KOBANÊ SAVAŞINDA DAİŞ İLE BİRLİKTE TÜRK DEVLETİ DE YENİLDİ
Kobanê direnişine tanıklık eden ANHA muhabiri Dicle Ehmed, "Kobanê savaşını zafere götüren iki şey vardı, birincisi irade, ikincisi de yoldaşlıktı. Tüm dünyayı etkileyen de aslında bu irade ve yoldaşlıktı" dedi.
Kobanê savaşını başladığı andan itibaren takip eden ve tarihi direnişe
tanıklık eden ANHA muhabiri Dicle Ehmed, Kobanê’nin özgürleştirilmesini 7. yıl
dönümü vesilesiyle ANF'ye konuştu.
Kobanê savaşında Türk devletinin DAİŞ çetelerini sınırdan Kobanê'ye
geçirdiğini hatırlatan Dicle Ehmed, Kobanê savaşında DAİŞ ile birlikte Türk
devletinin de yenildiğini söyledi.
O dönem Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Kobanê için yaptığı çağrının
tüm dünyada etki yarattığına dikkat çeken Ehmed, bu çağrıdan en çok Kobanê'deki
savaşçıların etkilendiğini ve güç aldığını vurguladı. Kobanê'de çok büyük bir
direniş sergilendiğinin altını çizen Ehmed, sadece savaşçıların değil, aynı
zamanda orada kalan halkın da aynı irade ile direndiğini belirtti.
Kobanê savaşını zafere götüren direnişe tanıklık eden Hawar Haber Ajansı
(ANHA) muhabiri Dicle Ehmed o döneme ilişkin şunları anlattı:
Kobanê savaşını bir gazeteci olarak siz de takip ettiniz? Bu savaş nasıl
başladı ve neden özellikle Kobanê hedef alındı?
Kobanê savaşı denildiğinde, ilk başta aklımıza YPG-YPJ savaşçılarının
direnişi geliyor. Çünkü, orada tarihte eşine belki de çok az rastlayacağımız
bir direnişe tanık olduk. Kobanê savaşı başlamadan önce, Kobanê’nin batısı
üzerine çok fazla plan yapılıyordu. Neden Kobanê'den başladılar? Çünkü 19
Temmuz direnişinin ilk kıvılcımı Kobanê'de başladı. Önder Apo Rojava’ya ilk kez
Kobanê’den geçmişti. Onlar Kobanê’nin Kürt halkı için önemini iyi biliyorlardı.
Bu nedenle Kobanê öncelikli hedefleri oldu.
Eylül saldırısından önce DAIŞ’in Kobanê’ye yönelik bir kaç saldırı
girişimi olmuştu. 2013’te bir saldırı girişimi oldu. Sonrasında bir kez daha
saldırdılar. Ancak bu saldırılar savaşçılar tarafından kırılmıştı. DAİŞ Reqa,
Minbic, Cerablus ve Sirîn’yi işgal ettikten sonra, zaten Kobanê tümden çembere
alınmıştı. 14 Eylül'de Şam hükümetine bağlı 93. Tugaydan ve Musul’dan ele
geçirdikleri silahlarla Kobanê'ye saldırdılar. Bu saldırıya Türk devleti
birebir destek veriyordu. Türk devleti tüm kapılarını DAİŞ’e açmıştı. DAİŞ’in
elinde olan Cerablus ve Girê Spî tarafından Türk devleti sınırı tümden onlara
açmıştı. O sınırdan onlara cephane ve lojistik yardım Türk devleti tarafından
geliyordu. Yine Türk devletinin havaalanlarını kullanarak Avrupa'dan gelen
yüzlerce çete Türk devletinin sınırından DAİŞ tarafına geçiyordu. 2012 yılında
öldürülen bir çok çetenin üzerinden Türk devletine ait belgeler çıkıyordu. Ayrıca,
ele geçen bir çok DAİŞ’linin itiraflarından da Urfa ve Antep’te kendilerini nasıl
eğittikleri ve örgütledikleri de vardı.
14 Eylül gecesi Kobanê’nin batısında bulunan Telik köyünden saldırmaya
başladılar. Sonra güneyden ve doğudan başladılar. Yani beş taraftan Kobanê’ye
yönelik saldırılar başladı. Yine Türk devletinin kapıları zaten onlara açıktı.
Cerablus ve Akçakale kapısı DAİŞ’e zaten açıktı. Oradan onlara cephane ve
lojistik yardım geliyordu. Yine çetelerin yaralıları Türkiye'ye götürülerek
tedavi ediliyordu. Saldırılar başladıktan 22 gün sonra DAİŞ çeteleri Kobanê
şehrine ulaştı. Zaten batıdan Kobanê’ye 25 km vardı. Sirîn tarafından 30 km
gibi bir mesafe var. Doğu tarafı yine öyleydi. Ancak şunu belirtmek gerekir,
evet Kobanê’ye saldırılar, 15 Eylül'de başladı. Aslında Kobanê savaşının
gidişatını Serzûri direnişi belirledi.
12 FEDAİ SAVAŞÇI DAİŞ'E İLK KIRILMAYI YAŞATTI
12 fedai YPG-YPJ savaşçısının direnişiyle, DAİŞ Kobanê savaşında ilk kırılmasını
yaşadı. Serzuri okulundan Kobanê’ye kadar yaklaşık 20 km gibi bir mesafe var. O
cephede savaşan savaşçılar, ‘ne olursa olsun Kobanê DAİŞ’in eline geçmemeli’
dediler. Küçük bir okulun her üç kapısında birer tang duruyordu. Savaşçılar
bunlara karşı saatlerce direndiler. Serzuri direnişiyle Kobanê savaşının
direnişi belirlendi. Orada kırıldıklarını DAİŞ bile itiraf etti. Diğer
cephelerde direnen savaşçılar da Serzuri direnişini duyduklarında aynı ruhla
direndiler. Bizler de o günlerin tanıklarıydık. Savaşçıların elinde sadece el
bombaları, ferdi kleşler ve bir tane de doçka vardı. Bu doçka her üç cepheye
gidip geliyordu. Ancak DAİŞ’in elinde yüzlerce gelişmiş silah vardı. Yüzlerce
bomba yüklü araç gelip kendini patlatıyordu.
Kobanê kırsalına en gelişmiş tankları yerleştirmişlerdi. Ellerin de
gelişmiş havanlar vardı. 22 günlük direnişten sonra DAİŞ Ekim'in beşinde Mıştenur’a
geldi. İlk kırılmayı Serzuri'de yaşayan DAİŞ ikinci kırılmasını da Dolê
tepesinde yaşadı. Şehit Êriş ve Şehit Zozan öncülüğünde gelişen bu direniş DAİŞ’in
Kobanê’ye 10 km kaldıktan sonra ilerlemesini durdurdu. Ş. Zozan ve Ş. Êriş tepe
üzerinde arkalarına baktıklarında Kobanê görünüyordu. Ve telsiz üzerinden, ‘biz
asla Kobanê’nin DAİŞ’e görünmesine izin vermeyeceğiz’ diyorlar. Bu grup da 12
savaşçıdan oluşuyordu. ‘Her birimiz onların tanglarında birer mayın gibi
patlayacağız’ dediler ve öyle de yaptılar. Zaten batı tarafından cephe durdu.
DAİŞ 10 km şehirden uzak durdu ve ilerleyemedi. Güney cephesinden yine çok sayıda
fedai eylem yapıldı. Belki bu fedailerin bir çoğunun ismini hatırlamıyoruz.
Onlara karşı özeleştirimizi veriyoruz.
O dönem bir taraftan göç yaşanıyordu, bir taraftan da akın akın insanlar
Kobanê'ye yöneliyordu. Halkın direnişi nasıldı?
DAİŞ kendi planlamasını 3 günde Kobanê’ye gireceği üzerine yapmıştı.
Bayram namazını Kobanê'de kılacaklarını söylüyorlardı. DAİŞ şehre ulaşmadan
önce Önder Apo çağrı yaptı. Ayrıca genel yönetim de seferberlik ilan etti.
Zaten Önderlik çağrısından sonra dört parça Kürdistan ve Avrupa'dan insanlar akın
akın Kobanê sınırına geldiler. Biz şahit olduk, Bakûr halkı elleriyle sınır
tellerini koparıp, Kobanê’ye geçiyorlardı. Halk Mürşid Pınar kapısından sınırı
aşarak Kobanê’ye geldi. Binlerce genç savaşa katılmak için geldi. Yine yüzlerce
halk, Kobanê'de kalan halk ile birlikte direnmek için geldi. Evet Kobanê'den
göç oldu ama halkın hepsi göç etmedi. Daha çok köylerde kalan halk DAİŞ’in
sanal medya üzerindeki propagandaları ve Şengal katliamından dolayı korkmuştu.
Bu nedenle köylerini bırakıp sınıra geçmek zorunda kaldılar.
Ayrıca göçün başlaması da Türk devletinin bir planıydı. DAİŞ saldırır
saldırmaz Türk devleti halkın geçmesi için sınırı açtı. Amacı Kobanê’yi tamamen
boşaltmaktı. Bir kısım geçti ama bir kısım da Kobanê’nin batısında bulunan Til
Şeîr alanında boş bir araziye yerleşti. Savaşın başlamasıyla Bakûr halkı da
eylemlere başladı. Sınırda canlı kalkan eylemlerini başlattılar. Başûr halkı
yine aynı şekilde sınırda canlı kalkan eylemine başladılar. Bazen de DAİŞ’in
hangi köye girdiklerine ve hareketlerine yönelik savaşçılara bilgi veriyorlardı.
Yine Türk devletinin çetelere yardım etmemesinin önünü almaya çalışıyorlardı.
Ama Türk devleti zaten Girê Sipî tarafından çetelere sınırı açmıştı ve yardım
ediyordu.
Kobanê savaşındaki o direniş ruhunun kaynağı neydi sizce?
Eylül'ün beşinde DAİŞ Kobanê'ye ulaştı. Ama Türk devletine de, DAİŞ’e de
üçüncü günde Kobanê’ye girmek ve bayram namazını kılmak hayal oldu. Bayram günü
Kobanê’nin her tarafına havanlar düşüyordu. Miştenûr tarafını DAİŞ almıştı. Her
yerden dumanlar yükseliyordu. Yine hastaneye gittiğimizde her yerde yaralılar
vardı. Çocuklar yaralanmıştı. Zaten tek bir hastane vardı. İlaçlar ve tıbbi
malzemeler yoktu. Kendi kendilerini idare ediyorlardı. Türk devleti bir çok
defa sınırı kapatıyordu, yaralıların geçmesine izin vermiyordu. Yaralılar
saatlerce kapıda bekliyordu. Çoğu zaman şehit düşüyorlardı. O günler gerçekten
zor günlerdi. Yiyecek bir şey kalmamıştı. Cephane yoktu. Onları orada ayakta
tutan şey iradeleriydi.
Bir taraftan savaşçılar hazırlanıyor savaşa gidecekler. Bir taraftan
yüzlerce genç sınırı aşıp geliyor. Sadece Kürt gençleri değil, onlarca yabancı
insan gelip direnişe katılıyordu. Çoğu zaman Türk devleti onları engellemek
için gaz bombalarını atıyordu. Bir çok gazeteci geçmek istiyordu. Ama Türk
devleti sınır üzerinde onlara mermi sıkıyordu. Bazıları yaralandılar. Çünkü
Türk devleti Kobanê’ye geçip gerçeği yansıtmalarını istemiyordu. Ama yaşanan direniş
ruhu çok farklıydı. Bir gece bir savaşçı noktasına gitmiştik. Oradakilere
dedim, ‘DAİŞ size çok yakın, ama siz sanki çok uzakmışlar gibi davranıyorsunuz.’
Bana, ‘Kobanê'de tek bir taş kalsa ve biz hepimiz onun üzerinde toplansak yine
de Kobanê’yi bırakmayacaz’ dediler. O konuşmayla anladım ki her şey iradedir.
Onlara iradeleri kazandırıyordu.
HALK DA SAVAŞÇILARLA BİRLİKTE DİRENDİ
Bazı gençler sınırı aştıklarında hala sırtlarında çantaları varken şehit
düşüyorlardı. Kobanê’deki şehit Dicle şehitleğine gittiğin zaman yüzlerce
isimsiz şehit var. Bazıları daha Kobanê suyunu içmeden şehit düştüler.
Şehitlikte Arap, Türkmen, Süryani, Kürt ve enternasyonalist bir çok şehit yatıyor.
Aslında Önder Apo’nun çağrısı tüm dünyada etki yarattı. Ama en çok da Kobanê'de
savaşan savaşçıları etkiledi. Bundan güç aldılar savaştılar, direndiler ve
kazandılar. Her geçen gün alan daralıyordu. Küçük bir alanda yüzlerce hatta
binlerce çete bir grup savaşçıya karşı savaşıyorlardı. Ona rağmen büyük
direnişler sergilendi. Büyük fedai eylemler oldu. Ş. Destina da o fedailerden
biridir.
Çeteler ağır silahlar ve kalabalık bir şekilde saldırıyorlardı. Savaşçıların
kendilerini savundukları şeyler çok sıradan şeylerdi. Bazen bir duvar, bazen
bir oda yada küçük bir bahçede kendilerini savunuyorlardı. Öyle büyük mevzileri
yoktu. Kendi mevzilerini kendi elleriyle yapıyorlardı. Kış geldikten sonra
durum daha çok zorlaştı. Bazen savaşçılar suyun içinde kalıyorlardı. Günlerce
aç kalıyorlardı. Saatlerce aralıksız savaşıyorlardı. Tüm bunlara rağmen savaçılar
güçlerini iradelerinden, fedai arkadaşlarından ve halk desteğinden alıyorlardı.
Sadece savaşçılar değil, aynı şekilde orada kalan halk da aynı irade ile
direniyordu. Zorava köyünde kalan halka havanlarla saldırıyorlardı. Bir çok
çocuk katledildi. Kışın soğuk altında ekmeksiz, susuz kalıyorlardı. Kendilerini
ısıtacak bir şeyleri yoktu. Bazen çocuklarının elbiselerini yakıyorlardı. Anne
ve babalar kendileri aç kalıp, çocuklarına yediriyorlardı. Bazı çocuklar
köylerine geri dönmek istiyordu. ‘Oyuncaklarımız kaldı’ diyorlardı. Bazıları da
arkadaşlarının orada kaldığını ve yanlarına gitmek istediğini söylüyorlardı.
Aileler çocuklarını havanlardan korumak için arabaların yanında küçük çukurlar
kazıyordu. Havanlar geldiğinde çocuklarını oraya koysunlar diye.
Bu tarihi direnişe tanıklık eden çok az sayıda gazeteci vardı orada.
Onlardan biri olarak neler söyleyebilirsiniz?
Orada kalan gazeteciler çok azdı. Tekniğimiz yoktu. Yine ilk kez böyle
bir savaşa tanıklık ediyorduk. Tecrübemiz yoktu. Mesleki olarak zayıftık. Ama
ona rağmen o direnişi göstermek istiyorduk. Cepheleri dolaşarak savaşçıların anılarını
alıyorduk. Bazen savaşçılar bizimle komik anılarını paylaşıyorlardı. Kobanê
savaşında şehit düşen Hemze isimli savaşçı bize bir anısını anlatmıştı. Karşı
binada hep hafif sesler duymuşlar, onlar da binada çete olduğunu düşünerek bir
hafta boyunca o binayı ellerindeki tüm silahlarla vurmuşlar. Bir hafta sonra
binada DAİŞ değil sadece bir kedinin olduğunu görmüşler. Buna benzer komik
anlarını bizimle paylaşıyorlardı. Bazen gittiğimizde uykusuz, aç ve susuzdular.
Biz onlardan onlar bizden moral alıyordu.
Bazen doğu cephesine gidiyorduk. Orada Ebu Leyla’ya bağlı Şemsi Şemal
grupları kalıyordu. Yine Halep grubu kalıyordu. Şehit Ebu Leyla Kobanê savaşında
öncülük eden komutanlardan biriydi. Doğu cephesindeki tüm savaşçılar ondan
etkileniyorlardı. Normalde komutanların arkada durup koordine etmesi gerekirken
Ebu Leyla hep en öndeydi. Onun savaşçılarıyla ilişkisi çok farklıydı. Bu yüzden
savaşçıları ona çok bağlıydılar. Çoğu zaman kendisi aç kalıyor, savaşçılarına
erzak gönderiyordu. Cephanesi bittiğinde önce kendisine değil, savaşçılarına
cephane gönderiyordu. Bu nedenle Kobanê savaşını zafere götüren iki şey vardı,
birincisi irade, ikincisi de yoldaşlıktı. Birbirlerinin yerine gözlerini kırpmadan
şehit düşüyorlardı. Hala bile o dönem birlikte kaldığımız arkadaşlarımızla bir
araya geldiğimizde ve o günlerden söz ettiğimizde aynı ruhu yaşıyoruz. Zor
günlerin yoldaşlığı ve arkadaşlığı çok farklıdır. Kobanê savaşında kalan her
bir insan oradan çıkmayı ve hayatta kalmayı tahmin etmiyordu. Tüm dünyayı
etkileyen de aslında bu irade ve yoldaşlıktı.
Basın çalışanları olarak bizler de orada bir yere kadar belki rolümüzü
oynadık. Bir çok gazeteci geçmek istedi ama Türk devleti engelledi. Bazıları
yaralandı. Ama biz orada kalanlar çok şanslıydık. O tarihi direnişe şahitlik
ettik. Belki çok cılız da olsa Kobanê direnişini dünyaya yansıtmaya vesile
olduk. Aslında DAİŞ’in Kobanê'de yenilmesi, Türk devletinin yenilmesiydi. Bu
nedenledir ki Türk devleti DAİŞ’in yenilgisini bir türlü kabullenemedi. Bugün
hala Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik işgalci Türk devletinin saldırıları devam
ediyorsa ve DAİŞ’in tekrardan canlanması için her türlü çabayı gösteriyorsa,
Kobanê yenilgisini hala unutamadığı içindir.
HÎVDA HEBÛN
KAYNAK: ANF (KOBANÊ)
YORUM GÖNDER