İRAN’I KADINLAR ÖZGÜRLEŞTİRECEK
KJK Yürütme Konseyi Üyesi Zerîn Rûken, “İran, kadınların iradesi ve örgütlülüğüyle özgürleşecektir. İran rejimini aşacak olan kadın devrimidir” dedi.
Köklü ve yaşamın tüm alanlarına etki eden bir kadın devrimi olmadan, hakim olan erkek zihniyetinin kurum, kuram ve kavramlarını değiştirmenin veya aşmanın mümkün olmayacağını söyleyen KJK Yürütme Konseyi Üyesi Zerîn Rûken, “Din kisvesi adı altında geliştirilen şeriat kanunları ve dayatılan zorunlu hicap kanunu bir safsatadır, çarpıtmadır, kadın düşmanlığıdır. Kadından korkmadır” diyerek ortak direniş ve örgütlenmenin önemini vurguladı.
KJK Yürütme Konseyi Üyesi Zerîn Rûken, İran devletinin kadın katliamlarına dair ANF'nin sorularını yanıtladı.
3. Dünya Savaşı ortamında sistemin kadına dayattığı statüyü de dikkate alarak, İran rejiminin kadına yönelik çok ciddi saldırısını nasıl izah ediyorsunuz?
Toplumsallığa ve kadınlara karşı siyasal, sosyal, örgütsel, ahlaki her boyutuyla bir savaş sistemi olan kapitalist sistemin geliştirdiği, III. Dünya Savaşı temelinde bir saldırı bulunmaktadır. Bugün her ne kadar kaba savaş gerçekliğiyle yansıyor olsa da yaşamın bütün alanlarında bu zihniyetle saldırmaktadır. Bilimden sanata, düşünce merkezleri olan akademilerden üniversitelere, ekonomik alanlardan siyasal alanlara kadar toplumun tüm hücrelerine sızmış olan bu gerçeklik, toplumlar ve halklar nezdinde bir iflası da yaşamaktadır. Bu alanlarda yaşanan toplumsal problemler sistemin sonu olduğu kadar dünya devriminin nedenlerini oluşturmaktadır. Modernitenin kendi krizini aşma amacı aynı zamanda III. Dünya Savaşı’nın da gerekçesidir. Bu anlamda Rêber Apo’nun, III. Dünya Savaşı tespitini ve nedenlerini doğru anlamak ve bu savaşa karşı ideolojik, kültürel, politik ve temelde kadınlar olarak, öz savunma mücadelemizi büyütmek temel amacımız olmaktadır. III. Dünya Savaşı’nın geliştirildiği temel alan Kürdistan'dır. Rêber Apo, III. Dünya Savaşı’nın uluslararası komployla başladığını değerlendirirken bu savaşın niteliğini, tarafların kimler olduğunu ve olası gelişmeleri de büyük bir öngörüyle ortaya koymuştu. Ortadoğu’da yürütülen bu soykırım sistemi ve savaşının hedefinin, Rêber Apo şahsında özgür Kürtlük, özgür Kürdistan, özgür yaşam ve özgür kadın olduğu, bugün daha iyi anlaşılmaktadır.
İran devrim tarihinde en etkili güç konumundaydı kadınlar. Kapitalist modernitenin en çok yüklendiği, yöneldiği, soykırımdan geçirdiği kadın kimliği şahsında toplumlar, halklar, inançlar ve tüm kimlikler soykırımdan geçirilmektedir. 21. yüzyıl gerçeği temelde modernitenin krizine ve III. Dünya Savaşı’na yol açan temel çelişkilerin dışa vurduğu, özgürlük probleminin daha fazla görünürlük kazandığı bir yüzyıldır. Bu yüzyılın kadın yüzyılı olacağı tespiti ise cins çelişkisinin açığa çıkmasına ve çözümüne dair oluşan koşullara ve bunu başarma gerekliliğine dayanmaktadır. Bu nedenlerle Rêber Apo'nun geliştirdiği özgür kadın kimliğimizle, III. Dünya Savaşı’nın bir tarafı durumundayız. III. Dünya Savaşı’na karşı mücadele Rêber Apo felsefesiyle buluşan, örgütlenen, eylemsel kılınan kadın kimliğiyle ve devrimiyle mümkündür.
KADINLARIN DİRENİŞİ BELİRLEYİCİDİR
Rojhilat ve İran'da KJAR öncülüğünde gelişen özgür kadın mücadelesi kazanacaktır. Rojhilat ve İran'daki kadınlar öncülüğünde, birçok şehre de yayılacak olan eylemlerde ortaya çıkan gerçeklik, tam da bu hakikati anlatmaktadır. Bu anlamda KJAR öncülüğünde gelişen, özgür kadın mücadelesi, İran-Rojhilat kadınlarına büyük bir umut olmuştur. Rojhilat kadın hareketinin öncülüğü, İran'daki erkek egemen zihniyete ve uygulamalarına karşı ortak bir özgür cephe açmış durumundadır. Bu anlamda ciddi bir etki gücüne sahip olduğunu belirtebiliriz. Dolayısıyla merkezi uygarlık sisteminin hegemonik inşasına karşı özgür eş yaşamı inşa eden, bu sisteme karşı dünyada ve Ortadoğu’da sistem öneren, paradigmasını oluşturan, örgütlenen tek güç vardır; o da Rêber Apo'dur. Rojhilatlı kadınlar, Rêber Apo’dan oldukça güçlü etkilendikleri için bu kadar diktatör bir rejimin köleliğine karşı direnmektedir. İşte Rêber Apo üzerinde geliştirilen tecrit sistemini bu savaştan bağımsız ele alamayız. Rêber Apo'nun varlığı sistemin politikalarını boşa çıkarmakta, tüm dünyaya karşı ideolojik, politik, felsefi olarak kültürel direniştedir. Kadınlar da Rêber Apo ile birlikte kültürel değişimi dayatmaktadır. Bu aynı zamanda özgür kadına da bir çağrıdır ve kadınlara da bu zihniyete karşı direnin ve kendiniz olun, demektir. Tüm kadınlara özgürlük yolunu gösteren Rêber Apo olmaktadır.
Kapitalist modernite güçlerinin komployla başlayan Ortadoğu müdahalesinin, Rêber Apo'nun geliştirdiği paradigma ve tarihten çıkarılmış derslerle dolu güçlü politikalarla başarısız kaldığını belirtebiliriz.
KADIN DEVRİMİNİ ENGELLEME ÇABASI
Rêber Apo'nun kadın devrimi perspektifi ve politikalarıyla artık reddedilemez bir gerçeklik olarak tüm dünya, tüm Kürdistan ve Rojhilat-İrani halkların ve kadınların özgürlük umuduna dönüşmüştür. Rojhilat kadın hareketi öncülüğünde geliştirilmeye çalışılan devrimsel süreç, demokratik ulus inşası ve sistemiyle örgütlenen kadınların, iradesel duruşu ve mücadelesinin, İran sistem karşısındaki yenilmezliği olduğunu belirtebiliriz. Şu an birçok yerde gelişen kadın katliamlarının en temel amaçlarından bir tanesi de Ortadoğu’yu ve dünyayı etkileyecek olan kadın devrimini engellenmesidir. İran'da kadınların gücü çok belirleyicidir. Kapitalist modernitenin yaşadığı ve yaşattığı krizlerle, erkek egemen zihniyetin Ortadoğu’da yaşanan fethini aşacak olan, kadın devrimidir. İran ve Rojhilat'taki kadın mücadelesi belirleyicidir. Bunun için tüm koşullar ve olanakların olduğunu rahatlıkla belirtebiliriz. İran ve Rojhilat'ta köklü bir şekilde yaşamın tüm alanlarına etki eden bir kadın devrimi olmadan hakim olan erkek zihniyeti, kurum, kuram ve kavramlarını değiştirmek ve aşmak mümkün değildir. Özellikle gelişen kadın mücadelesinin sonuçlarını değerlendiren sömürgeci, egemenlikçi İran rejiminin sistem güçleri, kadın öncülüğünün geliştirdiği sistemi ve etkilerini yok etmek, yok edemezse de en ufuk bir refleksini bile zayıflatarak revize etmeyi hedeflemektedir. Bu amaçla özel savaş politikalarını devreye koymuştur. Kadına yönelik gelişen bu soykırım o amaçla devreye konulmuştur.
