TÜRKİYE TARİHİ POGROMLAR TARİHİDİR
Pogrom (Katliam), Rusçada “zulmetmek, şiddet kullanarak yok etmek” anlamına gelen bir kelimedir. Pogrom veyahut kıyım; dinsel, etnik veya siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketleridir. Bu şiddet hareketleri genellikle işgallerle bölgeleri, evleri, iş yerlerini veya ibadet yerlerini tahrip etmek şeklinde bir vandalizm pratiği sergiler. Birazcık tarih bilinci olan herkes pogromlar ülkesi Türkiye'nin bu karanlık soykırım seceresini iyi bilir. 6-7 Eylül olaylarını, Ermeni soykırımını, Maraş, Çorum, Sivas, Madımakı, Kürdistan'daki öz savunma sürecinde yok edilen Kürt kentlerinde sergilenen vahşeti ve Efrin işgalinin canlı tanıklığını yapar.
Anadoluyu halklar mezarlığına çeviren ve bunu çıkardığı diktatörlük yasalarıyla meşrulaştırmak isteyen Türk ırk faşizmi tarihin görüp görebileceği en karanlık ve bağnaz soykırımcı zihniyetlerden birine sahiptir. Türk soykırım meclisi tarafından çıkarılan 29 Nisan 1920 tarihli Hıyaneti Vataniye Kanunu, 31 Temmuz 1922 tarihli İstiklal Mahkemeleri Kanunu, 4 Mart 1924 tarihli Takrir-i Sükun Kanunu, 1923 istisnai bir kanun olarak çıkarılan İzale-i Şekavet Kanunu, OHAL kanunları ve savaş tezkereleri bu sistematik pogromlara dayanak oluşturur.
Toplumu kutuplaştırmak ve sefalete sürükleyerek çürütmek Türk faşizminin karakteristik özelliklerinden biridir. Tüm iktidarların gizli ajandası olan ittihat ve Terakki zihniyeti geçmişte olduğu gibi bugünde Türkiye için önemli bir beka sorunudur. “Ötekiyi” kapsamına alan ve nesneleştiren bu Turancı ulus devlet faşizmi"katiyen eğitilmezdir" ve hiçbir insani yöntemle rehabilite edilemezdir. Gene halklar olarak bu faşizan zihniyet tarafından tertiplenen bir linç atmosferiyle ve tüm siyasal hayatı teslim alacak ırkçı bir pogrom dalgasıyla, karşı karşıyayız. Her alanda giderek örgütlü bir saldırı dalgası yayılıyor. Birde Türkiye’de faşizm ve spor “ırk fetişizmiyle” birleşince bu katmerli bir kamusal işgale dönüşüyor. Kitlesellik kazanıyor!
Ülke faşist toplum mühendisliğinin yarattığı büyük kaos ve krizler eşliğinde kök faşizmin merkezileşmesi sebebiyle korkutucu bir mecraya doğru yol alıyor. AKP-MHP devlet milliyetçiliğinin otoriter rejimi zihinleri sömürgeleştirerek Türkleştirmeyi kutsal ayetlere dönüştürüyor.100 yıllık bu ırkçı-milliyetçi tarih ırk hiyerarşisi üreterek ötekileştirdiklerini köleleştirmeyi ve yok etmeyi amaçlıyor. Biat sopası da her zamanki gibi kurban seçtiği ötekilere karşı toplu linç ve katliamlar oluyor!
Türkiye soy faşist partilerinin iktidarında kesintisiz ırkçı şiddetin eşlik ettiği sömürgecilik nostaljisi çok büyük bir tehdit ve tehlike içeriyor. Tekçi, militarist, faşizan ve ırkçı devlet profili ırksallaştırılmış faşist ve sömürgeci devlet modeliyle toplumsal alanda sürekli pogrom tehdidi üretiyor. Türkiye toplumu milliyetçilik ve siyasal İslamcılık ile rehin alınmış durumda. Lünpen yığınlara durmadan ötekileştirilenlere karşı tehditkar bir faşist duygu birliği ikame ediliyor. Kültürel-toplumsal bölünmenin derinleşmesinin de eşlik ettiği bu ahlaki çöküş sürecinde radikal muhafazakar milliyetçilik salgını bir iç savaş için hazırlanıyor!
