TERSİNDEN DEMOKRASİ TÜRKİYE OKUMALARI
TERSİNDEN DEMOKRASİ TÜRKİYE OKUMALARI
“Her ulusta sol hareketler ülkelerindeki ezilenlere alan açar. Türkiye'de ise ezilenler solculara alan açıyor.” Ayşe Hür
Türkiye de güncel politikalar üzerinde etkili olan cinsiyetçi, dinci, milliyetçi bağnazlığın katılığı var olan sorunları adeta bir kangrene dönüştürmüştür. Bu kaotik güncelliğe batan ve çırpındıkça daha da derinlere gömülen bir ülke Türkiye. Var olan çözümsüzlüğü besleyen bir diğer önemli etken ise uzun yıllardır Kürt halkına karşı yürütülen kirli savaşta, barış isteyen aktivistler ve etik eylemcilerin tarihleri boyunca Türkiye'de bir gelenek yaratmamış olmalarıdır. Vietnam savaşını bitiren Amerikan halkından yükselen güçlü barış talebiydi. Türk toplumu ise çağdan düşmüş bir toplumdur. Bu çağdan düşmüş toplumun “örgütlü bir cehalet ve kötülük” problemi vardır.
Politika halkların umutlarını besleyen devrimci ideolojiyi gerçekleştirme gücüdür. Özgürlüğe dair güçlü toplumsal tutkular ve duygular zor süreçlerde direngen toplumların en etkin gücüdürler. Faşizme karşı toplumun bu direngen devrimci duygu gücüne yüklenmek gerekiyor. Güncel de faşizm dair toplumda farkındalık yaratmak önemlidir. Alternatif devrimci umudun eylemci ve dinamik gücünü ortaya çıkarmak için insanları tümden politik mücadele zeminine çekmek gerekiyor. Sayın Öcalan böylesi inşa süreçleri için şu çarpıcı tespitte bulunuyor: “Niteliksel dönüşüm anları devrim anlarıdır...Radikal eleştirinin gücü yeniyi inşa etme gücünde olmalı, teorik olmamalı, teoride kalmamalıdır.”
Siz bakmayın Türkiye’deki kara mizah trajedisinin beyaz yalancılarına; Türkiye'de politik ve kültürel çelişkileri derinleştiren tekçi faşizan zihniyetin saçtığı örgütlü kindar kötülük toplumu doğrudan tehdit ediyor. İktidardaki Cinsiyetçi-Dinci-Milliyetçi despot ideoloji güncel politikayı kısırlaştırarak bir umut olmaktan da çıkardı. Bu güncel yozlaşmanın üretkenliği karşısında aşındırdığı değerlerin yasını tutmanın da bir kıymeti yoktur. Bu tutucu yobaz yığınsal kitleselliğin günlük yaşam üstünde estirdiği terör ve tahakküm boğucu bir atmosfer yaratıyor. Eleştirel düşünce özgürlüğünü adeta yok eden bir kaos aralığından geçiyor Türkiye. Topluma durmadan tehditkar bir faşist duygu birliği ikame ediliyor.
Ahlaki bir duygu kırılması yaşayan Türkiye de bunu etik kaygılarla onaracak bir demokratik toplumsal güç birliğine ihtiyaç duyuluyor. Toplumun kutuplaştırılan tüm kesimlerinin kendisine göre doğruları ne kadar farklı olursa olsun faşizme karşı ortak bir doğruda buluşmaları gerekiyor. Ezberleri bozan bir “geçiş süreci ortak mücadele değerleri” etrafında toplanma zamanıdır. Bu hayatı süreçte kin, nefret ve husumete dayalı kör tepişmelerin kimseye bir faydası olmayacaktır. Şu tarihsel gerçekliği de unutmayalım; Türkiye halklarının %15’i dışında doğrudan demokrasiyi isteyen ve mücadele eden yok? Türk muhafazakar kitlesi ülke tarihinde hep dışlanmış ve her türlü kötülüğün kaynağı olarak gösterilmiş demokrasiyi tanımıyor. Toplum tanımadığı ve deneyimleyemediği bir sistemi neden desteklesin ki? Kürtler dışında demokratik bir devrime inanan ve mücadele eden kimseler de ortalıklarda yok. Kürtler de yaşamın her alanında dolaylı ve direkt bir ayrımcılığa maruz kalıyorlar.
Halkın siyaset gücünü kırmayı amaçlayan ve elitleşen güncel faşizan siyasetin topluma felaket dışında getirebileceği bir sonuç yoktur. Siyasete küsmüş toplumun büyük bir kesiminde değersizleşme psikolojisi hakim. Halk merkezli ve radikal demokrasiyi esas alan yeni bir stratejik siyasete ihtiyaç var. Halkın umutlarını besleyecek ve somut adalet taleplerini karşılayan bir demokrasi programını ortaya koymak gerekiyor. Hiçbir çözüm üretemeyen ve alternatif ortaya koyamayan soyut slogancılık siyaset miadını doldurmuştur. Canlı bir toplumcu siyaset halkın örgütlü gücünü de görünür kılacak ve desteğini mutlaka alacaktır. Demokrasiyi bir yaşam tarzına dönüştürmek için ilkeli ve direngen bir siyasi esnekliğe ihtiyaç var.
Bu süreçte Kürtler açısından psikolojik kırılmaların ana parametrelerini de doğru okumak gerekiyor. Taktiksel yaklaşımlar artık tek başına yeterli olmuyor. Stratejik yenilenmeye ihtiyaç var. Sorunlar yılların birikimi ve yapısaldır. Güncel siyasette izlenen yol da yol değil, halde hal değil. Realite körlüğü ve yüksek egoyla siyaset yapmak mümkün değil. Politize olmuş Kürt halkı siyaset yapıcılarının çok ilerisinde siyaset yapıyor. Siyaset kurumunun ilkin bu fedakar halkı hak etmesi gerekiyor. Elitist siyaseti meşrulaştıran ve politik körlük yaşayan, halktan kopuk dalkavukların saatlerce ekranları, meydanları ve zihinleri esir alması artık çekilmiyor!
Yakın gelecekte yapılacak yerel yönetim seçimlerinde tekrardan rejime ve işbirlikçi unsurlarına darbe vurmak ve psikolojik üstünlük kurmak mümkündür. Halkı yerelden siyasete doğrudan katacak mekanizmalar yaratmak ve doğru adayları yerelden halkın doğrudan onayıyla seçmek başarının anahtarı olacaktır. Zamanın ruhunu yakalayan bir devrimci politik duygu siyasetinin önü açıktır. Toplumda başat bir değer olarak demokratik zihniyeti yeniden üretmek ve insana yeniden değer katmak alternatif demokratik siyasetin en önemli misyonudur. Batı metropollerinde de doğru bir strateji ve güçlü pazarlık gücüyle tekrar aktör pozisyonuna gelmek hiç zor değil. TİP’e gelince seçimler de Kürtleri dışlayarak takındığı abartılı popülist tavırlar solun umutlarını mezara gömen truva atı misayonerliğinden başka bir sonuç yaratmadı. Bunlar burjuva lünpenizmi ile devrimciliği aynı şeyler sanıyor. TİP kurmayları her seferinde Kürt halkıyla egemen ulus üstenciliği ve yüksek ego talimat üslubuyla konuşuyorlar. Kürtler açısından TİP'in sergilediği bu olumsuz tutum ve pratik gelecek dönemler açısından ağır bedellerie çıkarılması gereken iyi bir politik ders oldu.
-KEREM ÇİFTÇİ * Gazeteci - Yazar
YORUM GÖNDER