KDP'NİN KÜRT DAVASI YOK
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat ile hem Kürt halkı hem de Türkiye’deki ırkçı rejim için varlık-yokluk olarak tanımlanan savaşı konuştuk...
KDP’nin bir Kürt davası yoktur. KDP’nin davası Kürdistan’ın kaynaklarını soykırımcı sömürgeci Türk devletine pazarlayarak zenginliğine zenginlik katmaktır. Öyle ki Barzani ailesinin ABD, Avrupa, Türkiye ve Körfez ülkelerindeki mal varlıklarıyla dünyanın sayılı zenginleriyle yarıştıkları görülüyor.
AKP-MHP ile işbirliği yapan KDP, Federe Kürdistan Bölgesi’nin Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine 17 Nisan’da işgal saldırısı başlattı. 23 günü geride bırakan işgal saldırısında gerillanın direnişi ile karşılaşan Türk devleti ve KDP, asker ölümlerini ile kayıplarını gizliyor. Ancak HPG'nin gün gün yaşanan çatışmalara ilişkin açıklamaları yüzlerce askerin öldürüldüğünü ve işgalcilerin büyük kayıplar verdiğini ortaya koyuyor. Yüksek teknoloji silahların kullanıldığı savaşa karşı büyük bir direniş sergileyen gerilla güçleri, işgalcilerin hesaplarını alt üst ederken Türk ordusu çareyi kimyasal silah kullanmakta buldu. İşgalciler, Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerinde kimyasal silaha sarılırken, yasaklı olan kimyasal silahların kullanılmasına göz yumulması ve uluslararası kurumların sessizliği dikkat çekiyor. Sömürgecilik ve işbirlikçilik kadar Kürt halkı için de varlık-yokluk olarak tanımlanan PKK'nin ise son savaş dediği işgal girişiminin perde arkasını, AKP-KDP ortaklığını, Barzanilerin servetini ve savaşın gidişatını KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat ile konuştuk. Bugün, Hozat ile yaptığımız ve 2 bölümden oluşan söyleşimizin ilk bölümüne yer veriyoruz.
Federe Kurdistan hükümeti adına hareket eden KDP ve Barzanilerin Ankara ile ilişkileri yoğunlaştı. Basına yansıttıkları gaz ve petrol anlaşması ve ticari ilişkiler olsa da perde arkasında nasıl bir pazarlık yapılıyor?
Sorunuza cevap vermeden önce içinde bulunduğumuz bu Mayıs ayında şehit düşen büyük devrim şehitlerini anmak istiyorum. Kurdistan ve Türkiye devrimci hareketinin büyük önderlerinden Mehmet Karasungur, İbrahim Bilgin 2 Mayıs’ta, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan 6 Mayıs’ta, Haki Karer, Dörtler ve İbrahim Kaypakkaya 18 Mayıs’ta şahadete ulaştı. Bu büyük devrimcilerin şahsında tüm özgürlük ve devrim şehitlerini saygı, sevgi ve minnetle anıyorum. Anıları bugün görkemli bir mücadele ile yaşatılıyor.
6 Mayıs aynı zamanda Önder Apo’ya karşı geliştirilen 1996 komplosunun yıldönümüdür. Komplo bugün mutlak tecrit ve soykırım saldırıları biçiminde devam ediyor. Komplocuları nefretle lanetliyorum.
Ayrıca 4 Mayıs Dersim 1938 tertelesinin 85. yıldönümüydü. Dersim soykırımında onurluca direnerek yaşamını yitiren canları, Seyit Rıza-Besê, Alişêr-Zarife ve Nuri Dersimi şahsında büyük bir saygı ve minnetle anıyorum. Soykırımcı sömürgeci Türk devleti er yada geç yaptıklarının hesabını bu halka verecektir. Aynı soykırım politikası bugün de sürüyor ve soykırım tamamlanmak isteniyor. Soykırımcı sömürgecilik, Zap işgal saldırısını yüzyıldır süren tertelenin nihai aşaması yapmak istiyor. Fakat gerillanın ve halkın direnişiyle bu hesap boşa çıkacak, faşist Türk devletini yüzyıllık soykırımcı gerçeği ile yüzleştirecek bir süreci başlatacaktır.
