İNSANİ TÜRBÜLANS VE EKONOMİK ÇÖKÜŞ
İNSANİ TÜRBÜLANS VE EKONOMİK ÇÖKÜŞ
"Her anlaşmazlığı dine karşı saygısızlık olarak kabul edip böylece insanların kafasını inanca dayalı yöntemle tıkayarak kuşku duyacak kadar dahi sağlam akla yer bırakmayan bu sistem Türkler tarafından mükemmelleştirilmiştir." B. Spinoza
Türkiye meclisini ultra faşizm sevdalısı Topal Osman'ın torunları ele geçirdi. Türkiye seçim tiyatrosunda yeni ve yeniden oyunun adı Kürt soykırımı. Siyaset dışına itilmek istenen Kürtler bir çaresizlik kuyusuna hapsedilmek isteniyor. Kürt halkına karşı faşist “kurt ittifakı” devleti ele geçirdi. Türk ırk faşizminin anti Kürtlük temelinde şekillenmiş hastalıklı ruh ve akıl sağlığı tehlike saçıyor. Lut kavminden beter bir aymazlık ve cehalet kol geziyor. Covid salgını, ekonomik sefalet, sel felaketleri, tren kazaları ve son depremin getirdiği yıkımlar bile uyanış yaşamayan bu örgütlü cehalet yığınlarını daha kim neyle sınasın ki?
Türk derin devleti ve dış destekçilerinin kurguladığı bu seçim mühendisliği Yeşiller ve Sol Partisi şahsında Kürtlerin kilit siyasi aktör olamamaları üzerine kurdu oyununu ve bunda da başarılı oldu. Bu kurgulanmış şaibeli seçimle birlikte Türkiye'de "Caligula" Erdoğan öncülüğünde. kaos ve çöküş daha da derinleşecek!
Türkiye’nin kirli faşizan siyaset gündeminde mülteciler ve Araplar önemli yer tutuyor. Bizde bu soruyu soralım siz kimi sermayeleri ile satın aldıkları ülkelerinden kovuyorsunuz? Türkiye'nin büyük bir bölümünü Arap sermayesi satın almış durumda. Satın aldıkları bu çökmüş batık ülkenin arazileri ve arsaları onların hakkı. Olan şudur; Araplar yavaş yavaş satın aldıkları ülkelerine yerleşiyorlar ve yerleştiriliyorlar. Bir Kürtçe tabela için kendini vatan millet nidalarıyla paralayanlar para için milyonlarca Arapça tabelaya secdeye duruyorlar. Vatan, millet sloganları Arap sermayesi tarafından satın alınmış Türkiye’de pek inandırıcı bulunmuyor.
Türkiye faşizm ikliminde örgütlü kötülüğün sıradanlığını yaşıyor. Faşizm sahte mitlerine tapan bu kötücül yığınsallığın yarattığı İnsanlık türbülansı kaygı vericidir. Bu kendileri için kader seçimlerde Türkiye toplumu anti Kürt algı operasyonuna kurban edildi veya gönüllü olarak kendisini kurban etti. Ortadoğu’nun Balkanlaştırılmasında Türkiye kilit ülke. Türkiye için kurgulanan Taliban-Daiş türevi karma rejiminin iktidarı hiç kimseye huzur getirmeyecek. Türk derin devletinin aparatı Hüda-Par da bu kurgunun bir parçası. Kapitalist dindarlık trendi revaçta. Fraksiyoncu Kürtçülükle, komitacı Türkçülüğün evliliği de felaket getirecek. Kurt ittifakının kurguladığı “milliyetçi ve dinci Kürtçülük” projesi ilkin buna alet olanları vuracak. Türkiye toplumunun bu gönüllü çağdan düşüren tercihi ve seçimi onu uçuruma götürecek cinsten.
Şaibeli Türkiye seçim gerçeğinde “Türkiye’de oyu halk verir ama sonucu biz belirleriz.” kuralı belirleyici olandır. Türk halkı tarihten ders almaktan da uzaktır. Bu hayatı süreçte Türkiye siyasetinde tekel oluşturan laik ve siyasi İslamcı Sabetaycı Siyonizm’in örgütlenme mantığını ve amaçladıklarını topluma kavratmak gerekiyor. Sabetaycı Siyonizm’in ulusalcı kanadı ve siyasi İslamcı kanadın hedefleri birbiriyle uyumludur. Türkiye’nin kurgulanışında bu sermayedar işbirliğinin hamuru vardır. Bu görünüşte farklı fakat özde bir kanadın Kürdistan ve Kürt halkına bakışında hiç bir farklılık yok. İsrail’in Gazze’ye yaptıkları ile bunların bugün Afrin başta olmak üzere Kürdistan da yaptıkları arasında hiçbir fark yoktur. Gazze’yi etnik temizliğe dayalı sömürgeleştirme ne ise Afrin’de de yapılmak istenen aynı şeydir. Sabetaycı siyasi siyonizm Türk sömürgeci ve işgalci milliyetçi-dinci siyasetinin gerçek ajandasıdır. Erdoğan rejiminde Kürt soykırım konseptinin adı “devletin bekaasıdır” Kürt özgürlük ve demokrasi direnişinin adı ise bu rejim için “terörle mücadeledir”
Türk ittihat ve terakkici köhneleşmiş zihniyet neden tarihsel süreçlerde Yunanlılar ve Ermeniler gibi Osmanlı toplumuyla birlikte yaşamış nispeten nüfus bakımından kendilerinden az azınlık halklarıyla savaştılar veya savaştırıldılar? Şimdi de son Osmanlı sömürgesi Kürdistan da Kürtleri gözlerine kestirdiler. Küresel kapitalist sistemin derin politikalarının teşvik ettiği güçsüz halklarla Türkleri her seferinde karşı karşıya getirmekle amaçladıkları nedir? Biz söyleyelim kurguladıkları tuzağın adı Türk-Kürt savaşıdır. İmralıya uyguladıkları tarihte eşi benzeri olmayan ağır tecridin sebebi de budur. Çünkü bu herkese kaybettirecek savaş tuzağını bozabilecek tek siyasi aktör Sayın Öcalan'dır!
Ekonomik çöküşe gelince; Bankacılık krizi şimdilik donduruluyor. Güven krizi zirvede. Seçim var olan yapısal kaosu daha da derinleştirdi. Körfez sermayesine Türkiye’deki tüm hazine arazilerinin satışı da konuşuluyor. 459 milyar dolar dış borç var. Bu borcun 203 milyar dolardan fazlası 1 yıldan kısa vadeli olan borçlar. Merkez bankası öz rezervleri – 72 milyar dolar civarında. Döviz kuru patlama yapmasın diye ekonomi tümden soğutuluyor. Ülkedeki kayıt dışı kara para ekonomisi inanılmaz büyüklükte. Tarihin en büyük ekonomik çöküşü Türkiye’nin kapısını her an çalabilir. İşsiz, aşsız milyonları sefalet bekliyor. Ulusal çıkarlarından ciddi tavizler veren bir ülke izlenimi var dünyada.
Seçim arifesinde Erdoğan rejimine Rusya 24 milyar dolar, Azerbaycan 1 milyar dolar, Katar 15 ve BAE 5 milyar dolar gönderdi idealarını kimse yalanlamıyor. Sahi Küresel denklemde Kürt savaş tahvillerini kim satın alıyor ve Erdoğan rejimini kim ne amaçla destekliyor? Türkiye dış borçlarla Kürt halkına karşı savaş yürütüyor artık onunda sonuna geliniyor. Tıpkı tank palet fabrikalarında olduğu gibi hazine arsalarını ve savunma sanayi kurumlarını da satışa çıkarması da sürpriz olmayacaktır. Şu an SSK hayati derecede önemli kimi ilaç kalemlerini alamıyor bile. İşin özü; Türkiye de hakikat örgütsüz, yalan ise örgütlü ve cesur! Türkiye için bizleri büyük bir ekonomik çöküş ve sosyal bunalımın yanı sıra bunlara eşlik eden bir insanlık türbülansı bekliyor!
*Kerem Çiftçi – Gazeteci yazar
YORUM GÖNDER