KOMPLOYU ASLA TAMAMLAYAMAZLAR
9 Ekim'den itibaren üç-dört sefer imha; 15 Şubat’ta idam önlendi; İmralı’da çürütme politikası yenilgiye uğratıldı. Şimdi uzatarak, ısrar ederek, katlederek, parçaları zayıflatarak yok edeceklerini sanıyorlar. Yapamazlar!
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, DAİŞ’e gerçekten karşı olanın, zihniyet, eylem ve yaşam birliği içindeki müttefiği AKP-MHP faşizmine de karşı çıkması gerektiğini söyledi.
“DAİŞ Hesekê başarılı olsaydı TC başarılı olmuş olacaktı” diyen Kalkan, o olmayınca intikam için DAİŞ’i 2014’ten beri durduran, yenen üç alana saldırdığını belirtti. Kalkan, “Hiçbir saldırı, bu halkın iradesini kıramadı. Daha çok bilinç, daha fazla yaratıcı yöntem, daha çok örgütlülük, daha güçlü direniş. Kesinlikle bu olmalı” dedi.
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, Medya Haber TV’nin Özel Program’ında önemli değerlendirmelerde bulundu:
TECRİT, KÜRESEL SALDIRININ BOYUTUNU GÖSTERİYOR
Tarihi İmralı direnişini ve Önder Apo'yu saygıyla selamlıyorum. Ağırlaştırılmış tecrit sistemi sürüyor. Bu konuda birçok kurum, kuruluş devreye girdi. Sözde değişiklikler olacaktı fakat hiçbir sonuç çıkmadı. Hiç kimseden çıt da çıkmıyor. Burada hukuksuzluk var, yasalar bile uygulanmıyor, adalet işlemiyor, diyen yok yani. Öyle görünüyor ki egemen sistem tümüyle memnun. İmralı'daki tecrit durumu, uluslarası komplonun ne olduğunu, Önder Apo'ya yöneltilen saldırının nasıl bir küresel saldırı olduğunu ortaya koyuyor. Kuşkusuz bu da Kürt halkı üzerinde uygulanan sömürgeci soykırımcı sistemi ifade ediyor. Bu sistemin, öyle dar bir sistem olmadığını, bazı devletlerin işi olmadığını, tam tersine iktidar ve devlet sisteminin son modernitesi olan kapitalist modernite sisteminin küresel hegemonik güç haline Kürt soykırımı üzerinden geldiğini gösteriyor. Dikkat edilirse o güçlerde herhangi bir girişim yoktur. Sessizlik en ileri düzeyde, memnuniyet var. Başka kimseden de ses çıkmıyor zaten.
Bu, komployla da bağlıydı;bunu çok iyi biliyoruz. 23 yıl geçti. Bu kadar mücadele oldu, değişiklik gözükmüyor. Bir yasal şey yok. Önder Apo'ya yöneltilen saldırının amaçlarını, hedeflerini çok daha iyi ortaya koyuyor. Kendi yasalarını uygula, hukuk işlesin, diyoruz; hiçbir şey işlemiyor. Yalın bir siyasi rehine durumu kalıyor. Aslında komplonun büyük bir ideolojik ve siyasi saldırı olduğunu ortaya çıkartıyor mevcut tecrit durumu. Hiçbir hukuki ilkenin işlememesi, siyasi rehineliğin hangi düzeyde nasıl sürdüğünü ve bunda kimlerin ne düzeyde payı olduğunu net bir biçimde ortaya koyuyor.
İMRALI DUVARLARINI KIRDI PARÇALADI
Önder Apo çoktan parçaladı bu sistemi. Amacı, Önder Apo'yu halktan, insanlıktan tecrit etmekti ama çok iyi biliyoruz ki en büyük önderliksel gelişmeyi, İmralı tecrit ve işkence sisteminde yaşadı, gerçekleştirdi. Önder Apo bunları bütün insanlığa, Kürt halkına da ulaştırdı. İmralı duvarlarını parçaladı kırdı. Önder Apo için tecrit yoktur. Tecrit bizler için var, halklar için var, kadınlar, gençler için var, insanlık için var. Yani kendi tecridimizi bizim de kırabilmemiz lazım. Bu yönde önemli bir mücadele var ama besbelli ki yeterli değil, daha fazla geliştirilmesi, büyütülmesi, yayılması, daha etkili kılınması gerekiyor. İmralı işkence ve tecrit sistemini paramparça edecek, Önder Apo'nun fiziki özgürlüğünü sağlayacak bir düzeye ulaşması lazım. Ben mücadeleleri küçümsemek için söylemiyorum. Hepsini saygıyla selamlıyorum. Çok anlamlı, çok değerli. Özellikle uluslararası alanda daha çok da gelişti, daha fazla da yaygınlaşıyor. Bunu gözle görüyoruz gün be gün. Bir gerçeği de gözardı edemeyiz tabii. Demek ki yetersiz. Mevcut durum zayıf kalıyor. Daha çok güçlendirilmesi, geliştirilmesi gerekiyor. Bu açık bir durum.
GÜÇLERİ YETSE ÖNDER APO’YA SÖYLETECEKLER
İmralı kapıları o kadar kapatılmış, Önder Apo nefessiz bırakılmak isteniyor ama onun adına bilmem TC'nin Cumhurbaşkanı konuşuyor, muhalefeti konuşuyor, parti başkanları konuşuyor. Şu bu tartışıyor. Haklı olarak Kürt halkı, aydınları, siyasetçileri buna tepki duydu. Daha fazla da duymalılar. Bunun öyle kabul edilir bir yanı yok. Her şeyden önce gayri ahlakidir. İmralı'ya ilişkin bir şeyler olacaksa o kapılar açılır. Herkes kendi söyleyeceğini kendisi söyler. Kendi yapacağını kendisi yapar, sorumluluğunu da taşır. Öyle yapılmıyor. Bu biçimde söz ediliyor. Bununla İmralı işkence ve tecrit sistemine karşı yürüttüğümüz mücadele zayıflatılmak isteniyorsa boş beklentidir, hiçbir etkide bulunmaz. Gayri ahlaki bir durum var. Artık iş o noktaya geldi. Böyle tecrit et, sonra adına da sen konuş. Zavallılık!
İki yönden değerlendirilebilir;
İmralı sisteminin nasıl bir dört dörtlük siyasi rehine sistemi olduğunu ortaya çıkarıyor. Böyle şeyler rehine sisteminde olur. Önder Apo'ya söyletemiyor, kendileri söylüyor. Güçleri yetse söyletecekler. Onları söyletmek için İmralı'da tutuyorlar. O halde hukukun yalan olduğu ortaya çıkıyor. Dört dörtlük siyasi amaçlar var. Bir siyasi rehine statüsü var.
Bitmişliklerini gösteriyor. İktidarıyla, muhalefetiyle TC siyasetin nasıl bittiğini, tükendiğini ortaya koyuyor. Yani bir siyasi rehine olarak tuttuklarından medet bekliyorlar. Ona dayanarak birbiriyle siyasi mücadele yürütüyorlar. Demek ki kendilerine dair hiçbir şey kalmamış. Tükenmişler yani. Gerçekten de böyle, iktidarı da böyle, muhalefeti de böyle. Topluma söyleyecek hiçbir şeyleri kalmadı.
BÖYLE BİR ORTAMDA CİDDİ KIPIRDANMA YOK
İşte böyle bir ortam sol, sosyalist, devrimci, demokratik güçler açısından çok elverişli bir ortamdır. Bir ittifak olmalı. Gelişmeli, diye tartışmalar oldu, çağrılar var. Biz de destek vereceğimizi açıkladık ama orada da bir kıpırdanma, gelişme ciddi biçimde göremiyoruz. Gerçekten de Türkiye'nin demokrasi güçleri, devrimci, sol, sosyalist güçleri ne yapıyorlar, ne yapmak istiyorlar? İnsan şaşırıyor. Bir yandan AKP-MHP faşist diktatörlüğü var, şu kadar saldırıyor diyeceksin, diğer yandan ise anti faşist ittifak, birlik cephe kurmayacaksın, faşizme karşı etkili bir direniş yapmayacaksın. Faşizme karşı mücadele edeni sahiplenmeyeceksin. Böyle şey olur mu? Sen edemiyorsan hiç olmazsa Sezar'ın hakkını Sezar'a ver. Kürt halkı direniyor. Her gün bu kadar şehit verme karşılığında bedel ödüyor. Zindanlarda on binlercesi çürüyor. Önderliği İmralı'dadır, siyasi ideolojik iradesi İmralı'da 23 yıldır insanüstü bir direniş gösteriyor. Hiç olmazsa bunların hakkını ver, o da yok. Gerçekten öfkelenmemek mümkün değil. Bu kadar da ciddiyetsiz olunmaması lazım.
