MEŞRU SAVUNMA ÇİZGİSİNDE PARTİLEŞMEK (4.BÖLÜM)
2001 yazındaki HPG 1. Konferansında yer aldı ve bu Konferans tarafından HPG Komuta Konseyi üyeliğine seçildi. Zaman zaman Ana Karargâhta, çoğunlukla da HPG’nin Eyalet Karargâhlarında görev ve sorumluluklar üstlendi. Kandil’de, Zagros’ta gerillanın kendini yeniden yapılandırma, eğitme ve hazırlama çalışmalarına katılım gösterdi. Yüzlerce yeni savaşçının eğitiminde ve hazırlanmasında rol oynadı. 1 Haziran Atılımı sürecinin bu hazırlık çalışmalarına Komuta Konseyi üyelerinden birisi olarak nerede kendisine görev düştüyse, örgütsel düzenleme ve karar kendisinden neyi istediyse, orada hiçbir itiraz etmeksizin anladığı, bildiği ve gücü yettiği oranda çalışmak üzere katılım gösterdi. 1 Haziran Atılımı gelişip uzayınca, inkâr ve imha güçlerinin demokratik siyasal çözüme yanaşmayacakları anlaşılınca, düşman cephesi Ağustos 2005’te uluslararası komplo temelinde İmralı süreciyle Önder APO’ya çürütmeyi dayatıp topyekün savaş konsepti temelinde hareketimizin imhası ve tasfiyesini yeniden gerçekleştirme kararlılığına ulaşınca, Adil arkadaş buna karşı en ön safta savaşmak üzere isteğini arttırdı. Zaten aktif savaş katılımında olmak için her zaman önerisi ve talebi vardı. Süreklileşen gerilla direnişi durumunda yeniden sıcak mücadele ortamlarında yer alma istemini sürekli geliştirdi. Bunu adeta bir kesin talep haline de getirdi ve bu temelde 2006 başlarında Botan’a geçti. 2006 ve 2007 yıllarında Gabar’da, Agit diyarında topyekûn savaş konsepti temelinde saldırı yürüten faşist gerici güçlere karşı direniş mücadelesini örgütledi. İki yıl boyunda Gabar’ı hep bir direniş kalesi olarak tuttu.
22 Temmuz 2007 seçimleri ardından yeniden oluşan yönetimin geliştirmeye çalıştığı topyekûn imha ve tasfiye konseptine karşı hareketimizin geliştirdiği ‘Edi Bese’ Kampanyasına gerilla cephesinden en güçlü katılımı gösteren komutan oldu. Gabar’da Adil arkadaş öncülüğünde gelişen direniş, ‘Edi Bese’ Kampanyasının gerilla cephesinden de sahiplenilmesi ve yürütülmesi oldu. Tüm gerilla güçlerini ve halkı etkiledi, direnişe çağırdı, çekti. ‘Önder APO’yu Yaşa ve Yaşat’ Kampanyasına herkesin doğru bir biçimde ve yeterlice katılması çağırısı oldu. Yine 2007’de verdiğimiz şehitlerin, Medeni’ler ve Roza’ların intikamını almak için herkesten önce harekete geçen o oldu. Yoldaş bağlılığı, sevgisi ve yoldaşlar karşısında taşıdığı sorumluluk onu herkesten önce harekete geçirdi, onun herkesten önce harekete geçmesini sağladı. Dolayısıyla 2007 güzündeki Gabar direnişi, bu temelde düşmanın ikinci kez geliştirdiği topyekûn imha konseptine karşı gelişen aktif savunma direnişimizin öncü kıvılcımını ifade etti. Onun içindir ki, düşman herkesten önce Gabar Karargâhını hedefledi. Herkesten önce Adil arkadaşı hedefledi. Türkiye’nin imkânları pazara çıkartılarak, Amerika, İsrail ve Avrupa Birliği ile ilişkiler kurulup onların desteğinin alınması temelinde gerillaya saldırı geliştirildi. Batman’da kurulan İsrail keşif ve istihbarat timi tarafından Gabar gerillasına karşı bir saldırı süreci geliştirilmeye çalışıldı.
Türk Genelkurmayı o zaman direnen gerilladan hem de acısını anlayamayacağımız yoğunlukta yaşatmak üzere intikam alacağını ilan etmişti. Fakat bu güruh şunu bilsin ki, bunu kendi gücüyle yapmıyor, başkasının gücüyle yapıyor, başkasının silahı ile konuşuyor. Türkiye halkının varını yoğunu, Türkiye toprağının bütün zenginliklerini dış güçlere peşkeş çekip kendi faşist iktidarını korumakla, Türkiye’yi ona buna pazarlayarak aldığı güçle yapıyor. Bu güruh ‘gerilla kalleşçe saldırıyor’ diyor. Kalleşçe saldırının kimler tarafından yapıldığı ortadadır. Hileyle, başkalarını devreye sokup güçlerini harekete geçirerek saldırmaya çalışanın kendileri olduğu ortadadır. Kısaca düşmanın bu tutumu ve topyekûn saldırısına karşı 2006 yılından itibaren birinci derecede gerilla direnişinin geliştirilmesi, bunun da Gabar’da Adil arkadaş ile olması bir tesadüf değildir. Bu gerçekten de Adil arkadaşın ‘87’den itibaren katılımıyla bağlı bir durumdur, kişiliği ile bağlı bir durumdur. O Gabar’a gitmek, Botan’da bulunmak ve savaşmaktan hiçbir zaman geri durmadı, üzüntü duymadı. Tersine kendisine öyle bir imkân tanındığı zaman yaşadığı mutluluk, coşku ve heyecan duygusu, görenlerin gözleri önünden gitmez. 2000 yazında geri çekilirken yaşadığı o büyük üzüntü ve acıyı tümden silen ve yerine yeniden mücadele etmenin coşku ve heyecanına dönüştüren bir süreci bu dönemde yaşadı.
Aynı dönemde Botan’a daha büyük görevlerle giden başkaları da oldu. Botan’ın her tarafında da gerilla oldu. Düşmanın kime saldırdığı, direnişin nerede olduğu, kimin ne kadar değer ifade ettiği bu geçtiğimiz iki yıllık pratik içerisinde net ortaya çıktı. Akla kara, gerçek ile yalan, doğru ile yanlış, parti ile parti karşıtlığı, Önderlik bağlılığı ile riyakârlık birbirinden bu tarihte en çok Botan’da ayrıştı. Bu bakımdan da tabii Adil arkadaş karşısında herkes açısından bir sorumluluk durumu vardır; bir düzeltme ve doğruyu bulma duruşu olmalıdır. Agit arkadaşın şahadeti üzerine, Önder APO, ‘Hak, adalet nerede? Savaşan güçlerin durumu nedir? Her şeyi aydınlatan Agit gerçeğidir’ demişti. Gerçekten de Adil gerçeği, tıpkı 84-85’teki durumu aydınlatan Agit gerçeği gibi, 2006-2007’deki durumu aydınlatan bir gerçeklik oldu. Hakkın ve adaletin nerede olduğunu, doğrunun ne olduğunu, Önderlik bağlılığının, gerilla komutanlılığının, doğru duruşun ve parti militanlığının nasıl olması gerektiğini hiçbir çarpıtmaya meydan ve fırsat vermeyecek derecede ortaya çıkardı. Herkesin kendisini değerlendireceği, hata ve eksikliklerini görüp düzelteceği bir pratik çizgi yarattı. Böyle büyük bir militan duruş, öncü duruş, komuta duruşu ortaya çıktı.
Belki yirmi yılı aşkın bir sürecin verdiği büyük tecrübenin Adil arkadaşın şahadetiyle kaybedildiği düşünülebilir. Hayır, gerçek öyle değildir. Bu büyük tecrübe, kahramanca direniş ve şahadet temelinde değiştirilemez, sürekli yön veren ve öncülük eden bir çizgi haline gelmiştir. Kürt halkı nasıl tıpkı Agit arkadaşın şahadeti üzerinde onu sahiplenerek bu büyük gerilla ordulaşmasını ve özgürlük direnişini geliştirdiyse, şimdi de Adil arkadaşın komutasında, bütün şehitlerimizin komutasında hem gerillalaşmayı, hem de halk serhildanlarını geliştirme temelinde özgürlük mücadelesini ilerletmeyi bilerek yaşatacaktır. Agit arkadaşın anısına hareketimizin ve halkımızın yaptıkları, Adil arkadaşın ve tüm Botan şehitlerinin anısına neler yapılacağının da açık göstergesidir, aynasıdır.
