BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (70.BÖLÜM)
ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜNDE BÜYÜK ZAFERİ ENGELLEYEN NEDENLER
PKK’de Komutanlaşma Sorunları Ve Savaş Sanatına Yaklaşım;
Önder Apo’nun “İsyan ve silahlı mücadele gibi çok büyük olaylara ve sonuçlara yol açan eylemlilikler karşısında bin düşünüp, bir yapmak gerekir” sözleriyle dile getirdiği gibi, halk savaşı sanatı bir ateştir, onunla oynamamak gerekiyor, eğer bilinçsiz oynanırsa insanı yakabilir. Halk ayaklanmasını başlatmak çok zor değildir, halk da katılır, ama hakkı verilmediği zaman mağlubiyet gelişir, o zaman insanı yakar. Savaş sanatı, sanatlar içerisinde en hassas olanıdır. Yaşamdaki teknik, tıbbi, kültürel sanatlar kuşkusuz önemlidir. Hepsi bir incelik ve derinlik ister. Yılların emeği sonucunda elde edilen becerilerle sanat dalları geliştirilebilmektedir. Diğer bütün sanatsal alanlarda önemli bir derinlik ve incelik, adabına uygun yaklaşım, yılların yoğunlaşması ve tecrübesinin zenginliği temelinde sanatsal incelik yakalanabilir. Fakat savaş sanatı bütün bu genel sanat özgünlüklerinin gerektirdiğinden daha hassastır. Farklı bir sanatla uğraşan bir sanatçı hata yaptığında, hatasını telafi edebilir, düzeltme için bir şansı sürekli vardır. Her hata yaptığında kariyerinde negatif bir durum gelişebilir ama onun telafi edilebilmesi mümkündür. Ama savaş sanatında hata yapan bir komutanın yaptığı hatayı telafi etmesi çok zordur. Hele hele o hatanın yerini tümüyle doldurması mümkün değildir.
Çünkü savaş sanatında yapılan hata insan yaşamına mal olmaktadır ve insan yaşamı bir daha asla geri gelmez. Hata sonucunda yaşamını yitirmiş insana yeniden yaşam verilemez. Birinci husus budur. İkinci husus da, uğruna can verilen bir davada hata yapılırsa, o davanın tümü kaybedilme riskiyle karşı karşıya kalacaktır. Eğer söz konusu olan bir halk hareketiyse, o halkın kaderine mal olan stratejik bir yenilgi durumunu beraberinde getirebilir. Stratejik düzeydeki yenilgiyi telafi etmek mümkün değildir. Dolayısıyla savaş sanatının diğer bütün sanat dallarından çok daha Kürdistan’da askeri çizgi 369 fazla hassas özelliklere sahip olduğu belirtilebilir. Tamamen zeka ve mantık sistemine dayanan, üzerinde kırk kez düşünülerek, yoğunlaşarak yürütülmesi gereken bir sanattır. Herhangi bir sanattan çok daha fazla duyarlılık, hassasiyet, sezgi gücü, incelik ve dakiklik isteyen bir sanat dalıdır. Çoğu zaman bu sanat yoğunlaşarak bir anda tek bir kişide somutluk kazanır. Öyle ki bir komutan çok kısa bir sürede güçlü bir zeka ve mukayese gücüyle en doğrusunu bulmak zorundadır. En doğrusuna karar verip uygulama suretiyle sanatın gerekleri yerine getirilebilir.
Dolayısıyla kişinin çok yönlü bir biçimde kendini katması, yoğunlaşması, tümüyle ruhunu, bedenini, beynini, her şeyini vermesi gereken bir sanat alanı olmaktadır. Savaş, yanından geçerken, biraz içine katılmakla ya da zaman zaman eyleme gitmek suretiyle derinleştirilebilecek bir sanat alanı değildir. Ruhunu, beynini, düşüncesini, bedenini günün yirmi dört saati boyunca sürekli bir biçimde yoğunlaşarak, hatta bunu yıllar içerisinde derinleştirerek kendisini vermesi gereken bir sanat alanıdır. Uzun savaş süreci içerisinde bu şekilde yaklaştığımız söylenemez. Yıllarca, teorik formasyonu, ideolojik derinliği ve yaşamsal duruşu iyi olan bir arkadaş bunu yapabilir mantığıyla yaklaşıldı. Bu görüşte doğruluk payı vardır, ama bu tek başına yetmez. Böylesi özelliklere sahip bir kişi komutan olmaya en yakın adaydır. Çünkü Kürdistan’da toplumsal yapının gerçekliği, Kürdistan toplumunun köleleştirilmeye tabi tutulmuş bir toplum olma hakikati, yaygın olan aşiretçilik, mezhepçilik ve yerelcilik buna izin vermemiştir. PKK eğitimini görmemiş, militanlık sürecinden geçmemiş birinin herkesin inandığı, güvendiği, eşitlikçi yaklaşan bir komutanlaşmayı geliştirmesi mümkün değildir. Bu bir gerçektir. Daha önceleri bu gerçeğin farkına çok fazla varılamamıştı. Savaş ve komutan özelliklerini sadece kitaplardan okumuştuk.
Mesela Vietnam’da partili olmayan herhangi bir yurtsever de komutan olabiliyordu. Yurtseverliğinden dolayı direniş hareketine katılmış, oradan tecrübe alarak komutanlık yapmıştır. Hatta daha sonra general olan bile vardır. Yine hem cephe üyesi hem de parti üyesi olan komutanlar da ortaya çıkmıştır. PKK’de de böyle gelişmelerin yaşanabileceğini sanmıştık. Bunun için HRK ve ARGK’nin ilk yönetmeliklerinde bu husus mevcuttur. “Bir kişinin komutan olabilmesi için mutlak parti üyesi olması gerekmez” yine “Kürdistan’da yurtsever olan herkes bu direniş hareketine katılarak komutan olabilir” biçiminde yönetmelik maddeleri vardır. Bu hususlar pratikte de uygulanmaya çalışılmıştır. Örneğin bazı yörelerde çok cesur, kararlı, fedakar, kendini tümüyle harekete adamış birçok milis bulunmaktaydı. Az da olsa böyle milisler çıkmıştır. Bu milisler içerisinden parti eğitimini görmüş, parti ahlakını, kültürünü almış, onun etkisiyle yerel özelliklerini aşmış kişiler ayrıdır. Genelde ise daha yöresel özellikleri yaşayan, düşünsel aydınlanmayı yaşamayan, PKK ideolojisini tümüyle benimsemeyen bazı milisleri küçük birimlerde takım ve bölük komutanı yapma denemeleri olmuş, ama bu görev süresi bir haftayı aşmamıştır.
Bu özelliklere sahip biri komutan olduğunda birlik içerisinde kendi aşiretinden olanları kollama, biraz daha öne çıkarma veya bölge özelliklerini konuşturma gibi yaklaşımlar sergilemiştir. Halbuki PKK militanlarının ölçüleri ulusaldır. Komutan ulusaldır ve yaşamda, pratikte, savaş sahasında ve militanlıkta öncüdür. Bu nedenle sadece savaş sanatında yetkin, savaşmayı bilen bir komutan PKK’de komutanlık yapamaz. Çünkü ahlaksal, kültürel, ideolojik ve yaşamsal düzeyde parti normlarını almış biri PKK yapısı tarafından kabul görür. Savaş süreci içerisinde bu durum çok daha iyi bilince çıkarıldı. Kürdistan koşullarıyla Vietnam koşullarının çok ayrı özelliklere sahip olduğu daha sonra tüm çıplaklığıyla anlaşılmıştır. Vietnam’da belki yurtsever biri komutan olabilmiş, generalliğe kadar da yükselebilmiştir. Ama Kürdistan’da parti kültürünü, ahlakını, bakış açısını almamış, yerel özellikleriyle yaşayan biri bırakalım generalliğe yükselmeyi, ağzıyla kuş da tutsa manga komutanı bile olamaz. Çünkü Kürdistan toplumunun kişilik yapısı, ancak partinin rendesi ve törpüsünden geçince biraz biçim alabiliyor. Aksi durumda kişilik yapısı dağınık, bölgeci ve yerelci olarak kalacaktır ki bu da ortamı bozmak için yeterli bir nedendir. Bu yönleri partinin ideolojik kültürel formasyonu ile düzeltmeden, bırakalım bir bölüğü yönetmeyi, üç kişiyi bile idare edemez. Kürdistan koşullarında bu bir gerçekliktir. Pratikte düşe kalka bu husus öğrenilmiştir. Ortaya çıkan bütün verilere karşın komutanlaşma doğru temellere oturtulamamıştır.
Bu kitapta, sadece askeri yönleri ile zamanında istenilen sonuca neden varılmadı sorusunu cevaplamaya ve bu temelde yaşanan gelişmeleri anlamlandırmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla biraz daha detaya girmeye ve bir çelişki durumunda bulunan gelişkin özelliklere sahip kadrosal gelişmeye rağmen savaş gerçeği karşısında bu kadronun muzaffer komutaya ulaşamaması durumunu bazı pratik sonuçları itibariyle izah etmeye çalışacağız. PKK hareketi Kürdistan toplumsal yapısının çözülmesi temelinde, Kürt kişiliğinde önemli bir sıçrama ve ilerleme gerçekleştirmiştir. Buna rağmen komutanlaşmaya ulaşamaması gerçeğinin cevabı tam olarak bulunması gereken bir husus oluyor.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER