‘PKK ORTADOĞU'NUN DEMOKRATİKLEŞME DİNAMİĞİDİR’
“PKK’nin asla ‘terörist bir örgüt’ olmadığını söyleyebilirim” diyen Norveçli profesör Westerheim, PKK’nin siyasi nedenlerle “terör listesi”nde tutulmasının bir nedeninin de Önder Öcalan’ı İmralı’da daha fazla tutmak olduğunun altını çizdi. Westerheim, “PKK Ortadoğu’nun demokratikleşme dinamiğidir” dedi.
PKK’nin “terör listesinden” çıkarılması için Kürdistan ve dünyada çok sayıda etkinlik düzenleniyor. Kürt uluslararası adalet inisiyatifi PKK’nin “terör listesinden” çıkarılması için değişik bir çok eylem ve etkinlik geliştirdi.
PKK’nin ulusal kurtuluş mücadelesi yürüten güç olduğunu, dolayısıyla da Avrupa Birliği terörle mücadele yasasının PKK için uygulanamayacağını belirten Norveçli psikoloji profesörü Karian Westerheim, mevcut durumda terör yasası-kanununa göre değil de savaş kanunlarına göre bir değerlendirmeye gitmenin gerekli olduğunu kaydetti.
Karian Westerheim aydın, akademisyen, demokrat kişi ve siyasetçilere yaptığı çağrıda PKK’nin “terör listesinden” çıkarılması için bugün (10 Ocak) başlayacak olan kampanyaya destek olmalarını istedi.
PKK’nin Avrupa Birliği ve Amerika’nın “terör listelerinde” olmasının Kürtlerin demokratik haklarını kazanmasına nasıl bir etkisi oluyor?
Kürtlerin, tarih boyunca özellikle Osmanlı ve Türkiye cumhuriyeti dönemi boyunca uğradığı zulmü biliyoruz. Daha baştan beri baskı eksik olmadı ancak Erdoğan iktidarı süresince ve özellikle de 2015 sonrasında bu durum giderek daha da ağırlaştı.
Kürtler siyasi ve kültürel haklarından yoksun bırakıldı. Erdoğan’ın başında bulunduğu AKP hükümeti istediği zaman kanunları değiştiriyor ki bunların hiçbiri Kürtlere kazandırmıyor. Tabii ki Kürtler siyasi açıdan büyük gelişme gösterdi. Özellikle ekolojik demokratik sistem için çağrı yapıyor. Farklı halkların eşitçe bir aradalığı kadar cinsiyet eşitliğini talep etmeleri gelişme sağlıyor. Tabi bu açıdan bakıldığında PKK belirleyici faktör durumunda oluyor.
Tarih boyunca her ne kadar çok sayıda isyan olmuş olsa da, PKK, Abdullah Öcalan’ın ideolojik hattı, bu mücadelenin sürekliliğinde önemli bir faktör olmaktadır. Kürt sorununun niteliğini bilen herkes açısından, ABD ve AB’nin PKK’yi “terör listesi”ne alması beklenmedik bir şeydi. PKK “terör listesi”nden çıkarılarak siyasi çözüm görüşmeleri başlatılırsa, o zaman herkes Kürtlerin büyük bir siyasi gücü ve tecrübesinin olduğunu fark edecektir.
Türk devleti Kürdistan coğrafyasını işgal ediyor. Kaçırma, taciz, tecavüz, talan, demografik değişim gibi her şeyi yapıyor. Üstelik Kürtlere karşı kimyasal silah kullanıyor. Tüm bunlar terör faaliyeti değil mi?
Türk devletinin PKK’ye karşı kimyasal silah kullandığına dair görüntü ve belgeler mevcut. Zira Türk devleti 1997 yılında kimyasal silahlara ilişkin sözleşmeyi imzalayan bir devlet. Bu sözleşmeye imza atan devletlerin, kimyasal silah kullanmaları yasaktır. Küresel ölçekte Türkiye’nin kullandığı kimyasal silahlara dikkat çekmek için kitlesel eylemler gerçekleştirildi. Bu eylemler Türkiye’de de yapıldı. En son Kuzey Irak’ta gerillaya karşı Türk devleti kimyasal silah kullandı. Aldığımız bilgilere göre Türk devleti 23 Nisan’da Kuzey Irak’ta (Başûrê Kurdistan) başlattığı operasyonlarda bu silahları kullanmış. Kürt dostları ve Irak parlamentosu vekillerinden bir grup OPCW’ye yaptıkları çağrıda tarafsız bir heyet tarafından bu kimyasal silahların araştırılmasını talep etti.
Ocak 2021’de Iraklı 109 aydın BM genel sekreteri Antonio Guterres ile BM silahsızlandırma ofisi (UNOD) ve OPCW’ye bir mektup göndererek, Türk devletinin Kuzey Irak’ta kullandığı kimyasal silahlara dair inceleme başlatılmasını talep etmişti.
Ancak öyle anlaşılıyor ki, Türk devleti Kürt tarihi ve coğrafyasını ortadan kaldırmayı hedefliyor. Halkı zorla göçertiyor. Siyasetçileri tutukluyor. Onların yerine hükümete bağlı kişileri atıyor. Aslında Türk devleti etnik temizlik yapıyor.
Kürtler kendi demokratik hakları için mücadele ediyor ama Türk devleti, DAİŞ ve Nusra gibi radikal terör örgütlerine destek veriyor. Bu durumda kim terörist ilan edilmeli?
Erdoğan başkanlığındaki Türk devletinin ordusuyla birlikte yaptıkları açıktır ki terörizmdir. Bence bir çok ülke hükümeti bu gerçeği biliyor. Ancak şimdiye kadar bir şey yapmadılar. Türkiye, NATO’nun önemli bir üyesidir. NATO üyesi bir ülke bir başka ülkeye izinsiz saldırı gerçekleştiremez. Aksi durumda NATO duruma müdahale edebilir.
NATO genel sekreteri Jens Stoltenberg Türkiye’yi sorumlu tutmak yerine, Türk devletinin iyi bir ortak olduğunu söyledi.
Belki de Erdoğan’ı kendi tarafına çekmeyi amaçlıyordu. Türkiye şu an güçsüz bir durumda. Eğer Avrupa ülkelerinin tepkisi olmazsa o zaman Erdoğan istediğini yapar. Ancak Erdoğan’ın durumu bir fırsat olarak görülmeli ve diyalog masasına çekilmeli.
Ortadoğu ve dünya genelindeki birçok aydın ve araştırmacı, PKK’nin “terör listesi”nden çıkarılmasının Ortadoğu’ya barış getireceği görüşünde. Siz neler söylersiniz?
Aydın, akademisyen, araştırmacılar dünya genelinde harekete geçerek, PKK’nin “terör listesi’”nden çıkarılması için uğraşmalı. Türk devletinin izlediği siyaset protesto edilmeli. Özelikle 2015 sonrası yaptığı siyaset kabul edilmemeli. Aslında 2016’da bin 128’den fazla aydın ve akademisyen şiddetin azaltılarak barışın sağlanması için harekete geçtiler. Bu bir işaretti. Türk devletinin Kürtlere dönük baskılarının uluslararası kanunları ihlal etmek anlamına geldiğini, belirttiler. Ancak o açıklamaya imza atanların çoğu ya ülkeyi terk etmek zorunda kaldı ya işini kaybetti ya da tutuklandı.
Iraklı 109 aydın da Türk devletinin Kuzey Irak’ta kimyasal silah kullanımına ilişkin inceleme başlatılmasını talep etti.
Bu tür inisiyatiflerin amacı barışı sağlamaktı. Halk savaştan bıkmış. PKK her ne kadar diyalog çağrısı yapıyor olsa da buna karşı Türk devletinin baskıları giderek artıyor. Erdoğan’ın sürdürdüğü şiddet ve baskı kendisinden de önce başlatılan bir durumdur. Türkiye’de değişim sağlanmak zorunda. Şu anda Türk devletinin Kürt siyasetinde bir değişime gideceği işareti yok. Onun için sadece Kürt halkı değil, Türkiye halkları da mevcut baskıları protesto etmek durumundadır.
Olof Palme cinayeti bahane edilerek PKK “terör listesi’”ne alındı. Ancak artık mahkeme kararıyla durumun böyle olmadığı kesinleşmesine rağmen, hala bu kararda ısrar etmek ne anlama geliyor?
Türk devleti, “zeytin dalı” operasyonuyla kendi sınırlarının güvenliğini sağlamak istediğini açıkladı. Sınırı sivillerin göçünden ve çetelerden koruduğunu iddia etti. Aslında onun terörist söylemiyle kastettiği YPG-YPJ ve PKK’dir. Ancak özünde bu operasyon işgal amaçlıydı ve terörist bir faaliyet olarak da nitelendirebiliriz. Efrin kuşatılarak binlerce sivil katledildi. Özerk Yönetim döneminde Efrin’de hakim olan güvenlik durumu Türk devletinin işgaliyle ortadan kalktı.
Artık şunun anlaşılması gerekir; PKK terörist değildir. Ancak buna karşı Türk devleti askeri gücünü DAİŞ, Nusra ve daha birçok grupla besledi, büyüttü.
Türk devleti saldırdığında, tüm dünyanın şahitliğinde baskı, şiddet uyguladı, işgal etti ve binlerce sivili katletti. Bununla Kuzey ve Doğu Suriye’nin siyasi ve toplumsal yapısını tahrip etti. Ancak inanıyorum ki, sonuçta bu siyasetinde başarılı olamayacaktır. Türk devleti şu anda Kuzey ve Doğu Suriye’deki suçlarını, PKK üzerinden aklamaya, meşrulaştırmaya çalışıyor. 2019 yılında Avrupa Parlamento’sunun bir araştırmasında, dönem parlamento başkanı David Sassoli Türk devletinin müdahalesini savaş suçu olarak değerlendirdi. 17 ekim parlamento konuşmasında bu müdahalenin durdurulması gerektiğini söyledi. NATO içinde bir inceleme yapılarak BM’ye sunulmasını istedi. Aslında Avrupa Birliği Türk devletinin önünü almak istiyor. Ancak ortaya çıkan gerçeklik böyle bir karar alamadığıdır. Çünkü kendi içinde birlik halinde değildir.
PKK’nin “terör listesinden” çıkarılması adaletin yerini bulması ve Kürt sorununun çözümünün de başlangıcı olarak nitelendirilebilir mi?
PKK’nin kara listeden çıkarılması için birçok kanun pratiği var. 2020 yılında Belçika Mahkemesi’nin yaptığı terör tanımlamasına baktığımızda artık PKK’nin ‘terör listesi’nde anılmasının mümkün olmadığını görürüz. AB’nin terörle mücadele kanunu PKK’ye karşı işletilemiyor. Çünkü PKK silahlı bir çatışmanın tarafı olarak kendini savunuyor. Yani burada PKK’nin savaş kanunlarına uyup uymadığına bakılabilir. Ama maalesef Belçika Dışişleri Bakanı mahkemenin kararının hükümetin tutumunu değiştirmeyeceğini söyledi. Kanun koyucular mahkemenin kararının esas alınarak PKK’nin, söz konusu listelerden çıkarılmasını umut ediyordu. Ancak bu gerçekleşmedi.
PKK’nin ‘terör listesi’nden çıkarılmasının çözüm kapılarını sonuna kadar açacağına yüzde yüz ihtimal veremem ancak barış görüşmelerini kolaylaştıracağını söyleyebilirim. Kalıcı bir barış için Türkiye de canı gönülden AB ve NATO’nun katkı sağlayacağı barışı sağlamak için çabalamalıdır. ABD’nin de buna katkı sunması en iyi ihtimal olur.
Kürdistan’da ve dünyanın birçok yerinde Kürt halkının öncülük ettiği PKK’nin, ‘terör listesinden’ çıkarılması hamlesine her yerden destek veriliyor. Kürtler için Uluslararası Adalet İnisiyatifi’nde yer alan biri olarak bu eylemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eylemin zamanlaması çok önemli. AB, ABD, NATO, İngiltere ve Almanya gibi küresel güçlerin gözlerini açmasını ve Kürtlere yapılanları görmesi amaçlanıyor.
Herkes bu eylemlere katılabilir. Bir milyon imza hedefi var. Bunlar güzel umutlardır. Eylem doğru bildiği yolda devam ediyor. Daha çok kişiye ihtiyaç var.
PKK’nin asla ‘terörist bir örgüt’ olmadığını söyleyebilirim. Bu listeye eklenmesinin siyasi nedenleri var. 2002 yılında alınan kararlar Türk devletinin PKK ve Kürtlere yönelik tasfiye girişimlerinin sonucuydu. Abdullah Öcalan’ı İmralı’da daha fazla tutmak için gerekçe bulmaya çalışıyor. Bir diğer neden ise Erdoğan ve AKP, PKK’yi ‘terörist’ ilan ederek kendisine muhalif olan herkesi PKK ile ilişkilendirerek yok etmesi ve zindana atmaya çalışmasıdır. Bu konuda eli Avrupa’ya, İngiltere ve Almanya’ya kadar rahatlıkla uzanıyor. Siyasi bir saldırı var bu saldırı her geçen gün büyüyor.
Avrupa’daki hükümetlerle kurduğu ilişkilerde PKK’nin tüm kurumlarını kapatmaya çalışıyor Türk devleti. Bu kapatma siyasetinin arkasında Türkiye ve MİT var. Birçok kurum bu siyasete karşı duruyor. Daha cesur adımlar atabilecek hükümetlere ve kurumlara ihtiyaç var.
PKK’nin listeden çıkarılması Avrupa ülkelerine nasıl etki eder, PKK’nin listeden çıkarılması için yapılması gereken nedir?
Birçok siyasi hareket, siyasetçi, akademisyen, avukat ve aktivist PKK’nin listeden çıkarılması eylemini destekliyor. Şunu iyi bilmemiz gerekiyor. Bu parti ABD ve AB tarafından listeye konuldu. Birçok ülke bunu reddediyor. PKK'nin özgürlük mücadelesi verdiğini söylüyor. PKK’nin özgürlük mücadelesine karşı Türkiye’nin vahşi bir saldırısı söz konusudur.
Türkiye’nin tutumuna karşı silahlı mücadele kaçınılmaz hale geldi. Güney Afrika’da benzer bir durum yaşandı. Milliyetçi El Fesil sistemine karşı Afrika Ulusal Kongre Partisi silahlı mücadele verdi. Dünyanın farklı yerlerinde bunun örneklerini görmek mümkündür.
Şu an ihtiyacımız olan şey umuttur. AKP’nin her türlü vahşi siyasetine karşı geri adım atmamalıyız. Tam aksine Türk devletinin Kürt halkına yönelik saldırıları büyüdükçe bizim de direnişimizin büyümesi gerekiyor. Kürt halkının acil bir uluslararası desteğe ihtiyacı var. Kürtlerin güçlü siyasetçileri var. Kürt olmayanların bu konuyu kendi hükümetlerinin gündemine getirmesi gerekiyor.
KAYNAK: ANHA
YORUM GÖNDER