Bölgesel işgaller için de bir iç savaş zemini oluşturuluyor. Bu kalkışmanın Ortadoğu özgününde yeni krizleri daha da derinleştirmesi söz konusudur. Rejim klikleri dinci ve milliyetçi safsatalarla yığınsal bağnaz taraftarlarını ötekilere ve Kürtlere karşı efsunlamak için kan siyaseti yürütüyorlar. Türkiye zihnen ve vicdanen uyuşturulmuş ve şoklanmış insanların günlük yaşamı cehenneme çevirdikleri bir ülke. Türkiye'de sebep olduğu tarihsel karanlık olayları toplumun belleğinden silmek yaygın bir devlet politikasıdır. Bireysel ve toplumsal bilinçaltı yok edilmiş bir yığınsallık sokaklara salınmış. Türk ırk faşizminin Kürt işbirlikçilerini de bu milliyetçi, muhafazakar projeye entegre etmesi beraberinde bir sürü yeni çatışma ve gerilim alanları da yaratacaktır. Bu TC’nin Güney Kürdistan işgalini destekleyenler ve normalleştirenlere de çok ciddi bir uyarı içeriyor. Ortadoğu satrancında herkes tetikte. Kürt halkının kazanımlarına karşı oluşturulan cephelere karşı reaksiyon oluşma da gecikmeyecektir. Seçimlerden kaçmanın ve halk iradesinden korkmanın ecele faydası yoktur. İşin sonunda “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da” var!
TC faşizmi ötekileştirdiği herkesin varlığını yok sayan bir “sivil ölüm” karinesi hayata geçiriyor. Ünlü düşünür ve yazar A.Mbembe “Öteki” milliyetçilik için ontolojik bir ihtiyaçtır derken bu tehditle yüz yüze olan herkese önemli bir uyarıda bulunuyor. Bu temelde özel harp aparatları devreye konulmuş durumda.Ülkücü ve siyasi İslamcı faşizm sadece ölüm ve şiddetle kendisini varediyor. Yandaşlarını ölümle motive ediyor. Günah keçisi olarak gördüklerine karşı öldürme siyaseti yürütüyor. iktidardaki dinci- ırkçı faşizm koalisyonu ciddi bir iç savaş provası yapıyor. Şuan güncelde yaşanılanlar gayet örgütlü bir iç savaş provasıdır. Sömürgeci faşizm rejimi ürettiği faşist kitleleri ölümle ve öldürmeyle motive ediyor. Ötekileri düşmanlaştırmaya ve demokrasi düşmanlığına biliyor.Kürdistan’ı işgali amaçlayan savaş tezkerelerine destek verenler de bu kaosun doğrudan suç ortaklarıdırlar. Kürdistan’da kaos yaratmak için Van ve Hakkari’de devreye konan kayyım provokasyonları, Metina-Gare alanına dönük işgaller de bu kaos planlarının birer parçasıdır!
Türkiye'de son üç gündür süren olaylarda içişleri Bakanlığı’nda sisteme kayıtlı 3,3 milyon Suriyeli göçmenin kimlik, ve adres bilgileri ırkçı çağrılar yapılan faşist Telefon gruplarına sızdırıldı. Milyonlarca Suriyeli göçmenlere ait gizli pasaport bilgilerinin Göç İdaresi Başkanlığı’ndan nasıl sızdığına, sızdırıldığına gelince her zamanki gibi bilinmiyor! Faşist rejim devlet putçuluğu salgınıyla zehirlenen toplumu suç ortağı haline getirmek için kendi soykırım tarihini onlar üzerinden meşrulaştırmak istiyor. Pogromlar ülkesi Türkiye'de “Kötülüğün Sıradanlığı” herkes için çok büyük bir tehdit oluşturuyor.
Yaşanan bu kaosun ve toplumsal sefaletin sorumluları bellidir. Savaş ve kaostan beslenen Türkiye AKP-MHP iktidarında 22 yılda halktan toplanan 2,3 trilyon dolar vergiyi buharlaştıran küçük bir zümre tarafından yağmalanan bir ülke. Avrupa İstatistik Ofisinin son yayınladığı verilerde Türkiye, nüfusunun %1'inin zengin olduğu, toplam gelirinin %14.6'sına sahip olan dağılımıyla, gelir adaletinde Avrupa'da en son sırada yer almaktadır. Vergilerle haraca bağlanan halkları birbirine kırdırmak işte bu rant paylaşımını ve talanını devam ettirmek içindir!
Özetle: Faşizm kamusal alanda toplumun söz hakkını tümden gasp etmiştir. Bununla toplum demokratik geleceğini tasarlama gücünden de düşürülmüştür. Bu savaş ve işgal politikalarına karşı çıkmak için yaratılan zihinsel körleşmeye karşı kamusal alanın tümünde devrimci bir sosyal zihin inşası yaratmak gerekiyor. Toplumsal enerjiyi doğru yere kanalize eden yaratıcı ve mücadeleci bir devrimcilik sergileme zamanıdır. İnsan ve yaşamı yücelten eylemci bir tavır göstermek tarihe bırakılacak en onurlu mirastır. Herkesin "İktidar hayatı hedef aldığında, hayat iktidara direniş olur."sözünü pratikte doğrulama sorumluluğu var. Toplumu güçlendirmek, umudu örgütlemek ve kesintisiz bir direnişi yaşam enerjisine dönüştürmek Demokratik ulus paradigmasıyla pekala mümkündür. Direnişi ve dayanışmayı büyüten geleceği kazanır!
TOLA WELAT
YORUM GÖNDER