ELLİNCİ YIL BİLDİRGESİ (2.BÖLÜM)
3-49 YILIN KAZANDIRDIKLARI
Buraya kadar Önderliksel Doğuş sürecini ve 49 yılın amansız mücadelesini özetlemeye çalıştık. Yaşanan sömürgeci ve soykırımcı saldırılarla birlikte yaşanan gelişmeleri de kısaca ifade ettik. Kuşkusuz geçen 49 yılın Kürt insanına, toplumuna ve insanlığa kazandırdığı çok şey var. Her şeyden önce, geçen 49 yılda Kürdistan, Türkiye ve dünyada tartışılan en önemli konuların başında Önder Apo ve PKK gerçeğinin geldiğini çok iyi biliyoruz. Önümüzdeki ellinci yılda söz konusu tartışmaların çok daha gelişeceği ve de daha anlamlı hale geleceği de açıktır. Çünkü kapitalist modernite hastalıkları her geçen gün artmakta, iktidarcı ve devletçi sistem tam bir çözülüşü ve çöküşü yaşamaktadır. Bunun karşısında Kürdistan’da gelişen ve Önder Apo tarafından formüle edilen alternatif kadar etkili ve bütünlüklü bir çözüm yolu ve modeli yoktur. Bu da bütün dikkatleri Önder Apo gerçeği ve Kürdistan Özgürlük Devrimi üzerinde yoğunlaştırmaktadır. Söz konusu yoğunlaşma önümüzdeki süreçte çok daha fazla artacaktır.
Kuşkusuz geçen 49 yılda Önder Apo ve PKK gerçeğinin Kürt halkına, Ortadoğu halklarına ve insanlığa kazandırdıklarını bütün yönleri ve ayrıntılarıyla burada anlatamayız. Ama bu 49 yılın ortaya çıkardığı en önemli gelişmeler ve yarattığı kazanımlar üzerinde durmak da elbette önemlidir. Hiç kuşkusuz Kürdistan’da Önderliksel doğuş başlı başına bir devrimdir, özgür insan devrimidir ve bu temelde Kürt toplumunda yeni bir devrimsel sürecin başladığına işaret etmektedir. Dolayısıyla Kürdistan’da 49 yıldır bir devrim, özgürlük devrimi yaşanmaktadır. Biz buna Apocu Özgürlük Devrimi diyoruz. Önder Apo bu devrimi ‘Hakikat Devrimi’ olarak tanımladı. Hakikat Devriminin de bir zihniyet ve yaşam tarzı devrimi olduğunu belirtti. Demek ki Kürdistan’da 49 yıldır bir zihniyet ve yaşam tarzı değişimi yaşanıyor. Eski olan, sömürgeci-soykırımcı güçlere ve işbirlikçilerine ait olan zihniyet ve yaşam tarzı yıkılıyor, yerine Apocu zihniyet ve yaşam tarzı inşa oluyor. İşte en başta bu hususlar üzerinde durmak ve bu temelde ortaya çıkan yeni gelişmeleri değerlendirmek kuşkusuz en önemli şeydir.
Açık ki bu çerçevede 49 yıldır Kürt insanında ve toplumunda yaşanan çok önemli değişiklikler ve gelişmeler vardır. İçinde yaşarken bunlar pek fazla görünmeyebilir, ancak böyle bir değişim ve gelişmenin yaşandığı kesindir. 49 yıl öncesine göre kadın-erkek Kürt insanının ve toplumunun zihniyetinde, değer yargılarında, düşünce yapısında, ret ve kabul ölçülerinde, ahlaki ve kültürel yapısında, cesaret ve fedakarlık durumunda çok önemli ve anlamlı değişiklikler yaşanmıştır. Bunlar istediğimiz düzeyde olmayabilir, yine yanlış bulduğumuz birçok özellik de hala yaşanıyor olabilir; ancak bütün bunlar Kürdistan’da yaşanan büyük hakikat devrimini gölgelemez.
Kuşkusuz Önder Apo ve PKK’nin Kürt insanında ve toplumunda yarattığı değişiklikleri gözlerken, en başta ruhta, duyguda, düşüncede, davranışta, sosyal ilişkilerde, değer önceliklerinde ortaya çıkan değişikliklere bakmamız gerekir. Çünkü Kürdistan’da paradigmasal düzeyde bir devrimci değişim yaşanmaktadır. Örneğin geçen 49 yıl içinde kültürel soykırımın etkilerinde çok önemli bir değişiklik olmuştur. 49 yıl öncenin aşırı bireyci, aileci, umutsuz, öngörüsüz, bilinçsiz, iradesiz, örgütsüz, çekingen, ürkek Kürt insanı gitmiş, yerine ulusal ve toplumsal değerlere daha çok önem ve öncelik veren, özgürlük ruhu, bilinci, iradesi, ahlakı, kültürü yüksek, cesur ve fedakar Kürt insanı ortaya çıkmıştır. Özgürlükçü ve demokratik zihniyete ve davranışa sahip yeni bir Kürt uluslaşması ve toplumsallaşması gelişmiştir. Yurtseverlik ölçüleri gelişmiş, yeni bir yurtseverlik anlayışı ve düzeyi ortaya çıkmıştır.
