ROJAVA DEVRİMİNE SAHİP ÇIKMAK, İNSANLIĞA SAHİP ÇIKMAKDIR
QSD Genel Komutanlık Üyesi Newroz Ehmed, "Beraber nasıl Kobanê’ye, Şengal’e sahip çıktıysak devrime sahip çıkmak, Rojava’yı sahiplenmek, insanlığa sahip çıkma, bu ruhla katılmak önemlidir" dedi.
Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük olası karadan harekâta karşı güçlü hazırlıklarının olduğunu vurgulayan Demokratik Suriye Güçleri Komutanlık Üyesi Newroz Ehmed, “Olası kara harekâtına karşı önceki dönemlere göre tecrübe, hazırlık ve güçlerimizin moral düzeyiyle tümüyle hazırız” dedi.
Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Genel Komutanlık Üyesi Newroz Ehmed, Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılarına dair ANF’nin sorularını yanıtladı.
'SALDIRILAR SESSİZLİKTEN DOLAYI ARTIYOR, HERKES KARŞI ÇIKMALI'
Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırıları sürüyor. Şu ana kadar yapılan saldırıların bilançosuna bakıldığında sivil kayıplar ağırlıkta ve bölgenin alt yapısı hedef alınıyor. Bu vuruş tarzını nasıl değerlendiriyorsunuz? Askeri güçleri hedef alamadıklarından mı sivillere yöneliyorlar?
Türk devleti bölgeye yönelik her zaman saldırılarına devam etti. Fakat bu son bir haftadır saldırılar çok genişledi, ağır silahlar, keşif ve savaş uçakları ile üst düzeyde bir saldırı başlattı. Özellikle Ukrayna savaşının gündemde olduğu ve dünyanın bu savaş ile ilgilendiği böylesi bir süreçte saldırıların yoğunlaşmasını fırsat bildi. Türk devleti bunu Rusya, Amerika ve Avrupalı ülkelere dönük baskı olarak kullandı. Bu ülkeler de Ukrayna savaşına bağlı olarak sıkışma yaşıyor ve Türk devleti de bu ülkelerden taviz aldı. Kendi çıkarları ve sessiz kalmalarından faydalanarak saldırılarını daha da genişletti. Türk devleti belki BM’nin 51’inci maddesine göre topraklarını 30 kilometre koruma gerekçesini sunuyor fakat Suriye topraklarına dönük saldırıları 60 kilometreyi geçmiş durumda. Türk devleti aynı zamanda siviller öldü gerekçesiyle -tabii bizim açımızdan kimin yaptığı belli olmuş olsa bile hâlâ netleşmedi- Rojava’ya dönük saldırıların yoğunluk düzeyini arttırdı. Buna karşılık ise Rojava’da siviller hedef alındı, katliam yapıldı. Halk vurulanlara yardıma giderken bilinçli bir şekilde hedef alındı. Bombalanan yerler ağırlıkta sivil yerleşim yerleri. Askeri güçleri hedef alamadıklarından kaynaklı değil, bilinçli bir şekilde sivilleri hedef alıyor. Zaten basın yayın organlarında birçok kez dile getirdi. Bölgenin alt yapısı, halka hizmet eden kurumlar, elektrik santralleri, okullar, hastaneler, soğuk hava koşullarının şiddetlendiği bir süreçte petrol ve mazot sahaları hedef alındı, ayrıca bölge koşullarının da zorlayıcı olması insanlığı bir felaketle karşı karşıya bırakıyor. Türk devleti buna rağmen alt yapıyı hedef aldı. Buğday ambarları hedef alındı. Yani bir halkın geleceğinin devam edebilmesi için ihtiyacı olan her yer hedef alınıyor. Halkın bölgeyi terk etmesini istiyor, yaşamını idame edememesi, göçertme politikası dahilinde bilinçli hareket ediyor. Halkımızın ve savaşçılarımızın bu politikalara karşı tavrı güçlüydü. Bölgeye dönük binlerce bombanın kullanılması, o kadar keşif ve savaş uçakları vuruşlarına rağmen karşılığında büyük bir sessizlik de yaşanıyor. Ukrayna’da sadece bir elektrik santrali hedef alındı, dünya âlem ayaklandı, halkın nasıl elektriksiz bırakıldığına karşı devletler harekete geçti, gündemine aldı hatta yaptırımlara kadar gidildi. Ama bölgeden yaşanan duruma karşı herkes sessizliğini koruyor. Türk devleti de eğer bu denli saldırılarını yoğunlaştırdıysa var olan boşluktan kaynağını alıyor. Bunun için herkes bu saldırıların gerçekliğini görmelidir. Türk devletinin sunduğu gerekçelerin açıklığa kavuşması için üzerimize düşen görevi yerine getirmeye hazırız ama herkes bunun için çaba harcamalı ve Türk devletinin planlarına karşı duyarlı olmalıdır.
