BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (103.BÖLÜM)
MEŞRU SAVUNMA STRATEJİSİ
Meşru Savunma Stratejisinin Uygulanma Süreci;
Tasfiyeciliğe karşı Önderliğin geliştirdiği müdahalenin etkili olma koşulları ve 2004’te hamlenin başlatılma zemini tümüyle yürütülen bu çalışmalarla imkan dahiline girmiştir. Bu temelde hazırlıkları bulunan HPG Şubat 2004’te gerçekleştirdiği meclistoplantısıyla hamle kararını almış, bunu tasarı halinde Kongra Gel gündemine taşırmıştır. Böylece gecikmeli de olsa Önderliğin perspektiflerine cevap olma sürecini başlatmıştır. 2001’den itibaren yaptığı hazırlıklara dayanarak, 2004 Haziran hamlesi ile meşru savunma stratejisi temelinde pratik eylemselsüreci hayata geçirme olanaklarına sahip olmuştur. Kürt halkı sömürgeci tahakküm altında olduğu için herkesin gözü gerillada olmuştur. Gerillanın bu açıdan stratejik bir kuvvet olarak değerlendirilmesi doğrudur. Bu nedenle gerilla, duruşu ve mevzilenmesi ile devrimin odak noktasıdır. Hareketin odak noktası olan stratejik bir kuvvettir. Bu, doğrudur. Stratejik bir kuvvet olmasına rağmen, gerillanın stratejisisiyasal mücadelenin başarısıdır. Bu açıdan kuşkusuz ki gerilla öncü rolünü oynayacaktır. Propaganda işlevini görecektir. Kitlelere inanç ve güven verecek, cesaret verecek ve onlarısiyasal mücadeleye sevk edecektir. Zaten gerillanın meşru savunma kuvveti olması itibariyle görevi sadece şurada burada halka yönelik yapılan saldırılara müdahale etmekle sınırlı değildir. Gerilla halka moral ve güç veren, düşmana karşı misilleme yapıp, hesap soracak güçtür. Bu doğrudur ama esas olarak halka güç ve cesaret veren, halkın siyasalserhildanısürdürmesi ve başarması için onun arkasında adeta doping kuvveti işlevini gören bir konumu vardır. Gerillanın esas rolü, görevi ve işlevi budur.
Siyasal mücadelenin başarıya ulaşması için gerilla, üstüne düşen bu görevi yapmakla mükelleftir. Gerilla bu davanın sahibi ve bu stratejinin geliştiricisi olarak savunma kuvveti olduğu kadar topluma cesaret, moral ve güç veren, halkın demokratik mevzileri ve değer yargılarını savunmada aktif bir pozisyonda olan bir kuvvettir. Siyasal mücadelenin başarısı için gerilla bu çerçevede temel aktördür. Bu açıdan meşru savunma stratejisi demek, aslında siyasal demokratik mücadele stratejisi demektir. Toplumun özgücüne dayanan, vicdanının konuşturulması olan bir mücadele çizgisidir. HPG savunma savaşını bu çerçevede geliştirmektedir. Bugün bu stratejik mücadele doğrultusu, Kürdistan’da Türk devletinin gelişen saldırıları karşısında uygulanmış ve önemli sonuçları beraberinde ortaya çıkarmıştır. Bilindiği gibi Türk devleti başlangıçta ne savaş, ne barış çizgisini uygulamıştı. Fakat 11 Eylül olayları ile birlikteABD’nin uluslararası terörizme karşısavaş ilan etmesi ardından Türk devleti bu politikasından çark ederek, uyguladığı baskı dozajını artırmıştır. ABD’nin PKK’yi de “terör örgütleri” listesine almasından medet ummuştur. Türk devleti buna dayanarak ABD’nin PKK’yi de hedefleyerek tasfiye edebileceğini düşünmüştür. Bu nedenle sınırlı bazı düzeltmelerle -dil vb- Kürt sorununu geçiştirme çizgisine yatmıştır. Fakat Afganistan ve ardından Irak’a yapılan müdahale ile durumun öyle gelişmediği görülmüştür. Özellikle ABD’nin Irak’a yaptığı müdahale ile birlikte, Kürdistan’da daha önceden defacto biçiminde bulunan Kürt bölgesi, federasyon yapılanmasıyla somutluk kazanınca, Türk devletinde zaten var olan ürküntü daha da büyümüştür.
Artık Kürdistan üzerinde egemen olan İran ve Suriye gibi devletlerle anlaşarak, Kürdistan özgürlük kuvvetlerine karşı büyük yönelimler gerçekleştirmeye başlamıştır. 2003 yılı baharından itibaren Türk devleti operasyonlara ağırlık verirken, paralelinde anti Kürt ittifakında birleşmiş olan Suriye ve İran devletleri de Kürt özgürlük hareketine karşı tutumlarını sertleştirmeye başlamışlardır. Türk devleti ilk başta ABD’nin Ortadoğu’ya girmesinden medet ummuş, daha sonra “Büyük Kürdistan kurulacak” korkusuna kapılarak, ABD’nin müdahalesinin doğurabileceği sonuçlardan kaygı duymuş ve hareketimize karşı yenidenABD’nin başını çektiği uluslararası komplonun devreye girmesi için çeşitli çabalar sergilemeye başlamıştır. Geliştirdiği konsept Kürt özgürlük hareketini tüm Kürdistan parçalarında etkisiz kılma eksenlidir. Türk devleti başta olmak üzere diğer statükocu devletlerin gerilla üzerinde saldırılarını arttırmasına karşı, 2003 yılında savunma kuvvetleri olarak HPG’nin de devreye girmesi gerekiyordu. O zaman hareket içerisinde bilinen tasfiyeci anlayışın ortamı zorlaması ve bulandırmasıyla öyle bir karar alınamadı. Bu görev zamanında yerine getirilemedi. Bu dönemde Önderlik çizgisine sahip çıkılamamanın ayrı bir özeleştiri konusu olduğu bilinmektedir. Gecikmeli de olsa, 1 Haziran 2004 hamle kararlaşması temelinde gelişen operasyonal saldırılara karşı, Kürdistan özgürlük gerillası da meşru savunma stratejisiyle Türk devletinin geliştirdiği saldırılara karşı misilleme pozisyonuna geçerek, savunma savaşını geliştirme sürecine başlamıştır. Kürdistan özgürlük mücadelesinde 1 Haziran 2004 hamlesi ile birlikte başlayan yeni mücadele dönemi, meşru savunma çizgisi çerçevesinde bir savunma savaşı sürecinin başlamasıdır.
Bu yeni mücadele stratejisi ilk kez Kürdistan’da pratikleşen ve denenen bir mücadele stratejisidir. Bu uygulamanın sonuçlarına bakarak geliştirilen stratejinin ezilen toplumsal kesimlerin özgürlük ve demokrasi mücadelesini sürdürmede ne kadar doğru olup olmadığı, ezilen kesimlerin mücadelelerini başarıya taşıyıp taşımayacağı konusunda görüş belirlemek mümkün hale gelmiştir. Belli düzeyde Kürdistan’da uygulanan bu strateji temelinde mücadelenin ortaya çıkardığı sonuçlar çok çarpıcıdır. Özellikle hareket olarak ortaya çıkan sonuçları çok iyi bir biçimde analiz etmek durumundayız. Birçok açıdan değerlendirmeye tabi tutarak, sonuçlarını bütün yönleriyle belirleme göreviyle karşı karşıyayız. Dışımızdaki güçlerin özellikle devrimci mücadele yürüten toplumsal kesimlerin de üzerinde oldukça yoğunlaşması gereken sonuçlar söz konusudur. Kürdistan’da uygulanan meşru savunma stratejisi temelindeki savunma savaşı, çağın en gelişkin tekniğine dayanan ve belli bir tecrübesi bulunan Türk ordusu karşısında başarılı olmuştur. Kürdistan’da meşru savunma çizgisinde gelişen savunma savaşı ve gerilla hareketi bu sonuçları ortaya çıkararak, özellikle toplumsal kesimlerin mücadele stratejisi konusunda yaşadıkları bulanıklığı gideren, devrimcisiyaseti ve devrimci mücadele stratejisini Kürdistan somutunda kanıtlayan bir pratik sergilemiştir. Bu sonuç hem bundan böyle Kürdistan’da uygulanması açısından, hem de benzer mücadele sorunlarıyla karşı karşıya olan diğer ezilen toplumsal kesimler için önemli stratejik ve taktik veriler ortaya çıkarmaktadır. Gelişen saldırılar karşısında halkımızın savunma pozisyonuna geçmesi temel bir haktır. Evrensel ölçülere kavuşturulmuş bu hak, özünde tüm toplumsal kesimlerin hukuksal ve ahlaki bir hakkıdır. Bu açıdan Kürdistan’da uygulanan meşru savunma stratejisinin mücadelesi hem meşru bir hak hem de bugün Bir savaşın anatomisi 486 mücadelenin ortaya çıkardığı sonuçlar halkımız ve diğer ezilen toplumsal kesimler için çok önemli kazanımlar ve dersler ortaya çıkarmıştır.
Eğer ilk uygulamasında başarısız bir akibete uğramış olsaydı, bugün bu denli güçlü bir pozisyon yakalamış olamayacaktı. Ama bugün Kürdistan’da elde edilen sonuçlara dayanarak, meşru savunma stratejisinin tüm toplumsal kesimler için en doğru mücadele stratejisi, onları başarıya taşıyacak bir mücadele perspektifi olduğu daha ilk sürecinde net bir biçimde kanıtlanmıştır. Bu açıdan elde edilen sonuçlar sadece Kürtler için değil, diğer toplumsal kesimler için de küçümsenemeyecek sonuçlar durumundadır. Meşru savunma stratejisinin Kürdistan’da yarattığı siyasal gelişmeler sonucunda bir ateşkes ilanına gidildiği bilinmektedir. Bu, aynı zamanda Kürdistan’da meşru savunma stratejisinin başarısı sonucunda gelişen süreçtir. Gerillanın göstermiş olduğu taktik performansın ve oynadığı aktif rolün bütün toplumsal dinamikleri harekete geçirmesi ve sömürgeci rejimi sıkıştırması ile beraber uluslararası düzeyde Kürt sorununu yeniden gündeme taşıması temelinde çeşitli çevrelerin ve güçlerin çağrısı gelişmiş, bu temelde ateşkes gündeme girmiştir. Sonuç alıp almamasından çok, önemli olan gerillanın yarattığı etkidir. Bugün gelinen noktada 1 Haziran kararı temelinde Kürdistan’da gelişen meşru savunma savaşının ortaya çıkardığısonuçlara dayanarak meşru savunma stratejisinin hem gerilla, hem serhildan boyutu itibariyle belli bir dengeyi yakaladığı ve bir başarı performansını ortaya çıkardığı açık bir gerçektir. 1 Haziran 2004 tarihinde başlayan, 1 Ekim 2006 tarihinde ilan edilen ateşkesle belli bir düzey sağlayan gerillanın iki buçuk yılda sergilediği performans ile serhildan hareketinin ortaya çıkardığı gücü göz önünde bulundurarak şunu söylemek mümkündür; Halk savaşıstratejisine dayalı olarak gelişen Kürdistan gerillası ve Kürdistan halk hareketi bugün meşru savunma stratejisine geçiş yapmayı önemli ölçüde başarmıştır.
Zorlu da olsa yapması gereken değişim dönüşümü gerçekleştirmiş bir hareket olarak, yeni stratejik perspektif temelinde bir derinleşmeyi, gelişmeyi yakaladığı ve bu temelde Kürdistan özgürlük hareketini başarıya taşımada şimdi her zamankinden daha fazla iddia sahibi olduğunu kesin bir biçimde belirtmek mümkündür. Yaşanan değişim dönüşüm temelinde gelişen yeni bakış açısı topluma dayanan, toplumu esas alan, hiyerarşik devlet sistemini aşan, onun yerine demokratik ekolojik anlayışa uygun, konfederal sistemi inşa eden, yeni toplumcu bir anlayışın mücadele stratejisi olarak somutlaşmıştır. Meşru savunma stratejisinin bu biçimde gelişme yaratan bir düzeyde olma gerçeği, kendisiyle birlikte birçok gelişmeyi de açığa çıkarmıştır. Her şeyden önce Türk devletinin “gerillayı bitirdik, zafer kazandık, kalanlar kılıç artıklarıdır, artık savaşamazlar” savları yerle bir edilmiştir. O tür savların ne kadar gerçek dışı, kendini ve toplumu yanıltmaya dönük olduğu ortaya konulmuştur. Yine uluslararası komplo güçlerine karşı yürütülen mücadelede içten ve dıştan gelişen saldırılara karşı meşru savunma çizgisi doğrultusunda verilen bir cevap olmuş, uluslararası komplocu güçlerin oyunlarını boşa çıkarmıştır. Uluslararası komplocu güçler dıştan geliştirdikleri saldırılarla yetinmeyip, içten ihanet etmiş bir grubu örgütleyerek tasfiyeci girişimlerini içyapı içerisinde de boyutlandırıp sonuç almak istemiş, ama hareket bu strateji ile oyunlarını etkisiz kılmıştır. Bu tasfiyecilik öncekilere göre daha donanımlı, sırtını uluslararası kompolcu güçlere dayandırarak, uluslararası komplonun iç operasyonu biçiminde sonuç almak istemiştir.
Ancak Önder Apo’nun müdahalesi ve hareketin geliştirdiği hamlesel çıkışla uluslararası komplonun bu iç operasyonu tümüyle sonuçsuz bırakılmıştır. Meşru savunma stratejisi doğrultusunda hareketimizin ve halkımızın geliştirdiği mücadele, bütün yönelimleri boşa çıkardığı gibi, yarattığı gelişmelerle uluslararası güçlerde farklı kanaatlerin ve düşüncelerin gelişmesine, geliştirdikleri inkar siyasetine ilişkin ciddi bir tereddütün oluşmasına yol açmıştır. Özellikle hem uluslararası komplocu güçleri boşa çıkarma, hem de onları direkt karşıya almama gibi ince bir çizgi ekseninde yürütülen bu mücadele, Kürt sorununu tekrar uluslararası gündeme taşırmıştır. Bu açıdan bakıldığında PKK’nin daha baştan itibaren uluslararası komploya karşı geliştirdiği doğru mücadele anlayışını meşru savunma stratejisi ile bütünleştirerek sonuç alıcı bir düzeye ulaştırdığı görülmektedir. Belki bugün uluslararası komplonun bütün boyutları ile boşa çıkarıldığını belirtmek mümkün olmayacaktır ama kapsamı oldukça daraltılmıştır. Hatta komplocu güçlerin eski konsensüsü kalmadığından ötürü aynı düzeyde süreci geliştirme konumları çok zayıflamıştır. Özcesi, Kürdistan gerillasının meşru savunma çizgisi temelinde ortaya koyduğu pratik performans, hem toplumsallığı öne çıkarmış, hem de yenilmezliğini, doğruluğunu ve haklılığını bütün dünyaya bir kez daha göstermiştir. Dolayısıyla elde ettiği sonuçlar Kürdistan halkı açısından çok önemli, ciddi ve stratejik sonuçlardır. Türk devletinin Kürdistan özgürlük mücadelesini tasfiye ve imha politikası başarısız kılınmıştır. Kürdistan halkı ve gerillası meşru savunma çizgisi doğrultusunda ortaya koyduğu pratik performansla, iradi bir güç olduğunu kanıtlamıştır. Bu temelde Kürdistan özgürlük ve demokrasi hareketi yeni bir aşamaya girmiş bulunmaktadır. Bu aşama Kürt sorununun meşru savunma mücadelesi temelinde demokratik çözüm aşamasıdır.
Artık Kürt sorunu demokratik çözüm sürecine girmiştir. Hiçbir güç ve kuvvet Kürtleri bu demokratik çözüm sürecinden alıkoyamayacaktır. Meşru savunma stratejisi doğrultusunda halkımız siyasal, demokratik, diplomatik ve kültürel düzeyde yürüteceği toplumsal mücadele ile olmazsa olmaz bir biçimde Kürt sorununda demokratik çözümü dayatacak, bu biçimde başarmayı ve kazanmayı kesinlikle bilecektir.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER