TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (27.BÖLÜM)
20. MİŞTENUR TEPESİ
“Bugün kaybettiğimize üzülmeden her şeyi vermek zorundayız. Ama verdiğimiz şeyler ne kadar çok olursa olsun ağlamamalı, inanmalıyız. Gerçi, bazen başkasının üzüntüsü insana kendininkinden fazla acı verir, ama hepimizin önünde aydınlık bir erek var. Bazıları düşecek, diğerleri ona erişecek.” Jean Lafffitte-Fransız Direniş Romanı
ARİF Kobanê (GÖRÜŞME TARİHİ OCAK 2015)
35 yaşında YPG’li savaşçı. Savaştan önce kültür sanatla uğraşıyordu. Kent savaşı başladığı zaman çocuklarını Türkiye’ye gönderip Kobanê’de savaştı. 3 çocuk babası. Miştenur Tepesi; Kobanê kent merkezi için stratejik bir öneme sahiptir. İnsan buradan kentin her tarafını kontrol edebiliyor. Bizim ağır silahlarımız yoktu. Sadece elimizde keleş vardı. Bisving, doçka ve az sayıda biksilerimiz vardı. Bütün Kobanê kentinde sadece 7 tane doçkamız vardı. Bu kadar ağır silahları olan bir güce karşı Miştenur Tepesi’ni uzun süre koruyamadık. Doçkalarımız sürekli kullanıldığı için bozuluyordu. Onları tamir edip tekrar kullanıyorduk. Özellikle DAİŞ Doğu Cephesi’ne bütün ağır silahlarını, tanklarını getirmişti. Rakka ve Gri Spi’den çok takviye alıyorlardı. Bizim stratejimiz DAİŞ’i kent merkezine çekip burada direnmekti. Efrîn’den, Qamışlo’dan bize sürekli takviye grupları geliyordu. Kent merkezinde direnmenin avantajları çoktu bizim için.
Çünkü sokak sokak, ev ev her yeri biliyoruz. 16 Ekim, kent merkezinde çok büyük saldırının olduğu bir gündü. O gün kent merkezinde çok büyük çatışmalar vardı. O gün hepimiz mevzilerimizde şehit olmak istiyorduk. Çünkü direneceğimiz imkânlarımız kalmamıştı. Bize destek verecek ve moral verecek kimse kalmamıştı. Moralimiz çok bozuktu. Bazı arkadaşlarımız vardı, 2 saat mevzide yatmak istiyordu. Ancak imkân yoktu. Bazı arkadaşlar gelip diyordu, “heval gel iki saat mevzide kal, ben yatayım”. Ama hepimiz aynı durumdaydık. Kimse yatamıyordu. Uykuya hasret kalmıştık. Halkımız bizim gözlerimizin önünde göç etmek zorunda kaldı. Bu kadar acıyı görmek istemiyorduk. Bir an önce savaşalım, DAİŞ’i kovalım, şehit olalım diyorduk. Kobanê halkının aşiret yapısı güçlüdür. Gelenek görenek ve namusuna çok bağlıdır. Büyük bir felaket üzerimize gelmişti. Kendi kendimize moral veriyorduk. Ne kadar imkânımız varsa direnecektik. Ölümden artık korkmuyorduk. Ölümden korksaydık Kuzey Kürdistan’a kaçardık. Zaten iradesine sahip olamayan birçok savaşçı Kuzey Kürdistan’a kaçtı. Bu bir irade savaşıdır.
Bu Kobanê savaşında bir savaşçı olarak söylüyorum, rolünü en iyi oynayan YPJ‘li kadın yoldaşlardı. Kadınlar bu savaşta en ön cephede savaştığı için biz bundan moral alıyorduk. Biz Kobanê halkının burayı terk etmesini istemiyorduk. Biliyorsunuz. YPG-YPJ’nin Serêkaniyê direnişi vardı. El Nusra cephesine karşı YPG-YPJ savaşıyordu. Serêkaniyê halkı kenti terk etmedi. YPJ büyük bir direnç göstererek El Nusra cephesini kentten çıkardı. Bizim güçlerimiz Serêkaniyê’de kent savaşında başarılı oldu. Onun için biz de Kobanê’de aynı şeyi yapabilirdik. DAİŞ’i Kobanê kent merkezine girdikten sonra burada yenebilirdik. Çünkü burası bizim toprağımız.
Ancak DAİŞ kent merkezine girdikten sonra onların ne kadar büyük bir güçle bize saldırdığını gördük. Sanki DAİŞ çeteleri de yıllarca bu kentte kalmış gibi davranıyorlardı. Hatta bazen şöyle düşünüyordum; “bu insanlar Kobanê’yi çok iyi biliyorlar, acaba bu kentte mi yaşamışlardı”. DAİŞ’in savaşta taktikleri çok güçlüydü. Ölümden korkmayan yapıları vardı. Bizlere ulaşıp kendilerini bizde patlatmak istiyorlardı. DAİŞ kafasına sokmuştu. Kobanê’yi alacaktı. Biz de direnmeye karar vermiştik. Savaş çok ağırdı. Bu savaş için ne kadar şey söylesem eksik kalır. Bazen düşünüyorum da bu yaşadıklarım hayal miydi? Ben acaba rüyamı görüyorum? Bu yaşadıklarım gerçek mi? Nasıl bu kadar çok arkadaşım şehit düşmüş, biz sağ kalmıştık? Diyebilirim ki 300-350 arkadaşın cenazesini ben kaldırdım. Bu Kobanê kentinin her taşı, sokağı, caddesi, evi kanla sulanmıştır. Kobanê savaşından önce bir askeri gücümüz vardı.
Ancak sayımız yetersizdi. İstiyorduk ki, Kobanê halkından herkes YPG-YPJ saflarına katılsın. DAİŞ büyük bir güçle bize saldırınca biz de dedik büyük bir güç oluşturalım. Ben kendim 15-16 yıl parti çalışanıyım. Ben kültür sanat çalışmalarını yapıyordum. Savaş ağırlaştığı için kültür sanat çalışmalarımı bıraktım. YPG’ye katıldım. Herkes kendi bölgesinde kendini savunmazsa savaşın ağırlığı üstümüze çöker. Kobanê kent merkezinde yoğun çatışmaların yaşandığı günlerde diyorduk ki; “Kaniya Kurda bölgesini görelim. Başka bir şey istemiyoruz”. DAİŞ Kobanê’de çıkarırsak dünyada DAİŞ kalmaz diye düşünüyorduk. Kendi içimizde moral kaynağı olarak Kobanê kent merkezinin özgürlüğü için bir beklentimiz oluşmuştu. Kaniya Kurda bölgesini aldığımızın zaman çok sevinemedim. Adım adım yürüdüğümüz zaman arkadaşlarımızın şehit düştüğü yerleri görüyorduk. Hepimiz üzgündük.
Oysa Kobanê kent merkezinde Kaniya Kurda bölgesini özgürleştiğimiz zaman Kobanê’nin bütün acıları sanki orada toplanmıştı. Savaşın içindeyken hep moralliydik ve şaka yapıyorduk. Sanki şenlik vardı. DAİŞ’i kent merkezinden çıkardığımız zaman savaşın yorgunluğunu ve acısını yeni hissetmeye başladık. Kobanê’nin acısını yeni hissediyoruz. Küçük eksiklere düştüğümüz zaman şehit arkadaşlarımız aklımıza geliyordu. Şehit arkadaşlarımıza söz vermiştik. Davalarına sadık kalacaktık. Kobanê kenti özgürleştiği zaman, birkaç gün geçtikten sonra savaşın yoğunluğu ve yorgunluğunu iyice hissetmeye başladım. Savaşın içindeyken insan bunun çok farkında olamıyor. Daha sonra onun yorgunluğunu insan hissediyor. Beynim çok yorgun, ne yapacağımı bilmiyorum.
O kadar çok arkadaşımı kaybettim ki bundan sonra isteğim bu halka doğru dürüst bir yöneticilik yapılsın. İyi insanlar hak ettiği yeri alsın. Biz Kobanê’de direndik. Kobanê’nin gözlerimiz önünde harap olduğuna şahit olduk. Biz istiyoruz ki, Kobanê müze olsun, her şey savaştaki gibi kalsın. Şehitlerimizin anıldığı bir yer olsun. Kobanê’yi tekrar olduğu gibi inşa etmek isteyenler yurtsever insanlar değiller. Böyle insanlar şehitlerin kıymetini de bilmiyorlar. Anlamazlar burada ne kadar direndiğimizi. Kuzeyden buraya savaşmaya gelen insanların mal varlıkları çok iyiydi. Ancak gelip Kobanê’de şehit düştüler. Yeni bir Kobanê inşa edelim. Bazı insanlar diyorlar, “eskiden mal varlığımız çoktu”. O tür insanların şehit kanı akıllarına gelmiyor.
Bu insanlara sesleniyorum: “O kadar mal varlığınız vardı. Niye burada kalıp savaşmadınız?” Ailenizden hiçbiri burada kalıp savaşmadı. Kobanêli zengin insanlara sesleniyorum: “Siz niye burada direnmeden çekip gittiniz?” Biz YPG olarak yeni bir Kobanê inşa etmek istiyoruz. Eski Kobanê olduğu gibi kalsın.” DAİŞ, birçok devletin bir araya gelerek oluşturduğu bir yapıdır. Mesela Önderlik diyordu; “Ortadoğu kendini değiştirmezse alt yapısı çözülmeye gider”. Tunus’da Muhammed Buazizi kendini yaktığı zaman bir ateş kıvılcımı oldu. Tunus, Yemen, Mısır, Libya ve Arap devletleri ile Fransa, İngiltere ve Amerika ortaya çıkan isyan dalgasını Suriye’ye çevirdiler.
“Kürtler direnişçi bir halk, DAİŞ’i onların üstüne salalım. DAİŞ’i ancak Kürtler bitirebilir”, diye düşündüler. Onun için DAİŞ gibi bir oluşum ortaya çıktı. Ortadoğu’da niye bu kadar karışıklık Kürtlerin üzerinde. Başka açıklaması olamaz. DAİŞ’i oluşturanlar Kobanê’de DAİŞ’i Kürtler eliyle yok etmek istiyorlar.
RÊNAS MÛSA
YORUM GÖNDER