ÇÖZÜM ÜÇÜNCÜ YOLDA
İran’ın demokratik bir değişimin gerekli olduğunu belirten PJAK Eşbaşkanı Zîlan Vejîn “Çözümü üçüncü yol ve çizgide görüyoruz” dedi. Vejîn, Kürt halkının özgür geleceği için bütün Kürt güçleriyle ittifaka hazır olduklarını duyurdu.
Jîna Emînî’nin İran rejim güçleri tarafından katledilmesine yönelik tepkiler dinmiyor. Bir aydan fazladır Rojhilat (Doğu) Kurdistan’ı ve İran’ın birçok kentine yayılan serhildanlarda kadınlar öncülüğünde halklar “Jin, jiyan, azadî” sloganı etrafında birleşerek özgürlük talep ediyor.
Doğu Kürdistan’da örgütlenen Kurdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK) ve Doğu Kurdistan Özgürlük ve Demokrasi Birliği (KODAR) geçtiğimiz günlerde İran rejiminin yaşadığı çıkmazın çözümüne dair yol haritasını ve çözüm önerilerini sundu. ANF’ye konuşan PJAK) Eşbaşkanı Zîlan Vejîn ise kadınların ve halkların bugün haykırdığı talepler kendi öngördükleri çözüm önerileri olduğuna dikkat çekti.
İran’ın anayasasının demokratik kriterler temelinde yeniden ele alınması gerektiğine vurgu yapan Zîlan Vêjîn “İran’da yaşayan kültürel, inançsal ve etnik tüm yapılar ve halkların varlığı, kimliği, eşitlik, özgürlük ve demokrasi temelinde anayasal güvenceye kavuşturmalıdır” çağrısında bulundu. Zîlan Vêjîn devamla İrani halkların “Jin, jiyan, azadî” sloganıyla kendi özgür geleceklerini kadınların özgürlüğünde görmesinin büyük bir anlam ifade ettiğine dikkat çekti.
‘Jin Jiyan Azadî’ sloganı etrafında birleşen halkların taleplerini, İran rejiminin mevcut politikaları ile çözüm yollarına ilişkin Doğu Kurdistan’da örgütlü olan PJAK Eşbaşkanı Zîlan Vejîn’in sorularımızı yanıtladı.
Jîna Emînî’nin İran rejim güçleri tarafından katledilmesinin üzerinden 40 gün geçti. Jîna bir Kürt kadınıydı ve katledilmesi sonrası İran ve Rojhilat Kurdistan’ında halklar serhildana kalktı. Jîna neden İrani tüm halkların ortak yarasına ve sesine dönüştü?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir; 1979 İran İslam devriminden sonra İrani halklar mevcut rejimin kadınlar, toplum ve halklar üzerindeki politikalarına, siyasi yaklaşımına ve sistemsel gerçekliğine karşı hep bir isyandaydı. Mevcut rejimin kadınlar, toplum ve halklar üzerindeki uygulamalarına karşı büyük bir öfke vardı ve değişim talebi hep diriydi. Ancak kadınlar ve halkların, özgürlük, eşitlik, demokrasi talepleri mevcut rejim tarafından hep şiddetle, baskıyla, insanlık dışı uygulamalarla karşılık buldu. Mevcut yasa ve hukukta kadınlara dair herhangi bir hak yoktur. Kadınların mutlak köleliği üzerinden kurulmuş bir devlet ve rejim gerçekliği var. Dolayısıyla kadınlar bir cendere içinde. Tabii kadınlarla birlikte tüm toplum, halklar da cendere altında. Sömürünün her türlü rengiyle, yöntemiyle yüz yüze kalındı; ekonomik, toplumsal, siyasal vs. kadınların mutlak köleliği üzerinden inşa edilen bu erkek egemenlikli, gerici, cinsiyetçi ve dinci sistem zamanla tüm toplumu köleliğe hapsetti.
