ESATETİN 24’ÜNCÜ YILI ÖNDERLİĞİN ÖZGÜR OLACAĞI YIL OLACAKTIR
“Hamlesel çıkışların zamanı gelmiştir” diyen tutsaklar, “Biz bu ruhla zindanlarda direndik, direnişimizi yükselterek PKK öncülüğünde ve halkımızla birlikte mutlak tecridi kırarak, Önderliğin özgürlüğünü gerçekleştirerek, zafer yürüyüşünde varız" dedi.
PKK ve PAJK’lı tutsakların yazılı açıklamasında, “Esaretin 24’üncü yılı Önderliğin özgür olacağı yıl olacaktır. Bunun için biz tutsaklar her şart altında direneceğiz. Partimiz PKK ve halkımızın da daha hamlesel bir direniş ve mücadele yılına dönüştüreceğine dair inancımızı belirtiyoruz” denildi.
PKK’li ve PAJK'lı tutsaklar adına Deniz Kaya, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun 23’üncü yılına dair yazılı bir açıklama yayımladı.
Tutsakların açıklaması şöyle:
“Bugün Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük gerçekleştirilen uluslararası komplonun 23’üncü yıl dönümüdür. Önderlik üzerindeki esaret, 23’üncü yılını tamamladı ve 24’üncü yılına girdi.
Komplonun başlangıç tarihi olan 9 Ekim 1998 yılında komplocu güçler, Suriye’ye dönük gerçekleştirdikleri askeri ve psikolojik baskı mekanizmalarıyla Önderliğin 9 Ekim’de Suriye'yi terk etmeye zorlamasıyla yeni bir süreç başlamış oldu.
KOMPLO BOŞA ÇIKARILDI
Komplonun başlangıçtaki hedefi Önderliği fiziksel olarak imha etmekti. Fakat Önderliğin politik duruşu ve komployu boşa çıkaran direnişi fiziksel imhanın önüne geçti. Komplo boşa çıkarıldı.
9 Ekim 98-15 Şubat 99 tarihleri arasında Önderlik Atina, Moskova, Roma ve tekrar Moskova, Tacikistan ve son olarak Yunanistan Korfu adasında kurulan bir tezgah ile Kenya’nın başkenti Nairobi’ye kaçırılışı ve 15 Şubat’ta Türkiye’ye getirilişinin öyküsü, hem direniş, duruş, karşı koyuş anlamında hem de komplocu güçlerin kendi hukuklarını bir tarafa bırakan çirkin oyunlarının açıklanmasında çok önemli veriler sunmaktadır. Kimi yönleriyle açığa çıkarılmış olsa da hala aydınlatılamayan yönleri vardır. Komplocuların istihbarat ya da devlet arşivleri tamamen açılmadan gerçeğin açığa çıkarılması güçtür. Ancak, Önderliğin esaret koşullarında yürüttüğü çalışmalar sonucu, özellikle de komplocuların amaç ve hedefleri, politik ve tarihsel yönleriyle aydınlatılmıştır.
Kuşkusuz bu aydınlatma çalışmalarını Kürt Halk Önderi ağırlıklı olarak esaret koşullarında gerçekleştirmiştir. Komplocuların amaç ve hedefleri, politik ve tarihsel boyutlarda netleştirilmiştir. Salt netleştirmekle de yetinilmemiş, yürütülen mücadeleyle komplo büyük oranda boşa çıkarılmıştır.
Esaret hala sürüyor. Hatta mutlak tecrit altında yürütülüyor.
DÜŞMAN YENİLĞİYE DOĞRU GİTTİKÇE SALDIRGANLAŞIYOR
24 Temmuz 2015 tarihinde adına ‘çökertme’ planı denilen saldırılar başlatılmış, Medya Savunma Alanlarına bir gecede 400’ü aşkın sorti gerçekleştirilmiş, tonlarca bomba yağdırılmıştır. Düşmanın kendi ifadesiyle, ‘şok ve dehşet’ uygulanmıştır. Bu 'çökertmeyle' başta gerilla güçleri olmak üzere Kürdistan halkı ve dostlarında “bu tekniğe karşı hiçbir şey yapılamaz, başarılı olunamaz” dedirtip, Kürt halkı umutsuz, ruhsuz bir hale getirilmek istendi. Bu tarz askeri saldırılar kapsamlılaştırılıp günümüze kadar devam ettirilmektedir. Gerçi düşman başlangıçta, “3-5 ay dayanamazlar, umutsuzlanarak mücadeleden vazgeçerler. Artık hiç kimse PKK’nin adını bile ağzına almaya cesaret edemez” diyordu. Ancak gerçek bunun tersini gösterdi. Aradan yedi yıla yakın bir zaman geçti. Düşman artık PKK’nin adını PKK’lilerden daha fazla dile getiriyor. Her gün PKK’yi bitirdiklerini söylüyorlar. PKK’nin kendisi veya mensupları, ihtiyaç olmadan PKK’nin adını kullanmazlar. Zira PKK eylem ve direnişiyle adından söz ettirir. Hani denir ya; yiğitsen yiğitliğini yap! Kendi yiğitliğini övme, başkaları över. PKK gerçeğinde ise düşman karalasa da aslında PKK’nin yiğitliğinin altını çizdiğinin farkında değil; itiraf ediyor, yenildiğini belgeliyor.
PKK doğuşundan itibaren cesur, düşman karşısında cüretkar, direniş hattını inşa ederek, kültürleşerek bir halk hareketine dönüştü. PKK, on milyonlarca Kürt’ü özgürlükle tanıştırdı, onu içselleştirdi. Yükselişini sürdürürken başta TC olmak üzere düşmanları tam bir kriz-kaos haline geldiler. Yönetemiyorlar. Sıkıştıkça, muhalefetten küçük bir eleştiri yapıldığında dahi PKK’lilikle suçluyorlar. Sık sık PKK’den söz etmeleri, bir çözülme hali, bir yenilgi hali yaşamalarının ruh hali oluyor. Düşman yenilgiye doğru gittikçe saldırganlaşıyor.
HAMLESEL ÇIKIŞLARIN ZAMANI GELMİŞTİR
Önümüzdeki dönemde saldırılarının daha çok yoğunlaşacağını öngörmek ve bu saldırıları boşa çıkaracak örgütlenme, direniş ve mücadele hattını yükseltmek gerekiyor. Hamlesel çıkışların zamanı gelmiştir. Önderlik üzerinde 7 yıla yaklaşan mutlak tecrit, düşmanın ‘çökertme’ planıyla doğrudan bağlantılıdır. Önderliğin Kürt halkı üzerindeki düşünsel, yön veren ve direnişe yönlendiren belirleyiciliğini ortadan kaldırmak için mutlak tecrit uygulanıyor. Düşman bununla hem Önderliği manevi olarak ‘çökertmeye’ çalışıyor hem de başta PKK olmak üzere, Kürdistan halkını yönsüz bırakabileceğini, umudunu daha rahat kırabileceğini hesaplıyordu. Ancak düşman, PKK ve Önderlik gerçeğini, bütün çabalarına rağmen hala tanıyamadı. Çünkü bu farklı bir gerçeklik. Hem Kürt halk gerçekliği hem de onun Önderlik gerçekliği, kapitalist modernist güçlerinin anlam dünyalarının çok dışında. Bilgi birikimleri, duygu dünyaları, ölçüleri bu gerçeği anlamada son derece yetersizdir.
Önderlik, 23 yıldır düşmanın esareti altındadır. 24 saatini gözlemlemektedirler. Herhalde şimdiye kadar Önderlik hakkında binlerce sayfalık analizler yapmışlardır. Sözüm ona zayıflıklarını yakalayıp, saldırılarını ordan yapmayı planladılar. Ancak Önderliği tanımaktan hala çok uzaklar. Çünkü Önderlik, onbinlerce yıllık Kürt toplumsal varlığının günümüzde oluşmuş halidir. İnsan oluşumunun esas çekirdeğini oluşturan komünal yaşam, anti mülkiyetçi, anti sömürücü, işgal ve istilacı her tür anti toplumculuğu reddeden özgür toplum ve bireyin gerçekleşme halini esas alan bir düşünce, duygu, ideoloji ve bütün bunların yapılanması oluyor. O yüzden düşman tarafından anlaşılamıyor. Anlamaları da mümkün değildir. Önderlik bir değerlendirmesinde, “düşmanımız gerçek anlamda bizi tanırsa, o da PKK’li olur” der. Esaret koşullarında düşman PKK’lileşemediğine göre Önderliği anlayamamıştır, anlamlandıramamıştır. Önderliğin PKK’ye vermiş olduğu mücadele zihniyeti, fiziksel olarak kopartılmış, Önderliğe rağmen PKK yürüyüşü büyüyerek devam etmiştir. Neden? Çünkü PKK’yi oluşturan insan gerçeği, Önderliğin ruhunu büyük oranda içselleştirmiş, bir yaşama dönüştürmüş, halklaştırmış, yenilmezliğini defalarca ispatlamıştır. Bu yürüyüş devam ediyor. Mutlaka zaferi gerçekleştirecektir.
ÖNDERLİĞİN ÖZGÜRLÜĞÜ YÜRÜYÜŞÜNDE VARIZ
Biz bu ruhla zindanlarda direndik, direnişimizi yükselterek PKK öncülüğünde ve halkımızla birlikte mutlak tecridi kırarak, Önderliğin özgürlüğünü gerçekleştirerek, zafer yürüyüşünde varız diyoruz. Son yedi yıllık süreçte AKP-MHP faşizmi, özgürlük hareketini ‘çökerterek’ yeni Osmanlıcılık hayallerini gerçekleştirmek istedi. Çünkü başta Önderlik olmak üzere, özgürlük hareketini ve Kürdistan halkını temel engel olarak görerek, işgal ve istilalarını, bütün teknik olanaklarını da kullanarak emperyalizmin ve bölge gericiliğinden aldıkları yoğun destekle hedeflerine ulaşmayı amaçladılar. Özellikle günümüzde bir ihanet kamasına dönüşen Barzani hanedanlığını uşaklaştırarak, tarihsel Kürt ihanetini hortlatmak istediler. Bu temelde başta Medya Savunma Alanları olmak üzere Rojava, Şengal ve Maxmur’a dönük yoğun bombardımanlar yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar. Her tür çirkin insanlık suçunu işlediler. Medya savunma alanlarında yüzlerce kez kimyasal silah kullandılar. Ancak çöküş ve yenilgilerinin önüne geçemedikleri gibi, yoğun bir Türk ulus devletinin yapısal krizini de tetiklediler. Faşist Türk ulus devletini yeniden tahkim etmek için faşist saldırılar yaparak ancak tersi sonuçlar ortaya çıkarttılar. Gerilla muazzam direndi, halkımız direndi. Zindanlara dönük yapılan saldırılara karşı biz direndik. En büyük saldırılarını da Önderliğe yaptılar, yapıyorlar. Önderlik direnişi temelinde, bu özgürlük yürüyüşü büyüyerek dünya halklarının umudu haline geldi. Garê zaferiyle birlikte inisiyatif, özgürlük güçlerine geçmiştir. Düşman savunmaya ve kendini korumaya çalışıyor. Son öldürücü hamlelerle düşmanı tümden bertaraf etmek imkan dahiline girmiştir.
ÖZGÜRLÜK YILI OLACAĞINA İNANIYORUZ
Esaretin 24’üncü yılının Önderliğin, halkımızın ve hepimizin özgürlük yılı olacağına inanıyoruz. 50 yıla yaklaşan mücadele birikimimizin, esaretin 24’üncü yılında tam bir zafere dönüşmesi içten bile değildir. Düşman yenildikçe, son barutunu da tüketinceye kadar kullanacağı tartışma götürmez bir gerçektir. Esaretin 24’üncü yılında düşmanın son hamlelerini acımasızca yapacağını söylemek doğru olacaktır. Ancak tutsaklar olarak şuna inanıyoruz: Esaretin 24’üncü yılı Önderliğin özgür olacağı yıl olacaktır. Bunun için biz tutsaklar her şart altında direneceğiz. Partimiz PKK ve halkımızın da daha hamlesel bir direniş ve mücadele yılına dönüştüreceğine dair inancımızı belirtiyor, başta Önderlik olmak üzere, PKK’yi, gerillayı ve halkımızı selamlıyoruz. “Dem dema azadiyê ye” hamlesinin bu son etabında, özgürlükte Önderliğimiz, yoldaşlarımız ve halkımızla fiziksel buluşmayı gerçekleştireceğimize inanıyoruz.”
KAYNAK: ANF
YORUM GÖNDER