Elbette toplumsal değişimi gözlemenin en belirgin ve somut alanı kadında yaşanandır. Çünkü bir toplumda kadının durumu, o toplumun gerçek durumunu yansıtır. Konuya bu noktadan baktığımızda Önder Apo ve PKK ile Kürt kadınında ve dolayısıyla Kürt toplumunda bireysel ve ulusal düzeyde ortaya çıkan değişim ve gelişimi çok daha iyi görürüz. 49 yıl öncesiyle bugünkü Kürt kadını arasında dağlar kadar fark vardır. Kırk dokuz yıl önce evinden çıkamayan ve toplumsal faaliyete katılamayan Kürt kadını, bugün tarihin en anlamlı ve derin bir özgürlük devrimini yaşamaktadır. İleri düzeyde bilinçli ve örgütlüdür. Toplumsal ve siyasal yaşama öncü düzeyinde katılmaktadır. Kendi özgün örgütlenmesini ve öz savunmasını geliştirmiştir. Kadının kendisine ve toplumun kadına dönük bakışında ve değer yargılarında çok köklü değişiklikler olmuştur. ‘Kadının yeri evidir’ diyen Kürt toplumu ve erkeğinden, kadın yönetiminde yaşayan ve kadın komutasında savaşan bir toplumsal yapıya ve erkek gerçeğine gelinmiştir. Kadının bilinci, örgütlülüğü, kendine güveni, cesaret ve fedakarlığı yeni toplumun ölçülerini belirlemektedir. Bu temelde kadın ölçülerine dayalı bir özgür yaşam gerçeği oluşmakta ve yeni özgür birey ve demokratik toplum oluşmaktadır. Özgür kadın ve özgür erkek şekillenmektedir.
Kürt bireyinde ve toplumunda değişimin gözlendiği en önemli bir husus da eleştiri ve özeleştiri durumudur. Geçmişin kaskatı ve kavgacı bireyi gitmiş, yerine toplumsal değerlere dayalı eleştiri ve özeleştiri yapan birey ve toplum ortaya çıkmıştır. Önder Apo ve PKK öncülüğünde hem bir eleştiri gücü ve hem de bir özeleştiri kültürü gelişmiştir. Yaşam ve mücadelede içine düştüğü hata ve eksikliği gören, kabul eden, özeleştiri ile onları değiştirme gücü gösteren bilinçli ve esnek insan yapısı ortaya çıkmıştır. Geçmişi eleştirirken Önder Apo, ‘bir tavuk için komşusunu gözünü kırpmadan vuran, ancak vatan ve özgürlük için elini bile oynatmayan insan’ gerçeğinden söz ederdi. Şimdi komşusuyla birleşen, bir araya gelen, vatan ve özgürlük sorunlarını tartışan, ortak örgütlenme ve eylem içine giren bir insan gerçeğinin ortaya çıkmış olduğu açıktır. Böylece Kürt insanının değer yargıları, yaşam ve çalışma ahlakı ciddi bir değişim yaşamıştır. Bireyde daha çok toplumsal bilinç ve sorumluluk duygusu gelişmiştir. Bütün bunları yeni insan, yeni toplum olarak tanımlamak gerekir.
Kuşkusuz toplumdaki bütün bu değişimin yönünü, ilke ve ölçülerini Önder Apo gerçeği belirlemektedir. Dolayısıyla 49 yılın en önemli gelişmesi olarak, Kürt toplumunun ezici çoğunluğunca kabul gören ve bugün tüm halklara ve ezilenlere yayılan Apocu Önderlik Gerçeğini görmek gerekir. Çok açık ki PKK bir Önderlik hareketidir; Önder Apo etrafında doğup gelişen ve bugüne ulaşan, bütün ilke ve ölçülerini Önderlikten alan bir harekettir. Kürt aydın-gençliği Önder Apo şahsında bir özgürlük önderini yaratarak, tarihi en önemli gelişmeyi ortaya çıkarmıştır. Bu çerçevede Apocu Önderliksel Doğuş da başlangıç itibarıyla esas olarak ulusal karakterli bir önderliktir. Zaten başka türlü olması da beklenemez.
Önder Apo 1973 Newroz’undaki çıkışını önderlik görevlerinin boşluğuna ve doldurulması gerektiğine, katledilen Türkiye devrimci hareketinin önderleri olan Mahir Çayan, Deniz Gezmiş ve İbrahim Kaypakkaya’nın anısına sahip çıkma amacına dayandırmıştır. Daha sonra Kürdistan’a yönelim olmuş, ‘Haki Karer’in anısının örgütlenmesi’ dediği PKK’yi geliştirmiştir. 1979 yılının temmuz başında Ortadoğu sahasına çıkış yaptıktan sonra da Lübnan-Filistin sahasında yaptığı çalışmalarla 12 Eylül faşist-askeri rejimine karşı PKK’yi bir gerilla partisi haline getirmiştir. Birinci Önderliksel Doğuş esas olarak teorik bilinç ve ideolojik-politik çizgi yaratmayı ifade ederken, İkinci Önderliksel Doğuş esas olarak askeri çizginin ve gerillanın geliştirilmesine dayanmıştır. Her iki Önderliksel süreç de esas olarak ulusal çerçevededir. Fakat bunların Kürdistan ve bu temelde insanlık açısından anlamı ve değeri tarihseldir.
Önder Apo’nun gerçekleştirdiği daha derin Önderliksel Doğuş, kuşkusuz İmralı sürecinde gerçekleştirdiği paradigma değişiminin yarattığı Üçüncü Doğuştur. Böyle bir düşünsel yoğunlaşmada en önemli rolü reel sosyalizmin çözülüşü ile uluslararası komplo saldırısının oynadığı açıktır. 1970’lerin başında Kürt halkının yaşadığı sorunlar karşısında içine girdiği özeleştirel yoğunlaşma, bu kez tüm insanlığın yaşadıkları karşısında içine girilen bir özeleştirel yoğunlaşma olmuştur. Dolayısıyla ortaya çıkan sonuç da tüm insanlığı ilgilendirmiş, bütün ezilenlerin özgürlük ve kurtuluş sorunlarını çözmeyi içermiş, böylece Üçüncü Önderliksel Doğuş evrensel olmuştur. Uluslararası gericilik komplocu saldırıyla Kürt Özgürlük Önderini etkisiz kılmak isterken, bu sefer bütün ezilenlere kurtuluş ve özgürlük yolunu gösteren bir önderlikle karşı karşıya gelmiştir.