REEL SOSYALİZMİN ÇÖZÜLÜŞÜNDEN DERS ÇIKARSINLAR
Herkes aklını başına toplamalı. Türkiye'de bırakalım devrimci sosyalist olmayı, dürüst insan olmak Kürt halkının özgürlük ve demokrasi haklarını kabul etmekten geçer. İmralı'da Önder Apo'yu sahiplenmekten geçer. İmralı'ya karşı çıkmayanın; Kürtler üzerindeki sömürgeci soykırımcı, zulme, sisteme karşı çıkmayanın Türkiye'deki devrimciliği, demokratlığı, sosyalistliği yalandır. Aldatıcıdır. Toplumu aldatmaya dönüktür. Sosyal şovendir. Milliyetçidir. Sistemin kuyruğudur. Yıllarca böyle oldu. Bunu görmüyor, anlamıyor değiliz. Reel sosyalizm yanı başında çözüldü. Düşünsün o sosyalistler. Reel sosyalizmin çözülüşünde, yanı başında Kürtlere soykırım uygulanırken soykırımcı devletleri, güçleri desteklemesi çok önemli bir neden değil midir? Belki de belirleyici bir neden. İlke ile siyaset bu kadar birbiriyle çelişti. Sovyetler Birliği gibi koskoca bir sistem bu temelde çöktü, çözüldü. Bundan hiç ders çıkartılmayacak mı? Türkiye'de sol, sosyalist, devrimci güçler, demokratik güçler gerçekten ders çıkartmayacaklar mı? 71 direnişçiliği bu konuda ne kadar ileri sözler söylemişti. Onun bile gerisine düşüldü.
FAŞİZME GEÇİT VERMEMESİ GEREKENLERİN SORUMLULUĞU YOK MU?
Sonunda 50. yılda kopkoyu AKP-MHP faşizmi ortaya çıktı. Bu faşizmin bu biçimde ortaya çıkışında faşist güçler suçlu, sorumlu. Faşizme geçit vermemesi gerekenlerin hiç mi sorumluluğu yok? Hiç mi özeleştiri olmayacak? Hiç mi kendi sorumluluğunu değerlendirmeyecek bu güçler? Yine de güya sosyalist devrimci de mücadele ediyor, görevini tarihsel olarak yerine getiriyor biçiminde yaşayacak. Bu mümkün değil. Bu bakımdan, tabii hem Kürt sorunu hem de İmralı gerçeği bir turnusol kağıdı gibidir. Herkesin gerçek yüzünü açığa çıkartıyor. Kimin ne kadar devrimci, demokrat, sol, sosyalist olduğunu, kimin ise bu kavramları bir kılıf olarak kullandığını, tam tersine onun altında koyu bir milliyetçiliğin, sosyal milliyetçiliğin yattığını gösteriyor. Durum böyle nettir. Biz bunlardan kurtulunsun istiyoruz. Bu kadar gerçeklik ortada. Hiç olmazsa Sezar'ın hakkı Sezar'a verilsin, mümkünse birlik olunsun. Anti-faşist direniş zafer çizgisinde geliştirsin. Eğer böyle olsaydı gerçekten de AKP-MHP faşizmi şimdiye kadar çoktan yerle bir edilirdi. Biz umut ediyoruz ki ders çıkarılır ve gerçekçi bir özeleştiri ile doğru bir devrimci demokratik çizgiye gelinir.
İMHA, İDAM VE ÇÜRÜTME POLİTİKASI ÖNLENDİ
Tarihi 15 Şubat uluslararası komplosunun 23. yıl dönümünü yaşıyoruz. 24. komplo ve komploya karşı mücadele yılına giriyoruz. Halkımız bu güne ‘kara gün’ dedi. Önder Apo ‘Kürt soykırımı’ dedi. 23 yıldır uluslararası komploya karşı bunun somut göstergesi olan İmralı işkence ve tecrit sistemine karşı yürütülen tarihi direnişi selamlıyorum. Önder Apo'nun yürüttüğü direnişi selamlıyorum. Önder Apo etrafında ‘Güneşimizi Karartamazsınız!’ şiarıyla ateşten çember oluşturarak Önder Apo'yu savunan kahraman şehitlerimizi de saygı ve minnetle anıyorum.
