BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(9.BÖLÜM)
KÜRT TOPLUMSAL ŞEKİLLENMESİ VE SAVAŞ GERÇEKLİĞİ
İşbirlikçi Örgütlenme: Hamidiye Alayları;
Osmanlı Padişahı Abdülhamit’in iktidarını korumak için, hem iç hem de dış güçlere karşı çok kurnazca hile yöntemlerine ve taktiklere başvurduğu bilinmektedir. Sultan Abdülhamit’in bu kurnazca taktiklerini uyguladığı sahalardan biri de Kürdistan’dır. Onun amacı, Kürdistan’daki tüm direniş dinamiklerini ortadan kaldırma ve tersine çevirerek, kendi iktidarının birer dayanağı haline getirmektir. Bu yönüyle bugünkü AKP hükümetine çok benzeyen özellikler taşımaktadır. Kendi Kürt’ünü yaratma politikasıyla koruculuğun geliştirilmesi bu mantık temelinde gerçekleşmiştir. Bunun için ilk başta, o dönemde geniş topraklara hükmeden ve bir takım milli özellikler taşıyan, Kürtlük adına isyanlara bulaşma suçunu işleyen Kürt emirliklerinin (mirlik) zayıflatılması gerekmektedir. Abdülhamit, Kürdistan’da geliştirdiği politikalarla bunu yapar ve yerlerine daha çok alt kademe sayılan aşiret reisliğini öne çıkarır. Zaten aynı dönemde aşiretler üstü bir kurum olan şeyhlik sistemi de toplumda etkinliğini iyice derinleştirmiştir. Sultan Abdulhamit, mirlerin otoritesini zayıflatmada, parçalamada bunu da çok ustaca kullanmıştır. Yapılan, özünde Kürt yerel otoritesini merkezi Osmanlı otoritesi içinde eritme çabasıydı. Geleceğin yeni bir işbirlikçi sınıfı bu temeller üzerinde yükseliyordu. Giderek Osmanlı yönetimi bunlara güç vermiş ve kendine bağlayıcı önlemler almıştır. Kendilerine baş kaldırabilecek şahsiyetlerin gücünü sürgünlerle ya da başka yöntemlerle yok etmiş, ya da etkisiz kılarak doğan boşluğu kendisine bağlı kesimlerle doldurmaya çalışmıştır. Avrupa’da gelişen kapitalizmin giderek emperyal bir sisteme kavuşması, Osmanlı topraklarına dönük politikalara ve bunun Kürdistan’a yansımasının da etkisiyle, Kürdistan’da böl-yönet politikası ilk kez çok güçlü bir şekilde yaşama geçirilmiştir.
1891 yılında kurulan Hamidiye alayları bu politikaları uygulamanın en etkili kurumu olmuştur. Bu alaylar Osmanlı’ya bağlı aşiretler ve Osmanlı’nın yarattığı ağaların hükmettiği kabilelerden oluşturulmuştur. İlk kez Kürtler içerisinde Osmanlı padişahına bağlı askeri birlikler örgütlendirilir. Hamidiye alayları adı altında Kürdistan’da yeni örgütlenmeler geliştirilir. Hamidiye kaymakamları atanır. Kürt toplumunun belli bir kesimi bu sisteme dahil olur. Çok düşürülmüş, bu yolla kendisini toplum üzerinde güç yapmak isteyen çeteleşmiş aşiret reisleri bu sisteme katılır. Böylece bugün de var olan koruculuk sistemi ilk kez Hamidiye alayları biçiminde kurulur. Hamidiye alayları sistemi, Kürdistan’daki toplumsal sistemi alt-üst eden, böylece güç odaklarını zayıflatan ve bölgede Osmanlı lehine denge sağlayan, tamamen ona hizmet eden bir toplumsal düzenin kurulmasını hedefliyordu. Güçlü aşiretlere karşı güçsüz aşiretler silahlandırılarak, diğerlerine karşı güç oluşturulmak isteniyordu. Bu durum küçük ve zayıf aşiretlerin işine geldiği için, onlardaki işbirlikçi-ihanetçi karakteri oldukça geliştiriyordu. Esasında Abdülhamit’in bu politikası derin sinsiliklerle yüklüydü. Ana eksen Kürt aşiretlerini birbirinden uzaklaştırarak, aralarına husumet koyma temelinde çatıştırıp düşmanlaştırarak, yüzyıllarca sürecek kan davalarını geliştirme ekseni üzerine kuruluydu. Kürt aşiretlerin Osmanlı yönetimine karşı kendi aralarında birlik yapmalarını engellemek ve tümüyle Kürt top-
lumunu güçten düşürmek için bu yöntem devreye sokulmuştu.
