ZYGMUNT BAUMAN İLE HER ŞEY ÜZERİNE RÖPORTAJ (3.BÖLÜM)
TEKNOLOJİ
İnternetin bu konuda birçok iyi yanı var. Sosyal ağlar, Arap Baharı gibi demokrasi hareketleri tarafından başarıyla kullanıldı. Dezavantajı nedir?
B: Bir şeyi yok etmek –bir hükümeti devirmek– söz konusu olduğunda, faydalı olabilir. Bu tür hareketlerin zayıf tarafı, ertesi günkü planlarının yalnızca belirsiz olmasıdır. Öfkeli vatandaşlar, bir yıkım gücü olarak fiilen tamamıyla güçlüdür. Yeni bir şey inşa etme konusunda ise henüz eşit derecede yetenekli olduklarını gösteremediler.
Teknik ilerleme her zaman toplumda değişime yol açmıştır. Ancak günümüzde bundan fazlasını içerdiğini söylüyorsunuz. Neden?
B: Çünkü artık amaçlarımıza uygun araçları bulmak için teknolojiyi kullanmıyoruz, bunun yerine amaçlarımızın mevcut teknoloji araçları tarafından belirlenmesine izin veriyoruz. Yapmak istediklerimizi yapmak için teknolojiler geliştirmiyoruz, teknolojinin mümkün kıldığı şeyi yapıyoruz.
Ama bu her zaman böyle olmadı mı? Tekerleğin icadından atomun bölünmesine kadar, teknolojik ilerlemeler iyi ya da kötü her türlü amaç için kullanılmıştır.
B: Bu bir boyut sorunu. Elbette teknoloji her zaman yaşam biçimimizi etkilemiştir ve değişiklikler sıklıkla eleştirilerle karşılanmıştır. Gutenberg matbaayı icat ettiğinde durum böyleydi. Eğitimli sınıflar arasında, bunun ahlaki bozulmaya yol açacağına dair yaygın bir görüş vardı. “O zaman herkes okumayı öğrenir” diye şikayet ettiler. Alt sınıfların eğitim görmemesi gerekliydi, çünkü bu şekilde çalışma isteklerinin bozulacağı görüşündeydiler.
Ama internet için de durum böyle. Dünyanın yoksul bölgelerinde yaşayan milyonlarca insana, daha önce erişemedikleri eğitime erişme imkanı sağladı. Peki şikayetler niçin?
B: Tarihsel olarak, teknolojinin gelişimi küçük adımlarla gerçekleşme eğiliminde olmuştur. Şurada burada yenilikler vardı, ama küresel ölçekte değil, devrim niteliğinde bir etkiyle ya da tüm toplumu ve yaşam biçimini değiştirecek biçimde değil. Yenilikler özümsendi, uyarlandı ve günlük yaşamın bir parçası haline geldi. Bugün durum farklı. Teknolojinin getirdiği değişimler çok büyük ve belirli totaliter eğilimler sergiliyor. Rusya’nın oligarklarından Dmitry Itskov, “2045 Girişimi” adlı insan beynini gereksiz kılmayı amaçlayan bir araştırma projesi başlattı. İnsan gibi düşünmek için tasarlanmış elektronik bir makinenin geliştirilmesini finanse ediyor. Gerçekçi olup olmadığını sahiden söyleyemem. Ancak birinin böyle bir fikre sahip olması bir yeniliktir. İlk kez, düşüncemiz makineler tarafından tehdit ediliyor.
ÜTOPYA
1989’daki tarihsel değişimlerden sonra –Sovyet imparatorluğunun çöküşü– “ideolojilerin sonu” hakkında sık sık konuşuldu. Neoliberalizm ve Neo-muhafazakarlıktan ayrı olarak, durum aşağı yukarı böyle oldu. Sosyal-ütopik fikirler ıskartaya çıktı.
B: Bu doğru, ancak ideolojilerin sonu her zamankinden daha uzak. Modernite, insan gücünün kullanılmasıyla her şeyde mükemmelliğe ulaşılabileceği kanaatine dayanıyordu. Buna karşılık, çağdaş siyasetin mantrası “alternatif yok” diyor. Daha yüksek güçler, sıradan insanların sağlam bir sosyal düzen üzerine düşünmeyi zaman kaybı olarak görmelerini talep ediyor. Yeni özelleştirme ideolojisi, bu tür şeylerin mutlu yaşama katkıda bulunmadığını iddia ediyor. Daha fazla çalışmak, daha fazla para kazanmak, artık toplumu düşünmemek ya da toplum için hiçbir şey yapmamak -gerekli olan bunlar. “Demir Leydi” Margaret Thatcher toplum diye bir şey olmadığını, sadece bireysel erkekler, kadınlar ve aileler olduğunu ilan etmişti.
Ütopik düşüncenin tarihsel gelişimini av alanı bekçisi, bahçıvan ve avcı metaforlarıyla karakterize ediyorsunuz. Dünyaya yönelik modern öncesi duruş bir av bekçisininki, modern tutum ise bir bahçıvanınkiydi. Şimdi, postmodern çağda avcılar egemen olmaya başladı. Bu ütopya, modernitenin önceki tasavvurlarından nasıl farklıdır?
B: Artık mesele, eskiden olduğu gibi koruma ve bakım ya da güzel bahçelerin yaratılması ile ilgili değil. Bugün insanların tek derdi, kalan av stoğundan endişe etmeden kendi av çantalarını ağzına kadar doldurmak. Sosyal tarihçiler bu dönüşümü “bireyselleşme” başlığı altında tartışırken, politikacılar bunu “deregülasyon” olarak tanıtmaktadır. Daha önceki ütopyalardan farklı olarak, avcının ütopyası, hayata gerçek ya da sahte herhangi bir anlam yüklemez. Sadece hayatın anlamı hakkındaki soruları insanların zihinlerinden uzaklaştırmaya hizmet eder.
Bu ütopyanın temelleri nelerdir?
B: Burada birbirini tamamlayan iki ütopyayla karşı karşıyayız: biri serbest piyasanın harika iyileştirici gücünden diğeri ise teknolojik düzeltmenin sonsuz kapasitesinden. Her ikisi de anakroniktir, hakların olduğu, ancak görevlerin olmadığı ve her şeyden önce yöneticilerin olmadığı bir dünya tasavvur eder. Her türlü plana, doyumun ertelenmesine, gelecekteki menfaatler adına yapılan fedakarlıklara karşı saldırır. Burada hayal edilen dünyanın spontanlığı, “gelecekle ilgili tüm endişelerden arınmış olma” endişesi haricinde, gelecekle ilgili tüm endişeleri anlamsız kılıyor.
ÇEVİRİ: N. TOYGAR ATEŞ
YORUM GÖNDER