ARTIK DİRENİŞİ SONUCA GÖTÜRMELİYİZ (2.BÖLÜM)
KADIN İRADELEŞMESİ DÜNYA KADINLARINA DA CESARET VE GÜÇ VERDİ
Şimdi savaşımımızda en temel farklardan biri de şudur: Özellikle tarih içerisinde erkek egemenlikli zihniyet, savaşı hep erkek işi olarak göstermiştir. Mücadelemizin başlangıcından itibaren saflarda yer alan kadın gerçeğiyle, Sara, Azime, Bêrîvan, Bêrîtan ve Zîlanlarla bu anlayış kırıldı. Ancak özellikle bu birkaç yıldır Kurdistan’da gelişen savaş başta Kobanê direnişinde ve sonrasında Medya Savunma Alanları ve şu anda Bakurê Kurdistan’da gelişen direnişte Kürt kadınının oynadığı rol, aynı zamanda savaşta YJA STAR üyelerinin üstlendiği rol ve misyon, yarattığı ilerleme ve yükseliş, beş bin yıllık erkek egemenlikli zihniyetin tüm algılarını yerle bir etti. Yani o anlayışın yanlış olduğunu, sadece erkeğe ait hiçbir şeyin olmadığını, her şeyde kadının önemli ve öncü bir rol oynadığını açıkça ortaya koydu.
Erkek egemenliğine karşı yürütülen kadın özgürlük mücadelesinde bugün bakıyoruz; Rojhilat’ta Jîna Emînî’nin şehit edilmesiyle kadın mücadelesi ‘Jin, Jiyan, Azadî’ sloganıyla tüm Kurdistan’a, İran’a ve tüm dünyaya yayıldı. Esas olarak bunun temelinde kadının iradeleşmesi vardır. Kadın, Kurdistan’daki savaşta iradesini herkese gösterdi. Kadın kişiliğinin özünde ne kadar iradeli olabileceğini, her açıdan nasıl sonuç alabileceğini ve büyük bir irade olabileceğini ortaya koydu. Bu cesareti yalnızca Kürt kadınına vermedi; tüm dünya kadınlarına da cesaret ve güç kaynağı oldu. Şimdi gerilla saflarında özgür kadının temsil edilmesi, kadın militanların direnişi yükseltmesi ve genel olarak HPG ve YJA STAR içerisinde kurulan sistem, esas olarak topluma yeni bir yaşam modeli sunmakta, yeni bir örnek oluşturmaktadır. Kadın özgürlüğü temelinde tüm cinslerin eşitliği, yeni bir çıkıştır. Herkes için güç kaynağı olabilir. İçimizde özgür kadın ve özgür erkeğin temsili ve bu temelde gerçek yoldaşlığın yaratılmasının böyle derin ve evrensel bir anlamı vardır. Hiçbir arkadaş bu gerçeğe dar ve sıradan yaklaşmamalıdır. Yine bir tek duygusal çerçeveden ele almamalıdır. Şimdi Önder Apo’nun kadın kurtuluş ideolojisi temelinde geliştirdiği ideolojik argümanlar, kadın kurtuluş çizgisi temelinde yaşanan mücadele, sıradan bir durum olarak değerlendirilemez. Sıradan bir durum da değildir; çok kutsal ve insan soyunun özgürlüğü, toplumun özgürlüğü açısından çok anlamlı ve önemli bir örnektir. İçinde yaşadığımız ve geliştirdiğimiz yaşamın bu anlama geldiğini bilmeliyiz. Yaşamın bu düzeyi korunmalı ve daha da derinleştirilmeli, yükseltilmeli, güçlendirilmeli ve güzelleştirilmelidir.
Arkadaşlar arasındaki yoldaşlık bağının güçlülüğü ve özgür kadının günümüzdeki iradeleşmesi en son büyük fedailer ve dönemin kahramanları olan Sara Goyî ve Rûken Zelal yoldaşların şahsında ortaya konuldu. Mersin’de yapılan eylem, Kürt kadınının nasıl rol oynadığı, yıkılmaz bir irade ve cesaretle nasıl başarılı bir asker olabileceği gerçeğini ortaya koyan bir örnektir. Bu yoldaşlar, bu kahramanlık eylemleriyle Apocu fedai ruhunun temsil edilmesinde dönemin öncüleri olmuşlardır. Bunun yüzlerce örneği vardır. Hareketimiz içerisinde özgür kadın çizgisini savunmanın, cins mücadelesi yürütmenin, kadın ile erkeğin özgürlüğünün böylesi önemli bir yeri vardır. Bu sadece bizim içimizde sistem kurmuyor, disiplini örgütlemekte, yoldaşlığı güçlendirmekte ve aynı zamanda toplumumuza ve Ortadoğu toplumlarına da bir örnek teşkil etmekte, bir model olmaktadır. Arkadaşlar bunu bilmeli ve ona göre yaklaşmalıdır.
HER BİR GERİLLA BÜTÜNÜN BİRER PARÇALARI OLARAK BİRBİRİNİ TAMAMLIYOR
Bir de arkadaşlarda kendini, varlığını ve katılımını anlamsız gören ve değersizlik psikolojisi yaşayan durumlar da yer yer gelişmektedir. Özellikle de şu an sıcak savaş alanları dışında olan arkadaşlar işin içindedir ama kendisini o işte yeterli görmüyor. O çalışmayı küçük görüyor, sonra da kendisini değersizleştiriyor, yani kendi kendine böyle bir psikoloji yaratıyor. Ama gerçeklik böyle değildir. Tabii ki bazı arkadaşlar en ön mevzilerde savaşıyor ama diğer mevzilerde olan tüm arkadaşlar da kendilerini sert bir savaşa hazırlamalı, hazırlıklarını daha fazla geliştirmeli ve derinleştirmelidir. Zaten hepimizin aynı anda aynı yere gitmesi söz konusu olamaz. Hepimizin canlı organizmalar olduğu ve her birimizin bir bütünün parçaları olarak birbirimizi tamamladığımız unutulmamalıdır. Zap’ta direnen yoldaşla, Kandil’de siperleri savunan, Dersim’de Serhat’ta düşman taktiğini boşa çıkaran arkadaş birdir. Ya da toplumsal alanda olan bir arkadaşımız, yine yurt içinde veya yurt dışında çalışan bir yoldaşımız, yine propaganda veya örgütsel çalışmaları yürüten yoldaşlarımızın hepsi birdir ve hepsi kutsal amaç yolunda birbirini tamamlamaktadır. Kim nerede olursa olsun, yürüttüğü çalışmayı başarıyla taçlandırmak için kendisini yürüttüğü çalışmalara kilitlemelidir. Bu biçimde geliştirilen bir katılım anlam kazanabilir. Hiçbir yerde anlamsız ve değersiz bir çalışmamız yoktur. Her arkadaşın her çalışmanın örgütümüz ve mücadelemiz için büyük bir değeri ve anlamı vardır. Arkadaşlar bunu bilmelidir.
Diğer önemli bir konu da dönem görevlerine yaklaşımdır. Zamanı doğru okumamız gerekmektedir. Zamanı nasıl doğru okuyacağız? Bu dönem tarihi bir dönemdir. Sen devrim saflarında ne iş yaparsan yap, eğer o işte üzerine düşen sorumlulukları yerine getirirsen, o çalışma anlamlı bir çalışma olur. İçinden geçtiğimiz dönem halkımızın kaderi açısından stratejik bir dönemdir. Biz, ‘varlık yokluk dönemidir; düşman bizi yok etmek ve yokluğumuz üzerinden kendi varlığını inşa etmek istiyor’ diyoruz. Bu sıradan, öylesine yapılan bir değerlendirme değildir. Halk savunma güçlerimiz bu dönemi doğru anlamalı ve devrim saflarında tarihi görevlerinin ve sorumluluklarının bilinci ve farkındalığıyla mücadeleye katılmalıdır. Bunu yaparken özünü ve kendini savunmayı bilmek kendi başına temel bir görevdir. Bunun için de arkadaşlarımız öncelikle kendini korumalı, yoldaşını korumalı, değerleri korumalı ve çizgiyi korumalıdır. Bu, her militanın görevidir.
ARTIK SAVAŞ DIŞI HİÇBİR YER YOKTUR
Özgür yaşamın inşasında her şeyden önce kadın yoldaşların rol ve misyonları önemlidir. Çünkü Önderlik özgür yaşamın inşasının öncülük rolünü kadın yoldaşlara verdi. Tabii ki özgür yaşamın inşa edilmesinden tüm yoldaşlar da kendini sorumlu görmelidir. Biz nerede olursak olalım, bulunduğumuz her ortamda özgür yaşamı, kolektif yaşamı, yoldaşlık yaşamını oluşturmaktan ve geliştirmekten sorumluyuz. Bu temelde iradeleşmeyi yaratmalıyız. Çelikten, yenilmez iradeyi oluşturmalıyız. Biz nerede bu biçimde bir derinleşmeyi yaratırsak, orada partileşme gelişecektir. Her yerde yoldaşlar arasında partileşme, PKK’lileşme ve PAJK’laşma temel ilke olarak ele alınırsa, orada güç olunacaktır. Yenilmezlik oluşacak, yoldaşlık derinleşecek, ideolojik, örgütsel ve askeri düzeyde öncülük güçlenecektir. Bu yüzden, bu önemli bir konudur. Bugün yürütülen direniş bu anlayış temelinde gelişiyor ve bunun için de tüm yoldaşların sıcak savaş mevzilerinde, yine genel savaş mevzilerinde bu hakikati doğru anlamaları, bugün ileri ve geri cephe olmadığını bilmeleri gerekiyor. Biz her yerde savaş içerisindeyiz. Maxmûr’dan tutalım Dersim’e kadar her yerde savaştayız. Artık savaş dışı hiçbir yer yoktur. Bunun için de her bir kişi bulunduğu alanda dönem görevlerine göre hareket etmelidir. Her yoldaşın ilk görevi, emek temelinde partileşmeyi, yoldaşlığı, disiplini sağlamak ve hem kendisini hem de yoldaşını savunmasını bilmektir.
DÖNEMİ DOĞRU OKUMANIN İKİ YÖNTEMİ
Dönemi doğru okumak çok önemlidir ve iki yöntemle dönemi doğru okuma konusu ele alınabilir:
Birincisi; içinden geçtiğimiz dönemin öneminin farkında olmalıyız ve önümüzdeki dönemin ne anlama geldiğini bilmeliyiz. Bu dönem bizim için bir varlık yokluk dönemidir, diyoruz ya; iyi de bunu niye diyoruz? Çünkü Önder Apo’nun 50 yıldır yürüttüğü mücadele bugün çok önemli bir döneme, zirvesel bir aşamaya ulaşmıştır. Bu dönemde düşman da hareketimizi geriletmek, tasfiye etmek ve Kurdistan’da soykırımcı siyaseti hakim hale getirmek için bütün gücüyle varı yoğuyla çaba içerisine girmiş durumdadır. Ama Özgürlük Hareketi de başarı imkanlarını yakalamıştır ve artık zafer kazanmak istemektedir. Soykırımcı siyaseti yenmek ve sonuca gitmek istiyoruz. Bunun için de biz önemli bir dönemdeyiz; önemli bir yıldayız. Bu çerçevede bilinmesi gereken başarı ve zaferi kazanmanın imkanlarının olduğudur. Ama içinden geçtiğimiz döneme ve tarihi görevlerimize bu ciddiyet ve sorumlulukla yaklaşmazsak, zayıf ve yetersiz katılırsak darbe yeme ve Önderliğimizin, kazanımlarımızın, hatta halkımızın varlığının tehlikeye girme ihtimali de vardır. Soykırım siyaseti nedir? Soykırım siyaseti Kürt halkının varlığını, kültürünü, dilini ve tüm kazanımlarını ortadan kaldırmayı istemektir. Bu tehlike de vardır; onun için dönem doğru okunmalı ve sorumlu yaklaşılmalıdır. Başarana kadar her anlamda kendimizi dönem görevlerine katmalıyız. Çünkü başarma imkanı vardır. Yani birincisi, dönem bu şekilde doğru okunmalıdır.
İkincisi ise, dünyamızın içine girdiği bu genel dönem ve mevcut durumda yaşanan evrensel gelişmeler doğru okunmalıdır. Eğer insan dünyamızın şimdiki durumunu, şüphesiz en başta ideolojik, siyasi, kültürel ve özellikle de bilimsel gelişmeleri ve bununla bağlantılı olarak teknolojik ilerlemeyi doğru okumazsa, dönemin mücadele stratejisini ve perspektifini de yaratıcı bir biçimde uygulayamaz ve başarılı olamaz. Mücadelenin yol ve yöntemlerini doğru ele almak için, dönemi doğru okumak çok önemlidir. Öncelikle dönemi doğru okumalıyız.
Bugün bilimsel ve teknik gelişmeler ya da teknik, kendisiyle birlikte devrimsel değişimler geliştirmiştir. Bu temel değişimleri görmeyenler ve sanki halen ‘80’lerde veya ‘90’larda olduğunu zannedenler ve mücadele sorunlarına 20’inci yüzyıl zihniyetiyle yaklaşanlar ve o dönemin zihniyetiyle mücadele yürütmek isteyenlerin başarması mümkün değildir. Niye? Çünkü bilim-teknik devrimi toplum yaşamında çok temel değişimler yaratmıştır. Bununla bağlantılı olarak devrimciler bu değişimi görmezden gelmemeli ve mücadeleye sadece kitabi ya da statik, rutin veya dogmatik yöntemlerle yaklaşmamalıdır. Tarihi ve toplumsal değişimleri somut ele almalı; buna göre mücadelenin strateji ve taktiklerini devreye koymalıdır.
Şimdi bu konuda Apocu hareket ve PKK olarak bizler çok şanslıyız; çünkü Önderliğimiz Rêber Apo herkesten önce bu bilim-teknik devrimi çerçevesindeki değişimi gördü ve ona göre bir değişimi başlattı. Kadın Özgürlüğüne Dayalı Demokratik Ekolojik Toplum Paradigması’nı yarattı. Paradigmasal düzeyde bir değişimi sağladı ve bizim için mücadele yol ve yöntemlerini yeniledi. Hareketimizde bir zihniyet devrimini yaptı. Önder Apo böylece kadın devrimi temelinde ekolojik ve demokratik modernite devrimini hedef olarak önümüze koydu. 9 boyut temelinde ahlaki-politik toplum ilkelerine dayalı olarak, demokratik bir toplum ve özgür yaşamın inşasının nasıl olacağını somutlaştırdı ve netleştirdi. Bu amaç doğrultusunda demokratik ve özgür bir toplumu yaratmak için Devrimci Halk Savaşı’nın temelini oluşturmalı, mücadele strateji ve taktiğine bu biçimde yaklaşmalıyız. Şimdi bizim üzerimize düşen görev, Devrimci Halk Savaşı Perspektifi’ni 20’inci yüzyılın zihniyetiyle değil, 21’inci yüzyılın zihniyet ve fikriyle ele almaktır. Bu temelde çağın bilimi ve teknolojisine göre taktikler geliştirmeliyiz. Sen bugünü ve 25 yıl öncesini aynı şekilde ele alamazsın. Hatta 10 yıl öncesini bile aynılaştıramazsın. Bilim ve teknoloji çok hızlı gelişmekte ve buna göre devrimin taktikleri, yol yöntemleri ve savaşın kendisi de kendisinde yenileme yaratmalıdır. Hareket tarzında, savaş taktiklerinde kendisini yenilemelidir. Eğer kendisini yenilemezse başarı da kazanamaz. Bu konu bu kadar net ve somuttur; hatta hayati bir konudur. Daha somut dile getirirsek, 21’inci yüzyıl gerillası 20’inci yüzyılın rol ve yöntemleriyle hareket edemez.
YENİ DÖNEM GERİLLASI HAREKET TARZINI DEĞİŞTİRMELİDİR
Önderlik 20’inci yüzyıl gerillasını (ki biz ona ‘klasik gerilla’ diyoruz) bir eleştiri olarak ‘asi avare dolaşan gerilla’ olarak adlandırmıştı. 20’inci yüzyıl gerillasının esas ilkesi hareketli olmaktı. Her zaman hareketliydi. Her gün bir köyde, bir vadide, bir tepedeydi ve bu temelde savunmasının esasını hareketli olmak oluşturuyordu. Ancak şimdi öyle olamaz; bu şekilde hareket kısa zamanda imhaya neden olur. Bunun nedenleri birçok kere yazıldı, tartışıldı. Bilindiği gibi çağın teknolojisi sayesinde istihbarat imkanları çok güçlenmiştir. Önceleri düşman gizli keşifçiler, ajanlar ve keşif uçakları yoluyla arazi üzerinde kontrolünü geliştiriyordu. Şimdi bunların yanı sıra çeşit çeşit gözetleyici kameraları da birçok araziye indiriyor. Örneğin köylerin etrafında, yine deşifre olan yollarda, önemli boğazlarda, geçiş hatlarında vb. yerlerde fotokapan ve mobesse kameraları kuruyor. Tüm bunlardan anlaşılması gereken ve açığa çıkan sonuç nedir? Düşman arazi üzerinde birçok yöntemle kontrol sağlama çabası içerisindedir. Buna karşı daha duyarlı olunmalıdır. Örneğin; bu son yıllarda düşman mobesse kamerası ve fotokapan yöntemlerini çok daha fazla geliştirdi; arkadaşlar da buna karşı tedbir almadılar, bunun için kimi yerlerde arkadaşlar denetime girdiler ve bu şehadetlere neden oldu. Düşmanın tarzında gerçekleştirdiği bu değişimlerden dolayı artık klasik gerilla gibi arazi üzerinde fazla hareket doğru değildir. Dönemin gerillası, ne zaman gerekli olursa o zaman hareket etmelidir. Yine düşmanın kamerayla tuzak kurduğundan kuşku duyulan yerlerde dikkatli olunmalıdır. Belirtilen bu nedenlerden dolayı yeni dönemin gerillasının eski dönem gibi hareket etmesi doğru değildir. Yeni dönemde hareket tamamıyla değiştirilmelidir. Yeni dönem gerillası böyle hareket tarzını değiştirmelidir, demokratik modernite gerillası kendisini böyle örgütleyebilmelidir.
Burada 21’inci yüzyıl gerillasını, yeni dönemin gerillasını doğru ele almak gerekiyor. Şimdiki gerilla, eskisi gibi köy köy gezemez ve her zaman açık hareket edemez. Gizli olmalı, örgütlü olmalı ve çok daha fazla uzman bir şekilde yol yöntem uygulamalıdır. Herkesle bağlantıya geçmemelidir. İlişkileri örgütlü, güven verici olmalı ve bu ilişkiler dar olmalıdır. Bu ilişkileri üzerinden de kendisini örgütleyebilmelidir. İhtiyaçlara göre ilişkiler genişletilmelidir. Lojistik, istihbarat, kurye, propaganda ve alanlara ulaşma çalışmalarını bu dar ilişkileri yoluyla yapmalı ve bu ilişkiler yoluyla çözmelidir. Genel milis gibi geniş ilişkileri ise kullanmamalıdır. Milisleri güven vermeli, örgütlü ve planlı çalışmalı ve özlü olmalıdır. Demokratik Modernite Gerillası bu biçimde yaşamını, çalışma tarzını, üstlenmesini örgütlemeli ve fazla hareket etmemelidir. En gizli, stratejik ve kimsenin bilmediği yerlerde üslenmelidir. Deşifre olmayana kadar ve gerekli bir çalışma olmadıkça hareket edilmemelidir. Gizli ve korunaklı yerlerde olunmalıdır. Ne zaman eylem yapmak veya örgütsel çalışma yürütmek gerekirse, o zaman hareket edilmelidir. Ama eskisi gibi köylere girmek ve çıkmak olmaz. Özel ilişkiler yoluyla görüşülecek kişi köyden çıkarılabilir.
Gerilla eskisi gibi propaganda yapmıyor. Zaten gerillanın varlığı ve kendini koruması başlı başına tüm toplum açısından propagandadır. Kendini korumayı bilen gerilla toplum için güven kaynağı olmaktadır. Toplum sırtını gerillaya yaslamakta, gerillaya güvenmekte ve gerilladan cesaret almaktadır. Gerilla topluma enerji veren bir motor gibidir. Gerilla kendini savunursa ve gizli hareket ederse, esrarengiz bir biçimde bir hayalet gibi gerektiğinde ortaya çıkar, gerekmediğinde ise kimse tarafından bulunamazsa; böyle bir gerillanın hem heybeti çok daha fazla olur hem de düşmanda korku ve tedirginlik yaratır. Aynı zamanda toplum üzerinde de daha fazla etkisi oluşur. Öyle gerillanın eskisi gibi ev ev gezmesine ve insanlara propaganda yapmasına gerek yoktur. Eğer böyle bir ihtiyaç ortaya çıkarsa, o zaman görüntülü ya da sesli bir kayıt yaparak ve kuryelerin yoluyla istediği bölgeye gönderebilir ve oralara mesajını verebilir. Ama kendisi hareket etmez. Gizli bir yerde yerleşir ve özel-dar ilişkileri yoluyla kendisini örgütler, ihtiyaçlarını bu biçimde karşılar. Yeni dönemde gerilla kesinlikle böyle hareket etmelidir.
ŞEHİRLER ÖZ SAVUNMA ÇALIŞMA ALANLARIDIR
Diğer bir konu ise coğrafyanın kullanımına ilişkindir. Kurdistan’ın tüm coğrafyası aynı değildir ve aynı biçimde kullanılamaz. Örneğin şehirler. Tabii ki gerilla normal koşullarda şehre gitmez ama bazen Sara ve Rûken yoldaşlar gibi eylem yapmak üzere gidişler olabilir. Onun dışında şehirler esas olarak öz savunma çalışma alanlarıdır. Öz savunma güçleri köylerde, şehirlerde ve ovalarda sivil bir şekilde çalışmaktadır. Bu çalışma başlı başına olmazsa olmaz kabilinde stratejik bir çalışmadır. Bu çalışmaya stratejik bir önem verilmeli ve bu şekilde üzerinde durulmalıdır. YPS askeri değil sivil bir görünümle, yine sivil yöntemlerle her yere ulaşabilir. Doğru; YPS, yani öz savunma yarı sivil yarı askeridir ama çalışmalarda sivildir, sadece eylem zamanlarında askeridir. Eylemde olmadığı zamanlarda her YPS üyesi sivil bir kişidir. Bir yerde ya da bölgede toplumsal veya ekonomik bir işte yer alır, çalışma halindedir ve kendisini böyle savunur. Bu şekilde ovaya, şehre ve her yere ulaşır. Yani gerilla değildir esas olarak öz savunma halk içinde olmalı, sivil bir şekilde hareket etmelidir. Gerilla artık eskisi gibi halkın içinde hareketi, bir köyden bir köye gitmeyi aşmıştır. Zaman artık o zaman değildir. Gerilla bugün Kurdistan’da öncü güçtür; mevziisi stratejiktir ve her yerde hareket etmez. Savunmayı esas alır, örgütlülüğünü yürütür. Gerillanın aktif savunma taktikleriyle ve aynı zamanda öz savunma yoluyla her yere ulaşabiliriz. Yeni dönemde gerillayı böyle ele almak gerekir.
Ayrıca gerilla her coğrafyayı aynı şekilde ele almaz. Örneğin ova vardır, zozanlar vardır ve ormanlık dağlar vardır. Gerilla için en esas ve elverişli olan coğrafya, dağ ve ormanlık alanlardır. Gerilla daha çok dağı ve ormanı esas alır ama bu gerillanın ova ve zozanlardan çekildiği anlamına gelmemektedir. Hayır; gerilla oralarda da olabilir ve çalışma yürütebilir. Ama ovalık yerlerde zaten arkadaşların da bildiği gibi gizlenmeye ihtiyaç vardır. Şimdi hareket tarzında ve örgütlenme anlayışında yeni bir durum olarak zozanlık alanları da ovalar gibi ele alıyoruz. Zozanlarda da eğer güvenilir ilişkiler varsa, yine gizli yer altı sistemi varsa ve gizli güvenilir ilişkilerin yoluyla tüm ihtiyaçlarını karşılayabiliyorsan, o zaman orada çalışabilir ve kalıcı kalabilirsin. Bunun için de köklü hazırlıklar gerekmektedir. Bu hazırlıklar köklü olmazsa olmaz. Bu dönemde zozanlık alanlarda eskisi gibi hareket edilemez, eskisi gibi hareket kesinlikle yanlıştır ve mutlaka bu hareket tarzından vazgeçilmelidir.
Yeni dönemde çağın gerillası ova ve zozanlık alanlarda tamamıyla yeraltı sistemini esas almalıdır; derin bir gizlilikle hareket etmeli ve güven veren ilişkiler temelinde kendisini örgütlemelidir. Bu önemli bir konudur. Arkadaşlar zozanlarda eskisi gibi hareket etmekte bunun için de görüntü vermekte ve şehadetlerimiz de çoğunlukla böyle yaşanmaktadır. Bu şehadetler, yürütülen tarzın bir sonucu olarak gelişmektedir. Bu yersiz ve hakketmediğimiz şehadetlerden de anlaşılacağı üzere tarzda ciddi eksiklikler ve yetersizlikler vardır. Tarz döneme göre değildir. Dönemin tarzı gündüz hareketini değil, yeraltında olmayı, derin gizliliği ve dikkatli hareket etmeyi gerektirmektedir. Buralarda gündüz hareket etmek cinayettir, suçtur; hareket kesinlikle gündüz olmamalıdır. Çünkü gündüz hareketiyle güçlerimizin deşifre olma ihtimali çok daha fazladır. Şimdi her yerde yapılması gereken Demokratik Modernite Gerillası için belirlenen ilke ve ölçülere göre hareket etmektir. 21’inci yüzyıl gerillası (yeni dönem gerillası olarak da adlandırıyoruz) zozanlarda da, ovalık alanlarda da, her yerde de kendisine bir kısım ölçüler belirlemiştir. Arkadaşlar bu ölçüleri doğru ele almalıdır.
HER MEVSİMDE YERALTI YÖNTEMİ ESASTIR
Zozanlar ve ovalar için belirttiğimiz hususların çoğu ormanlık dağlık alanlar için de geçerlidir. Örneğin; köylere giriş ve çıkış, gece hareket, üslenme tarzı bunlardan bazılarıdır. Yeraltı konusunda kimi hususları daha önce de dile getirdik. Çağımızda Devrimci Halk Savaşı’nda yeraltı tarzı esas bir tarzdır; olmazsa olmaz bir faktördür. Yeraltı sistemi ve tarzı derken bu sadece özgürleştirilmiş topraklarda tünel sisteminin uygulanacağı anlamına gelmemektedir. Hareketli gerilla alanlarında da yine yer altı sistemi esastır. Hareketli gerilla alanlarında özgürleştirilmiş alanlarda yaptığımız gibi çok uzun tüneller ve yıllara dayalı çalışmalar olmaz; oralarda mevsimsel-dönemsel çalışmalar yürütülmelidir. Hareketli gerilla alanlarımızdan olan Amed, Botan, Dersim, Serhat, Mardin, Garzan ve hangi eyalet olursa olsun, bu durum geçerlidir. Tüm Bakur ve Rojhilat eyaletleri için de bu durum böyledir. Düşmanın işgal ettiği ve kontrolünde olan yerlerde ve gerillanın hareketli olduğu yerlerde böyle olmalıdır. Yer altı sistemi iki biçimde kullanılabilir. Nedir bunlar?
Birincisi, sürekli bir şekilde yeraltı sistemi esas alınmalıdır. Gerilla yazın da nereye gitse, orada yeraltı mevziisi yapmalı, o mevzilerde 2’şerli bir biçimde kalarak istirahat etmelidir. Bu mevziler dönemseldir ve bir günlük çalışmayla tamamlanabilir. Her mevsimde yer altında kalınmalıdır.
İkincisi de arkadaşların bildiği gibi kış üslenmesi de yeraltı olmalıdır. Arkadaşlar kış mevsimi için çok daha geniş ve derin üslenme yerleri hazırlıyorlar. Kış üstlenme yerleri tam yeraltı olmalıdır.
Kısacası hem yaz üslenmesi hem de kış üslenmesinde yeraltı yöntemi esastır. Yazın mevzi gibi hafif yeraltı yerleri yapılırken, kışın ise tümden yeraltı sığınakları olmalıdır.
YAZIN YARI, KIŞIN TAM YERALTI
Devrimci Halk Savaşı’nda, gerilla savaşında yeraltı yöntemi artık temel bir yöntemdir. Öncelikle bu sindirilmeli, bunun oldukça önemli olduğuna ikna olunmalı ve önemi doğru anlaşılmalıdır. Bunun için de nasıl ki bir gerilla için silah temel bir araçsa ve olmazsa olmaz ise kesinlikle portatif kazma ve kürek de olmazsa olmaz bir biçimde temel araçlar olarak ele alınmalıdır. Niye? Çünkü gerilla nereye giderse gitsin orada üzerinde durması gereken ilk iş yeraltı mevziisini yapmaktır. Kış mevsiminde yapılacak yeraltı sistemlerinin daha derin bir biçimde olması ama dönemsel olanların ise yarı yer altında olması gerekmektedir. Biri tam yer altıdır, diğeri ise yarı yer altıdır. Bu, artık bir tarz halini almalıdır. Ama zozanlarda ve ovalık alanlarda konumlanma her zaman tam yeraltı olmalıdır. Dağ ve ormanlık alanlarda yazın yarı yeraltı, kışları ise tam yer altı olmalıdır. Aradaki fark budur. Bunun dışında zozanlar için belirttiğimiz hususların hepsi dağlık ve ormanlık alanlar için de geçerlidir. Özcesi gerillada çağın bilim ve teknolojisine göre bir hareket tarzı geliştirilmelidir. Üslenme ve taktik yöntemlerimiz böyle olmalıdır; hareket tarzımız düşmanın istihbaratını bu temelde boşa çıkarmalıdır. Bunun için de derin gizlilik en temel gerilla ilkesi olarak ele alınmalıdır. Yeni dönem gerillası böyle hareket etmeli, bu yöntemle üslenmeli ve o kadar gizli olmalı ki, düşman hiçbir şekilde gerillayı görememelidir. Bu biçimde yeni dönemin gerillasını kadın özgürlüğü ve kadın ile erkeğin eşitliği temelinde geliştirilen Demokratik Modernite Gerillası olarak tanımlayabiliriz; taktik yöntemini böyle geliştirebiliriz.
Özgürleştirilmiş alanlar dışında, gerillanın hareketi kesinlikle bu çizilen çerçevede olmalıdır. Bunun dışında eski ve klasik yöntemler sonuç vermeyecek ve darbe yemenin, yine tasfiye olmanın zemini olacaktır. Şimdi kış mevsimine giriyoruz. Tüm gerillalar için ama özellikle de Bakurê Kurdistan ile Bakurê Kurdistan’a benzeyen alanlar için, artık üslenme çalışmaları temel bir çalışma halini almıştır. Bakur gerillasına ilişkin birkaç hususu belirtmeden önce, başta Sara Goyî ve Rûken Qamişlo arkadaşların fedai eylemini selamlıyoruz. Bu arkadaşlar Mersin gibi bir alanda, düşmanın kalbinde anlamlı ve tarihi eylemleriyle Apocu fedai ruhun temsilini zirvesel düzeyde sergiledi. Bugün Zap, Avaşîn ve Metîna’da gelişen direniş, yer üstünde hareketli tim yöntemiyle ve özellikle tünellerde yürütülen direniş de Apocu fedai ruhu temsil etmektedir. Bu, Önder Apo’yla doğru yoldaşlık ruhunun istem ve çabasıdır. Önder Apo 24 yıldır sabırla, büyük bir ısrarla, olağanüstü bir iradeyle, insanüstü bir güçle çok anlamlı bir direniş geliştiriyor. Buna sadece ‘direniş’ denilse belki yeterli olmayabilir ya da çok genel bir değerlendirme olur. Kendi amaçlarında ısrardır, davada ısrardır, tarihi ve anlamlı bir duruştur. Özgürlükte ve özgür insan olmada büyük bir ısrardır ve çok çok yüksek bir iradedir.
Şimdi biz yürüttüğümüz çalışmalarda Önder Apo’nun bu duruşuna yanıt olmak, layık olmak istiyoruz. Zap, Avaşîn, Metîna’da tünellerde direnen yoldaşlar ve tünellerin etrafında her gün eylem yapan arkadaşlar o Apocu ruha yanıt olmak ve o ruhu temsil etmek için çabalıyorlar. Bugün Apocu ruha en yakın olan arkadaşlar onlardır. Yine Sara ve Rûken yoldaşlar Mersin’de gerçekleştirdikleri tarihi fedai eylemle anlamlı bir mesaj verdiler ve ‘her alanda Apocu-fedai ruhu temsil edebiliriz’ dediler ve dönem çizgisini böylece belirlediler. Bunun için de bu eylem çok anlamlı bir eylemdir. Her iki kahraman fedaiyi ve özgürlük tanrıçalarını saygıyla selamlıyoruz. Onlar dönem ruhunun, çizgisinin ve hareketimizin direnişinin temsilcileridir. Düşmanın tüm tedbir ve imkanlarını aşarak tarihi düzeyde bir eyleme ulaştılar. Bu biçimde zindanlardaki ve Medya Savunma Alanları’nda savaş tünellerindeki direnişlere yanıt oldular. Halkımızın özgürlük umutlarını yeniden canlandırdılar. Bir de Sara ve Rûken yoldaşların eylemi Türk sömürgeciliğinin yürüttüğü psikolojik savaşa da büyük bir darbe vurdu.
KADIN YOLDAŞLARIN SAVAŞ PERFORMANSI ZİRVEYE ULAŞTI
Aynı zamanda Bakurê Kurdistan’da bu son dönemde şehit olan yoldaşlarımızı da başta Gever eyaleti şehitleri olan Evin Rêber Andok ve Aso Tekoşîn Diren yoldaşlar şahsında anıyor, onurlu duruş ve direnişlerini selamlıyoruz. Bu arkadaşlar eylem yapmak istediler ama öncesinden kontrole girmiş oldukları anlaşılıyor. Düşman gidecekleri bölgeye kamera yerleştirmiş, pusu kurmuş ve arkadaşlar düşman pususuna giriyor, savaşıyorlar ve direniyorlar. Çok anlamlı bir direniş geliştiriyorlar ve bu biçimde şehadete ulaşıyorlar. Yine Cudî şehitleri olan Êzda Meşkan ve Mahir Başkale yoldaşlar da tarihi bir direnişle şehit oldular. Ondan önce eylem gerçekleştirdiler, eylemden sonra, aynı gün, düşman da arkadaşlara darbe vurmak istiyor ve bu çerçevede gelişen direnişte arkadaşlar şehadete ulaşıyorlar. Amed’deki son şehitlerimiz olan değerli komutanlar Dicle, Diren ve Adar yoldaşlar, Amed eyaletinde emek sahibi olan değerli YJA Star militanlarıydılar. Dicle, Diren ve Adar yoldaşları da saygı ve sevgiyle anıyoruz. Bu yoldaşların şahsında hem tüm Bakurê Kurdistan’da hem de Medya Savunma Alanları’nda Kürt kadınının gösterdiği cesaret, fedakarlık ve savaş performansı zirvesel bir düzeye ulaştı. Bu düzeyin temsil edilmesinde arkadaşların çok büyük bir emeği var. Yine Kato Marinos’ta şehadete ulaşan ve Van eyaletinin son şehitleri olan Rosîda, Masîro, Rojhat ve Kawa yoldaşları da saygı ve minnetle anıyoruz. Bu değerli şehitlerimizin şahsında bu yıl boyunca tüm Bakurê Kurdistan’da verdiğimiz şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyor; kahraman şehitlerimize verdiğimiz sözü bir kez daha yineliyoruz. Onların yoldaşları olarak sözümüze bağlı kalacağız.
Şimdi düşman Bakurê Kurdistan Gerillasına sürekli ömür biçiyor. Arkadaşlar hatırlarlar; daha 2016 yılında 2017’nin Nisan ayına kadar gerillaya ömür biçmişlerdi. Onlar, ‘çağın teknolojisi elimize geçmiş; artık bu teknikle gerillayı ortadan kaldırırız’ diyorlardı. Şimdi de yine aynı şekilde ömür biçiyorlar. Şüphesiz bu özel savaş kadroları utanmıyorlar; onlarda utanç duygusu yoktur. Eğer utansaydılar, ‘biz önceden 5-6 kez ömür biçtik ve öyle çıkmadı; biz yalan söyledik, bundan sonra da böyle sözler söylememeliyiz’ derlerdi. Ama onlar utanmıyorlar. Sürekli kamera karşısına geçiyorlar ve 'gelecek yıla kadar Kuzey’de gerillayı tamamıyla tasfiye edeceğiz’ diyorlar.
GERİLLANIN KENDİSİNİ SAVUNMASI DA BİR DİRENİŞTİR
Bakurê Kurdistan’daki güçlerimiz tarafından şu gerçeklik mutlaka anlaşılmalıdır: Bakurê Kurdistan gerillasının direnişi yalnızca eylemlerle sınırlı bir direniş değildir; gerillanın kendisini savunması da bir direniştir. Çünkü düşmanın amacını boşa çıkarıyorlar. Düşman gerillayı tasfiye etmek istiyor; sen kendini savunduğun zaman düşmanın çabalarını boşa çıkarıyorsun. Bu bir direniştir ve anlamlı bir duruştur. Biz böylesi bir irade savaşı veriyoruz. Gerilla güçlerimiz bugün Medya Savunma Alanları’nda ve tüm özgürleştirilmiş alanlarda bir şekilde bu savaşı yürütüyor ama Bakur gibi alanlarda çok farklı yöntemlerle savaşıyoruz. Kurdistan’ın diğer parçalarında da bu direniş aynı yöntemlerle yürüyor. Tabii ki tüm parçaları ifade etmiyoruz ama herkes buna göre sonuçlar çıkarmalıdır.
Bakur gerillası bilmeli ki, bu dönemde kendini korumak yalnızca fiziki olarak kendini savunmak değildir. Ruhi ve ideolojik olarak da kendini savunmak gereklidir. Kış üstlenmesinde ideolojik olarak yoğunlaşma imkanları fazladır. Eğitimle, yine arkadaşların içinde yoldaşlık ruhunu geliştirmeyle ve kolektif-komünal yaşamla yoldaşlık ruhu gelişiyor, yükseliyor ve güçleniyor. Zaten fiziki olarak savunma biliniyor. Düşmanın bizi istihbarat ve teknikle yok etmeye çalıştığı korkakça saldırılarına karşı tedbirli, uyanık ve dönemin gerektirdiği yol ve yönteme göre hareket edelim; hareketin temel ekseni olarak gizliliği esas alalım ve bu biçimde hem kendimizi hem de gücümüzü koruyalım, düşmanı boşa çıkaralım ve başarılı olalım. Şüphesiz imkan varsa eylem de yapılmalıdır ama her şeyden önce savunma dönemin en temel bir görevidir.
TÜM EYALETLER SABOTAJ VE SUİKAST ÜZERİNE YOĞUNLAŞMALI
Dönem gerillası üzerine birçok hususu belirttik. Hareket tarzı, üslenme, halkla ilişkiler, öz savunmanın geliştirilmesi dile getirildi ve bunların hepsi önemlidir. Ama çok önemli bir konu var ki, o da eylem taktikleridir. Eylemlerin çoğunluğu sabotaj ve suikast taktiklerine göre olmalıdır. Şüphesiz diğer taktikler de vardır ama şimdi anlaşılıyor ki, dönem taktiğinde esas olarak sabotaj ve suikast eksen olarak alınmalıdır. Bakınız; arkadaşlar tarafından düzenli olarak Medya Savunma Alanları’nda Zap, Avaşîn ve Metîna hattında yürütülen direnişin bilançosu yayınlanıyor. Bilançoya göre yapılan eylemlerin yüzde 70’e yakını sabotaj ve suikast eylemleridir. Bu da pratikte en geçerli taktik yaklaşımın, yine en başarılı taktiklerin bunlar olduğunu gösteriyor. Medya Savunma Alanları’nda arkadaşların belli düzeyde imkanları olmasına rağmen bu böyledir. Bazen darbeleme ve sızma da yapılıyor; yine ağır silahlar da kullanılıyor ama en çok kullanılan taktik yöntem suikast ve sabotajdır. O zaman Kuzey’deki arkadaşlar daha çok bu yöntemleri esas almalıdırlar. Aslında, dönemin temel taktiği sabotajdır, denilebilir. Onun için tüm eyaletler sabotaj ve suikast üzerine yoğunlaşmalı, imkan yaratmalı, bu branşlardan anlayan uzman arkadaşlar tüm arkadaşları eğitmeli ve onlara bildikleri tüm ayrıntıları öğretmelidir. Bu taktikler üzerinde derinleşme yaratılmalıdır.
DÜŞMAN YER YILIN YÖNTEMİNİ TECRÜBE EDİNİYOR
Tabii Bakurê Kurdistan gerillası için artık kış mevsimi yaklaştığından dolayı en temel ve stratejik çalışma üslenme çalışmasıdır. Arkadaşlar üslenmeyi doğru ele almalıdır. Kim nerede kalacaksa sadece kalacağı yeri bilmelidir. Bir arkadaşın birden fazla yeri tanıması yanlıştır. Düzenleme adı altında arkadaşlar böylesi yanlışlar yapıyorlar. Bu tür yanlışlar yapmamak için şimdiden arkadaşlar tedbirli yaklaşmalılar. Yine geçen yılın tecrübesinden faydalanmalılar. Kış üslenmesi konusunda arkadaşlar çoğunlukla başarılıdırlar. Ama unutmayalım ki düşman da her yılın yöntemini tecrübe ediniyor ve ondan faydalanarak bir sonraki yıl önceki yıldan çıkardığı sonuçlara göre hareket ediyor. Bunun için arkadaşlarımız geçtiğimiz yıl kullandıkları yöntemlerde değişim yapmalı ve üstlenme tarzında çok daha fazla derinleşme sağlamalıdır. Dolayısıyla arkadaşlar bu çalışmaya stratejik düzeyde yaklaşmalıdırlar. Bakurê Kurdistan’daki arkadaşların önündeki en önemli çalışma, üstlenme çalışmasıdır. Bunun için doğru gerilla çizgisindeki üstlenme hazırlıkları önemlidir. Her timin veya takımın yerini başka hiç kimse bilmemeli, herkes bir tek kendi kampını tanımalıdır. Bu anlamda üslenme sağlam olmalı ve kışın hazırlıklar yetersiz bile olsa kesinlikle hareket olmamalıdır. Geçen yıl kimi eyalet ve bölgelerde yersiz hareketler oldu; daha kışın başında Bagok’ta yaşanan hareketlilik, ağır şehadetlere yol açtı. Değerli komutanımız Hîra yoldaş, YJA Star üyesi olan 5 arkadaşıyla birlikte şehit düştü. Bu olayda 2 arkadaş takibe takılıyorlar ve takip altında noktaya geliyorlar; düşman da teknikle nokta baskını yapıyor. Artık bu tür durumlar olmamalıdır. Kamplarda imkanlar anlamında bazı eksiklikler olabilir ama belli bir aşamadan sonra fedakarlığın esas alınması gerekmektedir. Her şeyin tamamlanması gerekmez; eğer eksiklikler varsa da arkadaşlar fedakarlıkta bulunmalı ve kışı başarılı bir biçimde geçirmelidir.
KIŞ GÖREVLERİ FİZİKİ VE İDEOLOJİK SAVUNMADIR
Şüphesiz yukarıda belirttiğimiz gibi kışın iki temel görev vardır. Bunlardan ilki fiziki olarak kendini ve yoldaşlarını savunmadır; diğeri ise ruhi-ideolojik savunmadır. Her arkadaş (sadece komutanlar değil, tüm arkadaşlar) kendisini ve yoldaşlarını korumaktan sorumludur. Askeri anlamda gizlilik ve savunma olmalı, ideolojik-örgütsel anlamda ise eğitim olmalı, yoldaşlık yaşamı derinleştirilmeli ve bu biçimde arkadaşlar birbirlerini eğitmeli, yoğunlaşmalı ve ‘büyük bir yıl’ olacağını belirttiğimiz önümüzdeki final yılına hazırlık yapmalıdır.
15 Ağustos Atılımı’nın 39’uncu yıldönümünde büyük sonuçların ortaya çıkacağına değindik. Bu belirttiğimiz gerçeklikler önümüzdeki yıl için de geçerli gerçekliklerdir. Biz büyük bir iddiayla önümüzdeki yıla giriyoruz ve her yoldaş da kendisini buna göre hazırlamalıdır. Bu zafer iddiasını gerçekleştirmek için de kış hazırlıkları şimdiden herkes tarafından ciddiye alınmalı ve ona göre yaklaşılmalıdır.
Bu önemli yılın görevlerini tamamlamak için ve önümüzdeki aylarda da çok daha fazla sonuç almak ve bu biçimde yılı tamamen başarılı bir yıl yapabilmek için, üzerimize ne görev düşüyorsa, ona hazır olmalı ve yerine getirmeliyiz. Bu sadece kimi arkadaşlar için değil, hepimiz için geçerlidir. Başta Merkez Karargah Komutanlığı olmak üzere tüm arkadaşlar için bu geçerlidir. Yılı kesin bir başarı yılı yapmak için önümüzdeki ayları da doğru değerlendirmeliyiz. Örneğin; Kuzey’de kayıp vermemeliyiz. Özellikle Botan’da her yıl bu aylarda Besta’da kayıp veriliyor. Hesapta olmayan yersiz ve ağır kayıplar olmamalıdır. Geçtiğimiz yıl değerli yoldaşlarımız Şervan Erkendi ve Gabar yoldaşlar hiç beklenmedik bir şekilde, hiç beklenmedik bir yerde ve zamanda şehit oldular. Böyle hatalar olmamalı, herkes bunların tekrarının yaşanmaması için duyarlı davranmalı ve dikkatli olmalıdır. Düşman sonbaharda en fazla hangi alanlara önem veriyor ve sonuç almak istiyorsa, bunu bilmeli ve buna göre hareket tarzını belirlemeliyiz.
Yine Medya Savunma Alanları’nda da önümüzde çok önemli görevler vardır. Herkes görevinin üzerinde durmalıdır ama biliyoruz ki bugün her bir gerilla komuta adayıdır ve bu hareketin kadrosu ise de sorumlu yaklaşmalıdır. Ancak görevli olan kişiler, resmi olarak komutanlık görevini üstlenen arkadaşlar çok daha fazla sorumlu yaklaşmalı ve rollerini oynamalıdır. Dile getirdiğimiz bu hususlar tüm yoldaşlar için geçerlidir ama en fazla komutanlar için geçerlidir. Merkez Karargah Komutanları, sevk-idareler, eyaletler, bölgeler, takımlar ve timler, görevlerine doğru sahip çıkmalıdır.
Görevimiz ideolojik, örgütsel ve askeri öncülüğü tamamıyla yerine getirmektir. İdeolojik sorunlara yanıt olmalı ve kendi şahsımızda pratiğimizle öncülük yapmalıyız. Kendimizi arkadaşlara örnek haline getirmeliyiz. Örgütsel sorunlar ne olursa olsun, sorunlara yanıt olmalı, kolektif ruh ve ekipleşmeyi hakim kılmalıyız. Komuta olarak kolektif yol ve yöntemlerle, ekip ruhuyla çalışılmalı, kimse yalnız başına kalmamalıdır. Yalnız başına kalınmamalı ve ‘ben’ değil, ‘biz’ denilmelidir. Doğrudur; arkadaşlar inisiyatifli olmalı, görevlerine sahip çıkmalı, birinci derecede inisiyatif kullanmalı; ama kolektif ruhu ve ekip tarzını bir yana bırakmamalıdır. Paylaşımı esas almalı, sürekli tartışmalıdır. Bu temelde kararlar almalı ve mücadeleyi geliştirmelidir. Bu biçimde örgütsel alanda da sağlam bir duruş olmalı, birlik olmalı ister kadın olsun ister erkek, tartışma ve eleştiri olmalı ama sonuç itibarıyla tüm yoldaşlar Apocu çizgide derinleşmeli ve her birlik çizgi temelinde kararlarda ortaklaşmalıdır.
Arkadaşlarımız düşmana karşı duruşta ideolojik, örgütsel yol ve yöntemleri esas almalı, yaşama sorumlu yaklaşmalıdır. Hiç kimse disiplinde zayıflıklar yaşanmasına izin vermemeli, yaşamın hiçbir alanında boşluk bırakmamalıdır. Düşmanın faydalanacağı zayıflıklara izin verilmemelidir. Kesinlikle örgütsel alanda ve disiplin konusunda, yine yoldaşlık ruhunun geliştirilmesinde her anlamda herkes görevlerine sahip çıkmalıdır. Ama bu konuların hepsinde de herkesten önce komuta öncülük rolüne sahip çıkmalıdır. Çizgi gerçeği karşısında her bir militan sorumludur ama herkesten önce de komutan sorumludur. Bu anlamda ne engel ve ne sorun varsa, mutlaka çözülmelidir.
Kuşkusuz askeri alanda da komutan kolektif ruhla komutanlığına sahip çıkmalıdır. Gizlilik temelinde, disiplin ve ince kamuflajı hakim kılmalıdır. Üslenme ve hareket tarzında, yine eylemsel alanda inisiyatifli bir biçimde sorumluluklarını yerine getirmelidir. Komutanlık nerede olursa olsun bu üç konuda görevine sahip çıkarsa, orada var olan arkadaşlar da komutanın etrafında toplanır, bu da sürece yanıt olunmasını ve kesinlikle kazanmayı sağlar.
Biz, tüm yoldaşların Önder Apo’nun çizgisi temelinde dönem görevlerine derinlikli yaklaşacağına, kahraman şehitlerimizin yolunda sorumlu hareket edeceğine, bu olağanüstü tarihi dönemde her yerde en üst düzeyde katılım sergileyeceğine ve bu biçimde kesinlikle başarılı bir yürüyüşün sahibi olacaklarına inanıyoruz. Tüm halk savunma güçlerimiz, komuta ve savaşçılarımız, Önder Apo’yu ve Kurdistan’ı özgürleştirme yürüyüşünde başarı ve özgürlüğün temeli haline gelmelidir. Bugün AKP-MHP rejimi Ortadoğu’da Turancılık zihniyetiyle yeni bir dalga geliştirmek istiyor. Bu sadece Kürt halkı için değil, başta Arap halkı ve tüm bölge halkları açısından büyük bir tehlike ve tehdittir. Bu faşist-milliyetçi dalga karşısında başarmak, bölge halkının da demokrasi ve özgürlüğünün başarısı olacaktır. Bunun için Önder Apo’nun özgürlük yürüyüşü, aynı zamanda bölge halklarının da özgürlük yürüyüşüdür. Bu yürüyüş çok anlamlıdır ve tarihi bir yürüyüştür. Tüm yoldaşlar bu bilinçle başarı için ne gerekiyorsa onu yapacaklardır.
Bu temelde Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanlığı olarak tüm yoldaşları sevgi ve saygıyla selamlıyor, tüm arkadaşlara, hepimize, can-ı gönülden başarılar diliyoruz.”
KAYNAK: ANF/ BEHDİNAN
YORUM GÖNDER