BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (60.BÖLÜM)
TAKTİKTE TIKANMA SÜRECİNİN GELİŞMESİ
Soran Bölgesinde Yükselen Katılım Ve Gelişme Durumu;
1997 Mayıs ayında başlayan operasyonda gerçekleşen Hewler katliamı özellikle Soran kitlesi ve bölgesinde çok büyük yankı yaptı. Hewler katliamından önce de Soran bölgesinden belli düzeyde katılım vardı. Çünkü cephe çalışmaları yürütülüyordu. Ama Hewler katliamından sonra katılımlar yoğunlaştı. 1996 yılı yaz aylarında Zap anakarargah görevini yürüttüğüm sıralarda, Önderlik, Ferhat’ın durumunu sormuştu. Nereye kadar, nasıl örgüte katılım gösterdiğini öğrenmek istemişti. Herhangi bir zararının olmadığı, Gare’de olduğu, cephe faaliyetlerine katıldığı bilgisini vermem üzerine, Önderlik, “Eğer zarar verici tutumları yoksa biraz önünü açabiliriz” dedi ve “Diyana yöresi ile Bıradostları tanıyor, oraya gitsin, orada cephe sorumlusu düzeyinde cephe çalışmalarını yürütsün” diye bir perspektif verdi. Abbas arkadaş o sıralarda Xakurke’de genel sorumlu idi. Ferhat da oraya gidip cephe faaliyetlerini yürütecekti. Ben de bu temelde kendisiyle konuştum ve Xakurke alanına gönderdik. Cephe faaliyet sahası, Bıradost alanından Süleymaniye’ye kadar uzanan geniş bir sahaydı. Daha sonra Ferhat bu alandan sorumlu kılındı. Bir süre sonra da Botan ve Merwan ordudan çıkarılma temelinde ve sürgün biçiminde cephe faaliyetlerine gönderildiler. Bu şekilde Soran alanındaki cephe faaliyetlerine katıldılar. Hepsinin ilk buluşması ve ahbap çavuş grup kurmalarının başlangıcı buraya dayanmaktadır.
Bu kişiler tarafından YNK ile bu dönemde KDP’ye karşı bir ittifak geliştirildi. Yapılan ittifakın boyutlarını anlamak bir hayli yararlı olacaktır. Sözde KDP’ye karşı Kuzey-Güney ittifakı yapılmıştı. Oysa gerçeklik bunun çok ötesindedir. Yapılan ittifak Zelê çizgisinin bir devamı niteliğindedir. Bu nedenle geliştirilen PKK-YNK ittifakı değildir, YNK-Zelê çizgisinin bir ittifakıdır. PKK ile KDP arasında zaten çatışmalı bir durum vardı. Bu ittifakla YNK de çatışmalara dahil oldu.Aslında örgüt içinde Botan ve Ferhat’ı yeniden yükseltmeye zemin olan bir ittifak olmuştur. Bilinçli olarak bu hedef için mi yapıldı yoksa başka bir şey için mi yapıldı bu konu çok önemli bir husus fakat mevcut durumda kesin bir şey belirtmek güçtür. Belki ileride netliğe kavuşabilir. Bu süreçte Soran alanından çok sayıda gencin harekete katılması gerçekleşti. Böylece Soran alanında giderek yeni bir cephe oluştu. KDP, harekete karşı hazırlıkları genelde Behdinan alanında yapmıştı. Soran alanında yeterli düzeyde hazırlıkları yoktu. Bundan kaynaklı Soran mıntıkasındaki eylemler belli düzeyde ilerleme kaydetti ve Hacıümran, Çoman, Kasre gibi kazalar KDP’den alındı. KDP ile yürütülen çatışmalar genelde Haftanin, Zap ve Avaşin alanlarında yoğunluk kazanmıştı. Soran alanı da yeni bir cephe olarak açılınca KDP zorlanmaya ve sıkışmaya başladı. KDP’nin ciddi bir darbe yemesi ardından Türk devleti tanklarıyla Soran bölgesine de müdahale etme teklifini yaptı.
Türk devleti kapsamlı güçler ve teknik destekle ittifakın denetime aldığı bölgeleri geri aldı. Aslında araziye dayalısavaştaktiği uygulanmış olsaydı, Türk devleti o alanlara da giremezdi. Yaratıcı ve inisiyatif kazandıracak taktik yaratıcılık esas alınmadığı için Türk devletinin zorlanmadan arazinin her yerine girmesine neden olmuştur. Aynı dönemde araziye dayalı savaş taktiğinin uygulandığı alanlarda Türk ordusunun ilerleme kabiliyeti oldukça daraltılmıştı. Buna en çarpıcı örnek Botan alanıdır. Botan’da 1997 sürecinde Kato Jirka’ya bayrak dikildi. Kato Jirka’nın bir ucu Beytüşşebap üzerinde bir kale gibi yükseliyor. Tam o zirveye üç tane bayrak -PKK, ERNK ve ARGK bayrakları- dikildi. Şehir merkezinden de o bayraklar gözüküyordu. O bayrakları dikmekteki amaç, Türk ordusunu tahrik ederek araziye çıkarmaktı. Nitekim bayrakları indirmek için birçok teşebbüste bulundular. Beytüşşebap’ta bulunan tüm Türk ordu güçleri bir yıl boyunca bayrakları indirmek için uğraştı ama bir türlü bayrakların olduğu yere ulaşmalarına fırsat verilmedi. Uçaklarla günlerce vurmalarına rağmen araziye giremediler, amaçlarına ulaşamadılar. Bunun üzerine merkezi ve kapsamlı bir operasyon geliştirildi. Bu operasyon sonucunda Kato Jirka kuşatıldı. Türk ordusu Kato Jirka’yı kuşatınca, gerilla güçlerimiz de hem içeride direnmeye başladı, hem de dış alanlardan onları kuşatmaya aldılar.
Bestler, Masiro, Çatak vb yerlerden Türk ordu güçlerine dönük gerillalar harekete geçmeye başladı. Alan baştanbaşa savaş sahasına dönüştü. Beytüşşebap, Pervari, Şırnak üçgeni tam bir savaş sahası haline geldi. Kasım ayında yapılan bu operasyon bir hafta sürdü, Kato’yu alamayınca tekrar geri çekilmek zorunda kaldılar. Zaten mevsim açısından bu son operasyonlarıydı ve ondan sonra operasyon yapmaları mümkün değildi. Görüldüğü gibi araziye dayalı savaş taktiğinin uygulandığı yere Türk ordusu bütün imkanlarına rağmen girmeyi başaramamıştır. Böylece Kato’nun zirvesine dikilen bayraklar kışa kadar yerinde kaldı. Bayrakların tepede asılı kalmasına karşı Türk devleti alandaki köylülere erzak yasağı koydu. Aslında köylüler aynı zamanda koruculardı. Çünkü korucu olmayı kabul etmeyen hiçbir köy bırakılmamıştı. Bölgedeki alay komutanı korucu olan köylüleri çağırarak, “Ya gider o bayrakları indirirsiniz ya da erzak vermeyiz” diye şart koşmuştu. Korucuların gerilla ile belli düzeyde ilişkileri vardı.Aslında bunu alay komutanı da biliyordu. Korucuların oradaki bayrakları indiremeyeceklerini pekala bilmekteydi. Fakat ilişkiyi bildiği için bizi ve korucuları sıkıştırmak amacıyla erzak vermemekteydi. Korucular bunun üzerine Beytüşşebap bölge yönetimine gelerek durumu izah etmeye başlıyorlar. Beytüşşebap yönetimi iki sefer yanıma gelerek bayrakları indirmeyi önerdi, birinci sefer kabul etmedim. Kendim de oraya gittim. İkinci sefer alan yönetimi öneri geliştirerek, erzaksız olduklarını, eğer bayraklar indirilirse, devletin korucu köylerine erzak vereceğini, korucular da aldıkları erzakın bir kısmını bize vereceklerini, aksi halde hem gerillanın hem de köylülerin erzaksız kalacağını belirtmesi üzerine en son öneriyi kabul ettim.
Çünkü yarım metre kar yağmıştı, biraz daha yağması durumunda hem korucular, hem de güçlerimiz gerçekten erzaksız kalacaklardı. Bayrakların indirilmesi karşılığında alay komutanı reolarla korucu köylerine erzak taşıyacağına dair söz vermişti. Çünkü artık kar vardı ve normal araçlarla erzak taşınamazdı. Bunun üzerine kabul ettim ve bayrakların indirilebileceğini belirttim. Bayraklar indirildikten sonra Türk askerleri reolarla köylere erzak taşımaya başladılar. Asker köye erzak getirdiğinde, arkadaşlar da evlerin içerisinde bekliyordu. Köylüler arkadaşların erzakını bir tarafa, kendi erzaklarını bir tarafa ayırıyorlardı. Erzak temin edilmesine temin edildi de, bu sefer de kardan dolayı taşıma sorunu yaşanmaya başlandı. Çünkü o karda katırlar yük taşıyamıyordu. Bunun üzerine ben de bizzat katılarak, yüz elli arkadaşla birlikte erzakları sırtla taşımak üzere yola koyulduk. Tüm erzaklar sırtla günde iki sefer taşınarak kampa ulaştırıldı. Burada araziye dayalı taktiğin uygulanması durumunda Türk ordusunun istediği her yere girip çıkamayacağı pratik sonuçları itibariyle ortaya çıkmıştı. Güney’de ise böyle bir taktik tarzdan epey bir uzaklık vardı.Alt yapısısağlam bir savaş tarzı uygulanmadığı için sağlanan başarılar geçiciydi. Ayrıca Soran alanındaki güçlerin tank ve uçaklara karşı savaş alışkanlıkları ve tecrübeleri yoktu. Bu nedenle uçak ve tank saldırılarıyla birlikte yönelim gelişince oradaki güçler ele geçirilen alanları fazla direnmeden kısa sürede bırakmışlardır.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER