BİZ ‘O GÜZEL ZAMANLARI’ ÇOCUĞU ŞİMDİNİN İSE BÜYÜĞÜYÜZ
Devlet güdümündeki Türk medyası “terörden arındırılmış yaylada kuzu kırpma festivali” diye paylaşıyordu haberi.
Neresidir diye bakınca bizim Beytüşşebap (Elkî) olduğunu gördüm. Beytüşşebap bizim ama festival bizim değildi.
Oysa bizler “Berxbir Festivali” olacağı zaman aylar öncesinden bilirdik. Şimdiki festivalden(!) haberimiz dahi olmadı. İçime dert oldu. Festivalin bizden çalınmasına mı, yoksa festivalden dahi haberimizin olmayışına mı, bilemedim.
Hatırlıyorum, festivalin heyecanı bize aylar öncesinden uğrardı. Biz çocuklar ve gençler ne giyeceğimizi, kimle gideceğimizi, hangi sanatçıların geleceğini düşünürken; büyükler ise nereye çadır kurulacak, kaç hayvan götürülecek diye tatlı bir telaşa kapılırdı. Aylar süren bu hazırlık süreci ilçede bir bayram havası yaşatırdı. O zamanlara dair silinmeyecek anılar bana hücum ediyor. Bir daha dünyanın herhangi bir festivalinde bir araya gelemeyeceğim arkadaşlarımın ebedi yokluğu da eklenince bir öfke kaplıyor içimi.
Devlet bizden anılarımızı çaldı. Yetmedi arkadaşlarımızı aldı. Yetmedi festivallerimizi çaldı. Yetmedi hayatımızı, geleceğimizi, bizi biz yapan kültürümüzü çalmaya yelteniyor.
Devlet, her şeyin “kötü bir taklidiyle” bizi yanına çekmeye çalışıyor.
Bu festivalde bunlardan biri. Bizim çocukluğumuzdan beri Kato’nun yamacına konup bir araya gelerek kutladığımız festivali bize yeni ve başka bir şey diye yutturmaya çalışıyor.
Yemeyiz!
Biz orda çocukluğumuzu, arkadaşlarımızı, anılarımızı , her şeyimizi bıraktık. Gerçeğini bizzat yaşadığımız o güzel zamanların kötü bir taklidine kanmayız.
Bizim olan festivallerde protokol görmedik. Korumalarla gezen başkan görmedik. Binlerce askerle korunan, korucuların çakma güneş gözlükleriyle Rambo pozları verdiği alan görmedik.
Biz, hiç çıkarmadığı şel û şepikleriyle alanda gezinen Belediye Eş Başkanı Yusuf Temel’i gördük. Bir yürüyüş kolunun başında gördük. Zindanlarda gördük. Sonra Kobanê de gördük. Hep yanımızda gördük.
Anılarımızda böyle zamanlar diye işlemiş “Berxbir Festivali.” Sarı mekaplıları görmenin yaratacağı heyecanı yazmadım bile.
Halk tarafından yaz mevsiminde o yılın bereketini kutlamak, onu kutsamak için halk arasında yüzlerce yıldır yapılan bir etkinliktir Berxbir. Doğaya bir teşekkürdür. Bir araya gelmenin temsilidir. Kırsal alanın toplanma zamanıdır.
Beytüşşebap Berxbir/kuzu kırpma festivalinde dört parça Kürdistan’dan gelenlere ev sahipliği yapıyor. Bu festival, Kürdistan’ın katliamlardan arta kalan kültürlerini bir araya getiren bir festival olması sebebiyle önemlidir. Her yıl binlerce kişinin katıldığı festival geleneğin devamı olması bakımından çok önemliydi.
Festival bu yıl Kürt düşmanı devlet ve yandaşları tarafından yerel halk olmadan, araya bariyerler, binlerce asker, korucu, koruma ve protokollerle kutlandı. Festival’in yapıldığı alanda yıllardır operasyon yürüterek orayı tahrip eden devlet aklı, festivali de tahrip etti.
Festival öncesinde bizim aylar öncesinde yaptığımız hazırlıkların yerine devlet, orayı güvenli hale getirmek için aylarca operasyon yaptı. Bombalamadık alan, altına bakılmadık taş, girilmedik mağara bırakmadılar. Devletin güvenli alanı öyle oluyordu.
Ama şu var ki, ne yaparlarsa yapsınlar bizim orda yaşadığımız bir gecenin huzurunu asla yaşayamayacaklar.
Biz, temizliği festival bitiminde elimize aldığımız çöp torbalarıyla yapardık . Devlet ise öncesinde. Çöplerini de orada bıraktıklarını da eklemek lazım. Hem doğayı tahrip et hem de kültürü. Tam da devlet aklı.
Türkiye’nin her yerinden Beytüşşebap’a asker ve polis yerleştirip oy hakkı verip, yerel halka da kadro sözü vererek belediye başkanı olan Habip Aşan gövde gösterisi yaparak festivale katılmış. Ne belediye başkanları gördük biz, Yusuf Temel’in sırtına astığı egal kadar değerleri yok. Halkta karşılıkları yok.
Bir avuç insanla, korucuyla, işbirlikçiyle bir festival kutlandı. Halksız bir halk festivali yapıldı.
Sosyal medyada parlatılan, enerjisiyle göz dolduran ama düğünlerde askerlere şakşakçılık yapan, asker eğlendiren eroinden göz altına alınan Tıvorlu İsmail’de ordaydı. Tıvorlu onların istediği her yerde. Profili onlara uygun. Karakol komutanı da eroin ticareti yapar, savcısı da yapar, polisi de Tıvorlu İsmail neden yapmasın? “Efendilerin” her eğlencesinin bir şaklabana ihtiyacı var ne de olsa.
Her Beytüşşebap’lı en güzel anılarını orada yaşamıştır. 44 yılın bize getirdiği mutluluğu, sevinci, güzelliği somutlaştıran üç gün üç gece süren ama hafızadan bir ömür silinmeyen bir festivaldi. Beytüşşebap’lı bir amca “Festivalin en sevdiğim şeyi aidiyet hissiydi” diyordu. Evet bizim aidiyetimiz ordadır. O günler orda duruyor.
Yaylalar yasaklandıktan sonra bize ait olan yere ilk gidişimizi hatırlıyorum. Orada savaş olmamıştı ama kendimi savaştan sonra yıkılan evlerin kalıntıları arasında yürüyen yaralı bir savaşçı gibi hissetmiştim.
KATO LALEŞ
YORUM GÖNDER