ROJAVA DEVRİMİ’NİN 10’UNCU YIL DÖNÜMÜ (16.BÖLÜM)
YPJ Enternasyonal savaşçısı Ronahi: “Gücümüze güveniyoruz çünkü ne için savaştığımızı biliyoruz”
Rojava Devrimi'nin 10'uncu yıldönümü vesilesiyle YPJ Enternasyonal savaşçısı Ronahi ajansımıza röportaj verdi. Verdiği röportaj da Rojava Devrimi'nin herkes için umut kaynağı olduğunu söyleyen Ronahî; "Rojava'ya geldiğimde derin bir uykudan uyanır gibi oldum." dedi.
Rojava Devrimi nasıl ki Kürdistan halkına umut olduysa Ortadoğu ve dünya halklarına da umut olmaya devam ediyor. Onbinlerce savaşçının DAİŞ çetelerine karşı savaştığı ve büyük bedellerle kazandığı devrim de onlarca enternasyonalist kadın ve erkek savaşçı da yerini aldı. Dünyanın dört bir tarafından gelip bu devrime katılan enternasyonalist savaşçılar umudun Halklar Önderi Abdulla Öcalan’ın paradigması çerçevesinde gelişen Rojava devriminde olduğunu söylüyor.
Ajansımıza röportaj veren YPJ Enternasyonal savaşçısı Ronahi Rojava Devrimiyle birlikte gelişen kadın öncülüğüne değinen Ronahi ” Şehit İvanna’nın, Helin’in, Kobanê’de faşizmin kalbinde, düşmanın kalbinde kendini patlatan ve kendini feda eden Şehit Arin Mirkan’ın izinden yürüyoruz.” dedi.
Röportajın tamamı şu şekilde;
Öncelikle kim olduğunuzu ve buradaki tecrübelerinizi anlatır mısınız?
“Benim adım Ronahî, Alman’ım. Üç yıldır Rojava’dayım ve tabii ki bu yıllar içinde çok şey yaşadım, çok şey öğrendim, çok şey deneyimledim. Sanırım başlangıçta nasıl kollektif yaşanacağını, özellikle kadınlar arasında nasıl kollektif yaşanacağını öğrendim. Bu büyük bir değişiklikti, çünkü evde daha çok kendiniz için yaşıyorsunuz. Elbette askeri eğitim aldım, ancak bunun bir devlet ordusunda hayal edebileceğiniz gibi olmadığını söylemeliyim. Elbette silahları nasıl kullanacağımızı da öğreniyoruz ama her şeyden önce değerleri öğreniyoruz ve çok fazla ideolojik eğitim görüyoruz ve bu nedenle tekniki açıdan öğrendiğimiz her şey, bu değerlerle bağlantılı.
Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum çünkü bu, savaşımızın her zaman meşru savunma ilkesine dayandığı ve sadece silahların basit ve boş bir teknik kullanımı olmadığı anlamına geliyor. Ayrıca kendim için de bazı kavramları tamamen yeniden değerlendirdim. Örneğin, Almanya’da disiplini her zaman şiddetle reddettim, benim için çok otoriter bir kavramdı, devlete itaat etmeniz, okula itaat etmeniz, işinize itaat etmeniz gerektiği anlamına geliyordu, ancak burada disiplinin aslında kendiniz için olduğu kadar başkaları için de ayağa kalkabilmek, değerlere sahip olmak ve sonra kendi yolunuza gitmek ve bunu tutarlı bir şekilde takip etmek anlamına geldiğini öğrendim. Ve hepsinden önemlisi, kendi irademle inanılmaz bir güç geliştirebileceğimi ve gerçekten çok şey başarabileceğimi öğrendim. Daha önce asla düşünemeyeceğim, mümkün olduğunu asla düşünemeyeceğim birçok sınırın üstesinden geldim.
YPJ, ataerkilliğin gerçek yüzünü ve acımasızlığını bilen dünyanın dört bir yanındaki tüm kadınlar için bir umut sembolü haline gelmiştir. YPJ Enternasyonal, dünyanın farklı yerlerinden ve farklı gerçekliklerden gelen, ancak yine de baskıya maruz kalan kadınların bu özgürlük arayışına nasıl yaklaşıyor?