Sorunuza gelecek olursak; KDP’nin Türkiye ile ciddi bazı anlaşmalar yaptığı artık bir sır değildir. Başûrê Kurdistan’daki petrol ve gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya aktarılacağı, ABD ve Avrupa’nın da bunu desteklediği görülüyor. Rusya-Ukrayna savaşından kaynaklı ortaya çıkan gaz krizinin bir parçada olsa böyle aşılmak istendiği yorumları gerçeğin sadece bir parçası. KDP yıllardır Başûr’un petrol ve gazını Türkiye’ye satıyor. Bu konuda 50 yıllık anlaşmalar yaptıklarını kendileri açıkladı. Irak ve YNK ile KDP’nin yaşadığı sorunların önemli bir nedeni de budur.
Türkiye bu anlaşmalara dayanarak Musul ve Kerkük’e kadar siyasi ve askeri hakimiyetini geliştirmeye çalışıyor. Böylece yüzyıllık rüyası olan Misak-ı Milli sınırlarına ulaşmak istiyor. Tüm Başûr’u ve Rojava’yı işgal ederek ilerde uygun bir siyasi konjonktür yakaladığında işgal ettiği tüm bu alanları ilhak etmeyi hedefliyor. Türkiye’nin işgaller ile ulaşmak istediği stratejik hedefi kesinlikle budur; misak-ı milli sınırlarına ulaşmaktır. PKK’yi bu stratejik hedefleri önünde büyük bir engel olarak gördüğünden PKK’nin tasfiye edilmesi kendileri açısından bir beka sorununa dönüşmüş durumdadır. Zira PKK soykırımcı sömürgeci Türk devletinin soykırım, işgal ve ilhak politikaları önünde aşılmaz bir duvar gibi durmaktadır.
KDP, Türkiye’nin misak-ı milli sınırlarına ulaşma planını destekliyor. Bu plan gereği Başûrê Kurdistan’ı Türkiye’nin bir vilayeti haline getirme konusunda anlaşmış görünüyorlar. KDP’nin Türk devletinin Başûrê Kurdistan’da ve Rojava’da Türk işgaline aktif destek vermesi, işgallere meşruiyet zemini yaratma çabası bu gizli anlaşmayla ilgili bir durumdur. Türkiye Başûrê Kurdistan’ı işgal ve ilhak ederek Türkiye’ye bağlı bir vilayet haline getirecek, başına da vali olarak Barzanilerden birini koyacak. Bu konuda anlaştıkları görülüyor.
Türkiye KDP desteği ile Başûr’un önemli bir bölümünü işgal etmiş durumdadır. Askeri üs sayısını iki-üç katına çıkarmış bulunmaktadır. Türk ordusu Başûr’daki askeri üslerinden hareket ederek operasyon yapıyor. KDP, TC’ye Başûr’dan saldırı geliştirme imkanı sunuyor. İşgalci ordu Şeladize’den Kurojaro’ya çıkıyor, helikopterleri Başûr’daki üslerden kalkıyor. KDP işgalci orduya her türlü istihbarat, lojistik, güvenlik, barınma ve ulaşım imkanı sağlıyor ve bu biçimde doğrudan savaşın içinde yer alıyor. Bazı kritik yerlerde Türk askerinin peşmerge kıyafetleriyle hareket ettiği de söyleniyor. Dolayısıyla KDP’nin, PKK’nin tasfiye planı içerisinde aktif biçimde yer aldığı görülüyor.
Mesrur Barzani’in son İngiltere görüşmeleri ve ardından Konfederasyon’u dillendirdiği ve bunun için girişim yaptığı biliniyor. Kürt Özgürlük Hareketini teslim olmak ve bağımsızlıktan vazgeçmek ile itham eden Barzani ailesinin son girişimi nasıl yorumlanabilir?
Mesrur Barzani’nin Erdoğan ile görüşmesinden hemen sonra İngiltere’de görüşmelerde bulunması dikkat çekicidir. Anlaşılan Erdoğan ile yaptığı anlaşmalara dair İngiltere’nin ve Avrupa’nın desteğini almak istiyor. Öte yandan bu görüşme İngiltere’nin de bu savaştaki rolünü ortaya koyuyor. Mesrur’un Konfederasyon açıklamalarını Türk devleti ile yaptığı kirli anlaşmaları ve Türk devletinin soykırım saldırılarına ortaklığını gizleme çabası olarak da değerlendirmek gerekir.
KDP, Türk devletinin soykırım saldırıları içinde yer alıyor. Mesrur Barzani işgal saldırılarını planlamak üzere Erdoğan ile görüştü. Gerçek buyken Mesrur, Türk devleti ile yaptığı kirli anlaşmaları gizlemek ve Kürtleri aldatmak için “Irak devletlere bölünmüş birden çok devletin Konfederasyonu olabilir” diyerek hakikati gizleyip farklı bir algı oluşturmaya çalışıyor. Ayrıca bu açıklamayı Başûr’u Irak’tan tamamen kopararak Türkiye’nin resmi bir vilayeti haline getirme çabasının dışavurumu olarak da okumak gerekir.
KDP, Başûr’u Türk devletinin vilayeti yapma konusunda Türk devleti ile ortak çalışıyor. Mesrur Barzani’nin konfederasyondan kastı Irak’ın küçük devletler biçiminde bölünerek devletçikler konfederasyonu biçiminde yeni bir siyasi biçim kazanması ve Başûr devletçiğinin de Türkiye’ye bağlanmasıdır. Barzani, Başûrê Kurdistan’ı Irak sınırları içinde düşünerek bunu söylemiyor, Başûr’u Irak’tan tamamen koparıp Türkiye’ye bağlamak için söylüyor. Zaten mevcut gidişat tamamen buna doğrudur. Bu haliyle bile Başûr Türkiye’nin bir vilayeti gibidir. Türkiye Başûr üzerinde siyasi, ekonomik, kültürel ve askeri hakimiyetini çok büyük ölçüde kurmuş durumdadır.
KDP’nin bir Kürt davası yoktur. KDP’nin davası Kurdistan’ın kaynaklarını soykırımcı sömürgeci Türk devletine pazarlayarak zenginliğine zenginlik katmaktır. Öyle ki Barzani ailesinin ABD, Avrupa, Türkiye ve Körfez ülkelerindeki mal varlıklarıyla dünyanın sayılı zenginleriyle yarıştıkları görülüyor.
KDP, TC’ye Başûr’dan saldırı geliştirme imkanı sunuyor. İşgalci ordu Şeladize’den Kurejahro’ya çıkıyor, helikopterleri Başûr’daki üslerden kalkıyor. KDP işgalci orduya her türlü istihbarat, lojistik, güvenlik,barınma ve ulaşım imkanı sağlıyor. Bazı kritik yerlerde Türk askerinin peşmerge kıyafetleriyle hareket ettiği de söyleniyor.
KDP’nin, Medya Savunma Alanları’nda irili ufaklı birçok noktaya askeri sevkiyat yaptığı bilgileri geliyor? Kurojaro alanı ve Metina çevresinde bazı bölgelere girme girişimlerinden bahsediliyor. KCK olarak tüm çağrılarınıza rağmen bu girişimleri nasıl görüyorsunuz?
KDP Türk devletinin giremediği tüm yerlere kendine bağlı özel güçlerden Zerevan, Gulan güçlerini ve Roj peşmergelerini yerleştiriyor. Gerilla alanlarını kuşatıyor, yollarını kesiyor, Türk devletine istihbarat vererek gerilla gruplarını vurdurtuyor. Dağların zirvelerini işgalci ordu tutuyor, yamaçları, vadileri ve yolları ise KDP tutmaya ve yerleşmeye çalışıyor. Türk ordusu ile birlikte gerillayı tasfiye ederek Başûr’u işgal etmesine ön ayak oluyor. KDP savaşın içinde olduğu için yaptığımız çağrılara doğal olarak olumlu cevap vermiyor. PKK’nin tasfiye konseptine dahil olmuş ve Kurdistan’ı işgal saldırılarında aktif rol oynayan bir KDP gerçeği var.
İşgalin nedeni soykırımcı politikalar, destekçisi ise işbirlikçilik ve ihanettir. Başûr’da KDP işbirlikçiliği ve ihaneti ulusal birliğin önünde engel ve tehlike oluşturuyor. KDP, Başûr’un demokratikleşmesini sürekli bir biçimde engelliyor, ortaya çıkan her adımı zehirliyor. Türk egemen sınıfını taklit ederek baskı ve zulmü iktidarının vazgeçilmez unsuru, Türk kültürünü Başûr’da yayarak Kurdistan’ı Türk uluslaşmasının yayılma alanı haline getiriyor. KDP’nin demokrasi karşıtı tutumu YNK, Goran ve diğer tüm partilerin de demokratikleşme yönünde adım atmasını önlüyor. Onları kendi anti demokratik politikalarını uygulamaya zorluyor. KDP’nin uyguladığı baskı altında demokratik değerleri güçlü savunamamak ve demokratik siyaseti hakim kılamamak bu partilerin de en büyük eksikliğidir. Oysa YNK başta olmak üzere diğer muhalif partiler güçlü bir demokrasi mücadelesi yürütebilseler, işbirlikçi KDP’nin politikaları etkisiz kalır. Ne Başûr Türk devlet işgaline uğrar ve ne de toplum özgürlük, demokrasi, adalet ve yoksulluk sorunu yaşar.
Türk devletiyle KDP işgalde ortaklaşırken, YNK ve diğer Başûrlu güçler yaptıkları açıklamalar ile işgale karşı tavır aldılar. KCK’nin Güney Kurdistanlı güçler ile işgal karşıtı mücadeleye dair görüşleri nelerdir?
Başûrê Kurdistan halkı, KDP ortaklığında gelişen Türk devletinin işgal saldırılarına karşı büyük bir öfke içerisindedir. Halkın işgale karşı öfkesi çok büyüktür. Soykırım savaşında aktif rol üstlenen işbirlikçi ihanetçi KDP’ye öfke de çok büyüktür. Başûr’da halkın yanı sıra siyasi partilerden, çok sayıda siyasetçi, sanatçı ve aydın çevrelerden, sivil kurumlardan tepkiler, protestolar gelişti. Sol ittifak öncülüğünde Hewlêr’de etkili bir protesto eylemi yapıldı. Halk Sülaymaniye, Raperin, Çemçemal ve Xaneqin alanlarında işgale ve işbirlikçiliğe karşı öfkesini ortaya koydu. YNK, Goran ve Tevger başta olmak üzere birçok siyasi parti işgal ve işbirlikçilik karşıtı açıklamalarda bulundu. Bütün bu tutumlar çok değerlidir.
Kuşkusuz çeşitli protesto eylemleri ve açıklamalarla işgalin önüne geçilemez. İşgale ve işbirlikçiliğe karşı büyük bir öfke içinde olan halkımızın topyekün ayağa kalkması gerekiyor. Siyasi partiler, kurum ve insiyatifler halkın bir bütün ayağa kalkışına öncülük edebilmelidir. İşgale ve işbirlikçiliğe karşı olan her parti hitap ettiği ve etkilediği toplumsal kesimleri hareket geçirir, ayağa kaldırırsa Başûr halkımız yediden yetmişe ayağa kalkar. KDP’nin zulmü ve baskısı altında sesini çıkaramayan herkes bu direnişe katılacaktır. YNK, Goran, Komünist, Zahmetkeşan, İslami partiler tarihi bir sorumluluk ile karşı karşıyadır. Her bir parti halkın önemli bir kesimini etkiliyor. O halde Kürt halkının özgürlüğü için soykırımcı sömürgeci Türk devletine ve işbirlikçisi KDP’ye karşı en güçlü tutumu ortaya koyarak halkın direnişine öncülük yapmalılar. Tarih herkesten böyle bir sorumluluk bekliyor.
İşgalin nedeni soykırımcı politikalar, destekçisi ise işbirlikçilik ve ihanettir.
KDP, Türk egemen sınıfını taklit ederek baskı ve zulmü iktidarının vazgeçilmez unsuru,
Türk kültürünü Başûr’da yayarak Kürdistan’ı Türk uluslaşmasının yayılma alanı haline getiriyor.
KDP, Başûrê Kurdistan’da diktatöryal bir rejim inşa etti. Birçok Behdinanlı gazeteci halen zindanda ve bir çoğu açlık grevine girdi. Başûrê Kurdistanlı Kürt halkı yokluk ve yolsuzluk kıskacında. Şimdi de KDP ve TC baskısı ve işbirliğinin yarattığı bir savaş yüzünden köylerine gidemez duruma geldiler. Başûrê Kurdistan’ın bu durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
KDP’nin işbirlikçiliği ve ihaneti olmasaydı soykırımcı sömürgeci Türk devleti Başûrê Kurdistan’a işgal saldırıları yapamazdı. Bu saldırılar KDP’nin talebi ve katılımıyla oluyor. KDP soykırım işgal saldırılarında gönüllü olarak yer alıyor. KDP’nin de dahil olduğu soykırım ve işgal saldırılarında yüzlerce köy boşaltıldı. Halk cennet gibi köylerini işgalcilere terk ederek, perişan bir yaşama mahkum edildi. KDP, Kurdistan’ın tüm kırsal alanlarını faşist soykırımcı Türk devletinin işgaline bıraktı. Kırsalı çökertti. Doğasını talan ettirdi, ağaçlarını kestirdi, canlılarını kimyasallarla zehirletti. KDP’nin daveti ve verdiği istihbaratlar üzerine her gün havadan yağan onlarca bomba, Kurdistan’ın dağını, taşını, ağacını, çimenini, suyunu zehirliyor, cennet ülke Kurdistan çölleşiyor. Tüm bu vahşeti KDP Kurdistan’a yaşatıyor. İşbirlikçilik ve hainlik yaparak Kürt düşmanı soykırımcı faşist Türk devletini Kürtlere, doğasına saldırtıyor, Kürtlerin özgür geleceğini aile krallığı adına yok ediyor.
KDP, Türk devletiyle 50 yıllık petrol ve gaz anlaşmaları yapmış. Kurdistan’ın gazını ve petrolünü Türkiye’ye satarak kazandığı parayla Türkiye’de, ABD’de ve daha birçok ülkede milyar dolarlar değerinde mallar-mülkler satın alıyor. Dünyanın sayılı bankalarına hazineler yatırıyor. Halk ise perişan durumda. Tarım ve ziraat çökmüş. Üretim alanları yok edilmiş. Yıllardır memurlar beş kuruş maaş alamıyor. Öğrenciler sefalet içinde. İşsizlik, yoksulluk, açlık hat safhada. Kadına karşı şiddet dehşet düzeye ulaşmış. Halk Türkiye’nin artıklarından, çöplüğünden beslenen zavallı bir duruma getirilmiş. Kurdistan Türkiye’nin ucuz mal pazarına, çöplüğüne dönüştürülmüş. Halk evine bir lokma ekmek götüremezken, öğretmenler yıllardır maaş alamazken, umutsuzluk içindeki gençler Kurdistan’ı terk ederken, KDP elitleri ceplerini, kasalarını doldurmakla, şatafatlı köşkler ve saraylar almakla-yapmakla meşgul!
KDP’nin bu gerçeğini topluma anlatan çok sayıda aydın, siyasetçi, gazeteci de zindanlardadır. KDP kirli gerçeğini halktan gizlemek için tüm muhalif sesleri susturuyor; aynen AKP-MHP faşizminin Türkiye’de yaptığı gibi aykırı herkesi zindanlara dolduruyor. Ciddi tehlike gördüklerini ise komplolarla ortadan kaldırıyor.
Başûrê Kürdistanlı siyasi parti ve hareketlerin işgale karşı tarihi sorumlulukları var.
Her bir parti halkın önemli bir kesimini etkiliyor. O halde Kürt halkının özgürlüğü için soykırımcı sömürgeci Türk devletine ve işbirlikçisi KDP’ye karşı en güçlü tutumu ortaya koyarak halkın direnişine öncülük etmeliler.Tarih herkesten böyle bir sorumluluk bekliyor.
Diğer dikkat çekici bir gelişme ise; İran’ın Hewlêr’e yönelik füzeli saldırıları. İran neden bu saldırıları yapıyor? Mart ayında Tebriz’den Hewlêr’e yönelik füzeli saldırılar ardından İran basını bunun aynı zamanda Türkiye’ye yönelik bir mesaj olduğunu söyledi. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye bölgede neo-Osmanlıcı hegemonik bir politika yürütüyor. Osmanlı hakimiyetindeki tüm coğrafyalarda etkili olmaya çalışıyor. Ayrıca misak-ı milli sınırlarına ulaşmayı, Musul ve Kerkük’ü almayı temel bir strateji olarak belirlemiş durumda. İşbirlikçi KDP’nin desteği ile bu hedeflerini gerçekleştirmek istiyor. Türkiye’nin bu stratejisi ve politikası bölgede hegemonik mücadele yürüten İran açısından tabii ki rahatsız edici bir durumdur. Zira tarih boyunca İran ile Türkiye arasında bölgesel hegemonik bir mücadele sürekli yaşanmıştır. İşbirlikçi KDP desteğiyle NATO ülkesi Türkiye’nin bölgeye yayılmasını İran’ın kendi çıkarına görmesi mümkün değildir.
Anlaşılan KDP’nin Bağdat politikası da İran’ı rahatsız etmekte, kendi çıkarına zarar verdiğini düşünmektedir. KDP yıllardır ABD ve Türkiye desteğiyle Şiileri bölme politikası yürütüyor. Şiileri bölerek İran’a karşı çıkarmaya çalışıyor. KDP bunu yaparken ABD ve Türkiye’yi Başûrê Kurdistan’da tam bir hakim güç haline getiriyor. Biliyorsunuz, KDP’nin ısrarlı talepleri sonucu ABD, Irak’tan çektiği askeri güçlerini Başûrê Kurdistan’da konuşlandırdı. ABD, Başûrê Kurdistan’da askeri varlığını çok arttırdı ve tahkim etti. Aynı biçimde KDP NATO ülkesi faşist Türk devletini de Başûr’da etkili bir güç haline getirdi. Şu anda Türkiye’nin Başûr’da elliye yakın askeri üssü var. Bunlar aynı zamanda NATO üsleridir. Her yerde MİT, CIA, MOSSAD örgütlü ve Parastın ile ortak çalışıyor. Tüm bu gelişmeleri İran kendi açısından olumsuz görebilir. Hewler’e yapılan füze saldırılarının bu gelişmelerle doğrudan ilişkisinin olduğu söylenebilir.
İran’ın ABD, Türkiye ve İsrail’in KDP desteğiyle Irak’ta güçlenmesini çıkarlarına tehdit olarak algıladığı açıktır. ABD, kendi çıkarları ve İsrail’in bölgedeki güvenliği açısından İran’ın zayıflamasını, İran İslam rejiminin değişmesini ve İran’ın küresel sermayeye entegre olmasını çok önemsediği bir gerçektir. Bunu sağlamak için ABD’nin yıllardır İran’a siyasi ve ekonomik ambargo uyguladığını biliyoruz. Kasım Süleymani’nin Bağdat’ta öldürülmesi İran’a ABD ve İsrail’in neler yapacağının çarpıcı bir mesajıydı. Hewler’e yapılan füze saldırıları da İran’ın ABD, İsrail, Türkiye ve KDP’ye mesajı olarak okunabilir.
REWŞAN DENİZ
KAYNAK: ÖZGÜR POLİTİKA
YORUM GÖNDER