BİZ BU SAVAŞI KAZANACAĞIZ (4.BÖLÜM)
Tabii bir de savaşın
ikinci sonucu var ki, elbette en büyük olasılık budur. Biz yüzde yüz böyle
olacak diyoruz ve bu savaşı kesin kazanacağız. Hareket olarak bunu her zaman
ifade ettik. TC, AKP-MHP saldırılarının Zap’ta ve Avaşîn’de kırılması, bu
saldırganlığın yenilgiye uğratılması demektir. Bu çok güçlü bir olasılık.
2008’de de yaşandı, daha önceki süreçlerde de yaşandı. 1983’ten bu yana
yürütülen sınır dışı saldırıların büyük çoğunluğunda bu durumlar yaşandı. TC en
ağır darbeyi burada yedi ve saldırıları burada kırıldı. Yeniden kırılabilir.
Bu saldırganlık Zap’ta
ve Avaşîn’de kırılırsa ne olur? AKP-MHP faşizmi hemen çöker, Türkiye’de yeni
bir süreç başlar, demokratik ortam ortaya çıkar. Türkiye’nin demokratikleşmesi
için büyük bir gelişme yaşanır. Demokratik Türkiye’nin bölgede, dünyada
demokratikleştirici etkisi olur. Demokratik Türkiye Demokratik Ortadoğu olur,
Demokratik Ortadoğu Demokratik Dünya Konfederalizmi’ni doğurur. Kapitalist
modernite sisteminin bu faşist baskı ve sömürüsünün aşılmasına yol açar.
Kanserleşmiş, hastalık üreten, savaştan başka bir şey üretemeyen kapitalist
modernite sisteminin baskısından insanlık kurtulur.
Tabii Zap ve Avaşîn’de
kilitlenen bu savaşın böyle bir rolü var. Adını zaten ‘kilit’ koymuşlar. Yani
bir yere kapanacak, bir yere açılacak. Ölüm-kalım savaşı dendi. Doğrudur.
Kürtler için de Türkiye, Ortadoğu halkları için de böyle, bütün insanlık için
de böyle. Tabii aynı zamanda AKP-MHP, TC faşizmi için de böyle. Herkes için
ölüm-kalıma kilitlenmiş bir savaş. Savaşın sonucunda bir taraf yok olacak,
diğer tarafın amaçları gerçekleşecek. Böyle bir savaş yaşanıyor. Bugün Zap ve
Avaşîn’de gelişen savaş böyledir.
2008’de de böyleydi. O
zaman ilk saldırı buraya olmuştu. Savaş bu sahada başlamıştı. Anlamı bu
biçimdeydi. Şimdi diğer alanlardaki savaş bunu hazırladı, tekrar aynı zeminde,
aynı biçimde sonucu ölüm-kalıma kilitlenmiş bir savaş gerçeği var. Bunun
sonuçları büyük olacak. Bu askeri durumun siyasi sonuçları Kürdistan’da,
Türkiye’de, Ortadoğu’da ve tüm dünyada büyük olacak. Savaşın, gerillanın zaferi
ile sonuçlanması Türkiye’yi, Ortadoğu’yu, dünyayı demokratikleştirir, insanlığı
özgür yaşama çeker, Kürt varlığını ve özgürlüğünü zafere taşırken; tabii
AKP-MHP’nin işgalci, soykırımcı saldırıları başarılı olursa da Kürt soykırımı
gerçekleşecek, ona bağlı olarak Türkiye’ye, Ortadoğu’ya, dünyaya da faşizm
felaketi gelecek. Bir karabasan gibi faşist zihniyet ve siyaset baskın hale
gelecek.
ŞENGAL VE ZAP’A SALDIRI BİRBİRİYLE BAĞLANTILIDIR
En büyük DAİŞ destekçisi AKP-MHP faşizminin 17
Nisan’da Zap ve Avaşîn’e dönük başlattığı işgal saldırısına paralel olarak aynı
gün Irak ordusunun Şengal’e saldırması bir tesadüf mü? Bunun arkasında nasıl
bir gerçeklik var?