Yine Önder APO Agit arkadaş için ‘Şehitler Şehidi’ demişti. 15 Ağustos Atılımı şehitlerini kahramanlık dönemlerinin şehitleri olarak tanımlamıştı. Gerçekten de Adil arkadaş da 1 Haziran Atılım Şehitlerinin Şehidi oldu. Onların arkasından yürüdü, onların anısına bağlılık temelinde yürüdü. Her zaman öyle yaşadı. Şimdi bu büyük direniş döneminin, meşru savunma çizgisinde partileşmenin, gerillalaşmanın ve komutanlaşmanın sembolü oldu. Önder APO, Agit arkadaşın ulusal dirilişte, ulusal direnişte partileşmenin sembolü olduğunu belirtmişti. Adil arkadaşımızın da meşru savunma çizgisinde partileşmenin sembolü olduğu, parti militanlık çizgisini ortaya çıkardığı ve bu temelde yeniden partileşme, gerillalaşma ve kongreleşme temelinde demokratik halk örgütlemesi sürecimizin geliştirilmesi döneminin öncü sembol militanı olarak rol oynayacağı kesindir. Hareket ve halk her zaman onu büyük bir komutan, sağlam militan bir öncü, değerli bir insan olarak anacak, sahiplenecek ve özgürlük mücadelesinde yaşatacaktır. Kürt halkı bu bilinci, duyarlılığı ve kararlı tutumu oluşturmuştur.
Bu süreçte Botan’da direnerek şehit düşmüş çok arkadaşımız oldu. Gerçekten de başta Adil arkadaş olmak üzere hepsini komuta düzeyinde verdiğimiz şehitlerle anmamız, sahiplenmemiz ve Botan direniş ruhunu bu temelde yeniden canlandırmamız gerekiyor. 4 Aralık’ta Gabar Karargâhında Adil arkadaş ile birlikte Askeri Konsey üyemiz Gülbahar arkadaş da şehit düştü. Yine yanlarında bir kısmı güvenlikleri olan genç arkadaşlarımız da şehit düştüler. Gülbahar arkadaş ‘90’lı yıllarda katılan arkadaşlarımızdan birisiydi. Batman’dan gelip katılan, dolayısıyla ozanların ‘Biz Agit’in askerleriyiz’ ifadesine pratikte cevap oluşturan bir kişiliği ifade ediyor. Uzun yıllar gerilla saflarında birçok alanda çok değişik görevlerde bulundu, çalışma yürüttü. Arkadaşlar iyi tanıyorlar. ‘90’lı yıllarda bir yandan ulusal diriliş devrimi gelişirken, diğer yandan geliştirilen partileşme ve gerillalaşma sürecinin belirgin kıldığı kadın özgürlük mücadelesinin etkisiyle saflara katılan ve bu mücadeleyi Beritan ve Zilan çizgisinde fedai ruhla en ön safta bir militan savaşçı olarak sürdüren bir arkadaşımızdır. Onun ilkelerini yaşam gerçeğini ortaya çıkarıyor.
Önder APO her zaman “Özgür yaşam özgür kadın etrafında şekillenen yaşamdır. Özgür kadın da her türlü gerici, zayıflatıcı ve köleleştirici bağdan kendisini kurtararak büyük bir iradeyle, akılla, cesaret ve örgütlülükle yaşamı yaratan kadındır” dedi. Bunun PKK mücadelesi içerisinde giderek, hem düşüncede ve hem de örgütlenmede pratik düzeyde geliştiği ve bu temelde büyük bir kadın özgürlük hareketinin oluştuğu bir gerçektir. Hem her türlü özgürlük çizgisinin belirgin kılınmasında, gerçekten toplumsal özgürlüğü ve demokrasiyi bütün yönleriyle ortaya çıkaracak bir özgürlük çizgisinin yaratılmasında, hem de bunu hayata geçiren pratik örgüsel duruşun sağlanmasında bu gelişme ‘90’lı yıllarda bir olgu, örgütlü bir güç haline gelmiştir. Gerilla bütün ulusal ve sosyal özgürlüklerin temeli, yaratıldığı ocak, özgürlük ocağı olduğu gibi, kadın özgürlüğünün de yaratıldığı ocak olma gücünü göstermiştir. Dolayısıyla ‘90’lı yıllar mücadelesinde gerilla saflarında kendini eğiten, özgürleştiren, özgür yaşam çizgisini yaratan ve özgür kadını ortaya çıkartan bir gelişme kendini var etmiştir.
Onun Kürt Özgürlük Mücadelesi ve çizgisinin temel dayanağını oluşturduğu ve ulusal özgürlük hareketini en derin bir sosyal özgürlük hareketi haline getirdiği biliniyor. Giderek de partileşme, gerillalaşma, halklaşma, kitleselleşme temelinde büyük bir olgu haline geldiği günümüzde Kürt Özgürlük Hareketinin temel kuvveti olduğu gibi, genelde demokratik sosyalizm hareketine yön veren bir güç haline geldiği de bir gerçektir. Gülbahar arkadaşımız böyle bir sürecin ortaya çıkardığı, geliştirdiği, canlı tanığı olduğu militanlardan birisi oluyor. Yurtsever bir ortamdan geliyor. Kürt halkının tarihin derinliklerinden gelen yurtseverlik ve özgürlükçü özgür yaşam ruhu ve bilincinin temsil edildiği Kürt kadın kitlesinin öncülüğünü oluşturuyor. Tarihsel olarak halkın yurtseverlik, özgürlük, doğal komünal yaşama dair taşıdığı ölçü ve özelliklerini en çok kendinde yaşatan, kendinde temsil eden kesimin kadınlar olduğu biliniyor. Dolayısıyla bu kesim içerisinden çıkıp gelen bir militan olarak, bu özellikleri günümüze taşıyan, Apocu çizgide yeniden diriltmeyi, yaratmayı ve bir yaşama dönüştürmeyi sağlayan bir çıkışı temsil ediyor.
Gülbahar arkadaşın böyle bir mücadele süreci içerisindeki katılımı ve katkıları güçlüdür. O da her zaman tıpkı Adil arkadaş gibi pratik içerisinde oldu. Hep gerillada oldu. Bu arkadaşlarımız gerilladan hiç kopmadılar; dolayısıyla gerçekten de hiç özgürlükten kopmadılar, cesur ve fedakâr duruştan kopmadılar, fedai ruhundan kopmadılar. Gülbahar arkadaşın kadın partileşmesi içerisinde de rolü oldu. Tabii kadın ordulaşması içerisinde en çok rol oynayanlardan birisi oldu. Pratikte oldu. Belki teorik olarak, örgütsel olarak çalışmalar içerisinde çok fazla yer almadı. Fakat her zaman gerilla saflarında özgür kadın militanlığını yaşayıp yaşatarak, kadın ordulaşması ve gerillalaşmasını her türlü zorluğa rağmen büyüterek, kadın özgürlük ruhu, bilinci ve örgütlülüğünün geliştirilmesinde, özgür kadın partileşmesinin ve büyük kitle hareketinin, kadın devrimini var eden kitle hareketinin yaratılmasında öncülük düzeyinde, militan düzeyde katkı sundu. Cesaretiyle, fedakârlığıyla, zorluklar karşısındaki direnciyle bunu yürüttü. Önderlik bağlılığıyla, belki düşüncede her şeyi çok kavramamış olsa da büyük bir duyarlılıkla Önderlik çizgisinin, özgürlük çizgisinin gereklerini hep yerine getirmeye çalıştı. Ondan kopmadı, onun büyük temsilcisi oldu.
DURAN KALKAN (HEVAL ABBAS)
YORUM GÖNDER