. Zerdüşt bu mirasın bir sentezcisi olduğu kadar onu üst düzeyde bir dönüşüme büyük bir reforma uğratarak, hem ilk çağ köleciliğini yumuşatıp mantığa daha uygun klasik çağ dönemini başlatma, hem de tarım toplumunun kullaştırılmamış iradesini özgürleştirip felsefeye açık bir yolu aşma misyonunu temsil etmiştir.

Med'ler, bu yerelin kültür mirasçıları olarak ortaya çıkmış ve Zerdüşt kaynağından beslenmişlerdir. Med ya da Mag adı verilen rahiplerin arayışları da bu genel eğilimin bir parçasıdır. Mag rahipleri bir kurtuluş ideolojisi ve gruplaşmasını temsil etmektedirler. Mag’ların yeni olan yanları Aryen’lerin dinsel anlayışları ile Sümer Mitolojisi’ni sentezleyip daha kurtuluşçu ve insana yakın bir tutuma yaklaşmış olmalarıdır. Zerdüşt’ün beslenme kaynağı bu Mag’lardır. Büyük ihtimalle dönemin en önde gelen Mag’ların içinde yer alacaktır. Medlerin bu gelişime ciddi bir özümseme ile yanıt vermeleri ve yeniyi yerele uyarlamayı sağladıkları gözlemlenmektedir. Demirci Kawa direnişini, bu eğilimin destansı dile gelişi olarak ele alabiliriz. Etnik yapıda Kavi-Mîr denilen prenslik düzeyine yakın bir otorite gücüne ulaşmakla birlikte, sınıflı toplum ve devlet oluşumu gözlemlenmemekte, aşiretler varlığını koruduğu müddetçe beylik tarzını aşacak bir siyasallaşma mümkün görülmemektedir. En çok aşiretler arası konfederasyonlara gidilebilmektedir. Medlerde bu böyledir. Öncekiler daha çok aynı dil ve kültürü paylaşırken, Med'lerde ise Pers aşiretleri yer almaktadır demektedir.

Kürt Halk Önderi Öcalan Özgürlük Sosyolojisi kitabında yeniden Zerdüştlüğü ele alırken: “Tarihte din-ahlâk ilişkisinde müstesna bir öğreti ve kişilik olarak Zerdüştizm’i ve Zerdüşt’ü görüyoruz. Araştırmalar Zerdüşt’ü ve bağlı olduğu öğretiyi büyük bir ahlaki devrim olarak tanımlamaktadır. Zagros Dağları’nın eteklerinde tarım ve hayvancılıkla geçinen bir toplumsal kültürel (neolitik devrimden beri, M.Ö. 12000, hatta dördüncü buzul döneminin kalkış tarihi olan M.Ö. 20000’lerden beri şekillenen kültür) ortamda, Sümer uygarlığının (M.Ö. 3000 – sonrası) mitolojik ve dinsel hegemonyasına karşı kutsallıktan ziyade seküler, dünyevi ahlâkı savunan bir eğilim olarak gelişen bu ahlaki devrime Zerdüşt’ün adına izafeten Zerdüştizm denilse de, çok daha eski köklere sahiptir. Zerdüşt’ün ünlü sözü olan “Söyle, sen kimsin? hitabıyla Sümer uygarlığının mitolojik ve dinî tanrısallığını yargıladığı açıktır. Dolayısıyla uygarlık din ve tanrılarının bu ilk ahlaki eleştirisi çok büyük öneme sahiptir…

Zerdüştilikte demokratik uygarlık unsurları ağır basar. Zerdüşti ailede kadın-erkek ilişkileri eşitliğe yakındır. Hayvanlara acı çektirilmez, eti çoğunlukla yenmez, ürünlerinden yararlanma esastır. Ziraat büyük değer taşır. Tanrısallıktan arınmış iyilik-kötülük kavramları öne çıkar. Diyalektiğin ilk tohumlarını çağrıştıran düalisttik düşünce tarzı (aydınlık-karanlık güçleri) çok belirgindir. Evren diyalektik olarak kavranmaya çalışılmaktadır. Toplumun güçlü ahlaki ilkelerle yönetilmesi esas alınmaktadır. Tüm bu yönleriyle Sümerlere ve kökenlerini oradan alan uygarlıklara karşı güçlü bir ahlaki devrimi yansıttığı çok açıktır. Bilindiği gibi, saptırılmış da olsa, bu devrimin en büyük ürünü Med Konfederasyonu ve onu devralan (Ne yazık ki çok çarpıtılacaktır) Pers İmparatorluğu’dur. Mani (M.S. 250’ler) bu ahlaki öğretide ikinci bir devrim yapmak istese de, oldukça yozlaşmış Sasani İmparatorları bunu engelleyecektir. Mani’nin kendisi ağır bir şekilde cezalandırılacaktır. İki dinsel ve ahlaki kimliğin çatışması söz konusudur…