Tabii ki her zaman farklı kültürlerden, geçmişlerden gelen, farklı deneyimleri olan arkadaşlar var ama bence hepimizi burada birleştiren şey, kadınlar olarak bu sömürüyü, acımasızlığı, sistemin alçaltıcılığını biliyor olmamız. Hepimiz bunu ilk elden yaşadık ve bence burada bir araya gelmemizin ve kendi gücümüzü oluşturmamızın temeli de bu. YPJ sadece Kürt kadın hareketinin değil, dünya kadın hareketinin de mirasıdır. İster İspanya’daki Mujeres Libres, ister Güney Amerika’daki Zapatistalar ya da İkinci Dünya Savaşı’ndaki partizanlar olsun, bunların hepsi bugün takip etmeye devam ettiğimiz izlerdir.
Belki bize biraz YPJ Enternasyonalin tarihinden, ne zaman ve hangi temelde, hedefler ve fikirlerle kurulduğundan bahsedebilirsiniz.
Devrimin en başından beri, kadın enternasyonalistler her zaman mücadelenin bir parçası oldular ve 2015 yılında Til Temir’de şehadete ulaşan Şehit Ivana Hofmann gibi savaşta yerlerini aldılar ve bu arada, tam da Türkiye’nin şu anda kanlı terörünü sürdürdüğü yerde ve özellikle Kobanê’deki direnişten sonra, birçok kadın savunma güçlerine katılmak için Rojava’ya geldi. 2017’de YPJ Enternasyonal, sadece kadınların gelebilecekleri, dili tanıyabilecekleri, kültürü tanıyabilecekleri, hareketi tanıyabilecekleri, temel eğitim alabilecekleri ve daha sonra burada devrimde, savunma birimlerinde yerlerini alabilecekleri bir yer yaratmak için kuruldu.
Şimdiye kadar hangi ülkelerden kaç kadın bir araya geldi ve dünya çapındaki kadınların nasıl bir araya gelmesi bekleniyor?
Yıllar içinde buraya tam olarak kaç kadının geldiğini söyleyemem, ancak dünyanın çok farklı yerlerinden buraya yolu düşen pek çok kadın olmuştur. Arjantin’den çeşitli Avrupa ülkelerine, Endonezya’ya kadınlar devrimde yerlerini almak için Rojava’ya gelmeye devam ediyor. Bununla birlikte, daha pek çok kadının değerlerimiz ve kadın savunma birimi fikri konusunda istekli olduğuna, ancak bunu yapmaya cesaret edemediğine de inanıyorum. Bunun nedeni bir yandan devletin, aynı zamanda arkadaşların ve ailenin sürekli olarak “Sen bunu yapamazsın, yeterince güçlü değilsin, bu senin işin değil, başkaları bu iş için çok daha uygun” demesi, ama aynı zamanda bunu kendi içimize de yerleştirmiş olmamız. Bence buradaki pek çok kadın bu güçlü kadınların silahlanıp gelecekleri için savaştıklarını ve kendilerini savunduklarını görüyor ama kendilerinin de bu kadınlar olabileceğini görmüyorlar.
Şunu söylemeliyim ki Rojava’ya geldiğimde derin bir uykudan uyanır gibi oldum. İlk kez bir şekilde kendim de güçlü olabileceğimi, geleceğimi kendim savunabileceğimi, yanımdaki insanlar için ayağa kalkabileceğimi ve içinde yaşamak istediğim bir dünya için bu umudun bir parçası olabileceğimi fark ettim. İşte bu nedenle diyebilirim ki, bu devrime ilgi duyan ve bu paradigmaya ikna olmuş tüm dostlar ve dünyadaki tüm kadınlar buraya gelsin ve bize katılsın. Çünkü burada herkes için bir yer var ve herkes burada kendi gücünü geliştirebilir.
YPJ Enternasyonal’in kuruluşundan bu yana savaşçılar DAİŞ’e ve şimdi de faşist Türk devletine karşı direnişte rollerini oynuyorlar. Gelen ve mücadeleye katılan savaşçılar arasında şehitler var, YPJ Enternasyonal bunu nasıl değerlendiriyor ve DAİŞ’e karşı mücadelede o zaman ile şimdi arasındaki farklar neler?
