BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (74.BÖLÜM)
ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜNDE BÜYÜK ZAFERİ ENGELLEYEN NEDENLER
Partileşmemenin Komutanlaşma Üzerinde Yarattığı Etkiler;
Önderlik, bizdeki komutanlaşma sorunlarına değinirken Vietnam’ın gerilla komutanı Giap’ı örnek vererek, “Giap, biz Kuzey’den Güney’e doğru 30 kişilik bir birim olarak yol aldığımızda, Ho Chi Minh bize yarım sayfalık talimat vermişti, diyor. Bir de on tane eski tüfekle yola çıkıyorlar. Bizde odalar dolusu çözümleme var, her türlü silah var, ama yürüyen yoktur. Ordulaşma felsefesine, ordulaşma kişiliğine ulaşan yoktur.” biçiminde belirlemeler yapmıştır. Bu sorunun temelinde de partileşme sorunlarının olduğunu birçok çözümlemede ortaya koymuştur. Bu konuya açıklık getirmek için biraz daha özgünlüğe inmekte yarar vardır. Her şeyden önce komutan adayı olması gereken üst düzey komuta kademesinin katılımına bakmak gerekiyor. Dolayısıyla bu çelişkiyi PKK’ye katılım ile bağlantılı ele almak bizi doğru sonuçlara götürebilir. Katılım, önderliksel gerçeğe ve onun ideolojik, felsefi doğrultusuna dahil olmak anlamına geliyor. Katılanlar Önderliğe ve harekete inanarak katılmıştır. Önderliği, partiyi kabul etmiş, ama onun ideolojisine, felsefesine, uslüp ve yaşam tarzına tümüyle girmemiştir. Özcesi, kendine göre bir katılım biçimidir. Bazı çevreler bu durumu farklı değerlendirmeye çalışıyor.
PKK’lilerin çok hesapsız bir katılım yaptıkları, Öcalan dışında bir şeyi tanımadıkları, hepsinin aynı oldukları, her şeyleri ile bağlandıkları, bunun dışında hiçbir şeyi dikkate almadıkları ya da düşünmedikleri gibi dıştan kimi değerlendirmeler yapılıyor. Bu değerlendirmeler bazı yönleriyle doğru olsa bile kasıtları farklıdır. Her şeyden önce tarihte yeni bir gelişme yaratan, hamlesel çıkış yapan bütün önderliklerin etrafındaki kadroların katılımı yüzde yüz katılım biçiminde olmuştur. Hz. İsa şu çarpıcı belirlemeyle, “Anasını, eşini, babasını düşünenler ardımdan gelmesin. Çarmıhını sırtında taşıyanlar arkamdan gelsin” diyerek, katılım ölçüsünü ortaya koymuştur. Tarihsel bütün dini ve siyasi önderlikler güçlü bir ekiple köklü çıkışlar yapmışlardır. İnanılmaz koşullarda, inanılmaz güç birikimi ve çıkışla yeni tarihsel bir süreci başlatmayı başarmışlardır. Apocu hareket de büyük bir iddia ile yola çıkmıştır. Apocu harekete ve onun önderliksel gerçeğine katılan kadroların kesin, net, bütünüyle katılımı sağlamış olmaları gerekmektedir. Tam da bu noktada katılımımızda ciddi bir yetersizliğin olduğunu belirtmeliyiz. Bizler ana hatlarıyla Önderliğe ve bu harekete katıldık ama bu katılım biçimi kendine göredir. Bu biçimdeki bir katılım özde ve tam değil, yarım bir katılımdır. Yarı PKK’lilik durumu böyle gelişmektedir. Yani PKK’ye katıldık ama kendimize ait kişilik yetmezliklerimizde ısrar ettik.
Dolayısıyla kendini sistemin bir parçası haline getiren, özümseyen, yürütücüsü, geliştireni, derinleştireni ve yaratıcı tarzda uygulayanı olan kişilikler haline getirmeyi başarmadık. Bizde böyle bir halka yakalanamadığı için, yani doğru katılım sağlanamadığı için Önderlik yalnız bırakıldı. Çıkış koşullarında Haki, Hayri gibi arkadaşların Önderliği tamamlama, önderliksel çıkışı daha da somutlaştırma ve derinleştirmede çabaları yoğundu. Sonrasında bunun devamı fazla getirilememiştir. Katıldık ama sadece uygulayanı olduk. Katılıp sadece uygulayanı değil, geliştireni, derinleştireni ve zenginleştireni biçiminde bir katılım düzeyine ulaşamadık. Kimi çevreler de bizim için, “sadece uygularlar” diye değerlendirmeler yapıyorlar. Bu yönü doğru ama sadece uygulayan olmamamız gerekir. Sadece uygulayıcı olmak memur katılımına dönüşür. Önderliğe ve harekete katılım sağlamış kadrolar olarak Önderlik çizgisine sahip çıkmak, uygulamada zenginleştirmek ve derinleştirmek temelinde bir rolümüz ve misyonumuz vardır. Taktik kapsamda taktiği geliştirme göreviyle mükellefiz. Dikkat edilirse, Önderlik başlarda taktik sahaya çok eğilmek durumunda değildi. Daha çok stratejik saha üzerinde yoğunlaşmaktaydı. Fakat taktik sahada komutanlığı, karargahlaşmayı, komuta kontrol merkezlerini geliştiremediğimizi görünce, taktik sahaya daha fazla ağırlık vermek zorunda kaldı. Halbuki taktiği geliştirmek Önderlik etrafında mevzilenen ve katılım gösteren kadroların görevidir.
