ZYGMUNT BAUMAN İLE HER ŞEY ÜZERİNE RÖPORTAJ (5.BÖLÜM)
KORKU
Akışkan Gözetim kitabınızda yazdığınız korku, çağımızın belirleyici işaretidir. Toplumun bizi korkudan koruma girişimleri, yalnızca daha fazlasını üretmesiyle sonuçlanır. Geçmişin korkuları daha kötü değil miydi -Tanrı, Şeytan, Cehennem, hayaletler ve doğa korkusu?
B: Bugün insanların korkularının eskisinden daha büyük olduğunu düşünmüyorum. Ama onlar farklı, daha keyfi, daha dağınık, daha belirsizdi. 30 yıldır bir şirkette çalışıyorsunuz, size büyük saygı duyuluyor ve aniden daha büyük bir şirket devreye girerek bu şirketi yutuyor. Soyulur, satılır ve kendinizi sokakta bulursunuz. 50 yaşında yeni bir iş bulma şansınız sınırlıdır. Pek çok insan, bu tür darbelerin ve olumsuzlukların nereden geleceğini bilmediğinden ve önlem alamadığından korkmaktadır.
Ve eskiden farklı mıydı?
B: İnsanlar somut bir şeyden korkuyordu. Mahsuller tükenirken insanlar göklere baktılar, “Sonunda yağmur gelecek mi, yoksa yağmayıp her şeyi solduracak mı?” Çocuklar okula gittiler, ancak bir kurdun dolaştığı küçük bir ormandan geçmeliydiler, bu yüzden onlara ormana kadar eşlik edilmeleri gerekti. Nükleer savaş korkusu sırasında bile insanlar sığınaklar inşa ederek kendilerini koruyabileceklerine inanıyorlardı. Elbette bu aptalcaydı ama yine de bir şeyler yapabileceklerini düşündüler. İnsanlar umutsuzluğa kapılmadı. Kendi kendilerine dediler ki: “İyiyim. Ailem için bir sığınak inşa ediyorum.”
En azından dünyanın zengin kesiminde, bugün bizden önceki tüm toplumlardan daha uzun ve güvenli yaşıyoruz. Riskler çok daha düşük hale geldi.
B: Farkı netleştirmek için risk kavramını tehlike kavramıyla karşılaştırmanız gerekir. Tehlike özeldir. Neyden korktuğumuzu biliriz ve tedbir alabiliriz. Riskte durum böyle değil. Birçok teorisyen, bugün hayatımızın bizden önceki nesillerden çok daha güvenli olduğu, ama aynı zamanda güvensizlik hayaleti altında yaşadığımız paradoksuna dikkat çekti. Korkunun modern çeşidi, denilebilir ki, insan kötülüğünden ve kötülük yapan kimselerden duyulan korku ile tanımlanır.
Bundan bütün bir endüstri yararlanıyor.
B: Güvenlik sektörü, ekonomik krizlere karşı tamamen bağışık tek sektör olarak büyüme endüstrisidir. İstatistiklerle veya mevcut tehditlerle bağı yoktur. Uluslararası terör, güvenlik güçlerini genişletmek ve daha sert önlemler almak için çok iyi bir bahane. Uluslararası terör kurbanlarının sayısı, trafik kazalarında ölenlerin sayısıyla karşılaştırıldığında gülünç derecede azdır. Yollarda ölen çok insan var ve medya bundan bahsetmiyor bile.
Her arabanın üzerinde, sigara paketlerindeki gibi bir çıkartma olmalıdır: “Araba kullanmak, hem sizin hem de çevrenizdekilerin sağlığını tehlikeye atar.”
B: Evet kesinlikle! Öte yandan, yaşam standardı yükseldi. Artık kendi bölgemizdeki “ekmek-yağ” meselelerini düşünmek zorunda değiliz. Aynı zamanda, son mali kriz, insanları yoksulluğa düşme hususunda daha fazla korkuttu. Orta sınıfın tamamı, yaşam standardının düşmeye devam edeceğinden ve asla düzelmeyeceğinden duyduğu korkuyla piyasanın kaprislerine tabidir. İşini kaybeden işçilerden bahsetmiyorum bile. Elbette, bugün yaşam standardı 19.yy’dan çok daha yüksek, ancak nedense artık mutluluk duygusu uyandırmıyor. Oldukça iyi günlerden sonra bile, çoğu insan yatağa girer ve kabus görür. İnsanlar işleriyle çok meşgul oldukları için, gün içinde bastırdıkları şeytanlar canlanıyor. Sonra, gecenin sessizliğinde korkular yüzeye çıkıyor.
Depresyon, diyorsunuz, tüketim toplumunun tanımlayıcı psikolojik rahatsızlığıdır.
B: Geçmişte insanlar çok sayıda yasaktan mustaripti. Borçlu kalma korkusu, kuralların ihlal edilmesinden sonra gelen uygunsuzluk suçlaması korkusu -tüm bunlar nevrozlara neden oldu. Bugün, bir olasılıklar fazlası ve depresyona yol açan yetersizlik terörü yaşıyoruz.
ÇEVİRİ: N. TOYGAR ATEŞ
YORUM GÖNDER