KOMPLO AŞILDI, ALTERNATİF SİSTEM YARATILDI (2.BÖLÜM)
KOMPLO AŞILDI, ALTERNATİF SİSTEM YARATILDI (2.BÖLÜM)
0 Yorum
604
13-02-2022

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, PKK’yi uluslararası komploya götüren zihniyet ve siyasetin; komplonun ve komployu yapan iktidar ve devlet sistemin aşıldığını, üstelik alternatif bir sistem yaratıldığını söyledi.

Kürt Özgürlük Hareketi’nin ne yok olduğunu ne de komploya teslim olduğunu hatırlatan PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, “Komploya karşı mücadele ediyor, onu düşünce düzeyinde aşmış, pratik olarak da yenilgiye uğratacak bir mücadele yürütüyor. Onun dışında alternatif bir sistemi geliştiriyor, onu temsil ediyor. Böyle bir durum, Kürdistan’ın sınırlarını aşıyor, Ortadoğu’da, dünyada son derece ilgi çekici oluyor” dedi.  

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan ile uluslararası komplonun yıl dönümü vesilesiyle yaptığımız söyleşinin ikinci bölümü şöyle:

Kürt Halk Önderi, uluslararası komploya “Üçüncü Doğuş” olarak tanımladığı paradigmayla karşılık verdi. Kürt halkı ve PKK, komploya karşı direndi. Bu durum, hem komplo ile hedeflenen siyaseti hem de komplocu güçlerin Kürt ve Kürdistan politikasını nasıl etkiledi?

Bir iki bilgilendirmeyle söz konusu soruya cevap vermek belki daha anlaşılır kılabilir. Önder Apo, bütün bu süreçlerde yaşadıklarını, hissettiklerini, tutumlarını aslında ifade etti, yazdı ya da söyledi. “Kenya’da uçakta tutuklayıp bağlanınca hiçbir şey söylemeyeyim sonuna kadar kaba bir direniş, fiziki bir direniş yürütmenin doğru olacağını değerlendirdim ve böyle tutum takındım” dedi. Bu bir duruş ve tutumdu. Önderliğin birinci tutumu böyleydi. “Sonra yol sürecinde zaman ilerledikçe düşündüm ki, zaten beni yok etmek istiyorlar, ben de kendimi yok etmek istersem tam da beni bu hale getirenlerin benden istediğini yapmış ya da onları kolaylaştırmış olurum. O halde tersine mücadele etmeliyim, bu planı deşifre etmeliyim, buna karşı mücadele edip planı bozmalıyım, gelişme bu temelde olur. Ondan sonra tutumumu değiştirdim. Komployu teşhir etmek üzere imkanları ve fırsatları değiştirme temelinde mücadele etmeye karar verdim” dedi.

DEVLETİN ÇÜRÜTME SİYASETİNE KARŞI MÜCADELE

Sorgulama sürecindeki tartışmaları, aslında İmralı yargılama sürecindeki yazılı-sözlü savunmaları esas itibarıyla bunu içerdi. Komployu açığa çıkartma, teşhir etme, komplocuları teşhir etme, böylece uluslararası komploya karşı bir mücadele cephesi açmak oldu. Şimdi burada da bir sonuca gidip böyle bir mücadele sonucunda idam önlenip İmralı mücadele süreci gündeme gelince o zaman yeniden durumu değerlendirdi. İmralı mücadele sürecini 11 Ocak 2000’de Ecevit hükümeti idam kararını pratikleştirmeyeceğini, meclise göndermeyeceğini, kendi elinde tutacağını, İmralı işkencesi altında mücadele edeceğini açıklayınca, Önder Apo da buna karşı ‘İmralı üzerinden mücadele yürütüp gelişme sağlayalım’ dedi. Örgüt ve halk buna destek verdi. TC yönetimi, İmralı işkence ve tecrit sistemi içerisinde Önderliği boğmak, ideolojik-siyasi olarak yenilgiye uğratmak, çalışamaz kılmak, böylece PKK’yi düşüncesiz bırakıp dağıtmak, tasfiye etmek istedi. Önderliği idam edip Kürtleri açıktan düşman etmek yerine Önderliği İmralı’da çürütüp ‘yaşam böyle oldu’ diyerek Kürtlerin tepkisini ortadan kaldırmak istediler. Bu da Önderliğe zaman kazandırdı. İmkân ve fırsat çok az bile olsa, ortalama insanın yapacağı hiçbir şey bulunmasa da Önderlik bu koşullarda da ben bir şey yaparım, dedi, bu zamanı değerlendirerek mücadele edebileceğini öngördü. Örgütten, halktan destek istedi. İstediği destek de verilince böyle bir mücadeleye girdi. İmralı mücadelesi budur. Devletinki çürütme, Önderliğinki ise durumu yeniden değerlendirerek komploya karşı onu yenici bir mücadele ortaya çıkartmaktı.

Böyle bir sürece girilince Önderlik durumu yeniden değerlendirdi. Komploya karşı yeni bir mücadele süreci geliştirecek, komployu yenmesi gerekecek mücadele bunun için. Peki bu nasıl olacak? Bunun ‘nasılını’ bulmak için şu soruyu sormak gerekti. ‘Niye komploya geldik, bizi komploya ne getirdi, neden zafer için mücadele ederken önümüze başka hedefler koymuşken, oraya ulaşamadık da birçok gelişme yaşamışken uluslararası komployla karşı karşıya geldik?’ Bunun iki boyutunu değerlendirdi; 

* Kürt sorunu, Kürtlere dayatılan soykırımın özellikleri, bu anlamda kapitalist modernite sisteminin hedefleri, amaçları, Önder Apo’ya ve PKK’ye karşı yürüttüğü mücadelenin, saldırılarının özellikleri. Bunları değerlendirdi, bunları daha derinden anlamaya çalıştı, çözümledi. Bir boyut buydu.

* Diğer boyut ise PKK’nin yürüttüğü mücadeleydi. Önder Apo’nun düşünceleriydi, çizgisiydi, yürüttüğü mücadeleydi. 

DERİNLİKLİ VE KAPSAMLI BİR SORGULAMA

Sadece düşman cephesini değerlendirip kendi durumunu değerlendirmeden doğru ve yeterli sonuç çıkartmak, çözümleyici düşünce, siyaset, plan, proje ortaya çıkartmak mümkün değildi. Bir yandan düşman gerçeğini yeniden daha derinlikli ve bütünlüklü değerlendirme ve çözümlemeye yönelirken, diğer yandan kendi durumunu, Önderlik gerçeğini, PKK gerçeğini, mücadelesini, ideolojik-politik çizgisini yeniden değerlendirmeye aldı. Çünkü o sonucu çıkartmanın bir yanı düşmansa diğer yanı da bizdik. Düşmanı önleyememiştik, düşman saldırılarını yenemedik, örneğin komployu önleyemedik. O halde komployu önleyemeyen zihniyet yapımız, siyaset yapımız, strateji ve taktiklerimiz, örgütsel yapımız, tarzımız neydi, dolayısıyla komployu aşacak zihniyeti, programı, projeyi, çizgiyi, stratejiyi, taktikleri, tarzı nasıl bulurum? Bu soruyu sordu ve hiç dar yaklaşmadan derin bir özeleştirel tutumla böyle bir sorgulamada bulundu. Bunu daha mahkeme sürecine girmeden de böyle ele aldı ve yönetime bu durumu açıkça iletti. “Ben böyle bir özeleştirel sorgulamadayım. Tepeden tırnağa kadar her şeyi sorguluyorum ve değişiklik yaratacağım, başka türlü başarılı olamayız, her türlü duygusallığı, tepkiselliği, darlığı yenip aşarak böyle yapmak zorundayız ve ben böyle yapıyorum, bütün arkadaşlar böyle yapsın. Öyle dar duygusal yaklaşımlar içinde kimse olmasın, tepeden tırnağa her şeyimizi derin bir özeleştirel sorgulamadan geçirerek, yenilemeliyiz, yeniden yapılandırmalıyız, ancak böyle uluslararası komployu doğru anlayıp ona karşı mücadelenin zihniyetini, yol ve yöntemlerini ortaya çıkarır ve mücadele edebiliriz” dedi. Önder Apo böyle yapmamız için bize iletti ve kendisinin de böyle yaptığını ifade etti. Böyle derin bir özeleştirel sorgulama da yaşadı. Bu sorgulama şahsi oldu, bu sorgulama partisel oldu, bu sorgulama Kürt halkının tarihsel duruşu temelinde oldu, bu sorgulama insanlık düzeyinde oldu. İnsanlığın tarihsel varoluşu düzeyinde, özgür ve demokratik varoluşu çerçevesinde oldu. Bu düzeye kadar derinlikli ve kapsamlı bir sorgulama yaptı. İçinde bulunulan durumu bir süre ideolojik bunalım olarak değerlendirdi. Somut durumu yetersizlikleri, hataları, gündeme getirmekten, ifade etmekten hiç çekinmedi. Bunları açıkça ifade etti.

PARADİGMA DEĞİŞİMİ KÖKLÜ BİR DEĞİŞİMDİR

Bu temelde 2001’de “durumumuz ideolojik bunalımdır, PKK’nin adını değiştirelim, böyle PKK yürümez, bu durum PKK’ye layık değildir” dedi. 2002, 8. Kongre’ye örgüt öyle gitti. Sonra bu yoğunlaşmalar, sorgulama derinleşti, çözüm paradigma değişimiyle oldu. Paradigma değişimi aslında tarihsel olarak insanlığın özgürlük yürüyüşündeki bir özeleştiridir, bir düzeltmedir, köklü bir değişimdir. Kürt halkının direnişlerinin hep ezilmiş zafer kazanmamış olmasının bir özeleştirisidir, düzeltilmesidir. PKK mücadelesinin bu kadar fedaice yürümesine rağmen sonuçta uluslararası komployla karşılaşıp Kürt sorununu çözememesinin bir özeleştirisi, çözümün ortaya çıkartılmasıdır. Bu düzeyde bir derin ve kapsamlı özeleştirel sorgulamayı Önderlik yaşadı. Bunun sonucunda tarihsel olarak en kapsamlı, bütünlüklü, iktidar ve devlet sisteminin ortaya çıkardığı tüm sorunlara çözüm üreten bir zihniyeti ve ideolojik-politik çizgiyi ortaya çıkardı. Bu düzeyde köklü bir değişimi gerçekleştirdi. Buna paradigma değişimi diyoruz. 

SOSYALİZMİ DEVLETTEN KURTARDI

Çok boyutlu ve çok önemlidir. Fakat esas olarak sosyalizm gibi özgürlük-eşitlik ilkelerine dayanan bir ideolojinin devlet aygıtı gibi baskı ve sömürü aracıyla pratikleşemeyeceğini ortaya çıkardı. Sosyalizmi devletten kurtardı. Demokrasi gibi halkın kendini yönetmesi olan bir yönetim tarzını iktidar ve devlet sistemi gibi tekelciliği, baskıyı, sömürüyü esas alan bir siyasetin bir parçası aracı olamayacağını ortaya çıkardı. Demokrasiyi ve sosyalizmi devlet ve iktidardan kurtardı. Devlet ve iktidar sisteminin yapmış olduğu en büyük, en derin bilinç çarpıtması buydu. Özgürlük akımlarını böyle baştan çürük hale getirmişti. Büyük mücadeleler edip cesaret ve fedakarlıkla savaşarak zaferler kazanmış olmasına rağmen entegre olması buradan kaynaklanıyordu. Bunların önünü kapatacak zaferi ve kalıcılığı garantileyecek yeni bir düşünce sistemi ortaya çıkardı. Buna ‘Demokratik Modernite Kuramı’ diyoruz. Kadın özgürlüğüne ve toplumsal ekolojiye dayalı ‘Demokratik Toplum Paradigması’ diyoruz. Demokratik sosyalizm ideolojisine dayanıyor, demokrasiyle sosyalizmi birleştirdi. Özgürlüğü, eşitliği, toplumla onun demokratik öz yönetimiyle birleştirdi. İktidar ve devlet paradigmasını aşarak PKK’yi böyle bir demokratik modernite paradigmasına kavuşturdu. Siyaseten demokratik konfederalizm örgütlülüğünü geliştirdi, farklılıkların özgürce örgütlenip demokratik yönetimde birleşmeleri sistemini geliştirdi. Merkezileşmenin yerine taban örgütlülüğünü, yerelliği, topluma dayalılığı geliştirdi. Böylece hem sorunlara çözüm üreten bir zihniyet ve ideolojik-politik çizgi ortaya çıkardı, hem de elde edilen gelişmeleri, başarıları koruyacak bir çizgi ortaya çıkardı. Kendi çözümsüzlüğünü çözdü. PKK’yi uluslararası komploya götüren zihniyet ve siyaseti aştı. Bununla komployu aştı, komployu ortaya çıkartan iktidar ve devlet sistemini aştı, çünkü iktidar ve devlet sistemi, sol-sosyalizmi de kendine bağlamıştı. PKK çıkışta bu sistemden kopmuştu dedik, zihniyet ve çizgi olarak paradigma değişimi ile tam koptu. Kopuş oraya kadar sürdü. Burada daha somut bir kopuş gerçekleşti. Komployu ortaya çıkartan iktidar ve devlet sistemini aşarak onun dışında bir sistemin var olabileceğini, toplumlar için, halklar için yaşam sistemi olabileceğini ortaya çıkardı. Böylece komplo aşıldı. Düşünce düzeyinde yenilgiye uğratıldı. Nasıl ki zindan direnişi 12 Eylül rejimini ideolojik olarak yenilgiye uğrattı diyorsak, paradigma değişimi de uluslararası komployu, onu ortaya çıkartan iktidar ve devlet sistemini zihniyet ve ideolojik-politik çizgi bakımından yenilgiye uğrattı. Onun dışında, ondan başka bir zihniyet ve siyasetin olabileceğini, doğrusunun da o olduğunu ortaya çıkardı. Bu tarihi bir durumdu. Böylece komploya karşı mücadelenin yolunu açtı, yöntemlerini geliştirdi. Komploya karşı mücadele edilip başarılı olunabileceğini ortaya çıkardı. Bu tür gelişmeler partiyi ve toplumu yeniden eğitti, Kürt halkını yeniden eğitti, yeniden yapılandırdı, zihniyetini, ideolojik-politik çizgisini, tarzını, strateji ve taktiklerini buna göre geliştiren yeni bir parti oldu, yeni bir toplum yönetimi geliştirdi, kadın ve gençlik örgütlenmesi ortaya çıkardı. Öz savunmasını buna göre ele aldı. Toplumu bu temelde eğitmeye yöneldi ve böylece uluslararası komploya karşı mücadele etme ve komployu yenme gücü kazandı. Böyle bir mücadeleye de yöneldi. Şimdiye kadar hata ve eksiklikleriyle birlikte böyle bir mücadele yürüyor. Parti yürütüyor, halk yürütüyor. Hata ve eksiklikleri var. Bunları hep toplantılarda değerlendiriyoruz, eleştiri-özeleştiri konusu yapıyoruz, düzeltmeye çalışıyoruz, Önderlik paradigmasını daha doğru anlamaya, onu hayata geçirmenin tarzını, yöntemlerini daha yaratıcı bulmaya çalışıyoruz. Bu konuda hep hata ve eksik yaptığımız ortaya çıkıyor. Pratikte yetersizliklerimizi görüyoruz, eleştiri-özeleştiriyle bunları aşmaya ve düzeltmeye çalışıyoruz ama esas itibariyle böyle bir paradigma değişimi temelinde yeni paradigmayla mücadele ediyoruz. Partiye ve halka komploya karşı mücadele etme gücünü bu paradigma değişimi verdi. Olmasaydı, mücadele etmek mümkün değildi. O zaman ya yok olacaktık ya da komploya teslim olacaktık. Komplonun istediğini yapar hale gelecektik. PKK ve Kürt Özgürlük Hareketi ne yok oldu ne de komploya teslim oldu. Komploya karşı mücadele ediyor, onu düşünce düzeyinde aşmış, pratik olarak da onu yenilgiye uğratacak bir mücadele yürütüyor. Onun dışında alternatif bir sistemi geliştiriyor, onu temsil ediyor. İlgi çeken budur. Böyle bir durum, Kürdistan’ın sınırlarını aşıyor, Ortadoğu’da, dünyada son derece ilgi çekici oluyor. Gençler, kadınlar, işçi ve emekçiler tarafından ilgiyle karşılanıyor, anlaşılmaya çalışılıyor, benimseniyor, çok fazla çaba harcamadan bu tür gelişmeler bundan dolayı oluyor.

Bütün bunlar komplocuların zihniyetinde ne tür değişiklikler yaptı. Buraya gelirsek durum biraz farklı oluyor.

Bu noktada şunları söyleyebiliriz: ABD yönetimine itiraf etsin diye birkaç kez çağrılar yaptım, çok fazla ses çıkmadı. Bill Clinton artık yaşlanmış, ölmeden önce yaptıklarını açıklasaydı Amerika halkına da insanlığı da biraz fayda sağlamış olurdu, bunu yapsaydı kötü olmazdı. Onun yaşadığını herkes yaşamadı. Yine sadece bir kişi değil, yönetim içerisinde yer alanlar, önce şunu sandılar; hainlerden bilgi aldılar, ona dayanarak çok kolaylıkla Önderliği imha edebileceklerini sandılar. 9 Ekim planlaması öyleydi. Başarılı olmayınca da bu sefer uluslararası güçlerin etkilerine dayanıp şiddetli bir kovuşturma, takip yürüttüler, böylelikle imha ederiz dediler. O da olmadı. Türkiye’ye teslim etmek, yasaları işletmek zorunda kaldılar. Hangi düzeyde olursa olsun TC hukukunu işletmek zorunda kaldılar. Bu belirtiklerim de bir gerçektir. Mesela böyle bir sürece evrilirken Türkiye’ye teslim edilme durumunda 15 Şubat’ta Önderliğin kaçırılması duyulunca Kürt halkının gösterdiği büyük tepkiyle karşılaşılınca komployu koordine eden ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright “tepki bekliyorduk da bu kadarını beklemiyorduk” dedi. Yanlış hesaplar içerisinde olduklarını itiraf etmiş oldu. Öyle değerlendirdiler.

ÖNDERLİK GERÇEĞİNİ DAHA İYİ ANLADILAR

Türkiye’nin idam edeceğini bekliyorlardı. Önderlik büyük bir çabayla komplonun Kürtlere karşı olduğu kadar TC devletine ve Türkiye toplumuna karşı olduğunu da değerlendirip Türkiye’de bazı çevreleri buna ikna ederek idamı önledi. Birçok çevreye göre bu sonuç hiç ortaya çıkmayacaktı. Çünkü TC yasaları göstermelik bir ya da iki yargılama ardından hemen idamı gerçekleştirecekti. Gerçekten de böyle olur diye inanmışlardı. Önder Apo yürüttüğü büyük çabayla, partinin ve halkın desteğiyle bu önlendi. “Apo bitti, PKK de en fazla 6 ay yaşayabilir” diyorlardı. 6 ay sonra PKK’nin esamesi okunmayacak, diye 1999 baharında birçok gazete yazdı ve yorumlar yaptı. Bunların hepsi boşa çıktı.

