ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (2.BÖLÜM)
ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (2.BÖLÜM)
0 Yorum
254
10-10-2022

SORU-2) Uluslararası bir sistem olan kapitalist modernite ile PKK arasında nasıl bir ilişki ve çatışma düzeyi vardı? Uluslararası komplo Önder Apo’yu neden hedefledi?

Kürt sorunu Birinci Dünya Savaşı içinde ve sonunda oluşturulan küresel kapitalist modernite sisteminin ortaya çıkardığı bir sorundur. Kürdistan bu sistem tarafından parçalanmış, Kürt halkı ve Kürdistan gerçeği bu sistem tarafından yok sayılmış ve Kürdistan parçaları farklı sömürgeci-soykırımcı ulus devletlerin egemenliği altına verilerek Kürt soykırımının bu temelde gerçekleştirilmesi öngörülmüştür. Dolayısıyla Kürt varlığını ve özgürlüğünü hedefleyen her türlü düşünsel, siyasi ve askeri eylem kendisini söz konusu küresel-siyasi sistemle karşı karşıya bulmuştur. Kürdistan’ın değişik parçalarındaki her türlü özgürlükçü ve direnişçi kıvılcımı, küresel kapitalist modernite sistemi birlikte hareket ederek bastırmış ve ezmiştir.

Bu durum 1925-’40 arasında Kuzey Kürdistan’da yaşanan direnişlere karşı yöneltilen saldırı açısından da Doğu Kürdistan’da Sımko Şıkaki öncülüğündeki Kürt direnişi ve Mahabat Kürt Cumhuriyeti girişiminde de Güney Kürdistan’daki isyancı süreçlerde de açık ve net bir biçimde yaşanmış ve görülmüştür. Nitekim en son Barzani önderliğindeki KDP’nin 1975 yenilgisi bu temelde ortaya çıkmıştır.

Her ne kadar Kürdistan’ı bölüp parçalasa, her parçayı farklı bir ulus devlet yönetimine bıraksa da küresel kapitalist modernite sistemi Kürdistan üzerindeki yönetimi kendisi yürütmüştür. Her parça üzerinde, o parçada egemen olan devletin uygulamaları olsa da Kürdistan için bütün parçaları içine alan ortak bir yönetim Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra her zaman var olmuştur. Küresel kapitalist modernite sisteminin öncülüğüyle Kürdistan üzerinde egemenlik sürdüren ulus devletlerden oluşan böyle bir ortak yönetim var olmuştur. Bu Sadabat Paktı’yla, Bağdat Paktı’yla, Sento’yla 20’nci yüzyıl boyunca sürdürülmüştür.

Dolayısıyla Kürdistan’ın herhangi bir parçasında özgürlük için arayışa çıkan, eyleme kalkan her topluluk kendisini böyle bir ortak yönetimle karşı karşıya bulmuştur. Söz konusu durum Önder Apo öncülüğündeki PKK açısından da geçerlidir. PKK her ne kadar Kuzey Kürdistan’da bir Kürt bağımsızlık ve Özgürlük Hareketi olarak düşünsel, örgütsel, eylemsel gelişme yaşamış olsa da ve bu temelde ilk elden kendisini faşist-sömürgeci-soykırımcı TC. Devleti’yle çelişki ve çatışma içinde bulsa da aslında her zaman karşısında küresel kapitalist modernite sistemi var olmuştur. TC. Devleti böyle bir sisteme sürekli dayanmıştır. Hatta TC. açısından bu durum, NATO’ya girmiş olması nedeniyle çok daha ileri bir siyasi ve askeri durumu ifade etmektedir.

Aslında Kürtlere karşı TC. Devleti’ne küresel kapitalist modernite sisteminin verdiği destek, onun sadece NATO’ya girmiş olmasından ileri gelmemektedir. Bu durum Kürt sorununa dayalı olarak zaten öncesinden vardır. Dikkat edilirse İran-Irak-Suriye gibi devletler NATO üyesi olmamışlardır ama her zaman Kürtlere karşı yürüttükleri mücadelede küresel kapitalist modernite sisteminin desteğini arkalarında görmüşlerdir. Dahası Kürtleri bu sistemle birlikte ortak olarak yönetmişlerdir. Kürt direnişlerine karşı siyasi ve askeri bastırma ve ezme operasyonlarını birlikte geliştirmişlerdir. Her zaman küresel kapitalist modernite sisteminden destek almışlardır. Neden? Çünkü Kürt sorununu ortaya çıkartan güç küresel kapitalist modernite sistemidir. Dolayısıyla Kürt’ü yok sayan ve yok etmek isteyen, Kürt soykırımını öngören, uygulamaya çalışan güç, küresel kapitalist modernite sistemidir. Bu nedenle de varlığını ve özgürlüğünü hedefleyen her düşünce ve eylem mutlaka kendisini kısa sürede küresel kapitalist modernite sistemiyle karşıtlık içerisinde bulmaktadır. Bu durum Kürt varlık ve özgürlük mücadelesini en radikal bir çizgide yürüten PKK açısından çok daha fazla geçerli olan bir durumdur.

Nitekim 1978’in Kasım sonunda PKK’nin kuruluşundan kısa bir süre sonra 12 Eylül 1980 faşist-askeri darbesi geliştirilmiştir ki bu darbenin bir NATO darbesi olduğu, ABD öncülüğünde pratikleştirilen bir darbe olduğu herkes tarafından açık ve net olarak bilinmektedir. Bunu darbeciler de böyle ifade etmişlerdir. ABD Yönetimi ve NATO çevreleri de bunun böyle olduğunu kabul etmişlerdir. Dikkat edelim 12 Eylül 1980 darbesi esas olarak Kürdistan’daki özgürlükçü düşünce ve eylemi ezmek için geliştirilmiştir. Böyle bir darbeyi ortaya çıkartan temel güç de küresel kapitalist sistemdir. Onun öncülüğünü yapan ABD’dir. Koruyuculuğunu yapan NATO’dur. Daha 12 Eylül darbesiyle birlikte PKK Hareketi küresel kapitalist modernite sistemiyle karşı karşıya gelmiş olmaktadır.

