NEMRUTLAR ÇAĞINDA TARİHİN KAZIĞINA ÇAKILMAK
“Çeteleşen devlet “ganimet cemaatler” sayesinde meşruiyetini sürdürür; halkın itaatini böylece alır. “ Kai Lindemann “Çetelerin Siyaseti.”
Giderek çeteleşen ve çürüme yaşayan Türkiye'ye dair olaylara spesifik yaklaşmak, nesnel koşulları göz önünde bulundurarak objektif yorum yapmak adeta ateşten gömlek. Türkiye faşist toplum yaratma mühendisliğinin yarattığı büyük kaos ve krizler eşliğinde kök faşizmin merkezleşmesi korkutucu bir hal alıyor. Demokratik meşruluktan yoksun bu mafya çete devlet tekelinde ekonomik ve siyasi güç aşırı kişiselleşti. Bunun sonucunda yandaş ve kindaş hırsızlar toplumu büyük bir toplumsal çürüme ve yozlaşma ile yaratılmak isteniyor. Kürt halkının haklı ve meşru demokratik özgürlük mücadelesinin yarattığı diri toplumsal hafızası bundan dolayı onları korkutuyor. Giderek siyasallaşan ve kendi demokratik merkezini oluşturan Kürt halkının bu politik bilincinin derin korkusunu ve travmasını yaşıyor Türk ırk faşizmi!
Irksallaştırılmış faşist ve sömürgeci devlet toplumsal alanda sürekli sağ faşizm üretiyor. Tekçi, militarist, faşizan ve ırkçı devlet profili Kürt halkı açısından soykırım riskini tehlikeli boyutlara taşıyor. Oysa Kürt halkı ve demokrasi yanlıları bu faşist güruhun yarattığı ve her gün ağırlaşarak kronikleşen inkar ve soykırım bakiyesiyle boğuşuyor. Kürt sorunu esasında Türk ırkçılığı ve tarihsel sömürgeciliğinin yarattığı bir sorundur. Hafıza sahası ve sömürgeci afazi kitabında Özgür Sevgi Erol’un buna dönük isabetli tespitine kulak verelim: Sömürgecilik, sömürgeleştirilen coğrafyalarının yerli halklarına farklı tekniklerle nüfuz ederek, bedenlerinin, inançlarının, değerlerinin, dillerinin, ritüellerinin ve zihniyet dünyalarının değersiz kılınarak tahrip edilmesi, işgal edilen coğrafyanın başka bir “sömürge hukuku’yla” idare edilmesi zor gücünün ya da şiddet fazlasının sistematik olarak kullanılmasını içerir. Güncelde Türkiye faşizm ikliminin adeta bir özeti bu tespitler.
Adil ve eşitlikçi bir toplum mücadelesinde ve halkın politik katılımın demokratikleştirilmesinin önündeki en büyük engel bu faşist ve popülist elit sınıf siyasetinin yükselişidir. Bu miyop faşist ulusal anlatı cüretkar bir ulus egoizmi eşliğinde düşünsel milliyetçilik referanslarıyla yaşamı çekilmez bir noktaya taşıyor. Kültürel-toplumsal bölünmenin derinleşmesinin eşlik ettiği bu ahlaki çöküş radikal muhafazakar milliyetçilik salgını bir Türk-Kürt savaşının yakıtı olarak kullanılıyor. İktidardaki faşist koalisyonu ve yandaş varyantları Kürt halkına karşı süreklileştirilmiş bir savaş yürütüyor.
Toplumsal değişim ve dönüşüm süreçleri; böylesi kriz anları ve yol ayrımları noktasında radikal demokratik devrimlere giden yolları açıyor. Somut koşullarını açığa çıkarıyor. Kürt özgürlük mücadelesinin yarattığı devrimci bilgi üretimi ve kamusal alandaki cesur pratik eyleminin toplumu dönüştürücü gücünden bu faşist yapı ölesiye korkuyor. Tam bura da baskılama ve susturmak için faşist sömürgeci düşman hukuku Kürtler için devreye giriyor. Tecrit içinde tecrit ve izolasyon Önderliğine uygulanıyor. Kürt halkının kesintisiz mücadele ve direnişle yarattığı tarihsel toplumsal belleği yok edilmek isteniyor. Türkiye de soy faşist partilerinin iktidarında ırkçı şiddetin eşlik ettiği sömürgecilik nostaljisi Kürt halkına bileniyor. Türkiye toplumu milliyetçilik ve dincilik ile rehine alınmış. Kan siyaset ideolojisinin kara para rant pastası çok büyük. Türkiye ve Kürdistan sil baştan talan ediliyor.
Halk sınıflarının temsil ettiği sol seçmenlerin giderek seçimlerden çekilmesi için “umut kırıklığı” ve “yılgınlık” stratejisi devreye konulmuş durumda. Seçmenlerin sandıklardan geri çekilmesi, seçmen bölünmesi için yoksul seçmen tabanında özel psikolojik savaş senaryoları patentli bin bir manipülatif yöntemle bir terkedilmişlik hissi yaratılmak isteniyor. Siyasetin çözüm ve çekim merkezi olma vasfını yitirmesi, şeffaflık yitimi, siyasi temsilin elitlerin ve çıkar gruplarının eline geçmesi bu aldatılma hissini, kırılganlıkları ve güvensizlikleri besliyor. Irksal bölünmenin politik sömürüsü üzerinden faşizm oyun içinde oyun kuruyor. Kürt siyasetinin altını oymak isteyen Truva atları var. Buna karşı insanların hayatlarıyla doğrudan bağ kurmak ve temas etmek önem kazanıyor. Seçimli otoriterizmi meşrulaştırmak isteyen bu faşist çete rejimine karşı devrimci isyan ve politik özgürleşme zamanıdır.
Türkiye arenasında faşist bloğun seçim dediği şey halkın geleceği üzerine ipotek koymak ve kumar oynamaktan başka bir şey değildir. Bu faşist organizasyon toplumsal hafızayı silme siyaseti yürütüyor. Halkların geleceğini sömürgeleştirmek için seçim manipülasyonlarına başvuruyor. Sistemin klasik dar ve kısır seçim endeksli gündemi yerine hayatın tümünü kapsayan özgür yaşam inşasını toplumun gündemine getirmek gerekiyor. Egemenlerce kendi çıkarları için tasarladıkları ve biçimlendirdikleri bir karanlık geleceğe isyan etme fırsatı doğmuştur. Halklar direnişle özgürlük hayallerinin ve umutlarının rengini özgürce demokratik siyasete nakşetsin.
Faşizm bu seçimi de kurumlaşmasının son sistem taşı gözüyle bakıyor. Kürt özgür iradesini baskılamak ve gasp etmek için büyük miktarlarda hayali seçmenleri Kürdistan’ın bütün coğrafyasına dağıtıyor. Kürdistan illerinin ekonomik ve siyasal kazanımları çeteler, tarikatlar, mafyalar ve yerel işbirlikçi kesimler arasında bölüştürülüyor. Kürt halkına karşı görülmemiş bir politik kırım amaçlanıyor. Kimi Türk sol kesimlerinin şoven tutumları da bu sistematik ırkçı projenin değirmenine su taşıyor. 2. Kavimler göç dalgası noktasında Kürt coğrafyası üzerinde çok kirli hesaplar var. Nüfus stoklanmasında Kürdistan pazarlık konusudur. Türk faşist diktatörlük rejimi Rojava işgaline uluslararası meşruiyet kazandırma için Rusya- Ukrayna ve ABD-İsrail-İran gerilim denkleminde kendisine avantaj sağlamak için pusuda bekliyor.
Faşizmin kutsandığı güncel politik momenti iyi okumak gerekiyor. Devletin Kürt halını ve demokrasi güçlerini hedefleyen ırkçı övücülük içeren faşist dili insanlık dışı aşağılayıcı politik göndermeler içeriyor. Sorun çözücü yapıcı düşünceyi baskılamak için her türlü kirli yol ve yönteme başvuruyor. Toplumsal ayrışma ve kutuplaşma zirvede. Kürt halkı ise kendisini mücadele ile var ediyor. Bu emsalsiz mücadele özgür Kürt kimliği ve kişiliğini açığa çıkardı. Önderliğinin yarattığı paradigmanın oluşturduğu yeni ideolojik kimliği vicdan ve ahlakı iç içe kurarak bir demokratik uygarlık sentezi yarattı. Kürt siyasetinin son dönemdeki meclis ve sokakta kullandığı tavizsiz politik dil ise Kürt toplumunda ciddi bir karşılık buluyor. Bu radikal demokrasi inşa hamlesi sermayedarların devletini ve parlamentosunu meşruluk açısından sorgulamaya da açacak. Demokrasi ve insan onurunu hiçe sayan bu faşist diktatörlük rejimine karşı Kürt siyasetinin toplumda demokrasi talebi yaratma adına içine girdiği bu yeni eylemsellik süreci 2024 Newroz’uyla birlikte çok farklı sonuçlar yaratmaya adaydır. Kürt baharını müjdeleyen direnişe güvenelim!
KEREM ÇİFTÇİ / GAZETECİ- YAZAR
YORUM GÖNDER