Açık ki Birinci Önderliksel Doğuşun kilit kavramı ‘Sömürgecilik’ ve İkinci Önderliksel Doğuşun kilit kavramı da ‘Gerilla’ olurken, Üçüncü Önderliksel Doğuşun kilit kavramı ise ‘Demokratikleşme’ olmuştur. ‘Kürdistan sömürgedir’ tespitiyle ortaya çıkartılan teorik ve programsal gelişme, ‘Gerilla direnişi’ tespitiyle stratejik ve taktik çizgiye kavuşmuştur. ‘Demokratik çözüm’ tespiti ise uluslararası komploya karşı mücadelenin teori ve taktiği ile Kürt sorununu çözüme kavuşturmanın yeni tarzını ortaya çıkarmıştır. Kapitalist modernite koşullarında Kürt sorununun çözümü için geçerli görülen bu tarz, başta kadın sorunu olmak üzere tüm toplumsal sorunların da çözüm modeli haline getirilmiştir.
Önder Apo, söz konusu tespit temelinde toplumu ve tarihsel toplum gelişimini yeniden değerlendirmiştir. İktidar ve devlet dışında toplumun öz yönetimi olarak ‘Demokratik yönetimi’ tanımlamıştır. Bu temelde devlet olmayan yönetim olarak ‘Demokratik konfederalizmi’ ve sorunların toplumsal tabana dayalı çözüm modeli olarak ‘Demokratik özerkliği’ ifade etmiştir. Özgürlük, farklılıklara dayalı eşitlik ve dayanışma ilkelerini esas alan sosyalizmin, baskı ve sömürü aracı olan iktidar ve devlet ile gerçekleştirilemeyeceğini değerlendirerek, ‘Demokratik sosyalizmi’ tanımlamış ve böylece özgürlük ve eşitlik mücadelesinde yaşanan amaç-araç çelişkisini çözerek, amaç-araç uyumunu ortaya çıkarmıştır. Bütün bunlar temelinde ‘Kapitalist moderniteye’ karşı ‘Demokratik moderniteyi’ tanımlamış, PKK’yi iktidar ve devlet eksenli bir parti olmaktan çıkartarak, kadın özgürlüğüne ve toplumsal ekolojiye dayalı demokratik toplumcu bir parti haline getirmiştir.
İmralı koşullarında Önder Apo’nun yaşadığı söz konusu derin özeleştirel yoğunlaşma ve sorgulama, bir yandan PKK’yi mevcut iktidar ve devlet sistemini aşar ve bu temelde uluslararası komploya karşı başarı çizgisinde mücadele eder konuma getirirken, diğer yandan da iktidar ve devlet sisteminin ortaya çıkardığı tüm toplumsal sorunlar için demokratik çözümün teori, program ve stratejisini yaratarak bütün ezilenlerin kurtuluş ve özgürleşme yolunu göstermiştir. Böylece hem PKK köklü bir değişim, dönüşüm ve yenilenme yaşamış ve hem de Önder Apo tüm ezilenlerin kurtuluş yolunu göstererek evrenselleşmiştir. Başlangıçta Kürt işçi sınıfının ve ulusunun önderi olarak gerçekleşen çıkış, Üçüncü Doğuşla tüm ezilenlerin önderi haline gelmiştir. Kürtler için tarihi bir gelişme olan Önderliksel Doğuş, bu sefer tüm ezilenler için tarihi bir gelişme ve kazanım olmuştur. Söz konusu Önderliksel gelişme küresel düzeyde her gün, her yıl etkisini daha fazla hissettirmektedir ve 21. yüzyıl Apocu Önderlik yüzyılı olmaya başlamıştır.
Kuşkusuz tarihi Önderliksel Doğuş ve Hakikat Devriminin gelişimi ile birlikte geçen 49 yılda yaratılan en temel bir kazanım da parti ve gerilla öncülüğüdür. Çok açık ki, PKK ve PAJK, Apocu çizginin örgütlü ve eylemli kılınmasıdır. Gerilla da böyle bir partileşmenin fedai militan çizgisini ve tarzını ifade etmektedir. Yani PKK ve PAJK öncülüğü, fedai militan gerilla hareketi olarak örgütlenmekte, bilinç ve pratik olarak Kürt halkının ve kadınlarının temel öz savunma gücü ve öncülüğü olmaktadır. Halkın ve kadınların öz savunması fedai militan gerilla ile parti öncülüğüne kavuşmaktadır.
Dikkat edilirse, PKK ve PAJK’ta somutlaşan devrimci ölçüler çok yüksektir, fedai militan çizgidedir. Her ne kadar adları parti olsa da, sağı ve soluyla günümüz dünyasında var olan partilerden temelde farklıdırlar ve yeni türden bir parti öncülüğünü ifade etmektedirler. Yine HPG ve YJA-Star’da somutlaşan gerilla gerçeği fedai özgürlük çizgisindedir ve tarih boyunca var olmuş gerilla gerçekliklerinden farklıdır. Bu durumun da çok iyi görülmesi ve anlaşılması gerekir. Kürdistan’da sürekli gelişme sağlayan ve yenilmez olan parti ve gerilla gerçeği böyle ortaya çıkmıştır. Söz konusu bu gerçekliğe dönük dıştan ve içten ne kadar dayatmada bulunulur ve saldırılırsa saldırılsın, söz konusu parti ve gerilla gerçeğini ve onun özünü oluşturan fedai militan çizgiyi hiçbir güç yok edemeyecektir.
1990’larda başlayıp gelişen Ulusal Diriliş Devriminin Kürt toplumunun var oluşu ve demokratik uluslaşması açısından taşıdığı tarihi önem üzerinde daha önce kısaca durduk. Bu da 49 yılın en önemli ve etkisi sürekli olan gelişme ve kazanımlarından biridir. Yine bu süreçle birlikte Kadın Özgürlük Devriminin başlamış olduğunu da ifade ettik. Bu iki devrim Apocu Hakikat Devriminin pratikleşmesini ifade ediyor ve günümüzde Rojava Özgürlük Devriminde somutlaşıyor. Özellikle Kadın Özgürlük Devrimi, tarihin en derin ve etkili özgürlük devrimi olarak sürekli yaşanacak bir devrimsel gerçeklik olarak kendini ortaya koyuyor.
Erkek egemen zihniyet ve siyasetin ortaya çıkardığı en vahşi baskı ve sömürü yöntemi olan kapitalist modernite sisteminin krizi ve kaosu derinleştikçe, tüm ezilen kesimlerle birlikte en başta da kadınların söz konusu bu sisteme karşı özgürlük ve eşitlik mücadeleleri gelişiyor. Kürtler gibi, kapitalist sistemle en karşıt olan bir toplumsal kesimin de kadınlar olduğu daha net açığa çıkıyor. Bu da dünyanın dört bir yanında kadın bilinçlenmesi, örgütlenmesini ve eylemini geliştiriyor. 21. yüzyılın kadın yüzyılı olduğunu ve bu gerçeğin daha çok gelişeceğini günümüzde birçok çevre söylüyor ve kabul ediyor. Kuşkusuz böyle bir gelişmede de Kürt kadınları ve Özgür Kadın Hareketi öncü düzeyinde yer alıyor. Kürdistan Özgür Kadın Hareketi ve onun öncülüğünde gelişen Kürdistan Özgürlük Devrimi günümüzde başta kadınlar olmak üzere tüm ezilen insanlık için moral güç ve ilham kaynağı oluyor; Kürdistan’daki mücadele herkese umut, coşku ve heyecan veriyor.
Kuşkusuz bu duruma Kürdistan Özgür Kadın Hareketinin erkek egemen zihniyet ve sistemden köklü kopuşu, özgür kadın etrafında örülen bir özgür yaşamı hedeflemesi ve devrim çizgisinde gelişmesi yol açıyor. Kadına dayatılan kölelik sisteminin derinliği ile kadın kurtuluşunun zihniyet, teori, program, strateji ve tarzını en güçlü bir biçimde Önder Apo ortaya koymuş bulunuyor. Dolayısıyla Kürdistan’daki Kadın Özgürlük Devrimi sağlam teorik temellere, güçlü ve somut bir programa, pratikte uygulanabilirliği kanıtlanmış strateji ve taktiklere sahiptir. PAJK, KJK ve YJA-STAR gibi öncü ve somut örgütsel yapısı mevcuttur. Binlerce kahraman şehidi vardır ve zor koşullarda ortaya çıkartılan büyük bir tecrübe birikimi söz konusudur. 49 yıllık mucizevi mücadelenin ortaya çıkardığı en büyük ve etkili kazanımlarından biri olmaktadır. Daha şimdiden Apocu Özgürlük Devrimini yenilmez kılan ve tüm insanlığa yayan temel gelişme ve hareket konumundadır. Bu durumun önümüzdeki süreçte çok daha güçlenerek devam edeceği açıkça görülmektedir.
Elbette 49 yılın yarattığı direnişçilik de en büyük kazanımlardan biri olmaktadır. Soykırımın yarattığı teslimiyet, reformizm, boyun eğmecilik kırılmış, kahramanlık çizgisinde bir direnişçi tutum, cesaret, fedakarlık ve bir direniş kültürü yaratılmıştır. Önder Apo’nun eleştirdiği vatan ve özgürlük için kılını kıpırdatmayan Kürtlük aşılarak, fedai çizgisinde yaşayan ve savaşan on binlerce militan ve yeni bir halk gerçeği ortaya çıkartılmıştır. Fedai çizgisi temelinde Kürdistan’da devrimciliğin ve yurtseverliğin ölçüleri yükseltilmiştir. Ülke ve toplum karşısında sorumluluk duyan, bu temelde düşünüp mücadele eden insan gerçeği açığa çıkartılmıştır.
Çok açık ki, PKK özgürlük çizgisinde olduğu kadar ulusal çizgide de bir kahramanlık hareketidir. Elli bini aşan kahraman şehidi vardır. Hiçbir örgütün yapamadığını yapmış, 12 Eylül faşist-askeri darbesine karşı 14 Temmuz Ölüm Orucu eyleminde somutlaşan 1982 Büyük Zindan Direnişini geliştirmiştir. Yine başka örgütler adım atamazken, 15 Ağustos Gerilla Atılımını PKK başlatmış ve başarmıştır. Topyekun faşist-soykırımcı saldırıya ve uluslararası komplo saldırısına karşı 24 yıldır PKK ve Kürt halkı direnmiştir. Kısaca tarihi zindan direnişi, 15 Ağustos Gerilla Atılımı ve komploya karşı direnişin ortaya çıkardığı bir kahramanlık çizgisi ve direniş kültürü söz konusudur. Artık hiçbir güç bu direniş ruhunu kıramaz ve direniş kültürünü yok edemez.
49 Yıllık Önderlik ve PKK mücadelesinin Kürdistan, Türkiye, Ortadoğu ve dünyada yol açtığı önemli ve kalıcı siyasi gelişmeler de söz konusudur. Güney Kürdistan’da oluşan Kürt siyasi statüsünün PKK mücadelesinin dolaylı sonucu olarak ortaya çıktığı açıktır. Bazıları bunu kabul etmese ve bu temelde gerçeği tersyüz etmeye çalışsa da gerçek budur. Söz konusu statü PKK’ye karşı savaşmak temelinde oluşturulmuş ve TC Devleti de bu temelde ‘evet’ demiştir. Diğer yandan, Rojava Özgürlük Devrimi PKK mücadelesinin doğrudan sonucu olarak gerçekleşmiş ve bugüne gelmiştir. Bu devrimin Önder Apo’nun yürüttüğü yirmi yıllık çalışmanın birikimi üzerinde gerçekleştiği ve her bakımdan Önderlik ve PKK etkisiyle yürüdüğü ve Demokratik Modernite Çizgisini esas aldığı açıktır. Ayrıca Şengal’de DAİŞ soykırımını önleyerek Êzidi Kürt toplumunun demokratik özerk yaşamını geliştiren, Maxmur’da DAİŞ’i durdurarak Güney Kürdistan’ı DAİŞ’ten koruyan da PKK’dir. Yine Kuzey Kürdistan’da ulusal diriliş devrimini gerçekleştirerek demokratik ulus toplumunu ve demokratik siyaseti ortaya çıkaran da PKK mücadelesi olmuştur.
Önder Apo ve PKK’nin Türkiye, Ortadoğu ve dünyadaki etkileri teorik ve pratik olmak üzere iki boyutludur. Önder Apo’nun geliştirdiği Demokratik Modernite Kuramı ve demokratik sosyalizm çizgisi söz konusu bu alanlarda her geçen gün daha fazla yayılmaktadır. Geçmişe dair anlaşılır ve geleceğe dönük çözümleyici karakteriyle Önder Apo’nun geliştirdiği yeni paradigmaya ilgi artmaktadır. Özellikle Türk ve Arap aydınları üzerindeki etkisi fazladır ve dünya ölçüsünde de söz konusu durum gelişmektedir. Apocu çizgi, Kürdistan’da olduğu gibi Türkiye, Ortadoğu ve dünyada da yeni bir aydınlanma geliştirmektedir. Özellikle tarih boyunca insanlığın geliştirdiği tüm düşünce sistemlerinin olumlu yanlarını alarak yeni bir sentez yaratmış olması, adeta herkesin kendini içinde görmesine ve dolayısıyla benimsemesine yol açmaktadır.
Çok açık ki, Kürdistan Özgürlük Devrimi Demokratik Türkiye Devriminin somut bir parçasıdır. Kürdistan özgürlük mücadelesi her yönüyle Türkiye demokrasi mücadelesi olma özelliği taşımaktadır. Kısaca Kürt özgürlüğü ile Türkiye demokratikleşmesi kopmaz bağlarla birbirine bağlıdır. Aralarındaki ilişki stratejiktir. Dolayısıyla Kürdistan’da özgürlük adına sağlanan her gelişme, aynı zamanda Türkiye demokratikleşmesi için de yaratılmış bir gelişme olmaktadır. Aynı durum tüm Ortadoğu ve dünya için de geçerlidir. ‘Özgür Kürdistan Demokratik Türkiye’ formülü, benzer biçimde Ortadoğu ve dünya için de geçerli olmaktadır. Kürt özgürlüğüne dayanmadan Ortadoğu ve dünyada gerçek demokratikleşme olmaz. Bu durum, Kürt sorununun bölgesel ve küresel karakteriyle de bağlantılıdır. Nitekim özgürlük yönünde Kürdistan’da yaşanan her gelişmenin Ortadoğu ve dünyadaki demokratikleştirici etkisi hemen ortaya çıkmaktadır.
Kuşkusuz bu duruma pozitif yönden ideolojik boyut yol açmaktadır. Ancak politik olarak da, Kürdistan üzerinde sömürgeci-soykırımcı egemenlik yürüten ulus-devletlerin zayıflaması, Ortadoğu’nun siyasi statükosunu ve küresel kapitalist modernite sistemini hemen etkilemektedir. Kürdistan’da zayıflayan sömürgeci-soykırımcı egemenlik, Ortadoğu ve dünyada zayıflayan ulus-devletçi sistem olmaktadır. Bu anlamda PKK’nin hem Kürdistan’daki işbirlikçiliği ve hem de faşist-soykırımcı egemenliği ağır darbeleyen ve temellerinden sarsarak ciddi biçimde zayıflatan bir pratiği geçen 49 yıl içinde etkili bir düzeyde yaşanmıştır. Açık ki bu durum Türkiye’deki faşist-oligarşik diktatörlüğü ciddi biçimde zayıflatmış ve AKP-MHP faşizmini yıkılma noktasına getirmiştir. Ortadoğu’da kapitalist sistemin yarattığı ulus-devlet milliyetçiliğine çok ciddi bir darbe vurmuştur. ‘Arap baharı’ denen halk direniş sürecinin bu durumla bağı başattır. Küresel kapitalist sistemin Kürdistan’da var ettiği sömürgeci-soykırımcı sisteme karşı gelişen Kürt Direnişi, Arap sahasında yaratılan ulus-devlet diktatörlüklerine karşı ayaklanmalar biçiminde ortaya çıktı demek hatalı değildir.
Bu durumu küresel kapitalist sistemin Ortadoğu’da yürüttüğü Üçüncü Dünya Savaşı içinde çok daha somut olarak gözlemlemek mümkündür. 1990’ların başında ‘Çekiç Güç Operasyonu’ ile PKK’nin Güney Kürdistan’a girişinin engellenip Kuzey Kürdistan’da kuşatılmaya çalışılması bu amaçlıdır. Kapitalist sistem tarafından bölgeye yeni bir müdahalede bulunulurken, karmaşık ortamdan PKK’nin yararlanması ve tüm Kürdistan’a yayılarak bölgesel bir demokratik devrimi hareketlendirmesi bu biçimde önlenmek istenmiştir. Zaten uluslararası komplonun da bu temelde geliştirildiği ve 15 Şubat’ta Önder Apo’nun “ABD’nin Bağdat’a müdahalesinde TC’nin ABD’ye destek vermesi karşılığında teslim edildiği” net olarak bilinmektedir. Aslında Önder Apo’nun gücünden ve yönetim etkinliğinden korkulmuştur. Önder Apo yönetimken ABD tarafından Bağdat müdahalesi yapılamamıştır. Böyle bir durumda PKK’nin Güney Kürdistan’a ve Irak’a yayılacağından korku duyulmuş, bu temelde saldırı önce uluslararası komplo biçiminde Önder Apo’ya yapılmıştır.
PKK şimdiye kadarki mücadelesiyle küresel kapitalist sistemin yarattığı mevcut Ortadoğu statükosunu ve egemenliğini teşhir etmiş, Ortadoğu’yu daha çok parçalamaya çalışan müdahalesini de zayıflatmıştır. Fakat söz konusu bu gerici müdahaleleri tümden yenilgiye uğratmayı da henüz tam başaramamıştır. Bu da PKK’nin zayıflığı ve Apocu çizgiyi tam başarıyla pratiğe geçirememesi sonucunda olmuştur. PKK’yi zayıflatan Önder Apo’ya yönelik uluslararası komplo saldırısı da zaten bu amaçla geliştirilmiştir. Bunlar anlaşıldıkça PKK’nin zayıflıkları aşılmakta ve PKK etkili mücadele ettikçe de Demokratik Ortadoğu Mücadelesi ile Küresel Demokrasi Mücadelesi daha çok gelişmektedir. Ellinci mücadele yılı bu yönlü gelişmeleri çok daha fazla ve somut bir biçimde ortaya çıkartacaktır.
4-50. YILIN GÖREVLERİ
Hareket, halk ve dostlarımız olarak Ellinci Önderlik ve Parti Yılına “Dem Dema Azadiyê ye” hamlesi ile giriyoruz. Böyle bir hamle ile devrimci halk savaşı stratejimizi zafere taşımak istiyoruz. Bu temelde AKP-MHP faşizmini yıkmayı, İmralı işkence ve tecrit sistemini parçalamayı, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü temelinde Kürdistan’ı özgür, Türkiye ve Ortadoğu’yu demokratik hale getirmeyi hedefliyoruz. Sağladığımız birikime doğru dayanır ve yaratıcı yöntemlerle mücadele edersek bu hedefleri başaracağımıza da inanıyoruz.
Aslında 23 yıldır yürüttüğümüz mücadele sonucunda uluslararası komplo iyice teşhir oldu ve darbelendi. Dayanağı olan soykırımcı zihniyet ve siyasetin faşist ve insanlık dışı karakteri iyice deşifre edildi. Komployu temsil eden İmralı işkence ve tecrit sisteminin nasıl herkese zarar verdiği kamuoyuna iyi gösterildi. 20 yıldır komployu başarıya götürmesi için görevli olan Tayyip Erdoğan Yönetimi iyice yıprandı ve yıkımın eşiğine geldi. Denize düşenin yılana sarılması misali tutunmak istediği MHP, Tayyip Erdoğan Yönetiminin faşist ve soykırımcı karakterini daha somut ve açık ortaya koydu. Komployu yürütmekteki başarısızlıkları, söz konusu görevi veren ABD ile ilişkilerinin kısmen bozulmasına yol açtı. Böylece komplocu sistem kendi içinde epeyce dağınık, parçalı ve zayıf hale geldi.
Buna karşılık, geçen dönemin zorlu mücadelesi içinde biraz zorlansak ve ağır bedel ödesek de, biz önemli kazanımlar da elde ettik. Her şeyden önce, ciddi bir tecrübe birikimi sağladık. Mücadelenin stratejik ve taktik gereklerine göre kendimizi yenileyip yeniden yapılandırdık. DAİŞ karşısında yürüttüğümüz mücadele, hareketimizi dünya ölçüsünde yaydı ve çok önemli bir noktaya getirdi. AKP-MHP faşizminin ABD ve KDP destekli olarak geliştirdiği imha ve tasfiye planını defalarca boşa çıkardık. En son 2021 yılında kahraman gerilla güçlerimizin Garê, Metîna, Zap ve Avaşîn’de geliştirdiği büyük direniş, kadınlar ve gençler öncülüğünde halkımızın ve dostlarımızın kesilmeyen eylemleri bizi daha güçlü hale getirdi. Sonuçta bu pratiği değerlendiren yıllık yönetim toplantılarımızı da başarıyla yaparak zengin dersleri çıkardık ve ellinci yıla daha güçlü ve hazırlıklı girdik. Bu bakımdan biz çok daha güçlü ve hazırlıklıyız. Dolayısıyla daha güçlü mücadele etme imkanlarına sahibiz.
Bunlar temelinde, ellinci Önderlik ve PKK yılında her şeyden önce Önderlik gerçeğini daha doğru ve derin anlayıp, daha etkili ve başarılı uygulayacağız. Bunu dört parça Kürdistan’da yaptığımız gibi, dünyanın dört bir yanında da yapacağız. Apocu çizgiyi dünya ezilenleri içinde daha fazla yayıp örgüte ve eyleme dönüşmesini sağlayacağız. Çünkü başarılı mücadele etmek ve zafer kazanmak buna bağlıdır. Hem doğru kararlar almak ve hem de yaratıcı uygulamak bu temelde gerçekleşmektedir.
Bu noktada Önderliğe yaklaşımımızın eleştirilmesi ve düzeltilmesi gereken yanları vardır. Evet Önderlik gerçeğine bağlıyız, büyük cesaret ve fedakarlıkla mücadele de ediyoruz. Bu konuda bir kusur yoktur. Fakat bu durum yetmemektedir. Önderliğe doğru katılım, Önderlik gerçeğini doğru anlamak ve başarılı uygulamakla mümkün olur. Bu noktada Önderliği doğru anlama ve başarılı uygulama sorunumuz var. En önemlisi de Önderlik gerçeğini az inceliyoruz. Mevcut inceleme düzeyimiz yetmiyor. Halbuki çok incelememiz, yürüttüğümüz pratiğin Önderlik çizgisine uygun olup olmadığını sürekli tartmamız ve karşılaştığımız sorunlara Önderlik çizgisi temelinde çözüm aramamız gerekir.
Fakat biz çoğunlukla böyle yapmıyoruz ve bireysel görüşlerimizi öne çıkartıyoruz. Dahası söz konusu bireysel görüşlerde fazla dayatıcı ve ısrarlı da oluyoruz. Yani kolektif çalışmamız ve yoldaşlarımızı dinlememiz zayıf. Mücadelede sürekli olamıyoruz. Sistem içinden sisteme karşı mücadele etme ile sistem içileşmeyi birbirine karıştırıyoruz. Bu da bizi çok fazla sistem içi çözümler aramaya, erken çözüm arayışına girmeye götürüyor. Oysa demokratik çözüm, alternatif sistem yaratmayı ve egemen sistemle sürekli bir mücadele içinde olmayı gerektiriyor. Tabii bunu uygun yol ve yöntemlerle yapmamız da gerekiyor. Bunlar temelinde düzeltme yaparak, Apocu Hakikat Devriminin başaran profesyonel kadro ve yurtseverleri haline gelmemiz gerekiyor.
Açık ki devrimci halk savaşı stratejisi temelinde “Dem Dema Azadiyê ye” hamlesini yürütüyoruz. Bu çerçevede başarmak için önümüze koymuş olduğumuz hedefler nettir. AKP-MHP faşizmini yıkacağız. İmralı işkence ve tecrit sistemini parçalayıp Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlayacağız. Kürdistan’ı özgür, Türkiye ve Ortadoğu’yu demokratik hale getireceğiz. Bunlar oldukça somut ve net görevlerdir. O halde dört parça Kürdistan’da ve yurtdışındaki tüm çalışmalarımızın bu görevlerin başarısına kilitlenmesi lazım. Tüm ideolojik, siyasi, toplumsal, askeri çalışmalarımız, kadın ve gençlik faaliyetlerimiz bu görevleri yürütmeye ve başarmaya kilitlenmek durumundadır. Planlarımızı bu amaçlar doğrultusunda yapmalıyız ve farklı görevleri gündemimize almamalıyız.
Diğer yandan, söz konusu görevleri devrimci halk savaşı stratejisi temelindeki topyekun direnişle ancak başarabileceğimiz, farklı mücadele yöntemleriyle başarının söz konusu olmayacağı da açıktır. Demek ki söz konusu amaçlarımızı ancak devrimci halk savaşı stratejisiyle başarabiliriz. O halde temel mücadele biçimimiz devrimci halk savaşıdır. Her yerdeki çalışmamızın ve mücadelemizin buna uygun olması ve devrimci halk savaşı stratejisinin başarısını hedeflemesi gerekir. Devrimci halk savaşı temelindeki mücadele ile söz konusu hamlesel görevlerimizi başarmayı esas almalıyız. Başka türlü doğru ve yeterli yaklaşım olmaz. Bazen devrimci halk savaşı stratejisine göre, bazen de başka stratejilere göre mücadele edemeyiz. Birimiz bu stratejiyi esas alırken, bir başkamız farklı bir strateji temelinde çalışıp mücadele edemez. Pratikteki parçalılık ve zayıflık bir de bu nedenle ortaya çıkmaktadır.
Demek ki her alanda yürüttüğümüz çalışma ve mücadeleyi hem hamle amaçlarında ve hem de devrimci halk savaşı yönteminde birleştirmemiz gerekir. Bütün alanlardaki devrimci çalışma ve mücadelemizi devrimci halk savaşının gereklerine göre, onu başarıya taşımaya bağlı, onu yürüten ve destekleyen konumda geliştirmemiz gerekir. Ayrımsız bütün çalışma ve mücadelemiz bu temelde olmak ve amaçlar doğrultusunda stratejinin gereklerine göre gelişmek zorundadır. ‘Bu stratejide savaş var, oysa ben propaganda ya da kitle çalışması yapıyorum’ diyerek kendimizi strateji dışı tutamayız. Tüm ideolojik, askeri, siyasi, toplumsal çalışma ve mücadelemizi söz konusu stratejinin gereklerine göre ve onun başarısına hizmet edecek tarzda örgütleyip yürütmek durumundayız.
Bunlar temelinde, en başta kahraman gerilla güçlerimiz fedai gerillacılığın tüm gücünü kullanarak ve gerilla tarzının tüm inceliklerini ve yaratıcılığını göstererek ellinci yıl hamlemize de öncülük edecek ve AKP-MHP faşizmine dağda, ovada ve şehirde, bize saldırdığı her yerde öldürücü darbeler vuracaktır. Halkın öz savunmasını geliştirerek, keşif ve istihbarat faaliyetlerini güçlendirerek faşist-soykırımcı düşmanı olduğu yerde darbeleyip ezecektir. Gençliği daha çok gerillaya ve öz savunmaya çekerek devrimci savaşı her alana yayıp büyütecektir.
Kadın ve gençlik hareketleri öncülüğündeki yurtsever halkımız, dört parça Kürdistan’da ve yurtdışında eğitim ve örgütlenmesini geliştirerek sürekli eylemlilik içinde olacak, yaratıcı eylem biçimleri geliştirerek devrimci savaşımın halk ayağını güçlü ve etkili hale getirecektir. Eğitim ve örgütlenme temelindeki bütün toplumsal inşa faaliyetlerini devrimci halk savaşının gereklerine göre ve öz savunmayı gerçekleştirme temelinde geliştirerek topyekun devrimci direnişi güçlendirecektir. Gençlik ve kadın hareketlerimiz toplumsal harekete başarıyla öncülük ederek, gerillaya katılımları artırma ve direnişi büyütmede rollerini başarıyla oynayacaktır.