Nitekim 15 Ağustos 1984 Eruh ve Şemdinli eylemleriyle başlayan gerilla hamlesini küresel kapitalist modernite sistemi ve onun koruyucusu olarak NATO kendisine yöneltilmiş bir saldırı olarak ele almış ve değerlendirmiştir. Dolayısıyla 1985 Haziran’ında TC. Devleti’nin sorunu bizzat NATO’ya götürmesinde herhangi bir zorluk ya da engel yaşanmamıştır. Zaten NATO sistemi, fiili olarak PKK’nin başlattığı gerillayı, kendine yöneltilmiş bir saldırı olarak görmüştür. Onun için de TC’nin başvurusunu hemen benimsemiş ve ardından ‘87-88 küresel planlı saldırısını PKK’ye karşı geliştirmiştir.

Kürdistan’daki olağanüstü hal ilanı, 1987-’88 sert savaşı, İran-Irak savaşının bizzat küresel sistemin müdahalesiyle durdurulması, dolayısıyla İran ve Irak ordularının örs yapılarak Türk Ordusu’nun da NATO desteğiyle çekiç haline getirilip örs-çekiç taktiğiyle orta Kürdistan’da, Botan’da gelişen Kürt gerillasının sıkıştırılıp ezilmesi Önder Apo’nun komplocu saldırılarla imha edilmesi, PKK’nin yurtsever tabanının ise tasfiyecilerin oluşturduğu sahte “PKK Devrimci Birlik” adındaki örgütle, örgütü içten kuşatarak KDP gibi küresel sisteme entegre edilmesi hedeflenmiştir. Bunun siyasi-askeri baskısı Kürdistan ve Ortadoğu’da geliştirilirken bizzat Almanya’da örgütlendirilen Düsseldorf davasıyla da Avrupa üzerinden her türlü baskı geliştirilmeye çalışılmıştır. Bunun bir küresel planlı saldırı olduğu açık.

Küresel düzeydeki saldırı planını PKK büyük bir direnişle başarısız kılmayı sağlayınca bu sefer daha kapsamlı bir küresel planlı saldırı olarak 1991’deki Çekiç Güç Operasyonu ve 1992 Güney Savaşı saldırısı ortaya çıkartılmıştır. PKK’nin ’87-88 sürecinde ezilemeyen gerilla gücü, Güney Savaşı’yla ezilir, siyasi etkinliği ise 1992 Ekimindeki bu saldırıyla tamamen kırılmak istenmiştir. Buna karşı da Önder Apo’nun ve gerillanın direnişi gelişip başarılı olunca, bu ikinci küresel saldırı planı da direnişle kırılınca, buna bir de Önder Apo’nun 1993 Mart’ındaki Birinci Tek Yanlı Ateşkes ilanı ve onun büyük siyasi etkisi eklenince küresel kapitalist modernite sistemi, TC. Devleti’ne her türlü siyasi ve askeri desteği vererek 1993-’98 yıllarında gerillayı ezme ve PKK’yi yok etme saldırısını gündeme getirmiştir.

1993-’98 savaşı hem Kürt tarihinin hem de TC. tarihinin en büyük savaşı olarak değerlendirilebilir. Kapsam, derinlik, süreklilik bakımından kesinlikle böyledir. Hiç kimse “’93-98” savaşı savaşı deyip geçmemelidir. Öyle basit ele alınacak, yüzeysel yaklaşılacak bir süreç değildir. Bunu, bu temelde bilmek gerekiyor. TC. Devleti aslında tüm gücünü Demirel, Çiller, Ağar çete yönetimi öncülüğünde gerillayı ezmek, PKK’yi tasfiye edebilmek için hiçbir hukuki ve ahlaki kural dinlemeden, topyekûn faşist-soykırımcı özel savaş konseptiyle saldırıya geçirmiştir.

Böyle bir saldırıda NATO, TC’ye her türlü siyasi ve askeri desteği vermiştir. NATO’nun ürettiği bütün silahlar bu dönemde TC. tarafından Kürt gerillasına karşı kullanılmıştır. En son askeri tekniğe TC. Devleti sahip olmuştur. Bu konuda dönemin Türk generallerinin açıklamaları, anıları var. Bunlar incelenebilir.

Bizimki bir suçlama ve iddiada bulunma değildir. Bunu kendileri de itiraf ediyor. Söz konusu itiraflar yazılı ve sözlü olarak vardır. En azından Doğan Güreş’in anılarını okusalar nasıl gizli bir darbeyle TC. Yönetimini denetimine almış, nasıl bir tehditle İngiltere’yi, NATO’yu kendisine bağlayarak her türlü modern silaha, hem de para ödemeden sahip olmuş olduklarını net ve açık bir biçimde ifade ediyor. Biz onların ifadesine dayanarak bu hususları belirtiyoruz.

NATO’nun, dolayısıyla küresel kapitalist modernite sisteminin, PKK ile karşıtlığı, çatışması bu düzeydedir. Bütün gücüyle PKK’nin askeri etkinliğini kırmak, gerilla gücünü ezmek, böylelikle PKK’yi KDP’lileştirerek sistemin hizmetine almaya çalışmışlardır. Bir taraftan TC. Devleti’ne her türlü askeri-siyasi desteği ve silahı vererek, yine onun her türlü hukuk tanımaz faşist-soykırımcı saldırılarına göz yumarak PKK ve Kürt halkı üzerinde topyekûn faşist-soykırımcı saldırıları geliştirmişlerdir.