1891’de sayısı 40 olan Hamidiye alayları, 1893’de 80’i bulmuş ve 63 aşiretten oluşuyordu. İşbirlikçi alayların kurulmasındaki esas amaç, Kürt toplumsal formunu parçalamak, gelişecek Kürt direnişlerini bastırmak ve Ermeni hareketlenmesine karşı kullanmaktı. Bu alaylar yer yer Osmanlı subayları tarafından Ermeni katliamında kullanıldılar. Aynı şekilde Kürt toplumsal yapısını da parçalayan bu alaylar, neden oldukları Kürt iç kavgalarıyla Kürtlerin enerjisini bitiren ve derin toplumsal yaralar açan bir gerçekliğe ve toplumsal bir trajediye yol açmışlardır. Sultan Abdülhamit çok kurnaz bir kişiliktir. Hamidiye alaylarına dahil ettiği Kürt aşiret reislerine silah, insiyatif ve yetki verir, kimisini kaymakam yapar, kimisini değişik askeri rütbelerle terfilendirir. Bir anlamda, daha önce mirlerdeki kendi içindeki bağımsız özerk yapılanma Hamidiye alayları yoluyla devlete bağlı bir yapılanmaya dönüştürülür. Adeta mirlerin iç otoriteleri Hamidiye alaylarına devredilmiştir. Hatta bazılarına daha geniş inisiyatifler de verilmiştir. Buna karşılık bunların Osmanlı’ya karşı herhangi bir başkaldırıya yönelmemesi için Sultan Abdülhamit tedbirler üzerine düşünür. Bu tedbirlerin en önemlisi, “çocuklarınızı getirin, benim çocuklarımla aynı okulda okusunlar” diyerek, Bab-ı Ali okullarına aldığı Kürt feodal ailelerin çocuklarını bir tür rehin gibi elinin altında tutmasıdır. Aynı zamanda bu çocukları Osmanlı zihniyetiyle eğiterek, geleceğe yatırım yapmaktadır. Bu politikayla hem gelişebilecek olası Kürt isyanları karşısında kendine bağladığı aşiret reislerinin çocuklarını rehin almayı, hem de topluma öncülük yapabilecek potansiyeli etkisiz kılmayı esas almıştır. Kürt ileri gelenlerinin çocuklarından, dünyaya bir Osmanlı gibi bakabilen, Osmanlıca düşünebilen kadrolar yetiştirmek temel bir hedefti.
Bu durum Sultan Abdülhamit’in gerçekten de ne kadar kurnazca politikalar ürettiğini gösterirken, bunu kendisine yapılmış en büyük bir iyilik sayarak, balığın oltaya takılması gibi işbirlikçi Kürt aşiret reislerinin de ne kadar aptal olduklarını ortaya koymaktadır. İşbirlikçi aşiret reisleri de kendi çocuklarının padişahın çocuklarıyla aynı okulda okumalarını bir lütuf, bir jest olarak algılamış ve birçoğu çocuklarını İstanbul’a göndermiştir. Bab-ı Ali mekteplerinin esasında Osmanlı saray aydınlanmasını oluşturan okullar olduğu bilinmektedir. Osmanlı bu politikayla istediğini elde etmiştir. Birincisi, bu yolla aşiret reislerinin çocuklarını rehin tutmuştur, ikincisi de bir kısım Kürt egemen sınıfın çocuklarını kendisine göre şekillendirerek, geleceğe hazırlık yapmıştır. Osmanlıların da çok iyi fark ettiği gibi Kürt feodal beyleri çocuklarına oldukça düşkündürler. Çocuğu İstanbul’da okuyan bir aşiret reisinin devlete karşı çıkması mümkün değildir. Bununla birlikte Bab-ı Ali mekteplerinde okutulan bu öğrenciler, Osmanlı kafası ile yetiştirilmiş, milli duygulardan uzak, işbirlikçi karaktere sahip duruşlarıyla Kürdistan’da aydınlanma hareketini boğuntuya getirmiş, bu sahada büyük bir çarpıtmanın yaşanmasına yol açmışlardır. Abdülhamit siyasetinin Kürdistan’daki tahribatları toplumsal ve siyasal açıdan derin yaralar açmış ve günümüze kadar süren bu sürecin etkileri daha sonraki tarihsel aşamalarda çok yönlü bir biçimde kendini hissettirmiştir. Her şeyden önce Hamidiye alayları toplumda büyük bir kaosa yol açar. Çünkü devlete dayanan bu alaya mensup aşiretlerle diğer aşiretlerin kavgaları süreklileşerek gelişir. Bu aşiretler devlet adına hareket ederek, asker ve vergi toplamak istemektedirler. Tabii diğer Kürt aşiretlerinden birçoğu Hamidiye alaylarına mensup aşiretlere boyun eğip asker ve vergi vermek istemez. Bunu yapan Osmanlı askeri olsa, belki çok tepki göstermez. Ama yakın komşu veya muhalif bir aşiretten birisine hiçbir şey vermez, o aşiretin gelip vergi almasını ve çocuklarının asker yapmasını asla kabul etmez, ölümü göze alır yine de geri adım atmaz, hiçbir şey vermez.
Kısacası Osmanlının bu politikası sonuç alır, Kürdistan’da iç çatışma derinleşerek yaygınlaşır. Zaten bu politikanın temel amacı, Kürtleri birbirine kırdırtmak ve parçalanan Kürt’ü hizaya getirerek, Osmanlıya bağlamaktır. Nitekim ortaya çıkardığı sonuç itibariyle de başarılı olmuş ve rolünü oynamış bir sömürgeci siyasettir. Hamidiye alaylarının Kürtler üzerinde geliştirdiği kaos, I. Dünya Savaşı’nın başlangıcına kadar devam etmiştir. 1920’lere kadar Kürdistan boydan boya çatışma sahasıdır. Tüm aşiretlerin birbiriyle kavgaları vardır. Öyle bir ortam yaratılmıştır ki, iki aşiretin bir araya gelme koşulları kalmamıştır. Kürdistan’da aşiretçilik, yerelcilik, mezhepçilik, birbirine düşmanlık ve kan davaları galip gelmiştir. Böyle bir durumda Kürt uluslaşması şurada kalsın, toplum neredeyse yok olmakla yüz yüze kalmıştır.
MURAT KARAYILAN(HEVAL CEMAL)
(9.BÖLÜM)
YORUM GÖNDER