TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (29.BÖLÜM-SON)
22. SONDEYİŞ KOBANÊ
Kasr-ı Şirin ve Sykes-Picot anlaşmalarıyla Kürdistan coğrafyası ve Kürtlerin bölünme süreci tamamlanmış. Bir gecede cetvellerle çizilen yapay sınırlar oluşturulmuştur. Genelde Rojava özetle Kobanê tarihi uzun uzun anlatmaya gerek yok. Bu tarihçilerin işi. Ancak yapay bölünmeleri içeren tarihsel bir olgudur. Rojava ve Kobanê. Bu olgu Kürtlerin kendi topraklarında yabancılaştırılmasının adıdır. Neo-Osmanlıcı ve Kemalist ittifakın bütün gücüyle boğmak istediği Kobanê enternasyonalizmin ve devrimci direnişinin günümüzdeki simgesidir. Asimilasyon baskı işgale karşı Arîn Mîrkanların ismiyle özdeşleşen bir direniş geleneğidir Kobanê. Paramaz Kızılbaşlar gibi Enternasyolistlerin direniş kalesi Kobanê. Stalingrad savunması 2. Dünya Savaşı’nda savaşın dönüm noktası olmuştur. Hitler faşizminin yok olmasını sağlamıştır. Kobanê direnişi bu anlamda mini bir Stalingrad savunmasıdır. Bask kökenli İspanyol komünist “No Passaran” olarak bilinen “Dolores İbrarruri” İspanya İç Savaşı’nda faşizme karşı söylediği “No Passaran” yani “geçit yok” sloganı tam da Kobanê direnişini anlatan bir tümce.
Selam Kobanê’ye, Kobanê direnişçilerine ve Kobanê şehitlerine “No Passaran” Hasan Ali|Dersim
SON SÖZ
Yaşanılanlar anlatılabilinir mi bilmiyorum. Yani emin değilim. Yaşadığımız acılar, trajediler, mutluluklar, sevinçler hangi anlatılana sığdırılabilir. Sığdırmaya çalıştığımız anlatılarda yaşadıklarımız ne kadar yaşar, kendini gösterir, belirginlik kazanır. O zamanın kendisi bir başka zamanda nasıl var olur? Var olabilir mi? Her zamanın bir aurası vardır; yaşadıklarımız acı ve tatlısıyla o zamanda ve o zamanın aurasında saklı değil mi? Ne yaşadıysan o zamanda yaşamışsındır. Hür irade, özgürlük gücü ve hakikat mücadeleyle var olur ve kendini yaşamsallaştırır. Özgür olmanın dayanakları yaşamsal ilkelerde duyarlı, hassas olmaktır. Bunları hayatın pahasına korumak ve yok olmasına, incinmesine izin vermemektir. Yaşamsal ilkelerin düşürülmesi, insanlığın düşürülmesidir. Var olmaktan çıkmaktır. Özgürlük herhangi bir koşula ve yahut buyruğa tabi olduğunda saf ya da gerçek anlamını yitirir. Çünkü özgürlüğe yürüyenler için, özgürlüğü, sevdirten, hissettiren, aratan fark ettiren, özgürlüğün koşulsuz oluşudur. Paramazın özgürlüğü liberal özgürlükçülerin koşullu özgürlük düşüncesine karşı- “olanaksızın savaşı ile özgürlüğe daha çok yaklaşma” olarak gerçekleştirmesinin nedeni budur.
Arîn Mîrkan’da bu koşulsuzluk netlik ve kararlılığın timsali olarak Kobanê’de belirsizliğin güçlü olduğu “an” da anlamın anlamlaştığı, anlamın en özgür hale geldiği aşama olarak değerlendirilebilir. Kader Ortakaya’yı hatırlamamak imkansız bu noktada. Trajiği ahlaki sorunlarla birlikte düşünmemizin en önemli unsuru. Ağır ve sert bir yüzleşme sahnesinde gerçekleşiyor olanaksız özgürlük sınavı. Madde ve anlam mantığı içerisinde özgürlük bir anlam meselesidir. Oysa iyi, derin ve güzel yoldaşlar maddeyi aşabilir. Madde ve anlam en nitelikli haliyle hakikat yoldaşlığında bütünlük kazanabilir. Bunca yürüyüşün anlamını, maddeyi aşmakta arayabiliriz. Madde aşılmadı mı tutsaklığın kurbanı olur. Aramak, arayışçı olmak tutsaklığı aşmanın göstergesidir. Kader, Paramaz, ArÎn, Dılgeş, Zîlan’ın sorgulamalarında özgürlüğün “a priori” sini görüyoruz. “Geri döndürelemezlik”, “zaman aşımının geçersizliği” ve “telafi edilemez olan” kavramları tam da özgürlüğü tutsaklaştıramıyacağımız bir sınıra işaret eder.
Hatta Arîn Mîrkan’dan hareketle özgürlüğün adalete de yabancı olduğundan bahsetmek gerekir. Kobanê mekanında özgürlük unutmayla, kefaretle, iyileşmeyle, günah çıkarmayla, barışma ve selametle koşullu olduğu sürece gerçek anlamını yitirir. Bağışlama hele hiç olanaklı değildir, bir olanak olarak var değildir, ancak “bağışlanamaz olanın bağışlanması” vardır. Kobanê’de özgürlük ile bağışlama arasındaki kökten bir uyumsuzluğun nedeni budur; “saf özgürlük”, tam da bu nedenle eşitsizlik ve karşılıksızlık olarak vuku bulur. Karşılığı imkansız olan bir yaşam olarak özgürleşme. Fakat, burada söz konusu olan yaşamın unutuluşu da değildir. Paramaz’ın “özgürlük zekası” Arîn’in “anlamsal zekası” dedikleri yaşam, özgürlük ile anlamın sekteye uğradığı bir kriz noktasında –Arîn’in gösterişiyle “insanı yiyip bitiren kararsızlıktan kurtularak”- ortaya çıkar. Ölmek, olağanın olanağı değil olanaksızın istisna durumu olarak belirir. Hayatta olan ölümden korkar. Ölülerin hayatta olmadığı düşünülür ama onlar hep hayattalar! Ölüm ölmüyor buna emin olun! Özgürlüğü yaşayanlar farklı bir anlamla sınırları ortadan kaldıran değil midir? Bunun için ise duyguda düşüncede anlamın yüceliğine ulaşmak ve özgür anlamda ısrar etmek gerekir. Kobanê’de tekinsiz bir akış halinde giden mücadele, böylesi bir “olanaksızın sınavı” mücadelesidir. Özgürlükten kaçış telafi edilemez, fakat geri döndürülemezliğin aşılabilmesi gerekir.
Arîn Mîrkan asıl olarak gerçek özgürlüğe giden yolun üzerinde olduğunu bilerek sert ve güçlü bir yüzleşme sahnesine dönüştürüyor bu sınavı böylece. Çok derinde bir şeyi rahatsız ederek ve gözlerini kaçırma fırsatı tanımayarak sınava dahil ediyor yalanın ve yanlışın festivalcilerine.. İntikam ve hırsın yanında özgürlük ve anlam ve özgürlüğün paradoksal yapısı… Dokunulan ölüm bizlerden uzak ama kendine yakın duruyor bizler için ise ölmenin nasıl bir şey olduğunu bilmemek, ama ölümün uzağında kalmak garip bir şey ilgili olmasından kaynaklanır… Mesela burada Paramaz için durum bir günah ödeme süreci olmanın çok ötesinde bir tercihtir. Bu felsefi donanım Paramaz tarafından artık bir tercihtir.yani başkası tarafından ve başkası için feda edilmekten ziyade o kendisini feda etti.. Ve ilginçtir bu köklü dönüşüm - ki bir karşılaşmamızda bunu üçüncü ideolojik doğuş süreci olarak yorumlayacaktır.- Kobanê sürecinde kendini yok etmeye tamamen hazır olmayı kabullenmenin oldukça farkındadır.
Peki Kobanê’deki yoldaşların kırdığı fasit daire neydi? Sınıfların tüm toplumun özgürlüğü-eşitliği-demokrasiyi devlet iktidarında gören ve yıllardır çok derin bir erimeye yol açan sistemi aşması erkeklik ve kadınlık şeklinde kurulan toplumsal cinsiyet kapanının reddedilmesi iktidarcı toplum ve doğa arasındaki ölümcül kavgaya son vermeyi önermesi… Tüm bunlar toplumun krizde olduğu konulardaki fasit dairelerin kırılması değil de neydi? İşte bu alışveriş zincirinin yani Zizek’in de çok haklı olarak dediği gibi esas kapitalist suçun aşılıp paylaşım (ortaklaşma özgürlük demokrsi) – alışverişin tam karşıtı olarak-sürecine geçiştir.
Demokratik sosyalistleşmedir. İnsanlaşma sürecine ısrarla devam edilmesinin öğretilmesidir. Tanrının – Devlet-küçültülmesi yolu ile insanlaştırılması – yani toplumsallaştırılması-ve toplumun kendi kendine yeter duruma getirilerek üst bir bilince kavuşturulması yani tanrılaştırılmasıdır. ’Kutsal’ öz demokratik-bilince erişim…. Ve sonuç olarak, Kobanê şehitleri bizim günahlarımızın bedelini ödemez, öl-öldürü ortadan kaldıracak ve demokratik özgür yaşamın inşaasını gerçekleştirecek düşünceyi bize vererek, istediğimiz özgürlükte bir yaşamı inşaa etmemizin yollarını gösterir.. Zizek yine “hayattayken gerçekleşen radikal kopuş” derken topluluğun özgürleşmesini ifade ederekten mealen şöyle demeye çalışır, bu kopuş üzerinde duran cemaat de şehitlerin yaşayan bedenidir. İşte burası da çok önemli Kobanê şehitlerinin yaşayan ve hep yaşayacak olan bedeni toplumudur.O zaman bu beden tüm toplum tarafından içselleştirilecek mi?
O zaman toplumsallaşmak gerekir demokratik sosyalistleşmek özgür toplum komünlerini inşaa etmek tüm çıkmazlardan çıkıp kendine yeter olmak ve tabiki özgürlük…özgürlük.. Yoksa Kobanê şehitlerinin kendilerini bizim yerimize feda ettiklerini belirtip onları yücelterek (gerçeklerin yüceltil meye ihtiyacı olmayabilir) uygulama alanından çıkarmak yolu ile kendimizi uygulama alanından muaf tutma yanılsaması bizi özgürleştirmeyecektir. Evet bu kitap kaanatimce Kobanê devriminin istenen her türlü ötelenme çabalarına karşı bu devrimi daha fazla özümseme içselleştirme çabasına dayanmaktadır.
Çünkü Kobanê devrimi yaşamsal bir özgürlük ışığıdır! HASAN MORDEM
RÊNAS MÛSA
YORUM GÖNDER