Ondan sonra Hurşit Tolon “Öyle bir sistem yarattık ki, idam bir sefer öldürür ama burada her gün bin sefer ölecek, buradan hiçbir şey çıkmaz” dedi. Önder Apo o sistemden de çıktı. Paradigma değişimi ile birlikte üçüncü önderliksel doğuşu gerçekleştirdi. Uluslararası komploya karşı onu aşan bir zihniyeti, ideolojik-politik çizgiyi, mücadele tarzını, iradesini ortaya çıkardı ve bunu PKK’ye, Kürt halkına, insanlığa ulaştırdı. Dolayısıyla İmralı işkence ve tecrit sistemini parçaladı, İmralı çürütme politikasını yenilgiye uğrattı. İmralı mücadelesini kazandı. İmralı işkence ve tecrit sistemi içerisinde Önderlik boğulup ideolojik-politik yenilgiye uğratılacak, yok edilecek hesabı yapılırken, Önder Apo en büyük önderliksel doğuşu burada gerçekleştirdi. Kürdistan sınırlarını, ulusal düzeyde aşarak küreselleşti, evrenselleşti. Tüm ezilenlerin önderliği haline geldi ve onlara ulaşma gücü kazandı. Bu düşünceyi hem üretti hem de kıt imkanlardan yararlanarak düşündüklerini yazıya geçirip partiye, halka, insanlığa ulaştırmayı başardı. Böylece İmralı işkence ve tecrit sistemini paramparça edip yenilgiye uğrattı.

Bütün bunlar olunca Önderlik gerçeği yeniden daha ciddi değerlendiriliyor. Dikkat edilirse Önderlik tarafından birçok aşamadan geçilmiş, birçok hesap bozulmuştur. O hesaplar temelinde hazırlanan planlarlar boşa çıkartılıp yenilgiye uğratılmıştır. Bunun sonunda herkes çok daha ciddi yaklaşıyor, yeniden değerlendiriyorlar, Önderlik gerçeğini daha iyi anladılar.

Şöyle anladılar; daha büyük tehlike olarak görüyorlar. O bakımdan da göz göre göre mevcut AKP-MHP hükümeti kendi faşist yasalarını bile uygulamıyor. İmralı’da Önderlik karşısında ses çıkartmıyorlar. İmralı’da hukukun ‘H’si bile kalmamıştır. Yasal düzenin hiçbirisi kalmamıştır. Göz göre göre AKP-MHP hükümeti istediğini yapıyor. Dikkat edilirse ABD’den, İngiltere’den, İsrail’den, Avrupa’dan çıt çıkmıyor. Hiç kimse bir şey söylemiyor. Böyle sessizlik, AKP-MHP hükümetine istediğini yapabilirsin, demek anlamına geliyor. Onların yaptıkları bu baskı onaylanıyor.

ÖNDER APO’YU SAHİPLENME MÜCADELESİ DÜNYAYA YAYILDIKÇA KORKUYORLAR

Bu soruya sonuç olarak şunu söyleyebilirim: Geniş bir izah getirmeye çalıştık. Önderlik gerçeğini daha doğru gördüler. İşin büyüklüğünü, ciddiyeti anladılar. Böyle kolay yenilgiye uğratılamayacağını, yaşanan pratiklerle hazırladıkları ve uygulamaya koydukları planların başarısız kılınmasıyla görüp anladılar. Bu temelde daha düşmanca yaklaşıyorlar, daha ciddi ele alıyorlar. Daha bütünlüklüdürler. Önderliğe karşı gerçekten de düşmanca tutumlarını daha derin olarak sürdürüyorlar. Bu bir gerçektir. Onun ötesinde bazılarının içten içe takdir ettiğini insan düşünebilir, insani olarak böyle olanlar vardır. Bazı yönetimler içerisinden çıkabiliyor. Mesela farklı kanatlar çıkıyor. Örneğin bu politikalara en çok karar veren İngiltere iken Önder Apo’yu en çok sahiplenen de İngiliz işçi sendikaları oldu. Ortaya iki uç çıktı. Yani bu süreçteki yürütülen mücadelenin yansımasıdır, sonucudur. ABD’de bile böyle uçlar ortaya çıkabiliyor. Bazen çeşitli biçimlerde itiraflarda bulunabiliyorlar. Öyle etkileri vardır. Önderliği derinden inceliyorlar, eskisi gibi öyle hafife almıyorlar, kendilerine dair Önderliğin yaptığı değerlendirmelerden yararlanmaya çalışıyorlar. Bunu en somut olarak Tayyip Erdoğan yaptı. Türkiye’yi ona göre yeniden yapılandırmak, Önderliğin değerlendirmelerine dayanarak sorunlarını çözüp sistemi ayakta tutmaya çalışarak yaptı.

Küresel kapitalist modernite sistemi de yapıyor. Onların akıl hocaları, düşünce grupları kesinlikle yapıyor. Önderlik değerlendirmelerinden kendileri için sonuç çıkartıp kendilerini ona göre yapılandırarak ayakta kalmaya, ömürlerini uzatmaya çalışıyorlar. İnsan onu da hissediyor. Böyle bir durum da vardır. Ama bu mücadele kamuoyunu etkiledikçe zorlanıyorlar. Gençleri, kadınları, işçi ve emekçileri, Kürt özgürlük mücadelesi, PKK mücadelesi, Önder Apo’yu sahiplenme mücadelesi dünyaya yayıldıkça korkuyorlar, ürküyorlar. Daha dikkatli yaklaşıyorlar. Sadece ideolojik mücadele ile düşünce değiştirmeleri, sistemin köklü değişim geçirmesi mümkün değildir. Bu ideolojik mücadele aynı düzeyde siyasi-askeri mücadeleyle de doğru tarz ve yöntemle olmak üzere birleştirilip uzun bir mücadele verilerek bu sistem aşılabilir, bu kesindir ama sistem sahipleri de baskı altına aldıkları ezilenlerde işçi, emekçi, kadın ve gençler de şunu daha somut gördüler; iktidar ve devlet sistemi aşılabilir, kapitalist modernite sistemi yenilebilir, alternatif bir sistem kurulabilir, özgürlük ve demokrasi inşa edilebilir ve yaşanabilir. Önder Apo’nun paradigma değişimiyle ortaya koyduğu düşünce düzeyiyle bu temelde Kürdistan’da gelişen mücadele, DAİŞ karşısında süren mücadele insanlıkta böyle bir bilinç ve umut yarattı. Bu anlamda 1917 Rus Devrimi bir umut yaratmıştı, o daha çok güç olma, iktidar olma umudu yaratmıştı, gelişme çok daha fazla hızlı oldu. Birçok benzer güçler tarafından benimsendi, belki o düzeyde değil ama derinden bu işe inanan, anlayan, bilinçli olanlar açısından Ekim Devrimi kadar hatta daha fazla Önder Apo’nun paradigma değişimi ve o temelde Kürdistan’da yürütülen mücadeleler, Rojava’daki gelişmeler benzer bir tarihsel umut ortaya çıkardı.

