BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(50.BÖLÜM)
TAKTİKTE TIKANMA SÜRECİNİN GELİŞMESİ
V. Kongre Gerçeği;
1994 yılı aralık ayı başında PKK V. Kongre hazırlıkları başladı. Önderlik, V. Kongre’nin Metina’da yapılmasını istemişti. Ama arazisinin dar olmasından kaynaklı risk doğurma ihtimali yüksekti. Alternatif yer olarak Gare dağları üzerine biraz yoğunlaşıldı, fakat o zamana kadar Gare’yi gören ya da tanıyan arkadaş yoktu. Keşif yapmak amacıyla ilk kez bir grup arkadaş Gare’ye gönderildi. Gare’ye gidip araştırma inceleme yapan grubun getirdiği rapor olumluydu. Fakat o zamana kadar gerillanın Gare’ye girmemesinden kaynaklı ne bir alt yapısı vardı, ne de oradaki halk PKK’yi tanıyordu. Bu nedenle kongrenin Gare’de yapılması bazı sıkıntılara neden olabilirdi. Bütün bu sebeplerden dolayı Haftanin daha uygun görüldü. Kongre çalışmalarına hemen başlandı. İlk önce kongre oturum salonu olarak kullanılacak bir yeraltı mağarası inşa edildi. Bütün bu çalışmalar yapılırken, biz de Gabar, Çırav ve Garisa hattında hareket halindeydik. Fakat kongre hazırlık çalışmaları sorumluluğumuzda geliştiği için oradan yönlendiriyorduk. Kongre delegasyonu yavaş yavaş Haftanin’de toplanmaya başlayınca, biz de aralık başında Haftanin’e doğru yola çıktık. V. Kongre 8 Şubat 1995 yılında, 227 delege ve 80 civarında dinleyici ile Haftanin’de başladı. 22 Şubat’ta ise Abbas arkadaş tarafından yapılan kapanış konuşmasıyla sona erdi. İlk kez en geniş katılımlı kongre gerçekleşiyordu. Abbas ve Karasu arkadaşlar Önderliğin yaptığı çözümlemelerle beraber Önderlik sahasından gelmişlerdi. Önderlik, çözümleme sonuçlarını, kongreye bir politik rapor olarak sunmuştu. Tüm eyaletlerden katılımcılar vardı. Kongre bileşimi zengin ve renkliydi. V. Kongre’nin PKK tarihindeki yeri oldukça belirgindir.
Çünkü Önderliğin 1999’da İmralı sürecinde geliştirdiği değişim dönüşüm çizgisinin başlangıcı esas olarak V. Kongre’ye dayanmaktadır. Gerilla savaşında giderek taktik düzeyde gelişen tıkanmanın yol açtığı ve savaşın kendini tekrar etmesine neden olacak olan sorunlar Önderlik tarafından köklü bir düzeyde çözümlenmişti. Bu açıdan eski yapılanma ve kişilik özellikleriyle bu savaşın daha fazla bir sonuç doğurmayacağını fark ederek, sistem düzeyinde yeniden yapılanmayı geliştirmek istemişti. Çünkü savaş taktiğinde bir daralma yaşanmış, bu daralma da her eyalette kayıplara neden olmuştu. Bu açıdan yürütülen savaşın, tarz, taktik ve yöntemi üzerine yeni bir askeri ve siyasal bakış açısıyla eğilmeyi zorunlu kılmıştı. Tıkanan sürecin önünü açmanın yöntemlerini bulmak hayati bir konu durumundaydı. Önder Apo’nun “yeniden partileşme” olarak tanımladığı bu süreç, sistemsel düzeyde yeniden yapılanma anlamına gelmektedir. Yeniden yapılanma süreci 1994 başlarında III. Ulusal Konferans’la beraber başlatıldı. Partileşme ve ordulaşma önündeki engellerin aşılması, halka yaklaşım ayağının doğru oturtulmasını sağlayacak, savaş ve ordudaki yetersiz yaklaşımları da düzeltmeyi esas alacaktı. Hatta kongre öncesinde Önderlik, “yeniden partileşiyoruz” diyerek, kongrenin şiarını bile belirlemişti. Bu temelde Önderlik V. Kongre’nin önüne yeni bir sürece yol açacak kapsamlı planlama koymuştu. Ancak bu planlamaya karşı dar zihniyet yaklaşımları ve zayıflıktan kaynaklanan anlayışlar da ortaya çıkıyordu. Merkezi düzeyde çalışma yürütmüş komutanın verdikleri özeleştirilerde her eyaletin kendi başına bir parti olduğu gerçeği ortaya çıkıyordu. Eyaletçilik ve bölgeciliğin çok tehlikeli boyutlara vardığı, suni çelişkiler etrafında bir çekişmenin yaşandığı hemen göze çarpıyordu. Bu da partileşme ilkesini oldukça zedeliyordu.