Dolayısıyla Jîna gerçeğinde dile gelen tüm İrani halkların özgürlük, eşitlik, demokrasi ve adalet talebidir. İran’da Kürtler, Araplar, Beluciler ve Azeriler; kısacası tüm etnik ve inançsal gruplar ve halklar inkar ediliyor, yok sayılıyor ve meşru talepleri şiddetle karşılık buluyor. Bu anlamda evet Jîna’yı en çok kadınlar sahiplendi, ama kadınlar öncülüğünde halklar Jîna şahsında özgür geleceklerine sahip çıktı. Çünkü gerçekten kadının özgür olmadığı bir ülkede hiç kimse özgür değildir. Dolayısıyla kadın özgürlüğünün öncelenmesi ve tüm İrani halkların “Jin, jiyan, azadî” sloganıyla kendi özgür geleceklerini kadınların özgürlüğünde görmesi çok büyük bir anlam ve derinlik taşıyor. Bu temelde kadın özgürlüğü tüm ülkenin özgürlüğünü şekillendirecek ve geleceğini tayin edecektir. Jîna’dan sonra açığa çıkan ruh, İrani halkların tarihin derinliklerinden süzülüp gelen kadın eksenli direniş, özgürlük, eşitlik ruhudur. Kendi tarihsel kökleriyle, özleriyle, kadına bağlılıklarıyla yeniden daha güçlü buluşmayı amaçlıyorlar. Özgür kadın gerçeğinde özgür toplum ve geleceği inşa etmeyi hedefliyorlar.
Tabii mutlaka görülmesi ve hesaba katılması gereken bir diğer önemli yön de Jîna’nın Kürt olması ve serhildanın çıkış merkezinin Kurdistan olmasıdır. Serhildan Kurdistan’da başladı, ama Tahran, Tebriz, Belucistan ve Ahvaz Kurdistan’ın sesine ses oldu. Bu anlamda Kurdistan İrani diğer tüm halklar için bir çekim ve cezb merkezidir. Dolayısıyla Kürt kadınlarının, halklarının başlattığı serhildan, başkent Tahran başta olmak üzere birçok kente yayıldı ve hala devam ediyor. Kurdistan’ın rolü önemlidir. Kurdistan’ın nasıl bir güç, moral ve motivasyon kaynağı olduğu görülmelidir. Daha da geniş değerlendirilebilir, ama ben asıl özünü ve dayandığı gerçekliği kısaca böyle ifade edebilirim.
‘JIN, JIYAN, AZADÎ’ FORMÜLASYONU ÖZGÜRLÜĞE SEVK EDİYOR
Halklar neden rejim karşıtlığını ve taleplerini ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganıyla ifade etti? Bu sloganın taşıdığı anlam ve İrani halklar üzerinde yarattığı etkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şunu görmek gerekir; Serhildana kalkmış herkes bu slogan etrafından sorgusuz, sualsiz birleşti. İrani halklar ve kadınlar yıllardır içinde bulunmuş oldukları mevcut gerçeklikten nasıl çıkacaklarının formülünü arıyorlardı. Bu anlamda ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganı başta kadınlar olmak üzere İrani tüm halkların nasıl bir gelecek öngördüklerinin, amaçladıklarının ifadesi oldu. Yine ‘Jin Jiyan Azadî’ formülasyonu aynı zamanda Aryeni halkların ortak kültür, dil ve toplumsal tarihinin ifadesidir. Dolayısıyla İran ve Rojhilat Kurdistan’ında yediden yetmişe herkes bu slogan etrafında birleşti, ayaklandı. Çünkü İran’da kadın, yaşam ve özgürlük yok; şimdi önce kadın kimliği, varlığı özgür, eşit ilkeler temelinde kabullenilecek, sonra yaşam bu ilkeler, kadın gerçeği etrafında örülecek ve özgürlük bunların oluşmasıyla yaşanılacak.
Şimdi ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganı ve dayandığı ideolojik, felsefik gerçekliğe yönelik de saldırılar var, çarpıtmalar var. Özünden boşaltmaya dönük yaklaşımlar, propaganda faaliyetleri var. Kendilerini alternatif ve opozisyon olarak tanımlayan bazı güçler ve İran rejimi de ‘‘Jin, jiyan, azadî’ formülasyonuna saldırıyor, özünü çarpıtmaya çalışıyor. Bunlara karşı mücadele de ‘Jin, jiyan, azadî’ felsefesine, ideolojik gerçeğine inanan herkes için önemli bir görevdir. Dolayısıyla kaynağına daima işaret etmek, dayandığı felsefik ve ideolojik gerçekliği doğru ifade etmek, kavratmak gerekir. Önder Apo, Kürt Kadın Özgürlük Hareketini ve kadın militan gerçekliğini ‘Jin Jîyan Azadî’ formülasyonu üzerinden oluşturdu. Kadın Özgürlük Hareketi’nin felsefik ve ideolojik dayanağı, kaynağı haline getirdi.
Elbette ‘bir sihirli formül’ olarak ilk ifade eden Önder Apo oldu. 50 yılı aşkın bir süredir Kurdistan’ın dört parçasında hem Kürt Özgürlük Hareketi’ni hem Kadın Özgürlük Hareketi’ni bu felsefik ve ideolojik yaklaşım üzerinden şekillendiriyor, oluşturuyor ve yapılandırıyor. Demokratik Ekolojik Kadın Özgürlükçü Toplum Paradigması’nın dayadığı öz de ‘Jin, jiyan, azadî’ formülasyonudur. Dolayısıyla kapitalist modernite ve ulus devlet yapılanmalarının dünya genelinde içinde bulunmuş olduğu toplumsal, ekonomik, ekolojik, askeri, siyasal tüm sorunların da çözüm anahtarıdır. Bu sorunların içinden nasıl çıkılacağının arayışı içerisinde olan herkesin adeta pusulasıdır, yol göstericisidir. Bu yüzden herkes ifade ediyor, sahipleniyor. Önder Apo Kürt Kadın Özgürlük Hareketi militanlarını da 24 Haziran 2013 yılında ifade ettiği şu formülasyonla “Sizler ‘Jin, jiyan, azadî’ sihirli formülünü öğretmeye ve tesil etmeye devam etmelisiniz” diyerek bir anlamda görevlendirdi, sorumluluk altına koydu. Hem kendilerini bu formülasyon etrafında oluşturmaları hem de bu formülasyonu tüm Kurdistan, Ortadoğu ve dünyaya yaymaları, taşımaları ve 21’inci yüzyıl özgürlük, eşitlik temelinde inşa etme ve kadın özgürlük yüzyılı haline getirme görevi verdi. KJAR öncülüğünde oluşan Rojhilat Kürt Kadın Özgürlük Hareketi de bu ideolojik ve felsefik gerçeğe dayanıyor. İran rejimi aslında bu sloganı ilk kez duymuyor, bu sloganın taşıdığı ruh ile ilk kez karşılaşmıyor. Jin Jiyan Azadî sloganını İran zindanlarının duvarlarına ilk yazan da Şirin Elemhuli yoldaşımızdı. Bu anlamda yarattığı ve taşıdığı anlam herkesi adate büyülercesine özgürlüğe taşırıyor. Özgürlük yoluna sevk ediyor. Son olarak sorunuza şunu da ifade etmek istiyorum, dünyada yükselen kadın özgürlük mücadelesine Kürt kadınlarının dört parça Kurdistan’da cinsiyetçiliğe, milliyetçiliğe ve dinciliğe karşı verdiği mücadele büyük bir etkide bulunuyor, tüm dünya kadınlarına yol gösteriyor. Kürt kadınlarının mücadele öncülüğü bu anlamda evrenselleşiyor.
KARŞIMIZDA 43 YILLIK ERKEK EGEMENLİKLİ GERİCİ BİR REJİM VAR
İran’da yaşanan tüm devrim süreçlerinin öncü ve dinamik gücü hep kadınlardı, bu öncülük bugün devam ediyor. Kadınlar ne istiyor? Neden bu kadar öfkeli ve rejimin yıkılması gerektiğini haykırıyorlar?
