BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA'DAN ÖZ YÖNETİM DİRENİŞLERİ (1.BÖLÜM)
Bilindiği üzere, 2015-2016 kışında Cizre, Sur ve Nusaybin öncülüğünde tarihi öneme sahip bir demokratik öz yönetim direnişi yaşandı. Aralık ayı itibariyle büyük şehir direnişinin yedinci yılına girildi.
Kuşkusuz Kürdistan’ın kadim direniş kalelerinde yükselen bu büyük direnişi ve şehitlerini anlamak tecriti kıracak, Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü sağlayacak olan direnişin önemini bir kez daha açığa çıkaracaktır.
Hareket tarihimizin en kapsamlı hamlesiydi. Belki de hareket tarihimizin hem en zorlu hem en büyük hem de kazanımları çok olan bir süreçti. Elimizden geldiğince anlatmaya çalışacağız. Bu ne kadar yeterli olur bilemiyorum. Hani bütün ayrıntılarıyla anlatabilmek, o sürecin hakkını verebilmek gerçekten önemlidir. Çünkü dedim ya kayıpları da fazla olan zorlu bir süreç olduğu için anlatılması da gerçekten zordur. O süreci bilmek gerekiyor. Yani devrim mücadelemizde Kuzey Kurdistan’ın devrim mücadelesinde önemli bir aşamadır. Yani bu aşamayı iyi anlamadan ne sonraki süreçleri anlayabiliriz, ne bundan sonrası için içine girdiğimiz durumu anlayabiliriz. O yüzden kısmen de olsa bir kesit de olsa bir parça da olsa onu anlatabilmek önemlidir. Arkadaşların anlaması da önemlidir. O sürece doğru yaklaşım açısından da önemlidir. Çünkü o süreç değerlendirilirken çeşitli spekülasyonlar yapılıyor, çeşitli değerlendirmeler yapılıyor, çeşitli tartışmalar yapılıyor. Herkes birşey söylüyor o sürece dair ama o süreci anlatabilmek, bu sürecin dışında kalanların görevi değildi. Fakat bu sürece daha çok karşı olanlar bu süreci değerlendirdiler. O yüzden aslında bizim açımızdan en doğru değerlendirme o süreçte direnenlerindir. Direnen arkadaşlarındır orada şehit düşen arkadaşlarındır. O süreci o dönemi en iyi ifade eden bu arkadaşların kişilikleri ve o arkadaşların direnişleriydi. Onun üzerine söyleyecek tek bir sesimiz bile yok. Onun üzerine eklenecek tek bir sözümüz bile yok. Elimizden gelirse biz onları anlatmaya çalışacağız. Elimizden gelirse ya da başarabilirsek biz onları tarihe ve topluma mal etmeye çalışacağız. Yoksa onların direnişlerini yorumlamak, onların direnişleri üzerinde konuşmak farklı şeyler söylemek ne bizim yapabileceğimiz bir iştir, ne de öyle bir gücümüz var. Ne de o yetki ve hakkı kendimizde bulabiliriz. Fakat bizim yapmamız gereken şey onların duruşlarına ve direnişlerine layık olabilmektir. Onların mücadelesini sürdürebilmektir. Bir üst aşamaya taşıyabilmek, bunu devrimle sonuçlandırabilmektir.
Bu sürece doğru yaklaşımımız böyle olacaktır. Yoksa Cizre sürecini, Sur’u anlatmak, yorumlamak, nasıl olduğunu, nasıl olmadığını anlatabilmek bizim açımızdan çok mümkün olan bir durum değildir. Zaten direnenler direnişleri ile ortaya koydular, sözlerini söylediler. Son noktayı da koydular. Bundan sonrası bunu sürdürebilmek, bu mücadeleye sahip çıkmak, bu direnişi sürdürebilmektir. Bize düşen, onların çizgisinde onların ortaya koyduğu çizgiyi yükseltebilmektir. Onların yolunda ilerleyebilmek, yürümektir. Tarihin belki de gördüğü en büyük direnişlerinden bir tanesiydi özyönetim direnişi. Belki henüz tam anlatılamamış, hatta hiç anlatılamamış. Belki kitaplara, filmlere konu olmamış ama tarihte çokça bahsedilen, çokça örneği verilen, çokça üzerinde kitaplar yazılan, birçok direnişi kat be kat aşan bir direnişti, kat be kat aşan bir savaş, bir mücadeleydi. Mesela Paris Komunü diyorlar. Paris Komünü üzerine yüzlerce kitap yazılmış, filmler çekilmiş ama her bir şehir, her bir ilçe Paris komünü kat be kat aşan bir direniş gösterdi. Onu geride bırakan bir süreç yaşandı. Yine 68 süreci deniliyor. 68’i kat be kat aşan bir süreç olduğu. 68’i kat be kat aşan bir direniş oldu. İşte bu direnişi mal edebilmek, bu direnişi toplumsallaştırabilmek, bu direnişi halka ve dünyaya mal etmek, bu şehitleri mal edebilmek bizim en temel görevimizdir. Bunun için özyönetim direnişleri dediğimizde aklımıza büyük bir direniş geliyor.