15 Şubat’ı, 9 Ekim’siz tanımlamak, anlamak mümkün değil. Komplo, 9 Ekim'de Önder Apo'yu komplocu yöntemlerle imha etmek amacıyla başlatıldı. Başarılamayınca ve birçok benzer çaba başarı getirmeyince 15 Şubat 99 günü, idam edilsin ve imha amacı bu biçimde gerçekleşsin diye TC devletine teslim edildi. 23 yıldır da böyle bir imhaya karşı İmralı işkence ve tecrit sistemine karşı süren büyük bir mücadele var. Yani imhayı önledi, idamı önledi, çürütme politikasını önledi. Üçüncü Önderliksel Doğuşu gerçekleştirdi. Bu mücadele Önderlik gerçeğini küreselleleştirdi, tüm ezilenlerin Önderliği haline getirdi. Gittikçe de yayılıyor ve 21. yüzyılın en büyük olayı olacağı daha şimdiden çok net bir biçimde görülüyor. Böyle bir duruma geldi.
CİDDİ BİR ÖZELEŞTİRİ VESİLESİ
Komployu Önder Apo değerlendirdi. Hareket ve halk olarak tartıştık, değerlendirdik. Anlamaya çalıştık. Her yıl dönümünde çok daha fazla da böyle yapıyoruz. Bizim için ciddi bir özeleştiri vesilesi. Zaten Önderlik ‘ulusal oruç’ günü dedi. Oruç tutmak özeleştiri vermektir. Halk olarak 23 yıldır 15 Şubat'ta oruç tutuyoruz, yani nefsimizi terbiye ediyoruz. Ahlakımızı, bilincimizi yeniden oluşturuyoruz. Sorumluluklarımızı daha derin bilince çıkarıyoruz. Anlam ve kavrama düzeyimizi, yaşam ve mücadele gücümüzü, iddia ve irademizi artırıyoruz. Kuşkusuz bu 23. yıl dönümünde de bunları yapacağız. Halk olarak, hareket olarak, Kürt halkının dostları olarak...
SOYKIRIM SALDIRISI GERÇEĞİ İYİ ANLAŞIMALI
Bu komplo, imha amaçlı bir saldırı. Önder Apo'yu hedefledi, imha etmeyi istedi. Bunu PKK’nin tasfiyesi için yapmak istedi. PKK’nin tasfiyesi de Kürt soykırımına bağlıydı. Kürt soykırımını başarıya götürmek içindi. PKK var oldukça Kürt soykırımı başarılamıyordu. Önder Apo var oldukça da PKK imha edilemiyordu. Dolayısıyla Kürt soykırımının başarıya götürülmesi için Önder Apo'nun imhası, Kürt sorununu yaratan güçler tarafından gerekli görüldü, kararlaştırıldı, planlandı ve uygulamaya kondu. Şimdiye kadar da sürdürülüyor böyle. Bu gerçeği iyi anlamak lazım. Bir soykırım saldırısı yani. Soykırımın, soykırımcı zihniyet ve siyasetin ortaya çıkardığı bir saldırı. Komployu, İmralı işkence ve tecrit sistemini, böyle bir sorundan, Kürt sorunu denen Kürt halkını inkar ve imha etme zihniyetin siyasetinden kopuk ele almamak lazım. Öyle ele alanlar anlayamaz. O halde demek ki mücadeleyi Kürtleri inkar eden ve imha etmeye çalışan zihniyet ve siyasete karşı yöneltmek lazım. Uluslararası komployu yenilgiye uğratmak, bu zihniyet ve siyaseti yenilgiye uğratmak anlamına geliyor. Öyle yapmak gerekli.
BU GÜÇLERİN HEPSİNDEN AÇIKLAMA BEKLENİYOR
23 buçuk yıl geçti. Bazı güçler artık biraz vicdana gelmeli. Bu işteki sorumluluklarını biraz ifade edebilmeleri gerek. Kendiliğinden ortaya çıkmadı komplo. Bir kararlaştıran var, planlayan var, uygulayan var. Ortak karar verenler var, destek verenler, yardım edenler var. Yani bu çok net. ABD arşivleri açılsın. Demokrat Başkan Clinton, Önder Apo'ya saldırı kararnamesini imzaladı. ABD Başkanlığı karar aldı, devlet uyguladı. Dostları müttefikleriyle birlikte uyguladılar. İsrail'den destek aldılar. İngiltere'den aldılar. Fransa'dan, Almanya'dan aldılar. Mısır'ı kullandılar. TC’yi kullandılar. Rusya'yı kullandılar. Kimden, hangi devlet ve siyasi güçten destek alma ihtiyacı duyuyorlarsa oradan aldılar. Herkes de destek verdi. 15 Şubat kendiliğinden ortaya çıkmadı. Bu güçlerin hepsinden açıklama bekliyor Kürt halkı, özgür Kürt varlığı. Bir şeyler söylemeleri gerekli. Hiç olmazsa yaptıklarını savunsunlar, niye gizleyip susuyorlar? Ne yaptılarsa ortaya koysunlar. Savunsunlar. Eğer doğru yapmamışlarsa düzeltsinler. Böyle olmaz. Devam ettiriyorlar aynı şeyi. Herkes görüyor, anlıyor. Bugünkü durum komployu devam ettirmeyi ifade ediyor. Saldırıyı daha çok artırma var, derinleştirme var.
MÜCADELE DAHA DA BÜYÜDÜ, GELİŞTİ
Bu da 23 yıldır Önder Apo'yu, hareketimizi, halkımızı kenetledi, dostlarımızı büyüttü. Kahramanca mücadele yürüttük yani. Bir günde imha etmek istiyorlardı Önder Apo'yu. 23 buçuk yıldır yaşıyor. Boşa çıkmıştır komploları. Daha niye bunda bu kadar boşuna ısrar ediyorlar ki? PKK’nin 6 ayda esamesi okunmayacak, deniliyordu. 23 sene oldu ve PKK dimdik ayakta. Bütün insanlığa ulaşan bir hareket haline geldi. Dostları bu kadar büyüdü Önder Apo'nun ve PKK’nin. Komploya karşı mücadele, daha da büyüttü ve geliştirdi.
Biz mücadele ederiz, ediyoruz. Korkmuyoruz, yorulmuyoruz da mücadeleden. Ağır bedel ödüyor, acı çekiyor olabiliriz ama yani bu mücadele kazandırıyor. Kürt özgürlüğüne kazandırıyor. Bölge halklarına kardeşliğe kazandırıyor. Kadın özgürlük devrimine kazandırıyor. Özgür insanlığa kazandırıyor. Onun için de ödediğimiz bedele değiyor, onu görüyoruz. Acı çektiğimiz için herhangi bir kırılma, yılma, usanma gibi bir durumumuz yok. Tam tersine bilincimiz daha çok artıyor, inancımız daha çok pekişiyor, irademiz daha çok gelişiyor. Mücadele azim ve kararlılığımız daha da büyüyor. Bu nettir. Bu durum sürdükçe daha da bunlar artacak ve mücadele halkları, insanlığı, kadınları özgürleştirecek.
TÜM PLANLAMALARI BOŞA ÇIKARILDI, BAŞARISIZ KILINDI
Komplo, deşifre ve teşhir edildi. Paramparça edildi. Komplocu amaçlar tekrar tekrar planlanıp uygulamaya kondu, boşa çıkartıldı. En son İmralı'da işkence ve tecrit sistemi içinde çürütme amaçlıydı. Önder Apo, insanüstü bir çaba gösterdi, Üçüncü Önderlisel Doğuşu gerçekleştirdi. Bunu halka, insanlığa ulaştırdı. Hareketimiz, halkımız, Önder Apo ile birlik oldu, kenetlendi. Dünyada devrimci, sosyalist, demokratik güçler, kadınlar, gençler, insan hakları savunucuları Önderlik gerçeğini, Kürt halk varlığını, İmralı sistemini, ona karşı mücadeleyi daha iyi anladı. Önder Apo'yla ve Kürt halkının özgürlük mücadelesi daha çok birleştiler. Sonuçta bu amaçların hepsi yenilgiye uğratıldı. Uluslararası komplo tekrar tekrar planlandı. Tüm planlamaları yenilgiye uğratıldı, bosa çıkartıldı, başarısız kılındı.
APO VE PKK’YE HAYIR, YARATTIĞI GELİŞMELERE EVET
Şimdi gelinen nokta nedir? İşte İmralı'da nefes kaldırmayacak bir baskı, tecrit, fiziki ve psikolojik işkence ve baskı sistemini geliştir, nefes aldırmaz kıl, PKK’ye dönük benzer kararlar al, saldırılar başlat. PKK’nin değerlerine el koy. Kendi kendine iş birlikçi ajan ve onların desteğiyle yaşa. Şu anki komplonun sürdürülür düzeyi budur. Önder Apo komplonun örgütlendiği süreçte net ortaya koymuştur. Sloganı “Apo'ya HAYIR, PKK’ye EVET” idi. Önder Apo'ya böyle bir şeyle saldırıyı ifade etti komplo. Şimdi neye dönüşmüştür? “Apo'ya HAYIR! PKK’ye HAYIR! PKK ve Önder Apo'nun yarattığı gelişmelere EVET” olmuş. Onları kendi çıkarı için kullanmaya EVET. Bunun için ne gerekiyor; iş birlikçi ajan Kürt yarat. PKK’nin böyle kahramanca bir mücadeleyle yarattıklarını KDP gibi bir işbirlikçi ajan yapıda birleştir, istediğin gibi kullan. Buna gelmiş, böyle sürdürülmek isteniliyor.
Gün gibi ortada, herkes görüyor yani. Bakur’u, Rojava'yı, Başûr’u ve Rojhilat’ı zorluyorlar. PKK düşmanlığı Önder Apo düşmanlığını tüm güçleriyle yapıyorlar. Öte taraftan KDP propagandası yapıyorlar. Kürt’sen KDP'li ol! KDP’nin ne olduğunu herkes iyi görüyor, anlıyor. Bu kadar çıkar çevresi Kürt düşmanı KDP’den bir şey bekliyorsa Kürtlüğü şaibeli, tehlikeli ve zarar verici bir Kürtlük. Şimdi yapılmak istenen bu. Anlaşılmayan bir durum yok.
AYNI FEDAİ ÇİZGİDE KAHRAMANCA DİRENİŞ
Buna karşı da ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ şiarıyla nasıl ki 9 Ekim saldırısına, 15 Şubat komplosuna karşı durduysa Hareketimiz ve halkımız şimdi de aynı fedai çizgisinde kahramanca direniyor. Zindanda direniyor, dağda direniyor, ovada direniyor, şehirde direniyor, gerilla olarak direniyor, kadın-gençlik hareketi olarak direniyor, bütün bir insanlık olarak direniyor. Yürüyor, kendini eğitiyor, örgütlüyor, mücadele ediyor. Komplocuları teşhir ediyor. Komployu yürüten güçlere karşı mücadeleyi aktif biçimde yürütüyor.
Komplocu güçlerde de zorlarız, ısrar ederiz, zamana yayarız, sonuç alırız gibi bir yaklaşımın olduğunu görüyoruz. Aslında direnişin gücünü anlamışlar. 15 Şubat komplosu karşısında, kaçırma eylemi karşısında Kürt halkının tepkisini görünce dönemin ABD Dışişleri Bakanı Madleine Albright, “tepki bekliyorduk ama bu kadarını da beklemiyorduk” dedi. Yani mücadelenin gücünü orada gördü. Orada vardı o büyük güç. Kürt halkı, 15 Şubat'a karşı tarihin en büyük direnişini, Önder Apo'yu, özgürlük iradesini en güçlü sahiplenmeyi ortaya koydu. Aynı ABD Dışişleri Bakanlığı 2004'te de benzer açıklama yaptılar. İşte işbirlikçi ajan tasfiyeciliği, provokatif tasfiyeci çizgiyi dayattıklarında yarı yarıya başarılı olduk, yarısı başarısız kaldı, dediler. Tasfiyeci saldırıları da üstlendiler. O da boşa çıkartıldı. Şimdi kaç hükümet geçti, kaç plan bozuldu, kaç hükümet yenildi. ABD'de öyle, Türkiye’de öyle.
Bir mücadele yaşandı. Bedel ödendi, acılar çekildi ama karşılığında bir tarihin en büyük gelişmeleri yaşandı. Bu kadar bilinç ortaya çıktı, irade ortaya çıktı. Örgütlülük ortaya çıktı. Kürt ve özgür Kürt varlığı ortaya çıktı. Kadın özgürlük devrimi ortaya çıktı. Dünyada özgürlük heyecanı, morali, coşkusu, çizgisi var. Reel sosyalizmin çözülüşünün ortaya çıkardığı o umutsuzluk, yıkıntı, kırılma ortadan kaldırıldı. Kadınlar, gençler, işçi ve emekçiler Kürdistan'a bakıyor. Kürdistan Özgürlük Mücadelesine bakıyorlar. Moral alıyorlar. Coşku, heyecan duyuyorlar. Umutlarını yeşertiyorlar, yeniden daha büyük umutlar kazanıyorlar. Bu temelde yeni bir bilinçlenme ve örgütlenme ortaya çıkıyor, çıkacak da. Bunu herkes görmeli, mücadelenin düzeyi bu hale geldi. Yani komploya karşı mücadelede birçok kez başarı kazanıldı. 9 Ekim'de imha önlendi, başarıdır. 15 Şubat'a kadar geçen dört ayı aşkın sürede üç-dört sefer imha girişimi önlendi, başarıdır. 15 Şubat idamdır önlendi, başarıdır. İmralı çürütme politikası yenilgiye uğratıldı, başarıdır.