Önemli bir soru ve önemli olduğu kadar da kadınların taleplerini doğru ifade etmeyi gerekli kılıyor. Kadınlar mevcut totaliter, cinsiyetçi, antidemokratik İran rejimine karşı öfkelerini, isyanlarını saçlarını keserek, hicaplarını atarak ortaya koydu. Ancak bu öfkenin kaynağını doğru tanımlamak, isyanın çıkış noktasını doğru ifade etmek de gerekiyor. Kadın var İran’da da ama oldukça nesnelleştirilmiştir. İradesi ve varlığı erkek egemenlikli cinsiyetçi sistem tarafından haps edilmiştir, yok sayılmıştır. Kadın özgürlüğü de tekil değildir, toplumsal bir gerçeğe, özgürlüğe de aynı zamanda tekabül ediyor. İran rejiminin hicapta esnetmeye gitmesi ya da Geştê Erşat (Ahlak Polisleri) kurumunu revize etmesiyle kadınların özgürlük talepleri son bulmayacaktır. Anayasada kadın hakları lehine reformlara gidilmeden, sistemin bir bütün erkek egemenlikli, dinci, cinsiyetçi yüzü değiştirilmeden özgürlük talepleri son bulmayacaktır. Dolayısıyla zihinsel ve paradigma değişimine gidilmesi gerekiyor. Bu elbette kolay olmayacak. Karşımızda 43 yıllık erkek egemenlikli gerici bir rejim var. Kendisini ekonomik, siyasi, toplumsal ve kültürel olarak oldukça kurumsallaştırmıştır. Bu kurumsal gerçeklik temelinde sömürüyü sistematik hale getiriyor ve meşrulaştırıyor. İnancı, dili, kültürü ve etnik kimliği temelinde ötekileştirilen kadınlar ve halklar gerçekliğine zülüm ediyor, baskı ve her türlü şiddeti reva görüyor.
Kadınlar toplum ve halk gerçekliklerinden ayrıştırılamaz, kopartılamaz. Dolayısıyla kadın gerçeği halk ve toplum gerçekliğiyle bir bütünlük arz ediyor. Kadınların talep ettiği eşitlik, özgürlük talebi bu anlamda Kürt, Azeri, Beluci ve Arap halklarının da talepleridir. Şimdi şu önemli bir sorudur; değişim hangi yönde gerçekleşirse talepler doğru karşılık bulur? Ne palyatif çözümler ne de kapitalist sistem eksenli dönüşüm ve değişimler açığa çıkan özgürlük taleplerine yanıt olmayacaktır. Çünkü kapitalist sistemin içinde bulunmuş olduğu durum bugün bir kriz ve kaos hali. Liberal yaşam ve ulus devlet yapılanması Ortadoğu ve dünyada açığa çıkan, siyasal, toplumsal, kültürel, ekonomik, ekolojik ve askeri sorunlara çözüm üretmediği gibi daha da derinleştiriyor.
İnsanlığın ahlaki ve kültürel değerleri bu sistem tarafından büyük bir saldırı altında. Dolayısıyla komünal demokratik kültür ve değerler öncü alınarak, demokratik ulusun inşası hedeflenerek değişime gitmek gerekiyor. Kuşkusuz bu değişime yol açacak dinamik güç ve gerçek odaklar kadınlar ve halklardır. Onların yürüttüğü mücadelenin seyri bu sürecin demokratik ve özgürlük lehine işlemesinde belirleyici olacaktır. Kadınlar kesinlikle umudunu kaybetmemeli ve direnişin mutlaka sonuç alması gerektiği konusunda iddialı ve kararlı olmalıdır. Kuşkusuz ağır bedeller ödeniyor, ama sonuç alıncaya kadar direniş sürmelidir. Kadınlar öncülüğünde halkların yakalamış olduğu ortak direniş ruhu korunmalı ve daha da geliştirilmelidir. Kadınlar öncülüğünde halkların taleplerini bu temelde okumak, görmek ve değerlendirmek gerekir.
HALKLAR ÇÖZÜMÜ İÇ DİNAMİKLERDE GÖRÜYOR
Sizce çözüm nedir, çözüm önerileriniz nelerdir?
Kadın öncülüğündeki özgürlük devrimi serhildanı 40 gününü geride bıraktı. Kadınlar ve halklar ısrarlı ve değişim, çözüm gerçekleşmeden sokakları, meydanları terk etmeyeceklerini ifade ediyorlar. İran rejiminin bugüne kadar taleplere vermiş olduğu cevap şiddet temelinde oldu. Yüzleri aşan insanı katletti ve binlerce insan şu an işkence hanelerde, gözaltında. Bu şiddet ve saldırı gerçeğine rağmen kadınların ve halkların bundan sonra geri adım atacağını sanmıyorum. Çünkü her türlü bedeli göze alarak ayaktalar. Zaten şu ana kadar olanlar bu gerçeğe işaret ediyor. O zaman sorduğunuz gibi çözüm nasıl ve nerede aranmalı, gerçek çözüm ne olmalı? Bu konuda güçlerin üzerine düşen sorumluluklar var. Siyasal, toplumsal örgütlenmeler, oluşumlar, yapılanmalar kadar rejimin de sorumlulukları var.
Ülkeyi sürekli çatışmanın, şiddetin ve savaşın hakim olduğu bir atmosferde tutmak, rejime kazandırmayacaktır. Ortadoğu’da daha önce yaşananları, gerçekleşenleri mutlaka hesaba katmalıdır. Suriye ve Irak en somut örneklerdir. Bu ülkelerde olanlardan ders çıkarmalıdır. Dolayısıyla halkın taleplerini dinlemeye, anlamaya ve halkın talepleri doğrultusunda demokratik bir değişim ve dönüşüme evrilmeyi kabullenmelidir. Dikkat edilirse halklar da taleplerinin karşılık bulması için dışarıdan herhangi bir güce çağrıda bulunmadı ve bulunmuyor. Çünkü kapitalist ulus devletçi güçlerin müdahale ettiği ülke gerçekliklerinin nasıl bir hal aldığını gördü; her anlamdaki istikrarsızlık, yıkım ve süreklileşen savaş bu ülkelerin neredeyse değişmeyen kaderi haline geldi. Dolayısıyla çözümün iç dinamiklerde olduğunu görüyor ve buna dayanıyor.
Bu arada Azeriler, Araplar, Farslar, Belucilerin, Kürtlerin ana sloganlarından biri “birbirimizin dayanağı, destekçisi bizleriz” ifadesini taşıyan sloganlar. İran rejimi halkların, toplumların ve kadınların taleplerine bu gerçekliği görerek yaklaşmak durumundadır. İran kapitalist uluslararası güçlerin tümünün kendisine karşı düşmanlık yaptığını, İran’ı yok etme, bitirme hedefi taşıdığını, dolayısıyla hem içeride hem de dışarıda bu güçlerle savaş ve mücadele halinde olduğunu belirtmektir. Bu temelde de Lübnan, Yemen, Irak, Suriye, Afganistan gibi ülkelerde devam eden savaşın hep önemli bir parçası oldu.
İRAN DIŞARIDA SAVAŞARAK KAVGAYI UZAK TUTACAĞINI SANDI
İran düşmanı olarak tanımladığı güçlerle hep bu sahalarda savaştı ve böyle yaparak aslında savaşı, kavgayı İran’ın içinden uzak tutacağını sandı, sanıyor. Bu konuda büyük bir yanılgı içerisinde olduğunu belirtmek gerekiyor. Bugün yaşananlar da bunu doğruluyor. Çünkü mevcut İran rejimiyle asıl sorun ve çatışma halinde olanlar İrani halklar. İç dinamikler hareketlenmeden, mevcut sistemde sarsıntı yaratacak girişimlerde bulunmadan bir ülkenin dış müdahalelere açık hale gelmesi mümkün değil.
