AKP-MHP FAŞİST REJİMİ ZAP'TA ÇÖKECEK (3. BÖLÜM)
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, Türkiye’nin
Zap’a yönelik saldırısının bölgedeki Kürt kazanımlarını yok etmeyi içeren büyük
bir planın bir parçası olduğunu söyledi. Türk devletinin 17 Nisan’da Zap-Avaşîn
alanına yönelik başlattığı saldırılarla üç temel şeyi hedeflediğine
işaret eden Kalkan, “Birinci hedefi; Medya Savunma Alanlarındaki gerilla
ütlenmesini ezerek PKK’yi imha etmek. İkinci hedefi; PKK’nin imhasına dayanarak
diğer Kürt örgütlerini yok ederek Başûr’da, Rojava’da, Şengal’de ortaya çıkan
Kürt kazanımlarını, var olan Kürt statükolarını yok etmek; dolayısıyla Kürt
soykırımını tamamlamak olacak. Kürt soykırımı bu biçimde tamamlanırsa, sıra bu
sefer Araplara gelecek, Arabistan’ın ‘Yeni Osmanlıcılık’ siyaseti temelinde
Türkiye’nin etkisi altına alınmasına gelecek. Musul ve Kerkük’e yönelinerek
Bağdat Türkiye’ye bağlanmaya çalışılacak. Yine Reqa ve Halep üzerinde baskı
oluşturulup buralara yönelim geliştirilerek Şam denetim altına alınmaya
çalışılacak” dedi. Zap’a yönelik saldırının AKP-MHP iktidarının ömrünü
belirleyeceğini de anlatan Kalkan, tüm halka, gençliğe, Ortadoğu halklarına
faşizmi yıkacak düzeyde bir direniş geliştirme çağrısında bulundu.
HEDEF ÖNCE PKK SONRA DİĞER KÜRT KAZANIMLARI
1 Mayıs’a yaklaşırken 17 Nisan tarihinde Medya Savunma
Alanlarına kapsamlı bir saldırı gerçekleşti. Mevcut durumda gerillanın görkemli
direnişiyle Zap Avaşîn-Basya alanlarında çok sert bir savaş yaşanıyor. Bu
saldırıyı amaç ve hedefleri bakımından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kürt halkı ve özgürlük
hareketi olarak Türkiye’nin devrimci-demokratik güçleri, işçi ve emekçileri
olarak 1 Mayıs’ı anlamına uygun olarak yaşamaya hazırlanırken, AKP-MHP
faşizminin 17 Nisan günü Medya Savunma Alanlarına dönük yeni bir planlı imha
saldırısıyla karşı karşıya geldik. Bu saldırı Zap ve Avaşîn’i hedefliyor. Medya
Savunma Alanlarına dönük parça parça yürütülen saldırıların bir parçası oluyor.
Fakat bu en önemli parçası oluyor.
2008’de Zap’a dönük
saldırı birinci planda Zap’ı hedeflemişti, merkezden vurmayı hedeflemişti.
2016’dan bu yana Medya Savunma Alanlarına dönük saldırılar kenarlardan
başlayarak merkeze doğru gelmeyi hedefledi. 2008 planlamasının bir biçimde
uygulamaya konmasıdır. O zaman merkezden vurup gerillanın komuta kontrol
sistemini işlemez kılarak diğer gerilla bölgelerine saldırıp ezmeyi
hedefliyordu. Planlama bu biçimdeydi.
ZAP VE AVAŞÎN SALDIRISI MERKEZE YÖNELİK BİR SALDIRIDIR
2016’dan bu yana
yürütülen saldırılar ise önce kenarlardan; Xakurkê’den, Heftanîn’den başladı.
Yine Zap ve Avaşîn’in sınır boylarından başladı. Küçük parçalar halinde
saldırılar yürütüldü. 2021 yılında Metîna, Zap, Avaşîn hedeflenerek biraz sonuç
alınmak, bir anlamda da merkeze doğru da yaklaşmak istendi. Alanlar
zayıflatılmaya, askeri deyimle yumuşatılmaya çalışıldı.
Şimdi Zap ve Avaşîn
saldırısı 2008’deki gibi merkeze dönük bir saldırı olma özelliğini taşıyor.
Burada başarılı olursa diğer gerilla bölgelerini, Xakurkê’den, Heftanîn’e kadar
tümden denetim altına alacak, gerilla üslenmesini ortadan kaldıracak. Düşmanın
amacı budur. Bu gerçeği görmek lazım.
PKK ETKİSİZ KILINIRSA SIRA KDP VE YNK’YE GELECEK
Aslında parçalar
zayıflatıldı, oradan merkez alana geldi. Ora düşürülüp ardından parçalar
üzerinde tümden denetim kurulmak, Medya Savunma Alanları tümden yok edilmek
isteniyor. Bu anlamda Medya Savunma Alanlarında üstlenen gerillanın tümden
ezilmesi hedefleniyor. Böyle yapılırsa PKK’nin zayıflatılacağı, yenilgiye
uğratılacağı, etkisiz kılınacağı amaçlanıyor. Tabii PKK etkisiz kılınırsa
ardından sıra diğer Kürt örgütlerine gelecek. KDP’ye, YNK’ye gelecek, Rojava’ya
gelecek.
Bu saldırı şimdi PKK’yi
hedefliyor. Çünkü Kürt varlık ve özgürlük mücadelesini esas olarak PKK
yürütüyor. PKK’yi ezmeden, imha etmeden diğer Kürt örgütlerine, Kürt halkının
diğer kurumlarına yönelmek doğru bir strateji olmuyor. Öyle bir durum PKK’yi
güçlendirici etki yapıyor. Dolayısıyla onlar ikinci plandadır. Birinci hedefi;
Medya Savunma Alanlarındaki gerilla üslenmesini ezerek PKK’yi imha etmek.
İkinci hedefi; PKK’nin imhasına dayanarak diğer Kürt örgütlerini yok ederek
Başûr’da, Rojava’da, Şengal’de ortaya çıkan Kürt kazanımlarını, var olan Kürt
statükolarını yok etmek; dolayısıyla Kürt soykırımını tamamlamak olacak.
ARAP TOPRAKLARININ BİR KISMI ELE GEÇİRİLMEK İSTENİYOR
Tabii bunun bir üçüncü
hedefi de var. Kürt soykırımı bu biçimde tamamlanırsa, sıra bu sefer Araplara
gelecek, Arabistan’ın ‘Yeni Osmanlıcılık’ siyaseti temelinde Türkiye’nin etkisi
altına alınmasına gelecek. Musul ve Kerkük’e yönelinerek Bağdat Türkiye’ye
bağlanmaya çalışılacak. Yine Reqa ve Halep üzerinde baskı oluşturulup buralara
yönelim geliştirilerek Şam denetim altına alınmaya çalışılacak. Yani üçüncü
hedef; Arap topraklarının bir kısmını ele geçirmek, Arap devletlerini bugünkü
Katar gibi Türkiye’ye bağlamaktır. Türkiye’nin böyle bir stratejik planlaması
var. AKP-MHP faşizmi böyle bir planlama temelinde hareket ediyor.
Demek ki saldırının
gerçekten PKK’yi, tüm Kürtleri ve Arapları, bu çerçevede Ortadoğu’yu hedefleyen
siyasi amaçları var. Bunu gerçekleştirmek için de savaşı kullanıyor. Askeri
hedef, esas olarak şimdi Zap ve Avaşîn hattının denetim altına alınmasıdır. Bu
stratejik dağlık alan, yoğun bombardımanlarla, teknik en ileri düzeyde
kullanılarak, Türkiye’nin tüm imkanları seferber edilerek, ABD ve NATO’dan,
KDP’den destek alınarak stratejik noktalar tutulmaya, gerilla direnişi
kırılmaya, bu coğrafya denetim altına alınmaya, işgal edilmeye çalışılıyor. Bu
bir işgal saldırısıdır, soykırım saldırısıdır. Ortadoğu’yu, Arap sahasını ele
geçirme saldırısıdır. Sanki küçük bir güç operasyon yapıyor gibi yansıtıyorlar.
Ortada operasyon falan yok, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından daha tehlikeli
ve zararlı amaçları, geniş hedefleri olan bir askeri saldırı, savaş var, işgal
ve soykırım saldırısı var. Tehlikeli bir savaş durumu var. Ukrayna’ya
yaklaşanlar, Ukrayna sorununu ele alanlar bu gerçeği görmek istemiyorlar, göz
yumuyorlar ama gerçek kesinlikle böyledir. Herkesin bunu böyle bilmesi
gerekiyor.
AKP-MHP 2021’DEKİ KIRILMAYI TERSİNE ÇEVİRMEYE
ÇALIŞIYOR
Zap ve Avaşîn’e dönük işgal saldırısının gerçekleşme
şekli, yürütülüş biçimi, taktik ve tarzı, TC’nin ilişki ve ittifakları
bakımından geçmiş saldırılarla nasıl karşılaştırılabilir? Bugün gerçekleşen bu
kapsamlı saldırı aynı ilişki ve ittifak zeminine mi dayanıyor? Türkiye bu
saldırıyı hangi uluslararası konjonktüre dayanarak gerçekleştiriyor?
Öncelikle şunu belirtmek
gerekli: 17 Nisan akşamı başlayan saldırı bir tesadüf değil, beklenmeyen bir
durum da değildir. Zaten uzun süredir AKP-MHP faşizmi böyle bir saldırı için
hazırlanıyordu. Kış boyu bu hazırlıkları yaptı. 2021 Şubatındaki Garê
yenilgisini hazmetmedi. Yine 2021 boyunca Metîna, Zap, Avaşîn’de yediği
darbeleri hazmetmedi. Bunlar AKP-MHP faşizminde bir kırılma yarattı. Ciddi bir
zorlanma ortaya çıkardı. Bunları da tersine çevirmek üzere kendisi de 2021
pratiğinden dersler çıkararak hazırlık yaptı, yeni bir saldırıya hazırlandı.
İşte 17 Nisan akşamı Zap ve Avaşîn’e dönük TC saldırısı bu temelde gündeme
geldi. Bunlar açık görülüyordu, askeri olarak hazırlık yapıyordu. Kendileri
ifade de ediyorlardı. Pratik olarak da politik olarak da görüşmeler
yapıyorlardı. NATO ve ABD ile görüşüyorlardı. Hatta bunun için Rusya ile çok
fazla görüşme yaptılar. Irak yönetimiyle, KDP yönetimiyle peş peşe, sık sık
görüşmeler yaptılar. Bunu çeşitli biçimlerde de ifade ettiler. Dolayısıyla
hazırlıklı, planlı bir saldırıdır. Beklenen bir durumdu. 2021 savaşının
sonuçları Türkiye üzerinde, AKP-MHP faşizmi üzerinde nasıl bir etkide bulunmuş
sorusuna cevap vermek için de beklenen bir durumdu.
Görünen o ki, tam bir
kırılma olmamıştır. AKP-MHP faşizmi 2021’i tersine çevirme amaç ve hedefi
gütmektedir. Bunun için hazırlanmış. Bu temelde de son bir saldırı olarak tüm
gücünü seferber etmiş bulunuyor. Bunu böyle ifade etmekte fayda var.
Bu saldırı AKP-MHP
faşizminin artık son saldırısıdır. Ya bu saldırı ile amaçlarına ulaşacak,
zaferler kazanacak, iktidar ömrünü uzatacak, Türkiye’de yönetimini devam
ettirecek ya da burada kırılacak, yenilgi alacak, AKP-MHP yönetimi çökecek,
Türkiye’de demokratik devrim olacak. İşte içine girilen süreç böyledir. Bu
anlamda tabii yenilmemek, başarılı olmak için geçmişten dersler çıkartarak
planlı, örgütlü bir saldırı yürütüyor.
TÜRKİYE; ABD, NATO, IRAK VE KDP’DEN DESTEK ALIYOR
İlişki ve ittifakları
bakımından bir yenilik yoktur. ABD ve NATO’dan destek alıyor. KDP’den destek
alıyor. Şöyle diyebiliriz: Aslında ABD ve KDP daha fazla TC’yi, AKP-MHP
faşizmini böyle bir saldırı için teşvik ediyor, tahrik ediyor,
yönlendiriyorlar. Çünkü buna dayanarak siyaset yapmaya çalışıyorlar. Zaten 2021
saldırısını ABD, TC, KDP ortak saldırısı olarak değerlendirmiştik. Bu ortak
saldırı durumu devam ediyor. Burada Irak’ın rolü daha çok ön plana çıkıyor. Irak
zaman zaman karşıymış gibi görünüyor ama KDP ile yaptığı 9 Ekim Anlaşması
temelinde geliştirdiği Şengal politikası, yine Xinêre’de iki generali TC
uçakları tarafından vurulup katledilmesine rağmen onlara sahip çıkmaması, Irak
yönetiminin de bu işin içinde olduğunu, mevcut Kazımi yönetiminin TC
saldırılarına destek verdiğini gösteriyordu. Şimdi 17 Nisan saldırısı, bu
gerçeği daha iyi açığa çıkardı.
Gerçi Irak Dışişleri
Bakanlığı ilişkilerinin olmadığını söylüyor, Tayyip Erdoğan’ı yalanlıyor ama
Tayyip Erdoğan da açıkça diyor ki biz bunu ilişki ve ittifak halinde
yürütüyoruz. Burada pratikte geçerli olan da Tayyip Erdoğan’ın açıklaması
oluyor. Irak yönetimi istediği kadar yalanlasın bunun bir faydası yoktur,
pratik bir anlamı yok. Çünkü siyasi ve askeri olarak TC’nin işgal saldırılarına
karşı çıkmıyor. Örneğin, TC işgaline karşı direnen PKK ile ittifak halinde
değil. Gerillaya destek vermiyor. Tam tersine gerillayı arkadan kuşatıp vurmak
için o alanlara gitmeye çalışıyor. Geçen yıldan bu yana pratik yaklaşımları
böyle oldu.
Politik olarak da BM’ye
gitmiyor. Arap Birliği’ne gitmiyor. Aslında TC işgaline Arap Birliği karşı
çıktı. Irak yönetimi, onun üzerine ‘bu saldırıları reddediyoruz’ diyerek
açıklama yaptı. Arap Birliği tavır almasaydı Irak yönetimi belki açıklama da
yapmazdı. Dolayısıyla ilişki ve ittifaklar bakımından 2020-‘21 ittifakı devam
ediyor.
Taktik ve tarz
bakımından ise bazı değişiklikler var. Ama eskiyi uygulama da var. Örneğin şu
ana kadar Medya Savunma Alanlarına parça parça saldırdı. Bu saldırı da bir
parçaya ama merkezi parçaya dönük bir saldırıdır. Birçok alana
saldırırken güç yoğunluğuyla saldırdı. Dar bir alana gücünü yoğunlaştırmış
olarak saldırdı. Bu da dar bir alana daha çok güç yoğunluğu ile yürütülen bir
saldırı. Tıpkı 14 Mayıs 1997 saldırısına benziyor. Bu alanın Zap kısmına dönük
14 Mayıs 1997 saldırısı da vardı. Yine 20 Şubat 2008’de Zap’a dönük saldırısı
da benzer bir saldırıydı.
Şimdi belli bir alana
çok yoğun güçlerle saldırı yapıyor. Sızma yapmaya çalışıyor. Eskiden de vardı.
Yoğun bir hava bombardımanı, uçak, helikopter, keşif hareketliliği yanında
havan, obüs, top bombardımanı altında stratejik tepelere indirme yapmaya
çalışıyor. Yoğun bombalayıp gerillayı hareket edemez hale getirerek indirme
yapıp stratejik noktaları tutmaya çalışıyor.
TC VE KDP KARAKOLLARI HER YERDE YAN YANA
KDP, 14 Mayıs 1997’de de
Güney’den destek vermişti. Yine 1992 savaşında da Türkiye’nin tankları Xabur
Sınır Kapısından geçerek Heftanîn’i Güney’den kuşatmıştı. Şimdi de bu, KDP
desteğinde sürüyor. Zaten Bamernê’den Şeladizê’ye kadar var olan bütün
kasabalarda Türkiye MİT’i kurumlaştırmıştı. Karakollar örgütlemişti, hava
alanları yapmıştı. Yani önemli bir askeri üslenmesi var. KDP ile iç içedir. KDP
diyor ki ‘desteğimiz yoktur, biz ortada duruyoruz’. Ama TC ile KDP karakolları
her yerde yan yanadır. Fakat hiçbir yerde gerilla kamplarıyla pêşmerge
karakollarının yan yana olduğu bir durum yok. Hiçbir şehirde PKK’nin herhangi
bir kurumu yok ama TC’nin var. MİT binalarını, TC karakollarını KDP
pêşmergeleri koruyor, güvenliğini sağlıyor, ihtiyaçlarını karşılıyor. Bir de
‘desteğimiz yok’ diyor. İşte açıklanıyor: Pêşmerge elbisesi altında KDP
arabalarıyla Türk askeri taşınıyor, Şeladizê’ye kadar getiriliyor. Buradan
Kurojahro’yu tutmak için karadan hareket ediyorlar.
Bu 2008 Zap savaşında
böyle olmamıştı. 2008’de KDP de karşı çıktı. Kürt halkı Amediyê’de, Bamernê’de,
Şeladizê’de TC’nin tanklarının önüne çıktı, hareket ettirmedi. Dolayısıyla Türk
ordusu Kuzey’den gizliden sızma yaparak Şikefta Birîndara’yı ele geçirmek
istedi. Şimdi ise Güney sahası TC’ye açık, gerillaya kapalı. KDP bütün
imkanlarını Türk ordusunun hareketine ve gerillaya karşı savaşına, bu alanları
ele geçirmesine açmış durumda. Gerillanın TC tarafından ezilmesi için her türlü
desteği veriyor.
BU OPERASYON AKP-MHP İKTİDARININ ÖMRÜNÜ BELİRLEYECEK
Kısaca AKP-MHP faşizmi
TC’nin 1983’ten bu yana Güney Kürdistan’a ve Medya Savunma Alanlarına
yönelttiği sınır dışı saldırıların hepsinden dersler çıkartarak toplam
sonuçlarını esas alma temelinde saldırıyor diyebiliriz. Zaten onun için AKP-MHP
iktidarının ömrünü belirleyecek son bir saldırı oluyor. Böyle görmek lazım.
Bunun için de geçmiş işgal saldırılarından çıkardığı dersler temelinde
saldırıyor. O zaman nerede zayıflık göstermiş, neden başarısız kalmışsa, şimdi
o sorulara cevap vermiş olma temelinde bir saldırı yürütmeye çalışıyor.
İfade ettik, ilişki ve
ittifakları 2021 ilişki ve ittifaklarının aynıdır. ABD, NATO tahrik etti. Zaten
F-16’lar vereceğiz dediler. Türkiye böyle bir saldırıya öyle karar verdi. KDP
daha fazla destek verip katılacağını ifade etti. Irak yönetimi tüm kapıları
açtı, izin verdi. Hatta bununla da yetinmedi; dikkat edilirse TC’nin Zap ve
Avaşîn’e saldırdığı gün, Irak Ordusu da Şengal’e saldırdı. Bunlar eş zamanlı
saldırılardır, ortak planlamalardır. Dolayısıyla bu ittifakları da devam
ediyor.
UKRAYNA SAVAŞININ SONUÇLARINDAN YARARLANMAK İSTİYORLAR
AKP-MHP faşizmi bu
saldırıyla bir de Ukrayna Savaşı’nın sonuçlarından yararlanmak istiyor.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı, Ukrayna üzerinde gelişen savaş AKP-MHP
faşizmini önce korkuttu. Ekonomik olarak ciddi bir biçimde zorladı da. Arada
kalma durumu vardı. Sonra denge siyaseti yürütüyoruz diye iki tarafı da idare
etmeye çalıştı. Aslında daha çok da Rusya’ya karşı ABD ve NATO ile ilişkilerini
yeniden düzeltme ve alamadığı bazı silahları buna dayanarak alma fırsatı buldu.
Şimdi bu zemine de dayanıyor. Bu biçimde ABD ve NATO ile de ilişkilerini
düzeltmek istiyor. Bazı bakımlardan Rusya’ya karşı çıkarak, tekrar Rusya’ya
karşı NATO-ABD tarafında yer almak istiyor.
Daha doğrusu NATO ve ABD
TC’yi, AKP-MHP faşizmini Rusya’ya karşı çıkarabilmek için bazı tavizler verdi.
İşte silah vereceğiz dediler, F-16’lar başta olmak üzere silahlar verdiler.
AKP-MHP faşizmi hemen ABD ve NATO’dan aldığı bu desteği PKK’ye, Kürtlere karşı
bu yeni işgal ve soykırım saldırısında kullanmak, değerlendirmek istiyor. Bu
imkAnlara, konjonktüre dayanıyor. Bu şekilde Ukrayna’daki savaştan faydalanmak
istiyor. Zaten geçmişte de öyle yapıyordu. Bab’a, Cerablus’a, Efrîn’e,
Serêkaniyê’ye saldırdı. Medya Savunma Alanlarına saldırdı. Şimdi de saldırıyor.
Mevcut dünya konjonktürü bu tür saldırılara bir şey diyemiyor. Gücü yeten
diğerini tehdit ediyor, güçlü zayıfa saldırıyor. İşte AKP-MHP faşizmi bu
durumdan yararlanmak istiyor. Aslında önünde başka bir engel de yoktur.
İŞGAL SALDIRISINA HAZIRLIKLIYDIK
Tabii bu işin bir de
direniş boyutu var. Bu direniş boyutunu iyi görmek lazım. HPG ve YJA-Star
gerillası kahramanca direniyor. Yani biz de hazırlıklıydık. TC’nin mevcut
saldırısı bir sürpriz değildi, beklenen bir durumdu. Zaten hazırlanıyorlardı.
Fakat biz de hareket olarak hazırlıklıydık. Toplantılarımızı yaptık,
değerlendirmelerde bulunduk, yeni mevziiler geliştirdik. Kendimizi eğittik,
örgütledik, hazırladık. Newroz’a da böyle bir hazırlık temelinde görkemli
girdik.
Şimdi bizim hazırlığımız
üstüne düştüler diyebiliriz. Gerilla bunun avantajını yaşıyor. 2021 ve önceki
direniş süreçlerinin derslerini çıkardı, ona göre hareket ediyor. Yer altında
ve yer üstünde savaşmayı öğrendi, tünel savaşını öğrendi, hareketli tim
savaşını öğrendi. Coğrafya üzerinde yıllardır hazırlığı, hakimiyeti var.
KAYIPLARI ÇOK FAZLA, TÜRK ORDUSU KIRILMA NOKTASINDA
Bunlar temelinde mevcut
saldırılar karşısında kahramanca direniyor. Helikopterler indirme yapamadılar.
Onları kurtarmak için KDP kapı açtı. Karadan Türk askerini getirip Kurojahro’ya
çıkarmaya çalıştı. Tabii gerilla onlara da vuruyor. Ağır kayıplar verdirdi.
Henüz savaşın başında olsak da 5’inci gün tamamlanmak üzere, HPG-BİM’in verdiği
bilançolar ortada. Gerillanın da verdiği şehitler var. Bu büyük savaşla oluyor.
Ama Türk ordusu kırılma noktasındadır. Zaten Hulusi Akar durumu kurtarmak için
hemen devreye girdi. Önce bazı kayıplarını verdiler de. Fakat sonra baktılar ki
bazı bilançolar verseler aleyhlerine olacak. Çünkü kayıpları çok fazladır. Onun
üzerine sustular, gizlediler, şimdi saklamaya çalışıyorlar. Ama saklamaları
mümkün değil.
Gerillanın direnişi
gerçekten de kahramancadır. Gerilla hazırlıklı, mutlaka sonuç alacak, zafer
kazanacak. Şimdiye kadar o coğrafyada her zaman zafer kazandı. Şimdi de
kazanacak. Bu temelde HPG ve YJA-Star’ın tüm komuta ve savaşçı güçlerini
selamlıyorum, başarılarını kutluyorum. Bu direnişin kahraman şehitlerini saygı
ve minnetle anıyorum. Bu, gerçekten de tarihin kaderini değiştirecek, yeni
tarihi yazacak bir savaş. Gerilla bu bilinçle hareket ediyor. Apocu fedai ruhla
sonuna kadar direniyor.
TC ne kadar ilişki ve
ittifak geliştirse de, her türlü gericiliğin, kapitalist modernite sisteminin
ve Kürt işbirlikçiliğinin, ihanetinin desteğini alsa da, gerillanın işgale ve
ihanete karşı direnişi kahramanlık çizgisinde devam ediyor. Zafer kazanacak
olan da gerillanın bu direnişi olacak.
KDP GERÇEĞİ AÇIĞA ÇIKTI
KDP’nin bu savaşta geçmiş süreci de aşan, artık
gizleme gereği bile duymadığı bir TC işbirlikçiliği var. Bu işbirlikçi ve
ihanetçi tavır daha şimdiden Tüm Kürt halkı ve onun örgütlü güçlerince, yine
dostları tarafından kınandı ve reddedildi. KDP’nin soykırımcı Kürt düşmanı bir
yönetimle içine girdiği bu ortaklığın dayanağı nedir? Bu saldırılarda nasıl bir
çıkar görüyor. KDP’nin bu işbirlikçi ihanetçi tavrının sonuçları neler
olabilir?
KDP’nin durumunun doğru
anlaşılması ve değerlendirilmesi gerekli. Geçmişten beri de tutumu bundan
farklı değildi. Fakat PKK gibi bir özgürlük çizgisi ve direnişi olmadığı için,
KDP sanki Kürt ulusal hareketiymiş, ulusal önderliğiymiş gibi algılanıyordu,
öyle sanılıyordu. Kürtler kandırılıyor, bu biçimde Kürt halkının gücü
işbirlikçi ihanete kanalize ediliyordu. Bu bir oyundu. PKK ve Önder Apo, bu
oyunu bozdu. Gerçekleri açığa çıkardı, bütün maskeleri düşürdü, ortamı aydınlattı.
Birbirine karışmış olan at izi ile it izi ayrıştırıldı. Şimdi herkes ve her şey
ortada, takke düşmüş kel görünmüştür. Herkesin gerçek yüzü açığa çıkmıştır.
KDP’nin gerçek yüzü de bu temelde açığa çıktı.
Aslında KDP, önceden de
farklı bir hareket değildi. Geçmişte de bir aşiret ve aile hareketiydi. KDP’ye
hakim olan yönetim buydu ve KDP’nin yönettiği savaş da bir aşiret savaşıydı.
Barzanileri Güney’de hakim kılma savaşıydı. Şimdi de yürüttüğü savaş öyle bir
savaştır. Bunu kimse görmezden gelmemeli. Geçmişten beri savaştıkları aşiretler
var. Örneğin Biradostlar, Rêkanîler, Zêbarîler var. Şimdi de onlarla savaşıyor.
KDP ne yapıyor? Biradost mıntıkasını, Rêkanî mıntıkasını, Nerweyî mıntıkasını,
Berwarî mıntıkasını TC’ye veriyor; yani satmış. Zêbarîleri ağır baskı altına
alıyor. Böylece Türk ordusunu Barzan sınırına getiriyor, Barzan mıntıkasının ve
Barzan köyünün güvenliğini artık Türk ordusu sağlayacak. Barzan’ın üzerine
Govendê’den, Tepê Xwedê’den geldi, yine Kurojahroya geliyor, Şêladizê’den ve
Balinda’dan Barzan’ın güvenliğini sağlayacak. Barzan’ın tepesini artık Türk
ordusu tutacak.
Rêkanîleri, diğer
aşiretleri şehirlere topladılar. Aslında Amediyê dışındaki Şêladizê, Dêralok,
diğer kentler Saddam’ın toplama kamplarıdır. Köyleri boşaltıp toplamışlardı.
Şimdi KDP köyleri boşalttı, buralarda topladı. Bir tür hapishane gibi bu aşiret
mensuplarını burada tutuyor. Mıntıkalarını da TC’ye veriyor, kendi güvenliğini
pratik olarak Türk askeri ile sağlatmak istiyor. Tümüyle bu aşiret bölgelerini
TC ile birlikte kendi güvenliği için yeniden planlıyor ve hakimiyet kuruyor.
Ortada öyle Güney
Kürdistan yönetimi filan yok. Barzani aşiretinin güvenliği sorunu var. Şimdi
mevcut saldırı ile bu daha fazla gerçekleştirilmek isteniyor.
TC İLE KDP SALDIRI ORTAMINA DAYANARAK PETROL
KAÇAKÇILIĞI YAPIYOR
İkinci husus tabii
günlük kazançtır. KDP bu saldırılardan nasıl bir çıkar görüyor? TC ile bu
saldırı ortamına dayanarak birlikte petrol kaçakçılığı yapıyorlar. Alana hakim
olmuşlar. Örneğin Xabur kapısının günlük karı için bir milyon dolardan söz
ediliyor. Bunun hepsini KDP alıyor. Eskiden Saddam Hüseyin’in oğullarıyla
kaçakçılık, gizli ticaretler yapıyorlardı. Bu sonradan açığa çıktı.
Şimdi TC ile, Tayyip
Erdoğan’ın ailesiyle, diğer AKP’lilerle bu tür ticaretler yapıyorlar. Petrol
kaçakçılığı yapıyorlar ve her gün milyonlarca dolar kazanıyorlar. Barzanilerin
İstanbul’dan Washington’a ne kadar servetlerinin olduğu, bunları nerelere
yatırdıkları açıkça ortaya çıktı. Eskiden sadece İstanbul’da olduğu
söyleniyordu. Şimdi Washington’daki yatırımları ortaya çıktı. Dikkat edin,
hiçbirisini Kürdistan’a yatırmıyorlar, Güney Kürdistan’a yatırmıyorlar, Kürt
yönetimi için harcamıyorlar. Buradan dolar milyarderi haline geldiler. Hem de
bir Barzani değil, sadece Neçirvan ve Mesrur Barzaniler değil, bir sürü Barzani
bu hale geldi. Bir Barzani hanedanlığı ve çıkar şebekesi oluşturulmaya
çalışılıyor. 30 yıldır Güney Kürdistan statüsü adı altında aslında böyle bir
sömürü gerçekleştiriliyor. Sonuçta artık Güney Kürdistan’da bıçak kemiğe
dayanır hale geldi. Toplum ayaklanma noktasında. KDP’nin bir de böyle bir çıkar
şebekesi olma durumu var.
Güvenliğini TC’ye
bağlamış, artık bütün cephelerden Barzani sınırına Türk askerini getiriyor. Bir
de petrol kaçakçılığı yapıyor. Çok çeşitli, ticari ilişkiler sürdürülüyor.
Güney Kürdistan AKP-KDP ortaklığı temelinde soyulup soğana çevriliyor.
Özellikle bunun Güney Kürdistan halkı tarafından görülmesi lazım. Güney
Kürdistan aydınlarının, siyasetçilerinin bunu görmesi gerekli.
Yani Biradost’tan
Heftanîn’e (burası da Gulê aşiret mıntıkasıdır) kadar olan bölgenin hepsi TC’ye
satıldı. Diğer yandan bu kadar sömürü var. İşgale ses çıkarılmıyor, tersine
destek veriliyor. Çünkü işgalci ile birlikte kaçakçılık yapıyorlar, para
kazanıyorlar, çıkar sağlıyorlar. Bu açık bir durum. KDP’nin bu gerçeğinin iyi
görülmesi gerekli.
TÜRKİYE SALDIRISINDAN EN ÇOK GÜNEY KÜRDİSTAN ZARAR
GÖRECEK
Bu büyük savaş sonuçları itibarıyla Kürdistan’da,
Türkiye’de, bölgede ve dünyada ne gibi sonuçlar doğurur?
Tabii bu durum mevcut
savaşın nasıl sonuçlanacağına bağlıdır. Çünkü savaşın nasıl sonuçlanacağı belli
değil. Eğer savaş TC’nin başarısıyla sonuçlanırsa, ki çok zayıf da olsa böyle
bir ihtimal de vardır. Hiç kimse demesin ki böyle bir ihtimal yoktur. PKK her
türlü direnişi yürütür, her zaman başarı kazanır. Evet, PKK’nin böyle bir
çizgisi var. Başarı kazanmak için sonuna kadar mücadele ediyor. Ama
karşısındaki güç sadece TC değil, KDP’dir. Sadece TC-KDP değil, ABD ve
NATO’dur. Yani tüfekle donanmış gerilla gücü NATO gibi bir askeri sisteme karşı
kırk yıldır savaşıyor. Şimdi bu sistem tüm gücüyle saldırı halinde. Dolayısıyla
bu ihtimalden söz etmek lazım. En azından şunu söyleyebiliriz: TC’nin hedefi
bu. AKP-MHP faşizminin hedefi zafer kazanmak, PKK’yi yok etmektir. CHP, İyi
Parti bunun için destek vermiştir.
Türkiye’de bu savaşa
karşı çıkmayan, bu savaşa karşı savaşmayan herkes AKP-MHP’nin bu soykırım
savaşına destek veriyor demektir. Herkesin bunu böyle bilmesi lazım. Bu temelde
de TC devletinin ve AKP-MHP’nin hedefi kazanmaktır. En azından onlar kazanmak
üzere saldırıyorlar. Bu alanları işgal etmek, gerillayı ezmek, PKK’yi yok etmek
istiyorlar. Bu hedefleridir. Onların hedefleri gerçekleşirse ne olur? PKK yok
olursa sıra diğer Kürt örgütlerine gelir. Hiç kimse bundan kurtulamaz. Başta
KDP olmak üzere, hepsi TC tarafından hedeflenecektir. Tayyip Erdoğan, Güney
Kürdistan’a mevcut statünün verilmesiyle hata yapıldığını kaç sefer söyledi.
2017 referandumuna en çok Tayyip Erdoğan yönetimi karşı çıktı. Biz bunları net
biliyoruz.
Eskiden Yaşar Büyükanıt
ve İlker Başbuğ karşı çıkıyorlardı, şimdi açığa çıktı ki Tayyip Erdoğan ve AKP
de aynı çizgidedir. O da aynı biçimde karşı çıkıyor. Dolayısıyla PKK’ye
yöneltilen savaş Kürt’ü soykırıma uğratma savaşıdır. Yani bir işgal ve soykırım
savaşıdır. ‘Teröre ve PKK’ye karşı savaşıyoruz’ sözü bir yalandır, uydurmadır.
Buna kimse inanmamalı. Dolayısıyla bu bir Kürt soykırım savaşıdır. Gerilla
ezilir, PKK yenilirse sıra bütün Kürtlere gelecek, ağır bir Kürt katliamı,
soykırımı yaşanacak, bütün Kürt örgütlülüğü ve kazanımı yok edilecektir. Bundan
tabii ki en fazla Güney Kürdistan ve Rojava Kürdistan zarar görecektir. Yani
mevcut Kürt statülerinin hiçbiri kalmayacak. Hepsi yok edilip Türkiye’nin
egemenliği altına alınacak, Türkleştirilecek.
Belirttik; Kürdistan bu hale gelirse sonra sıra Araplara gelecek. Türk burjuvazisi, sermayesi, mevcut TC yönetimi, AKP-MHP’yi yöneten güçler bölgede Arapları da etki altına alarak tekrar Osmanlı gücüne ulaşmak istiyorlar. Bu sadece AKP-MHP’nin çizgisi de değil, TC’nin çizgisidir. Derin devlet denen gücün siyaseti bu, stratejik çizgisi budur. Dolayısıyla böyle bir savaşta eğer TC kazanırsa, sonuçta Kürtler soykırıma uğrayacak, Türkiye en ağır faşist baskı ve terör altına, diktatörlük altına alınmış olacak, Ortadoğu Türkiye’nin denetimi altına girecek, dünyada faşist-soykırımcı zihniyet ve siyaset hakim olacak. Kürt soykırımını gerçekleştiren, bölgeyi egemenlik altına almış olan faşist-soykırımcı TC zihniyet ve siyaseti bütün dünyaya hakim hale gelecek. Açık ki bu, dünya için büyük bir felakettir. Ama gerçekleşmez bir durum değildir. Hitler nasıl dünya hakimi haline geldi? İyi bilelim, unutmayalım! TC’yi hafife almamak lazım. Hiç kimse küçük görmemeli.
KAYNAK: ANF/BEHDİNAN
YORUM GÖNDER