TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (18.BÖLÜM)
TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (18.BÖLÜM)
0 Yorum
463
09-01-2022

Geriye yeniden dönecek olursak Sultan Abdülhamit döneminde, saray çevrelerinden yapılan çok ciddi eleştirilere rağmen 1891 yılında oluşturulan ve Abdülhamit’ten ismini alan Hamidiye Alayları, Kürtleri ve Arapları parçalayarak yönetmenin önemli politik saç ayaklarındandır.

Hamidiye Alayları ve Mangurtlaştırma:

Osmanlıya göbekten bağlı bu alaylar eliyle hem isyan potansiyeli eritilecek hem saraya karşı yeni bir sadakat ilişkisi kurulacak ve hem de isyan eden diğer halklara saldırtılacaktı. Bu alaylar, yeni yetme ağacıklardan, Osmanlıya bağlı-bağımlı Mîr aileleri ve emirliklerinden ve de Babıâli de yetiştirilmiş “isyan artıklarının oğul ve akrabaları tarafından oluşturulmuşlardı.

“Osmanlı yönetici çevreleri Kürt aşiretlerini ellerinin altındaki yedek bir güce çevirmek için çabalıyordu. Bu yoldan Kürt’leri denetim altında tutmayı umuyor, ayrıca onlar aracılığıyla devlet otoritesini sağlamak, Kürtlerin mücadelesi de dahil olmak üzere, Türk olmayan etnik toplulukların milliyetçi hareketlerini önlemek ve Rusya’yla sınır bölgelerinde karışıklık çıkartmak istiyorlardı. Dahası gelecekte özellikle Rusya’ya karşı olası bir savaşa ya da savaşlara daha aktif katılmalarını sağlamaya çalışıyorlardı. Geçtiğimiz yüzyılın sonlarında 2. Abdülhamit’e atfen Hamidiye Alayları adı verilen düzensiz Kürt aşiretlerinden oluşan askeri birliklerini kurmaya girişilmesinin temelinde yatan neden buydu. Bu askeri birimlere en üst düzeyde ve ayrıntılı bir nizamnameyle düzenlenmiş, resmi bir ilgi gösteriliyordu. Buna göre alaylara katılmak isteyen aşiretler her hane başına bir “süvari verecekti.

Süvariler aşağıdaki sınıflarda 23 yıl askerlik yapmak zorundaydı;

1)-Hizmet süresi 3 yıl olan ihzariye sınıfına alınan 17 yaşındaki gençler bu amaçla hazırlanmış özel bir askeri kitaptaki talimatlar uyarınca oturdukları yerde askerlik eğitimi görüyorlardı.

2)-Askere alınma zamanına bağlı olarak 20 ile 32 yaş arasındaki kişilerin alındığı nizamiye sınıfının hizmet süresi 12 yıldı. Bu sınıf mensupları aralıklarla sürekli eğitim görüyorlardı ve çağrı aldıklarında 24 saat içerisinde atlarıyla birlikte tam teçhizatlı olarak hazır olmaları gerekiyordu.

3)-Hizmet süresi 8 yılı bulan ihtiyatiye sınıfı eğitime katılmaları gerekmeyen ama olağan üstü durumlarda fiili hizmete çağrılan 33 ile 40 yaş arasındaki süvarileri kapsıyordu.

Her üç sınıfta da süvari kendi atını temin etmek zorundaydı ama hem fiili hizmet sırasında hem de başlangıçta yılda 3 ay olan daha sonra 5-6 haftaya indirilen eğitim döneminde bütün masrafı devletçe karşılanmaktaydı. (Kemal Mazhar Ahmed, 1. Dünya Savaşında Kürdistan)

Farklı bir politikaları ise kimi yerlerde zayıf olan aşireti öne sürerek güçlü aşiretlerin karşısına dikmişlerdir. Böylece gelişebilecek olası durumlara karşı bir nevi emniyet supabı yaratılıyordu. İhaneti öne verip parçalamak ve silahlandırıp çatıştırmak suretiyle toplumsal gelenek ve göreneklerin dibine böylece dinamit konulmuş oluyordu. Kürt toplumsal yapısında aşiretler arası çelişkiler, tarihsel oluşumdan kaynaklı zaten derinden yaşanmaktadır. Biz bu zayıflatıcı ve düşürücü gerçekliğe özel bir müdahalenin altından çıkılmaz durumlar yarattığını, yüz yıl sonra Kürdistan Ulusal Kurtuluş Hareketine karşı, kimi varlığı yokluğu belli olmayan aşiretlerin silahlandırılarak koruculaştırılmalarının ne düzeyde toplumsal ahlakı tarumar etmelerinde tüm açıklığıyla görecektik. Kürtlerde o meşhur olan “sonradan göreni paşa yapmışlar önce babasını kesmiş atasözü, bu olayı kavratmak açısından oldukça önemlidir. Devletin sonradan görmeleri silahlandırıp eline güç vererek, kendine muhalif bildiklerinin üzerine sürmesinin, sarılması güç yaralara ve hastalıklara yol açtığını herkes görmüştür.

Örneğin giderek dünyada gelişen ve geliştirilen koruculuk sistemi böyle bir sistemdir. Egemenler işgal ettikleri toprakları daha rahat kontrol edebilmek için ve işgal edilen topraklarda yurt edinen insanların bir kısmını kendi yanlarına çekip güç dengesini lehlerine çevirmek için her zaman özel çabalar harcamışlardır. İlk işbirlikçi, aynı zamanda ilk korucu anlamına gelmektedir. İçten fethetme diye bilinen bu yöntemi egemenler çokça kullanmışlardır. Ve öyle görülüyor ki, yeni modern dünyada da en etkili silahlardan bir tanesi yine bu koruculuk sistemi olmaktadır. Dünyanın en modern gücü ABD’nin, en son Irak’ta daha doğrusu Bağdat’ta tüm girişimlerine rağmen hâkimiyet sağlayamadığını herkes gördü. Ancak ne zaman ki yerelden oluşan bizim tabirimizle koruculuk sistemini (Sons of Iraq) gündemine alıp geliştirdi, işte o zaman çok hızlı bir şekilde Bağdat üzerindeki egemenliğini beklenmedik bir tempoda arttırdı. Aynısını Afganistan’da da yapmaya çalıştığı bilinmektedir.

İşte Osmanlı’nın daha doğrusu Abdülhamit’in, Hamidiye Alaylarını oluştururken benzer bir mantıkla düşündüğü açıktır. Aslında yapılan tarihi düğüme, yeni bir düğüm daha eklemekti. Kürt aşiretleri yeniden başkasının aleyhine ama kendisinin lehine gibi görünen dış menşeili politikaların aleti oluyorlardı. Dediğimiz gibi yüzyıl sonra aynı düşman ama bu kez Osmanlı olarak değil, Türkiye Cumhuriyet Devleti, İran, Irak ve Suriye Devletleri olarak bu oyunu derinleştirerek sürdürecektir. Koruculuğu geliştirerek o yılların derinlerde gizlenmiş, bastırılmış, içe atılmış intikam duygularını hortlatarak, Kürt Halkı’nın başına bela olacak bu ölümcül hastalığı suni olarak yaratmasını bileceklerdi.

Hamidiye Alaylarında olduğu gibi koruculuk da bu parçalayıcı ihanet rolünden dolayı maaşlarla ödüllendirilmiştir. Aşiretler arası çelişkiler derinleştirilmiştir. Düşmanlaştırılmış aşiretler birbiriyle uğraşırlarken, işgalciye karşı eylem yapma bilincinden uzaklaşarak tam bir kıskaca alınmış oluyorlardı.

Bunun içindir ki bu alayların ilk başta 1891 yılında sayıları 40 iken, 1893 yılından sonra 63 büyük aşiretten 80 ile 100 arası alay oluşturulacaktır. Bu alayların sayılarını dikkate aldığımızda, ne kadar etkili bir politika yürütüldüğü de kendiliğinden anlaşılacaktır. Her alay 800 ile 1000 arası silahlı askerden müteşekkil olduğunu da hesaba kattığımızda ne kadar etkili bir güç olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bazı aşiretler 8 alay çıkarırken bazılar birer, ancak Kürtlerin büyük bir kısmı alaylara evlatlarını vermemişlerdir. Alay çıkaran aşiretler: Haydaran 8, Hesenan 8, Sipkan ve Zilan 3’er, Celali 2, Milan 5, Zirkan 2, Karakeçi, Alikan, Reşkotan, Botan, Cibran, Berazan gibi daha başka aşiretler de evlatlarını bu alaylara vermişlerdir.

Hamidiye Alayları, dediğimiz gibi birçok konuda emniyet supabıdırlar. O yıllarda adım adım gelişen Ermeni hareketine karşı da özelde Kürdistan’da Osmanlıların kullandıkları en etkili silah, ihanete saplanmış bu oluşumlar olacaktır. Osmanlıların katliamcı politikalarını yer yer gönüllü uygulayarak kraldan daha kralcı kesilmeleri, halkların kardeşliği temelindeki toplumsal ahlakın, bu klonlaşmış yapay oluşum tarafından ne kadar tahrip edildiği iyi görülmelidir.

Bu durumu yine Kürt tarihçisi Kemal Mazhar Ahmed daha somut olarak: “Sözü edilen politika çok geçmeden bir Ermeni dizi katliamı biçimine büründü ve önce Ağustos-Eylül 1894’te Sason bölgesinde başladı. Askerler ve zaptiyeler bazı canilerle birlikte bu bölgenin insanlarına karşı yaş ve cinsiyet ayrımını gözetmeyen bir katliama giriştiler ve kısa bir sürede 40 köyü yok ederek yaklaşık 10 000 insanı öldürdüler. Bu ilk “başarıdan bir yıl sonra çok daha sarsıcı olan ikinci katliam başladı. Eylül 1895’te padişahın İstanbul’daki adamları Ermeni’lere yönelik saldırılara koyularak birçoğunu öldürdüler, hapse atılarak katliamdan kurtulanlar “şanslı kişilerdi. Ardından bu kıyım Batı Ermenistan kentlerine ve Diyarbakır, Muş gibi Ermeni sakinlerinin de bulunduğu Kürt yörelerinin de aralarında bulunduğu başka yerlere de sıçradı. Burada verebileceğimiz birkaç örnek bu olayların ulaştığı muazzam boyutları göstermeye yeter de artar. İstanbul da sadece iki gün içinde 5500 Ermeni yok edildi. Bu arada haliyle birçok Hristiyan’da, Ermeni sanılarak öldürüldü. Fransız’larına yayınladığı Sarı Kitap takı bilgilere göre Diyarbakır ’deki Ermeni Katliamı 1 Kasım 1895’te başlayarak üç gün sürdü. Bu kentte “salavat getir sözleriyle yaklaşık 3 000 insan öldürüldü ve çevredeki 120 köy yıkıldı. Yalnız kent içinde onlarca kız ve kadına tecavüz edildi kent dışında da bu tür olaylar alıp başını gitti. Katliamın üç gününden biri katil ve soyguncuların Ermeni’lere ait dükkanlara dönük yağma ve saldırılarıyla geçti bunlar diledikleri gibi insanları öldürdüler yada yaraladılar demektedir. (1. Dünya Savaşında Kürdistan)

Bin yıllarca aynı topraklarda ve ağırlıklı olarak da barışçıl temellerde ortak yaşamış iki halkın birbirine boğazlatılma planına düşme, Kürt işbirlikçi elitlerinin yaşadıkları ahlaksızlığın ne kadar dibe vurduğunu göstermesi açısından oldukça çarpıcıdır. Kapitalist modernite döneminin ilk ve en kapsamlı soykırımının henüz daha başlangıç yıllarında, yalnızca 1895–1896 yılları arasında tam olarak 300 bin Ermeni’nin katledildiği söylenir. Ve bunların birçoğu Hamidiye Alayları’nın elleriyle yapılacaktır. Başka bir deyimle bu korkunç vahşet, işbirlikçiliğe soyunarak kendilerini ihanetin dipsiz kuyularına bırakan Kürt elitleri tarafından yapılmıştır. Garo Sasoni, Kürt-Ermeni ilişkilerinin tarihçesini irdelerken “Osmanlı öldürür, fakat suçlu daima Kürt’tür. Baskı yapar, kabahatli yine Kürt’tür. Hiçbir fenalık ortada mevcut değildir ki, bunu yapan Kürt olmasın ve hiçbir zulüm yoktur ki, buna maruz kalan Ermeni olmasın der.

Herkes bilir ki: Hamidiye alayları bizatihi Osmanlıdan harfiyen aldıkları talimatları temelinde hareket etmiş ve bu temelde katliamlarda yerlerini almışlardır. Ancak bu alayların yetmediği yerlerde ise, Hamidiye Alayları’nın bünyelerinde Kurmanç diye tabir edilen ve aşireti olmayan Kürtler silahlandırılıp rütbeler verilerek, Ermeni soykırımında kullanılmışlardır. Böylece yeni yetme, kendini bilmez, ahlak ölçüleri tanımayan, rayından çıkmış ve ne zaman nerede kimin tarafından kullanılacağı belli olmayan bir serseri mayınlar ekibi yaratılmış olunuyordu. Bu aynı zamanda hakim olan Kürt egemenlerin yanı sıra yeni ve düşkün bir işbirlikçi kesimin daha öne çıkarılmış olması anlamına geliyordu. Benzeri yapıları, dediğimiz gibi 100 yıl sonra Özgürlük Hareketine karşı kullanılacak olan Köy Korucuları gerçekliğinde, Kürt Halkı çok acımasızca deneyimleyecektir. Bugün bile Kürdistan’da bu tip asalak kesimlerinin halkımızın ve halkların başına musallat olduklarını herkes görebilir. Bir Uludere’de Hazım Babat, bir Çatak’ta Şabo isimdeki kişilikler şahsında bu tür kişiliklerin toplumsal yapıya verdikleri tahribat ve zarar göz önüne getirildiğinde, geçmişte başka dine mensup bir halka neler yapılmış olduğunu kestirmek zor değildir.

Bu tarzda toplumsal yapıyı parçalayan bu oluşumlar, Kürt toplumunu daha fazla kendisiyle uğraştıran ve o bilinen iç kavgalarla enerjisini bitiren bir gerçekliğe yol açtılar. Her ne kadar sonraları kimi Mîr Alayı–Cibranlı Xalit’in Şeyh Sait İsyanında oynadığı rol gibi-Kürt Ulusal Mücadelesinde yer almışlarsa da istisnalar kaideyi bozmazlar. Özünde Kürt toplumunun bağrına bir hançer gibi saplanan, toplumsal yapıyı tahriş eden, yıpratan ve kanserleştiren bir gerçekliktir Hamidiye Alayları!

ŞEHİT KASIM ENGİN

YORUM GÖNDER

ZİYARETÇİ YORUMLARI

BENZER KONULAR

SON MED KRALI ASTİYAGES VE HARPAGOS’UN İHANETİ MEDLER

TANRI VE TANRIÇA ARASINDAKİ SAVAŞ

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (GİRİŞ)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (1.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (2.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (3.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (4.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (5.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (6.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (7.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (8.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (9.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (10.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (11.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (12.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (13.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (14.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (15.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (16.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (17.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (18.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (19.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (20.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (21.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (22.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (23.BÖLÜM)

TARİH ŞİMDİDİR-KÜRDİSTAN TARİHİNE ÖZLÜ BİR BAKIŞ (24.BÖLÜM)

NEOLİTİKTEN GÜNÜMÜZE TANRIÇALAR

MİTOLOJİLERİN GÜCÜ NEDİR

TANRI VE TANRIÇA ARASINDAKİ SAVAŞ

TANRIÇA KÜLTÜRÜNE YÜREĞİNİ VE ZİHNİNİ DAYAYAN KÜRT ASILLI HİTİT KRALİÇESİ PUDUHEPA

YAŞAMIN KATLİ OLARAK UYGARLIK(1.BÖLÜM)

İSMAİLİLER HAREKETİ (1.BÖLÜM)

YAŞAMIN KATLİ OLARAK UYGARLIK(2.BÖLÜM)

İSMAİLİLER HAREKETİ (2.BÖLÜM)

KARMATİLER

KARMATİLER (2.BÖLÜM)

KARMATİLER (3.BÖLÜM)

KARMATİLER VE HALLAC–I MANSUR

DEVLET Mİ, DEMOKRASİ Mİ

BUDUHEPA

KRALİÇE NEFERTİTİ

KARANLIKLARI YIRTAN IŞIK: SÜHREVERDİ (1.BÖLÜM)

KARANLIKLARI YIRTAN IŞIK: SÜHREVERDİ (2.BÖLÜM)

HAKİKAT ARAYIŞÇILARININ SERÜVENİ: ZERDÜŞT

HAKİKAT ARAYIŞÇILARININ SERÜVENİ – HERMES

HAKİKAT YOLCULARININ SERÜVENİ: BUDHA

HAKİKAT YOLCULARININ SERÜVENİ: BRAHMANİZM

MİTRA VE TARİHSEL ÖNEMİ