'TÜM BÖLGEYE YAYILIR'
Saldırılarda gelinen son durum nedir? Karadan bir saldırı söz konusu mu? Olası kara harekâtında hedef olacak kısmi bölgeler var mı, yoksa tüm bölge hedefte mi?
Saldırı şiddetli bir şekilde devam ediyor. Türk devletinin saldırılarına karşı sessizlik devam ederse saldırılarını daha da genişletecek. İlk adımları her fırsatta dile getirdiği 30 kilometrelik hattı olacaktır. Son günlerde de bunu dile getirmişlerdi. Fakat saldırılar sadece bir bölge için değildir. Kendileri de birkaç bölge ismi vererek adım adım işgal edeceklerini söylemişlerdi. Belki tümden bölgeyi hedef almazlar ama adım adım ilerleyerek bölgenin tümünü işgal etme hedefleri var. Planları, kendilerince güvenlikli bölge oluşturmak yani bölgenin tümünü işgal etmek. Olası karadan harekâtına karşı tüm bölgelerde hazırlıklarımız tamamlandı. Halkımız da böylesi bir saldırıya hazır olmalıdır. Uzun bir süredir gündemimizde ve karadan bir saldırıya hazırız. Birçok kez belirttik. Gelişen saldırılar sadece bir bölgeyle sınırlı kalmayacak, zaten Türk devletinin de yaklaşımı sadece bir bölgeyi hedef almak değil. Sadece bir bölgeye olacak saldırı da tüm bölgenin istikrarını bozacaktır. Birçok güç bunu fırsat bilerek bölgede kendisini güçlendiriyor ve faydalanıyor. Son zamanlarda varlıklarını güçlendiriyor ve bölgede hakimiyet kurmaya çalışıyor. DAİŞ başta olmak üzere birçok güç bu koşulları fırsat biliyor.
'KARADAN SALDIRI HAZIRLIĞIMIZ TAMAMLANDI'
Olası bir kara harekâtına karşı hazırlıklarınız neler?
Askeri güçler olarak hazırlıklarımız çok güçlü. Önceki dönemlere göre hem tecrübe konusunda hem hazırlık konusunda hem de askeri güçlerin morali açısından tümüyle hazırız. Son bir haftada ortaya çıkan tabloya bakacak olursa askeri güçlerimizin performansı, toprağını ve halkını savunma potansiyeli, sorumlulukları dahilinde büyük bir coşku ve moralin olunduğu belirtilebilir. Hazırlıklarımız önceki süreçlere göre daha güçlüdür. Zaten askeri güçlerimiz her zaman savaş pozisyonundaydı fakat şu an savaşı karşılama hazırlığı daha güçlü. Tabi halkın saldırılar karşısındaki tavrı kutsaldı. Her fırsat da askeri güçlerin direnişine sahip çıktı, destek sundu. Bugün aynı mevzide aynı koşullarda tehlike altındayız. Bunun için halkın kutsal duruşu askeri güçlere moral oldu, daha güçlü bir duruş sergilemelerine de vesile oldu. Devrimci Halk Savaşı kapsamında halk ve askeri güçlerimiz bütünleşti. Nasıl Şêxmeqsud, Kobanê ve son süreçlerde Xiwêran’daki Sinaa Cezaevi’ne dönük saldırıda halk ve askeri güçler beraber hareket ettiyse bugün de bu tabloyu yaşıyoruz. Halkımız askeri güçlerin arkasında değil yanında yer alıyor ve bunu da geçmiş süreçlerde ispatladı. Halkımız böylesi bir mesaj verdi. Güçlü bir beraberlik var. Her zamankinden daha güçlüyüz. Halk ve askeri güçlerin beraberliği ile saldırıları geri püskürteceğiz.
ULUSLARARASI GÜÇLERİN ROLÜ
Bombardımanda kullanılan mühimmatlarda NATO izine rastlandı. Yine Rusya ile anlaşma yapıldığı söyleniyor. Yani her halükârda bu saldırılarda uluslararası güçlerin onayı olduğu görülüyor. Sizin bu güçlerle konuya ilişkin görüşmeleriniz oluyor mu? Uluslararası güçler konusunda tutumunuz net olarak nedir?
Bu konularda birçok görüşmemiz oluyor. Türkiye NATO’ya üye bir devlet ve politikaları da biliniyor. Türk devletinin kullandığı askeri malzemeler NATO’nun onayı olmadan kullanılamaz. Türk devletinin uygulamalarını görmezden geliyor ama Türk devletine yönelik tehdit oluştuğuna da hak veriyor, Türk devletinin varlığına dönük tehdit olduğu ve varlığını koruması için hakkı olduğunu düşünüyor. Türk devletine arka çıkan güçler, bu denli verilen destekler, verilen silah, teknik ve mühimmat desteğine karşı bölgemize ve güçlerimize dönük bu saldırılar meşru görülüyor. Bu silah ve mühimmatlarla yapılan saldırılar ile halkımıza dönük yapılan katliamlara göz yumuyorlar. Böylesi bir rol oynuyor. İlginç olan durum ise Türk devleti bir çocuk ve bir öğretmenin öldürmesini gerekçe gösterdi ki bu saldırı ile hiçbir alakamız yok ama bölgemizde kendilerinin verdiği silahlarla bu kadar sivil yerleşim yerleri bombalanıyor, sivil ve çocuklar katlediliyor fakat şu ana kadar bir refleks yok, sessizliklerini korumaya devam ediyorlar. Bu durumu var olan politika ve bilenen çıkarlar doğrultusunda ele alıyoruz. Bunun için daha güçlü ve net tavır sergilenmesi kanaatindeyiz. Türk devletinin saldırıları genişletmemesi için diyalog halinde olduklarını söylüyorlar ama güçlü bir tutum sergilenmediği için Türk devleti de daha fazla cesaretleniyor ve saldırıları genişletiyor. Dolayısıyla saldırıları bu güçlerin tutum ve sessizliğinden ayrı ele alınamaz.
'ARAP ÜLKELERİ VE ŞAM HÜKÜMETİ SERT TEPKİ GÖSTERMELİ'
Saldırılarda Şam hükümet askerleri de hedef alındı. Şu ana kadar Esad yönetiminden bir tepki gelmedi. Şam’ın saldırılara yaklaşımı nedir veya nasıl olmalıdır?
Yapılan saldırılar sadece güçlerimize karşı başlatılan bir saldırı değildir. Tüm Suriye topraklarına yöneliktir. Kendileri de, tehlike var ise 30 kilometreyi geçeriz diyor. Reqa ve birçok bölgeden bahsediyor. Suriye topraklarının geneline dönük kapsamlı bir saldırı planı var. Suriye topraklarında hakimiyet kurmaya dönük bir planlama ve bu planlamanın tarihi bir planlama olduğu ve Osmanlı Dönemi’nden geldiğini biliyoruz. Bunun için sadece Kürt halkına karşı değil tüm bölge halkının varlığına karşı. Arap ve Süryani halkımızın yerleri hedef alındı ve böyle birçok örnek sıralayabiliriz. Suriye topraklarına, bölgede yaşayan halklara ve özellikle Arap halkına karşı. Bu nedenle daha sert bir tutum ortaya konulmalı. Suriye hükümetinin var olan pozisyonu saldırılara karşı çıkabilecek durumda değildir, durumu ortadadır. Dolayısıyla Arap ülkelerinin tutumu çok önemlidir. Türk devletinin çizdiği planlamaya göre tüm Arap halkı ve ülkeleri hedeftir. Arap ülkelerinin de bu gerçeklik karşısında tutumları sert, güçlü ve net olmalı, güçlü bir destek bekleniyor. Suriye hükümeti ile de diyaloglarımız ve ortak çalışmalarımız var. Tüm sınır hatlarında da bulunuyor. Hedef alınan birçok yerde Suriye ordusunun askeri yaralandı ve hayatını kaybetti ama istenilen tutum hala zayıf ve eksik. Plana ve saldırılara karşı Arap ülkeleri ve Şam hükümeti komple bir tavır sergilemeli.
'BÖYLE DEVAM EDERSE DAİŞ'LE MÜCADELEYİ SÜRDÜREMEYİZ'
DAİŞ’e karşı mücadele eden halka ve güce yönelik saldırıya karşı uluslararası güçlerin tepkileri ne düzeyde, nasıl bir tavır sergilemeliler?
Uluslararası Koalisyon ile DAİŞ’e karşı elde edinilen başarı ve devam mücadele sonucunda, dikkat çekici olan Hol Kampı’nın güvenliğini sağlayan güçlerimiz ve çevresinin hedef alınması. DAİŞ çetelerinin tutulduğu hapishaneleri ve güvenliği sağlayan güçlerimiz hedef alındı. Planlı ve bilinçli bir saldırıdır. Aynı şekilde Koalisyon ile hareket eden özel kuvvetlerimiz hedef alındı ve bu saldırıda şehit olan arkadaşlarımız da oldu. Bu saldırılarda şehit ve yaralılarımız oldu. Türk devleti bu saldırıları planlı yapmakta. Yalnızca QSD, Özerk Yönetim ve bölge halkı hedef de değil, verilen mücadeleyi kabul etmemekteler ve bunu her fırsatta dile getiriyorlar. Amaçları, bu saldırılarla öyle yapalım ki uluslararası devlet güçleri çekilsinler ve şimdiye kadar yürütülen çalışmaların hepsi boşa gitsin, hapishanelerde tutulan tüm DAİŞ çetelerinin serbest kalsın, yayılsınlar ve ailelerini yeniden kurtaralım mantığıdır. Böylece DAİŞ’i yeniden canlandırmak istiyorlar. DAİŞ de zaten bu saldırılardan faydalanıyor. Elimizde Türk devleti saldırıları ile kendilerini daha da örgütleyip, güçlendirecek ve bölgeye yönelik saldırı olacağı bilgileri mevcut. Bu nedenle Türk devleti özellikle bu yerleri hedef aldı. Bunun için esas Koalisyonun varlığı, uzun zamandır birlikte sürdürdüğümüz çalışmalar, elde edilen sonuçlar yeniden boşa çıkararak yeni bir konuya çevirmeyi hedeflemekte. Ciddi anlamda tehlikeli bir plandır. Türk devleti bunu zaten açıkça söylüyor. Yaptıkları ise planlarını daha güçlü nasıl yürürlüğe koyacağı, pratiğe uygulamadır. Saldırılar böyle devam ederse DAİŞ’le olan mücadeleyi sürdüremeyiz. Zaten bu kadar bombardıman, keşif altında DAİŞ’e karşı mücadele etmek ve bunu sürdürmek mümkün değildir. DAİŞ fırsat yaratan saldırıların farkında olan uluslararası güçler sessiz kalıyor. Bu denli bir tavır saldırıların önünü alamaz ve saldırılar giderek yayılıyor.
DAİŞ zindanları ve Hol Kampı hedef alındı. DAİŞ ve ailelerinin bulunduğu zindanlar ve kampların son durumu nedir?
Saldırılara karşı önceden de belirttiğimiz gibi görevlerimizi yerine getireceğiz. Halkımıza verdiğimiz söz gereği bizden istenilen ne ise görevimizi yerine getireceğiz ve hazırlıklarımız da var. Fakat bu düzeyde gelişen saldırılar eşliğinde zindanları ve Hol Kampı’nı korumak da zorlayıcı. Hol Kampı’na olan saldırılarda 8 savaşçımız şehit düştü. Tüm bu zorluklara rağmen yine de kontrol altında tutmak istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki bu tehlike tüm dünya karşı sadece bölge halkı için değildir. Elbette elimizden geleni yapacağız. Fakat saldırılar böyle sürerse ve daha da şiddetlenirse bunları korumak mümkün olmayacaktır.
Bu saldırılar DAİŞ’e karşı mücadeleye nasıl yansıyacak?
Karadan olacak bir olası saldırıya karşı önceliğimiz halkımızı ve bölgemizi savunmaktır. Güçlerimiz tüm sınır hattı boyunca görevlerini yerine getirmekte. Tüm hazırlığımız ve gücümüz DAİŞ’e karşı olacak diye bir şey asla diyemeyiz. Çünkü doğal olarak zor olacak. Hem Türk devletine hem de DAİŞ’e karşı o kadar gücümüz de yok. Dolayısıyla DAİŞ’e karşı mücadeleyi etkileyecek, zayıflatacak. Böyle giderse DAİŞ’in bu saldırıları fırsat bilerek yeniden canlanacak ve eski tehlikeli hale dönecek. Birçok kez de dile getirdik, Türk devletinin amacı da budur ve planları bu çerçevede yürüyor. Planını ise açık bir şekilde yürürlüğe koydu. Sessizlik planın güçlenmesine neden olacak. Bunun için tedirginiz ve tüm dünyaya söylüyoruz ki buna karşı herkes tutum ve duruş sahibi olmalıdır. Bahsettiğimiz tüm yerlerin korunması tüm dünya güçlerinin de sorumluluğundadır. Bu vesileyle sorumlulukların yerine getirilmesini bir kez daha tekrarlıyoruz.
Saldırılara karşı mücadelede halkla nasıl bütünleşeceksiniz? Kuzey ve Doğu Suriye halkları nasıl bir mücadele düzeyi geliştirmeli?
Halkımız moral ve güç kaynağıdır, saldırılardaki duruşları bunu ispatladı. Halkımız da saldırılara karşı büyük tecrübe sahibidir. Kendilerini nasıl savunacaklarını, kazanımlarına ve toprağına nasıl sahip çıkacağına dair büyük bir tecrübe edindiler. Yapılan saldırılarda halkımızın gösterdiği duruş kimse bizi korkutamaz ve geri adım attıramaz mesajıydı. Halkımız görev ve sorumluluklarını zaten biliyor. Bu vesileyle halkımızın direnişini kutluyor ve selamlıyoruz. Bunda güç ve moral almaktayız. Bizden istenilen de halkımızın bu duruşuna layık olmamız ve sözümüzü yerine getirmektir. Hep beraber daha güçlü bir direniş duruşuyla toprağımıza, devrimimize, yönetimimize ve güçlerimize sahip çıktığımızı göstermeliyiz. Halkımızda bunu iyi bilmekte ve buna göre de hareket etmektedir.
'KOBANÊ VE ŞENGAL'E SAHİP ÇIKILDIĞI GİBİ DEVRİME SAHİP ÇIKILMALI'
Dünyanın dört bir yanında Rojava’yı savun şiarıyla eylemler düzenleniyor. Kürdistanlılar ve dostları sürekli alandalar. Dünya kamuoyu saldırılara karşı ne tür bir rol üstlenmelidir?
Halkın ve devrimin dostları bu süreçte ‘Rojava’yı koruyalım, Kobanê’yî koruyalım’ şiarıyla gösterdiği duruşu bir kez daha selamlıyor ve teşekkür ediyoruz. Gerçekten tüm zorluklara rağmen gece yarılarında halkımıza, yönetimine ve güçlerine sahip çıkmak için meydanlara akın ettiler. Güçlü mesajlar verdiler. Güçlü bir duruş sergilediler. Direniş değerlerini güçlü sahiplendiler. Herkes görev ve sorumluluklarını bilincindedir. Beraber nasıl Kobanê’yi, Şengal’e sahip çıktıysak devrime sahip çıkmak, Rojava’yı sahiplenmek, insanlığa sahip çıkma, bu ruhla katılmak önemlidir. Çok yönlü mücadele istiyor elbette. Halkımız ve dostlarımız bir çok alanda bu mücadele tarzını ve duruşunu sergiledi.
NUJİYAN ADAR/ANF
YORUM GÖNDER