Şengal’e dönük Irak
saldırılarının geçmişle ve güncel gelişmelerle bağı vardır. İşte 9 Ekim 2020’de
KDP-Irak anlaşması oldu. Bunun uygulanması oluyor. Arkasında TC vardı. O günden
bu yana Şengal üzerinde baskı oluşturdular. Şimdi de 17 Nisan’da Zap ve
Avaşîn’e dönük TC’nin işgal ve soykırım saldırısına paralel olarak Irak
ordusunun Şengal’e saldırısı gelişti. Bunların birbirinden kopuk olduğunu
söylemek mümkün mü, Tayyip Erdoğan Irak Devletiyle ortak planlama dahilinde
hareket ediyoruz derken, biz kalkıp ‘bu işgal saldırıları birbirinden kopuktur’
diyebilir miyiz? Irak Devletinin çeşitli yöneticilerinden gelen açıklamaları
ciddiye alabilir miyiz? Tabii ki alamayız. Ne kadar planlı hareket ettiklerini,
mevcut Kazımi yönetiminin AKP-MHP faşizmine ne kadar bağlandığını açıkça ortaya
koyuyor. Iraklılık nerede kaldı? Buna bütün Irak güçleri karşı çıkmalı. Şiisi,
Sünnisi, tüm Irak siyaseti buna karşı durmalı.
Dikkat edelim; Irak’ta
DAİŞ saldırıları olduğunda bu saldırılara ilk karşı duran ve DAİŞ’i ilk yenen
iki yer olmuştu. Biri Şengal, diğeri Maxmur’du. Şimdi Maxmur kuşatma altında,
Şengal’e ordu saldırısı var. Irak devleti her iki yere de saldırıyor. Musul
DAİŞ’in eline geçerken, Irak Devleti Bağdat’a kadar kaçarken, Musul’u ele
geçiren DAİŞ’e karşı Maxmurlular ve Şengalliler direndiler, karşı durdular ve
Irak’ın onurunu kurtardılar. DAİŞ’e ilk yenilgiyi yaşattılar. Şimdi sanki
DAİŞ’in saldırısının bir devamı yürütülüyormuş gibi, sanki DAİŞ’e karşı
yürütülen direnişin ve kazanılan zaferin intikamı alınıyormuş gibi, sanki
DAİŞ’e karşı savaşıp zafer kazanmak suçmuş gibi Maxmur’a ve Şengal’e
saldırılıyor. Bunun kabul edilir, anlaşılır bir yanı var mıdır?
Daha sonra da Musul’da
DAİŞ’e karşı savaşıldı ve Musul şehri DAİŞ’ten kurtarıldı. Peki, Şengalliler de
DAİŞ’e karşı savaştılar, Şengali kurtardılar. Kendi kurtardıkları yeri yönetmek
istiyorlar. Orada bir Kürt topluluğu var. Niye Güney Kürdistan’ın diğer yerleri
özerk, ayrı da Şengal’deki Kürtlük ayrı değil, kendini yönetemiyor. Bir de 73
Ferman yaşamış bir dinsel topluluk, Êzidî Kürt topluluğu var. Bu topluluk kendi
inancını, kültürünü yaşamak, özerklik temelinde, Güney Kürdistan ve Irak’ın bir
parçası olarak kendini yönetmek istiyor. Buna niye karşı çıkılıyor? Bunun
Irak’ın demokrasisine, özgürlüğüne karşı olma durumu var mıdır? Tam tersine
Irak’ta demokrasi ve özgürlüğün ölçütü Şengal’deki özgürlük, özerklik
durumudur. Êzidî Kürtlüğünün kendisini özgürce yaşatıp yaşatamama durumudur.
Bunu herkes biliyor. Açıkça görmek lazım.
IRAK HALKLARI KARŞI ÇIKMALI
O halde bu saldırılar
gerçekten çok kötü. Bütün Iraklıları töhmet altında bırakıyor. Güney
Kürdistan’ı töhmet altında bırakıyor. Kazımi yönetimi ile KDP yönetimini
AKP-MHP faşizminin ortağı haline getiriyor. Hatta onların işbirlikçisi konumuna
düşürüyor ki, bu daha geri bir durumdur. Buna Güney halkımız, bütün Irak
halkları, siyasetçileri de karşı çıkmalı. Hiç kimse böyle bir lekenin
alınlarına çalınmasına izin vermemeli. DAİŞ’in kara lekesinin Irak’ın alnına
çalınmasına Şengal halkı direnerek izin vermedi. HPG ve YJA-Star gerillaları
direnerek izin vermediler.
Şimdi Güney halkı, Irak
halkları, Irak siyasetçileri kesinlikle DAİŞ’in kara lekesi gibi bir kara
lekenin yeniden Irak’ın alnına vurulmasına izin vermemeliler. Biz şunu
söyleyebiliriz: Êzidî halkı bilinçlenmiş, örgütlenmiş, direniyor. İstedikleri kadar
duvar örsünler, tel örgü çeksinler, bu halk son ferdine kadar direnecek. Öyle
görülüyor ve açıklamaları böyledir. Bunu çok saygın ve anlamlı buluyoruz.
Her zaman ifade ettik;
PKK her zaman Şengal halkının yanındadır. Êzidî Kürt halkının yanındadır. Onlara
yönelen saldırı, PKK’ye yönelen saldırıdır. Dolayısıyla PKK, o saldırıları
kendine yönelmiş saldırı olarak görür, ona göre tutum alır. Bunu da herkes
böyle bilmeli.
HER YER SAVAŞ ALANIDIR
Kürt halkının varlığı ve özgürlüğü için kazanılması
şart olan bu büyük savaşta kime ne gibi görevler düşüyor? Sizce yapılması
gerekenler nedir?
17 Nisan saldırısının
anlamını ve hedeflerini belirttik. 23 Nisan 2021 işgal saldırısının devamı
oluyor. Aslında 2016 Ağustos sonundan itibaren Çukurca’da, Zap alanında başlayan
işgal saldırılarının son halkası oluyor, geldiği noktayı ifade ediyor ve Medya
Savunma Alanlarını yok etmeyi, gerillayı tümden ezmeyi, Kürt soykırımını
tamamlamayı hedefliyor. Dolayısıyla bu saldırıya karşı gerilla altı yıldır
kahramanca direndi. Binlerce şehit verdi. Heftanîn’de, Metîna’da, Zap’ta,
Avaşîn’de, Cîlo’da, Xakurkê’de, Garê’de direndi ve zaferler kazandı. Şimdi de
bu direnişlerin en anlamlısını ve sonuncusunu Zap ve Avaşîn’e dönük 17 Nisan
saldırısı karşısında gösteriyor ve daha fazla da gösterecek. Bu Kürtler
açısından mutlaka kazanılması gereken bir savaştır. Kürt’ün varlığı ve
özgürlüğü bu savaşın kazanılmasına bağlı. Kazanılmazsa soykırım ve yok olma
yaşanacak. Burada zafer kazanırsa Kürt varlığı ve özgürlüğü kesinleşecek. Kürt
özgürlüğü temelinde Türkiye ve Ortadoğu demokratikleşecek. Yeni bir Kürdistan,
yeni bir Türkiye, yeni bir Ortadoğu ve dünya ortaya çıkacak. Bundan daha güzel
ne olabilir? O nedenle de bu savaşta görev herkese düşüyor. Savaş herkesi
ilgilendiriyor. Savaşta gerillanın başarısı, zaferi herkesi ilgilendiriyor.
Herkes için bir başarı ve zafer anlamına geliyor.
Bu nedenle savaşa
seyirci kalmamak, uzak durmamak lazım. Dahası savaşı sadece Zap ve Avaşîn’de
görmemek gerekli. Her yeri savaş alanı olarak görmek lazım. AKP-MHP faşizmini
olduğu her yerde hedeflemek gerekli. Bu temelde herkes bu mücadeleye katılmalı.
GERİLLA İNİSİYATİFLİ OLACAK
Bu çerçevede gerilla
için şunu söyleyebiliriz: Birincisi bütün gerilla gücü, savaşçısı, komutası tüm
gerilla timleri yüksek inisiyatifle hareket etmeli, imkan ve fırsatları olduğu
gibi değerlendirmeli, başka yerden bir beklenti içine girmemeli, emir
beklememeli. Savaş başlamış, emir verilmiştir. Gerisi herkesin
pratikleşmesidir. Bu da yüksek bir inisiyatifle olur. Dolayısıyla tüm gerilla
güçleri inisiyatifle hareket etmeliler, her HPG ve YJA-Star savaşçısı bu
savaşın sorumlusuymuş gibi yüksek inisiyatifle hareket etmeli, ne tür imkan ve
fırsat varsa azami derecede değerlendirerek AKP-MHP faşizmini, TC
soykırımcılığını Zap’a gömmek için, Zap’ta yenmek için ne gerekiyorsa onu
yapmalıdır.
Gerilla geçmiş süreçte
edindiği tecrübeye ve eğitimine dayanarak ve fedai ruhunu kullanarak Türk
işgalciliğini ve Kürt ihanetini Zap’ta yenilgiye uğratıp tarihe gömmeyi
bilmelidir. Bu ruh, anlayış ve bilinçle hareket etmeli, bunun gerektirdiği
yaratıcılığı kullanmalıdır.
Tüm HPG ve YJA-Star
güçleri bilsin ki savaş sadece Zap’ta ve Avaşîn’de değildir. TC operasyonu
oraya yönelttiyse sadece orası savaşır, başka yerler seyreder değildir. Biz her
yerde saldırı başlatıyoruz. Mücadele başlattık. Ellinci yıl hamlesini
başlattık. Bu devrimci halk savaşı hamlesidir. Dolayısıyla TC’nin saldırıları
Avaşîn ve Zap’a yönelirken, gerillanın saldırıları bulunduğu her yerde
olmalıdır. Medya Savunma Alanlarının hepsi; Heftanîn’den Xakurkê’ye kadar
savaşa katılmalı. Bütün Kuzey Kürdistan’daki gerilla harekete geçmeli.
Şehirlerde, ovalardaki gerilla güçleri harekete geçmeliler. AKP-MHP faşizmine
karşı her yer savaş yeri, her an direnme anı olmalı. Gün bekleme, seyretme günü
değil. Gün ne olacak diye durma günü değil, tersine görev üstlenme, sorumluluk
üstlenme, pratik yapma, faşist düşmana vurma ve zaferi kazanma günüdür.
O halde bu bilinçle, bu
ruhla hareket etmemiz gerekiyor. Her şeyden önce gerilla öncülüğü böyle hareket
edecek, bütün gerilla olduğu her yerde düşmana vuracak ki düşman tüm gücüyle
Zap ve Avaşîn’e saldıramasın. Gücünü dağıtmak zorunda kalsın. Zap ve Avaşîn
direnişçileri de buna dayanarak büyük zaferler, nihai zaferi kazansınlar.
Yine mücadele sadece
gerillanın mücadelesi değildir. Dikkat edilirse bu saldırı tüm halka yönelik
bir saldırıdır, Kürt varlığına yöneliktir, Kürt halkının geleceğine yöneliktir.
Dolayısıyla bu saldırıya karşı direniş sadece gerillanın, parti öncülüğünün
direnişi değil, bütün Kürt halkının direnişidir. Kürt halkı olduğu her yerde
direnebilmeli, mücadele edebilmeli, dört parça Kürdistan, yurtdışındaki
halkımız, AKP-MHP faşizmini teşhir eden, onun güç ve destek almasını engelleyen
bir pratik mücadele içinde olmalı. Herkes bu savaşa güç, destek vermeli,
katılmalı, mücadele etmeli, sürekli yürüyüş halinde olmalı. Önder Apo ‘hiçbir
şey yapamayanlar, gerillanın, mücadelenin, partimizin zaferi için dua etmeli’
diyordu. Bu bile önemli. Tabii öyle yapılabilmeli.
KÜRT GENÇLİĞİ HER YERDE EYLEM HALİNDE OLMALI
Esas olarak Kürt
gençliği çok daha fazla görev ve sorumluluk üstlenmeli. Mücadele her yerdedir,
savaş her yerdedir. Kuzey Kürdistan’da, Türkiye’de Kürt gençleri sorumluluk
üstlenmeli, her yerde eylem halinde olmalılar. Merkez Karargah Komutanlığımız
açıklamada bulundu. Her yer savaş alanı dedi. Dolayısıyla gençlik her yerde,
her türlü eylemi yapabilir, AKP-MHP faşizmine ekonomik, siyasi, askeri olarak
her yerde darbe vurabilir. İsteyenler gerillaya katılabilir. Dolayısıyla her
yer mücadele alanı, tüm gençlik kendini bir öz savunma, direnme, savaş gücü
görmeli, olduğu yerde imkan ve fırsatları değerlendirerek AKP-MHP faşizmine
karşı eyleme geçebilmeli, eylem yapabilmeli.