Tüm propaganda ve ajitasyon çalışmalarımız, ellinci yıl hamlemiz temelinde bir yandan halkımızın ve dostlarımızın Önderlik çizgisindeki eğitimlerini geliştirir ve başarılı bir ideolojik mücadele yürütürken, diğer yandan özel psikolojik savaşı yenilgiye uğratan ve devrimci savaşın doğru ve etkin propagandasını yapan bir düzeye kendisini ulaştıracaktır.
Sanat ve edebiyat faaliyetlerimiz ellinci yılda en önemli hamlesel pratiği ortaya çıkartarak, bir yandan kültürel soykırım saldırılarına karşı mücadele ederek onları boşa çıkartmayı bilecek, bir yandan da özgürlük devrimimizin büyük ihtiyacı olan kültürel devrimi her boyutta geliştirecektir.
Akademik eğitim ve teorik çalışmalarımız ellinci yılındaki hareketin düzeyini yansıtacak, Önder Apo’nun başlattığı entelektüel devrimi geliştirmek ve yaymak için, mücadelenin ihtiyaç duyduğu kadroları hazırlamak için yeterli bir çalışma düzeyi tutturacaktır.
Şüphesiz ellinci yılın en önemli faaliyetlerinden biri dış ilişki ve ittifak çalışmalarımız olacaktır. Her alanda diplomatik faaliyet yürüten komite ve temsilcilerimiz, başta Türkiye, Suriye, Irak ve İran halklarıyla ilişki, ittifak ve ortak mücadeleyi önemseyecek ve stratejik ittifaklara kadar olabilecek her türlü birlik ve ittifakı ortaya çıkarmaya çalışacaktır. Başta Türk, Arap, Fars, Ermeni ve Süryani halkları olmak üzere bölgenin tüm halklarıyla Demokratik Ortadoğu Birliği faaliyetini her düzeyde geliştirecektir. Yine küresel düzeyde başta kadın ve gençlik hareketleri olmak üzere işçi ve emekçilerle, ekolojist örgüt ve hareketlerle, tüm antifaşist ve antikapitalist güçlerle Küresel Demokrasi Hareketini her düzeyde birlikte geliştirebilmek için ilişki ve ittifak çalışmalarımızı güçlendirecektir. Herkesle taktik ilişkiye açık olacak, devletçi sistem içindeki çelişkilerden yararlanarak AKP-MHP faşizmini teşhir ve tecrit etmeye çalışacaktır.
Tüm parti komite ve örgütlerimiz görev alanlarında ellinci yılın zaferi için gereken her türlü kararı alıp planı yaparak başarılı devrimci pratiği geliştirmede inisiyatifle hareket edecektir.
Bu temelde, başta parti komite ve örgütlerimiz olmak üzere tüm partili yoldaşları, kahraman gerilla güçlerimizi, kadın ve gençlik hareketlerimizi, her kesimden tüm yurtsever halkımızı, ellinci yılına ulaşan Önderlik ve parti gerçeğimizi doğru anlamaya, ellinci yıl görevlerini doğru bilince çıkartıp güçlü sahiplenmeye ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen “Dem Dema Azadiyê ye” hamlemizi ellinci yılda zafere ulaştırmaya çağırıyoruz!
Çok değerli dostlarımız olan Türkiye’nin tüm devrimci ve demokratik güçlerini, kadın ve gençlik hareketlerini, işçi ve emekçi örgütlerini, tüm ezilen halklarını, sömürgeci-soykırımcı TC sistemine ve AKP-MHP faşizmine karşı birleşik devrim mücadelemizi daha da güçlendirmeye, ellinci Önderlik ve parti yılımızda AKP-MHP faşizmini yıkarak Kürt özgürlüğü temelinde Demokratik Türkiye’yi yaratmaya çağırıyoruz!
Başta Araplar olmak üzere Ortadoğu’nun tüm ezilen halklarını, devrimci ve demokratik güçlerini, kadın ve gençlik örgütlerini, antikapitalist ve anti emperyalist çevrelerini, bölgemizdeki yabancı egemenliğe ve işbirlikçi ulus-devlet diktatörlüklerine karşı özgürlük ve demokrasi mücadelesini birlikte yürüterek, halklarımızın özgür ve kardeşçe yaşadığı Demokratik Ortadoğu Konfederalizmini yaratmaya çağırıyoruz!
Dünyanın tüm sosyalist, devrimci ve demokratik güçlerini, kadın ve gençlik örgütlerini, ekolojist hareketlerini, işçi ve emekçi çevrelerini, tüm antikapitalist ve anti emperyalist parti ve örgütlerini, antifaşist demokratik çevrelerini, miadını doldurmuş iktidar ve devlet sistemine ve sürekli hastalık üreten kapitalist modernite düzenine karşı özgürlük, demokrasi ve kardeşlik mücadelesini birlikte yürüterek, içinde herkesin özgür ve demokratik yaşadığı Dünya Demokratik Konfederalizmini yaratmaya çağırıyoruz!
Her yerde ve her türden gericilik korksun, yüzyılın devrimci akımı Apocular geliyor! Apocu Hakikat Devrimi her alana adım adım yayılıyor!
Geçen 49 yılda yaptıklarımız, Ellinci Önderlik ve PKK Yılında yapacaklarımızın aynası oluyor!
Bunlar temelinde, başta Önder Apo olmak üzere tüm partili yoldaşların, yurtsever halkımızın ve devrimci-demokratik dostlarımızın Newroz Özgürlük Bayramlarını bir kez daha kutluyor; Ellinci Önderlik ve Parti Yılını tarihimizin en büyük mücadele ve zafer yılı haline getirmeye çağırıyoruz!”
PKK MERKEZ KOMİTESİ
YORUM GÖNDER