Rivayet edilir ki, Zerdüşt, çok tutkunu olduğu Zagros Dağları’nda güneş tüm parlaklığı ile doğarken bir ses duyar. O sese şöyle bağırır: “Söyle, sen kimsin? Tanrıyla böyle karşılaşıp hesaplaştığı biçiminde bir yorum-dur bu. Ben ise, Onun binlerce yıl Zagros Halkı’nın özgürlüğüne yöneltilmiş bir tehdit olan Sümerik tanrı-kralların varlığı ile ilgili bir hesaplaşmaya giriştiği kanısındayım. Bir nevi uygarlığın kendisi olan bu tanrı-kralların kutsallığını sorgulayıp Zerdüşti ahlâk devrimini gerçekleştirir. Aydınlık-karanlık, iyilik-kötülük ikilemi biçimindeki devrimdir bu diye yorumlamaktadır.

Zerdüşt’e ilişkin birkaç şeyi bilgi düzeyinde vermek iyi olabilir. Zerdüşt’ün somut olarak M.Ö. 650-583 yılında yaşadığı söylenir. Bu tarih aynı zamanda Medlerin Ortadoğu’da güçlü bir devrimi yarattıkları yıllardır. Hiç şüphe yoktur ki Medlerin büyük çıkışının arkasında Zerdüşt zihniyeti vardır. Zerdüşt’ün Gathalar-Sözler biçiminde düzenlediği Avesta kitabı bulunmaktadır. Tamamı “21 kitaptan -72 Yasna’dan- meydana geldiği söylenen Avesta’dan ne yazık ki günümüze çok az bir bölüm ulaşabilmiştir. Bu Gathalar, 3600 -kimine göre 12.000 öküz derisine- yazıldığı ifade edilmektedir. Bu devasa külliyat büyük İskender’in Persepolis şehrini yakıp yıkması sürecinde önemli oranda yok edilmiştir. Çok az sayıda Gathalar kurtarılabilmiştir Geriye bugüne kalan 17 Yasna’dır.

“Gathalar, Zarathuştra’nın Tanrı Ahura Mazda tarafından insanlara bildirmekle görevlendirildiği kutsal metinlerden arta kalanlardır. Bunlar sonradan Avesta olarak şekillenen büyük dini kitaplar kompleksinin 3.’sünde, “Yasnalar” bölümünde yer alırlar. Avesta’da 72 Yasna yer alır. Bunların bir bölümü Zarathuştra’nın Kutsal Kitabı’nın 72 Yasna’sını tamamlamak üzere sonradan metne eklenmişlerdir. Asıl orijinal Yasnalar -ki bunlar Gatha adını taşıyan lirik ilahilerden oluşurlar-, 28-34, 43-51 ve 53. Yasnalar’dır ve 17 tanedirler. Bu Yasnalar’ı oluşturan Gathalar, Avesta’nın şiirsel olarak düzenlenmiş olan bölümleri olup gerek metrik sistemleri, gerek dilleri, gerek felsefeleri ve terminolojileri ve gerekse anlam bütünlükleri itibariyle hem diğer Yasnalar’ın metinlerinden ve hem de Avesta’nın kalan bölümlerinden ayrılırlar…

Avesta, Sasaniler döneminde ikinci kez derlenip toparlanarak, genelde iki bölüm haline getirildi. Birinci bölüm, yani kelimenin tam anlamıyla Avesta, üç kitap halinde düzenlenmiştir. Bunlar Vendidad, Vispêrad ve Yasna’lardır. Vendidad Avesta’da, dinsel kuralların ve bazı mitsel öykülerin derlenerek bir kitap haline getirildiği ilk bölümün adıdır ki,

Pehlevice’de adı Videvdad veya Jvît-dêv-dât olarak geçer. Videvdad “Divlere karşı kurallar” anlamına geliyor. Bu bir nevi kanun kitabı görünümündedir. İkinci bölüm ise Bahdin (Zarathuştra’nın önayak olduğu din) tapınaklarında mukabele ile okunan dualar ve adanması gereken kurbanlarla ilgili bölümdür ki adı “Visperad”dır. Visperad, hem 3. bölümde, bir “cüz” deki 23 alt bölümün tümüne birden verilen addır, hem de Yaştlar’ın yer aldığı kitabın Sasani dönemindeki adıdır. Üçüncü bölüm 72 Yasna’dan oluşmaktadır. Tüm bu kitapların Ahura Mazda (tek tanrı) tarafından Zarathuştra’ya indirildiği farz edilir. (ZERDÜŞT-SIRAÇ BİLGİN)

2. Son Med Kralı Astiyages ve Harpagos’un İhaneti;

Bugün Kürdistan’ın Kuzeydoğu alanları diyebileceğimiz Medya bölgesinde yaşayan Medler, Asurlulara komşu olarak yaşamaktaydılar. Asurlar, Ortadoğu’nun her yerine kan kusturdukları gibi bu topraklara da bunu denemekten geri durmamışlardır. Özelde de, Medya alanında bulunan madenler (demir vb.) de eklenince saldırılarının sürekli olması kaçınılmaz olmuştur. Ancak Mag ve Zerdüşti kaynağından beslenen Medler, giderek –arazilerinin de avantajını kullanarak-komşu halklarla ittifaklar yaparak güç kazanırlar. Onlarca yıl savaşlar sürer. İlk büyük savaşları, M.Ö. 625 yılında yapılacaktır. Ancak Ninova düşürülemeyecektir. Keyakserli Medlerle, II. Nabukadnezarlı Babiller geri çekileceklerdir. Bu ittifaklarını pekiştirmek için Keyakser, kızını Babil Kralı’na gelin gönderecektir. Bu ittifak sonucu M.Ö. 612 yılında Asur imparatorluğu Ninova’nın yıkılışı ile kısa bir süre sonra tarihe karışır. Asurların yıkılışında Kürdistan’ın kuzeyinde bulunan ve uzun yıllar sürekli uygarlık güçlerine karşı geliştirdikleri direnişle demokratikleştirici rollerinden dolayı, burada Kimmerler ile İskitleri de anmak yerinde olacaktır. Her iki kavim Kürdistan Coğrafyası’nda yıllarca kalabilmişlerdir. Özelde İskitlerin tam 28 yıl boyunca yer yer Kürdistan’da kalmaları hatta kendilerine önemli merkezler kurdukları da ayrıca belirtilmelidir.

Denilir ki II. Nabudkezar’a gelin giden Kürt Prensesi Amyitis, Medya’nın zengin toprak, bol sulu, yeşilimsi hayvan dolu tabiatına hasretlik besler. Her gün Medya ülkesi için ağıtlar yakar. II. Nabudkezar bu ağıtları durdurmak için en usta mühendislerini çağırarak: “Buraya öyle bir yer yapacaksınız ki Medya Prensesi Amyitis bir daha ülkesini özlemesin diyecektir. İşte günümüzde dünyanın yedi harikasından biri olarak bilinen, Babil’in Asma Bahçeleri bu şekilde ortaya çıkmıştır. Bu öyle bir yapıdır ki, halen bugün bile o kadar yükseklere taşınılan toprağın nasıl taşındığı tartışılır durur.

Konumuza devam edersek, ortaya çıkan ve gelişmekte olan Med imparatorluğu gerçeğidir. Ne var ki Halklarla kardeşlik temelinde gelişen bu imparatorluk uzun süreli olamaz. Her ne kadar Keyakser gibi büyük askeri dehalar yetiştirse de, uzun ömürlü olmadan M.Ö. 550 yılında egemenliği Pers olan Akamenit’lere bırakır.

Tam da bu noktada Kürt Tarihi’ndeki ihanetçi ve işbirlikçi doku tekrar gündeme gelir. Büyük tarihçi Herodot bu ihaneti çok çarpıcı bir şekilde izah eder. Hikâye şöyledir: Astiyages bir rüya görür. Rüyasında kızı Madana öyle bir su bırakır ki, oluşan suyun içerisinde Astiyages boğulur. Astiyages bu rüyayı yorumculara anlatır. Onlar “Madana’nın bir oğlu olacağını ve bu oğlun Astiyages’in yerine geçeceğini söylerler. Bunu önlemek için o zaman Medlerin bir nevi hizmetçileri konumunda olan, ancak uzaktan da kültürel bağları olan Persli Kambiyeses’e kızını vererek evlendirir. Böylelikle ileride olabilecek bir olay engellenmiş olacaktır.

Hikayenin devamında ise, Madana’nın bir çocuğu olmak üzeredir ya da olur. O ara Astiyages benzer bir rüya daha görür. Remilciler, yani rüya okuyucular geçmişte söylediklerinin halen geçerli olduğunu söylerler. Bunun üzerine Astiyages, Madana’nın yeni doğmuş olan oğlu Kiros’u yanına alır. Ve öldürülmesi için o zamanların bir nevi Medlerin Genelkurmayı sayılabilecek olan Harpagos’u çağırarak, bu çocuğun öldürülmesini ve iç organlarının hayvanlara yedirildikten sonra ona geri getirilmesini ister.

Hâsılı uzun olan hikâye şöyle devam eder. Harpagos bunu yapmayacak ancak Astiyages’in çobanını çağırarak bunu yapmasını isteyecektir. Tesadüfen çobanın yeni doğmuş bir çocuğu yakın zamanda ölmüştür. Çobanın eşi olan Kino- bu Yunanca bir isimdir, muhtemelen kendisi de Yunanlıdır- çocuğun öldürülmemesini, bunun yerine ölen çocuklarının iç organlarını hayvanlara yedirildikten sonra Harpagos’a götürmesini ister. Sorun da bu şekilde çözülmüştür .

Ancak uzun bir zaman dilimi ardından bir gün Kral, maiyetiyle piknik yaparken, saraylıların çocukları oyun oynarlar. Bu oyunda çobanın oğluna da kral rolü verilir. Kral olan Kiros, kendi maiyetini belirler. Burada bir soylunun oğluna onu koruma görevi verir. Ancak soylu aileden gelen biri “nasıl olurda, bir çobanın oğlunun dediklerini yapacaktır? Yapmaz da nitekim! Bunun üzerine Kiros, bu çocuğa kırbaç cezası vererek cezalandırır. Çocuk babasına gidecek, çocuğun babası olan soylu da Astiyages’e giderek çobanının oğlunu şikâyet edecektir. Kral Kiros’u çağıracak ve onunla konuşacaktır. Kiros, “bir kralı dinlemeyen birini cezalandırmak hakkı olduğunu söyleyerek cevap verecektir. Küçücük bir çocuğun bu denli kararlı duruşu Astiyages’i etkileyecektir. Herodot hikâyesine devam ederken, Astiyages’in Kiros’un gözlerinde kendisini gördüğünü ve kendisine benzettiğini söyler. Sonra da kendi çobanını çağırdığını, olayın nasıl cereyan ettiğini anlatan çobandan sonra Harpagos’u çağıracaktır. Ve Harpagos’u af ettiğini ve torununun yaşamasından dolayı bir ziyafet vereceğini, bu ziyafette Harpagos’un oğlunu Harpagos’a pişirerek-Harpagos bunu bilmemektedir-yedirdiğini de anlatır. Bunun üzerine kin güden Harpagos’un alttan alta Kiros’la ilişkilenerek Med krallığını, “eğer o isterse ona vermek için çalışacağını, tek isteğinin yeter ki Kiros bir saldırıya geçsin ve tahta geçmeyi istesindir. Savaş esnasında ordunun başkomutanı olan kendisinin, Astiyages’i ona teslim edeceğinin de ayrıca sözünü verir. Kiros bunu kabul eder ve Medlerin üzerine gider.

Yıl M.Ö. 550’dir. Olup bitenin özcesi şudur: Med Kralı Astiyages, başkomutanı olan Harpagos’a–çok yakın akraba bağı da cabası- hakaret etmiştir. İncitmiştir. Belki de giderek iyi bir yönetim tarzına da sahip değildir. Öyle anlaşılıyor ki, Medlerin saraylıları ondan rahatsızdır. Harpagos Akamenitlerle ilişkilenir. Astiyages’in kızı Madana, Akamenitlerden önde gelen biri olan Kambiyeses’le evlidir. Kiros onun oğludur. Kiros ile ilişkilenen Harpagos savaşı kışkırtır, Astiyages’i de buna ikna eder. Öyle bir komplo düzenler ki–Harpagos ordunun başkomutanıdır-tek bir çatışma çıkmadan Astiyages’i esir düşürür.

Esareti ardından Harpagos, Astiyages’e “bak dün kraldın, bugün kölesin. Kendini nasıl hissediyorsun? der. Astiyages’in verdiği yanıt hala daha kulaklarda yankılanır: “Ey alçak, bana ihanet ettin, krallığımın yıkılışını gerçekleştirdin. Bari kendin yerime geçseydin. Madem bunu yapmadın, hiç olmazsa krallığı Medlerde bıraksaydın. Neden alçakça götürüp Persli uşağımız Kiros’a teslim ettin? sözleri sanki bir tarihi öngörüdür. Burada da görüldüğü gibi adeta altın tepside “iktidar Perslere sunulmuştur. Bunun yorumlanışı şudur: “Biz buna layık değiliz, biz dağlarımıza çekiliriz, biz “iktidarda yokuz! Özünde Kürt’ün gen dokusundaki bu gerçeklik, çok çarpıcı bir biçimde hep göze çarpar. Daha sonra ele alacağımız Enkidu ve Mattizawa olayları, bu olaydan çok önce bilinen halkalardır. Perslerin Astiyages için “Azhi Zahak dedikleri ve buradaki Zahak’ın yani Dehak’ın kötülüğün sembolü olduğunu unutmayalım. Egemenlerin tüm tarihi böyle tahrifatlarla doludur. Vururlar, katlederler, yaptıklarına kahramanlık, halkların direnişine ise çapulculuk ve eşkıyalık derler. Tuhaf bu döngü arada tam 2500 yıl geçmesine rağmen harfiyen devam etmektedir. Tarihte komünal değerleri köleci Roma İmparatorluğuna karşı savaşan Vandal’lar bugün yıkıcılar olarak emperyalistlerin tarihlerine geçerken tabiidir ki Romalılar medeniyeti ve uygarlığın taşıyıcıları olurlar!!!

Pers Şairi ve Tarihçi’si Firdevsi, Şahname’de Rüstemê Zal’ı anlatırken aynı dokuya vurgu yapar. Bir dönem gelir Fars soyu tükenmekle yüz yüze kalır. Ülkenin en güçlü kişisi Zal’dır. Zal ailesi iktidarın askeri gücüdür. Rüstemê Zal iktidarı ele geçirme yerine, kral ailesine soyca uzak olan biri de olsa, içlerinde o soya en yakın olan bir çocuğu getirir ve kraliyet tahtına oturtur. Yıllarca bu çocuğu yetişkin bir kral olana kadar korur. Hep ona sadakat gösterir. Daha sonra bu geleneği oğul Rüstem devam ettirecektir. Firdevsi Rüstemê Zal’ı Fars olarak ele alsa da, doku Kürt Dokusu’dur. Neolitiğe çakılıp kalan, sürekli başkasının askeri olan! Bu Kürt’ün dokusudur! Kürt’ün “iktidardan yoksun kalması mı, yoksa “iktidardan kaçan dokusu mu demek gerekir?

ŞEHİT KASIM ENGİN

YORUM GÖNDER

ZİYARETÇİ YORUMLARI

BENZER KONULAR

SON MED KRALI ASTİYAGES VE HARPAGOS’UN İHANETİ MEDLER

TANRI VE TANRIÇA ARASINDAKİ SAVAŞ

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (GİRİŞ)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (1.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (2.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (3.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (4.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (5.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (6.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (7.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (8.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (9.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (10.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (11.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (12.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (13.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (14.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (15.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (16.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (17.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (18.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (19.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (20.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (21.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (22.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (23.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (24.BÖLÜM)

NEOLİTİKTEN GÜNÜMÜZE TANRIÇALAR

MİTOLOJİLERİN GÜCÜ NEDİR

TANRI VE TANRIÇA ARASINDAKİ SAVAŞ

TANRIÇA KÜLTÜRÜNE YÜREĞİNİ VE ZİHNİNİ DAYAYAN KÜRT ASILLI HİTİT KRALİÇESİ PUDUHEPA

YAŞAMIN KATLİ OLARAK UYGARLIK(1.BÖLÜM)

İSMAİLİLER HAREKETİ (1.BÖLÜM)

YAŞAMIN KATLİ OLARAK UYGARLIK(2.BÖLÜM)

İSMAİLİLER HAREKETİ (2.BÖLÜM)

KARMATİLER

KARMATİLER (2.BÖLÜM)

KARMATİLER (3.BÖLÜM)

KARMATİLER VE HALLAC–I MANSUR

DEVLET Mİ, DEMOKRASİ Mİ

BUDUHEPA

KRALİÇE NEFERTİTİ

KARANLIKLARI YIRTAN IŞIK: SÜHREVERDİ (1.BÖLÜM)

KARANLIKLARI YIRTAN IŞIK: SÜHREVERDİ (2.BÖLÜM)

HAKİKAT ARAYIŞÇILARININ SERÜVENİ: ZERDÜŞT

HAKİKAT ARAYIŞÇILARININ SERÜVENİ – HERMES

HAKİKAT YOLCULARININ SERÜVENİ: BUDHA

HAKİKAT YOLCULARININ SERÜVENİ: BRAHMANİZM

MİTRA VE TARİHSEL ÖNEMİ