Bu direnişi anlamlandırabilmek ve bu direnişin ortaya koyduğu miras üzerinden bir Kürdistan Devrimi’ni gerçekleştirmek bizim açımızdan temel tarihi bir sorumluluğumuzdur. Artık bundan kaçış yok, kaçınılmaz. bir yolun içerisindeyiz. Kaçınılmaz bir durumla karşı karşıyayız. Ya Kürt gençliği olarak bu direnişe sahip çıkıp, bu Kürdistan devrimini gerçekleştirip ve bu şekilde bu direnenlere layık olacağız ya da tarih boyunca ve bu arkadaşlar karşısında bu direnenler karşısında hep lanetli bir duruma düşeceğiz. Bunun farklı bir yolu yok artık. Bu arkadaşlar bize dönem görevlerinin ne olması gerektiğini ortaya koydular. Bizim ne yapmamız gerektiğini ortaya koydular, nasıl yürümemiz gerektiğini ortaya koydular. Bundan sonrası bu yolda yürümemek tarihi bir gaflet olacaktır. Sorumluluklarını yerine getirmemek olacaktır ki bu onlara büyük bir ihanet olacaktır.
Sadece bir hikaye olarak dinlemek gerekmiyor yada sadece olmuş bitmiş bir olay, bir kahramanlık destanı, bir destan’ı dinler gibi ele almamak lazım. Bir dönem görevinin ortaya konulması ve somutlaştırılmasıdır. O döneme sahip çıkabilmek, önümüzdeki dönemde ne yapması gerektiğini de ortaya koyuyor. Yani görev belirlemedir aynı zamanda. Kürt gençliği açısından bundan sonrası için nasıl yürümesi gerektiğini, ne yapması gerektiğini, neleri başarması gerektiğini ortaya koyan bir direniştir. Yani sadece dediğim gibi bir kahramanlık destanı değildir. Bir dönem görevlerinin ortaya konulmasıdır aynı zamanda. Hiç kimsenin bu direnişten sonra benim ne yapmam gerekir, nasıl yapmam gerekir diye bir soru sormaması gerekiyor artık. Ya da bu soruya verilecek cevap Cizre’dir, Sur’dur, Geverdir, Xezaxtır.
Nasıl yaşanması gerektiğini de ortaya koydu, nasıl mücadele edilmesi gerektiğini de ortaya koydu. Aslında bu saate kadar ki söylenebilecek tüm sözleri söylediler ve son noktayı koydular. Bundan sonrası için çok söze gerek yok. Cizre üzerine söylenecek bir söz yok. Cizre üzerine kimsenin ekleyeceği bir sözde yok. Sur üzerine söyleyebileceği bir söz de yok.
Bundan sonrası için mücadeleyi zafere taşımaktır temel görev. Bu şekilde biz layık olacağız, bu şekilde bunlara cevap olabileceğiz ya da onlara yoldaş olabileceğiz. O direnenlere büyük kahramanca direnenlere yoldaş olabilmek, onların mücadelesini yükseltmek, başarıya götürmekle olacaktır. Aksi takdirde biz onlara yoldaş olamayız, aksini savunmak onlardan uzaklaşmaktır. Aksini iddia etmek, çizginin dışına çıkabilmektir. Direniş çizgisi esas kılındı. Yani 1982’deki Amed Zindanı’ndaki 14 Temmuz direnişi neyse özyönetim direnişleri de bunu ifade ediyor, PKK açısından, hareket açısından, halk açısından. Özyönetim direnişi toplumsallaşan bir çizgidir. Yani birkaç kadroyla sınırlı kalan büyük bir direniş bu özyönetim direnişleri ile yüzlerce kahramanla devam eden, halklaşan, kitleselleşen ve yaygınlaşan bir direnişe dönüştü, bir çizgiye dönüştü. PKK çizgisinin bir direniş çizgisi olduğu bir kez daha kanıtlandı bu kahramanların şahsında. PKK çizgisinin bir kahramanlık çizgisi, bir fedailik çizgisi olduğu bir kez daha ispatlanmıştır. Ve Zafer’in direnişten geçtiğini, başarının direnişten geçtiğini birkez daha bu direnişlerin şahsında, bu arkadaşların şahsında bir kez daha somut olarak gördük. Bir kez daha somutlaştırdılar Kurdistan devriminin direniş dışında başka bir alternatifi yoktur. Büyük direnmenin dışında farklı bir seçeneği yoktur, olamazda.
Tüm dünyayı sarsabilecek, tüm dünyayı etkileyebilecek Ortadoğu devrimine yön verebilecek, şekil verebilecek bir direniş çizgisiydi ve bu direniş çizgisi PKK’yi adım adım zafere taşıyor, taşıyacaktır. Bundan sonrası için yenilgi, zorlanma, pes etmek, geri adım atma, ihanet olacaktır. Bundan sonrası için muğlaklaştırma, süreci tartıştırma, direnişe gölge düşürme en büyük ihanet olacaktır. Bu arkadaşların şahsında bu direnenlerin şahsında, yaşananlar, büyük bir zaferdi bizim açımızdan. Başta da belirttiğimiz gibi hareket tarihimizin en kapsamlı hamlesiydi. Hareket tarihimiz boyunca böylesi bir hamle ve bu çapta bir hamle gerçekleşmiş değildi. Özellikle toplumsal alanda şehirlerde böylesi bir direniş gösterilmemiştir. Bu kapsamlı direnişin öncülüğünü gençlik Kürt Gençliği yapmıştır. Gençlik tarihinde bir çok sefer gördük, birçok sefer gençlik bazı şeyleri ile öncülük yapmış, bazı eylemler ile ön plana çıkmış ama özyönetim direnişlerindeki kadar büyük bir direnişi öncülük yapan bir örneği yoktur tarihte. Ne Kürt gençliği tarihinde böyle birşey var ne de diğer halkların gençlik tarihinde böyle bir durum yoktur.
KAYNAK: NÛÇE CİWAN
YORUM GÖNDER