Bu tür tehlikeli anlayışlar çerçevesinde şekillenmiş kişiliklerin eleştiri ile çözümlenmesi kongrenin gündemindeydi. Hemen herkesin bir sınıfsal gerçekliği temsil ettiği, kendine göre bir parti anlayışıyla yola çıktığı, yine kendine özgü yöntemleri tercih etmesi sonucu doğan yöntemler küçük burjuvanın PKK ortamındaki yansıması haline gelmişti. Feodal köylü anlayışın yöntemleri de pek farklı değildi. Özünde orta sınıf bakış açısını temsil eden, örgütte dengeci bir bakış açısını esas alan bu duruş sağlam bir komutalaşmayı geliştirmiyordu. Ordulaşmaya kendini yatırmayan bu tipler savaş sürecine bir şekilde damgasını vurmuş, geri komuta ve savaş tarzının gelişmesine neden olmuştu. Bütün bu geri zihniyet ve anlayışların aşılması doğru yürütülecek ve zaferi yakalayacak bir savaş süreci için bir hayli gerekliydi. V. Kongre’de geçmiş tüm yılların muhasebesini yaparak, hatalardan ders çıkarma eğilimi ağırlık kazanmıştır. Bu eksende kongre “İktidarlaşma Kongresi” ilan edilmiştir. Önder Apo, kongreye sunduğu politik raporunda “nasıl bir iktidar, nasıl bir halk ilişkisi, nasıl bir yönetim?” sorularına verilecek yanıtları da ortaya koyuyordu. Böylece V. Kongre dört yıllık bir planlama çerçevesinde halk iktidarlaşmasını geliştirmekle kendini yükümlü görmüştür. PKK tarihinde V. Kongre’nin önemli bir yeri vardır. Çünkü partimizin kuruluşundan sonra geçen uzun yıllarda dünya, bölge ve Kürdistan’da çok farklı gelişmeler yaşanmıştı. Yaşanan tüm değişimlerin yeniden değerlendirilmesi kadar, sorunların tespiti ve çözüm yöntemine ulaşmak da o kadar önemli olmaktaydı. Kısacası sistemsel, örgütsel ve ordulaşma düzeyinde bir yenilenmeye ihtiyaç vardı. Yenilenme ekseninde parti programı yeniden ele alınarak düzenlendi. Bu açıdan V. Kongre, mücadele tarihinde önemli bir duraktı. Ama ne yazık ki, üstlendiği rol ve misyona uygun yaşanan sorun ve tıkanmaları aştığı söylenemez. Özellikle pratik süreçte bu yetersizlikler daha iyi görülecek ve Önderlik tarafından eleştirilecekti.
Önderliğin dünya ve çağ değerlendirmesi ile parti-iktidar çözümlemesi bugünkü paradigmamıza göre yanlışlıklar içerse de o zamanki koşullarda ihtiyaçlara yanıt verecek düzeyde bir derinliği içermekteydi. Nihayetinde bir arayış vardı. Dogmatizmi aşma çabası da diyebileceğimiz bir arayışın başlangıcı ilk kez V. Kongre belgelerinde somut ifadesini bulmuştur. Ancak Önderliğin geliştirmeye çalıştığı yenilikçi anlayış, komutanın tutucu anlayışlardan oluşan duvarına çarparak, geri dönmüştür. Önderliğin politik raporda açımladığı değişim ve dönüşüm çizgisi kongrede biraz anlama kavuşturulsaydı ve pratikte belli düzeyde somutlaştırılsaydı yeni bir açılıma yol açması kaçınılmaz olurdu. Maalesef anlamına uygun bir yaklaşım geliştirilmedi. Sadece parti programı yenilendi, parti bayrağı değiştirildi ve tüzükte biraz değişiklikler yapıldı. Örgüt sisteminde de genel sekreterlikten genel başkanlık ve başkanlık konseyi sistemine geçildi. Böyle kısmi düzeyde bazı değişiklikler yapıldı ama sürecin karakterine yanıt verebilecek yeniden yapılanmadan uzak kaldı. Çok köklü ve radikal değişim yeteneği gösterilemedi. Kongrenin en önemli perspektiflerinden biri de hareketli savaşı geliştirmenin taktiğini açığa çıkarma yaklaşımıdır. Bunun için “fırtına takımları” türünden bazı taktik açılımların yapılması gerektiği Önderlik tarafından hedeflenmişti. Ancak kongre delegasyonu neyi, nasıl ilk hedef olarak saptayacağını pek kestiremedi. Kongre bileşimi ilk etapta, kongre sürecine kadar yapılamayanları yapmayı önceliğine aldı. Geçmiş süreçte hedeflerin gerçekleşmemesinin nedeni, kadroda varolan geri, dar, komutalaşmama özellikleri ve tereddütlü yaklaşımın olduğu yönünde değerlendirmeler ağırlıktaydı. Bunun üzerine kongre, yüksek bir kararlılığa ulaşarak, geçmiş süreçte yaşanan bu anlayışları mahkum etmişti.
Bu temelde kongre sonrasında bütün komuta kademesine yemin ettirilmişti. Yeminle sorunun çözüleceği, bir anda bıçakla kesilip atılacağı yaklaşımı geliştirilmişti. Kongrede, Önderliğin geliştirmeye çalıştığı paradigmasal bakış açısına yüzeysel yaklaşıldı derken bu durum kastedilmektedir. Halbuki yaşanan sorunlar bu kadar basit değildi. Savaşı bir üst aşamaya taşıma anlamına gelen hareketli savaş taktiğine girmeme gibi ciddi bir yetersizliğin yaşandığı açıktı, tereddütlü bir duruş vardı. Ama yaşanan tereddüt, 1983’teki karakterde değildi. Sorun daha köklüydü. Sığ, dar kişilik yapılanmasının komuta anlayışında yer edinmesiydi. Bu da komutanın savaşı ilerletmesi ve zengin gerilla taktiklerine ulaşması önünde engel teşkil etmişti. Dolayısıyla yaşanan sorunlar yemin etmeyle aşılacak cinsten değildi. Taktik açıdan yaşanan tıkanma aşılmadan ve kişilik düzeyinde darlık, sığlık ve günü kurtarmacı anlayış giderilmeden sorunları geride bırakmak mümkün olmayacaktı. Zira savaşılan sömürgeci ordunun yüzyıllara dayanan bir geçmişi vardır. Tecrübe, birikim ve teknik gelişmişliği karşısında zafer elde etmenin de kolay olmayacağı bilinmektedir. Bu orduyu sadece kararlı bir söz vermekle ya da kararlı bir duruşu sergilemek ve kararlıca savaşmakla aşmak mümkün değildir. Doğal olarak bu orduya karşı zafer elde etmek için çok zengin ve yaratıcı taktiklerin geliştirilmesi bir zorunluluktur. Yaratıcılık, ortak akıl, doğru ve yerinde bir taktik mevzilenme, hareket tarzı ve planlama gerekmektedir. Ancak bu şekilde bir pratik uygulamanın eksiksiz yerine getirilmesiyle zafer imkan dahiline girebilecektir. Kuşkusuz netleştirilmesi gereken en önemli etken, komuta ve savaşçı yapısının bu taktikleri uygulamada ne kadar hazır olup olmadığı hususudur.
Çünkü somut koşulların somut tahliline dayanan gözlem doğru yapılmadan, düşmanı felç edecek bir taktik yenilik geliştirilemez. Diğer önemli bir husus da, V. Kongre’nin bir önceki yılın değerlendirme ve muhasebesini çok doğru yapmamış olmasıydı. Mesela güçlerin yaşadığı sorunlar nelerdir, özellikle çok ağır ve kapsamlı bir savaşı 1994 yılında yaşayan güçlerin içinde bulundukları örgütsel, psikolojik sorunlar nelerdir, düşmanın taktik düzeyinin özellikleri nelerdir, gibi konularda aydınlatıcı ve çözümleyici bir rol oynayamamıştı. Yine bunlara karşı ne tür tedbirler alınabilir konularında ciddi bir yoğunlaşma yaşamamıştı. Sadece “geçen süreçte taktik perspektif neden uygulanamamıştır?” hususu üzerinde durmayla sınırlı kalınmıştı. Koşulları hiç güncellemeden, kalıpçı, şematik ve olduğu gibi ele alan bir bakış açısı bizlerde hakim olmuştu. Alınan karar ve planlamalar da bu düzeyde olmuştu. Nihayetinde pratikten kopuk ve ayakları havada kalan bir planlama geliştirildiği üç-dört ay içerisinde tüm çıplaklığıyla açığa çıkmıştı. Kongrenin kararlı tutumlarından biri de pratikte tahripkar rol oynayanların yargılanmasıdır. Kongre sonrasında pratikleriyle tahribat yapan, örgütü ve dolayısıyla savaş sürecini zorlayan kişiliklerin yargılanmaları yapılarak, pratikleri mahkum edilmiştir. Ferhat, Botan, Bilge, Merwan, Doğan vb kişilikler kongre platformu tarafından yargılanmaya tabi tutulmuş, yeni bir çıkış yapmaları için kişilik çözümlemeleri yapılmış ve bazı cezalar verilmiştir. V. Kongre’nin gerçekleştirdiği en önemli ve en isabetli kararlaşmalardan biri merkez ana karargahın oluşturulmasıdır. Daha önceki süreçlerde savaşı koordine, sevk ve idare edecek, taktikte tıkanıklık yaşanması durumunda müdahaleyle aştırabilecek bir ana karargahın olmaması büyük sorunların doğmasına neden olmuştu. Öteden beri doğal olarak Botan eyaletinin güç düzenleyip eyaletlere göndermesi, eyaletlerdeki güçlerin çekilmesi gibi konularda bir tür doğal ana karargah görevini görme gibi bir durumu vardı. Ama bu resmi bir karargah görevi değildi.
Dolayısıyla Botan eyaleti herhangi bir talimat veremezdi. Daha çok bazı düzenlemelerin yapılmasında ve savaşın sürüklenmesinde doğal bir rolü vardı. Ama savaşı sevk ve idare edecek bir karargaha kesin ihtiyaç vardı. Tarihi fırsatların kaçırılmasında beyin işlevini yürütecek bir organizasyonun olmamasının payı büyüktü. Savaş taktiği ve vuruş düzeyinde eyaletlere yön veren, pratik planlamayı takip eden, Önderlik perspektiflerinin ne kadar uygulanıp uygulanmadığını izleyen ve askeri planlamaları bizzat takip ederek uygulanmasını sağlayan ana karargahın oluşturulması oldukça önemli bir gelişmeydi. Kurumlaşmaya gitmek, örgütsel sistemde açılım yapmak elbette ki önemlidir. Ancak içinin doldurulması ve işlevini yerine getirmesi daha da önemlidir. Ana karargahın bütün gelişmeleri kendinde merkezleştirip tıkatması, kendisini etkisizleştirip eyaletleri kendi haline bırakması da doğru bir yaklaşım olmazdı. Optimal dengenin sağlanmasıyla, eyaletlerin içinde bulunmuş oldukları tıkanıklığı aşmada rol sahibi olmasının faydaları çok olacaktı. Yeni oluşturulan ana karargah, optimal dengeyi yakalayarak, sevk ve idareyi doğru komuta edecek ve savaşta ön açıcı olacak bir yapılanma geliştireceğine, daha sonra adeta eyaletlerle bir çekişme zeminine dönüşen bir oluşuma dönüşmüştür. Dolayısıyla çok önemli gelişmelere yol açabilecek olan merkezileşmenin yanlış işletilmesi nedeniyle istenilen randımanı sağlayamamıştır. Aslında PKK’de daha baştan itibaren sürekli doğru merkezileşme sorunları yaşanmıştır. Çoğunlukla sağlıklı işleyen, ahenkli, uyumlu, yanlışları gideren, eleştiren, doğruyu hakim kıldıran, bu anlamda çalışmalara kadroyu katan, güven veren, hareketi yönlendiren, Önderlikle kadro arasında iyi bir halka olabilen bir merkezileşmeye ulaşılamamıştır. Yetersiz de olsa V. Kongre’de yeni bir sistem inşa edilmiştir.
Merkez Komite ve Başkanlık Konseyi Kurumu oluşturulmuştur. Yine ana karargah, ideolojik, askeri yönetimler ve propaganda birimleri örgütlendirilmiştir. Şüphesiz ki, oluşturulan kurumlar önemli bir düzeyi ifade etmektedir, hatta pratikleştirilseydi önemli gelişmelere de yol açabilirdi. Ama ne yazık ki, sürecin yakıcı ihtiyaçlarına yanıt olabilecek pratik bir sonuç elde edememiştir. Tabii bunun çok çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Eyaletlerde gelişen benmerkezci yaklaşım bunun belirleyici etkenlerinden biridir. Keza, eyaletlerde komuta tarzına egemen olan tekleşme ve yerelci yaklaşım da bütünselliğin gelişmesini engellemiştir. Ana karargah yaşanan engelleri aştırarak, merkezileşmeye gelmeyen tutumları eleştiri temelinde dönüştürme yaklaşımı geliştirme yerine, var olan anlayışlara tepkisel refleksler göstermiştir. Bu yaklaşım, sorunu örgütsel zeminden çıkarmaya, kişiselleştirmeye ve sanki iktidar kavgası varmış gibi bir izlenim yaratmaya yol açmıştır. Sonuçta kadronun kendini katmamasına ve hesapçılığın daha fazla gelişmesine neden olmuştur. Merkezileşme sorunları devam ededursun şekli bir ana karargah oluşumu gelişmiş ama savaşın yaşadığı tıkanıklığı aşma ve yeni taktik açılımlar yapmada rolünü oynayamamıştır. V. Kongre, yine gerilla taktiğini günün koşullarına ihtiyaç verebilecek düzeyde çözümlemeye tabi tutmamıştı. En önemli husus budur. Kongre sonrasında Botan eyaletinde yeni düzenlemeler yapıldı, ama düzenlemeler hemen hemen eskisi gibi kaldı. Bu nedenle Önderlik yapılan düzenlemeleri pek benimsemedi. Esas amaç V. Kongreyi hamlesel eylemlerle pratikleştirmekti. Bu açıdan ilgili komutanın katılımıyla kongre hamlesi gibi bir planlama geliştirildi. Yapılan planlama yine karakol baskınları tarzında tasarlanmıştı. Hatta kongrenin bir hamlesi olarak Botan, Kaşura ve Zağros eyaletlerindeki üç düşman taburunun imha edilmesi temelinde planlama geliştirilmişti.
Dikkat edilirse planlama ve taktikte bir yenilik yoktur. Kongre öncesinde de aynı taktiklerle savaşılıyordu, kongre sonrasında yine aynı taktik esas alındı. Kitabın 5. bölümünde PKK’de uygulanan taktik yetersizlikler genişçe açımlandı. Hatta uygulanan taktiğin hangi nedenlerden ötürü tıkandığı ve kayıplara neden olduğu da geniş değerlendirildi. 1992–93–94 yıllarında yetersiz taktikten dolayı elde edilmesi imkan dahilinde olan bir sürü fırsat değerlendirilemedi. Bu süreçlerde yaşanan yetersizliklerin düzeyine bakılmadan tekrar aynı taktiklere dayalı planlama yapılmıştı. 1994 yılında taktiğin tıkanmasından kaynaklı savaş kısmi bir tekrara dönüşmüştü. Ama tekrara dönüşen savaş gerçekliğine rağmen hala tekrara neden olan taktikte ısrar edilmesi acıydı.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER