ÖNDER APO’YA ZİLANCA KATILALIM ÖZGÜRLÜK SAVAŞIMIZI ZAFERLE TAÇLANDIRALIM! (8.BÖLÜM)
SORU-8) Hareketiniz 21. yüzyılı, kadın yüzyılı olarak değerlendirdi. Komplonun geliştiği yıllar da Kürdistan’da Kadın Özgürlük Mücadelesinin yükseldiği yıllardı. Böyle bir dönemde uluslararası komplonun gelişmesi Kadın Özgürlük Mücadelesi açısından nasıl bir anlam taşıyor? Komplo en fazla kadınları hedefledi, neden? Yine bu saldırılara karşı Kürt Kadın Hareketinin gelişimi ve mücadelesi nasıl oldu?
Kürdistan’da kadının devrime katılımı kuşkusuz hem zor hem de çok anlamlı bir olaydır. Önder Apo da her zaman böyle yaklaştı. Kadın yaklaşımını diğer yaklaşımlardan çok daha ciddi ve disiplinli ele aldığını rahatlıkla belirtebiliriz. Kuşkusuz başlangıçta anlayış düzeyinde teorik ve ideolojik olarak çok derin bir kavrayışı yoktu. Fakat kadın gerçeğini mevcut düzenin ve sömürgeci sistemin en çok ezdiğinin, köleleştirdiğinin, dolayısıyla çok önemli bir sorununun bu köleliği yıkarak kadını özgürleştirme sorunu olduğunun, bunun için de gereken ciddiyetle ve önemle yaklaşmak gerektiğinin bilincindeydi. Nitekim manifestoda da bu yaklaşım net bir biçimde yer aldı.
Pratik olarak PKK gelişimi çok yoğun kadın katılımıyla olmadı. Fakat düşüncedeki mevcut yaklaşımının gereği olarak pratikte de bir yaklaşım geliştirdi. Bu hem Türk sol örgütlerinde hem de reformist Kürt küçük burjuva örgütlerinden farklıydı. Küçük burjuva Kürt örgütleri birer erkek örgütlenmesiydi. İçlerinde kadına yer verme yoktu, ya da yok denecek kadar azdı. PKK baştan itibaren az da olsa kadının ideolojik gruba katılımını öngören ve giderek Kürdistan’daki yayılımı içerisinde de kadın katılımını artıran bir Kürt örgütlenmesi olarak diğer Kürt örgütlerinden ayrıştı.
Türk sol örgütlerinden de bireysel yaşam yaklaşımları temelinde bir ayrışmayı yaşadı. Özellikle ‘70’li yıllardaki sol örgütlenmelerin kadın yaklaşımı bir yoldaş, devrimci militan olarak harekete katılmaktan önce hemen bir eş olarak katmayı öngörüyorlardı. “Devrimci evlilik” adı altında sol örgütlenmeler içerisinde bu bireyci eğilim çok fazlaydı. Apocu grup bu bakımdan da Türk sol hareketinden ayrı bir tutum izledi. Önceliği mücadeleye katılmaya, yoldaş olmaya verdi. Her ne kadar böyle bir katılım zor olsa da dikkatli bir biçimde onu geliştirmeyi öngördü. Yine de bir bütün olarak daha sonraki süreçte olduğu gibi böyle bir çizgi izleyemedi.
Nitekim ilk katılanlardan olan Fatma’nın durumu ve bazı yaşanan olaylar toplumsal gerçekliğin ve Kürt sol hareketinin ağır etkisi altında olunduğunu gösteriyordu. Fakat yeniden şunu belirtebiliriz: Önder Apo, Programda ve manifestoda Kürt özgürlüğünü çok sağlam bir şekilde ortaya koydu. PKK’nin kuruluş bildirgesinde de diğer toplumsal kesimlere olduğu gibi ve onlardan çok daha öncelikli olarak Kürt kadınlarına bilinçlenmeleri, örgütlenmeleri, mücadeleye katılmaları, kendi özgürlüklerini Kürdistan’ın özgürlüğüyle birlikte sağlayacak büyük bir mücadele içine girmeleri çağrısı yaptı. Bu güçlü, önemli bir çağrıydı. Gerçekten bütün kadın kesimlerinde de karşılık buldu. Genç kadınlar da olduğu kadar her yaşta kadında da karşılık buldu. Parti kuruluşu, Hilvan-Siverek direnişleriyle birlikte pratikleşip toplumu etkiler hale geldiğinde kitlesel olarak en yaygın etkilenen toplumsal kesimin başında kadın geldi. Başta Mardin, Batman, Urfa alanları olmak üzere Dersim’den Serhat’a kadar birçok alanda partinin kadın tabanı çok hızlı bir şekilde gelişti, genişledi, büyüdü.’ 79-80 süreci böyle bir gelişmeye tanık oldu.
Aynı düzeyde olmasa bile kadro katılımı da başlangıçtaki ideolojik dönemindeki darlığı fazlasıyla aşan, genişleyen bir düzeye geldi. Zindan direnişinde kadınlar yer aldı. Kadınlar da tutuklandı. O, aslında mücadeleye katılımda önemli bir alan da oldu. Düşmanın az da olsa kadınları da tutuklaması, benzer işkence ve baskılardan geçirmesi, özellikle Diyarbakır zindanında her türlü hakareti yapan bir yaklaşım içinde olması kadın militanlaşmasını, devrimcileşmesini, kadın özgürlüğü için mücadele etme gereğini daha çok geliştirdi. Mücadelecilik boyutunda hem kadını etkiledi hem de erkeği etkiledi. Sara yoldaş öncülüğündeki bu büyük direnişin gerçekten önemli etkisi var.
Tabii benzer durum daha yaygın olarak yurtdışı çalışmalarında yaşandı. Lübnan-Filistin sahasındaki toparlanma ve hazırlık dönemine belli bir kadın kadro topluluğu katıldı. Bu süreçte Avrupa’da gelişen çalışmalar içerisinde kadın desteği tıpkı Kürdistan’daki gibi arttı. Aynı durum Rojava Kürdistan’da da destek olarak gelişme gösterdi. Bunlar önemli adımlardı.
Bütün bunların üzerine 15 Ağustos gerilla atılımı yaşanınca ve bu atılımla başlayan gerilla mücadelesine Kürt kadınları da birer özgürlük savaşçısı olarak silah kuşanıp katılınca söz konusu gelişmeler bir hamlesel düzeye dönüştü. Hem nicel hem nitel olarak büyük bir sıçrama yaptı.
Mahsum Korkmaz Akademisi eğitim sürecinde böyle bir katılım yoğunlaşması oldu. 3’üncü Kongre’de Kadın Özgürlük çizgisi temelinde yaşanan ideolojik derinleşmeye dayalı olarak Mahsum Korkmaz Eğitim Akademi sürecinde Önder Apo’nun kadın sorununa ilişkin geliştirdiği çözümlemeler, bunların basın üzerinden yayınlanması toplum içinde yoğun bir yankı yaptı, etkide bulundu. Öncelikle kadınları çok hızlı etkiledi, harekete geçirdi. Erkeği de durumu yeniden değerlendirme, doğru anlama, kadına doğru yaklaşmak biçiminde kendini sorgulama süreci içine aldı. Böyle bir sürecin o dönemde etkili bir biçimde geliştiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
1990 başındaki gelişmeler bu konuda çok daha fazla etkili oldu. Gerilla mücadelesinin toplumu ulusal diriliş devrimine götürmesi, Cizre ve Nusaybin’den başlayan serhildanların Kuzey’de bütün Kürdistan’a yayılması, aslında ulusal diriliş devrimi kadar kadın özgürlük devriminin başlangıcı da oldu. Çünkü serhildanlarda öncülüğü yapan ve en çok yer alan kadınlardı. Gerillada kadınların varlığı toplumu çok derinden etkilemişti. Önder Apo’nun değerlendirmeleri eğitici ve sevk edici olmuştu. Bu temelde yoğun bir kadın katılımı, kadının düzenden, sömürgeci sistemden kopuşu, aynı zamanda da erkek egemenliğini sorgular ve ondan kopuşu başlatır hale gelmesini gündeme getirdi. Önemli bir süreçti. ’90 başını böyle değerlendirmemiz lazım.
Buna Zelê pratiğinde olumsuz yaklaşımlar, geleneksel erkek egemen zihniyet ve yaşamı ifade eden tutumlar dayatılmaya çalışıldı. Bozucuydu, zorlayıcıydı. Önderlik buna müdahale etti. Yoğun bir değerlendirmeyle hem kadın özgürlük çizgisini daha belirgin kıldı hem de kadın gerillalaşmasının teorik temellerini oluşturdu. Buna dayalı olarak ’95 Mart başında yapılan Kongre’yle YAJK kuruluşu gerçekleşti. Üçüncü Kongre’den sonra da 1987’de Avrupa’da yapılan Kongre’yle YJWK kurulmuştu. Bu kadının kitlesel örgütlenmesiydi. YAJK militan örgütlenme oluyordu. YJWK’yi aşan düzeyde öncü örgütlülüğü geliştirmeyi hedefleyen bir örgütlenmeydi. Bu temelde özgür kadın birlikleri gelişme gösterdi. Gerilla da kadın etkinliği nicel ve nitel olarak çok daha fazla arttı. Kadının hem gerilla hem de kadın direnişindeki konumu son derece etkili, öncülük düzeyine tırmanan bir noktaya geldi. Zaten PKK’nin ‘90’lı yıllarda ayakta kalma ve mücadeleyi geliştirmesinde Parti ve gerilladaki fedaileşmeyle birlikte kadın özgürlük çizgisi ve hareketinin gelişimi belirleyici bir rol oynadı.
Komployu Önder Apo’ya ve PKK’ye karşı baştan itibaren gelişen planlı saldırıların bir halkası olarak değerlendirirsek kadın özgürlük mücadelesinin geliştiği ‘90’lı yıllar baskı karşısında kadın direnişinin özgürlük mücadelesine nefes aldırma, güç katma, ayakta tutma hareketi olarak olarak değerlendirilebilir. Yani kadın, baskıya karşı mücadeleyi ayakta tutabilmek için refleksleriyle, bilinciyle mücadeleye daha çok katıldı. Bir de Önderlik düzeyi bunu bilinçli ve planlı olarak geliştirmeye çalıştı.
Yine eğer uluslararası komployu ’87-88 saldırısıyla, ya da daha somut olarak ’92 Güney Savaşı’yla başlayan bir süreç olarak görürsek bu durum, küresel kapitalist modernite sisteminin, yani Kürt soykırım sisteminin PKK’ye dönük gerçekleştirdiği topyekûn bir saldırı süreciydi. Buna karşı PKK bir yandan fedaileşmeyi derinleştirirken, diğer yandan kadın özgürlük çizgisini ve buna dayalı olarak da kadının özgürlük mücadelesine gerilla ve halk direnişi temelinde daha etkin katılımını sağlayarak cevap verdi. İmha amaçlı saldırıları böyle bir güçle karşılamayı ve kırmayı hedefledi. Bu da kadın özgürlük mücadelesini daha çok geliştirdi, yükseltti. Önderlik buna büyük önem verdi. Teorik düzeyde büyük gelişmeler ortaya çıkardı. Düşünceyi derinleştirdi, çizgi geliştirdi. Kadın Özgürlük Devrimi’ni çizgiye kavuşturdu, ilkelerini ortaya çıkardı. Pratikte ise eğitip örgütleyerek güç ve destek vererek kadının mücadele tecrübesinin, bilincinin daha fazla gelişmesi, enerjisinin pratiğe daha çok dönüşmesi için çaba harcadı. Bunlar oldukça bilinçli, örgütlü çabalardı. Aslında sömürgeci-soykırımcı saldırıları kırma amaçlı çabalardı ve karşılık buldu. Kadın mücadelesi de bu temelde yükselim gösterdi.
Uluslararası komploya karşı gelişen “Güneşimizi Karartamazsınız” fedai direnişi, büyük bir direnişti. Bu direnişte kadın ve erkek birlikte yer aldı. Ama kadının daha etkili katılımı görüldü, mücadeledeki öncülük düzeyi burada ortaya çıktı. ‘90’lı yıllarda Önder Apo’nun çabalarıyla yaşanan teorik, örgütsel ve askeri gelişmeler buna yön verdi. Bu beraberinde Beritan ve Zilan öncülüğünü ortaya çıkardı.
Gerçekten Zilan çizgisi Önder Apo’yu fedaice sahiplenme ve savunma çizgisi olarak varlık buldu, dolayısıyla Önder Apo’ya yönelik saldırılara karşı mücadelenin çizgisi oldu. Zilan çizgisinde bilinçlenen ve örgütlenen kadın, uluslararası komplonun imha saldırılarını görünce ona karşı her kesimden önce daha büyük bir cesaret ve fedakârlıkla direnişe yöneldi. Birçok fedai eylemini kadın militanlar, yurtsever kadınlar gerçekleştirdi. Çok daha gözü pek, cesur ve fedakâr olduğu ortaya çıktı. Zaten kadının pratik katılımını değerlendirirken de önder Apo şunları söylemişti: “Daha çok bağlılar, daha çok dürüst ve samimiler, daha az kaçıyor ve daha az bozuyorlar. Devrime daha büyük güç ve değer katıyorlar” demişti. Bu temelde bilinçlendirilir, eğitip örgütlendirilen kadın, komplo karşısındaki direnişte daha fazla rol oynadı.
Aslında kadının daha güçlü olan duygusal zekâsı, uluslararası komplonun ortaya çıkardığı tehlikeyi, saldırıyı daha fazla hissetmesini getirdi. Aşırı duygusallığın yarattığı zorlanmalar aşıldığında bu büyük bir cesaret ve fedakârlık olarak ortaya çıktı. Tabii zorlayıcı olan dar, aşırı duygusallıktı. O bazı biçimlerde zorlayıcı olsa da genel kadın duruşu ve mücadelesini belirlemedi. Belirleyici olan komploya karşı direnişe katılım ve onun geliştirilmesiydi.
9 Ekim ve 15 Şubat arasında komploya karşı mücadelede bu net görüldü. 15 Şubat komplosuna karşı tepkide yine çok belirgin bir biçimde görüldü. Komploya karşı gelişen serhildanlarda kadınlar çok aktif yer aldı. Daha sonra, 24 yıllık uluslararası komploya karşı mücadelede de kadın örgütlülüğü, ’90’lı yıllardaki düzeyini aşarak kendisini partileştirerek, gerillalaşmasını geliştirerek, toplumsal hareketini daha eğitimli ve örgütlü kılarak büyük bir özgürlük hareketi, özgürlük devrimi, Kürt Özgürlük Mücadelesinin öncü gücü haline kendini getirdi.
Komplo en fazla kadınları hedefledi. Neden? Çünkü komploya karşı en gözü pek bir biçimde en cesur, en fedakâr, en yaygın direnen kesim kadınlardı. Dolayısıyla da komplo özgürlük umutlarını, bilincini kırmak istiyordu. Kadın özgürlüğü ise bütün toplumsal özgürlüklerin temeli, esasıydı. Kadın özgürlük bilinci, etkinliği kırılmadan toplumsal özgürlüğü zayıflatmak, onun bilincini, örgütlülüğünü geriletmek mümkün olmazdı. O bakımdan da bu saldırı tesadüfi değildir. Son derece bilinçli ve planlı bir saldırıdır.
Aslında nasıl Önderliğe saldırıldıysa, PKK’yi tasfiye etmek, gerillayı ezmek, soykırımı tamamlamak için komployla Önderliğin imhası öngörüldüyse ki bu öncülüğe saldırıydı. Dolayısıyla öncülüğünü geliştiren ve hızla bu durumu güçlendirmekte olan özgür kadın mücadelesine saldırının da böyle bir boyutu var. Öncüye yöneltilmiş bir saldırı olarak görmek lazım. Geneli zayıflatmak, tasfiye etmek için öncünün imhası gerekiyor. Bu ideolojik, örgütsel ve pratik düzeyde öyledir.
Komplo karşısındaki mücadele sürecinde, hareketin yeniden yapılanması sürecinde kadın hareketi de kendini yeniden yapılandırdı. PAJK yapılanması gelişti. KJB daha sonra KJK örgütlülüğü oldu. Her alanda kadın eğitimi ve örgütlenmesi gelişti. Mücadeleye her düzeyde öncülük edecek bir boyut kazandı.
Komplonun kadını hedeflemesi zaten genel egemen zihniyet ve siyasetin bir gereği de oluyor. Sadece komploya özgü değil, erkek egemen faşist diktatörlüklerin en çok korktuğu ve saldırdığı kesim, bilinçli ve örgütlü özgürlük mücadelesi yürüten kadın kesimi oluyor. Bu noktada şu önemli: Önder Apo “Bir saldırı eğer beni öldürmezse o zaman güçlendirir. Ben ondan güçlü çıkarım” dedi. Dolayısıyla önemli olan iki nokta var: Birincisi saldırının seni imha etmesine fırsat vermeyeceksin, ikinci olarak da saldırıya karşı mücadele etme yol ve yöntemini bulacak, cesaret ve fedakârlığını göstereceksin.
Şimdi uluslararası komplonun bütün topluma ve toplum şahsında kadına yoğun saldırısını da bu temelde değerlendirmek gerekiyor. Kadını, özgür kadın hareketini tümden dağıtıp imha edebilseydi tehlikeliydi. Ama öyle yapamayınca bu sefer neye yol açtı? Kadın özgürlük mücadelesinin daha çok gelişmesine, kadının daha çok bilinçlenmesine, daha fazla özgürleşmesine, daha çok örgütlenmesine, daha cesur ve fedakâr hale gelmesine, daha çok öncüleşmesine yol açtı. Aslında komploya karşı mücadele içerisinde Özgür Kadın Hareketi’nin bu kadar baskıya, zulme, işkenceye, tecavüze rağmen daha büyük gelişimini bununla açıklayabiliriz. Dikkat edilirse bu yaklaşım durumu izah ediyor, anlaşılır kılıyor.
Bunun yanında genelde de kadın hareketinin bir gelişimi var. 20’nci yüzyıldaki devrimlerden kalan etkiyi de sürdürüyor ve ondan farklı olarak Feminist Hareket her alanda biraz daha yaygın gelişiyor.
Önder Apo savunmalarda Jîneoloj’iyi geliştirdi. Kadın bilimini kurdu. Kadına bilimsel, felsefi yaklaşımın gereklerini gösterdi ve kadın özgürlüğünü teorik ve ideolojik olarak çok geniş bir biçimde çözümledi. Erkek egemen zihniyet ve siyaseti, baskı ve köleleştirme durumunu tüm boyutlarıyla teşhir etti. Eleştirip mahkûm etti. Bu alanda büyük bir aydınlanma hareketi yarattı. Bütün özgürlükçü gelişmelerin, ideolojik mücadelenin, devrimin temeline kadın özgürlüğünü ve kadın özgürlük devrimini koydu. Bu da Kürt kadınında çok önemli bir bilinçlenme ve örgütlenme yarattı. Gerçekleri görme, o derin yurtseverliği Kürt ve kadın özgürlüğüyle birleştirerek büyük bir bilincin, iradenin, yaratıcılığın ortaya çıkmasını, büyük bir enerjinin gelişmesini sağladı.
Tabii 20’nci yüzyıla büyük devrimler yüzyılı dedik. Herkes böyle değerlendiriyor. 21’inci yüzyılı devrimsiz bir yüzyıl olarak tanımlayamayız. 20’nci yüzyıl devrimler yüzyılıysa, onun tecrübesine dayanan 21’inci yüzyılın, daha büyük devrimlerin yüzyılı olması gerekir. En azından bir çıkarsama olarak bunu söyleyebiliriz. 20’nci yüzyıl için öngörülen devrimler nelerdi? En başta işçi sınıfı devrimiydi. İşçi sınıfı, öncü olarak görüldü. Buna dayalı olarak ulusal kurtuluş devrimleri, demokrasi hareketleri bunun birer parçası olarak esas alındılar. Ama yüzyıl devrimine damgasını vuran işçi sınıfıydı. İdeolojik, örgütlülük, tanımlama olarak kesinlikle böyleydi.
21’inci yüzyılın teorik, ideolojik, örgütsel ve eylemsel bakımdan 20’nci yüzyıldan farkı her şeyden önce bu devrimsel karakterin değişmesiyle ortaya çıkıyor. Bu sefer öncü kadındır. İdeolojik, örgütsel çizginin belirleyicisi kadın özgürlük mücadelesi ve çizgisidir. İşçi sınıfı öncülüğü 20’nci yüzyıldaki gelişmeleri yarattı. Aslında birçok gelişme heba da oldu, çözüldü de. Ama etkileri, kalıntıları sürüyor. Hepsi yok oldu demek doğru değil. Fakat iddia ettiği alternatif dünyayı yaratamadı. Bir dünya devrimini gerçekleştiremedi. Belli alanlarla, siyasi ve askeri boyutla sınırlı kaldı. Sonra da onun büyük kısmını kaybetti.
Şimdi bu durum neyi gösteriyor? İşçi sınıfı öncülüğüyle sonuç alıcı, zafer kazanıcı, kalıcı bir devrimin, özgür yaşamın, demokratik toplumun, komünalizmin gelişemeyeceğini gösteriyor. Mevcut gelişmeler küçümsenmemekle birlikte devamlılığını sürdüremedi. O halde yeni öncülüğe ihtiyaç vardır. Bu öncülüğü paradigma değişimiyle birlikte Önder Apo, kadın öncülüğü olarak tanımladı. İşçi öncülüğü yerine ideolojik düzeyde kadın öncülüğünü koydu. İşçi-köylü ittifakı, ulusal kurtuluş mücadelesinde temel güçtü. Özgürlük ve demokrasi mücadelesinde, demokratik modernite devrimindeyse kadın ve gençlik öncülüğünü temel güç, ittifak, öncülük olarak tanımladı, değerlendirdi. İdeolojik çizgi olarak kadının özgürlük çizgisini temel güç olarak koydu.
Bu paradigma değişimi temelindeki yeni devrimlerin esasını ifade ediyor. Kadın öncülüğünde oluşacak bir devrimdir. Dolayısıyla nasıl ki 20’nci yüzyıla öncülük karakteriyle işçi yüzyılı diyorsak, tabii ki 21’inci yüzyıla da kadın yüzyılı demeliyiz.
Şimdiden Kürdistan’da ve diğer alanlarda kapitalist modernite sistemine, erkek egemen düzene karşı gelişen kadın mücadeleleri, örgütsel ve eylemsel olarak, yine teorik ve ideolojik olarak hem canlılığı hem düzeyi hem etkinliğiyle öncülüğü gerçekleştirmiş durumda. Devrimci mücadele diyebileceğimiz bütün mücadelelere damgasını vuruyor. Dolayısıyla aslında 21’inci yüzyıl şimdiden kadın yüzyılı olmaya başlamıştır. Kadın 21’inci yüzyılı kendi yüzyılı yapma bilincini, iradesini, örgütlülüğünü ve eylemini ortaya çıkartmıştır. Artık olacak dememeliyiz, mevcut haliyle 21’inci yüzyıl, kadın yüzyılıdır.
Peki, bunun ötesinde ne demek gerekiyor? Acaba bu yüzyılın sonuçları ne olacak? Kadın hangi düzeyde, ne kadar gerçekleşecek, başarıya ulaşacak? Toplumsal devrimi ne kadar geliştirecek, toplumsal özgürlüğü ve onun yaşam alanı olarak demokratik toplumu ne kadar bilinçli, örgütlü olarak var edecek? Yeni bir dünyayı, demokratik toplum dünyasını ne kadar yaratacak? Özgür birey ve demokratik komüne dayalı yeni bir yaşamı, dünya gerçeğini hangi oranda, nerede, nasıl ve ne kadar var edecek? Aslında şimdi karşı karşıya olduğumuz, cevap bekleyen, pratikleşme isteyen sorular bunlardır. Bu yüzyılın bundan sonraki süreci aslında bu konularda netleşme yaratacak. Pratik gelişmeler soruların cevabının ne olduğunu gösterecek.
Özellikle gerillayla birlikte Önder Apo’nun kadın mücadelesine verdiği önem, ‘90’lı yıllardaki yoğunlaşmaları, çabaları doğru, yerinde olmuştur. Sonuçları kesinlikle boşa gitmemiştir. Hem ‘90’lı yıllarda hareketin yenilmezliğini yaratma hem de uluslararası komploya karşı yenilmezliğini sağlamaktan öteye devrimi daha da derinleştiren, toplumsal kılan, özgür birey ve demokratik komün çizgisine oturtan, dolayısıyla gerçek bir özgürlük devrimi, toplumsal devrim haline getiren bir düzeye ulaşmıştır. Bütün bunlar harcanan emeklerin boşa gitmediğini, çabaların sonuç verdiğini, dolayısıyla bu konudaki anlayışın, tutumun doğru, yerinde olduğunu, başarı getirdiğini göstermiştir. Önder Apo’nun diğer konulardaki değerlendirmeleri, çıkışları nasıl hep pratikte doğrulanmışsa kadın özgürlüğüne, Özgür Kadın Hareketi’ne dair değerlendirmelerin hepsi de parlak bir biçimde doğrulanmıştır. Dolayısıyla sonucu bu gelişmeler belirleyecek. Gittikçe bu etkinlik daha çok artacak. Kadın örgütlenmesi, bilinçlenmesi, kadın mücadelesi Önder Apo’nun öngördüğü hakikat devriminin adım adım gerçekleşmesini daha çok sağlayacaktır. Zihniyet ve yaşam tarzı devrimini daha güçlü geliştirecektir. Bunun ölçülerini özgür kadın duruşu belirleyecektir. Bu şimdiden netleşmiştir, önümüzdeki süreçte de daha çok gerçekleşecek ve kesinleşecektir.
DURAN KALKAN (HEVAL ABBAS)
YORUM GÖNDER