Diğer yandan ise PKK’yi her zaman kendi çizgilerine çekmeye çalışmışlardır. “Şeker-kamçı” denilen politikayı NATO sistemi, bu dönemde PKK’ye karşı çok yoğun bir biçimde uygulamıştır. TC’ye verilen destekle PKK ve Kürt halkı şiddetle kamçılanmak istenmiş, el altından da PKK’ye sürekli teslim ol çağrıları yapılmıştır. Kendi politikaları kabul edilirse mevcut ulus devlet sisteminin bir parçası olunursa, bu temelde küresel kapitalist modernite sisteminin çıkarları doğrultusunda Ortadoğu’da çeşitli devlet ve halklarla çatışan, dolayısıyla küresel kapitalist modernite sistemine hizmet eden bir Kürt gücü ve siyaseti haline gelinirse, tıpkı KDP gibi, PKK’yi kabul edeceklerini söylemişlerdir.

KDP denen güç, aslında bir Kürt hareketi değildir. Küresel kapitalist modernite sisteminin, Kürtleri Ortadoğu’daki diğer siyasi güçlerle çatıştırarak bu çatışmadan çıkar sağlamak üzere kullandığı bir güç konumundadır. PKK’den istenen de böyle bir çizginin kabul edilmesi olmuştur. Başta ABD, İsrail olmak üzere herkesin yaklaşımı böyle olmuştur. Ama böyle bir durumu Önder Apo ve PKK her zaman reddetmiştir. Küresel kapitalist modernite sisteminin bazı sömürgeci-soykırımcı emperyalist devletleri için bölgedeki bazı devletlerle ya da halklarla çatışan bir güç olmayı PKK ve Önder Apo her zaman reddetmiş, tersine komşu halklarla kardeşlik içinde demokratik birlik yönetimi temelinde bir arada yaşamayı, bu temelde Kürtlerin ve Kürdistan’ın özgürlüğünü sağlamayı temel bir çizgi olarak esas almıştır. Dolayısıyla KDP gibi olmayı reddetmiştir. Her türlü katliam, saldırı, baskı karşısında bedel ödeyerek yiğitçe, kahramanca direnmeyi öngörmüş ama asla sömürgeci-soykırımcı zihniyet ve siyasete teslim olmamış, asla onların teslimiyet ve işbirlikçi dayatmalarını kabul etmemiştir. İşte PKK’yle küresel kapitalist modernite sistemi arasındaki çatışmanın düzeyi böyledir.

Tabii böyle bir çatışmada önderlik eden, siyasi ve askeri süreci yürüten Önder Apo olduğu için küresel kapitalist modernite sistemi, Önder Apo gerçeğini tanımak, anlamak, çözmek için de özel bir çaba yürütmüştür. Bir yandan ’93-98 arasında gerillayı ezip PKK’nin iradesini kırmayı hedefleyen bir saldırıyı verdikleri destekle TC. Devleti tarafından yürütürken, diğer yandan da Önder Apo gerçeğini anlamaya, çözmeye çalışmışlardır. Eğitim sahalarına çeşitli ajanlarını göndererek Önder Apo’yla görüşmeler yapmışlardır. Aslında Önder Apo’nun düşünce sistemini, kişilik özelliklerini, bütün bu devrimci gelişmeleri neye dayanarak gerçekleştirdiğini anlamaya çalışmışlardır.

Nitekim dönemin Fransa Yönetimi, 1993’ten itibaren Önder Apo kişiliğini anlamak ve çözümlemek için çok yoğun ve özel bir çalışma yürüttüklerini kamuoyuna açıklayarak itiraf etmiştir.

Önder Apo kişiliğini çözümlemek için böyle bir çalışma yürütülse de dönemin esas stratejisi TC. Devleti’ne verilen her türlü siyasi ve askeri destekle PKK gerillasını ezmek ve PKK’nin siyasi iradesini kırıp onu teslim almaya dönük olmuştur. Böylece gerillayı ezerek, örgütü zayıflatarak Önder Apo’yu gerillasız ve örgütsüz bırakıp ya da gerilla ve örgüt gücünü zayıflatarak teslim olmaya zorlamak istemişlerdir.

Fakat 1998 yılına gelindiğinde bunun mümkün olmadığını yürüttükleri çok yönlü ve uzun süreli çalışmaya dayanarak kendileri de görmüşlerdir. Önder Apo var oldukça PKK’nin tasfiye edilemeyeceğini, Kürt gerillasının ezilmeyeceğini, ne kadar vururlarsa vursunlar, sonunda Önder Apo’nun gerillayı geliştirecek, PKK’yi büyütecek çalışmaları yapacağını görmüşlerdir. Dolayısıyla gerillayı ezip PKK’yi yok ederek Önderliği yenilgiye uğratmanın mümkün olmadığı sonucuna ulaşmışlardır. O halde PKK’yi tasfiye etmek, gerillayı ezmek için önce Önder Apo’nun imhasını, yok edilmesini gerekli gören bir düşünceye ve stratejiye ulaşmışlardır.  

Bu konuda PKK’den kaçan bazı hainlerin de benzer düşüncenin gelişmesinde etkilerinin olduğunu burada ifade etmemiz lazım. Örneğin 1980-’82 Diyarbakır zindanının itirafçısı, baş ajanı Şahin Dönmez de daha o zamandan TC. Devleti’ne ve onun istihbarat örgütü olan MİT’e şunu söylemiştir: “Apo’yu yok etmezseniz PKK’yi 40 sefer de yok etseniz, Apo 41’inci sefer yeni bir PKK örgütler ve karşınıza çıkartır” demiştir. Böyle bir görüşle saldırılarının tümünün Önder Apo’yu hedeflemesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Benzer görüşleri 1998 başında kaçarak özel savaş sistemine sığınan Şemdin Sakık da aynı biçimde ifade etmiştir. Gerillanın ve Partinin değil, öncelikle Önder Apo’nun hedeflenmesi gerektiği düşüncesini TC. Devleti’ne ve onun aracılığıyla küresel kapitalist modernite sistemine, PKK’ye karşı savaşı yürüten küresel özel savaş merkezine ulaştırmıştır.

Hem kendi pratik deneyimleri; PKK’ye ve Önder Apo’ya karşı yürüttükleri mücadele, Önder Apo üzerinde yaptıkları incelemelerin sonuçları hem de bu hainlerin görüşleri birlikte değerlendirildiğinde sonuç olarak Önder Apo’yu hedeflemeyi öngören bir strateji öne çıkmış ve oluşmuştur. Uluslararası komplo dediğimiz imha ve tasfiye saldırısının stratejik planlaması bu olmuştur.

Daha önceki süreçte strateji şöyle işliyordu: Gerillayı ez, PKK’yi tasfiye et ve bu temelde Önder Apo’yu yenilgiye uğrat. Uluslararası komplo planlaması ise bu stratejiyi tersine çevirmiştir. Önce Önder Apo’yu imha et, ardından ona dayanarak PKK’yi tasfiye et, gerillayı ez, yok et. Böylece küresel kapitalist modernite sistemi, daha doğrusu Kürtlere karşı saldırı yürüten sömürgeci-soykırımcı sistemin saldırı stratejisi bu biçimde değişiklik yaşamıştır. Uluslararası komplo dediğimiz saldırının stratejisi bu temelde daha önceki saldırılardan farklıdır. Bunun çok iyi görülmesi, anlaşılması gerekiyor. Uzun bir mücadele sonucunda küresel kapitalist modernite sistemi böyle bir stratejiye ulaşmıştır. Buna dayalı olarak ABD, İngiltere ve İsrail ittifakı, ABD öncülüğünde söz konusu saldırı planlamasını yapmış ve bu saldırının yürütülmesi için de 17 Eylül Washington antlaşmasıyla KDP ve YNK liderleri tarafından düğmeye basılması sağlanmıştır.

9 Ekim 1998 komplo saldırısının hedefi Önder Apo’dur. Askeri hedefi, komplocu yöntemlerle Önder Apo’nun imha edilmesidir. Aslında planlaması bir günlüktür. 9 Ekim 1998’de böyle bir saldırının başarılması öngörülmüştür. Tabii o zamana kadar gelen uzun bir süreç var; 1 Eylül 1998’de Önder Apo ve PKK’yi ateşkese çekme aslında böyle bir komplo saldırısını başarıyla geliştirebilmek için uygun siyasi-askeri zemini yaratma olarak öngörülmüş ve değerlendirilmiştir. 17 Eylül 1998 Washington anlaşmasıyla KDP ve YNK, PKK’ye karşı yeniden birlik oluşturma ve “PKK terör örgütüdür, Güney Kürdistan’ı terk etmelidir” kararını alma temelinde PKK’ye karşı Kürt işbirlikçiliğinin saldırısını başlatmıştır. Komplo aslında kendisini KDP ve YNK’nin yasallığına sığındırmış ve kararı onlara verdirtmiştir. Ondan sonra da Hafız Esad Yönetimi üzerinde bir yandan dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, diğer yandan TC. Devleti üzerinden baskı oluşturarak Önder Apo’nun Suriye’den çıkmaya zorlanması durumu geliştirilmiştir. Nitekim bu süreç bizzat ABD Başkanı Bill Clinton’un yazılı baskısı ve diğer yandan Mısır ve Türkiye yönetimleri üzerinden uyguladığı baskıyla derinleştirilmiştir. Sonuç olarak Hafız Esad Yönetimi bu baskılara daha fazla direnemeyerek Önder Apo’dan Suriye’yi terk etmesini istemiştir.

Böyle bir terk etmenin belirginleşmesi üzerine eskiden kurulan ilişkilere de dayanılarak Yunanistan üzerinden Önder Apo’yla ilişkilenip Suriye’yi terk etmenin Yunanistan’a çıkış olarak gerçekleştirilmesi öngörülmüş ve bu pratik olarak gerçekleştirilmiştir. Güya devlette görevli olan bazı siyasi ve askeri çevreler Önder Apo’yu Yunanistan’a davet etmişlerdir. Milletvekilleri adına her türlü vaatte bulunmuşlardır. Önder Apo, bunları dikkate alarak 9 Ekim günü özel bir uçakla Şam’dan havalanıp Atina’ya gitmiştir. Böylece mevcut davete karşılık vermek istemiştir.

Fakat karşılaştığı durum farklı olmuştur. Önder Apo’yu davet edenlerin, söz verenlerin hiçbirisi hava alanına gelmemiştir. Önder Apo’yu Yunanistan’ın istihbarat şefi hava alanı kapısında karşılamış ve derhal Yunanistan’ı terk etmesini, Yunanistan topraklarına giremeyeceğini açık ve net bir biçimde ifade edip Önder Apo’yu tehdit etmiştir. Bu şekilde Önder Apo’nun Yunanistan’a girişini engellemiştir. Böylece Önder Apo tekrar çıkış yaptığı Suriye’ye dönüşe zorlanmıştır.

Aslında komplo bunun üzerine kurulmuştur. Eğer Önder Apo gerçekten öyle bir geri dönüş yapmak isteseydi o zaman Akdeniz üzerinde vurulacak ve hiç kimsenin bilmediği bir biçimde yok edilecekti. Bizzat ABD tarafından Önder Apo’ya yönelik saldırı böyle planlanmıştır. Bu gerçeği artık ABD yönetiminin itiraf etmesi gerekiyor. Bunu gizlemenin, saklamanın bir gereği yoktur. Onunla bir sonuca gidilemez. Bir hata yapılmışsa, suç işlenmişse, o gizlenerek, saldırılar o temelde daha da derinleştirilerek bir yere varılamaz. Tersine bu gerçeklik itiraf edilir, özür dilenirse bir insan ya da bir siyasi güç kendisini işlediği suçtan kurtarabilir. Ama diğer türlüsü bir kurtuluş getirmiyor. Tam tersine karşıtlığı ve dolayısıyla çelişki ve çatışmayı daha da süreklileştirip derinleştiriyor.

O bakımdan ABD Yönetimi artık gizli belgeleri açık etmeli, Önder Apo’ya dönük saldırı planını açıklamalı, bunu herkes böyle biliyor. Bu tarihe bizim belirttiğimiz gibi geçiyor. Yoksa kendi gizli tutumlarıyla hiçbir şey tarihe geçmiyor. Kürtler onları hiç dinlemiyor. Bunun bilinmesi lazım.

Burada komplo nasıl bozuldu? Komplocu imha nasıl önlendi? Önder Apo Suriye’ye geri dönmek istemedi. Geriye dönmenin yanlış olacağını değerlendirdi. Bütün yönlendirmelere rağmen reddetti. Çünkü Suriye’den çıkması istenmişti. Bir kere daha Suriye’ye gidip yapabileceği bir şey yoktu. Onun için yeni yer aradı. Yeni yer olarak da Rusya’ya gidebileceği imkânı belirince Atina’dan Suriye’ye dönmeyip örgütlendirilen özel bir uçakla Rusya’ya gitti.

Bu süreç biliniyor. Rusya’da iltica etti. Rusya meclisi ilticasını kabul da etti. Ama ardından komplocu güçler; ABD, İngiltere, İsrail hemen devreye girdiler. Türkiye’yi devreye soktular. Rusya Yönetimi üzerinde hem baskı oluşturdular hem de çeşitli vaatler geliştirdiler. O zaman Primakov Yönetimi vardı. Yeltsin yönetimdeydi. Onlarla TC. Yönetimini uzlaştırdılar. Türkiye’nin daha önce başka şirketlere verdiği “Mavi Akım” enerji projesini Rus şirketlerine verdiler. Böylece maddi rüşvetle Önder Apo’nun Rusya’daki ilticasını engelleyip Rusya’dan çıkartılmasını sağladılar. Bunun üzerine yeni yer arayışıyla Önder Apo Roma’ya gitti. İtalya’daki sol eğilimli Massimo D’Alema hükümetinin onayıyla Roma’ya gitti. İtalya’nın Zeytin Dalı hükümeti bu biçimde Avrupa merkezli olarak Kürt sorununa çözüm geliştirebileceğini sandı. Avrupa Birliği çerçevesinde Almanya ve Fransa’yla bir Kürt Konferansı düzenleme girişiminde bulundu. Fakat Fransa ve Almanya tümüyle kapıları kapattı. Reddettiler. Önder Apo’nun 8 maddelik Kürt sorununa demokratik siyasi çözüm açıklamasını kabul etmediler. Tersine kapıları Önder Apo’ya kapattılar. İtalya Hükümeti üzerinde de sınır dışı edilmesi için baskı uyguladılar.

Diğer yandan ABD ve TC. baskısı gelişti. İtalya’nın bugün de seçimi kazanıp hükümete gelen faşistlerinin söz konusu D’Alema hükümeti üzerindeki baskısı gelişti. Bunlar sonucunda Önder Apo İtalya’dan çıkmak durumunda kaldı. Böyle bir durum gelişince de bu sefer komplocu güçler Rusya üzerinden bazı ajanlarla örgütlenme yapıp Rusya’da taleplerinin kabul edildiği ve karşılanacağı yönünde Önder Apo’ya mesaj gönderdiler. Dolayısıyla Roma’dan çıkışın Rusya’ya yapılmasını sağladılar. Rusya’ya geri dönüş olunca da yaptıkları hazırlıklarla Önderliği CIA denetimine aldılar. Oradan Yunanistan’a götürdüler. Yunanistan’da uçak benzeri komplolarla imha etmek istediler ama yapamadılar. Hollanda’ya göndereceğiz diye Beyaz Rusya’ya, Minsk’e gönderdiler. Orada kış ortasında uçaktan indirip imha etmek istediler. Başaramadılar. Bütün imhacı yöntemler başarısız kalınca, Yunanistan Hükümeti’nin verdiği güvence temelinde Yunanistan’dan Kenya’daki Yunanistan Büyükelçiliğine götürdüler. Aslında Yunanistan Hükümeti oradan Güney Afrika’ya götürme ve orada iltica etmesini sağlama sözü vermişti. Önder Apo bu söz temelinde Kenya’ya gidişi kabul etti. Fakat Kenya’ya verdikleri söz temelinde götürmemişlerdi, imha etmek için götürmüşlerdi. Yunanistan Hükümeti eliyle Kenya’da imha etmek istediler. Önder Apo o girişimleri de boşa çıkartıp bütün imhacı yöntemleri bu şekilde başarısız kılınca sonunda CIA, MİT ile ilişki kurup imha edemediği Önder Apo’yu idam edilmesi için Türkiye’ye vermeyi planladı. Türkiye Yönetimi de bu durumu kabul edince 15 Şubat 1999’da Önder Apo’ya “Kenya’dan Hollanda’ya götürülüyorsunuz” denmesi ve kaçırılarak Türkiye’ye teslim edilmesi süreci gelişti. Dolayısıyla 9 Ekim komplosu imha amacını başaramayınca 15 Şubat komplosu olarak Önder Apo’nun Türkiye’ye verilmesi ve idam edilmesi biçimini aldı. Komplo bu temelde devam ettirilmek ve sonuca götürülmek istendi.

Bütün bunlar tarihsel olarak biliniyor. Yapan güçler de biliniyor. Anlamı ve hedefi de biliniyor. Önder Apo’nun neden hedeflendiği çok açıktır. Küresel kapitalist modernite sistemi, onun ABD öncülüğü, Önder Apo var oldukça PKK’yi tasfiye, gerillayı ezme, dolayısıyla Kürt soykırımını gerçekleştiremeyeceğini gördüğü için Önder Apo’yu imha ve tasfiye etmek üzere böyle bir uluslararası komployu planladı.

Aslında Önder Apo’nun hedeflenmesi Kürt sorununun devam ettirilmesiydi. Kürt sorununa çözüm arayışlarının boşa çıkartılmasıydı. Dolayısıyla çözüme, barışa, demokrasiye karşı bir saldırıydı. Kürt özgürlüğü olmasın, Kürt soykırımı devam etsin, dolayısıyla Kürt sorunu var olsun mevcut iktidar ve devlet güçleri de bu sorunun ortaya çıkardığı çelişki ve çatışmalardan ekonomik-siyasi çıkar sağlasınlar yaklaşımı belirleyici oldu. Aslında uluslararası komplonun hedefi, amacı budur. Bu amacı başarabilmek için Kürt varlık ve özgürlük mücadelesini geliştiren gerillanın ezilip PKK’nin tasfiye edilmesi gerekiyordu. Bunların gerçekleştirilebilmesi için Önder Apo’nun imhasını gerekli gördüler ve Önder Apo’yu imha etme hedefiyle uluslararası komployu planlayıp uygulamaya koydular.

Bunu kim yaptı? ABD yaptı. Hem de o zaman ki yönetim Demokratik Yönetimdi. Şimdi de demokratlar yönetimde ve o sorumluluğu taşıyorlar. Bu bir bütün olarak ABD’nin bir kararı, stratejisi. Sorumluluk sadece bir partide de değil. ABD’nin kendisindedir. Bunu İngiltere ve İsrail’le birlikte yaptılar. Bu konuda bütün NATO’yu kullandılar. Rusya’yı, Yunanistan’ı kullandılar. Almanya ve Fransa’yı Önder Apo’nun Avrupa’dan çıkartılması temelinde harekete geçirdiler. TC. Devleti’ni, Mısır Yönetimi’ni, Ortadoğu’daki tüm güçleri kullandılar. Aslında ABD, uluslararası komployu uygulamada ihtiyaç duyduğu tüm devletlerden ve örgütlerden güç ve destek aldı. Hiç kimse ABD’nin destek talebini reddetmedi. İstediğini verdiler.

 Önder Apo’ya kapıları sadece Güney Afrika Yönetimi açtı. Gelirse iltica hakkı vereceklerini kabul ettiler. Önder Apo da oraya ulaşmak istedi. Bu bakımdan sürecin tam bir sürek avı biçiminde geliştirilerek 15 Şubat komplosu haline nasıl getirildiği son derece net ve açık bir şekilde görülüyor.  

DURAN KALKAN (HEVAL ABBAS)

YORUM GÖNDER

ZİYARETÇİ YORUMLARI

BENZER KONULAR

HEVPEYVîN

 2 TÜRK ORDUSU DA GELSE YENERİZ

SOZDAR AVESTA'DAN GENÇLERE VE GENÇ KADINLARA; ÖZGÜR YAŞAMI ESAS ALMALI VE DİRENİŞE KATILIM SAĞLAMALIDIR 

MARAŞ KATLİAMI'NI SÜRDÜRMEK İSTİYORLAR!

AKP-MHP’NİN SON KIŞINA GİRİYORUZ (1.BÖLÜM)

2022’YE KESİN BAŞARI TEMELİNDE GİRİYORUZ (2.BÖLÜM)

DÖRDÜNCÜ STRATEJİK DÖNEM’DEYİZ

BUNLAR KÜRT KADINLARIN TOPLUMSAL HAREKETİNE SALDIRI

‘CEZAEVLERİNDE TEK BİR ÖLÜMÜN DAHİ OLMASI BİZİM UTANCIMIZ’

ARTIK KİMSE ÖNDERLİĞİN FİZİKİ ÖZGÜRLÜĞÜNE ENGEL OLAMAZ

BÜYÜK MÜCADELE YILINA GİRİYORUZ

PKK'NİN MÜCADELESİ İKTİDARIN SONUNU GETİRDİ

PKK O LİSTEDEN ÇIKARILMALI

‘ÖNDER APO’NUN HALKLARA KÖTÜ SÖZÜ YOKTU’

HER KADININ ÇIKIŞI BİR DEVRİMDİR

ZYGMUNT BAUMAN İLE HER ŞEY ÜZERİNE RÖPORTAJ (1.BÖLÜM)

ZYGMUNT BAUMAN İLE HER ŞEY ÜZERİNE RÖPORTAJ (2.BÖLÜM)

‘SAKİNE CANSIZ BİR KAVGA MANİFESTOSUYDU’

ZYGMUNT BAUMAN İLE HER ŞEY ÜZERİNE RÖPORTAJ (3.BÖLÜM)

HALKIMIZ DİMDİK AYAKTADIR, 2022’DE DE DİRENECEKTİR

ZYGMUNT BAUMAN İLE HER ŞEY ÜZERİNE RÖPORTAJ (4.BÖLÜM)

‘SARA ŞAHSINDA ÖNDERLİĞİN MODELİ HEDEF ALINDI’

TÜRKİYE CPT RAPORLARINA CİDDİYETLE BAKMIYOR

ZYGMUNT BAUMAN İLE HER ŞEY ÜZERİNE RÖPORTAJ (5.BÖLÜM)

ZYGMUNT BAUMAN İLE HER ŞEY ÜZERİNE RÖPORTAJ (6.BÖLÜM)

ZYGMUNT BAUMAN İLE HER ŞEY ÜZERİNE RÖPORTAJ (7.BÖLÜM)

AVRUPA GERÇEĞİ İTİRAF ETMELİ, KÖKLÜ DEĞİŞİKLİK ZAMANI GELDİ!

‘PKK ORTADOĞU'NUN DEMOKRATİKLEŞME DİNAMİĞİDİR’

DEVRİM BEDELSİZ OLMAZ

EFRÎN MUTLAKA ÖZGÜRLEŞTİRİLECEK

‘TERÖRLE MÜCADELE EDEN PKK’YE ‘TERÖRİST’ TANIMLAMASI YAPILAMAZ’

PKK'NİN ''TERÖR LİSTESİ''NDEN ÇIKARILMASI İLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR

HER TÜRLÜ GELİŞMEYE HAZIRLIKLIYIZ

KOBANÊ SAVAŞINDA DAİŞ İLE BİRLİKTE TÜRK DEVLETİ DE YENİLDİ

PLANLAR BOŞA ÇIKARILDI

HERKESİN KORKTUĞU DAİŞ İLE BİZ SAVAŞTIK

TÜRKİYE'NİN STRATEJİSİNİ BİZ ÇÖKERTTİK (2.BÖLÜM)

BİR TARAFI TC, ÜÇ TARAFI DAİŞ (3.BÖLÜM)

DEMOKRASİ, ADALET VE ÇÖZÜMÜN YOLU İMRALI'DAN GEÇER! (1.BÖLÜM)

KOBANÊ'DEKİ SAVAŞ GÖĞÜS GÖĞÜSE KAZANILDI (4.BÖLÜM)

FAŞİZMİN YIKILMASINDA KADINLARIN ÇOK BÜYÜK ROLÜ OLACAK (2.BÖLÜM)

MİT VE DAİŞ İŞBİRLİĞİNİN PERDE ARKASI! (5.BÖLÜM)

DİRENİŞ BAYRAĞINI GÖĞÜSLEDİK (6.BÖLÜM)

'ÖNDERLİĞE SAHİP ÇIKMAK ÖZGÜRLÜĞE SAHİP ÇIKMAKTIR'

KOMPLOYU ASLA TAMAMLAYAMAZLAR

KOMPLO KÜRT SOYKIRIMI SALDIRISIDIR (1.BÖLÜM)

KOMPLO AŞILDI, ALTERNATİF SİSTEM YARATILDI (2.BÖLÜM)

KOMPLODA YENİ YÖNTEMLER GELİŞTİRİLİYOR (3.BÖLÜM)

15 ŞUBAT ULUSAL SOYKIRIM GÜNÜDÜR

ÖNDER APO’NUN ÖZGÜRLÜK YILI OLACAK (4.BÖLÜM- SON)

NİVÎSKAR RENGÎN KARDELEN: ÇÎROK DENGÊ ZANA YÊ CİVAKÊ YÊ

‘KADININ DAHLİYLE TARİH YENİDEN YAZILIYOR’

YPJ TÜM KADINLARIN SAVUNMA GÜCÜDÜR

8 MART’TA TARİHİ DERS VERİLDİ

AKP-MHP FAŞİZMİNE EN ANLAMLI CEVAP NEWROZ ALANLARINDA VERİLECEK

HERKES ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMALI

BU SERVET BUZDAĞININ GÖRÜNEN YÜZÜ: BARZANİ EMİRLİĞİ

CPT VE AİHM TECRİDE ORTAK

FAŞİZME, İŞGALE KARŞI HER YER CEHENNEME ÇEVRİLMELİ

KADINLARIN ORTAK KİMLİĞİ ÖZGÜRLÜKTÜR

ÖZGÜRLÜK SAVAŞINA KATILMAKLA İŞGAL VE İHANET ZİNCİRLERİ ÇÜRÜYECEK

ÖZGÜRLÜK SAVAŞINA KATILMAKLA İŞGAL VE İHANET ZİNCİRLİRİ ÇÜRÜYECEK (2.BÖLÜM)

DÜŞMANI KİLİTLİYORUZ

ZÎLAN ÇİZGİSİNDE BİR SAVAŞ YÜRÜTÜLÜYOR

TÜRK DEVLETİ ZAP’TA ÇAKILIP KALDI

İMRALI VE ZAP DİRENİŞ RUHUNU BÜYÜTELİM

TÜRK TOPLUMUNU FAŞİZMİN ELİNDEN KURTARALIM

BUGÜN ZİLANLARIN ÇİZGİSİ ZAP’TA VE AVAŞÎN’DE DİRENİYOR VE BAŞARIYOR

BİR İLKE KİŞİLİĞİDİR ZİLAN

MİT, KDP İŞBİRLİĞİ İLE KATLİAM YAPIYOR

NATO ERDOĞAN'IN SOYKIRIM SİYASETİNİ ONAYLADI

14 TEMMUZ ZAFER RUHUDUR

TAKTİK NÜKLEER SİLAH KULLANIMI NATO’NUN SUÇÜSTÜ YAKALANMASIDIR

19 TEMMUZ BİR DÜNYA DEVRİMİDİR

“KÜRT VE ARAP KADINLARI İLE GENÇLERİ ÖNCÜLÜĞÜNDE ŞEHİTLERİN İNTİKAMI ALINACAKTIR”