Fakat katılım biçimsel olduğu için taktik geliştirilememiş, kadro söyleneni yapmış, hatta bazen onu da tam uygulamamıştır. Kendi süzgecinden geçirerek, benimsediğini yapmış, benimsemediğini yapmamıştır. Bu tarz çok incelikli bir biçimde kadro sisteminde yer edinen bir tarzdır. Kendisi taktik geliştirmediği için Önderlik taktiği geliştirmek zorunda kalmıştır. Komutan, Önderliğin geliştirdiği taktik perspektife de zayıf bir inançla yaklaştığı için özümseme temelinde ruhunu, beynini katmayıp, kendine uygun hale getirmek istemiştir. Ortaya çıkan sonuç ise taktik ve çizgi dışılıktır. Buna karşı Önderlik müdahaleleri gelişince “tamam o zaman, nasıl söyleniyorsa öyle yaparım” duruşuyla kadro yine kendini uygulamaya çalışmıştır. Kendini uygulaması tabii ki çizgi dışı pratikleri geliştirecektir. Çünkü ruhen ve fikren taktik perspektife katılım yoktur. Kendi taktiği hareketin taktiği değildir, çizgi dışıdır. Müdahale edilince bu kez “mademki müdahale ediliyor, o zaman kendimi sınırlarım, nasıl söylenirse öyle yaparım” demiştir. En dürüst olanın yaklaşımında bile görülen buydu. Dürüst olmayan ise “evet efendim, baş üstüne efendim” dediği halde iki yüzlece kendini uygulamıştır. Çeteciliğin de bu temelde şekillenip, boyutlandığını belirtebiliriz. En dürüst ve en sade olanı bile Önderliğin müdahaleleri karşısında kendisinden istenilenleri altındaki komutanlara aktarmıştır. Eğer “eylem yapın” denilmişse, eylem planlamasına bu çerçevede katılım göstermiş, taktik perspektife ruh verme, zenginleştirme ve bu temelde başarıya taşıma çabasında olmamıştır. Sadece uygulayan anlayış değişik biçimlerde de yorumlanabilir. Bu, bir memur tarzıdır, dar sorumluluktur, kendini katmamaktır. Bunun altında yarı PKK’lilik vardır, kendine göre katılım vardır.
Böyle olunca da taktik konusundaki anlayışı ayrı, Önderliğinki ayrı olmuştur. Belki herkes için yüzde yüz böyledir denilemez. Kuşkusuz Önderliği anlama çabası içerisinde olan, kendini her düzeyde katan yüzlerce, binlerce savaşçı ve komutan örneği yaşanmıştır. Ama komuta kademesinin çoğunluğu derin bir savaş doktrinine dayalı, gözünü zafere diken, planlayan ve adım adım zafere yaklaşan bir komuta gerçekliğinden uzak kalmıştır. Savaş dışında hiçbir sahada bu denli insanın özünü açığa vuran başka bir uğraş daha yoktur. Savaş, insanın özünü uygulatır, insana rağmen uygulatır. İstediği kadar “Önderlik bize böyle demiştir, hareketli olalım, vur-kaç taktiğini uygulayalım” yaklaşımını sergilesin, insanın içindeki savaş tarzı neyse, neye inanmışsa pratikte uygulanan da o olur. Bunu daha iyi çözümlemekte fayda vardır. Bu durum toplum bilimi açısından derinliğine ele alınması ve analiz edilmesi gereken bir olgudur. Kişiler söyleneni değil, çoğunlukla kendini uyguluyor. Savaş sahasının özelliği böyledir. Başka bir zemin ve sahada belki bir biçimde söyleneni de yapabilir. Ama savaş sahasında istediğin kadar söyleneni yapmaya çalış, sonuçta söyleneni değil, kendi özünü uygularsın. Düşündüğünü, bildiğini ve ruh halini yansıtırsın. Rengini verirsin. Bizde taktiğe tam inanmama pozisyonu komutayı Önderlik çizgisi ile kendi çizgisi arasında bocalamaya götürmüştür. Komutanın kendi çizgisi nedir? Kürt’ün klasik çizgisidir. Biraz değiştirilmiş Kürt köylü isyancılığıdır. Savaş sahasında bir biçimde sürekli buna kayılmasının ana nedeni budur. Buna komutanın savaşa tereddütlü yaklaşımı demek mümkündür. Bu konuda çarpıcı örnekler vardır.
Özellikle Kürt’ün psikolojisini de yansıtan, büyük zafere göz dikmeyen, sınırlı bir başarı ile yetinen, hatta ona dayanarak sevdalanan bir komuta gerçekliğinden bahsedile bilir. Az bir sonuçla yetinme, adeta köylülerimizin dediği gibi “bunu da bize vermişse çok şükür” tarzında komutan gider bir eylem yapar, bu eylemden bazı sonuçlar alır, “şükür ki biz bunu başardık” deyip kendini yanıltma, kandırma pozisyonuna düşme örnekleri yaşanmıştır. Komuta gerçekliğini zayıflatan nedenleri tarihsel-toplumsal boyutuyla incelemek ve zafer komutanlığına ulaşmak için mutlaka doğru sonuçlar çıkarmak gerekmektedir.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER