20 ÇOCUĞUM DAHA OLSA ‘MÜCADELE EDİN’ DERİM
Meryem Erbey, 65 yaşında 10 çocuk annesi bir Kürt kadını. 10 çocuğundan biri çatışmalarda şehit düştü. İki çocuğu hala PKK saflarında. Bir çocuğu 12 yıldır tutsak. En küçük çocuğu sürgnde. Cezaevindeki kızına ise henüz yeni kavuştu.
"Anne yüreğindeki acının tarifi yok ama ülken işgal altında ve özgürlük yoksa bedel vermeyi kabulleniyorsun. Benim 20 çocuğum daha olsa ve ne yapmaları gerektiğini sorsalar, ‘bu halk ezildiği sürece size düşen mücadele etmektir’ derim.”
Kürt kimliğiyle tanıştığından beri yaşadığı tüm baskılara ve yaşına rağmen direnmeye devam eden Meryem Erbey, şunun altını çizdi: “Beni öldürseler, aç bıraksalar da Kürtlere haklarını vermedikleri, bu ülkeye adalet gelmediği, Önderlik üzerindeki tecrit kalkmadığı sürece bu yoldan dönmem.”
Siirt’in Eruh ilçesi Terxem (Bayramlı) köyünden 1975’te Mersin’in Toroslar ilçesine göç eden Erbey Ailesi, burada devlet baskısının en somut halini yaşadı. Aile, akrabaları olan Reşit Erbey’in 1993’te Mersin’de polis ile girilen bir çatışmada şehadetinin ardından adeta devletin hedefi oldu. Meryem Erbey’in oğlu Mesut ile kızı Halime 2001’de PKK’ye katıldı. Diğer kızı Zozan da 2003’te ağabeyi ve ablasının yolundan giderek PKK’ye katıldı. Bir diğer oğlu Mehmet Erbey de 12 yıldır tutsak ve 23 yıl hapis cezası aldı. Bir oğlu da Avrupa’ya sürgüne gitmek zorunda kaldı. Hayatı boyunca devlet şiddetini hem bedeninde, hem de ruhunda hisseden Erbey, yaşadığı tüm baskılara rağmen hala direniyor. 65 yaşını direnişe adayan Erbey, şimdilerde mücadelesini Mersin Barış Anneleri Meclisi’nde yürütüyor.
Gurbeti, ölümü, ayrılığı yaşayan Erbey’in hikayesi Kürtlere karşı devreye konulan 40 yıllık kirli savaşın özeti gibi.
Devlet rahat vermedi biz de boyun eğmedik
“Boyun eğmesi gereken Kürtler değil, çünkü Kürtler onuru için yaşıyor” diyen Erbey, şunları paylaştı: “Bugüne kadar ne devlet bize rahat verdi ne de biz devlete boyun eğdik. Mersin’e göç etmemizin nedeni hem ekonomik hem de baskılardı. O yıllarda ‘kaçak’ ya da ‘firar’ denilen kişiler bahane edilerek köyümüz jandarmalar tarafından basılıyordu. Jandarma köylülere insanlık dışı işkenceler yapıyordu. Askerler köye geldiğinde büyüklerimiz, ‘Rom askerleri’ geldi diyerek, köyden kaçıyordu. Hele biz, Türkçe konuşan birilerini gördüğümüzde kaçacak yer arıyorduk. Türkçe konuşan kişiler, büyüklerimize insanlık dışı işkenceler yapanlardı. Köyümüzü terk edip Mersin’e geldiğimizde yoksulluk yaşadık. Hiçbir şeyimiz yoktu. Dil bilmediğimiz için de her işte çalışma olanağımız yoktu. Eşim akşama kadar inşaatlarda çalışıp aileye bakardı. Ta ki çocuklarım büyüyene kadar. Göç ettirilmek, aynı zamanda mülksüzleştirilmekti. Çocuklarım büyüdü. Seyyar arabalarla pazara gidip çalışmaya başladı. Hem polisl hem de zabıtalar her defasında onlara engel oluyordu. Hatta bir kere oğlumun terazisine el koydular. Oğlum Türkçe bilmediği için terazisini geri alamadı. Bizim metropolde yaşantımız hep böyle oldu.
Baskılar artınca direnişi yükseltik
Eşimin yeğeni 1993’te Mersin’de polis ile girdiği çatışmada şehit oldu. O günden sonra evimiz karakola dönüştü. Neredeyse her gün ev basılır, biz gözaltına alınırdık. Bir gün beni ve eşimi gözaltına alan polisler, ikimizi de darp etti. Hatta kafamı o kadar sert duvara vurdular ki, uzun süre kendime gelemedim. Devletin baskıları her geçen gün artmaya başlayınca, biz de baskılara karşı direnişi yükselttik. Çocuklarım da bunu kabul etmeyerek, dağa gitti ben de hala mücadele içindeyim.”
Çocuklarım vazgeçmedi ben de vazgeçmem
Erbey Ailesi’nden her şehidin ardından yeni bireyler de mücadeledeki yerini aldı. Anne Erbey, çocuklarının mücadeleye katılmasını şu sözlerle anlattı: “Çocuklarımın amca çocukları şehit düştüğünde, benim çocuklarım da o yola girdi. Önderliğin yakalanması sonrası, iki çocuğum PKK’ye katıldı. Diğeri de onlardan iki yıl sonra PKK’ye katıldı. 2006’da oğlum Batman’da şehit oldu. Sonra devlet baskısı bitmedi. Torunumu, kızımı, oğlumu hepsini tutukladılar ama kimse vazgeçmedi. Onun için sürekli diyorum ki; Kürtleri baskı ile silah ile bitiremezsiniz, çünkü Kürtlerde biri PKK’ye katılıp şehit düştükten sonra bir diğer kardeşi PKK’ye katılıyor. Kardeşi katılmazsa amcasının oğlu katılım yapıyor. Mesela ben, kanımın son damlasına kadar mücadele edeceğim. Beni öldürseler de, aç bıraksalar da Kürtlere haklarını vermedikleri sürece, bu ülkeye adalet gelmediği sürece, Önderlik üzerindeki tecrit kalkmadığı sürece bu yoldan dönmem.”
Yüreğimdeki acı tarifsiz ama özgürlük için değer
Yıllardır çocuklarına hasret bir anne olarak yüreğindeki acının tarifsiz olduğunu ama özgürlük için değdiğini söyleyen Erbey, “Anne yüreğindeki acının tarifi yoktur. Anne yüreğinin acısının tedavisi yoktur. Ama ülken işgal ediliyorsa, çocuğunun özgürlüğü yoksa, hiç kimse yaşamasa da olur diye düşünüyorsun. Artık bu saatten sonra Kürtler korkmaz. Çocukları için de korkmaz. Benim 20 çocuğum daha olsa ve bana ne yapmaları gerektiğini sorsalar onlara derim ki; Öcalan tecrit altında olduğu sürece, bu halk ezildiği sürece, size düşen tek şey mücadele etmektir” şeklinde konuştu.
Bana sürgün, ölüm değmez bedenimden bir parça gitmiş
Mersin Barış Anneleri Meclisi çatısı altında mücadele eden Erbey, çocuklarının PKK’ye katılması ile birlikte daha direngen olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: “Bir anne kendi çocuklarının peşinde gitmek zorundadır. Bana ölüm, sürgün katledilme değmez, çünkü bedenimden bir parça gitmiştir. Ben bu mücadelenin ruhunda şunu gördüm; öyle bir mücadele ki, ne kadar çalışırsan, ne kadar mücadele edersen, bir o kadar bağlanıyorsun. Gittikçe mücadeleye anlam katıyorsun. Başına ne gelirse gelsin vazgeçemiyorsun. ‘Ben daha kaç gencin ölümünü engellerim’ diyorsun ve öylece durmadan devam ediyorsun. Onun için durmak yok, diyorum.”
Her Kürt mutlaka devlet şiddetini görür
Kürtlerin her yerde devlet şiddetine maruz kalabileceğine dikkat çeken Erbey, şunları ekledi: “Mücadeleye katılmayan Kürtler de rahat görmeyecek. Evlerinde otursalar da rahat görmeyecekler. Nerede olursa olsun bir gün o Kürt her türlü devlet şiddetine maruz kalacak. İster mücadele yürütsün, ister yürütmesin, çünkü Kürt olduğu için saldırıya uğruyorlar. Korucu olan Kürtler var. Kürtlerin şu an verdiği mücadele biterse devlet ilk olarak kendisine parayla bağımlı olan kesimleri yok eder. KDP için de bu böyle. Bizim kurtuluşumuz mücadelemizdedir. Kaybedersek hepimiz birlikte kaybedeceğiz.”
SELMAN GÜZELYÜZ (MA/DERSİM)
YORUM GÖNDER