SALDIRILARI İNŞA VE ÖZ SAVUNMA İLE BOŞA ÇIKARACAĞIZ

ROJHİLAT GENÇLERİ ŞEHİTLERİNİN İZİNDEN GİTMELİ

15 AĞUSTOS DÜŞÜNSEL, SİYASAL VE SOSYAL BİR DEVRİMDİR (1.BÖLÜM)

DEM DEMA AZADİYÊ YE SÜRECİNİN FİNALİNE GELDİK (1.BÖLÜM)

NE YAPARLARSA YAPSINLAR KÜRT HALKINI DURDURAMAYACAKLAR (2.BÖLÜM)

ALEVİLERE SALDIRI ÇOK AMAÇLIDIR

'GENÇLER SALDIRILARA KARŞI GERİLLA SAFLARINA KATILMALI'

SOYKIRIMIN KIRILMASI İMRALI’DA BAŞLAYACAK (1.BÖLÜM)

DİRENİŞ KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ ADINADIR

KİMYASAL, YENİLGİSİNİN GÖSTERGESİDİR (2.BÖLÜM)

KADIN KIRIMI ÖZEL SAVAŞ AKLIDIR (3.BÖLÜM)

KİMİN ELİNDEN NE GELİYORSA YAPMALI!

9 EKİM’DEKİ HEDEF İMHAYDI (1.BÖLÜM)

9 EKİM’DEKİ HEDEF İMHAYDI (2.BÖLÜM)

15 ŞUBAT ÖNLENEBİLİRDİ

CHE’NİN ENTERNASYONALİZMİ MÜCADELEMİZDE YAŞIYOR

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (1.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (2.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (3.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (4.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (5.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (6.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (7.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (8.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (9.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (10.BÖLÜM)

ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (11.BÖLÜM-SON)

AHLARINI YERDE BIRAKMAYACAĞIZ

AKP-MHP ZİNDANLARDA YOLDAŞLARIMIZA İNTİKAM TEMELİNDE YAKLAŞIYOR(1.BÖLÜM)

AKP-MHP ZİNDANLARDA YOLDAŞLARIMIZA İNTİKAM TEMELİNDE YAKLAŞIYOR(2.BÖLÜM)

PKK BAŞINDAN BERİ İMAN HAREKETİDİR (1.BÖLÜM)

PKK’NİN SÖZÜ VE EYLEMİ BİRDİR (2.BÖLÜM)

PKK KÜRTLERİ ÖRGÜTLÜ BİR GÜÇ HALİNE GETİRDİ (1.BÖLÜM)

PKK, KADINA CEVAP VERDİ

KÜRTLER İLK KEZ 7 AYDIR AYNI MEVZİDE SAVAŞIYOR

PKK YAYILACAKTIR, BUNU KİMSE ÖNLEYEMEZ 2.BÖLÜM)

PKK’NİN GENÇLİK RUHUNU DAHA DA BÜYÜTECEĞİZ

ROJAVA DEVRİMİNE SAHİP ÇIKMAK, İNSANLIĞA SAHİP ÇIKMAKDIR

KADINLAR DAHA ÇOK MÜCADELE ETMELİ

KÜRT SORUNU BİR SOYKIRIM SORUNUDUR (1.BÖLÜM)

2022’DEKİ SAVAŞTA ÇIĞIR AÇTIK

DAHA KESKİN BİR MÜCADELE YILINA GİRİYORUZ

FRANSA GERÇEK FAİLLERİ ORTAYA ÇIKARMAKLA YÜKÜMLÜDÜR-1.BÖLÜM

ZAT'TA KİLİTLENDİLER-2.BÖLÜM

TÜM DEVRİMCİ GÜÇLER YENİ BİR PROJE ORTAYA KOYMALI

İMRALI’DAKİ SOYKIRIM POLİTİKASINA DENK BİR MÜCADELE GEREKLİ

DÜŞMANIN SALDIRILARINI BOŞA ÇIKARALIM

KOMPLO İMRALİ TECRİT VE İŞKENCE SİSTEMİ OLARAK DEVAM EDİYOR

KOMPLO, YÜZYILI HESAPLANMIŞ SALDIRIDIR

SAVAŞ SÜRÜYOR, KİMSE REHAVETE KAPILMAMALI

ÖNDER APO’NUN YENİLMEZ ÇİZGİSİ KESİN OLARAK KAZANDIRACAKTIR

İMRALI BİR SOYKIRIM SİSTEMİDİR

‘KÜRT ALEVİ HALKIMIZ TOPRAKLARINI TERK ETMEMELİ’

İMRALI TECRİDİ BÜYÜK BİR SOYKIRIM PROJESİDİR

HALKIMIZ ÖZ ÖRGÜTLÜLÜĞÜ İLE HER FELAKETİ AŞABİLİR

ASRIN FELAKETİ AKP-MHP FAŞİST İKTİDARIDIR

DEMOKRATİK KONFEDERALİZM ÇÖZÜM SEÇENEĞİDİR

DEVLETLERE RAĞMEN DEMOKRATİK KONFEDERALİZM OLUR-2.BÖLÜM

GERİLLA SÜREKLİ GÖNÜLLÜLÜKTÜR

NEWROZ ORTADOĞU’DA HALKLARIN KONGRESİ GİBİ KARŞILANMALI

NEWROZ FAŞİZMİN YIKILMA SÜRECİNİN BAŞLANGICI OLSUN

HER KÜRT BİREYİ KÜRTLERİN ÖZGÜRLÜĞÜ VE KURTULUŞU İÇİN ÇALIŞMALI

AKP-MHP İKTİDARININ SONU GELİYOR