Tabii Kürt aydınları,
sanatçıları, yazarları, siyasetçileri, bütün Kürdistan bu işgale ve ihanete
karşı birlik olmalılar. Mücadele etmeliler. Özellikle Güney Kürdistan halkının
duruşu, mücadelesi çok önemlidir.
Medya Savunma Alanları
Güney Kürdistan’ın en stratejik coğrafyasıydı. Dörtte birini oluşturuyordu. Bu
en stratejik coğrafya, Güney Kürdistan’ın dörtte biri TC’ye satılmış oluyor.
Peki, Iraklılar bunu kabul edecek mi, Güney Kürdistan halkı kabul edecek mi?
Etmeyecekse ayağa kalkmalı, tavır koymalı, mücadele etmeli, Güney Kürdistan’ın
siyasetçileri kabul edecek mi? Elbette etmemeliler. Onun için de mücadele
etmeliler. Tüm Kürt aydınları, yazarları ve siyasetçileri bu duruma kesinlikle
tavır almalılar. Bunun böyle yumuşak karşılanacak, işte bu da bir siyasettir
denilecek bir yanı yok. Bu ihanetten de daha kötü. Kürt’e en büyük felaket bu
temelde yaşatılmak isteniliyor. Buna kesinlikle izin verilmemeli.
Diğer yandan Türkiye’nin
gençleri, kadınları, Türkiye devrimci-demokratik güçleri, halkları böyle bir
süreçte en çok rol oynayacak güçlerin başında gelmektedir. Zap’a, Avaşîn’e
yöneltilen saldırı İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Karadeniz’de faşist terör,
baskı demektir, tutuklama demektir, işsiz kalmak, aç kalmak demektir. Zaten
işsizlik ve açlık had safhada.
SOYKIRIMCI SİYASETİ YOK EDECEK BİR DİRENİŞ GELİŞMELİ
O halde AKP-MHP
faşizminin Zap’a yönelttiği savaşa karşı en çok direnecek, mücadele edecek alan
Türkiye alanıdır. Türkiye’nin gençliği, devrimci-demokratik güçleri, HBDH
içinde yer alan dostlarımız böyle bir süreci gerçekten de Türkiye’de en büyük
direnme sürecine, hatta ayaklanma sürecine dönüştürebilmeliler. İşte 1 Mayıs’a
gidiyoruz. 1 Mayıs gerçekten de yeni bir çıkışı, direnişi ortaya
çıkartabilmeli. Bu Kürt’ü yok sayan ve yok etmek isteyen soykırımcı zihniyet ve
siyaseti Türkiye’de yıkacak bir başkaldırı ortaya çıkabilmeli. Türkiye’nin
sevenleri, yurtseverleri, aydın, yazar ve siyasetçileri AKP-MHP faşizminin
yardakçıları dışındaki tüm toplumsal kesimler bilmeliler ki, bu savaşın
sonuçları kendileri için de belirleyicidir. Faşizm altında inleyecekler mi,
yoksa demokrasi çatısı altında özgürce mi yaşayacaklar? Bu soru cevaplanacak.
Demokrasi altında özgürce yaşayabilmeleri için AKP-MHP faşizminin yenilmesi
gerekiyor. Onun için de en çok mücadeleye Türkiye’nin halkları,
devrimci-demokratik güçleri sahip çıkmalı ve katılmalı.
KÜRTLERDEN SONRA SIRA ARAPLARA GELECEK
Arap toplumu açısından
belirttik; Kürtlerden sonra sıra Araplara gelecek. Araplar etki altına alınınca
sıra İran’a gelecek. Yani Türkiye eski hayallerini yeniden hortlatmaya
çalışıyor. O halde Ortadoğu’nun, Arabistan’ın, İran’ın aydınları, yazarları,
siyasetçileri, devrimci-demokratik güçleri, gençleri, kadınları bu faşist
saldırganlığa karşı durmalılar. Kürt halkını, Kürt Özgürlük Mücadelesini
desteklemeliler. Kendilerini savaşın dışında görmesinler, yarın sıra
kendilerine de gelir. Eğer sıranın kendilerine gelmesini istemiyorlarsa bugün
Zap’ta AKP-MHP faşizminin yenilgisini sağlamak için destek vermek durumundalar.
Aynı şey insanlık için de geçerli. Dünyanın dört bir yanındaki gençler,
kadınlar, ezilen halklar, işçi ve emekçiler için de aynı şeyler geçerli.
Gerçekten de Ermeni
soykırımı gibi Kürt soykırımına dayalı soykırımcı zihniyet ve siyaseti esas
alan bir dünya mı istiyorlar, yoksa Kürt’ün özgürlüğüne dayalı, herkesin
özgürce yaşayacağı demokratik bir dünya mı istiyorlar? Kürdistan’daki savaş
sadece Kürtlerle ilgili değil, herkesi ilgilendiriyor. Eğer Kürtler soykırıma
uğrarlarsa dünyada hiç kimse özgür olamaz, demokrasiyi yaşayamaz. Ancak Kürt
varlığı ve özgürlüğü dünyanın dört bir yanındaki insanları özgür ve demokratik
kılabilir. O bakımdan da herkes gerçeği görmeli, AKP-MHP faşizmine karşı
küresel düzeyde bir karşı duruş, ona destek veren ABD ve NATO güçlerine karşı
etkili bir mücadele, duruş ortaya çıkarılmalı. Buna kesinlikle ihtiyaç var. Bu
Kürtlere destek vermek için değil, herkesin demokratik bir dünyada özgürce
yaşama hakkı elde edebilmesi için gerekli.
ERDOĞAN’IN SONU BÜYÜKANIT VE BAŞBUĞ’UN SONU GİBİ
OLACAK
Sonuç olarak şunu
söyleyelim: 2008 Şubatında Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ Zap’a saldırdılar.
Orada zafer kazanmak istediler. Sonuç hüsran oldu. Türk ordusunun siyaset
üzerindeki etkinliği, her şeyi Zap’taki yenilgisiyle ortadan kalktı. Önemli bir
dönemeç oluşturdu. AKP de aslında oradan kazanarak iktidar oldu. Türkiye
yönetimine geldi. Şimdi aynı siyaseti Tayyip Erdoğan yönetimi, AKP yapıyor.
İlker Başbuğ ile Yaşar Büyükanıt’ın saldırdığı yere kendisi saldırıyor. Onların
yapamadığını kendisi yapmak istiyor. Ama unutmamalı ki onların sonu kendisini
de bekliyor. Nasıl Yaşar Büyükanıt, İlker Başbuğ karizmayı Zap’ta çizdirdi
iseler, AKP-MHP faşizmi de Zap’ta çökecektir. Zap savaşı son savaştır. AKP-MHP
faşizmini çökertecek savaştır. Artık bundan sonra AKP-MHP faşizminin
saldıracağı, savaşacağı herhangi bir şey yok, onun için bir ölüm-kalım anı.
Zap’ta yenildiğinde Ankara da çökecektir. Dolayısıyla AKP-MHP faşizmini
çökertmek için Zap’ta zafer kazanmak gerekiyor. Hem de en büyük zaferi kazanmak
gerekiyor.
Bu temelde diyoruz ki
AKP-MHP faşizmi başlattığı Zap saldırısında yenilecek, çökecek ve tarihe
gömülecektir. Gerilla Zap’ta zafer kazanacak, bu özgür Kürdistan ve Demokratik
Türkiye olacaktır. Bu temelde herkesi görev ve sorumluluğa, faşist zihniyet ve
siyasete karşı bu savaşı kazanmaya çağırıyor, üstün başarılar diliyoruz.
Diyoruz ki, zafer gerillanın, Kürt halkının ve insanlığın olacak, zafer bizim
olacak. Bu savaş faşizme karşı, faşist-soykırımcı zihniyete ve siyasete karşı
son savaş olarak mutlaka kazanılacak!
KAYNAK: ANF/ BEHDİNAN
YORUM GÖNDER