Evet, her şehidimiz, düşen her arkadaşımız bizim için mücadelemizin, direnişimizin ve bize miras bırakılan bir yolun sembolüdür. Çünkü onların isteklerini, hayallerini yerine getirmek artık bizim yükümlülüğümüzde. Bu onlara verdiğimiz bir sözdür ve ayrıca hareket için her şehit arkadaş kutsaldır ve Ivanna, Şehid Helin, Şehid Lêgerin gibi burada şehit düşen birçok enternasyonalistin tüm dünya üzerinde çok büyük bir etkisi olmuştur. Birçok arkadaş bu kadınlar sayesinde, onların izinden gitmek için buraya geldi ve bazıları da yollarına devam etmek için isimlerini buraya yazdırdı.
DAİŞ ve Türkiye konusunda şunu söyleyebilirim ki Türkiye, İslam Devleti’nin bu kanlı politikalarını sürdürmektedir. Bizim için de tamamen aynı zihniyet, tamamen aynı saldırı söz konusu. Bu durum, özellikle Türkiye’nin ne kadar kadın düşmanı olduğu konusunda da açıkça görülebilir. Türkiye sadece İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmekle kalmadı. Bugün, işgal altındaki Efrîn ve Serêkaniyê topraklarında kadınlar her gün kaçırılıyor, tecavüze uğruyor, istismar ediliyor ve katlediliyor. Türkiye, yıllardır dünyanın her yerinde kadın devrimcilere zulmediyor. Sadece Türkiye’de değil, sadece Kürdistan’da değil, Avrupa’da da Şehid Sara, Şehid Leyla ve Şehid Fidan gibi devrimci kadınları katletti.
Bu yıl Rojava devriminin 10. yılını kutluyoruz. Bu 10 yıl, devrimi korumak için verilen mücadeleler ve ağır kavgalarla doluydu. Bu süre zarfında YPJ Enternasyonal’in rolü neydi? YPJ Enternasyonal önümüzdeki 10 yıl içinde nasıl bir rol oynayacak? YPJ Enternasyonal’in, önümüzdeki yıllar için perspektifleri ve yansımaları nelerdir?
Evet, son 10 yılda enternasyonalist kadın arkadaşların devrimin her aşamasında gerçekten yerini aldığını ve rollerini oynadıklarını söyleyebiliriz ve bir güç haline geldik, bu şekilde geliştik ve bu şekilde devam edeceğiz. Burada yaşayan insanların umudu ve hayalleri, barış ve özgürlük içinde bir yaşam umudu, bu hayaller gerçekleşene kadar burada sonuna kadar direneceğimizi ve burada mücadele edeceğimizi kendimize görev edindik. Kürt halkı, Arap halkı, kısacası burada yaşayan insanlar o kadar çok acı, o kadar çok ıstırap gördüler ki, başkaları görmezden gelebilir. Dünya ülkeleri faşist Türkiye ile ittifak yapabilir, biz buradaki acıları biliyoruz, insanların nasıl acı çektiğini görüyoruz, çocukların tekrar tekrar hava saldırılarıyla katledildiğini, evlerin yıkıldığını, geleceklerin yok edildiğini görüyoruz ve bu nedenle bizim için başka bir yol yok. Burada olacağız, burada direneceğiz ve alanlar yeniden özgürleşene kadar burada mücadele edeceğiz ve Türkiye faşizminin bir metre bile daha işgal edilmesine izin vermeyeceğiz.Bu basit bir askeri savaş olarak görülmemelidir, Türkiye’nin burada yaptığı şey bir soykırımdır. Kürt ve Êzîdî halklarına yönelik bir soykırım.
İnanıyorum ki Kürdistan’daki devrim sadece Kürdistan’ı etkilemeyecek, Kürdistan’daki devrim zafere ulaşırsa tüm dünyayı etkileyecek, tüm dünya kazanabileceğimizi, emperyalist, kapitalist güçlere karşı gelebileceğimizi yeniden görecek ve bu umut yeniden somutlaşırsa, yeniden var olursa, o zaman insanlar dünyanın her yerinde ayağa kalkacak ve kendi kaderlerini tayin etmek için, özgürlükleri için yeniden mücadele edecekler.
Kürt halkının kurtuluşu için mücadele ediyoruz ama aynı zamanda kendi geleceğimiz için de mücadele ediyoruz ve şunu söyleyebilirim ki buraya gelmeden önce Abdullah Öcalan’ı okumaya başladım ve bir anda yıllardır kendime sorduğum soruların cevaplarını buldum. İlk defa gerçekten yaşamak istediğim, kendimi içinde bulduğum bir gelecek gördüm. Rêber Apo’nun ideolojisi, felsefesi bütün dünya için, sadece Kürdistan için değil, sadece Ortadoğu için değil, bütün dünya için büyük bir şans.
Türkiye, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik yeni bir geniş çaplı işgal tehdidinde bulunuyor, YPJ Enternasyonal bu tehditleri ve Rojava’nın çeşitli bölgelerine yönelik son dönemde artan saldırıları nasıl değerlendiriyor?
Evet, bu aslında bizim için büyük bir şok değildi çünkü burada her gün hava saldırılarıyla, başka saldırılarla karşılaşıyoruz. Bunun için hazırlandık, bunun için eğitildik. Yeni bir saldırı geliyor olabilir ama biz bunun için eğitildik ve ne tür bir güce sahip olduğumuzu biliyoruz, gücümüze güveniyoruz, yanımızdaki yoldaşlarımızın ve dostlarımızın gücüne güveniyoruz ve bu yüzden cevabımız direniş olacak ve burada sonuna kadar savaşacağız. Bu halkı, bu ülkeyi, bu devrimi savunacağız. Gücümüze güveniyoruz çünkü ne için savaştığımızı biliyoruz ve bizden önceki nice devrimci kadının, Şehit İvanna’nın, Helin’in, Kobanê’de faşizmin kalbinde, düşmanın kalbinde kendini patlatan ve kendini feda eden Şehit Arin Mirkan’ın izinden yürüdüğümüzü biliyoruz. Ya da Efrîn çetelere teslim olmasın diye hayatını feda eden Avesta Xabur. Bence şu anda buradaki hareketle dayanışma içinde olan, harekete sempati duyan her insan bunun bir varlık yokluk mücadelesi olduğunun farkına varmalı.
Erdoğan için savaştan başka bir seçenek yok ve bu bizim için şimdi direnmemiz gerektiği anlamına geliyor ve bu herkes için şimdi ne yaptıklarını, nasıl hareket ettiklerini, kendilerini nasıl konumlandırdıklarını dikkatlice düşünmeleri gerektiği anlamına geliyor. Çünkü şu anda sessiz kalan her kim olursa olsun faşizmi destekliyor demektir. Cevabımız burada olmaktır, cevabımız savaşmaktır, cevabımız devrim kazanana kadar direnmektir.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Buradaki arkadaşlar DAİŞ’e karşı savaştığında tüm dünya minnettar oldu. Şimdi aynı arkadaşlar Türk devletine karşı savaşıyor ve onun için kanlarını veriyor ve tüm dünya görmezden geliyor. Başka tarafa bakmıyor. Türkiye hem insan haklarını, hem de uluslararası hukuku ihlal ediyor ve NATO tarafından destekleniyor ve özellikle Almanya Türkiye’yi diplomatik ilişkilerle, kimyasal silahlarla, tüm silah parçalarıyla ve ayrıca Abdullah Öcalan’ı hala “terörist” olarak tanıyan ve tüm Kürt derneklerine zulmeden ve yasaklayan bir iç politikayla destekliyor. Bence Almanya’dan gelen anti-faşistler olarak bunun çok iyi farkında olmalıyız. Almanya ve Türkiye faşist politikalarına devam etsin, ama bizim için bu, direnişimizi birleştirmemiz gerektiği anlamına geliyor. Mücadelemizin tek ve bir mücadele olduğunu anlamak zorundayız. Kürdistan’daki mücadele ile Almanya’daki anti-faşist mücadele birbirine aittir, birlikte düşünmek zorundayız. Dünyadaki her yoldaşı, her kadını burada bu devrime katılmaya çağırıyorum. Bu sadece YPJ olmak zorunda değil, birçok farklı çalışma var.
Bence bu devrim gerçekten bir gelecek sağlayabilir, barış içinde yaşayabilecek bir dünya, özgürlük içinde yaşayabilecek bir dünya, işte olasılık bu ve bunun farkında olmalıyız ve bu temelde
Bijî Serok Apo!
An Serkeftin An Serkeftin!
ÎLAN KOBANÊ (NÛÇE CİWAN)
YORUM GÖNDER