Önder Apo, İmralı işkence sisteminin kurulması ve sürdürülmesinde ABD’nin pozisyonunu, yine İngiltere ve İsrail başta olmak üzere AB ülkelerinin ve uluslararası ilgili kurumların rollerini de ortaya koyarak deşifre etmişti. Bu güçlerin bugünkü İmralı politikaları nedir?

Sanki bir önceki soruya da biraz yakın bir soru oluyor. O düzeyde biraz cevap vermeye de çalıştık. Belki eksik kalan şeyleri ekleyerek insan tamamlayabilir. Bu güçlerin komployu yönetenler olduğu, İmralı sistemini kuranlar olduğu ve yürüttükleri bir iddia değil. Somut verilerdi. Önderlik “İmralı’ya getirildiğimde ilk karşılaştığım CPT temsilcisi oldu” dedi. CPT bir Avrupa kuruluşudur. Avrupa Birliği, ABD ile yürüyor. ABD Başkanlığının imzasıyla, ABD’nin kararıyla 15 Şubat komplosunun gerçekleştirilmesi durumunu bir yana bırakalım, Önder Apo İmralı’ya götürüldüğünde de Avrupa Birliği ile karşılaştı. İmralı’yı inşa edenin de Avrupa Birliği olduğu somutluk kazandı. Zaten uluslararası komplonun genel kararını imzalayan Bill Clinton’dur, komployu planlayanlar “biz hazırladık ve imzalattık” diye ilan da ettiler. ABD Dış İşleri Bakanlığı yürüttü, üstlendi. Örneğin 15 Şubat’ta komploya karşı gösterilen tepki karşısında “tepki bekliyorduk ama bu kadar da beklemiyorduk” diyerek bizzat üstlendi. İçeride dayatılan provokatif tasfiyeci eğilim tasfiye edildiğinde yine ABD bunu sahiplendi. “PKK’yi tam tasfiye edemedik, planımız ancak yüzde elli başarılı oldu” dediler. Yani tasfiyeci saldırının bir ABD planı, projesi olduğunu itiraf etmiş oldu. PKK’ye karşı mücadeleyi bu düzeyde ABD sahiplenmiştir. Kendisinin yürüttüğü bir mücadele var. Diğerleri ona benziyor.

Örneğin İtalya’da Massimo D’Alema başkanlığındaki hükümet, Avrupa düzeyinde bir Kürt Konferansı düzenleyerek çözüm aramak istedi. Almanya’ya, Fransa’ya gitti, Avrupa Birliği düzeyinde bunu yapmak istedi. Hemen kapıları kapattılar. İtalya hükümetine destek vermediler. Onun için Roma’da bir çözüm gelişmedi. Önder Apo, Roma’ya gittiğinde Kürt sorununun demokratik siyasi çözümü için Avrupa Birliği’ne altın tepside bir çözüm imkânı sunmuştu. Avrupa’yı dünyada etkili kılacak bir gelişme çıkabilirdi. Ama orada siyaseti, demokrasisi bu iradeyi gösteremedi, böyle bir çıkış yapamadı. Dahası Önderlik Roma’ya gidene kadar Almanya’da Önder Apo için tutuklama kararı vardı. Aslında Önder Apo Roma’ya gittiği an Alman devleti iadesini istemesi gerekiyordu ve hemen alabilirdi. Ancak Almanya, Önder Apo’nun tutuklama kararını kaldırdı, ek olarak da sınırlarını kapatarak ‘istenmeyen kişi’ olarak Önder Apo’yu ilan etti. Önder Apo kendisi gelir ve o karara dayanarak işlem yaptırtmak ister diye korktular.

Bütün bunlar komplonun kimler tarafından nasıl yürütüldüğünün anlaşılması açısından belirtiyorum. Komployu bu güçler yürüttüler. ABD, İngiltere ve İsrail bu işi yürütüyor, öncülük ediyor. İngiliz devleti çok görünmemeye çalışıyor ama siyaseti belirleyen odur. Derinden çalışan da odur. İsrail zaten sermaye gücüne dayanarak bunu yapıyor. Örneğin komplonun yönetiminde çok etkili oldu. Herhalde böyle bir planın ortaya çıkartılmasında da etkiliydi. Önderlik Rusya’ya giderken etkili oldu. Roma’dan geri çevrilirken etkili oldu. Bu da bir gerçektir. ABD ise zaten yönetti ve ABD, Önder Apo’ya dönük saldırıyı yürütmede devletlerden ve örgütlerden istediği desteği aldı. İktidarcı ve devletçi paradigmaya sahip olan herkes ABD ihtiyaç duyduğunda, istediğinde destek verdi. Bu durum Filistin Kurtuluş Örgütü’ne kadar gidiyor. FKÖ temsilcisi de Roma’ya gitti ve komplonun yürütülmesine destek verdi. Kendilerine göre Önderliğe bir yerlere götürme önerileri geliştirmeye çalıştılar ama aslında onlar yapılsaydı CIA el koyacaktı. O düzeyde açıktı. İş bu düzeye kadar gitti.

Önderlik “yetersiz yoldaşlık” dedi. PKK adına çalışma yürüten, dış ilişkiler faaliyeti yürüten birçoklarının oldukları ülkedeki istihbaratlar tarafından yönlendirildiği açığa çıktı. Bunların hepsini komplo sürecinde gördük. Şunları bilmek lazım;

* Türkiye’de bazen o ırkçı şoven, milliyetçi çevreler ‘şöyle yaptık, böyle başarı kazandık, Apo’yu tutuklayıp getirdik’ diye bazen övünüyor. Önderlik yurt dışına çıktığında da hükümette Ecevit vardı. Kenya’dan kaçırılıp İmralı’ya götürüldüğünde de Başbakan Ecevit’ti. Ecevit’e yaptığı hatayı sözde düzelttirdiler ama Ecevit de ölene kadar “ABD ve diğerleri Apo’yu bize niye verdiler, bunu bir türlü anlamadım” dedi. Önderliği İmralı’ya götürmede, uluslararası komployu yürütmede TC’nin, ABD’nin istediklerini yapmanın dışında hiçbir etkisi olmadı. Suriye’yi tehdit etmekle yetindiler. İşte TC’ye ‘İtalya’yı protesto et, ambargo uygula’ dediler, TC de uyguladı. ‘Rusya ile Mavi Akım Anlaşması yap’ dediler, yaptı. Türkiye, kendisinden isteneni yaptı. Yöneten ve ne yapılacağına karar veren kısaca ABD ve diğerleriydi. Bunu kesin bilmek lazım. Bu bakımdan Türkiye’de bazı çevrelerin ‘şöyle yaptık, böyle yaptık, PKK’ye karşı, teröre karşı şöyle başarılı olduk…’ bu tür şeyler hikayedir, tam tersine ezilip büzüldüler, her şeylerini dünyaya sattılar, devletlerin insafına, çıkarına sığındılar. Diğer devletler gibi komplonun başarısı için üzerlerine düşeni, kendilerinden isteneni yaptılar. Kendileri yöneten bir irade değillerdi. O önemlidir.

* Bunun bir devamı olarak İmralı sistemi de Türkiye’nin yarattığı bir sistem değildir. Komployu yürütenlerin ortaya çıkarttığı bir sistemdi. Önderlik “ilk karşılaştığım CPT temsilcisiydi, Avrupa’ydı. ABD’ydi” dedi. Zaten kaçıranlar CIA ajanlarıydı. “Uçakta benimle ilk karşılaşanlar Türk değillerdi, uzun boylu ve sarışınlardı” dedi. Yani ABD kontrgerillasıydılar. Aldılar ve Türkiye’ye teslim ettiler. Dolayısıyla İmralı sistemi de komployu yapanların sistemidir. ABD öncülüğündeki kapitalist modernite sistemi yürütüyor. Zaten Önder Apo da “İmralı’da da TC’nin rolü gardiyanlıktır, esas sahipleri diğer güçlerdir” dedi. Dolayısıyla İmralı’da yalnız başına TC devletinin karar verme gücü yoktur. Gardiyanlık yaptırıyorlar, kararı diğer güçler verecekler. Bu nedenle İmralı’daki uygulamaları, ağırlaştırılmış tecridi, fiziki ve psikolojik işkenceyi sadece TC’ye bağlı saymamak lazım. İmralı sistemini tutan güçler yürütüyorlar. 

‘İmralı karşısında ABD’nin, Avrupa Birliği’nin politikaları nedir?’ diye sorma bile anlamsız oluyor. Bugünkü uygulamaları neyse politikaları odur. Yani onların uygulamaları farklı da politikaları farklı da İmralı’da daha değişik şeyler uygulanıyor denemez, öyle bir düşünce sakat bir düşüncedir. Tam tersine uyum var, İmralı’yı yaratanlar, uluslararası komployu yürütenler, bugünkü politikayı uyguluyor, Türkiye’ye de buna göre politika yürüt diyor, Türkiye de yürütüyor. Türkiye’ye gardiyanlık yapacaksın, diyorlar, Türkiye de öyle yapıyor. Bakın CPT hiç istifini bozuyor mu, kendi kurallarını işletiyor, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi nasıl karar aldı. TC devletine ‘Tecridi kaldırın, bunlar hukuksuzluk, hukukunuzu uygulayın’ bile demedi. Demek ki bu durumu onlar istiyorlar. Bunu kesinlikle görmek lazım. Diğer türlüsü yanlıştır, aldanmamak lazım.

ÖNDERLİĞE GERİ ADIM ATTIRMA ARAYIŞI VAR

O bakımdan uluslararası komployu sürdürmeye çalışıyorlar. İmralı politikaları, bugünkü ağırlaştırılmış tecrittir, fiziki ve psikolojik işkencedir. Bununla uluslararası komployu başarıya götürmeye çalışıyorlar, Önderlik üzerinde her türlü baskıyı çok daha ileri düzeye çıkartarak bir yerde Önderliğe geri adım attırabilir miyiz arayışı ve çabası içerisindedirler, onu yürütüyorlar. Durum öyle bir noktaya geldi ki, başta imha etmek istiyorlardı, sonra imha etmek kendileri için daha tehlikeli hale geldi. Amed cezaevinde de durum öyle olmamış mıydı. Böylece o biçimde yaklaşamıyorlar. Başarılı olmaları mümkün değildir. Geriye kalan baskıyla acaba Önderliğe geri adım attırmak ve buradan PKK’yi imha edecek veya tasfiye edecek, zayıflatacak çıkışlar bulamaz mıyız, arayışı içerisindeler, bunun için baskı yapıyorlar. Mevcut durumda ABD politikalarında, ABD’nin Kürt sorununa çözüm arayışında Önderliğe yer yoktur, PKK’ye de yer yoktur. Bu konuda hiç kimse yanılmasın, açık ifade ediyorum. Bazı çevreler sanki Amerika ayrı politika yapıyormuş gibi Amerika’ya çok biat ediyorlar, böylelikle Kürt kamuoyunu, yurtsever tabanımızı yanıltmaya çalışıyorlar, bu konuda kimse yanılmamalıdır. ABD’nin Kürdistan politikasında PKK ve Önder Apo’ya yer yoktur. Sloganı şöyledir, “Apo’ya ve PKK’ye hayır, Kürdistan parçalarında şimdiye kadar yaratmış olduğu gelişmelere evet” biçimindedir. Apo’yu ve PKK’yi yok ederek o gelişmeleri kendi yanına çekmeye, KDP çizgisinin denetimi altına almaya ve ulus-devlet çizgisinde kendi çıkarı doğrultusunda kullanmaya çalışıyor. Komplo sürecinde bu ‘Apo’ya hayır, PKK’ye evet biçimindeydi.’ Önder Apo böyle değerlendirdi. Şu an ise ‘Apo’ya ve PKK’ye hayır, Kürdistan parçalarında yarattığı gelişmelere evet’ biçimindedir. Slogan budur. Bütün politikasını bu temelde yürütüyor. İmralı politikaları da bu temelde şekillenmiştir. Önder Apo’ya dönük İmralı’daki uygulamalar buna göre geliştiriliyor, şekillendiriliyor, dolayısıyla ABD’nin, Avrupa’nın İmralı politikaları bu çerçevededir. Başka hiçbir şey aranmamalıdır.

KAYNAK: ANF/ BEHDİNAN

Devam edecek…

YORUM GÖNDER

ZİYARETÇİ YORUMLARI

BENZER KONULAR

HEVPEYVîN

 2 TÜRK ORDUSU DA GELSE YENERİZ

SOZDAR AVESTA'DAN GENÇLERE VE GENÇ KADINLARA; ÖZGÜR YAŞAMI ESAS ALMALI VE DİRENİŞE KATILIM SAĞLAMALIDIR 

MARAŞ KATLİAMI'NI SÜRDÜRMEK İSTİYORLAR!

AKP-MHP’NİN SON KIŞINA GİRİYORUZ (1.BÖLÜM)

2022’YE KESİN BAŞARI TEMELİNDE GİRİYORUZ (2.BÖLÜM)

DÖRDÜNCÜ STRATEJİK DÖNEM’DEYİZ

BUNLAR KÜRT KADINLARIN TOPLUMSAL HAREKETİNE SALDIRI

‘CEZAEVLERİNDE TEK BİR ÖLÜMÜN DAHİ OLMASI BİZİM UTANCIMIZ’

ARTIK KİMSE ÖNDERLİĞİN FİZİKİ ÖZGÜRLÜĞÜNE ENGEL OLAMAZ

BÜYÜK MÜCADELE YILINA GİRİYORUZ

PKK'NİN MÜCADELESİ İKTİDARIN SONUNU GETİRDİ

PKK O LİSTEDEN ÇIKARILMALI

‘ÖNDER APO’NUN HALKLARA KÖTÜ SÖZÜ YOKTU’

HER KADININ ÇIKIŞI BİR DEVRİMDİR

ZYGMUNT BAUMAN İLE HER ŞEY ÜZERİNE RÖPORTAJ (1.BÖLÜM)

ZYGMUNT BAUMAN İLE HER ŞEY ÜZERİNE RÖPORTAJ (2.BÖLÜM)

‘SAKİNE CANSIZ BİR KAVGA MANİFESTOSUYDU’

ZYGMUNT BAUMAN İLE HER ŞEY ÜZERİNE RÖPORTAJ (3.BÖLÜM)

HALKIMIZ DİMDİK AYAKTADIR, 2022’DE DE DİRENECEKTİR

ZYGMUNT BAUMAN İLE HER ŞEY ÜZERİNE RÖPORTAJ (4.BÖLÜM)

‘SARA ŞAHSINDA ÖNDERLİĞİN MODELİ HEDEF ALINDI’

TÜRKİYE CPT RAPORLARINA CİDDİYETLE BAKMIYOR

ZYGMUNT BAUMAN İLE HER ŞEY ÜZERİNE RÖPORTAJ (5.BÖLÜM)

ZYGMUNT BAUMAN İLE HER ŞEY ÜZERİNE RÖPORTAJ (6.BÖLÜM)

ZYGMUNT BAUMAN İLE HER ŞEY ÜZERİNE RÖPORTAJ (7.BÖLÜM)

AVRUPA GERÇEĞİ İTİRAF ETMELİ, KÖKLÜ DEĞİŞİKLİK ZAMANI GELDİ!

‘PKK ORTADOĞU'NUN DEMOKRATİKLEŞME DİNAMİĞİDİR’

DEVRİM BEDELSİZ OLMAZ

EFRÎN MUTLAKA ÖZGÜRLEŞTİRİLECEK

‘TERÖRLE MÜCADELE EDEN PKK’YE ‘TERÖRİST’ TANIMLAMASI YAPILAMAZ’

PKK'NİN ''TERÖR LİSTESİ''NDEN ÇIKARILMASI İLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR

HER TÜRLÜ GELİŞMEYE HAZIRLIKLIYIZ

KOBANÊ SAVAŞINDA DAİŞ İLE BİRLİKTE TÜRK DEVLETİ DE YENİLDİ

PLANLAR BOŞA ÇIKARILDI

HERKESİN KORKTUĞU DAİŞ İLE BİZ SAVAŞTIK

TÜRKİYE'NİN STRATEJİSİNİ BİZ ÇÖKERTTİK (2.BÖLÜM)

BİR TARAFI TC, ÜÇ TARAFI DAİŞ (3.BÖLÜM)

DEMOKRASİ, ADALET VE ÇÖZÜMÜN YOLU İMRALI'DAN GEÇER! (1.BÖLÜM)

KOBANÊ'DEKİ SAVAŞ GÖĞÜS GÖĞÜSE KAZANILDI (4.BÖLÜM)

FAŞİZMİN YIKILMASINDA KADINLARIN ÇOK BÜYÜK ROLÜ OLACAK (2.BÖLÜM)

MİT VE DAİŞ İŞBİRLİĞİNİN PERDE ARKASI! (5.BÖLÜM)

DİRENİŞ BAYRAĞINI GÖĞÜSLEDİK (6.BÖLÜM)

'ÖNDERLİĞE SAHİP ÇIKMAK ÖZGÜRLÜĞE SAHİP ÇIKMAKTIR'

KOMPLOYU ASLA TAMAMLAYAMAZLAR

KOMPLO KÜRT SOYKIRIMI SALDIRISIDIR (1.BÖLÜM)

KOMPLO AŞILDI, ALTERNATİF SİSTEM YARATILDI (2.BÖLÜM)

KOMPLODA YENİ YÖNTEMLER GELİŞTİRİLİYOR (3.BÖLÜM)

15 ŞUBAT ULUSAL SOYKIRIM GÜNÜDÜR

ÖNDER APO’NUN ÖZGÜRLÜK YILI OLACAK (4.BÖLÜM- SON)

NİVÎSKAR RENGÎN KARDELEN: ÇÎROK DENGÊ ZANA YÊ CİVAKÊ YÊ

‘KADININ DAHLİYLE TARİH YENİDEN YAZILIYOR’

YPJ TÜM KADINLARIN SAVUNMA GÜCÜDÜR

8 MART’TA TARİHİ DERS VERİLDİ

AKP-MHP FAŞİZMİNE EN ANLAMLI CEVAP NEWROZ ALANLARINDA VERİLECEK

HERKES ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMALI

BU SERVET BUZDAĞININ GÖRÜNEN YÜZÜ: BARZANİ EMİRLİĞİ

CPT VE AİHM TECRİDE ORTAK

FAŞİZME, İŞGALE KARŞI HER YER CEHENNEME ÇEVRİLMELİ

KADINLARIN ORTAK KİMLİĞİ ÖZGÜRLÜKTÜR

ÖZGÜRLÜK SAVAŞINA KATILMAKLA İŞGAL VE İHANET ZİNCİRLERİ ÇÜRÜYECEK

ÖZGÜRLÜK SAVAŞINA KATILMAKLA İŞGAL VE İHANET ZİNCİRLİRİ ÇÜRÜYECEK (2.BÖLÜM)

DÜŞMANI KİLİTLİYORUZ

ZÎLAN ÇİZGİSİNDE BİR SAVAŞ YÜRÜTÜLÜYOR

TÜRK DEVLETİ ZAP’TA ÇAKILIP KALDI

İMRALI VE ZAP DİRENİŞ RUHUNU BÜYÜTELİM

TÜRK TOPLUMUNU FAŞİZMİN ELİNDEN KURTARALIM

BUGÜN ZİLANLARIN ÇİZGİSİ ZAP’TA VE AVAŞÎN’DE DİRENİYOR VE BAŞARIYOR

BİR İLKE KİŞİLİĞİDİR ZİLAN

MİT, KDP İŞBİRLİĞİ İLE KATLİAM YAPIYOR

NATO ERDOĞAN'IN SOYKIRIM SİYASETİNİ ONAYLADI

14 TEMMUZ ZAFER RUHUDUR

TAKTİK NÜKLEER SİLAH KULLANIMI NATO’NUN SUÇÜSTÜ YAKALANMASIDIR

19 TEMMUZ BİR DÜNYA DEVRİMİDİR

“KÜRT VE ARAP KADINLARI İLE GENÇLERİ ÖNCÜLÜĞÜNDE ŞEHİTLERİN İNTİKAMI ALINACAKTIR”

SALDIRILARI İNŞA VE ÖZ SAVUNMA İLE BOŞA ÇIKARACAĞIZ

ROJHİLAT GENÇLERİ ŞEHİTLERİNİN İZİNDEN GİTMELİ

15 AĞUSTOS DÜŞÜNSEL, SİYASAL VE SOSYAL BİR DEVRİMDİR (1.BÖLÜM)

DEM DEMA AZADİYÊ YE SÜRECİNİN FİNALİNE GELDİK (1.BÖLÜM)

NE YAPARLARSA YAPSINLAR KÜRT HALKINI DURDURAMAYACAKLAR (2.BÖLÜM)

ALEVİLERE SALDIRI ÇOK AMAÇLIDIR

'GENÇLER SALDIRILARA KARŞI GERİLLA SAFLARINA KATILMALI'

SOYKIRIMIN KIRILMASI İMRALI’DA BAŞLAYACAK (1.BÖLÜM)

DİRENİŞ KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ ADINADIR

KİMYASAL, YENİLGİSİNİN GÖSTERGESİDİR (2.BÖLÜM)

KADIN KIRIMI ÖZEL SAVAŞ AKLIDIR (3.BÖLÜM)

KİMİN ELİNDEN NE GELİYORSA YAPMALI!

9 EKİM’DEKİ HEDEF İMHAYDI (1.BÖLÜM)

9 EKİM’DEKİ HEDEF İMHAYDI (2.BÖLÜM)

15 ŞUBAT ÖNLENEBİLİRDİ

CHE’NİN ENTERNASYONALİZMİ MÜCADELEMİZDE YAŞIYOR

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (1.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (2.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (3.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (4.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (5.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (6.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (7.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (8.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (9.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (10.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (11.BÖLÜM-SON)

AHLARINI YERDE BIRAKMAYACAĞIZ

AKP-MHP ZİNDANLARDA YOLDAŞLARIMIZA İNTİKAM TEMELİNDE YAKLAŞIYOR(1.BÖLÜM)

AKP-MHP ZİNDANLARDA YOLDAŞLARIMIZA İNTİKAM TEMELİNDE YAKLAŞIYOR(2.BÖLÜM)

PKK BAŞINDAN BERİ İMAN HAREKETİDİR (1.BÖLÜM)

PKK’NİN SÖZÜ VE EYLEMİ BİRDİR (2.BÖLÜM)

PKK KÜRTLERİ ÖRGÜTLÜ BİR GÜÇ HALİNE GETİRDİ (1.BÖLÜM)

PKK, KADINA CEVAP VERDİ

KÜRTLER İLK KEZ 7 AYDIR AYNI MEVZİDE SAVAŞIYOR

PKK YAYILACAKTIR, BUNU KİMSE ÖNLEYEMEZ 2.BÖLÜM)

PKK’NİN GENÇLİK RUHUNU DAHA DA BÜYÜTECEĞİZ

ROJAVA DEVRİMİNE SAHİP ÇIKMAK, İNSANLIĞA SAHİP ÇIKMAKDIR

KADINLAR DAHA ÇOK MÜCADELE ETMELİ

KÜRT SORUNU BİR SOYKIRIM SORUNUDUR (1.BÖLÜM)

2022’DEKİ SAVAŞTA ÇIĞIR AÇTIK

DAHA KESKİN BİR MÜCADELE YILINA GİRİYORUZ

FRANSA GERÇEK FAİLLERİ ORTAYA ÇIKARMAKLA YÜKÜMLÜDÜR-1.BÖLÜM

ZAT'TA KİLİTLENDİLER-2.BÖLÜM

TÜM DEVRİMCİ GÜÇLER YENİ BİR PROJE ORTAYA KOYMALI

İMRALI’DAKİ SOYKIRIM POLİTİKASINA DENK BİR MÜCADELE GEREKLİ

DÜŞMANIN SALDIRILARINI BOŞA ÇIKARALIM

KOMPLO İMRALİ TECRİT VE İŞKENCE SİSTEMİ OLARAK DEVAM EDİYOR

KOMPLO, YÜZYILI HESAPLANMIŞ SALDIRIDIR

SAVAŞ SÜRÜYOR, KİMSE REHAVETE KAPILMAMALI

ÖNDER APO’NUN YENİLMEZ ÇİZGİSİ KESİN OLARAK KAZANDIRACAKTIR

İMRALI BİR SOYKIRIM SİSTEMİDİR

‘KÜRT ALEVİ HALKIMIZ TOPRAKLARINI TERK ETMEMELİ’

İMRALI TECRİDİ BÜYÜK BİR SOYKIRIM PROJESİDİR

HALKIMIZ ÖZ ÖRGÜTLÜLÜĞÜ İLE HER FELAKETİ AŞABİLİR

ASRIN FELAKETİ AKP-MHP FAŞİST İKTİDARIDIR

DEMOKRATİK KONFEDERALİZM ÇÖZÜM SEÇENEĞİDİR

DEVLETLERE RAĞMEN DEMOKRATİK KONFEDERALİZM OLUR-2.BÖLÜM

GERİLLA SÜREKLİ GÖNÜLLÜLÜKTÜR

NEWROZ ORTADOĞU’DA HALKLARIN KONGRESİ GİBİ KARŞILANMALI

NEWROZ FAŞİZMİN YIKILMA SÜRECİNİN BAŞLANGICI OLSUN

HER KÜRT BİREYİ KÜRTLERİN ÖZGÜRLÜĞÜ VE KURTULUŞU İÇİN ÇALIŞMALI

AKP-MHP İKTİDARININ SONU GELİYOR