Dolayısıyla dış güçlerin nasıl bir düşmanlık beslediğini, nasıl bir düşmanca tutum içinde olduğunu ve iç dinamikleri de bu dış güçlerin yönlendirdiğini propaganda etmekten ziyade, toplumsal muhalefetin, iç dinamiklerin ne istediğine kulak vermesi gerekir. Çünkü demokratik ve özgürlük temelinde değişim talep edenler İrani halklar. İran’ın toplumsal ve kültürel değerlerini taşıyan, tarihten günümüze kadar en güçlü şekilde temsil eden, koruyan halklardır. Bu halklar ülkelerini, topraklarını herkesten daha çok seviyor ve korumayı amaçlıyor. Dikkat edilirse diktatöre ölüm sloganları attıkları kadar, Amerika ve İsrail karşıtlıklarını ifade eden sloganlar da attılar. Dünyayı hegemonyası altına alan emperyal sistemi de kabul etmediklerini, buna karşı olduklarını sürekli ifade ettiler. Dolayısıyla İran rejimi soruna böyle bakmalı ve çözüm konusunda İrani halkların taleplerini karşılamaya açık olmalıdır.
Bir diğer önemli husus kendilerini reformist olarak tanımlayan güç, oluşum ve yapılanmaların öngörmüş oldukları çözümlerdir. Bu güçlerin yaklaşımlarını değerlendirmek gerekir. İran’ı 1979 devrimine götüren süreci, nedenleri iyi sorgulamak, yeterli ders ve sonuçları çıkartmak gerekir. Bugün nasıl halklar ve kadınlar mevcut rejim gerçekliğinin antidemokratik uygulamalarına ve sistemsel gerçekliğine karşıysa, 1979 öncesi süreçte de mevcut iktidarın siyasetine, politikasına karşı ayaklandı ve özgürlük talep etti. Toplumsal, siyasal ve ekonomik anlamdaki eşitsizliklere, adaletsizliklere karşı çıktı. Toplumu ve halkları ayrıştıran, kutuplaştıran, ülkenin ekonomik kaynaklarını sömüren ve belli bir zümrenin hizmetine süren anlayışa karşı ayaklandı. İşçiler, emekçiler, kadınlar ve halklar kapitalist modernitenin emek sömürüsüne, toplumun ahlaki ve politik değerlerini dejenere eden, içini boşaltan, kadın varlığını iradesizleştiren, metalaştıran, sömüren politikalarına karşı direndi. Bunları değiştirmek için mücadele etti. Dolayısıyla çözüm kapatilast modernist güçlerin öngörmüş olduğu oryantalist yaklaşımla sağlanamaz. Kapitalizmin kendisi Ortadoğu’da ve dünya genelinde bir sistemsel çıkmaz halindeyken, kriz içindeyken bu sistemin öngörmüş olduğu çözümleri alternatif çözüm olarak kabul etmek, buna sarılmak sonuç alıcı olmayacaktır. Bu anlamda kendilerini reformist olarak tanımlayan güçlerin mevcut durumda öngörmüş oldukları çözüm İrani halklar tarafından kabullenilmeyecek ve sahiplenilmeyecektir. Dolayısıyla kendileri de bu gerçeği görmeli ve bu yanılgılı yaklaşımdan kurtulmalıdırlar.
YEREL YÖNETİMLER VE İDARELER OLUŞTURULMALI
Biz öngörmüş olduğumuz çözümü; üçüncü yol ve çizgi olarak tanımlıyoruz. Bu çizgiyi temsil eden güçler kadınların özgürlük, demokrasi ve eşitlik talepleriyle öncülük ettiği halkların demokratik ve özgürlük ittifakıdır, cephesidir. PJAK ve KODAR olarak daha önce çözüme dair yol haritamızı ve çözüm önerimizi sunduk. Kadınların ve halkların bugün haykırdığı talepler bizim de öngördüğümüz çözüm önerileridir. Daha da somutlaştıracak olursak, ülkenin anayasası demokratik kriterler temelinde yeniden ele alınmalıdır. İran’da yaşayan kültürel, inançsal ve etnik tüm yapılar ve halkların varlığı, kimliği, eşitlik, özgürlük ve demokrasi temelinde anayasal güvenceye kavuşturmalıdır. İran’ın toprak bütünlüğünü koruma temelinde yerel yönetimlerin ve idarelerin oluşturulması ve güçlendirilmesi gerekir. Ülkenin siyasi, ekonomik, toplumsal ve diğer tüm alanlarda kendisini özgür, eşit bir temelinde ifade ve temsil etmek için kadınların hakları anayasal güvence altına alınmalıdır. Toplumun ve ülkenin en dinamik ve öncü gücü olan gençliğin de iradesi esas alınmalı, ülkenin özgür geleceğinin inşa edici gücü olarak kabul edilmeli ve bu temelde yaklaşım gösterilmelidir.
HALKIMIZIN ÖZGÜR GELECEĞİ İÇİN TÜM GÜÇLERLE İTTİFAKA HAZIRIZ
Son olarak tabii Kürtler İran’da önemli bir dinamik ve değişimin ana gövdesi. Bu süreçte Kürt siyasi partiler, hareket ve oluşumlar nasıl hareket etmeli? Sizin bu konudaki yaklaşımınız nedir?
Şimdi dünyanın gözü İran ve Rojhilat Kurdistan’ında yaşanan gelişmelerde. Kabul etmek gerekir ki kadınlarla birlikte ülkenin en önemli öncü gücü Kürtlerdir. Dünya halkları İrani kadınların özgürlük mücadelesine umut bağladığı kadar İrani halklar ve dünya halkları da özgürlük geleceklerini Kürtlerin yürüttüğü mücadelede görüyor. Dolayısıyla dar milliyetçi siyaset ve yaklaşımlarla bu beklenti ve taleplere cevap olunamaz. Bu sürece dar milliyetçi, hizipçi temelde yaklaşan güçler kaybeder. Bu anlayışla ne mücadele yürütebilirler ne de siyaset yapabilirler. Doğru bir ulusal siyaset yürütülür ve bu temelde projeler sunulursa İrani tüm halklar tarafından kabul görür.
Fars halkı gösteriler boyunca ‘Kurdistan Kurdistan İran’ın gözü ve ışığısın’ sloganı attı. Azeriler ‘Kurdistan ayakta, Azerbaycan desteğidir’ sloganı attı. Yine Beluciler de Kurdistan’a öncülük rolü atfettiğini ifade eden sloganlar attı, çağrılarda bulundu. Dolayısıyla bu sürecin kadınlar ve halklar lehine amacına ulaşması ve başarı kazanması Kurdistan’ın oynayacağı rolle bağlantılıdır. Kurdistan ve Kürt halkı da, yine Kurdistani tüm partiler de bu gerçeği görerek hareket etmeli. Modernist, reformist çözüm, siyaset ve politikadan uzak durulmalıdır. Demokratik ulusun inşası hedeflenmeli, ulusal birlik ve ittifak oluşumlarına da bu yaklaşımla gidilmelidir. Demokratik kültür ve değerler temelinde halklarla ortak ve birlikte yaşam esas alınmalı ve bunu güçlendirecek çözümler geliştirilmelidir.
Kürt partilerin ortaklaşması için daha önce 10 maddelik bir proje sunduk. Son olarak tüm Kürt güçlerinin Mahabad’ta ilan edilen Kürt Cumhuriyeti’nin bayrağı altında birleşmesi, mücadele etmesi gerektiğini ifade eden ve 11 maddeden oluşan bir öneri belgesi sunduk. Halkımızın özgür geleceği ve taleplerini mücadelenin ana ekseni haline getiren tüm güçlerle ittifak yapmaya hazır olduğumuzu ve bu konuda proje sahibi olduğumuzu belirtmek istiyorum. Biz kendi öz gücümüze dayanan bir parti ve hareketiz. Öz gücümüzü halkımızdan ve Önder Apo’nun paradigmasından alıyoruz. Önderliğimizin paradigması aynı zamanda yol haritamızdır. Bu paradigmayı yaşamsallaştırmanın, sistemsel bir yapılanmaya kavuştarmanın öncü ve yürütücü gücüyüz. Bu misyonla hareket ediyoruz ve başta kadınlar ve Kürt halkı olmak üzere tüm İrani halklara karşı görev ve sorumluluklarımızın bilincinde olarak hareket edeceğimizi belirtiyorum.
KAYNAK: ANF/ BEHDİNAN
YORUM GÖNDER