ÖZÜNÜ BOŞALTMAK İSTİYORLAR
Bu anlamda III. Dünya Savaşı Rojhilat ve İran'da da kadın mücadelemizin özünü boşaltmayı, kendi akıllarınca özgürlük çizgimizi liberalleştirmeyi, sistemleştirmeyi ve kendimize karşıt hale getirmeyi hedeflemektedir. Rêber Apo’nun en stratejik çalışmalarından olan kadın özgürlük çalışmaları tüm Kürdistan parçaları ve tüm dünya kadınlarına yöneliktir. Dünya kadınları, Rêber Apo'nun görüşlerine sadece değer vermiyor. Bir özgürlük ve kurtuluş projesi olarak görüyor. Sömürgeci İran rejimi de bu özgürlük gücüne çok sert yönelerek ortadan kaldırmayı ve etkisizleştirmeyi amaçlamaktadır. İran ve Rojhilat kadınlarını hedef alarak özel savaş politikalarını, derinlikli stratejik bir devlet planı olarak devreye koymuştur. Kadın düşmanlığını geliştirmektedir. İran ve Rojhilat'ta hücrelerine kadar ideolojik donanımını geliştiren ve ideolojik savunma kadar, kadın devrimi perspektifiyle hamle geliştiren bir kadın örgütlülüğüne ve duruşuna ihtiyacımız, her zamanki dönemden daha fazla kendisini dayatmış bulunmaktadır.
AYNI ZAMANDA İDEOLOJİK SAVAŞTIR
Rojhilat-İran'daki kadın devrimine karşı geliştirilen kadın katliamları, tecavüz ve hicap, başörtü adı altında geliştirilen, kadın soykırım savaşı, aynı zamanda ideolojik bir savaştır. Bu ideolojik savaşı, kapitalist modernitenin toplumda, siyasette, ekonomide, doğada, kültür sanatta, medyada, eğitimde kadına yönelik olarak geliştirilen stratejik planlı bir saldırısı olarak değerlendirebiliriz. Toplumsal cinsiyetçiliğin ayyukaya çıktığını göstermektedir. İran'da kadınlar artık bu zihniyete karşı bedeli ne olursa olsun direniyor. Fars, Kürt, Arap, Beluc ve Azeri kadınlar olarak örgütlenmeli, öz savunmamızı geliştirmeli, cins mücadelesinde devrimci hamlelerle kazanmalıyız. Bugün, kadın dayanışmasından daha ileriye bizi götürecek, ortak örgütlenmeye gitmenin vaktidir. Öncelikle zihniyette, bilinçte iradesel güçlenmeyi geliştirmeliyiz.
Özellikle Jîna Emînî ve Şilêr Resûlî'yi, İran devletinin özel görevlileri katletti. Hicap kampanyasından sonra gelişen saldırılar tesadüf müdür?
Kürdistan'da yürütülen kadın mücadelesinin “Jin jiyan azadî” sloganıyla bir kimlik kazandığını belirtmek mümkün. Bu slogan artık tüm dünyanın bir özgür yaşam çığlığı haline dönüşmüştür. Katledilen Jîna Emînî için yapılan yürüyüşlerde kadınlar ve erkekler tarafından temel bir özgürlük çığlığı olarak, bu slogan yüz binler tarafından haykırılmıştır. 'Jin jiyan azadî'nin gücü kadınlar ve toplum, sömürgeci devlete büyük bir ders vermiştir. Tüm İrani halklar bu slogan etrafında talep ve çözümünü daha fazla geliştirerek eylemselliklerini sürdürmelidir. Yani kadın yaşam demektir, yaşamın kaynağıdır. Kadının kendi kimliğini bu gerçeklikten aldığını belirtmek gerekir. Bu nedenle yaşam, toplum, emek, aşk ve direnişle bağı güçlü olan Rojhilatê Kurdistan ve İranlı kadınlar bu soykırımcı saldırıyı durdurarak, kadınların güvenli dolaşacağı bir İran yaratılacaktır. Baştan Kürt kadınları olmak üzere Fars, Beluc, Arap ve Azeri kadınlar her türlü işgal, talan, soykırım, tecavüz ve şiddet karşısında toplumsal değerleri koruma ve bu direnişe sahip çıktıklarını onlarca kentteki büyük eylemlerle göstermiştir. Sineli Jîna Emînî ve Merîwanlı Şiler Resûlî'ye karşı uygulanan katliamcı zihniyetin en temel amaçlarından bir tanesi de Rojhilat ve İran'da özellikle de Ortadoğu’yu da etkileyecek kadın devriminin engellenmesidir. Çünkü İran, kadınların iradesi ve örgütlülüğüyle özgürleşecektir. İran rejiminin yaşadığı ve yaşattığı krizlerle, erkek egemen zihniyetin ve bu yaşanan fethini aşacak olan kadın devrimidir. Bunun için tüm koşullar ve olanaklar da vardır. Köklü ve yaşamın tüm alanlarına etki eden bir kadın devrimi olmadan, hakim olan erkek zihniyeti, kurum, kuram ve kavramlarını değiştirmek ve aşmak mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla din kisvesi adı altında geliştirilen şeriat kanunları ve dayatılan zorunlu hicap kanunu bir safsatadır, çarpıtmadır, kadın düşmanlığıdır. Kadından korkmadır. İradeli ve özgürlük arayışı gelişen kadını iradesizleştirmedir. O sebeple kadına zorunlu başörtü-türban dayatılmaktadır. Jîna Emînî oldukça itinalı örtünmüştür. Asil duruşuyla Tahran şehrine gitmiştir. Ancak erkek zihniyeti bu asil duruşu hazmedemeyip devletin en kirli aklıyla, hicabı gerekçe göstererek, işkenceyle katletmiştir. Ve diyoruz ki, bir kadının katledilmesi, Rojhilat ve İran'da kadın devrimini yapma gerekçemizdir.
MİLYONLARCA KADIN JÎNA’DIR
Rojhilat kadın hareketinin mücadelesi, tüm İranlı kadınları, başta Kürt, Beluc, Fars, Arap ve Azeriler içerisinde büyük bir umut olmuştur. Bugün Jîna Emînî için alanlara çıkan yüz binlerce kadın, milyonlarca kadın Jîna'dır. Bu iradeyi tehdit eden İran rejimi, yüzlerce insanı gözaltına almıştır. Bir kişi yaşamını yitirmiştir. Halka saldırmıştır. Her gün kadın cinayetleriyle, tutuklama ve baskıyla, öldürmeyle, kadın katliamlarıyla kadınları sindirmeye çalışan zihniyete karşı dur demenin anındayız. Büyük mücadele etme dönemindeyiz. İran rejimi, mücadele eden kadınlara saldırarak, toplumu teslim almak istemektedir. Yine öncelikle kadınların özgürlük umutlarına saldırarak zihin ve ruhlarını ele geçirmeye çalışmaktadır. Bu nedenle aralıksız saldırılarını sürdürmektedir. Tüm İranlı kadınlara da bu tecavüzü reva görmektedir. Hicabı gerekçe göstererek saldırması elbette bir mesajdır. Kesinlikle tesadüf değildir. Planlıdır, sistematiktir. Özel savaş planıdır. Aslında kadından ne kadar korktuğunu ortaya koymaktadır. Tüm İran ve Rojhilat halkları, Jîna Emînî ile birleşmiştir. İran ve Rojhilat halkının öfkesi çok büyüktür. Halkın bu örgütlü öfkesi örgütlü bir güçtür. Özgürlüğü getirecektir. Öz savunması ile hesap sorabilmelidir. Tahran Üniversitesi'ndeki öğrenciler, sokakları ‘Jin jiyan azadî’ sloganıyla inletmiştir. İran rejiminin, İran toplumuna ve kadınlara, baskı ve zulümden başka, vereceği hiçbir şeyi kalmamıştır. İran devriminde kadınlar belirleyici güçtüler. Şimdi bunu engellemek için her türlü yönelime meşruluk kazandırmaktadır. Bu politika karşısında halkın ve kadınların direnişi oldukça güçlü gelişmektedir. Bunun devamı da gelişecektir. Başta Rojhilat ve iran halkımızın bu yiğit asil duruşunu selamlıyoruz. Tarihine ve geleneklerine yarışır bir uğurlamayı Jîna Emînî ve Şiler Resûlî için yapmıştır. Bu katil devletten hesap soruyor. Dünya halkları Jîna'nın acısını hisseti, duygulandı, onun sesi oldu. Güzel yüzüne kıyan erkek vahşetinden hesaplaşmada sözleşti. İran’da kadınların özgürlüğü sağlanmadan, hiçbir şeyin garantisinin olmadığını, bir kez daha anladı. O sebeple, başörtüsünü alanlarda çıkarmıştır. Jîna'nın yüreğini yıldızların arasına sonsuzluğa uğurlamıştır. İran ahlak polisi ahlak adı altında en büyük ahlaksızlığı yapmıştır.
KÖKLÜ HESAP SORMANIN ZAMANIDIR
Toplum ve kadınlar, ‘Jin jiyan azadî’ ile öfkesini ve çözümü ortaya koymuştur. Bu katil İran devletinden, köklü hesap sormanın zamanıdır, demiştir. Tüm İran ve Rojhilat halkları büyük bir öfke içindedir. Sadece yas tutmuyor. Direniyor, özgürlüğünü aradığını bir kez daha ortaya koymuştur. Kadın soykırımına karşı alanlardadır. Kadın kırımına karşı hesap soruyor. İşte tek bir sesle, yürekle, özgürlük talebiyle sömürgeci İran rejimine karşı demokratik tepkisini tırmandırmaktadır. Diyebiliriz ki, yüzyılımızın bu ağır III. Dünya Savaşı ortamında özgür iradeli kadınların, İran ve Rojhilat'ta öz savunmasıyla, kendini daha güçlü bir örgütleme ile var olacağını bilen bir halktır. Politik bir halk olduğunu ortaya koymuştur. Cinsiyetçiliğe karşı yürüyor. Daha da büyüyecek olan milyonlarca halkın tepkisinden korkan bu sömürgeci İran rejimi, tepkileri dindirmek için tutuklama, baskılama ile bastırma peşindedir. Bu asla çözüm olmamaktadır. İran'da yaşanan bu köklü kadın düşmanlığı temelindeki politikalar ve sarsıntılar karşısında örgütlü durabilmek oldukça önemlidir. Kadınların örgütlü mücadelesi ve çözüm yaklaşımıyla, yeni bir sistemin doğuşuna öncülük yapabilmektir.
Bu, kendiliğinden olmayacağı için İrani halkların ve kadınların devrimci müdahalesi ile olacaktır. Bunu geliştirecek ve yaratacak olan kadındır. Tüm yıkıntıların bir tek şey için anlamı vardır, demokratikleşmedir. İran'ın özgürlüğü, ancak kadınların özgürleşmesiyle mümkündür. Kesinlikle demokratik anayasalarla İran rejimi olsa bile kadınların toplumsal statüsünde değişim olmadığı sürece asla var olamaz. Kadın iradesini tanımayan hiçbir devlet, demokratikleşemez, özgür olamaz. Dincilik, milliyetçilik ve cinsiyetçilikle en etkili bir biçimde, topluma bu politikaları dayatmakla, İran kendini ayakta tutmaya çalışmaktadır. Toplum üstü egemenliğini böyle geliştirmektedir. İran'da toplumsal kültürel cinsiyetçi, dinci şekillenme en ağır gelenek olarak yaşanmaktadır.
ÖZ SAVUNMA İLE KENDİNİ SAVUNACAK
Ulus devlet iktidarları, kadına karşı en gözü kara kararlarla sürekli kadın şahsında toplumu esir alarak varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Bugün İran'da esareti tüm toplumun hücrelerine kadar geliştirmiştir. Ancak toplum bu esareti kırıyor. İran rejimi kadınlar şahsında köleliği toplumsal temelde dayatmaktadır. Bugün bu kadın kırımı ile bunu yaşatmak istemektedir. Yüz binlerce Jîna bugün türbanını çıkararak, bu kölelik düzenini yerle bir etmiştir. Cenaze töreninde kadınların bu yönlü mesajıyla sömürgeci İran rejimine meydan okunmuştur. İran hükümeti istifaya çağrılmıştır. Katil diye haykırılmıştır. Halkın bu direnişi bu devlet görevlilerini cezalandıracaktır. İşte öz savunmasıyla en temel hakkıyla kendini savunacaktır. Jîna'nın o güzel yüzü, Tahran sokaklarında yerde sürüklenince, bir Jîna değil, milyonlarca Jîna'nın duygusu, bedeni katledilmiştir. Milyonlarca Jîna olarak hesap soruyoruz. Bu erkek düzeni yıkılmaya mahkûmdur artık. Halkımızın gözünde en büyük cezayla karşılığını bulacaktır. O nedenle ayağa kalkmış İran ve Rojhilat halkımız ve kadın gerçeği bu anlamda en büyük hesabı, mücadelesini büyüterek sormaya devam edecektir. İşte kadın bazı siyasi, toplumsal haklar istememektedir. Rojhilat ve İran halkları ve kadınları, kökten değişimi dayatmaktadır. Bu nedenle kadınların öncülüğünde, gelişen mücadeleye bu kadar büyük saldırmaktadır. Sömürgeci, faşist İran rejimi, kadınlara karşı sistematik bir şekilde, en katı duruşu ve zorunlu bir şekilde hicabı gerekçe göstererek katletmektedir. Bu da gelişen III. Dünya Savaşı’na karşı, kadınların her alanda örgütlenmelerini ve toplumsal öz savunmasını, siyasete katılmaları ve varlıklarını en etkili bir biçimde daha fazla göstermeleri gerektiğidir.
REJİMDEN KURTULMANIN DÖNEMİNDEYİZ
İşte Rêber Apo’nun paradigmasından, en etkili şekilde, Rojhilatlı kadınların etkilendiğini gösteren bu serhildan duruşu, özgürlük duruşudur. Bu gücü yaratan Rêber Apo'dur. Nerede etkili, eylemli, iradeli, örgütlü ve toplumsallaşmış kadın örgütlenmesi varsa, bu paradigmanın gücü olmaktadır. İşte Rojhilat ve İran'daki kadınlar da bu paradigmadan etkilenerek özgürlüğe yürüyor. Bu yaşadığımız süreç, Fars, Kürt, Arap, Beluc kadınlar öncülüğünde gelişiyor. Rojhilat ve İranlı kadınların, işte tarihin yeni bir şafak vakti olmaktadır. ‘Jin jiyan azadî’nin sihirli formülüyle ayağa kalkmışlardır. Diyor ki; bizden çalınmış tarihimizi, değerlerimizi, benliğimizi, varlığımızı yeniden kazanmanın büyük yürüyüşüdür. İran'da ve Rojhilat'ta kadınların hayatı, hayalleri çalındı. Sonuna kadar erkeğin her türlü operasyonuna açık tutulduğu gibi en günahkar, yasaklı ilan edilmiştir. Şimdi tüm bunları değiştirme, bu erkek zulmünden hesap sorma çağındayız. İranlı ve Rojhilatlı kadınların özgürleşme zamanıdır. Özgürlük için bundan daha iyi bir dönem yoktur. Yeni statüler kurumlaşmadan, kadınlar olarak kendi özgürlük statümüzü yerleştirmek, kriz ve halkla savaş halinde olan sömürgeci İran rejiminden kurtulmanın dönemindeyiz.
İRAN’DA ÖZGÜRLÜK KAZANACAKTIR
Emînî ve Resûlî'nin hayali olan, özgür bir İran'ı, demokratik, kadın özgürlükçü ve ekolojik bir toplumsal sistem kurmanın tam zamanıdır. İran'da tarihi şimdi avuçlarımızda tutuyoruz. Kadın değişimin gücüdür. Toplumu da muazzam etkiliyor. İran'da yüz binlerce Jînalar ve Şilerler, Ferinaslar yaratılmıştır. Dolayısıyla şeriat kanunlarına göre, hicap ve saçı gerekçe gösterilerek polis merkezinde Jîna'ya işkence yapılmıştır. Başına onlarca kez darbeler vurularak katledilmiştir. Katleden tüm devlet görevlilerine en ağır cezayı halklar verebilmelidir. Kadın düşmanı katil devlet hesap vermelidir. Kadını katleden sistem zihniyeti erkek faşizmidir. Katillere ceza uygulanmalıdır. Bunlar münferit olaylar değildir. Çok bilinçli ve planlı gerçekleştirilmiştir. Genç kadının cenaze törenindeki haykırışlar, tüm İran'da yas ve intikam yemini geliştirmiştir.
İran ve Rojhilat'ta kadınların arayışı geliştikçe İran'da özgürlük kazanacaktır. Sömürgeci, faşist İran rejim güçlerinin neden bu kadar kadınlara saldırdıkları anlaşılmaktadır. İran’da ve Rojhilat'ta kadın mücadelesinin güçlü bir mücadele niteliğine kavuştuğunu belirtebiliriz. İran’da yeni sosyal patlamalar ve isyanları kadın öncülüğünde beklemek mümkündür. Kadınlar, her yerde, toplumsal kalkışlarda demokrasi ve özgürlük mücadelesinin başını çekmekteler. İran'da baş gösteren, kadın isyanının ana hedefi sistemle hesaplaşma ve şiddetin, iktidarın kökenini sorgulamadır. Geniş kesimler, İran'daki erkek egemenliğine, faşizmine ve kapitalizm karşıtlığında birleşerek İran sisteminin kökten değişimini haykırmaktadır. Yeni bir toplumsal yaşamın sistemi, kadınların öncülüğünde filizlenecektir. Sömürgeci İran rejiminin kadına karşı baskıcı politikaları, yasaları, kadını iradesizleştiren yasalarının bir sonucu, Jînalar ve Şîlerler katledilmiştir. İran’ın özgürlüğü, kadınların örgütlü gücüyle gelişecektir. Serhildan duruşunu selamlıyoruz.
KAYNAK: ANF/ BEHDİNAN
YORUM GÖNDER