ÖZGÜRLÜK VE KURTULUŞ YOLUNU GÖSTERDİ
Önder Apo'yu boğmak, kendisini geliştiremez, pratik yapamaz konuma getirmek istediler. Buna karşı Önder Apo Üçüncü Önderliksel Doğuşu gerçekleştirdi. Paradigma değişimi yaptı. Demokratik modernite kuramını geliştirdi. Bütün ezilenler için özgürlük yolunu, kurtuluş yolunu gösterdi. Kürt halkına kurtuluş yolunu gösterdi. Yani büyük bir aydınlanma ortaya çıkardı. Bilinçlenme, mücadele ortaya çıkardı artık. Tecridi paramparça etti. Hiçbir şey kalmadı.
Şimdi intikam almak istiyorlar. Uzatarak, sürdürerek, ısrar ederek, katlederek halkı indiririz, devrimci güçleri, parçaları zayıflatır, yok ederiz sanılıyor. Yapamazlar! Bunun bilincindeyiz. Bunlar da çözülmüştür. Komplonun bugünkü şeyleri de çözülmüştür. Bir imha ediyorlar, yerine 10, 20 geçiyor. Halkı sindireceklerini sanıyorlar. Kürt halkı daha büyük bir bilinç, irade kazanıyor. Öfke, tepki biriktiriyor.
Dikkat edilirse öylesine geriye çekilme değil, tam tersine daha fazla bilenme var. Daha fazla bilinç ve örgütsel gelişme var. Mücadele bu durumda. Şimdi Dem Dema Azadiyê Ye hamlesiyle bunu yürütüyoruz. Zaferi hedefliyoruz. Net bir biçimde ilan ettik. İmralı işkence ve tecrit sisteminin dünyadaki varlığını, dünya üzerindeki etkisini de yerle bir edeceğiz.
DAİŞ’E KARŞI OLAN, AKP-MHP’YE KARŞI OLMALI
DAİŞ’e karşı 8 yıldır yürütülen kahramanca mücadeleyi selamlıyorum. Bu mücadelenin şehitlerini saygı ve minnetle anıyorum. DAİŞ'in Hesekê saldırısında 121 şehit verildi. Hepsini saygı, sevgi ve minnetle anıyorum. Onlar gerçekten de yani insanlık umudunu, iradesini, geleceğini temsil ediyor. İnsanlık için bir gelecek olduğunu ortaya koyuyorlar. Bu bir gerçek.
DAİŞ’e dair somut şey ortaya koyması gereken güçler var. Böyle kalmamalı. Örneğin ABD, Ebu Bekir Bağdadi’yi, şimdi Abdullah Kardaş’ı vurduk, yani iki tane lideri ortadan kaldırdık, diyor. Kim o zaman bu DAİŞ, nereden çıktı? Bunun iyi tanımlanması lazım. Bu konuda hiçbir şey söylenmiyor. Birileriyle ilişkileri var, birileri destekliyor. Nerede vurdun Ebubekir Bağdadi'yi ve Abdullah Kardaş’ı? TC devletinin egemenlik alanında. TC'nin sınırının dibinde. Peki bundan dolayı Türk devletinin, AKP-MHP hükumetin sorumluluğu yok mu? Çıt çıkaramıyor. Bir sefer bizim DAİŞ'e karşı mücadelemize zarar veriyor, dediler. Ondan öte hiçbir şey yok. Böyle olmaz.
Hesekê saldırısı, basit bir cezaevi saldırısı değil, Özerk Yönetim’i yok edip oraları işgal saldırısıydı. Öyle zayıf bir güç ve basit bir hazırlıkla gerçekleşmez. Arkasında büyük güçler var. İyi hazırlanmışlar. Nerede, nasıl saldırıldı? Abdullah Kardaş hemen peşinden öldürüldü. Herhalde bir tür misilleme oldu.
Bütün bunları destekleyen AKP-MHP hükümeti, TC devletidir. Bunu herkesin görmesi lazım. Yeter artık! DAİŞ’e karşıyım diyenler, gerçekten karşılarsa DAİŞ’in müttefiklerine, akıl hocalarına, DAİŞ ile zihniyet ve eylem birliği, yaşam birliği içinde olanlara da karşı çıkacak. Bu da açık ki AKP-MHP faşizmidir. Yoksa DAİŞ'e karşı söylemler hiçbir şey ifade etmez.
DAİŞ’İN İNTİKAMI İÇİN SALDIRIYOR
DAİŞ 20 Ocak'ta Hesekê’ye saldırdı ama yenildi. AKP-MHP iktidarı, 1 Şubat'ta Mexmûr ve Şengal’e saldırdı. 11 gün sonra peş peşe. DAİŞ yenildi de onun için. DAİŞ başarılı olsaydı TC başarılı olmuş olacaktı. O olmadığı için saldırdı. DAİŞ’i yenenlerden intikam alıyor. DAİŞ’i 2014’ten beri durduran, yenen bu üç alana saldırıyor. Niye DAİŞ'i yendiniz diye intikam almak istiyor. Çok açık yani. TC'nin saldırıları, gerçekten de insanlık düşmanı DAİŞ saldırılarıdır. Soykırımın da ötesine geçti. Nerede Kürt var saldırırım, istediğim gibi yok ederim, deniliyor.
KDP’Yİ KENDİ PASPASI GİBİ KULLANIYOR
Burada KDP'nin duruşu, durumu var. KDP’yi kendi paspası gibi kullanıyor her yerde. Nerede Kürt’e saldıracaksa, bakıyorsun yanında KDP yöneticileri çıkıyor. Neçirvan Barzani gerçekten hiç mi Kürtlükten bir şey almadı, anlamadı? Bu halkın kendisinden hesap soracağını hiç mi bilmiyor? TC o kadar mı güçlü? Akıl hocaları o kadar mı güçlü? Kürtler o kadar mı değersiz? Bunu kim kabul eder? Bu teşhir olmuş. Ben o konuda çok şey demeyeceğim.
SİVİLLER VURULDU ÜZERİNDEN TARTIŞMA
Diğer bir belirtmek istediğim husus şu; saldırılara karşı çıkan, eleştirenlerin bazıları, sivillerin vurulması üzerinde tartışıyor. Elbette siviller vurulmamalı, peki sivil olmayanların vurulması meşru mudur? Bu ne biçim mantık? Ne hakkı var? Türk ordusunun Kuzey-Doğu Suriye'nin savunma güçlerini vurmaya, Maxmur’un savunma güçlerini vurmaya, Şengal'in savunma güçlerini vurmaya ne hakkı var? Doğru tartışmak lazım. Biraz ağzımızdan çıkanı kulağımız duymalı. Güya en çok karşı çıkılıyor bu saldırıya ama böyle çıkılıyor. Bu çürük bir karşı çıkıştır. O da sivil değil, askerdir; sivil elbise giymiş asker, vuruyorum, diyor. Sen öyle dersen rahatlıkla kılıfını hazırlar. Bir şeyi doğru eleştirip mahkum etmek lazım. Çizgiyi doğru tutturalım. Hepsi faşist soykırımcı saldırıdır. En çok da bilinçli örgütlenmiş, direnen özgürlük güçlerine saldırı vahşidir, alçakçadır. Onlar en büyük değerlerdir. Onlara sahip çıkmak lazım. Onlara sahip çıkamayan başkasına sahip çıkması mümkün olmaz.
DAHA ÇOK ÖRGÜTLÜLÜK, DAHA GÜÇLÜ DİRENİŞ
Kürt halkı her yerde büyük tepki verdi. Tepki durmamalı, devam etmeli. TC, sürekli böyle saldırılarla KDP'nin ihbarcılığıyla yer veya kişi tespit edip teknikle vurarak öncüleri katletmek, halkı sindirmek istiyor. Bu kadar net. O halde öncüler de kendilerini iyi savunmalılar. Halk da ders çıkartmalı. Daha çok bilinç, daha fazla yaratıcı yöntem, daha çok örgütlülük, daha güçlü direniş. Kesinlikle bu olmalı.
Mexmûr halkı hiç pabuç bırakmaz. Böyle saldırıları onlarca defa yaşadı. Botan halkıdır o. Şengal halkı bir defa özgürlük iradesini gördü, tanıdı. Rojava halkı hakeza öyle. Hiçbir saldırı, bu halkın iradesini kıramadı. Direndi, direnecek.
Bu saldırılarda şehit düşenleri saygı ve minnetle anıyorum. Parti yönetimimiz adına halkımızın gösterdiği yiğit direnişi, o büyük tepkiyi selamlıyorum ve mutlaka zafer getireceğine dair inancımı bir kere daha ifade ediyorum.
KAYNAK: ANF (BEHDİNAN)
YORUM GÖNDER